Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/534 E. 2022/445 K. 29.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/534
KARAR NO: 2022/445
DAVA: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 31/08/2021
KARAR TARİHİ: 29/06/2022
Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili —- tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili—yetkilisi olduğu —– sektöründe aktif olarak çalıştığını ve halen müteahhitlik yaptığını, ülkemizde son dönem yaşanan ekonomik kriz sebebi ile müvekkili — davalı ——faiz karşılığında değişik zamanlarda toplamda —tutarında borç para aldığını, söz konusu borç paraya karşılık davalı —– müvekkilinin yetkilisi olduğu —–yevmiye numaralı ——- yapıldığını, bu sözleşme ile müvekkili tarafından—— kayıtlı taşınmaza yapılan inşaatta müvekkilinin kendi payına düşecek olan — bölümün davalı —– devredildiğini, bu devir karşılığında davalı — tarafından müvekkiline herhangi bir ödeme yapılmadığını, müvekkilinin davalıdan aldığı —- borç karşılığında davalıya devretmiş olduğu taşınmazların bedelinin —- olduğunu, davalı —— vermiş olduğu borç para karşılığında inşaatın bitip bitmeyeceğinden emin olmaması sebebi ile müvekkilinden güvence olarak takibe konu çekleri aldığını, müvekkilinin davalıya devrettiği taşınmazların bedelinin alınan borcun dört katından fazla olması sebebi ile tapuda gerçekleşen devrin ardından, müvekkilinin borcunun ve faizlerinin bittiğini düşünmekteyken kendisine karşı yapılan yasal takibin hakkın kötüye kullanılması, iyi niyet ve dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, davalının, aldığı çekleri müvekkiline iade etmeyip —-sayılı dosyası ile takibe koyduğunu, ödeme emrinin ulaşmasının ardından müvekkilinin, davalı———- yevmiye no’lu ihtarnameyi gönderdiğini, ihtarnamenin davalıya ulaşmasından sonra müvekkilinin davalı tarafından tehdit edildiğini, —– numaralı dosya kapsamında soruşturmanın devam ettiğini, davalının şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesinde —- tutarlı çeklerin kendisine güvence olarak verildiğini ikrar ettiğini, memur emeklisi olan ve başkaca hiçbir geliri bulunmayan birinin mal varlığında iki ayrı taşınmazın ve milyona tekabül eden çek alacağının bulunmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının, —– tutarlı çeklerin kendisine ——- olarak verildiğini ikrar etmiş olması sebebi ile herhangi bir teminata gerek olmaksızın takibin durdurulmasına ilişkin ihtiyati tedbir kararı verilmesini, —– dosyasının dayanağı olan çeklerden dolayı müvekkili—– ve yetkilisi olduğu —- davalıya borcunun olmadığının tespiti ile müvekkili hakkında yapılan icra takibinin ve çeklerin davacı müvekkiline iadesini, haksız takipten dolayı davalı hakkında takip miktarının %20’sinden aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili —- tarihli cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile davacı —– yılından beri ticaret yaptıklarını, davacının müvekkili ile gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri yaptığını, bu sözleşmeler gereği üzerine düşen edimleri yerine getiremediği için müvekkiline ödeme aracı olan çek verdiğini, müvekkilinin,—— karşılığında nakit olarak aldığını, dairelerin tamamlanmış halinin — olacağını söyleyerek davacı şirketin keşidecisi olduğu —- imzalayarak verdiğini, davacı —- daireleri teslim etmediğinden dolayı yine aynı binada olan —-karşılığında verilmesi konusunda müvekkili ile anlaştığını, kalan —- meblağlı çeklerin davacı —— şirketinin keşidecisi olduğu çekler olduğunu, taraflar arasında —- tarihinde imzalanan protokolde, müvekkili ile —- gelen ticarete istinaden, —- adet çeke karşılık kendisine ait —- bedel ile müvekkiline verdiğinin anlaşıldığını, davacı —- bu daireleri borcuna karşılık verdiğini, davacının,——huzurunda imzalanan protokolde toplamda —- rakamında mutabık kalınmıştır şeklindeki beyana imza attığını ve borcunu kabul ettiğini, müvekkilinin elinde —-çek verdiğini, —–dosyasında da görüleceği üzere verilen çeklerin teminat senedi olmadığını, soruşturma dosyasında —- ifade tutanağında —- söylediğini, huzurdaki davanın reddini, borçlu tarafından haksız açılan menfi tespit davası nedeniyle —– aleyhine asgari %20 olmak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava icra takibine konu edilen çekler dolayısı ile borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Tarafların iddia ve savunmaları yukarıda özetlenmiştir.
Yapılan incelemede taraflar arasında— tarihli protokol bulunduğu görülmüştür. İçeriği incelenmiş —-Ayından gelen ticarete istinaden, — vermiş olduğu—– taahhüt ve mutabakatının bulunduğu,—imzalarının bulunduğu ilave kararlaştırmada; —— bu tarihli çeklerle değiştirildi” ifadesinin bulunduğu görülmüştür.
Taraflar arasında imzalanmış olan —- tarihinde —- arasında yapılan sözleşmelerin devamı olan ve ödenmeyen —- çeklerin yerine alınacak dublex dairenin tapusu ve ertelenecek olan—- tarihli çekin düzeltilmesidir. Anılan—-iade edilecektir. Şöyle anlaşıldı; —- dairedir üzerinde —- borçludur. — da kapatılıp üzerindeki ipotek kaldırılacak. Karşılığında ——tarihli çek iade alınıp yerine —- tarihinde ——— yerine alınan —-eklenerek —- yeni çek verildi. İş bu dublexin ipoteği kaldırılmaz ise alınan —- ödenecektir…” ifade ve kararlaştırmalarının bulunduğu, taraflar arasındaki —– tarihli yenilenen sözleşmede ise —- yapılan sözleşmenin yenilenmesidir. —— üzerindeki ipotek bugüne kadar kaldırılamamıştır. Kaldırılamadığı için taraflar karşılıklı anlaşarak —– tarihinde tapu iade edilmiştir” ifadelerinin bulunduğu görülmüştür. — sayılı dosyasındaki davacı, davalı ve tanık—— ifadeleri incelenmiştir. Bilirkişi raporunda da taraf ifadeleri alıntılanmış olup tekrara düşmemek amacı ile tekrar alıntılanmamıştır.
Davalı tarafından —– aracılığı ile davacıya——— satış bedeli olarak ödendiği iddia olunan havaleler incelenmiş söz konusu dekontların incelenmesinde açıklama bölümünde ” …” açıklamasının bulunduğu, söz konusu dairelerin satın alma bedeli olarak ödendiğine dair ilişkin bir ifadenin olmadığı görülmüştür.
Davacı şirketin ticari defter ve belgeleri incelenmiş defterlerin açılış ve kapanış kayıtlarının usul ve yasaya uygun tutulduğu, şirket defterlerinde davalıya verilen çeklere dair kayıt bulunmadığı görülmüştür.
Mahkememizce deliller toplanmış dosya alanında uzman bilirkişiye tevdii edilmiştir. Bilirkişi raporunda —-Taraflar arasındaki protokoldeki taahhüt ve mutabakata göre davacı —-, davalı —–toplamda ——— borcu olduğunun, bu borcuna karşılık —- bedel ile devredeceğinin, kalan —- için çekler vereceğinin kararlaştırıldığı, yukarıda inceleme başlığı altında—- sayılı bentte tanıtılan —– göre bahsi geçen iki adet dairenin davalı — devredildiğinin görüldüğü, bu durumda, protokoldeki kararlaştırmalara göre —– borcu kaldığı,Yukarıda inceleme başlığı altında —- borcu kaldığını kabul ettiği, ——- çeklerin yerine — alınacağı, bu dairenin üzerindeki ipoteğin kaldırılacağı, karşılığında —– teminat çeki alındığı,—- çek verildiği…Ayrıca, yukarıda inceleme başlığı altında ——sayılı bentte verilen, taraflar arasında imzalanan —–nolu dairedir üzerinde —–kapatılıp üzerindeki ipotek kaldırılacak. Karşılığında —- teminat çeki alındı. — çek iade alınıp yerine —- tarihinde —— İfadelerinin bulunduğu,Davacı tarafından keşide edilen çeklerin düzenlenme tarihi itibariyle; teminat edilen hususun gerçekleşmediği, davalının davacıdan temel alacağının bulunmasına göre dava konusu çeklerin teminat senedi olmadığı….Somut olayda, taraflar arasında imzalanan —- bedel ile devrettiği, bu işlem sonrası—– borcunun kaldığı, taraflar arasında devam eden ilişki neticesindeki —– alınacağı, bu dairenin üzerindeki ipoteğin kaldırılacağı, karşıtığında —– yeni çek verildiği, yukarıda tanıtılan —– uyarınca; çeklerin düzenlenme tarihi itibariyle davalının davacıdan temel alacağının bulunmasına göre, dava konusu çeklerin teminat senedi olmadığı kanaatine varıldığı…. Yukarıda değerlendirme başlığı altında —- bentlerde gösterilen sözleşmeler kapsamında, davacının, davalıya keşide ettiği iki adet çekler bağlamında —— borçlu olduğu,Yukarıda değerlendirme başlığı altında —- tanıtılan —- kararı uyarınca; çeklerin düzenlenme tarihi itibariyle davalının davacıdan temel alacağının bulunmasına göre, dava konusu çeklerin teminat senedi olmadığı, Davalının, çek yaprak bedellerinin tahsilinden sonra asıl alacak miktarının toplam —- olduğu, davalının asıl alacağına takip tarihinden itibaren ticari faiz yürütülmesini isteyebileceği, Takip tarihi itibariyle işlemiş faiz toplamınım —-olarak hesaplandığı, davalının talebi ile bağlı kalınarak işlemiş faiz toplamının —–olduğu, Karşılıksız çek tazminatı toplamının, davalının takip talebindeki gibi — toplamının, davalının takip talebindeki gibi ——-olduğu..” yolunda görüş bildirmiştir.
Bilirkişinin de raporuna atıf yaptığı —– somut olay değerlendirildiğinde; davacı tarafından düzenlenen —– bedelli çekin lehtar olan davalıya verildiği, davalı tarafından süresi içerisinde bankaya ibraz edildiği, ancak karşılığı bulunmadığı için ödeme yapılmadığı, bunun üzerine davalı tarafından davacı aleyhine kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibe başlandığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili, icra takibinden sonra, icra takibine konu çekin taraflar arasındaki sözleşmenin teminatı amacıyla verildiğini ve müvekkilinin sözleşme gereğince borcu bulunmadığını ileri sürerek eldeki menfi tespit davasını açmıştır. Dava konusu çekin üzerinde teminat kaydı bulunmamaktadır. Bu itibarla eldeki davanın bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olduğu dosya kapsamı ile sabittir.Taraflar arasında imzalanan —-tarihli öğrenci taşıma sözleşmesi ile davalı şirket tarafından işletilen özel okulun öğrenci taşıma işinin davacıya verildiği anlaşılmakta olup, anılan sözleşmenin 5/f maddesinde, davacı tarafından davalıya sözleşmenin teminatı olarak —–bedelli çek verileceği, hizmetlerin veya taahhütlerin yerine getirilmemesi durumunda çekin kullanılacağı belirtilmiştir. Bu itibarla dava konusu çekin taraflar arasındaki sözleşmenin teminatı olarak verildiği kabul edilmelidir. Esasında bu hususta mahkeme ile —– uyuşmazlık da bulunmamaktadır. O hâlde yukarıda da bahsedildiği üzere çekin teminat olarak verildiği iddiası karşısında senedin geçici bedelsizliği söz konusu olduğundan çekin düzenleme tarihi olan —— tarihinde teminat edilen hususun gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerekmektedir. Bu kapsamda temel ilişkide çekin düzenleme tarihi itibariyle teminat edilen husus gerçekleşerek temel alacak doğduğu zaman senedin bedelsizliği, alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır. Davalı vekili davacının sözleşmeden kaynaklanan edimlerini yerine getirmediğini, tüm yılın taşıma ücretlerini velilerden almasına rağmen dönemin ortasında taşıma işini bıraktığını ve aldığı ücretleri iade etmediğini, ayrıca müvekkiline ödemesi gereken ücretleri de ödemediğini, önceki dönemden kaynaklanan ve—— tarihli borç mutabakat metninde yer alan borçlarının bulunduğunu savunarak dava konusu çekin bedelsiz olmadığını ileri sürmüştür. Bu durumda mahkemece tüm dosya kapsamı gözetilerek gerekirse uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak dava konusu çekin düzenlenme tarihi itibariyle; teminat edilen hususun gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmiş ise davalının davacıdan temel alacağının bulunup bulunmadığı tespit edilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Hâl böyle olunca —— kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.” kararı verilmiştir.
Menfi tespit davasında ispat yükü, kural olarak davalı alacaklıya düşer. Davacı (borçlu), davalının (alacaklının) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkiyi (meselâ borcu) sadece inkâr etmekle yetinmekte ise, yani bu hukukî ilişkinin (borcun) hiç doğmadığını ileri sürmekte ise ispat yükü davalıya düşer. Çünkü hukukî ilişkinin (borcun) varlığını iddia eden davalı olduğu için, ispat yükü davalı alacaklıya düşer (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) m. 190; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu (TMK) m.6). Fakat, menfi tespit davasını açan davacı (borçlu), davalının (alacaklı) varlığını iddia ettiği hukukî ilişkinin hiç doğmadığını iddia etmeyip, bilakis bu ilişkinin doğduğunu bildirerek başka bir nedenle hukukî ilişkinin geçersiz olduğunu veya son bulduğunu ileri sürmekte ise bu iddiayı ispat yükü TMK’nın 6. maddesi gereğince davacıya düşer. Örneğin; alacaklının dayandığı senedin karşılıksız olduğunu ispat yükü, davacıya (borçluya) düşer. Bunun gibi, davacı (borçlu), davalının (alacaklının) iddia ettiği alacağın ödeme, ibra ve takas gibi bir nedenle son bulduğunu ileri sürerse, bu iddiayı ispat yükü de davacı borçluya düşer———-
Çek kanunen emre yazılıdır (nama veya hamiline de yazılabilir). Çek açıkça emre kaydını içermese bile ciro ve zilyetliğin geçirilmesi yoluyla devredilir. Çek düzenleyen muhataba belirli bir bedeli lehtara ödeme, lehtara da tahsil yetkisi veren bir kambiyo senedidir. Çek bir ödeme aracıdır. Ancak poliçe ve bonodaki gibi kredi işlevine haiz değildir. Çek bir ödeme aracı olduğundan çekte vade olmaz, ibraz süreleri kanunda olabildiğince kısa tutulmuştur. Çek muhatap bankaca görüldüğünde ödenir —-
Ticarî hayatta yaygın olarak ileri tarihli çek düzenlenerek çekin kredi veya teminat aracı olarak kullanıldığı görülmektedir. Bu kullanım şeklinin dahi çekin ödeme aracı olma özelliğini ortadan kaldıramayacağı unutulmamalıdır. Çek muhatap banka tarafından görüldüğünde meşru hamil olan kişiye nakden ödenir. Çekin muhatap bankaya ibrazı, çekin, ödenmesi için bankaya, dolayısıyla bankanın incelemesine sunulması, zilyetliğin geçici olarak bankaya bırakılmasıdır —-
Her senedin düzenlenmesinin altında yatan bir neden/ilişki vardır. İlletten mücerret olan kambiyo senetleri “ifa amacıyla” ya da “ifa yerine” düzenlenebilir. İfa amacıyla düzenlendiğinde, taraflarca aksi kararlaştırılmadığı sürece asıl borç ilişkisi ortadan kalkmaz. Kambiyo senedinin bu iki nedenden hangisi için düzenlendiğinin açıkça belirtilmediği durumlarda, kambiyo senedinin ifa amacıyla düzenlendiği kabul edilir. Bir başka anlatımla, kambiyo senedinin mevcut asıl borç ilişkisinden doğan alacağın ifasını teminen, bu alacağın ifasının gerçekleştirilmesi uğruna düzenlenmesi esastır ——–
Kambiyo senetleri mücerret kıymetli evrak niteliğine sahip olduklarından bu senetlerde yer alan hak, temel borç ilişkisinden bağımsızdır. Ancak kambiyo taahhüdünde bulunmanın temelinde şart olmamakla birlikte genellikle satım, bağışlama, kira, taşıma gibi bir borçlandırıcı işlem vardır. Böyle bir borçlandırıcı işlem yoksa senedin hatır için verildiği varsayılır. Temel borç ilişkisinin taraflarından birinin bir kambiyo senedi düzenleyip lehtara vermesiyle kambiyo ilişkisi diye adlandırılan ve temel borç ilişkisinden bağımsız olan ikinci bir borç ilişkisi doğar. Zira bir borç ilişkisi için kambiyo taahhüdünde bulunulması tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça borcun yenilenmesi sonucunu doğurmaz; kambiyo senedinin ifa yerine değil ifa uğruna verilmiş olduğu kabul edilir. Dolayısıyla bir borç hakkında kambiyo senedi düzenlendiği takdirde, taraflar arasında biri temel borç ilişkisi, diğeri kambiyo ilişkisi olmak üzere iki çeşit ilişki bulunur.
Borçlu, kambiyo senedi nedeniyle alacaklıya karşı, genel olarak, ya kambiyo taahhüdünün hükümsüz olduğunu ya da temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek menfi tespit talebinde bulunabilir. Başka bir deyişle borçlunun kambiyo senedi borcundan dolayı sorumlu olmaması, doğrudan doğruya kambiyo senetleri hukukundan doğan nedenlerden kaynaklanabileceği gibi, temel borç ilişkisine yönelik nedenlere de dayanabilir. Bununla birlikte borçlunun takas def’îni kullanması hâlinde ise, ne temel borç ilişkisine, ne de kambiyo senedi borcuna dayanılmakta, borçlu, kambiyo senedinden doğan borcu ile hamildeki alacağını takas etmektedir.
Borçlunun, temel borç ilişkisinden dolayı herhangi bir nedenle sorumlu tutulamayacağını ileri sürerek açtığı menfi tespit davası, öğreti ve uygulamada bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası olarak adlandırılmaktadır. Bedelsizlik ise, bir kambiyo senedinin ihdasına neden olan temel alacağın herhangi bir nedenle mevcut olmamasıdır ——- Başka bir deyişle bir kambiyo taahhüdünün temel alacağı geçersizse ya da sona ermişse, o kambiyo taahhüdü bedelsiz demektir. Bu anlamda senedin bedelsiz sayılmasında esas alınan husus, temel borç ilişkisinin kendisi değil, bu temel borç ilişkisinden doğan temel alacaktır. Bu itibarla bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası ile maddi hukuk bakımından borcun mevcut olup olmadığının tespiti amaçlanmakta; borçlu olmadığını iddia eden borçluya, genel hükümlere göre bu durumu tespit imkânı verilmektedir. Dava neticesinde borçlu olunmadığının tespiti hâlinde ise davacı (borçlu) hakkında bir icra takibi başlatılması engellenmiş olacak veya başlatılan ve devam eden icra takibi iptal edilerek, davacının mevcut olmayan bir borcu ödemesi engellenmiş olacaktır.
Kambiyo senedinin düzenlenmesinde en önemli unsur temel alacağın varlığıdır. Ancak temel alacağın senedin tanzimi anında mutlak surette varlığı gerekli değildir. Başka bir deyişle kambiyo senedinin metninde muayyen bir meblağın yazılması gerekli ise de bu husus temel alacağın da muayyen olmasını gerektirmez; temel alacak doğduğu anda, senette yazılı olan miktardan az ise, senet kısmî bedelsizliğe uğrar ——– Bu itibarla taraflar arasında temel ilişkinin varlığına rağmen, temel alacağı doğmamış ancak doğması mümkün ya da şarta bağlanmış bir alacak için veyahut da cezai şarta ilişkin olarak kambiyo senedi düzenlenebilir. Bu şekildeki bir alacağa bağlı olarak düzenlenen senet, vadesi gelmesine rağmen alacak doğmamışsa, o an için bedelsizdir. Fakat bu bedelsizlik geçici bir süre için olup, alacak doğunca senedin bedelsizliği alacak miktarı kadar ortadan kalkacaktır ——- Bu kapsamda kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiası da temelinde bedelsizliğe dayalı bir iddiadır. Ancak kural olarak kambiyo senedinin teminat olarak verilmesi senedin doğrudan bedelsizliğine yol açmaz; teminat altına alınan borcun yerine getirilmesi ve teminat ihtiyacının ortadan kalkması ile senet bedelsiz hâle gelir.
Temel borç ilişkisindeki bir edimin teminatı olarak düzenlenen kambiyo senetlerinde, teminat ettikleri husus gerçekleşinceye kadar geçici bedelsizlik, gerçekleşince kesin bedelsizlik söz konusudur. Eğer teminat ettikleri husus gerçekleşmez ise senette bedelsizlik ortadan kalkacaktır. Bu itibarla kambiyo senedinin teminat amacıyla düzenlenmesi hâlinde borçlu, senet lehtarın elindeyse (ciro görmemişse), teminatı talep etme şartlarının oluşmadığını (riskin gerçekleşmediğini) ya da alacaklının senedin teminatını oluşturduğu borç miktarını aşan bir talepte bulunduğunu kişisel def’î olarak öne sürebilir. Senet ciro edilmişse hamil senedin teminat senedi olduğunu biliyor ve borçlunun zararına hareket ediyorsa, anılan def’înin hamile karşı da öne sürülmesi mümkündür.
Tüm bu açıklamalar atıf yapılan emsal yüksek mahkeme kararları ve faydalanılan doktrindeki görüşler bir bütün olarak değerlendirildiğinde davanın özünün kambiyo senedinin teminat amacıyla verildiği iddiasına dayalı temelinde bedelsizliğe dayalı bir menfi tespit istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda detaylı olarak ifade edildiği üzere kural olarak kambiyo senedinin teminat olarak verilmesi senedin doğrudan bedelsizliğine yol açmaz; teminat altına alınan borcun yerine getirilmesi ve teminat ihtiyacının ortadan kalkması ile senet bedelsiz hâle gelir.Denetime el verişli bulunan bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere somut olayda taraflar arasında imzalanan — tarihli protokolde; davacının —- borcunun olduğunun karşılıklı olarak imza altına alındığı, borcuna karşılık — adet daireyi toplam —- bedel ile devrettiği, bu işlem sonrası davacıların davalıya — borcunun kaldığı, taraflar arasında devam eden ilişki neticesindeki —- tarihli sözleşmede; — toplam —-çeklerin yerine —- alınacağı, bu dairenin üzerindeki ipoteğin kaldırılacağı, karşıtığında — tarihine —- teminat çeki alındığı, ——- yeni çek verildiği, çeklerin düzenlenme tarihi itibariyle davalının davacıdan temel alacağının bulunmasına göre, dava konusu çeklerin teminat senedi olmadığı kanaatine varılmıştır. Her ne kadar davalı yanca rapor itiraz dilekçesinde söz konusu protokoller ve sözleşmelerin davacı tarafından doğrulanmadığı,adi ve okunaksız olduğu yolunda beyanda bulunmuş ise de söz konusu protokoller ve sözleşmeler davalı yanca cevap dilekçesi içeriğinde açıkça belirtilmiş ve cevap dilekçesi ekinde ibraz edilmiştir. Söz konusu protokoller okunaklı olup cevap ve davalının —– dilekçesinde bu delillere dayanılmasına rağmen davacı yanca açıkça bir imza inkarına uğramamıştır. Bilirkişi raporu alındıktan sonra davacı yan bu şekilde bir beyanda bulunmaktadır. Davacı yan dava dilekçesi, 2. Cevap dilekçesinde açıkça bir imza inkarında bulunmamıştır. Davacı itirazlarının yersiz olduğu anlaşılmış itibar edilmemiştir.
Takipten sonra açılan iş bu menfi tespit davasında mahkememizin —– tarihli ara kararı ile dava değerinin %15 i tutarında teminat mukabilinde icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmiş ancak davacı yanca süresi içinde söz konusu teminat yatırılmamıştır. ———- yapılan sorgulamada nakit teminat veya teminat mektubu ibraz edilmediği görülmüştür. 6100 sayılı HMK’nın 393. Maddesi uyarınca verilen tedbir kararı kendiliğinden kalkmış olup uygulanmamıştır. Menfi tespit davası reddedilmekle birlikte evvelce verilmiş bir ihtiyati tedbir kararı yok ise davalı alacaklı lehine İİK’nın 72/4. Maddesi gereği tazminata hükmedilmez. Menfi tespit davasının reddi halinde davacı borçlunun davalı alacaklı lehine tazminata mahkum edilebilmesi için takipten önce açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile icra takibinin durdurulmuş veya takibin başlamasından sonra açılan menfi tespit davasında ihtiyati tedbir yolu ile icra dairesinin banka hesabındaki paranın alacaklıya verilmesi engellenmiş olmalıdır. ——– Mahkememizce verilen tedbir kararı davacı yanca süresi içinde infaz ettirilmediğinden ve gerekli teminat yatırılmadığından kendiliğinden kalktığından tazminata hükmedilmemiştir. Kısa karar yazılırken sehven tazminat hususundaki kısmın kopyalanması unutulmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 305/A maddesi ” yargılamada ileri sürülmesine veya kendiliğinden hükme geçirilmesine rağmen hakkında tamamen veya kısmen karar verilmeyen hususlarda ek karar verilebileceğini hükme bağlamıştır. Bu nedenle 6100 sayılı HMK’nın 305/A maddesi uyarınca hükme aşağıdaki bent eklenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 305/A maddesi uyarınca hükmün tamamlanması:
Kısa kararda —– nolu bentten sonra gelmek üzere ;
” 2-Her ne kadar mahkememizin ——— tarihli kararı ile ihtiyati tedbir yolu ile icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi yolunda tedbir kararı verilmiş ise de davacının yasal süre içinde teminatı yatırmadığı bu nedenle tedbirin uygulanmayarak kendiliğinden kalktığı anlaşılmakla davalı lehine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına,” ibaresi eklenmiştir.
Tüm dosya kapsamı denetime el verişli bilirkişi raporu ve atıf yapılan emsal yüksek mahkeme kararları bir bütün olarak değerlendirilmiş davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2- Her ne kadar mahkememizin ——– tarihli kararı ile ihtiyati tedbir yolu ile icra veznesine yatacak paranın alacaklıya ödenmemesi yolunda tedbir kararı verilmiş ise de davacının yasal süre içinde teminatı yatırmadığı bu nedenle tedbirin uygulanmayarak kendiliğinden kalktığı anlaşılmakla davalı lehine tazminata hükmedilmesine yer olmadığına,
3-492 Sayılı Harçlar Kanununa göre alınması gereken 80,70 TL maktu harcın, peşin alınan 8.965,69 TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 8.884,99 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
4-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 43.300,00 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davalıya ödenmesine,
6-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince bakiye gider avansının talep halinde taraflara iadesine,
7—— bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ———- Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı karşı oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 29/06/2022