Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/587 E. 2022/196 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/587
KARAR NO: 2022/196
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 30/07/2019
KARAR TARİHİ: 23/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekilince verilen dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında yapılan telefon görüşmeleri,—yazışmaları sonucunda sözleşme kurulduğu ve bu sözleşme gereğince müvekili şirketin davalı şirket aleyhine —-sipariş edildiğini, müvekkili şirketin davalı şirketle aralarında kurulan sözleşmeye uygun davranarak — verdiğini, müvekkili şirket tarafından ürünlerin teslim alınması sonrasında davalıya ürünlerin tedarik edildiği ve teslim alınmasının gerektiğinin — yoluyla defalarca bildirildiğini, davalı şirketin müvekkili şirkete —- beklemekteyiz. —- verildiğini ancak cihazların müvekkili —– alınmadığını, bunun üzerine müvekkili şirket tarafından keşide edilen —– ihtarnamesi ile davalı tarafa ürünlerin müvekkili şirketin deposunda olduğu, malların haklı sebep olmaksızın teslim alınmamasından ötürü alacaklı temerrütüne düşüldüğü bildirilip, ürünlerin teslim alınması için adres bildirilmesi ve bedel ödenmesinin talep edildiği ancak davalının cevabı ihtarnamesinde taraflar arasında sözleşme ilişkisinin bulunmadığının iddia edildiğini, müvekkili şirketin davalının siparişinde belirttiği malzemeleri görüşmeler sonucunda belirlenen ücret karşılığında ithal ettiğini; davalı şirketin malları teslim almaması üzerine taraflarınca —- tarihli fatura ile birlikte gönderilerek cihazların teslim alınmaması durumunda —- müvekkili tarafından ürünlerin tüm masrafları muattabı fatura edilerek ardiyeye bırakılacağı, bu süreçte ürünlerde meydana gelebilecek hasarlardan davalının sorumlu olacağı, ürünlerin teslim alınmamasından doğacak zararların tazmini için yasal hakların saklı tutulduğu ve faturada belirtilen bedel ödenmediği takdirde faiz işletileceğinin ihtar edildiğini, ancak —-karşı gönderilen cevabı ihtarname de, sözleşmenin kabul edilmediği bildirilip, gönderilen faturanın iade edildiğini, bu ihtardan sonra oluşan iletişim kapsamında davalı şirketin —— yükleme ve teslimat tarihini tarafımıza bildirmenizi — denildiğini, —- içeriği dikkate alındığında davalı tarafın söz konusu borcu ikrar ettiğinin görüleceğini; alacaklarının tahsili amacıyla —– başlatılan icra takibinin haksız itiraz nedeniyle durduğunu belirterek, itirazın iptali ile takibin devamını, alacağın %20 oranından aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hüküm olunmasını talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin —- alanında faaliyette bulunduğunu, dava konusu edilen — olduğunu, geçmişteki taahhütleri kapsamında bu —– kullanıldığını, cihazların üreticisi olan—- devrettiğini, cihazları devralan şirketin mümessilliğini bu defa müvekkili ile aynı alanda faaliyet gösteren davacı şirketin yapmaya başladığını, dava konusu edilen—- kullanılmak üzere, —– tarafından açılacak ihaleye teklif edilmek amacıyla müvekkilince alımının düşünüldüğünü ancak, davacı şirket ile sözleşme ilişkisi kurulmadan ürünlerin alımından vazgeçildiğini, taraflar arasında sözlü ve yazılı sözleşme ilişkisinin bulunmadığını, —- — icaba davet olarak kabul edilmesi halinde, davacı icabının ve müvekkilinin kabul beyanının varlığının ispat edilmesi gerektiğini, davacının taraflar arasındaki sözleşmenin —– kurulduğunu iddia etmekle sözleşme ilişkisinin hazır olanlar arasında yapıldığını beyan ve kabul ettiğini, asılsız olarak ileri —– yapıldığı iddiasının taraflarınca kabul edilmediğini — yoluyla kurulduğu iddia edilen sözleşmenin varlığının kabul edilebilmesi için birbirine uygun icap ve kabul beyanlarının dosyaya sunulmasının gerektiğini, — — ekindeki sipariş formunun icap olarak kabul edilmesi halinde sözleşmenin kurulmuş olabilmesi için bu icabın hemen kabul edildiğine dair e-posta veya sair yazılı bir belgenin davacı tarafça ibrazının gerekli ve zorunlu olduğunu, aksi halde müvekkilinin bu önerisinden bağlı tutulamayacağını, bu duruma göre de sözleşmenin kurulmamış olduğunun kabulü gerektiğini, davacının böyle bir kabul beyanı bulunmadığı gibi — tarihinden bir ay sonra davacı şirket yetkilisi — tarafından müvekkiline gönderilen —- net bir şekilde ifade edilmiştir. Bunun haricinde indirim yapmamız söz konusu değildir.—— birim fiyatının davacı tarafça kabul edilmediği, —- maddelerine uygun olarak, taraf iradelerinin sözleşmenin esaslı noktalarında uyuşmadığı ve sözleşmenin kurulmamış olduğunun açık ve tartışmasız olduğunu, yine sözleşmenin esas noktalarını ihtiva eden diğer sipariş şartları da davacı tarafından kabul edilmediği için sözleşme ilişkisi kurulmadan ürünlerin alımından vazgeçildiğini, davacı tarafça — ihtarname ile taraflar arasında sözleşme ilişkisi kurulduğu sözleşmeye istinaden teslim alınması gerektiği halde teslim alınmayan cihazların — içerisinde teslim alınması gerektiğinin bildirilmesi üzerine —- tarihli cevabı ihtarname ile taraflar arasında sözleşme ilişkisinin kurulmamış olduğu ve istemlerinin haksız olduğunun bildirildiğini, davacı tarafça bu — tarihli ihtarname ile aynı iddiaların tekrarlanıp mevcut davaya konu faturanın gönderildiğini, söz konusu ihtara karşı —- tarihli ihtarname ile cevap verildiğini, iddiaların kabul edilmediği ifade edilerek faturanın içeriğine de itiraz edilmek kaydıyla — günlük yasal süresi içerisinde içeriğine de itiraz edilerek iade edildiğini, — tarihli —–davacıdan talep edilen şeyin dava konusu —- teslim tarihi değil, müvekkilinin mülkiyetinde ve çeşitli hastanelerde kiralama suretiyle işletilmekte olan aynı —- duyulan ve bedelleri siparişle birlikte peşin olarak davacıya ödenen yedek parçaların teslimi ve teslim tarihinin bildirilmesine ilişkin olduğunu, müvekkili şirket tarafından gönderildiği iddia edilen —– müvekkili şirketin mevcut davaya kadar haberdar olmadığını, müvekkili şirket yetkilileri tarafından gönderilen böyle bir —- mevcut olmadığını, icra takibine dayanak faturanın müvekkili tarafından kabul edilmeyerek iade edildiğini, iddia edildiği şekilde borçlu olunmadıklarını, davanın reddi ile müvekkili yararına takibe konu alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmolunmasını talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, taraflar arasında var olduğu beyan edilen şifai sözleşmeye dayalı olarak davacının davalıdan olan alacağına dayalı itirazın iptali davasıdır.
—- yevmiye nolu ihtarnamesi dosya ibraz edilmiş olup incelenmesinde, davacı tarafından davalıya dava konusu borcunu ödemesi hususunda ihtarname göndermiş olduğu, ödeme için kendisine —- gün süre vermiş olduğu, ihtarnamenin davalıya —tarihinde tebliğ edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
— sayılı icra takip dosyası getirilip incelenmiştir. Davacı —- davalı borçlu aleyhine davaya konu fatura alacağından kaynaklanan toplam — için ilamsız icra takibi yapmış olduğu, davalı borçlunun yasal süre içerisinde —-tarihinde borca ve ferilerine itiraz etmiş olduğu, icra takibinin durmuş olduğu anlaşılmıştır.
Dava satım sözleşmesinden kaynaklı başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkememizce —– tarihli celsede davalının ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yönünde ara karar oluşturulmuş, aynı celsede davalının defterleri incelendikten sonra davacının ticari defterlerinin incelenmesi hususunda ara karar oluşturulmuştur. Davalı yanca tarafların sulh ve ibra olduklarına —- tarihli —- inceleyecek olan bilirkişiye ibraz edilmiş bilirkişi bu nedenle tarafların sulh olduklarını, sulh protokolünde davacı adına imza atan vekilin yanında şirket kaşesi olmadığını , tarafların uzlaştıklarına dair protokol nedeni ile rapor yazmadığını, mahkemenin talep etmesi halinde defterleri incelediğini belirtmiştir.
Davacı vekili bu rapora ve protokole karşı sunduğu —- tarihli dilekçe ile ilgili protokolün taraflarınca bilirkişiye sunulmadığı ve onaylanmadığını belirterek rapor düzenlenmesini talep etmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 313 maddesinde ” (1) Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir.
(2) Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir.
(3) Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dâhil edilebilir.
(4) Sulh, şarta bağlı olarak da yapılabilir. ” hükmünü getirmiştir.
Sulhun etkisi başlıklı 315. Madde ” (1) Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.
(2) İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hâllerinde sulhun iptali istenebilir. ” hükmünü getirmiştir.
6100 sayılı HMK’nın davaya son veren taraf işlemleri arasında sayılan Sulh, tarafların mahkeme önünde veya mahkeme dışında aralarındaki uyuşmazlığı yahut tereddütlü durumu sona erdirmek için yaptıkları bir sözleşmedir. Sulh hem maddi hukuk hem de usul hukukuna ilişkin etki ve sonuçları olan çifte karakterli bir sözleşmedir. Sözleşme olması nedeniyle tek taraflı olarak dönülemez. Bununla birlikte, taraflar daha sonra bu sözleşmeyi karşılıklı olarak feshedebilir veya değiştirebilirler. Sulh, davadan feragat ve davayı kabul gibi taraf usul işlemidir.
Yukarıda da değinildiği gibi sulh çifte karakterli bir sözleşmedir. Bunun doğal bir sonucu olarak mahkeme içi sulh gerek maddi hukuka ilişkin sebeplerle gerekse usul hukukuna ilişkin sebeplerle hükümsüz olabilir. Sulhun özel hukuka ilişkin sebeplerle hükümsüzlüğü konusunda Borçlar Kanunu’nun ilgili hükümleri uygulanacaktır. Bu bağlamda sulh emredici kanun hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine yahut kişisel hükümlere ilişkin haklara aykırıysa, sulhun konusu imkânsız yahut haklı olmayan bir sebebe dayanmakta ise mutlak butlan nedeniyle hükümsüz olacaktır. Benzer şekilde hukuken caiz olmayan bir fiil veya ihmal şart olarak kabul edilmişse bu şarta bağlı olan sulh sözleşmesi de mutlak butlan ile hükümsüz olacaktır. Öte yandan sulhun irade fesadı sebebiyle feshi de mümkündür. Bu durum HMK m. 315, 2’te açıkça düzenlenmiştir. Bahsi geçen hükme göre irade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hallerinde tarafların sulhun iptalini isteyebilirler. Bu, sulhun bir sözleşme olmasının doğal bir sonucudur. Zira tüm sözleşmelerde olduğu gibi tarafların iradelerini sakatlayan hata, hile ve ikrah gibi bir sebebin varlığı durumunda veya sulh sözleşmesindeki hükümlerin, zor durumda olan taraf için gabin teşkil ettiği hallerde, söz konusu sözleşmeyi ortadan kaldırmak isteyen tarafın, borçlar hukukundaki kurallar çerçevesinde sulhun iptalini sağlamak için dava açması mümkündür. Bununla birlikte ortada mahkeme tarafından verilmiş bir hüküm bulunmadığından, bu konuda yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesi mümkün değildir. Bu itibarla sulhun iradeyi sakatlayan sebeplere veya gabine dayanarak iptali için ayrı bir dava açılması gerekmektedir. Kanunda düzenlenmemiş olmakla birlikte sulhun usul hukukuna ilişkin sebeplerle hükümsüz olması da mümkündür. Zira mahkeme içi sulh çifte karakterli olması hasebiyle aynı zamanda usuli bir sözleşmedir. Usuli sebeplerle hükümsüzlük halinde sulh aslında gerçekleşmemiş olacağından davanın sona ermesi, icra edilebilme gibi sonuçlar da doğmayacaktır. Bununla birlikte yapılan anlaşmanın usuli hükümsüzlük sebeplerine rağmen mahkeme dışı sulh olarak varlığını muhafaza etmesi mümkündür. Usuli sebeplerle hükümsüzlüğe örnek olarak tarafl ardan birinin veya her ikisinin taraf veya dava ehliyetinin olmaması; hâkim olmayan bir şahıs huzurunda sulh yapılması; sulhun tutanağa hiç geçirilmemiş yahut eksik geçirilmiş olması gibi sebepler gösterilebilir.
Taraflar arasındaki sulh ve ibra protokolü başlıklı belge incelenmiş mahkememiz dosyası zikredilerek tarafların sulh oldukları, birbirlerinden yargılama gideri, vekalet ücreti ve başka bir alacak talepleri bulunmadığının karşılıklı olarak kararlaştırıldığı, davacı şirketi temsilen davacı vekili ——- sözleşmeyi imzaladığı anlaşılmıştır. Bilirkişi her ne kadar sulh sözleşmesinde vekilin imzası olmasına rağmen şirket kaşesi olmadığı, şirketi bağlayıcılığı konusunda takdirin mahkemeye ait olduğunu belirtmiş, davacı vekili de bu beyana istinaden sulh protokolünün onaylanmadığı ve kendileri tarafından sunulmadığı gerekçesi ile yargılamaya devam edilmesini talep etmişse de davacı vekilinin ibraz etmiş olduğu vekaletnameye istinaden müvekkili adına sulh olma , davadan feragat etme vs. Geniş yetkilerinin bulunduğu görülmüştür. Vekil vekil sıfatı ile imzalamış olduğu sözleşmelerde ayrıca şirket kaşesine gerek bulunmamaktadır. Yine sulh protokolünün davacı tarafından sunulmamış olmasının da bir önemi yoktur. Sulh bir sözleşme olup davacı vekili müvekkilini temsilen sözleşmeyi ——tarihinde imzalamıştır. Süresi içinde söz konusu sulh sözleşmesinin hata, hile, gabin vs başka bir nedenle müvekkilini bağlamadığı yolunda bir iddia ortaya atılmamıştır. Öte yandan yukarıda zikredildiği üzere bu husus ayrı bir yargılama konusudur. Davanın içinde çözülecek bir sorun da değildir. Davalı vekili karar celsesinde davacının süresi içinde bir imza inkarı olmadığını, vekil sıfatı ile sulh sözleşmesini imzaladığı, mevcut durumun mesleki etik kurallarına aykırı olduğunu belirtmiştir. Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirildiğinde tarafların — tarihli sözleşmeye göre sulh oldukları, aradan geçen — yıldan fazla zaman için davacının imza inkarı, irade fesadı vs. Başka bir iddiada bulunmadığı anlaşılmış, tarafların sulh oldukları anlaşılmakla bu haliyle davanın 6100 sayılı HMK’nın 315. Maddesi uyarınca konusuz kaldığı anlaşılmakla dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Tarafların sulh oldukları anlaşılmakla 6100 sayılı HMK’nın 315/1. Maddesi uyarınca karar verilmesine yer olmadığına,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu harcın peşin alınan 8.698,32 TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 8.617,62 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Tarafların birbirinden yargılama gideri ve vekalet ücreti talebi bulunmadığı anlaşılmakla bu hususlarda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Tarafların yaptıkları yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-6100 Sayılı HMK.nın 333. maddesi gereğince, var ise bakiye gider/delil avansının, karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
6—–bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL Arabuluculuk ücretinin davacı ve davalıdan eşit oranda tahsili ile hazineye gelir kaydına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ——— nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/03/2022