Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/535 E. 2023/820 K. 11.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/535
KARAR NO: 2023/820
DAVA: Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ: 31/08/2021
KARAR TARİHİ: 11/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde . Müvekkilinin ——– şirketi %33 ortağı olduğu, müvekkilinin iştirak etmiş olduğu 31.05.2021 tarihli Genel Kurul toplantısında Yönetim Kurulu faaliyetlerine ve Genel Kurul toplantısında alınan huzur hakkına ilişkin karara muhalefet edilerek şerh düşüldüğü, TTK 394. maddesinde; “Yönetim kurulu üyelerine, tutarı esas sözleşme veya genel kurul kararı ile belirlenmiş olmak şartı ile huzur hakkı, ücret, ikramiye, prim ve yıllık kardan pay ödenebilir” hüküm altına alındığı, huzur hakkının anonim şirketlerde yönetim kurulu üyelerine ödediği, şirketin yapısı, faaliyet durumu ve yoğunluğu yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı verilmesini gerektirecek nitelikte olması gerektiği, huzur hakkı ücreti için; şirketin geliri, yıllık kar oranları, yapılacak işler ve yönetim kurulu üyelerinin görevlerine bakılarak orantılı bir miktar belirlenmesi gerektiği, bu oran gözetilmediği takdirde, belirlenen fahiş miktardaki huzur hakkı ödemeleri sebebiyle yönetim kurulu üyesi olmayan diğer ortakların kar payı alma hakları zayıflatılarak belirli ortaklara örtülü kar dağıtımı gibi bir risk ortaya çıkacağını, pay sahiplerinin hakları kısıtlanarak şirketin mali durumu olumsuz etkileneceği ve genel kurul kararının iptalinin gündeme geleceğini, davalı şirketin yönetim kurulu üyelerinin bir kısmı yasa ve usule aykırı kararlar neticesinde huzur hakkı olarak fahiş ödemeler aldığı, şirketin 31.05.2021 tarihli genel kurul toplantı tutanağının 10. maddesinde ” …Huzur Hakkı ücretleri her ay, bütün kesintiler sonrası net olmak üzere yönetim kurulu üyelerinin aktif olarak göreve alınması, şirket içinde tam zamanlı olarak çalışmaları sebebiyle aşağıdaki şekilde huzur hakkı verilmesi önerildi, ———- 44.000,00 TL, ——— 33.000,00 TL, ——— 33.000,00 TL, oylamaya geçildi, ———- 26800 ret oyuna karşılık 53600 kabul oyu ile oy çokluğu ile kabul edildi.” olacak şekilde oy çokluğu ile kabul edildiği, davacı ———- tarafından “Maaşlar yüksektir, örtülü kat dağıtımıdır bu sebeple itiraz ediyorum” şerhi konularak genel kurul toplantı tutanağında kayda geçtiği, verilen kararın şirket ana sözleşmesine ve kanuna açıkça aykırı batıl, butlan ve yoklukla geçersiz olduğunu;: huzur haklarının işletmede görevli, değerleme uzmanlığı yapabilmek için benzer eğitimli ve belgeli kişilere ödenen ücret skalasına göre yüksek olması da kar dağıtımı olarak sayılabileceği, şirket bünyesinde benzer yıl piyasada aktif olarak değerleme uzmanlığı yapmış personelin ücretlerinin, yönetim kurulu üyeleri ücretleri ile mukayesesinin yapıldığında aradaki farkın görüleceğini, bu nedenlerle de iptal edilmesi gerektiğini, huzur hakkının öncelikle kanuna, esas sözleşmeye eşitlik ilkesine aykırı olmaması gerektiği, ayrıca şirketin elde ettiği kar ile yönetim kurulu üyelerine ödenmesine karar verilen ücretler nazara alındığında yönetim kurulu üyeleri için ödenen huzur hakkı ücretinin şirketin geliri, yapılacak işler ve yönetim kurulunun görevleri şirkette benzer eğitim ve lisanslı personel ücretleri ile orantılı olması gerektiği, aksi halde belirlenen huzur hakkının, örtülü kar dağıtımına girdiği, yönetim kurulu üyesi olmayan ortakların ve azınlık pay sahiplerinin haklarını almalarını neredeyse imkânsız hale getirdiği, bu ücretin miktarının fahiş olması sebebiyle Yargıtay’ın da benimsediği görüş doğrultusunda dürüstlük kuralına ve eşit işlem ilkesi yasağına aykırı olan Genel Kurul kararın iptali gerektiği, açıklanan hususlar dikkate alınarak davalı şirketin Yönetim kurulu üyesi olarak huzur hakkı adı altında alınan ve huzur hakkı adı altında kötü niyetli olarak şirket menfaatlerine zarar vererek elde edilen haksız kazançların önüne geçilmesi için genel kurul toplantısında alınan ilgili kararın iptalini talep ettiklerini, huzur hakkı, şirketin yıllık karı, şirket sermayesi ve şirketin çapına kıyaslandığında maaşlarla ilgili yönetim kurulu politikasının, azınlık haklarını ihlal eden müvekkiline kazanç vermeme amacını güden genelde örtülü kar dağıtımı niteliğinde olduğunun görüleceği, şirketin işbu nedenle ciddi zarara uğrattığını, Yargıtay’ın da benimsediği görüşün fahiş huzur hakkı ücretinin belirlendiği genel kurul kararlarının iptal edilmesi gerektiği yönünde olduğu nu; piyasada benzer değerleme şirketlerinin tüm ortakların yönetim kurulu üyesi olmadığı durumlarda aldıkları huzur hakları ödemeleri karşılaştırıldığında/incelendiğinde de davalarındaki haklılıklarının sabit olacağını, TTK m.512 gereğince şirket adına istirdat haklarını saklı tuttuklarını, ——— Şirketi Yönetim Kurulu üyelerinin yıllardan beri genel kuruldaki salt oy oranı ile müvekkilinin haklarını gasp ettiği, müvekkilinin yönetim kurulu dışında tutularak kendilerine şirket karlılığına göre çok ciddi oranda huzur hakkı alınması, bu şekilde dönem sonunda şirket karının büyük kısmı kendi aralarında paylaşıldığı, şirketin karlılığı düşürülmekte ve buna göre de müvekkilinin %33 lük hissesi karşılığı aldığı kar oranının düşürülmesinin sağlandığı, müvekkilinin başka açılardan da büyük zarara uğratılmasına sebebiyet verildiğini; müvekkilinin haklarını kullanmasındaki bilgisizliğini ve iyi niyetini kullanarak müvekkili ve şirket zararına kanun ve ana sözleşmeye aykırı olarak “eşit işlem ilkesine, objektif iyi niyet kurallarına aykırı”, batıl, butlan ve yoklukla geçersiz olarak alınan 31.05.2021 tarihli genel kurul toplantısının huzur hakkına ilişkin kararının iptalini, yönetim kurulu üyelerine karşı, tazminat dahil tüm dava ve cezai şikayet talep hakları saklı kalmak kaydıyla; Anonim şirketin, 31.05.2021 tarihli Genel Kurul toplantısında alınan ve toplantı tutanağının 10. Maddesinde yazılan huzur hakkı verilmesine ilişkin kararın iptalini, huzur hakkı ödemelerinin yönetim kuruluna ödenmemesi için ilgili kararın yürütülmesinin geri bırakılmasını, dava sonucu kesinleşinceye kadar huzur hakkı ödemelerinin geri bırakılmasına karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

DAVALI VEKİLİ CEVAP DİLEKÇESİNDE :

Davacının, müvekkilinin işbu dava süresince uğrayabileceği muhtemel zararlara karşı nitelik ve miktarının mahkemece belirlenecek bir teminatın davacı tarafından depo edilmesine ve TTK.md.448/4 uyarınca teminat yatırmasına karar verilmesi gerektiği, mahkemece davanın 3 aylık hak düşürücü süre içinde açıldığının öncelikli olarak tespiti gerektiği, davaya konu genel kurul kararı ile yönetim kurulu üyelerine tanınan huzur hakkının şirketin ciro artış oranları, yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai dikkate alındığında fahiş olmadığının ortada olduğu, davacı tarafın diğer şirket paydaşları ve mevcut yönetim kurulu üyeleri ile husumetli olduğundan müvekkili şirketin faaliyetlerini engelleyecek şekilde hareket ettiği ve müvekkili şirkete karşı huzurdaki dava ile birlikte birçok davanın ikamet ettiğini, davacı şirketin karar mekanizmalarının çalışmasını engellemeyi ve şirketi iş göremez hale sokmayı sistematik olarak hedefledikleri, davacının şirketin geleceğini ilgilendiren büyük gelişmelerde şirketin önünü tıkayan tavır takınması, her yönetim kurulu kararına karşı muhalefet etmesi, her daim hak düşürücü sürenin son gününe dek bekleyerek dava açması, amacının diğer hissedarların tabiri caizse yılmalarını ve kendisine ait hisseleri yüksek bedelle satın almalarını sağlamak olduğunu gösterdiği, mahkemeni davacının iddialarını, içinde bulunduğu kötü niyetli tavırlarını da dikkate alarak geniş perspektiften değerlendirmesi gerektiği kanaatinde olduklarını, davacının haksız ve kötü niyetli olarak ikame ettiği davasının reddini, davacının TTK md. 448/3 uyarınca teminat yatırması için davacıya kesin süre verilmesini, verilen süre içerisinde teminat yatırmadığı takdirde davanın HMK md. 88 uyarınca reddini, şayet mahkeme aksi kanaatte ise davacı tarafın haksız ve mesnetsiz taleplerinin tüm yönleriyle reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava ;davalı şirketin 31.05.2021 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 10.maddesinde alınan huzur hakkı ödemesine ilişkin kararın iptali istemine ilişkindir. Yerleşik Yargıtay kararları gereği şirket yöneticilerine ödenen huzur hakkının yerinde olup olmadığının tespiti için Yönetim kurulu üyeleri için belirlenen ücretlerin fahiş olup olmadığı değerlendirilirken genel kurulun yapıldığı dönemde şirketin ortaklık yapısı, finansal durumu, şirketin geçmiş uygulamaları, ortaklık yapısı ve mali durum açısından davacı şirketle aynı-benzer durumda bulunan şirketlerin yöneticilerinin aldığı emsal ücretler göz önünde bulundurulup karşılaştırılmak suretiyle yönetim kurulunun harcadığı emek ve mesai ile orantılı, pay sahiplerinin vazgeçilmez nitelikteki kârdan pay alma haklarını da ihlal etmeyecek şekilde tespiti gerekmektedir. Mahkememizce taraf delilleri toplanmış ticari defter ve belgeler üzerinde alanında uzman mali müşavir bilirkişi ile ticaret hukuku uzman bilirkişiden rapor alınmıştır.Bilirkişi heyeti kök raporunda özetle; “…1.Davalının 2016-2017-2018-2019 yıllarına ait yasal defterlerinin Vergi Usul Kanunun 183-184-185 maddeleri ve 6102 Sayılı TTK’nın 64.maddesinde belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tutulduğu, kayıtların usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği, Vergi Usul Kanunu 223-224-225 maddeleri ile TTK’nın ilgili hükümlerine uygun olarak E-beratlar ile noter açılış tasdiklerinin süresi içerisinde alındığı ve dolayısıyla ticari defterlerin delil niteliğine haiz olduğu, 2. Davalı yönetim kurulu üyeleri olan ———, ——— ve ——— için 2019-2020 yıllarında toplamda 1.554.500,00 TL net huzur hakkı ödendiği, yönetim kurulu üyesi olmayan ———– için 2019 yılında net 74.500,00 TL huzur hakkı ödendiği, anılan yıllarda davacıya herhangi bir huzur hakkı ödemesinin gerçekleştirilmediği, 3. Yönetim kurulu üyelerine verilen huzur hakkının sadece dönem karına veya ciroya oranlanmasının net sonuca götürmeyeceği, ülkemizde özellikle 2018 yılında yaşanan ekonomik kriz göz önünde bulundurulduğunda, davalının 2019 ve 2020 yıllarındaki mali yapısının daha güçlü hale geldiğinin tespit edildiği, buna karşın davacının şirket karının huzur hakkı olarak dağıtıldığı iddiası ile huzur hakkının ödenmesinde şirket karının değil Ciro’nun ölçüt olduğu yönündeki savunmasıyla ilgili nihai değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, 4. Davalı genel kurulunda alınan toplamda 492.771,59 TL’nin ayrılması gereken yasal karşılıklar ayrıldıktan sonra kalan kısmın ortaklara hisseleri oranında dağıtılması kararı göz önünde bulundurulduğunda, firmada 2016-2020 yılları arasında yönetim kurulu üyelerine ödenen toplamda 3.532.900,00 TL’lik huzur hakkının örtülü kar dağıtımı olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği hususuyla ilgili nihai değerlendirme Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, 5. Dosyaya ibraz edilen 10.12.2021 tarihli bilirkişi raporunda davalının 2014-2015-2016 yıllarında emsal sayılabilecek ——— şirketinde yönetim kurulu üyelerinin her birine 2014 yılında aylık 40.000 TL, 2015 yılında ise 55.000 TL huzur hakkı ödendiğini, ——– şirketinde yönetim kurulu üyelerinin her birine 2014 yılında aylık 50.000 TL huzur hakkı ödendiğini yönünde tespitin huzurdaki davaya emsal olup olmayacağı ile ilgili nihai değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, 6. Diğer yandan yönetim kurulu üyelerinin Sayısının ve görev sürelerinin belirlenmesi ile ücretlerinin tespitinin genel kurulun yetkisi kapsamında bulunan konular olduğu, esas sözleşmede farklı bir nisap öngörülmediği durumlarda TTK hükümleri uyarınca bu konularda oy çokluğu ile karar alınabileceği, 7. Davalı şirket esas sözleşmesinde farklı bir nisap öngörülmeyen bu konularda şirket sermayesinin çoğunluğunu temsil eden pay sahiplerinin oyları ile kararlar alındığı, yapılan mali inceleme sonucunda alınan kararların mali yönden bir hukuka aykırılık taşımadığı, 8. Sonuç olarak dava konusu genel kurul kapsamında alınan 10 nolu kararın yeterli nisap ile alındığı ve içerik olarak hukuka aykırı bir husus bulunmadığı, bu sebeple iptali şartlarının oluşmadığı…” belirtilmiştir. Yukarıda alıntılanan emsal yüksek mahkeme kararı gereği şirketin geçmiş dönem uygulamaları da takdir edilen huzur hakkının yerinde olup olmadığının tespitinde önemli bir kriterdir. Bu amaçla mahkememizce bilirkişi heyetine emsal yüksek mahkeme kararlarında belirtilen ilkeler kapsamında görevlendirme yapılmış, istenen hususlar açıkça belirtilmek sureti ile yeniden ek rapor alınmıştır.Bilirkişilerin 09.09.2023 tarihli ek raporunda özetle ; “… 1.Davalı şirketin 2013 ile 31.05.2021 dava tarihi arasındaki yasal defterleri işbu raporun ikinci sayfasında ayrıntılarıyla incelendiği, yer verilen tespitlere göre davalıya ait ticari defterlerin delil kabiliyeti ile ilgili nihai değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, Davalı şirketin incelenen 2012-2021 yılları arası dönemde gerçekleşen huzur hakkı ödemelerinin aynı mantık silsilesi izlenerek yıllık ciro tutarına göre belirlendiğinin anlaşıldığı, bu hususun davalı şirket nezdinde tüm yıllarda yerleşik uygulama haline geldiği, bu uygulamaya göre gerçekleşen huzur hakkı ödemelerinin 2018 yılından itibaren ciroya oranının istikrarlı şekilde azaldığı, aynı azalmanın ödenen huzur hakları/dönem karı rasyosunda da görüldüğü, Yıllık genel kurul toplantılarında alınan kararlara uygun olarak gerçekleşen kar dağıtımları dolayısıyla hisseleri oranında tüm ortakların kar’dan pay alma haklarının yıllar itibariyle gerçekleştiğinin anlaşıldığı, Yönetim kurulu üyelerinin sayısının ve görev sürelerinin belirlenmesi ile ücretlerinin tespitinin genel kurulun yetkisi kapsamında bulunan konular olduğu, esas sözleşmede farklı bir nisap öngörülmediği durumlarda TTK hükümleri uyarınca bu konularda oy çokluğu ile karar alınabileceği, davalı şirket esas sözleşmesinde farklı bir nisap öngörülmeyen bu konularda şirket sermayesinin çoğunluğunu temsil eden pay sahiplerinin oyları ile kararlar alındığı, yapılan mali inceleme sonucunda alınan kararların mali yönden bir hukuka aykırılık taşımadığı, Sonuç olarak dava konusu genel kurul kapsamında alınan 10 nolu kararın yeterli nisap ile alındığı ve içerik olarak hukuka aykırı bir husus bulunmadığı, bu sebeple iptali şartlarının oluşmadığı…” belirtilmiştir.Bilindiği üzere bilirkişi raporları takdiri delil olup hukuki nitelendirme mahkemeye aittir. Davalı yan huzur hakkının şirketin elde ettiği ciroya göre değerlendirilmesi gerektiğini, kar payı ile bir ilgisi olmadığını, şirket kar elde etmese de huzur hakkı verilebileceğini ileri sürmüştür. Kar elde etmeyen bir şirkette de huzur hakkı verilebileceği doğru olup davalının bu açıdan olaya bakış açısı kısmen yerindedir. Ancak Yargıtayın aşağıda alıntılanacak kararları incelendiğinde görülecektir ki Yargıtay huzur hakkı ödemelerinin yerinde olup olmadığının tespiti hususunda kar payı ile huzur hakkı ödemeleri arasında nedensellik bağı olduğunu, ortağın kardan pay alma hakkını tamamen ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan bu tür kararların iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu ve iptali gerektiğini belirtmektedir. Anonim şirketlerin kurulmasındaki temel amaç ortaklara kâr dağıtılmasıdır. Ancak kâr dağıtımının “eşitlik kuralına” uygun şekilde, yani her paya aynı oranda kâr payı dağıtılması gerekir. Bazı ortaklara örtülü kâr dağıtımı oluşturacak nitelikteki genel kurul kararları kanuna ve dürüstlük kuralına aykırıdır. Bu bağlamda yönetici ortaklara, huzur hakkı adı altında yüksek ücretler ödenmesi de örtülü kâr dağıtımı anlamına gelecektir. ———- Sayılı ilamında “…. 8 nolu karar yönünden belirlenen huzur hakkının fahiş miktarda olduğu, şirketin yönetim ve denetim kurulu üyelerine ödenmesine karar verilen yıllık ücret miktarının şirket kârının yaklaşık %75′ ine tekabül ettiği, azlık kâr payını önemli ölçüde etkileyeceği gerekçesiyle, davalı şirketin 14.03.2014 tarihli genel kurulunda alınan 3 ve 4. maddelerinin iptaline ilişkin talebin yerinde olmadığı gerekçesiyle bu maddelerle ilgili iptal talebinin reddine, 8.maddesinin iptaline ilişkin talep yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekillerinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, taraf vekillerinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA…” belirtmiştir.———- Sayılı ilamında “…Mahkemece, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, yöneticilerinin genel kuruldaki oy hakimiyetini kullanarak yüksek miktarda huzur hakkı tayin ettiği, bu şekilde örtülü olarak kar dağıtımı yapıldığı, kararın dürüstlük kuralına açıkça aykırılık teşkil ettiği, gerekçesi ile davalı şirketin 09/05/2009 tarihli genel kurulunun 7 numaralı maddesinin iptali gerektiği gerekçesi ile asıl davada davalı şirketin 09/05/2009 tarihli genel kurulunun 7. maddesi ile alınan huzur hakkı belirlenmesine ilişkin kararın iptaline, asıl davadaki diğer talepler ve birleşen davadaki taleplere yönelik verilen kararlar bozma ilamı kapsamı dışında bırakıldığından bu talepler yönünden yeniden karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiştir. Kararı, asıl davada davalı vekili temyiz etmiştir. Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, asıl davada davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, asıl davada davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA..” belirtmiştir. ——– Sayılı ilamında “… davalı şirketin 2005 yılında gerçekleşen karının yaklaşık %95’inin, 2006 yılında gerçekleşen karının yaklaşık %53’ünün yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı adı altında ödendiği, diğer pay sahiplerine ise yasal olarak dağıtılması gereken % 5’lik oran dışında hiçbir ödemenin yapılmadığı, bu uygulamanın yönetim kurulu dışında kalan ortakların zararına olduğu, iptali istenen kararın TTK.’nun 381. maddesi hükmü uyarınca objektif iyiniyet kurallarına aykırı olduğu, bu nedenle iptalinin gerektiği..” belirtmiştir. Her ne kadar mahkememizce davalı şirket ile emsal olabilecek şirketlerde yöneticilere ödenen huzur hakkına dair araştırma yapılmış ise de bazı şirketlerin bu müzekkerelere yanıt vermediği, yanıt alınan şirketlerin de davacı şirketle emsal mali yapıda olup olmadığının bilinmemesi keza lisanslı değerleme uzmanları için yapılan emsal ücret araştırmalarının da daha çok iş akdi ile çalışan kişiler için bildirilen ücretler olması nedeni ile bunlara itibar edilmemiştir. Bilirkişi heyeti ek raporun 9 sayfasında 2012-31.05.2021 tarihleri arasında davalı şirketin kar dağıtımı yapmak yerine yönetim kurulu üyelerine huzur hakkı ödemesi yolu ile şirket karını yönetime aktardığının görüldüğünü ancak huzur hakkının ciroya göre belirlendiğinin şirket uygulaması haline geldiğini, yönetim kurulu üyelerine ödenmesine karar verilen huzur hakkının genel kurulda oy çokluğu ile alınabilecek kararlar olduğu, alınan kararda farklı bir nisap öngörülmediğinden alınan kararın iptali şartlarının oluşmadığı şeklinde şekli bir yorum yapılmıştır. Öncelikle hukuki nitelendirme mahkemeye aittir. Huzur hakkı ödemelerinin yerinde olup olmadığı, iyi niyet ve dürüstlük kurallarına uygun olup olmadığı hususu yargısal denetime tabidir. Aksi halde şirket genel kurulunda oy çokluğu ile alınan bu kararların hiçbir zaman iptali mümkün olmayacaktır. Ancak kanun koyucu ve Yüksek yargıtay başlı başına oylama nisabına uygun olarak alınan bu kararların da yerinde olup olmadığın denetlenmesi gerektiğini, objektif iyi niyet kurallarına ve dürüstlük kurallarına aykırılığı durumunda iptal edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bilirkişi heyetinde bulunan hukukçu bilirkişinin görüşü takdiri olup mahkememiz hukuki nitelendirmede bunla bağlı değildir. Şirketin geçmiş dönem uygulamaları, mali, durumu ortaya konmuş olup hukuki nitelendirme mahkememizce yapılacaktır. Davalı şirketin kayıtları incelendiğinde şirketin 5 ortaklı olduğu, ortaklarının ———, ———, ———-, Davacı ——– ile ——– olduğu, davacının şirkette %33 hissesi olduğu, ——— sonra en yüksek ikinci hissedar ortak olduğu, diğer ortakların hisselerinin %13, %10 ve %2 olduğu, şirketin geçmiş uygulamalarına bakıldığında şirketin 2016 yılında 1.935.724,50 TL dönem karı elde ederken huzur hakkı olarak 702.400, TL dağıttığı, 2017 yılında 771.253,42 TL kar elde etmişken karın da üzerinde yöneticilere 985.500,00 TL huzur hakkı ödediği, 2018 yılında 304.801,62 TL kar elde etmişken elde ettiği karın %70,87 si oranında 216.000 TL huzur hakkı ödediği,( ek raporda bu yılda yöneticilere 903.000 TL huzur hakkı ödendiği tespit edilmiş olup huzur hakkının şirketin elde ettiği kara oranı %296,26 dır) 2019 yılında 852.941,59 TL kar elde etmişken elde ettiği karın % 88,28 i oranında 753.000 TL huzur hakkı ödediği, 2020 yılında elde ettiği karın %57,88 i oranında 876.000 TL tutarında huzur hakkı ödediği, 2016-2020 yılları arasında şirketin elde ettiği toplam karın %76,22 sinin huzur hakkı olarak şirket yöneticilerine ödenmesine karar verildiği ve ödendiği, ek raporda da tespit edildiği üzere şirketin 2014 yılında 524.528,18TL kar elde etmişken bu karın %82,36 sı tutarında 432.000 TL huzur hakkı ödediği, 2015 yılında 586.915,60 TL dönem karı elde etmişken bu karın %93,39 u oranında 548.100 TL huzur hakkı ödediği görülmüştür. Ek raporun 8 sayfasında belirtiği üzere 2014-2021 yılları arasında şirket yöneticilerine ödenen huzur hakkının toplam temettü tutarının 4,20 katı olduğu görülmüştür. 2014 yılı ile 31.05.2021 arası dönemde ödenen huzur hakkının dönem karına oranının ortalama olarak %99,99 olarak gerçekleştiği görülmüştür. İptali istenen genel kurul toplantı tutanağı incelendiğinde 7. Maddede şirketin 2020 karının dağıtılmamasına karar verildiği, aynı genel kurulda 10 numaralı madde ile şirket yöneticilerine toplamda yıllık toplam 1.320.000 TL net huzur hakkı ödenmesine karar verildiği görülmüştür. Bu yılda şirketin elde ettiği toplam karın 1.513.441,29 TL olduğu şirket defterlerinden tespit edilmiştir. Tüm dosya kapsamı, şirketin mali durumuna dair alınmış bilirkişi raporları bir bütün olarak değerlendirildiğinde davacının şirkette en büyük 2. Hissedar ortak olduğu, kendisi dışında yönetimde olmayan tek ortağın ——— olduğu bu kişi yönetimde olmamasına rağmen bu kişiye dahi 2019 yılında 74.500 TL huzur hakkı ödendiği, şirketin mali verilerine göre geçmiş yıllardan başlamak sureti ile şirket karının çok önemli bölümünün huzur hakkı adı altında şirket yöneticilerine aktarıldığı, yönetimde olmayan davacı ortağın kardan pay alma hakkının ihlal edildiği, Anonim şirketlerin kurulmasındaki temel amacın ortaklara kâr dağıtılması olduğu, Bazı ortaklara örtülü kâr dağıtımı oluşturacak nitelikteki genel kurul kararlarının kanuna ve dürüstlük kuralına aykırı olduğu, Bu bağlamda yönetici ortaklara, huzur hakkı adı altında yüksek ücretler ödenmesinin de örtülü kâr dağıtımı anlamına geldiği, rapordaki hukuki nitelendirmenin aksine genel kurulda oy çokluğu ile karar alınmış olmasının ve farklı bir nisap öngörülmemesinin alınan kararı başlı başına hukuka uygun hale getirmeyeceği, davacının şirkette en yüksek hissedar 2. Ortak olmasına rağmen şirkette çok az hissesi olan ortakların dahi yönetimde olmaları vesilesi ile huzur hakkı adı altında şirketten bazı yıllarda şirketin elde ettiği kardan dahi daha fazla huzur hakkı ödemesi aldıkları, bu durumun iyi niyet kurallarına aykırı olduğu, yönetimde olmayan davacı ortak dışındaki ortağa dahi huzur hakkı ödenmesinin açıkça yönetimde olmayan davacıya karşı eşit davranılmadığının ispatı olduğu, davacının netice itibarı ile kar elde etmek amacı ile şirkete ortak olduğu ve şirketin almış olduğu bu kararlar ile kardan pay alma hakkının önemli ölçüde etkilendiği görülmekle dava konusu genel kurulda alınan kararın iptaline karar verilmiş, davacının dava dilekçesinde karar ile birlikte alınan kararın yürütmesinin geri bırakılması talep edildiğinden 6100 sayılı HMK’nın 389 ve 6102 sayılı TTK’nın 449. Maddeleri gereği yukarıda anlatılan nedenlerden ötürü bu kararların icrasının geri bırakılması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilebilmesi açısından yaklaşık ispatın gerçekleştiği anlaşılmakla bu kararların icrasının geri bırakılması hususunda ihtiyati tedbir kararı verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Kısa karar yüze karşı tefhim edilirken aynı zamanda yukarıda da açıklandığı üzere tedbir kararı verilmiştir. ———- Sayılı ilamında “…6100 Sayılı HMK’nın “İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar” başlıklı 341’inci maddesine göre, “İlk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde, itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir.” Söz konusu maddenin gerekçesinde de değinildiği üzere, ihtiyati tedbir ve ihtiyati hacze ilişkin geçici hukukî koruma taleplerinin kabulü hâlinde itiraz imkânı bulunduğundan, önce bu yola (itiraz) başvurulması gerekli olup, ancak itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması mümkündür….Buna göre öncelikle yüze karşı verilen ihtiyati haciz kararına karşı itiraz veya istinaf kanun yolunun açık olup olmadığı incelenmelidir.Kanun da açıkça tarafların yokluğunda verilen karara karşı itiraz yolunun açık olduğu düzenlendiğinden yüze karşı verilen karar da taraflar iddia ve savunmaları dinlenerek bir karar verildiğinden itiraz yolu açık değildir.Bu nedenle ilk derece mahkemesince itiraz yolunun açık olduğunun belirtilmesi maddi hatadan ibaret görülmüştür.Ek karar da itiraz yolu açık olmadığına ilişkin tesbit yerinde ise de ; itiraz mümkün olmadığından itirazın reddi yerine istinaf başvurusu olarak kabul edilerek kanun yolu incelemesi için Bölge Adliyesine gönderilmek gerekirken itirazın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.” gerekçesi ile verdiği kararda da belirtildiği üzere yüze karşı verilen ihtiyati haciz veya ihtiyati tedbir kararlarına itiraz edilmesi mümkün olmayıp bu kararlar doğrudan istinaf yoluna tabidir. Bu nedenle mahkememizce taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen tedbir talebi itiraz yoluna tabi olmayıp doğrudan istinaf yoluna tabidir.Tüm dosya kapsamı, atıf yapılan emsal yüksek mahkeme kararları ve yukarıda yapılan hukuki nitelendirmeler birlikte değerlendirilmiş davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın KABULUNE;
Davalı şirketin 31.05.2021 tarihinde icra edilen genel kurul toplantısında alınan 10 numaralı kararın iptaline,
2-Davacının dava sonucu kesinleşinceye kadar huzur hakkı ödemelerinin geri bırakılması hakkındaki tedbir talebinin kabulü ile ; Davalı şirketin 31.05.2021 tarihinde icra edilen genel kurulunda alınan 10 numaralı kararların 6100 sayılı HMK’nın 389 ve 6102 sayılı TTK’nın 449. Maddeleri uyarınca yürütmesinin geri bırakılmasına,
3-492 Sayılı Harçlar Kanununa göre alınması gereken 269,85 TL maktu harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 210,55 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yapılan 59,30 TL başvurma harcı, 59,30 TL peşin harç olmak üzere toplam 118,60 TL harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
5-Davacı tarafça yapılan 6.500,00 TL bilirkişi ücreti, 160,10 TL tebligat ve müzekkere masrafı olarak toplam 6.660,10 TL yargılama giderinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama giderinin davalı üzerinde bırakılmasına,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
8-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ———-Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 11/10/2023