Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/598 E. 2022/632 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/598
KARAR NO : 2022/632

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 21/06/2021
KARAR TARİHİ : 19/10/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle;müvekkillerin murisi ———- ortağı davalı—– ve tüm bağlı şirketlerde pay sahibi olduğu, vefatı üzerine—— ait hisselerin —– ilamı uyarınca mirasçılarına kaldığı, —— hisse sahipliği açısından —- olduğu, şirketlerin esas olarak aynı kişiler tarafından yönetildiği, —-arihinde—— ile bağlı şirketlerin genel kurullarının yapıldığı, davalı—— ortaklarından—— hisselerinin kanunen temsil etmemesi gereken kişi tarafından temsil edildiği,—— Sayılı kararı ile —-vasi olarak tayin edildiği, —— hissedar olduğu hem de—— yaklaşık %30 hissesini temsil ettiği, aynı zamanda —— ile birlikte vakfın mütevelli heyetinde olduğu, vakfın şirketteki %51 hissesini temsil yetkisini elinde bulundurduğu, vasi ——- kısıtlı aynı şirkette hissedar olduğundan aralarındaki menfaat çatışması nedeniyle Medeni Kanunun 426/2 maddesi gereğince kısıtlaya şirketler ve vakıftaki hisseleri temsil etmek üzere kayyım atanması gerektiği, vasinin kısıtlıyı temsil etmemesi gerektiği, bu nedenle davalı şirketin ——alınan tüm kararların yoklukla malul olduğunun kabulü gerektiği, davalı ——-hissedarlarından ——mirasçılarının davalı şirketlerin genel kurullarına usulüne uygun olarak davet edilmediği, oy kullanma, bilgi alma haklarının engellendiğini;——- varislerini —– topluluğun —–olan——- genel kurul toplantılarına katılmalarını engellemek için hisse devirlerini hukuka aykırı olarak yapmadıkları, aynı şekilde ——- mirasçı ortakların genel kurullara katılmalarının engellendiği değilse de bu iki şirket toplantılarına TTK 377.maddesine uygun olarak kimi çağırdıklarını kanıtlamak zorunda olduklarını——— sahibi olarak yetkisi olmadığı halde —— temsil ettiği, — temsil yetkisini de elinde bulundurarak neredeyse tek — kararı almak suretiyle şirketlerdeki hakimiyetini diğer küçük ortaklar aleyhine kullandığı, şirketlerin yaptığı işlerin nasıl yöneltildiği konusunun — tarafından bilinmesinin engellendiği, miras paylaşımının ——sayılı dosyasında —– tarihinde bitmesine karşın—— tamamlanmamasından bahsedildiği, iki şirketteki hissenin veraset ilamına göre ortaklık kaydının yapılmamasının, genel kurula çağrılmamasının hukuka ve iyi niyet kurallarına uygun olmadığı, yukarıda yer verilen nedenlerle——- firmalarının 23.03.2021 tarihli genel kurullarında alınan kararların TTK 445. maddesi uyarınca iptalini, 391. Maddesi uyarınca yok hükmünde olduğuna karar verilmesini talep ettiklerini; —–2020 yılı faaliyet raporunda —–üyelerine — tutarlı mali hak sağlandığı, —–ait 2020 yılı bağımsız denetim raporunun ——— sayfasında grup olarak yönetim kurulu üyelerine sağlanan mali hakların — olarak yer aldığı, bunun —- kısmının ikramiyeden oluştuğunun belirtildiği, bu tutarın 2019 yılında 17.442.264 TL olarak belirtildiği, —— —- sayfasında yönetim kurulu üyelerine sağlanan faydanın —primden oluştuğu, ilgili rakamın — aldığı, yapılan toplam —- ——- tarafından gerçekleştirdiği, iki rakam toplamının 16.924.825 TL olduğu, arada 7.229.625 TL’lik fark bulunduğu, buna ilişkin bir genel kurul kararının bulunmadığı, faaliyet raporunda ödemelerin yer aldığını ancak hangi karara göre ad altında yapıldığının belirtilmediğini; TTK 394. maddeye göre yönetim kurulunun alacağı — önceden belirlenme şartına bağlandığı, madde hükmü ile bu şekilde yönetim kurullarının—-alacakları tutarların oldu bittiye getirilmesinin yolunun kapatıldığı, buna —- kurul tarafından belirlenenin dışında ödeme yapıldığını; —– —– mali hak sağlandığının belirtildiği, şirketin—-toplantılarında yönetim kuruluna yapılacak ödeme maddesinin bulunmadığı, genel kurul gündemine alınmadan —- üyelerine yapılan ödemelerin—– diğer şirketlerden ödendiği, şirketlerin ana sözleşmelerinde yönetim kurulunun alacağı ücretler ve diğer ödemelerin düzenlenmediği, dolayısıyla ilgili ödemelerin genel kurul tarafından belirlenmesinin gerektiği, —— genel kurulunda 2021 yılı için belirlenen tutarın başkan için net 35.000 TL, üyeler için net 15.000 TL olduğu, oysaki faaliyet raporunda yer alan rakamın bunun çok üzerinde olduğunu; 2021 yılı için belirlenen rakamın aylık toplam brütünün— yer alan rakamın — olduğu, faaliyet raporunda ödemelerin yer aldığını ancak hangi karara göre, hangi ad altında ne kadar ödeme yapıldığının belirtilmediği, yapılan ödemelerin genel kurulun bilgisine sunulmadığı, tutarların genel kurulda okunmadan oldu bitti ile geçiştirildiğini; her ne kadar genel —— faaliyet raporunu kabul etmiş olsa da yönetim kuruluna ödenen ücreti —-gibi tutarların genel kurul tarafından önceden belirlenme şartına bağlandığı, bu konuda yönetim kurulunun keyfiyetle hareket ettiği, gerek faaliyet raporunda gerekse —ödemelerin genel kurul kararlarına, kararların ve rakamların kanuna uygunluğuna ilişkin açıklama yapılmadığı, —–genel kurullarında TTK’nın 394. maddesine aykırı davranış nedeniyle şerh konulduğu, anılan nedenlerle — yoklukla malul olduğunun tespitini, —- mirasçılarının ortaklık haklarının kullanılmasının engellenmesi nedeniyle —– firmalarının —– tarihli genel kurul toplantılarında alınan tüm kararların kısıtlının aralarında menfaat çatışması olan vasisi tarafından temsil edilmesi nedeniyle yoklukla malul olduğunun tespitini, —–mirasçılarının genel kurullarda TTK 391. 432-477 maddeleri uyarınca usulüne uygun temsil olanağı sağlanmadığından —– firmalarının —- tarihli genel kurul toplantılarında alınan tüm kararların TTK 391, 445-446 md. uyarınca yoklukla malul olduğunun tespiti ve iptalini, taleplerin kabul edilmemesi halinde yönetim kurulunun ibrasına ve yönetim kurulu üyelerine ücret, maaş, huzur hakkı gibi adlar altında ödeme yapılmasına ilişkin kararın TTK 445-446 maddeleri uyarınca iptalini, bağlı şirket olan ——genel kurulunda alınan kararlar için ayrı dava açılacağından huzurdaki davaya konu edilmediğini beyan ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle;davalı şirketin —- değerindeki 1 payının davacıların murisi —– olduğunu,TTK’nın 477. Maddesi uyarınca payın bölünbmesinin mümkün olmadığını, — ekonomik bir değeri olmadığını, kaldı ki davacıların bu pay üzerindeki el birliği mülkiyetini paylı mülkiyete çevirmediklerini, pay defterine işlenmesi yönünde bir talepleri olmadığını,kaldı ki genel kurula katılmaları halinde dahi 1 TL değerindeki payın etkili olmasının mümkün olmadığını,TMK’nın 701. Maddesi uyarınca mirasçıların hep beraber hareket etmedikçe dava açamayacaklarını, aktif husumet ehliyetleri olmadığını,pay defterine kayıtlı olanlara genel kurul gün ve saatini bildirdiklerini,——— koydukları bir hükümle —- ömür boyu —- başkanlığı görevini verdiklerini, davacılar ile—- arasında —–Mahkemesinde edinilmiş malların paylaşılması konusunda yargılamanın devam ettiği, davacıların asılsız ithamlarda bulunarak kısıtlıyı ve vasiyi zor duruma düşürmek için huzurdaki davayı açtığını, vasi ——TMK’nın 448. maddesi gereğince genel kurulda kısıtlıyı temsil ettiği belirterek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava genel kurul kararlarının yok hükmünde sayılması, butlanına karar verilmesi olmadığı taktirde alınan kararların iptaline karar verilmesi istemine ilişkindir. Genel Kurul iptali istemine ilişkin davalarda davalı sıfatı iptali istenen Genel Kurulu icra eden davalı şirket tüzel kişiliğine ait olduğundan ve davalılar arasında —- bulunmadığından, her bir şirket farklı tarihte genel kurul icra ettiğinden her bir davalı şirket tüzel kişiliği yönünden davaların tefrikine karar verilmiştir. İş bu dosyada davacılar ile davalı ——arasındaki ihtilaf incelenecektir.6102 sayılı TTK’nın 445. Maddesi ” 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler. ” hükmüne haizdir.
Davalılardan—– isimli şirketlerin adreslerinin mahkememiz yetki alınında olmadığı anlaşılmakla, bu şirketler yönünden yetkisizlik kararı verilmiştir.Mahkememizce taraf delilleri toplanmış dosya alanında uzman bilirkişilere tevdii edilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen —- günlü bilirkişi heyeti raporunda “—- Davalı ——2020 yılına ait yukarıda belirtilen yasal defterlerin Vergi Usul Kanunun 183-184-185 maddeleri ve 6102 Sayılı TTK’nın 64.maddesinde belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tutulduğu, kayıtların usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği, Vergi Usul Kanunu 223-224-225 maddeleri ile TTK’nın ilgili hükümlerine uygun olarak—– ile noter açılış tasdiklerinin süresi içerisinde alındığı ve dolayısıyla ticari defterlerin delil niteliğine haiz olduğu anlaşıldığı, davalı pay defterinde, —– varisleri olan davacılara ait hisse paylarının tespit edilemediği, davalı —– 2021 Mart ayında gerçekleştirilen genel kurul toplantısına hazirun cetveline göre davacıların toplantıya davet edildiklerini gösterir tespite elverişli herhangi bir belgenin bulunmadığı, buna—- olarak davacıların toplantıya katılmadıkları veya—- cetvelinde imzalarının bulunmadığı, —– gerek davalı firmada üst düzey yönetici olarak görev almadığı ancak Genel Kurul toplantı tutanağı ekinde bulunan—— cetvelinde—–üst yöneticilerine sağlanacak herhangi bir mali hakkın tanımlanmadığı, buna karşın üst yönetime toplamda brüt 1.099.100,00 TL karşılığı 700.048,00 TL—- hakkı ödendiği, buna göre davacıların şirketlerin 2020 yılına ait genel kurullarında karar alınmadan —– yöneticilerine —-hakkı dışında prim ve diğer mali hakların sağlandığı yönündeki iddiasının —tablolarıyla teyit edildiği, ——- tarihli kararında yer alan değerlendirmelere ilişkin takdir sayın mahkemenin olduğu, dosyanın bu aşamasında alınan kararların hükümsüzlüğü şartlarının oluşmadığı görüş ve kanaatinde oldukları.” görüşünde olduklarını belirtmişlerdir.
Sermaye şirketlerinde — doğrudan veya dolaylı etkilerini gösterebilmeleri her şeyden önce hukuk kurallarına aykırı bulunmamalarına, hukuken mevcut ve geçerli olmalarına bağlıdır. Kararların mevcudiyet ve geçerlilik şartları, kanun koyucu tarafından —– —–alacaklılarının ve —– çıkarları ile kamu düzeninin diğer gerekleri göz önünde bulundurulmak suretiyle çeşitli kanun hükümleriyle tespit edilmiştir. Meydana gelişi veya içeriği bakımından bu hükümlere ve bunların ışığında düzenlenmiş olan şirket esas sözleşmesine aykırı bulunan kararlar hukuken hükümsüz olurlar. Genel kurul kararlarında bu hükümsüzlük, ihlâl edilen hukuk kuralının niteliğine göre iptal edilebilirlik, butlan veya yokluk olarak karşımıza çıkmaktadır.
Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden iptal edilebilirlik —gereken 6762 sayılı TTK’nın 381. (6102 sayılı TTK’nın 445.) maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. 6762 sayılı TTK’nın 381. (6102 sayılı TTK’nın 445.) maddesi gereğince kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açılabilecektir. İptal davasına konu bir genel kurul kararı, şekil veya içeriği bakımından sakat olsa bile iptaline dair hüküm kesinleşinceye kadar geçerli bir karar olarak kabul edilir. Süresinde ve usulüne uygun olarak açılan bir iptal davasında verilen iptal kararı kesinleşirse, bu karar geçmişe etkili olarak hüküm doğurur. Kararın alınmasından itibaren üç ay içinde dava açılmazsa veya açılan dava reddedilirse söz konusu aykırılık ve bu nedenle kararın iptal edilebilirliği artık ileri sürülemez.
6102 TTK’nın 447. maddesi ile genel kurul kararlarının butlanı açıkça düzenlenmiştir. Buna göre genel kurulun, özellikle; pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran; pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran; anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır. 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde genel bir düzenleme yapılmamış, sadece örnek niteliğinde butlan sebepleri sayılmakla yetinilmiştir. Dolayısıyla 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde sayılmayan durumlarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesi uygulanacak; emredici hukuk kurallarına, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan genel kurul kararları da batıl sayılacaktır.Batıl bir hukukî işlem, unsurları itibariyle şeklen ve fiilen mevcut olmakla birlikte, konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hukukî hüküm ve sonuçları daha başlangıçtan itibaren kesin olarak hükümsüzdür. Bu kesin hükümsüzlük kural olarak düzeltilemez nitelikte olup hukukî yararı bulunan herkes tarafından bir süre ile sınırlı olmaksızın ileri sürülebilir. Mahkemeye sunulmuş olan olaylardan anlaşılmak koşuluyla —- tarafından res’en göz önünde tutulur.
Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden olan yokluk, ne 6762 sayılı TTK’da ne de 6102 sayılı TTK’da düzenlenmemiştir. Yokluk yaptırımının kanunlarda düzenlenmemiş olması, yokluk yaptırımının hukukî işlem niteliğinde olan genel kurul kararları hakkında uygulanamayacağı anlamına gelmemektedir. Bir hukukî işlem, meydana gelişi bakımından emredici hukuk kurallarına aykırı ise o işlem yok hükmündedir. Meydana gelişe ilişkin olan emredici hukuk kuralları, hukukî işlemin unsurlarını oluşturan, onun mevcudiyet şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikteki hükümlerdir. İçeriğe ilişkin emredici hukuk kurallarına aykırılık hâlinde butlan söz konusu olup hukukî işlem şeklen mevcut olmakla birlikte konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hüküm ve sonuçları, daha başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı meydana gelmez.—– nitelikteki emredici hukuk kurallara aykırılık hâlinde ise yokluk söz konusu olup kurucu unsurların veya kanuni şeklin eksikliği sebebiyle hukukî işlem şeklen meydana gelememektedir. Dolayısıyla butlanda hukukî işlemin meydana gelmesi için gerekli olan içerik unsurları vardır; fakat hukuk düzeni bu içerik bakımından amaçlanan sonuçların meydana gelmesini kesinlikle reddetmektedir. Yoklukta ise hukukî işlem için gerekli olan içerik şekli bakımdan dahi meydana gelmiş değildir —— Görüldüğü üzere yokluk ve butlan arasında, sebepleri yönünden bir farklılık olmakla birlikte ayrıca bu iki kavrama bağlanan hukukî sonuçlar da, sınırlı da olsa, farklıdır. Bu farklardan birisi hukukî tahvil müessesesidir. Hukuken yok olan bir işleme hiçbir sonuç bağlanması mümkün değilken şeklen mevcut ancak batıl olan hukukî işleme hukukî tahvil yoluyla bir hukukî sonuç bağlanması mümkündür. Yokluk ile butlan arasındaki en önemli fark ise TMK’nin 2. maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması yasağı bağlamında ortaya çıkar. Butlan durumunda şekli anlamda bir genel kurul kararı mevcut olduğundan bu kararı ve butlan sebeplerini bilen bir kişinin aradan uzun bir süre geçtikten sonra dava veya itiraz yoluyla genel kurul kararının butlanına dayanması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olabilir. — hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığını her olayda re’sen ve ahval ve şartların —- göz önünde tutarak serbestçe takdir edecektir (—–Oysa yokluk durumunda, ortada şekli bakımdan dahi bir genel kurul kararı bulunmadığından bunun yokluğunun tespit edilmesinin istenmesi hiçbir şekilde hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilemeyecektir —— Yokluğun bir hukukî işlemin kurucu unsurlarındaki eksikliği ifade etmesinden hareketle genel kurul kararlarının yokluğunun tespitine karar verilmesi için öncelikle kurucu unsurlarının neler olduğunun belirlenmesi gerekir. Genel kurul kararlarının kurucu unsurları “genel kurul” ve “karar”dır. Dolayısıyla bir genel kurul, kanunun öngördüğü kurucu-şekli emredici hükümlerine aykırı bir şekilde toplanmış veya kanunun öngördüğü kurucu-şekli emredici hükümlerine aykırı bir şekilde karar almışsa, alınan bu karar yoklukla maluldür. Örneğin usulüne uygun çağrı yapılmadan toplanan genel kurullarda alınan kararlar, toplantı ve karar nisaplarına riayet edilmeksizin alınan kararlar,—– temsilcisinin bulunması gerektiği hâllerde temsilci olmaksızın gerçekleştirilen toplantılarda alınan kararlar, hakkında hiç oylama yapılmadığı hâlde yapılmış gibi gösterilen kararlar kurucu-şekli unsurları eksik olduğundan yoklukla malul kararlardır.——Davacılar dava dilekçelerinde ve safahattaki beyanlarında davalı şirketin genel kurul toplantısına katılmalarının fiilen engellendiğini,davalının bir yandan davacının bir taraftan pay defterine müracaat hususunda davacıların müracaat etmediklerini savunurken bir yandan da murisin payının çok az olduğunu savunduğunu,oysaki miras paylaşımının bittiğini, veraset ilamının düzenlendiğini, tereke dosyasının sonuçlandırıldığını mirasçıların payları oranında ortaklık haklarını kullanmaları gerektiğini iddia etmiştir.
6102 sayılı TTK’nın iptal davası açabilecek kişiler başlıklı 446. Maddesi ” (1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.” hükmüne haizdir.
6102 sayılı TTK’nın butlan başlıklı 447. Maddesi ” (1) Genel kurulun, özellikle; a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,
c)—–şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararları batıldır. ” hükmüne haizdir.
Davacı yan pay sahibi kısıtlı ile vasi arasında menfaat çatışması olduğunu bu nedenle alınan kararların yok hükmünde olduğunu ileri sürmektedir. Keza davacı yan bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde de —–Sayılı ilamına atıf yaparak temsil kayyımı atanmaksızın menfaat çatışması halinde yapılan hukuki işlemlerin kesin hükümsüz sayılmasına dair kararına atıf yapmıştır. Davacının atıf yaptığı karar genel kurul iptali istemine ilişkin şirketler hukukuna dair bir karar olmayıp reşit olmayan küçük adına işlem yapan yasal temsilcinin yaptığı işleme ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın yukarıda alıntılanan 446. Maddesi iptal davası açabilecek kişileri sayarken “. Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri.” hükmünü getirmiştir. Buna göre genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullanmış olmaları bir yokluk veya butlan hali olarak değil bir iptal nedeni olarak sayılmıştır. Görüldüğü üzere Türk ticaret kanunu konuyu özel olarak düzenlemiş olup bu husus bir iptal nedeni olarak hükme bağlanmıştır. Genel kurulda alınan kararlar incelendiğinde denetime el verişli bulunan bilirkişi raporu da dikkate alındığında bir yokluk veya butlan hali bulunmadığı anlaşılmıştır.
Genel kurul toplantısında bizzat veya temsilci vasıtası ile hazır bulunan ve muhalefetini zapta yazdıran kimseler iptal davasını açabilirler. Ancak TTK 446. Maddesi hükmünde aranan muhalefetin görüşmeler sırasında ve oylama sonucuna ilişkin olarak yapılması gerekmektedir. Aynı şekilde oylama öncesi yapılan görüşmeler sırasında sonradan alınacak karara esas olması muhtemel bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi alınan karara muhalif olunduğu anlamı taşımaz. Dolayısı ile muhalefetin alınan karara karşı oylama sırasında yapılması gerekir. Bu ” karara peşinen muhalefet olmaz ” şeklinde açıklanabilir. —–
Muhalefettin her gündem maddesi ile ilgili olarak o konunun görüşülmesinden ve karar alınmasından sonra belirtilmesi ve tutanağa yazdırılması gerekir. Daha ilgili madde görüşülmeye başlanmadan peşin olarak o öneriye yada alınacak bütün kararlara muhalif olduğunu açıklamak veya bu yönde önerge vermek muhalefetin tutanağa geçirilmesi koşulunu sağlamaz. —–
Somut olaya gelecek olursak davacıların —- —- mirasçılarından oldukları anlaşılmaktadır.6102 Sayılı TTK’nın 432. Maddesi ” (1) Bir pay, birden çok kişinin ortak mülkiyetindeyse, bunlar içlerinden birini veya üçüncü bir kişiyi, —– paydan doğan haklarını kullanması için temsilci olarak atayabilirler. (2) Bir payın üzerinde intifa hakkı bulunması hâlinde, aksi kararlaştırılmamışsa, oy hakkı, intifa hakkı sahibi tarafından kullanılır. Ancak, intifa hakkı sahibi, pay sahibinin menfaatlerini hakkaniyete uygun bir şekilde göz önünde tutarak hareket etmemiş olması dolayısıyla pay sahibine karşı sorumludur.” hükmüne haizdir.6102 sayılı TTK’nın 499. Maddesinde pay sahipliği sıfatının şirkete karşı ileri sürülmesi ile ilgili olarak ; şirketle ilişkilerde sadece pay defterine kayıtlı bulunan kimsenin pay sahibi ve intifa hakkı sahibi olarak kabul edileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda pay sahipliği sıfatının şirkete karşı ileri sürülebilmesi açısından pay defterine kaydın gerekli olduğu ve payın mülkiyetinin devren iktisabının ancak hak sahipliğine temel oluşturan olgunun ispat edilmesi kaydı ile pay defterine kaydın yapılabileceği hukuki zemine kavuşturulmuştur.—–ortaklıklarda pay sahipliği hakları paya ve pay sahipliğinin tespitine göre belirleneceği için ortaklığın karar alma ve yönetme süreçlerinde etkin olmak isteyen ortaklar bu bağlamda genel kurula katılabilmek veya oy haklarını kullanabilmek için ortaklıkta pay sahibi olmak ve bunu ortaklığa karşı ispat etmek durumundadırlar. ——şirketlerde ortakların genel kurula katılma hakkı TTK’nın 415. Maddesi ile düzenlenmiş olup bu madde uyarınca; ” genel kurul toplantısına yönetim kurulu tarafından düzenlenen ” hazır bulunanlar listesinde adı bulunan pay sahipleri katılabilir”. Kanun hükmünde bahsi geçen hazır bulunanlar listesi ise TTK’nın 417. Maddesi ile düzenlenmiş olup bu madde uyarınca ” yönetim kurulu kayden izlenmeyen paylar ile ilgili olarak genel kurula katılabilecekler listesini düzenlerken senede bağlanmamış bulunan veya nama yazılı paylar ile ilmühaber sahipleri için pay defteri kayıtlarını dikkate alır.” bu kapsamda ilgili mevzuat hükümleri dikkate alındığında açıkça görüleceği üzere kanun koyucu tarafından genel kurula yalnızca hazır bulunanlar listesinde adı bulunan pay sahiplerinin katılacağı düzenlenmiş olup , bu liste hazırlanırken pay defteri kayıtlarının esas alınacağını belirtmiştir. Nitekim TTK’nın 414. Maddesi genel kurula ilişkin yapılacak çağrının usul ve esaslarını düzenlemiş olup iş bu madde uyarınca ” genel kurul toplantıya , esas sözleşmede gösterilen şekilde ,—— yayımlanan ilanla çağrılır. Bu çağrı ilan ve toplantı günleri hariç olmak üzere , toplantı tarihinden en az iki hafta önce yapılır. Pay defterinde yazılı pay sahipleri ile önceden şirkete pay sendi veya pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine , toplantı günü ile gündem ve ilanın çıktığı veya çıkacağı ———— taahütlü mektupla bildirilir. ” kanun hükmünden de açıkça anlaşılacağı üzere yapılması planlanan genel kurul toplantısına dair çağrının yalnızca pay defterinde yazılı pay sahiplerine ve önceden pay sahipliğini ispatlayıcı belge vererek adreslerini bildiren pay sahiplerine yapılacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda pay sahibi olmasına rağmen pay sahibi olduğunu —- şirkete bildirmeyen ve pay sahipliğini kanıtlamayan kimselere ——toplantısınına dair çağrı yapılması mümkün değildir. Murisin şirketteki payı oldukça az olup anlaşıldığı kadarı ile genel kurul tarihinden evvel mirasçılarca hissenin az olması nedeni ile bu güne kadar hisselerin intikalinin yapılması hususunda bir başvuru yapılmamıştır. Mirasçılar arasında henüz el birliği mülkiyeti bulunmaktadır. 6102 sayılı TTK’nın 432/1 uyarınca pay şirkete karşı bölünemez. Bir payın veya pay senedinin birden fazla sahibi bulunduğu taktirde bunlar şirkete karşı haklarını ancak ortak bir temsilci vasıtası ile kullanabilirler. İptal davasının da ortak temsilci tarafından açılması gerekir. (—– Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davacıların iptal davası açma haklarının da bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Mahkememizden tefrik edilen davalısının —– Sayılı ilamında davacıların miras hakkından kaynaklı dava açtıkları, başkaca mirasçıların da olduğu, aralarında el birliği mülkiyeti bulunduğu, davacıların aktif dava ehliyetleri bulunmadığı gerekçesi ile dava red edilmiş keza yine aynı sebeplerle ——Karar sayılı dosyasında da dava esastan red edilmiştir.
Her ne kadar davacı yanca aktif husumet yokluğundan davanın reddi gerektiği savunulmuş ise de butlan veya yokluk davası açmak için ortak olmak şart değildir. İlgisini ve hukuki yararını ortaya koyan herkes butlan sebebiyle kararın yok hükmünde olduğunun tespitini talep edebilir, yokluk hali hakim tarafından da resen göz önünde bulundurulur.——. sayılı ilamı da butlan davasını herkesin açabileceğini benimsemiştir) Bu nedenle aktif husumet yokluğundan dava red edilmemiş, davanın esasına girilmiştir. Yapılan inceleme, toplanan deliller nazara alındığında genel kurulda alınan kararlarda yokluk-butlan halleri bulunmadığı, davacıların henüz intikali yapılmayan el birliği ile malik olunan kök murise ait hisseye sahip oldukları, henüz şirket pay defterine kayıtlarının da yapılmadığı dolayısı ile açtıkları davanın yerinde olmadığı sonucuna varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı ve yukarıda yapılan açıklamalar, atıf yapılan emsal yüksek mahkeme kararları ve doktrinsel görüşler nazara alındığında genel kurulda alınan kararlarda yokluk/butlan/iptal nedeni bulunmadığı bu nedenle davanın red edilmesi gerektiği kanaatine varılmış buna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu harcın peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 21,40 TL harcın davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı yanca yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara veya ahzu kabza yetkili vekillerine iadesine,
6-Davalı vekille temsil edildiğinden yürürlükte olan——vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile kendisini vekille temsil ettiren davalıya ödenmesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, —– Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davalı vekillerinin yüzüne karşı, davacılar vekilinin yokluğunda, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.