Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/589 E. 2023/640 K. 12.07.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/589 Esas
KARAR NO: 2023/640
DAVA: İtirazın İptali (Kısa vadeli İhracat kredi sigortasından kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 21/09/2021
KARAR TARİHİ: 12/07/2023

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Kısa vadeli İhracat kredi sigortasından kaynaklanan ) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasındaki sigorta ilişkisi kapsamında davalı —–muaccel borcunu ödemediğinden——— taraflarınca aleyhine icra takibine geçildiği, bu kez de davalının mevcut borcuna itiraz ettiği, davalıdan beklenilenin borcunu ödemesi iken öncesinde borcunu ödemeyip, sonrasında borcuna itiraz etmesinin kabul edilemez olduğu, dürüstlük kuralları ile bağdaşmadığı, amacın olsa olsa takibi sürüncemede bırakmak olabileceği ki bunun da kötü niyet göstergesi olduğu, borcun belli olduğu, itirazın ise haksız olduğu, bu nedenle davalı-borçlunun icra-inkâr tazminatına mahkûm edilmesi gerektiği, müvekkilinin, davalı —– sigortalısı olup taraflar arasında kısa vadeli ihracat kredi sigortasının mevcut olduğu, yıllardır devam eden ilişki kapsamında son olarak düzenlenen poliçenin —- düzenlendiği, —- dönemini kapsayan poliçe ile davalı-sigortacının riziko gerçekleştiğinde—– azami tazminat ödemeyi kabul ve taahhüt ettiği, müvekkilinin —–bulunan alıcı adına düzenlenmiş ve sevk edilmiş ——–vadeli faturaların karşılığının ödenmediği ve tahsil edilemediği, ihracat bedeli ödenmediği için sözleşme kapsamında müvekkilince tazminat talebinde bulunulduğu, beklenilmeyecek bir gerekçe ile müvekkili firma yetkilisi aleyhine açılmış bir ceza davası olduğundan bahisle davalı-sigortacının mevzuatta- poliçede yer alamayan bir gerekçe ile ödeme yapmaktan kaçındığı, poliçe özel şartların ——- düzenlendiği, buna göre deprem, sel ve su baskını, yer kayması gibi doğal afetlerden mütevellit zararlardan; sigortalı ve/veya satıcı, alıcı ve /veya ihracata aracılık edenlerin hileli iş ve işlemlerinden——-kaynaklanan zararlardan, malların bozulması, ziyaa uğraması ile oluşan zararlardan davalı-sigortacının sorumlu olmadığı, poliçe özel şartların 2. maddesinde ——– dava açılması ve hatta ceza alması halinde sigorta tazminatının ödenmeyeceğine dair bir hüküm bulunmadığı, poliçe özel şartların 4. maddesinde Sigorta kapsamında olmayan sevkıyatların düzenlendiği, ortada bu kapsama dâhil bir sevkiyat olmadığı, poliçe özel şartların 6. maddesinde sigortalının bildirim, ödeme, zararı azaltma-önleme, sigortacının haklarını korumanın düzenlendiği ve davalı-sigortacının buna ilişkin yönelttiği bir itirazının olmadığı, poliçe özel şartların ——-tazminat talebine ilişkin hükümlerin vaz’edildiği, sigortalının süresi içinde vadesi geçmiş alacak bildiriminde bulunması kaydıyla, yeterli görülen bilgi-belgeler ile tazminat talebinde bulunulmasının yeterli görüldüğü, poliçe özel şartların ————maddesinde zararın kesinleşmesine ilişkin olarak; “Sigortalının zararı ispatlamaya yeterli delillerle birlikte tazminat talebinde bulunulması üzerine ——- tarafından zararın sebebi tetkik edilir. Tetkik sonucu kesinleştiği kabul edilen zarar ———- kapsam oranında ödenir. Ödeme zararın kesinleşmesinden, delillerin eksiksiz olarak ibraz edilmesinden, zararın sebebinin incelenmesinden ve poliçe kapsamında olduğunun tespitinden sonra yapılır..” şeklinde düzenlendiği, izah olunan ve re’sen gözetilecek nedenlerle; davalının———-dosyasında yaptığı haksız itirazının iptali ile takibin devamına, davalının asgari %20 oranında icra-inkar tazminatı ödemesine, yargılama giderlerinin davalı üzerine yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı şirket ile müvekkili banka arasında alacak kredi sigortası sözleşmesi imzalandığı ve bu doğrultuda —- poliçesi düzenlendiği, her ne kadar dava dilekçesinde—— nolu poliçeden bahsedilmiş ise de dava konusu sevkiyatlara ilişkin dönemde yürürlükte bulunan poliçenin —- poliçe olduğu, —— nolu poliçe başlangıç tarihinin —–, bitiş tarihi: —- olduğu, —- nolu poliçe başlangıç tarihinin —-olduğu, davaya konu sevkiyat tarihleri —- dikkate alındığında rizikonun —-nolu poliçe döneminde gerçekleştiğinin görüleceği, mahkemeci —- nolu poliçe talep edildiğinden, dava konusu sevkiyat dönemine ilişkin olmamakla birlikte bu poliçenin dilekçe ekinde sunulduğu, davacı yanın müvekkili bankaya —- tarihinde başvurarak —–firmasına, detayları aşağıda belirtilen —–kapsamında gerçekleştirilen toplam —– tutarındaki alacağına ilişkin olarak tazminat talebinde bulunduğu, davacının işbu tazminat başvurusuna ilişkin müvekkili banka kayıtları dahilinde delilleri arasında da yer alan şirket kayıtları incelendiğinde davacı şirket ile ilgili; —- firma ortağı —– hakkında yürütülmekte olan soruşturma kapsamında ——- örgütü yapılanması içerisinde yer aldığı anlaşıldığından tedbiren sakıncalı kaydı bulunduğu, davacı şirket ortağı—- tüm mal varlığı hakkında 5271 Sayılı CMK’nın 160 ve 162 maddeleri kapsamında satılamaz, devredilemez şerhi konulmasına karar verildiği, Tedbirler Yönetmeliği’nin 3. Maddesinin (h) bendinde; “Gerçek faydalanıcı: Yükümlü nezdinde işlem gerçekleştiren gerçek kişileri, adına işlem yapılan gerçek kişi, tüzel kişi veya tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri nihai olarak kontrolünde bulunduran ya da bunlar üzerinde nihai nüfuz sahibi olan gerçek kişi veya kişileri….” denilerek gerçek faydalanıcının tanımının yapıldığı, müvekkili banka tarafından —– tarihli onay kapsamında ——-suçlarından haklarında yürütülen soruşturma kapsamında——– müvekkili bankaya bildirilen veya gözaltı ya da tutukluluk halinin devam ettiği açık kaynaklardan tespit edilebilen gerçek kişilerin ortak ve/veya yönetici olduğu firmaların, sigorta faaliyetleri kapsamındaki tazminat ödemelerinin -müvekkili bankanın söz konusu ödemeleri bloke etme hakkı saklı kalmak kaydıyla- gerçek faydalanıcı kavramı kapsamında sürdürülmesi, diğer yandan, tüzel kişiliğin ortaklık payında ayrı ayrı veya toplam %25’i aşan hisseye sahip olan gerçek kişi/kişilerin gerçek faydalanıcı olarak kabul edilerek bu kapsamda yer alan firmalar ve yetkili hakim veya mahkeme tarafından kayyım atandığı ve kayyımların yetkilerinin henüz —– devredilmemiş olduğu anlaşılan firmaların, sakıncalı olarak değerlendirilerek işlem yapılmayacağı hususlarının karara bağlandığı, —— davacı firmanın %90 oranında pay sahibi ortağı olduğundan gerçek faydalanıcı tanımına uyduğu, —– tarihli celsesinde sanık —– adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verildiği, hal böyle iken yükümlü sıfatını haiz müvekkili bankanın, davacı şirketin en büyük pay sahibi ortağının ——- örgütüne üye olma suçundan yargılandığı ve bu suçu işlediklerine ilişkin kuvvetli suç şüphesi ve somut delillerin var olduğu da bilinen davacı şirkete herhangi bir ödeme yapmasının bahsi geçen ——– onay yazısı çerçevesinde bankanın hukuki ve cezai sorumluluğunun doğmasına sebep olacağı, işbu nedenlerle müvekkili bankanın davacı firmaya davaya konu bedeli ödememesinin hukuka uygun olup, herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığı, alacağı kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının haksız icra takibi ile müvekkili bankadan 205.842,00 USD alacak talebinde bulunmakta ise de toplam sevkiyatın 205.842,00 USD olduğu ve müvekkili banka tarafından tahsis edilen alıcı limitinin 200.000-USD olduğu, poliçenin ——- maddesi hükmüne göre, zarar tazmin oranının müvekkili bankanın sigorta kapsamına alınan risklerden kaynaklanan zararlara ilişkin ödemeyi taahhüt ettiği oranı ifade ettiği, poliçenin bu hükmü uyarınca, alıcı limit onayında aksi belirtilmedikçe zararın %90’ının tazminat olarak ödendiği, alacağı kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının gerek dava değeri asıl alacak yönünden gerekse faiz ve faiz oranı açısından poliçe hükümlerine aykırı bir şekilde fazla talepte bulunduğu, haksız ve hukuka aykırı olarak kötüniyetle ikame edilen davanın reddine, kötüniyetli olarak itirazın iptali davası açan davacının %20’den az olmamak üzere kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacıya yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı ile dava dışı Mali ülkesinde bulunan alıcı arasındaki ticari ilişki kapsamında davacının alıcıdan tahsil edemediği toplam bedeli 205.842,00 USD olan fatura kaynaklı alacağı kapsamında davalı ile akdetmiş olduğu —– dönemini kapsayan —— kapsamında davacının 27.07.2020 tarihli başvurusu üzerine davalının ödeme yapmamasının yerinde olup olmadığı, ödeme yapılmamasına gerekçe gösterilen —— yayımlanan, ——- bendinde; Yönetmeliğin 17/A maddesinde belirtilen gerçek faydalanıcı kavramı kapsamına davacı şirket yetkilisinin dahil olup olmayacağı, bunun dava konusu ile bir ilgisi olup olmadığı, davalının bu nedenle ödeme yapmamasının yerinde olup olmadığı, davacı şirket yetkilisi hakkında ceza mahkemesince hükmün 25.12.2018 de açıklanmış olması, poliçenin imza tarihinin bu tarihten çok sonrasına ait olması, bu süreçte davalının primleri tahsil etmesine rağmen poliçe tanziminden önceki bu olaya dayanmasının hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilip değerlendirilemeyceği, ve tüm bu iddia ve savunmalar kapsamında davalı aleyhinde başlatılan ——- dosyasına vaki davalının itirazının iptali şartlarının oluşup oluşmadığı, davacı alacaklı ise takibe konu asıl alacağın ne olduğu, temerrüt varsa işlemiş faizin ne olduğuna ilişkin olduğu anlaşılmıştır.Tarafların iddia ve savunmaları yukarıda özetlenmiştir. Mahkememizce taraf delilleri toplanmış dosya bilirkişi heyetine verilmiştir. Bilirkişi heyeti 15.01.2023 tarihli raporu ile ” Davalı taraf ——— tarihli onayı ile alınan idari karar neticesinde davacıya ödeme yapılmamasının makul ve haklı olduğunu iddia etmektedir. Davalı poliçede öngörülen bedeli ödememesinin gerekçesi olarak; cevap dilekçesinde ifade ettiği ——— bir kararını gerekçe olarak göstermektedir. Ancak davalı taraf söz konusu kararı dosyaya sunmamıştır.Kararın dosyaya sunulması halinde somut olayın bu karar kapsamında kalıp kalmadığı ve dolayısıyla davalının tazminat bedelini ödeme yükümlülüğü bulunup bulunmadığı hususunda bir değerlendirme yapılabilecektir. Ancak bu durumda da sözleşmeler veya sigorta hukuku kapsamında bir anlaşmazlık söz konusu olmadığı söylenebilecektir. Davalı tarafın konunun idarenin aldığı bir karar kapsamında olduğu iddiası, bu çerçevede bir değerlendirmeyi gerektirmektedir. Bu aşamada davalı iddialarının soyut kalması sebebiyle davacının taleplerinin yerinde olduğu, davalı iddialarının ispata muhtaç olduğu kanaatine varılmaktadır. Bu aşamada davalı iddialarının soyut kalması sebebiyle davacının taleplerinin yerinde olduğu, davalı iddialarının ispata muhtaç olduğu..” kanaatinde olduklarını belirtmişlerdir. Sigortacı bilirkişi —– tarihli faturalara ilişkin hasarın davalı sigorta şirketince tanzim edilen ———- vadesinde ve alıcının ödeme yapmaması Hasarı teminatı kapsamındâ meydana geldiği anlaşılmaktadır,2. Davacının talep ettiği 205.842.,00 USD sigorta tazminatı bedelinin poliçenin 8.maddesine uygun olmadığı, Sigorta poliçesi özel şartlar 8.2 klozu gereği alacağa konu tutardan davalı sigorta şirketinin 690 orandan sorumlu olacağı özel şartı gereği 185.257,80 USD zarardan sigorta şirketinin sorumlu olacağı değerlendirilmiştir.
3. Sayın mahkeme ara kararında “…takipte birikmiş faiz talebi de olduğundan davalının temerrüde düştüğü tarih tespit edilerek icra takip tarihine kadar alacağa 3095 sayılı kanunun 4/a. Maddesi gereğince kamu bankalarının —– cinsinden vadeli mevduata uyguladığı en yüksek faiz oranı uygulanmak sureti ile talep edilebilecek temerrüt faizinin de hesaplanmasının istenmesine…” görevi verdiği,
4. Sayın Mahkemenizin davacı yan lehine hüküm vermesi halinde, kamu bankalarında dövizli mevduata fiilen uygulanan azami faiz oranları tablosundaki faiz oranları alınarak temerrüt tarihinden takip tarihine kadar olan süre için davacı şirket tarafından 3095 sayılı yasanın 4/a maddesine göre hesaplanacak faizi talep edebileceği, takdirin Sayın Mahkemeye ait olduğu;
5. 1.fatura için ——– tarihinde,
2.fatura için ——- tarihinde temerrüde düşeceği , bu toplam 185.257,20 USD tutarın poliçe limiti kapsamında olduğu, ( Burada maddi hata yapılmış olup talep edilebilecek bedelin bu iki rakamın toplamı yukarıda da belirtildiği gibi 185.257,80 USD’dir. )
6.Davalı sigorta şirketince davacı ortağının ——- hakimliğinin kararı ile .firma ortağı ilhamı memiş hakkında yürütülmekte olan soruşturma kapsamında… denilerek hasarın —— teminat dışı olduğu iddia edildiği, tarafımızdan ilgili özel şart incelendiği, raporumuzda da ayrıntılı olarak ilgili maddenin tamamı rapor kapsamına alınarak Hukuki değerlendirmesi sayın mahkemeye ait olduğundan tarafımızdan değerlendirilme yapılmadığı..” yönünde görüş bildirmiştir.Dava Kısa vadeli ihracat kredi sigortasından kaynaklı olarak rizikonun gerçekleştiği ve sigorta bedelinin ödenmediği iddiasına dayanmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın ilgili hükümleri aşağıda belirtilecektir.
6102 sayılı TTK’nın 1401. Maddesi gereği sigorta sözleşmesi, sigortacının bir prim karşılığında kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun meydana gelmesi halinde bunu tazmin etmeyi yükümlendiği sözleşmedir.
6102 sayılı TTK’nın 1409. Maddesi gereği sigortacı sözleşmede ön görülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan veya bedelden sorumludur. Sözleşmede ön görülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir. TTK’nın 1421. Maddesi uyarınca sigortacının sorumluluğu aksine sözleşme yoksa primin veya ilk taksidin ödenmesi ile başlar.TTK’nın 1423. Maddesi “(1) Sigortacı ve acentesi, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önce, gerekli inceleme süresi de tanınmak şartıyla kurulacak sigorta sözleşmesine ilişkin tüm bilgileri, sigortalının haklarını, sigortalının özel olarak dikkat etmesi gereken hükümleri, gelişmelere bağlı bildirim yükümlülüklerini sigorta ettirene yazılı olarak bildirir. Ayrıca, poliçeden bağımsız olarak sözleşme süresince sigorta ilişkisi bakımından önemli sayılabilecek olayları ve gelişmeleri sigortalıya yazılı olarak açıklar.
(2) Aydınlatma açıklamasının verilmemesi hâlinde, sigorta ettiren, sözleşmenin yapılmasına ondört gün içinde itiraz etmemişse, sözleşme poliçede yazılı şartlarla yapılmış olur. Aydınlatma açıklamasının verildiğinin ispatı sigortacıya aittir.
(3) Hazine Müsteşarlığı, çeşitli ülkelerin ve özellikle———- düzenlemelerini dikkate alarak, tüketiciyi aydınlatma açıklamasının şeklini ve içeriğini belirler.” hükmüne haizdir.
TTK’nın 1427. Maddesi sigorta tazminatı veya bedelinin rizikonun gerçekleşmesine müteakip ve riziko ile ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her halde 1446. Maddeye göre yapılacak ihbardan 45 gün sonra muaccel olur.
6102 sayılı TTK’nın 1446. Maddesi ” (1) Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirir.
(2) Rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmaması veya geç yapılması, ödenecek tazminatta veya bedelde artışa neden olmuşsa, kusurun ağırlığına göre, tazminattan veya bedelden indirim yoluna gidilir.
(3) Sigortacı rizikonun gerçekleştiğini daha önce fiilen öğrenmişse, ikinci fıkra hükmünden yararlanamaz.” hükmüne haizdir.
6102 sayılı kanunun 1452. Maddesi ” – (1) 1404 ve 1408 inci madde hükümleriyle 1429 uncu maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı sözleşmeler geçersizdir.
(2) 1418 ve 1420 nci maddeler ile 1430 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmüne aykırı sözleşme şartları geçersizdir.
(3) 1405, 1409, 1413 ilâ 1417, 1419, 1421, 1422 ilâ 1426 ncı maddeler, 1427 nci maddenin ikinci ilâ beşinci fıkraları, 1428 inci madde, 1430 uncu maddenin birinci ve üçüncü fıkraları, 1431 inci maddenin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları ve 1433 ilâ 1449 uncu madde hükümleri, sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar aleyhine değiştirilemez; değiştirilirse bu Kanun hükümleri uygulanır.” hükmüne haizdir. TTK’nın 1459. Maddesi de sigortacının sigortalının uğradığı zararı tazmin edeceği hükmüne haizdir.
Taraflar arasında karşılıklı imzalanmış poliçe incelendiğinde sigorta kapsamındaki risklerin tanımlandığı 1/b madde ve fıkrasında ” alıcıya sevk edilen ve alıcı tarafından kabul edilen malların brüt fatura tutarını vade tarihinden sonraki 4 ay içinde sigortalı/satıcıya ödeyememesi veya ödememesi ” hali sigorta kapsamındaki ticari risk olarak düzenlenmiştir.Poliçede bulunan zarar tazmin oranı başlıklı 13. Madde incelendiğinde ” zarar tazmin oranı ——- sigorta sözleşmesi ile sigorta kapsamına alınan ticari ve politik risklerden kaynaklanan zararlara ilişkin ödemeyi taahhüt ettiği oranı ifade etmektedir. Aksi —- tarafından düzenlenecek alıcı limiti onayında belirtilmedikçe —- bu poliçe ile sigorta kapsamına aldığı ticari ve politik risklerden kaynaklanan zararların %90’ını ödemeyi taahhüt eder.” hükmü bulunduğu görülmüştür.Poliçenin sigorta kapsamı dışında kalan haller başlıklı 2/m maddesi “——– tarafından aksi yazılı olarak belirtilmedikçe,alıcının; sigortalı ve/veya satıcının kusurundan veya ihmalinden kaynaklandığını iddia ettiği gerekçeyle sevk edilen malları kabul etmemesi veya edememesi ve/veya teslim aldığı malların brüt fatura tutarını veya sözleşme bedelini ödememesi ve/veya yaptığı ödemelerin mahsupların ve karşı tazmin taleplerinin bulunduğunu ve/veya başka bir nedenle satış sözleşmesindeki yükümlülüklerinin ortadan kalktığını iddia etmesi halinde ortaya çıkan zararlardan—– sorumlu değildir. Alıcının teslim alınan malların kalitesi ve miktarıyla ilgili şikayetleri nedeniyle malların bedelini ödememesi halinde de, —– sorumlu değildir. Ancak sigortalının bu bent kapsamında uğradığını iddia ettiği zarar ile ilgili olarak alıcının Ülkesinde kesinleşmiş ve tenfiz kararı verilmiş bir mahkeme veya hakem kararının —— ibraz etmesi halinde, mahkeme veya hakem kararıyla belirlenen zarar, sigorta kapsamında kabul edilecektir. Sigortalının uğradığı zararın alıcının ülkesinde kesinleşmiş ve tenfiz kararı verilmiş bir mahkeme veya hakem kararıyla belgelenmesi halinde, söz konusu mahkeme veya hakem kararının alınması için yapılmış olan avukatlık giderleri mahkeme vb. diğer masrafların tazminata konu zarar tutarının azami % 20’sine kadar olan kısmın —- tarafından yazılı ön onay verilmesi kaydıyla zarar tazmin oranı esas alınmak suretiyle ——– tarafından karşılanır…” hükmü bulunmaktadır. Somut olayda davacı yan Mali ülkesine yapmış olduğu ihracat nedeni ile tahsil edemediği fatura bedellerinden kaynaklı olarak sigorta poliçesi ilgili hükümleri ve TTK’nın amir hükümleri gereği talepte bulunmaktadır. Davalı yan davacı şirket yetkilisi hakkında ceza davası olduğundan bahisle ——– yayımlanan, “Suç Gelirlerinin Aklanmasının ve Terörün Finansmanın Önlenmesine Dair Tedbirler Hakkında Yönetmelik” Yönetmeliğinin 3. maddesinin (h) bendinde; Yönetmeliğin 17/A maddesini gerekçe göstererek ve dosyada mübrez —–onay tarihli yazısını gerekçe göstererek ödeme yapmaktan imtina etmiştir. Davacının bahsini ettiği yönetmelik incelenmiş yönetmeliğin 1.maddesinin ” Bu Yönetmeliğin amacı, —— yönelik olarak; suç gelirlerinin aklanmasının ve terörün finansmanının önlenmesi amacıyla yükümlüler, yükümlülükler, yükümlülüklere uyumun denetimi, gümrük idaresine açıklama yapılması ve diğer tedbirlere ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” hükmüne haiz olduğu görülmüştür. Yönetmeliğin 3/1-h maddesinin ” Gerçek faydalanıcı: Yükümlü nezdinde adına işlem yapılan gerçek kişi, tüzel kişi veya tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri kontrolünde bulunduran ya da bunlara ait hesap ya da işlemin nihai faydalanıcısı durumunda olan gerçek kişi veya kişileri” hükmüne haiz olduğu görülmüştür. Davacı şirket yetkilisi—— üzerinden celp edilerek incelenmiştir. Yapılan incelemede bu dosyada mübrez iddianamede davacı şirket ile ilgili olarak ” …sanığın mali ve idari yapısı bakımından örgütle irtibatı bulunmayan ——- isimli firmanın ortağı ve yöneticisi olduğu, gerek bu firmanın gerekse sanığın şahsi olarak—– hesaplarının olduğu,” tespiti bulunduğu görülmüştür. 24.10.2017 tarihli duruşmada 3 numaralı ara karar ile ” Müsadere talebi de olmadığı da dikkate alınarak sanık İlhami Memiş’in mal varlığı üzerindeki tedbirlerin kaldırılmasına,” şeklinde karar verildiği, 25.12.2018 tarihli karar celsesinde de davacı yetkilisine örgüt üyesi olmaktan dolayı 2 yıl 10 gün hapis cezası verildiği, karar celsesinde hakkındaki yurt dışına çıkış yasağının da kaldırıldığı görülmüştür. Ceza davasının henüz kesinleşmediği, istinaf aşamasında olduğu görülmüştür. Davacının dava dilekçesinde hakkın kötüye kullanılması yasağı ve dürüstlük kuralına ilişkin doktrinden önemli alıntı bulunmakta olup karara da aynen alıntılanacaktır. “Bir kimsenin davranışlarında tutarlılık bulunmasını gerektiren bir prensip yoktur. Fakat bir hukuki ilişkide bir kimse davranışı ile karşı tarafta esaslı bir güven uyandırdıktan sonra, artık bu davranışına aykırı tutum takınamaz——“Bir hakkın kullanılması açık bir haksızlık doğuruyorsa, kanun bu hak kullanmayı, bu hakkı korumaz..kötüye kullanmanın başladığı yerde kötüye kullanılan hak sona erer..Dürüstlük kuralı ve hakkın kötüye kullanılması ilkeleri emredicidir..dürüstlük kuralı , hukukun tamamında geçerli bir genel ilke, üstün norm olduğu için hakimi hem bağlar hem de yol gösterir.Yasal sınırlar içinde kullanılan ve başkasını gereksiz yere zarara sokmayan hak gerçek hak, kötüye kullanılan hak ise görünüşte hak olarak adlandırılmıştır..hakkın kötüye kullanılması yasağı kamu düzeni ile ilgilidir..karşı tarafta güven uyandırdıktan sonra davranışını değiştirmek veya yeni ya da öncekinden tamamen farklı bir davranışta bulunarak karşı tarafı hukuken elverişsiz duruma sokmayı hukuk düzeni kabul etmez.Çünkü karşı tarafın güvenini boşa çıkarmak, sonraki davranışı ile önceki davranışını ve sonuçlarını tamamen ortadan kaldırmak hakkın kötüye kullanılmasıdır..karşı tarafta, önceki bir takım davranışları ile güven uyandırdıktan sonra, bu güveni sarsacak, boşa çıkaracak şekilde davranılmasına hukuk müsaade etmez——- önceki çelişkili fiiline dayanamaz.. Hak sahibi daha önceki davranışı ile bir hakkını kullanmayacağını açıklamışsa veya davranışlarından bu sonuç çıkıyorsa, daha sonra, bu davranışı ile çelişir biçimde o hakkı kullanırsa, hakkını kötüye kullanmış olur.———–Tüm dosya kapsamından davacının mali ülkesindeki alıcıya ihracat işlemi yaptıktan sonra fatura bedellerinin ödenmediği, sigorta poliçesinin 1/b maddesi gereği alıcıya sevk edilen ve alıcı tarafından kabul edilen malların brüt fatura tutarını vade tarihinden sonraki 4 ay içinde sigortalı/satıcıya ödeyememesi veya ödememesi halinin sigorta kapsamındaki ticari risk olarak düzenlendiği, sigorta kapsamı dışında kalan hallerin poliçenin 2. maddesinde sayıldığı, davalının poliçe kapsamında bulunmayan bir nedenle ödeme yapmaktan imtina ettiği görülmüştür. Davacı şirket yetkilisi hakkında ceza soruşturma ve kovuşturması başladıktan hatta hakkında hüküm verildikten sonra davaya konu .—- nolu poliçe düzenlenmiştir. Ceza davasının karara çıktığı tarih ——– dur. Davalı yan davacıyla sigorta sözleşmesi imzalamış primleri tahsil etmiş , riziko gerçekleşince sigorta kapsamında olmayan bir neden ileri sürerek ödeme yapmaktan imtina etmiştir. Öncelikle baştan ifade etmek gerekir ki suçluluğu ispat edilinceye kadar, hüküm kesinleşinceye kadar bir kimsenin masum sayılması evrensel bir hukuk ilkesidir. Davacı şirket yetkilisi hakkında verilen mahkeme kararı henüz kesinleşmediği gibi kaldı ki o dosyada iddianamede davacı şirketin örgütle bir bağlantısı olmadığı, mali ve idari yapısı bakımından örgütle irtibatı bulunmadığı tespiti yapılmıştır. Öte yandan davacı şirket yetkilisi hakkında ceza tayin edilmiş olmasına rağmen müsadere talebi olmadığından tüm mal varlığı da kendisine iade edilmiş hakkındaki yurt dışına çıkış yasağı da kaldırılmıştır. Davalının bahsini ettiği yönetmeliğin 1. Maddesinde açıkça belirtildiği üzere bu yönetmeliğin amacı suç gelirlerinin aklanmasının ve terörün finansmanının önlenmesi olup, davacı şirketin örgütle bir bağlantısı olmadığı sabittir. Aksi durum olsa idi bu şirkete ceza mahkemelerince kayyım atanır gereği yapılır idi. Davacının ortağının bireysel olarak işlediği iddia olunan ve henüz kesinleşmemiş bir ceza kovuşturması nedeni ile örgüt ile bir bağlantısı ve irtibatı bulunmadığı tespit edilmiş davacı şirketin bu şekilde cezalandırılması, riziko gerçekleşmesine rağmen ödeme yapılmaması doğru olmayıp aynı zamanda poliçe tanzim tarihi, primlerin tahsil edilmiş olması nazara alındığında poliçe tanziminden önceki olaylar gerekçe gösterilerek ödeme yapılmaktan imtina edilmesi dürüstlük kurallarına da aykırıdır. Kaldı ki davacı şirket yetkilisinin tüm mal varlığının da kendisine iade edildiği de sabittir. Yönetmeliğin amacı yukarıda yazılı olup davacı şirketin elde ettiği gelirlerin suç geliri olduğu veya teröre finansman sağladığı yolunda bir iddia ve delil de bulunmamaktadır/ibraz edilmemiştir.Tüm dosya kapsamından davacı ile davalı arasında kısa vadeli ihracat sigorta poliçesi düzenlendiği,davaya konu sevkiyatların alıcıya eksiksiz ve kusursuz olarak teslim edildiği,davalının poliçe kapsamında olmayan bir nedenle ödeme yapmaktan imtina ettiği, poliçenin 1/b madde ve fıkrası uyarınca mal bedelinin satıcıya 4 ay içinde ödenmemesinin sigorta kapsamında riziko hallerinden olduğu ve TTK’nın 1409. Maddesi gereği davalı sigortacının sigorta kapsamında olmadığı hususunda ispat külfeti altında olduğu, yerleşik yargıtay kararları gereği sigortacı rizikonun sigorta teminatı dışında kaldığını soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlamak zorunda olduğu,——– sonucuna varılmıştır.Davacının takipte talep ettiği 205.842,00 USD bedelin poliçenin 8 ve 13. Maddesine uygun olmadığı, davalının poliçenin 1/b, 13, 8/2 maddeleri gereği 185.257,80 USD zarardan sorumlu olduğu sonucuna varılmıştır. Davacı icra takibinde aynı zamanda birikmiş faiz talep etmiştir. İİK’nın 58/3 madde ve fıkrası gereği davacı esasen takipte faizin işlemeye başladığı günü belirtmek zorundadır. Takip talebinde ve ödeme emrinde faizin başlangıç tarihi gösterilmemiştir. Sigortacının tazminat ödeme borcunda temerrüde düşmesi için ödeme borcunun muaccel hale gelmesi gerekmektedir. Tazminat ödeme borcu da sigorta ettirenin rizikonun gerçekleştiğini ihbar mükellefiyetinin doğduğu andır. TBK’nın 117. Maddesi uyarınca muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Davacının poliçenin 15, 15/1, 15/1a-i ve 25. Maddede belirtilen şekilde davalıya müracaat ettiğini ve davalıyı takip öncesi temerrüde düşürdüğünü ispat edememiştir.Nitekim dosyada mübrez davalının —– davalıya müracaat ettiği, davalının davacıdan 10 adet belge talep ettiği, davacının bu belgeleri de ibraz etmek sureti ile davalıyı takip öncesi poliçenin yukarıda belirtilen hükümleri gereği temerrüde düşürdüğünü ispat edemediği anlaşılmıştır. Takipteki birikmiş faiz talebi yerinde değildir. Ancak davacı yanca dava zaten harca esas değer olarak — asıl alacak üzerinden açılmıştır.
——– açıklandığı üzere; genel bir kavram olarak “likid (liqiude) alacak”; “tutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır” Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez ——– Likit alacak bakımından aranan “borçlunun, talep edilen alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmesi veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda olması; bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likit olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesi de doğru değildir. Çünkü mahkeme uygulamasında “hesap işi”, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi halinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleyeceğinden, likit olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likit sayılmaması doğru olmayacaktır. ——— Somut olayda tespit edilen asıl Alacak likit ve davalı itirazında haksızdır. Nitekim davacıya yapması gereken ödeme davalı yanca belirlenebilir durumdadır. Riziko alıcı tarafından ödenmeyen faturalara dayandığından alacak likittir.——–Sayılı ilamında “…Buna göre, mahkemece harcın, dava tarihindeki kur karşılığı Türk lirası üzerinden karar tarihindeki nispi harç oranına göre alınması, yine davacı yararına kabul olunan kısmın dava tarihindeki kur karşılığı Türk lirası üzerinden karar tarihindeki tarifeye göre,davacı yararına nispi vekâlet ücreti tayini gerekirken fazla ilâm harcı ve kabul olunan kısım için davacı yararına fazla vekâlet ücreti tayini usul ve yasaya aykırı olup..” belirtmiştir. Alınması gerekli harç kamu düzenindedir. Davadaki talep — olup dava tarihinden bir gün önceki merkez bankası dolar efektif satış kuru 8,6934 TL dir. Dava değeri 1.789.466,84 TL olup kabul edilen kısım ise 185.257,80 USD X 8,6934 = 1.610.520,15 TL’dir. yargılama gideri ve vekalet ücreti buna göre belirlenmiştir.
Yargıtay yerleşik içtihatlarıyla belirtildiği üzere ———-yabancı para alacağına ilişkin takiplerde icra inkar tazminatının takip tarihindeki ———- hesaplanması gerekmektedir. Somut olayda tespit edilen asıl alacak likit ve davalı itirazında haksız olduğundan asıl alacak 185.257,80 USD’nin (takip tarihinden 1 gün önceki ———-satış kuru itibarıyla 185.257,80 usd X 8,5641 TL = 1.586.566,32 TL karşılığı üzerinden) % 20 oranında olmak üzere 317.313,26 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın Kısmen Kabulüne,
A-Davalının ———-dosyasına vaki itirazının kısmen iptali ile takibin 185.257,80 USD asıl alacak üzerinden devamına,
B- Likit asıl alacağa vaki haksız itiraz nedeni ile asıl alacak 185.257,80 USD’nin (takip tarihinden 1 gün önceki merkez bankası efektif satış kuru itibarıyla 185.257,80 usd X 8,5641 TL = 1.586.566,32 TL karşılığı üzerinden) % 20 oranında olmak üzere 317.313,26 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
C-Takip tarihinden alacak tamamen ödeninceye kadar asıl alacağa 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince devlet bankalarının Amerikan doları için açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek faizinin işletilmesine,
D-Fazlaya dair istemlerin reddine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 110.014,63 TL nispi harçtan peşin alınan 21.460,56 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 88.554,07 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydedilmesine,
3-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 21.460,56 TL nispi harç olmak üzere toplam 21.519,86‬ TL harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 5.500,00 TL bilirkişi ücreti, 138,70 TL tebligat ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 5.638,7‬0 TL yargılama giderinden kabul ve reddedilen orana göre hesaplanan 5.074,82 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılmış bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Davacı taraf yargılamada kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan AAÜT gereği 176.841,61 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ÖDENMESİNE,
7-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen miktar üzerinden hesaplanan 27.842,00 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ÖDENMESİNE,
8-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde HMK 333. maddesi gereği artan gider avansının yatırana İADESİNE,
9——– bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 1.187,99 TL sinin davalıdan, 132,01 TL sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ———- Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzüne karşı, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 12/07/2023