Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/531 E. 2022/130 K. 23.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/531
KARAR NO : 2022/130

DAVA : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
DAVA TARİHİ : 27/08/2021
KARAR TARİHİ : 23/02/2022

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili mahkememiz asıl dosyasında dava dilekçesinde özetle; davalı —- merkezi —- adresinde bulunan —- numarasında kayıtlı —- kayıtlı—- tarihinde —- yevmiye numaralı—-sözleşmesi—- devrettiğini, ancak bugüne kadar hisselerini devir eden davalının —- devrinin —- işlemlerini yaptırmadığını, müvekkilinin şifahi görüşmelere rağmen de bu devire ilişkin tescil ve ilan işlemlerini yaptırmayı başaramadığını, davalı hisse devrini gerçekleştirmiş olmasına rağmen davalının devrin tescil ve ilanına muvafakat etmemesi nedeniyle devrin —tescil ve ilanını talep etme zorunluluğunun doğduğunu, bu husus da müvekkili— müdürlüğüne başvuruda bulunduğu ancak devir eden davalının imzası olmadığı sebebiyle olumlu yanıt alamadığını, şirket hissesini devreden——– müdürlüğünde tescil ve ilan edilmesini engelleyen davalı şirketin hesaplarını ve mali yükümlülüklerini usulsüz kullanmaya devam ettiği, bu husus da şikayet ve tazminat haklarının saklı tuttuklarını,— devri yapılmış olmasına rağmen, davalının ——- gözükmesinin müvekkilinin — üçüncü kişilere karşı sorumluluğuna sebebiyet verdiğinden iş bu davanın açıldığını, davalının—– —- davacı müvekkiline —devir ettiğinin tespitini—–adına tescil ve ilanına karar verilmesini, mahkeme masrafı ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı —tarihli cevap dilekçesinde özetle; ——isimli ———— olarak göreve başladığını, —- —- adresinde bulunan —- —–olduğu, ——– ortaklığında bulunduğu, davacı—– orada tanıştıklarını, — firmanın alacaklıları olduğu ve —– üzere olduğuna ve —- dolandırdığına tanık olduğunu, bu süreçte — sahiplerinin—- işlerini kendi iş bağlantıları ve—-tamamlayarak açılışa hazırladığını,—– uygulama —— çalışmaları hakkındaki yazışmaları,—– maliyet ve —- detaylı ödeme tablosunu ve devir alma ve devir etme hakkındaki —— devir alma—-talepleri —- dilekçesi ekinde sunduğunu——- çevresi——— kendi tanıdığı muhasebe çalışanı —–bağlantısı ile kendisine kurdurduğunu, —— olarak yeniden tasarladığını ve şirketi—— olup,—- tüm evraklarını—- isimli kişi olup kendisinin tanıdığı olduğunu; şirketin iş yapmamasının ancak giderlerin fazla olması ve söz verildiği gibi borçların ödenmemesi ile —- tescilli sahibi olduğu şirket yetkilisi olarak beni tanımaması sebebiyle şirketi devretmeye karar verdiğini, şirket evrakları incelenirse bu tarihler içinde aktif bir akışın olmadığının görüleceğini,—–huzurunda şirketi—– kendisine devrettiğini, devir sözleşmesinde— usulen yazıldığı —tarafına verilmesi üzerine sözleşmeyi imzaladığını, ancak herhangi bir bedelin tarafına nakten yada banka yolu aracılığıyla kesinlikle ödenmediğini, devir sözleşmesi örneği ve devir tarihine— dosyaya sunduğunu,—- teslim ettiği, devir mevzuatına tam olarak —- devrin tamamlandığını düşünerek oradan ayrıldığını, ancak —art niyetli— şirketi kendi üzerine tescil ettirmediğini, iddiasında belirttiğinin aksine kendisine yönelttiği taleplerini de geçiştirerek kendisini oyaladığını,—-defalarca aradığını ancak türlü bahanelerle kendisini oyaladığını, devir sonrası —- yükümlülüğünü hukuken de devir alan tarafa ait olduğunu, devir tarihinden günümüze kadar — tarafından herhangi bir şekilde—- eşlik etme talebinin gelmediği gibi ekli noter ihtarnamesi ile de kanıtlı olup— karar defterini tarafına teslim etmeyerek— kararının alınmasına ve tescil işlemlerinin yapılmasına da bilinçli olarak engel olduğunu, tüm borçları üzerine bıraktığını, karar defterini kullanarak haksız kazanç elde etmeye çalıştığı, karar defterini bilinçli bir şekilde alıkoyarak tescil işlemlerine de engel olduğunu, sözlü ve yazılı olarak beyan ettiği kendisinin ödeyeceğini belirttiği hiç bir borcun ödenmediği, üstüne haksız yere para talep ettiğini ve kendisinde— reddederek alıkoyduğunu, şirketini dolayısıyla da şahsını yüklü bir miktarda borcun altında bırakarak maddi ve manevi iflasına zorladığını, yargılama sonucunda aleyhine haksız ve hukuka aykırı şekilde açılan davanın reddini, yargılama gideri ile uğradığı maddi ve manevi hasarın da davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle, dava dışı—- yevmiye numaralı limited şirket pay devir sözleşmesi ile daval—- müvekkiline devir ettiğini, ancak bugüne kadar hisselerini devir eden davalının, —-hisse devrinin — işlemlerini yaptırmadığını, müvekkilinin şifahi görüşmelere rağmen de, bu devire ilişkin tescil ve ilan işlemlerini yaptırmayı başaramadığını, bu hususta— dava dışı —– —— davası açıldığını, ilgili dava dosaysının halen derdest olduğunu, Ancak —- Karar sayılı ilamı doğrultusunda —- dava açılıp birleştirilmesi gerektiği üzere iş bu davayı açma zaruriyeti hasıl olduğunu iddia ederek, davalı —- —tarihinde davacı müvekkile, —- devir ettiğinin tespitine,—-dosyası ile iş bu davanın birleştirilmesi karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, davalının—– adet payını davacıya — tarihinde devir ettiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Davacı yukarıdaki gerekçeler ile davanın kabulünü talep etmiş, davalı ise — gerekçeler ile davanın red edilmesi gerektiğini savunmuştur.
Davacı asıl davada sadece payı devraldığın——–Davacı dava dışı şirkete ait hisselerini davalıya devrettiğini öne sürerek tek ortak olan davalının bu konuda —alınması dahil gerekli işlemleri yaparak ——karar verilmesini talep etmektedir. Buna göre davacının davası pay devrinin yapıldığının tesbiti ile pay defterine— ilişkindir.
Mahkeme davanın şirkete karşı açılması gerektiğini kabul ederek pasif husumet yokluğundan dolayı davanın reddine karar vermiş ise de bir davada verilecek hüküm kimin hukukunu etkiyecekse onun davalı olarak gösterilmesi gerektiği temel hukuk kuralı olup ,bir kısım — gösterilerek ;davacı pay devredenin önce şirkete açtığı ,sonra da pay devralana karşı açılan davalar pasif husumet yokluğundan reddedildiği anlaşılmaktadır.
Getirtilen——- tarafların aynı şirkette paydaş oldukları anlaşılmaktadır. —devriyle beraber davalının şirketin tek ortağı olduğu ileri sürülmektedir.— devrinin noterde yapıldığı belirtilmekte ise de davacı tarafça dava dilekçesi ekinde sunulmadığı gibi mahkemece de ibrazı istenilmediğinden kanuni koşulları taşıyıp taşımadığı da bilinmemektedir.Ancak devrin gerekliliklerinin de yapılması istenildiğinden — bir dava olduğundan (—- durumunu ilgilendiren bir dava) şirketin davada taraf olması gerekir. Bununla birlikte davacının daha önce şirkete karşı açtığını öne sürdüğü dosyanın — incelenmesi neticesinde — Sayılı kararında davacının….., davalının ……—- davanın konusunun aynı olup mahkemece hisse devri konusunda — alınmadığı, bu nedenle hisse devrinin sadece taraflar arasında hüküm ifade edebileceği, şirkete karşı ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Sonuç olarak dava; pay devralana karşı doğru olarak yöneltilmiş olup ;kayıt ve tescil istemleri nedeniyle şirketin de taraf olması gerekmektedir.Her ne kadar davadışı şirket davaya sonradan dahil edilemez ise de şirket hakkında açılacak davanın bu dava ile birleştirilmesi mümkün olduğu ,husumetin eksik yöneltilmesi bu şekilde giderilebilecek iken davanın reddine gerekçe yapıldığı anlaşılmaktadır. Hüküm dava şartları gözetilmeksizin verildiği anlaşılmakla HMK hükümleri gereği dava açıldıktan sonra yapılacak usul işlemleri tamamlanarak ,davacının şirkete karşı da dava açması sağlanıp dosyaların birleştirilmesi temin edildikten sonra, tarafların delilleri değerlendirilmek suretiyle pay devrinin usulunce yapılıp yapılmadığı belirlenerek davacının talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken davacının aynı mahkemenin farklı dosyalarında açılan ve görülen davalarda —- şirkete karşı açılan davanın , ikincisinde de; istinafa konu karar açısından davanın ortağına karşı açılamayacağı gerekçeleri de reddedilmiş olması karşısında istinaf yoluna başvurulan karar HMK’nın 353/1-a-4 kapsamında diğer dava şartlarına aykırılık — değerlendirilmiş, dosyanın belirtilen şekilde görülmesi için mahkemesine iadesine karar verilmiştir.” belirtildiği üzere bu tür davalarda —kişiliğinin de davalı olarak gösterilmesi gerektiğinden davacı vekiline — ara kararı ile şirkete karşı da dava açmak üzere süre verilmiş ve davalar birleştirilerek tahkikat yürütülmüştür.
6102 sayılı TTK’nın 595. Maddesi ” (1) Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve —— yükümlülükleri; rekabet yasağı ağırlaştırılmış —- biçimde genişletilmiş ise, bu husus, önerilmeye muhatap — sözleşme cezasına ilişkin koşullara da belirtilir.
(2) Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye— onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur.
(3) Şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemişse, —- göstermeksizin onayı reddedebilir.
(4) Şirket sözleşmesiyle sermaye payının devri yasaklanabilir. (5) Şirket sözleşmesi devri yasaklamış veya genel kurul onay vermeyi reddetmişse, ortağın haklı sebeple şirketten çıkma hakkı saklı kalır.
(6) Şirket sözleşmesinde ek ödeme veya yan edim yükümlülükleri öngörüldüğü takdirde, —– ödeme gücü şüpheli görüldüğü için ondan istenen teminat verilmemişse,— hüküm bulunmasa bile, onayı reddedebilir.
(7) Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayılır. ” hükmünü getirmiştir.
Kural —-işlemlerinin nasıl yapılması gerektiği yukarıda kanun hükümleri ile ayrıntılı düzenlenmiştir. Buna göre limited şirket esas sermaye payının devri için, —- onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur.Dava ile benzerlik göstermesi nedeni ile İki ortaklı bir—- diğer ortağa noterde pay devir evrakı ile devrettiğine dair evrakın pay devrine onay veren bir —olarak kabul edilip edilemeyeceği irdelenecektir.
— Karar sayılı ilamında “….Davacı vekili, müvekkili ile davalılardan —- %50’şer hisse ile davalı şirketi kurduklarını, ortaklığını sürdürmek istemeyen müvekkilinin hisselerinin devri konusunda davalı ile anlaştığını, hisseler devredilip devir karar defterine işlenmiş ise de, davalının devir işlemini — —- tescil ettirmediğini, müvekkilinin şirketle bağı kalmadığı halde şirketteki sorumluluğunun devam ettiğini ileri sürerek, müvekkilinin davalı şirkette hisse sahibi olmadığının tespitini, durumun —talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının şirketin paralarını zimmetine geçirdiğini ve şirketi zarara uğrattığını, tarafların bu borçlar ödenmek koşuluyla hisse devri konusunda anlaştıklarını, noterde hisse devri yapıldığını, davacının hisse devri yapıldı diye borçlarını ödemediğini, oysa taahhüt yerine getirilmediği için hisse devrine ilişkin protokolün tamamlanmadığını, devrin pay defterine işlenmediği gibi—– edilmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 6102 sayılı TTK’nın 595. maddesinde— pay devrinin yazılı şekilde——– —- verilmesi şartına bağlandığı, taraflar arasındaki—- yapıldığı, — ortaklı —- anlaştığından noter evrakının ortaklar — kabulü gerekeceği, bu maddede 6762 sayılı TTK’nın 520. maddesinden farklı olarak pay defterine kayıt şartının aranmadığı, davalı tarafın devir işleminden vazgeçildiğine ilişkin —-sunmadığı, tespit hükmünün infazı suretiyle —- işlemi yerine getirilebileceğinden—- talebinin yerinde görülmediği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davacının davalı şirkette pay sahibi olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Kararı, davalılar vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalılar vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalılar vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA..” karar verdiği görülmüştür.Söz konusu bu karar doktrinde eleştirilmektedir. Buna dair açıklamalar aşağıda yapılacaktır.
Şirket iki ortaklı da olsa payın devrinin iki ortağın da katılımı ile noterde yapılmış olması bunun bir genel kurul toplantısı olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Çünkü genel kurul toplantısı bir gündem ile olur ve ortaklara buna ilişkin bir çağrı ilanının gönderilmesi gerekir. Noterde yapılan pay devri anlaşması payı devreden ile devralanı ilgilendirip bir genel kurul kararının asgari şartlarını taşımaz.Her ne kadar iki ortaklı bir limited şirkette birinin payını diğer ortağa devretmiş olması halinde şirketin tek ortaklı duruma düşmesinde —- için bir çağrının yapılmasına gerek olmasa da payı devreden ortak —- payın devri ile diğer ortağa geçmez. Bu nedenle pay devrine onay verilmesine ilişkin— sona erdirilmek istenirse( ki genelde böyledir. ) bu durumda ayrıca devreden ortağın — görevinden de alınması gerekir. Bu nedenle noterdeki pay devir sözleşmesinin genel kurul kararının yerine geçmesi durumu söz konusu olmaz. TTK’nın 595/2. Maddesindeki” şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemiş ise esas sermaye payının devri için ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur” hükmü emredici olup şeklen bir genel kurulun toplanması ve karar alınmış olması gerekir. —– toplansa ve payı devralan ortağın çelişkili davranış yasağı( ———— hariç çeşitli sebeplerle örneğin irade sakatlığı veya benzeri hukuksal sebeplerle devre onay vermemesi mümkün olabilir. —- Somut olayda da nitekim davalı payı devreden ortak devir bedelinin davacı tarafından ödenmediğini, karar defterini ibraz etmeyerek kararların alınmasına engel olduğunu iddia etmiştir.
—-.Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; 6102 sayılı TTK’nın 595. maddesi gereğince şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayının şart olduğu, şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemişse, — sebep göstermeksizin onayı reddedebileceği, davalı şirket sözleşmesinde aksine hüküm bulunmadığı, bu nedenle hisse devrinin geçerli hale gelmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA..” belirtmiştir.
—- ilamında “…Esas ve birleşen davada, davacıların, dava dışı —- —- düzenlenen —– davalıya devrettikleri anlaşımaktadır. Devir öncesi dava dışı şirketin iki ortaklı olup, sermayesinin 50.000 TL olduğu, ortaklarının davacılar olup, birleşen dava davacısı—, esas davada davacı —- sermayelerinin bulunduğu tüm hisselerini davalıya devrettikleri böylece şirketin tek ortaklı şirket haline geldiği ve tek ortağının da davalı olduğu görülmektedir.
Pay devrinin yapıldığı tarihte 6102 sayılı TTK yürürlüktedir. 6102 sayılı TTK da limited şirket pay devri, Esas sermaye payının geçişi —- başlıklı 595.maddesinde düzenlenmiştir. Anılan madde de,”(1) Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri; rekabet yasağı ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak biçimde genişletilmiş ise, bu husus, önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım hakları ile sözleşme cezasına ilişkin koşullara da belirtilir.
(2) Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur.(3) Şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemişse, ortaklar genel kurulu sebep göstermeksizin onayı reddedebilir.(4) Şirket sözleşmesiyle sermaye payının devri yasaklanabilir. (5) Şirket sözleşmesi devri yasaklamış veya genel kurul onay vermeyi reddetmişse, ortağın haklı sebeple şirketten çıkma hakkı saklı kalır.(6) Şirket sözleşmesinde ek ödeme veya yan edim yükümlülükleri öngörüldüğü takdirde, devralanın ödeme gücü şüpheli görüldüğü için ondan istenen teminat verilmemişse,—- şirket sözleşmesinde hüküm bulunmasa bile, onayı reddedebilir.
(7) Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayılır.” denilmiştir.
Somut olayda, pay devri, noterden düzenleme şeklide yapılmıştır. Pay devir sözleşmesinde yasanın aradığı yazılılık ve imzaların noterce onanması koşulunun gerçekleştiği ancak devre onay veren bir genel kurul kararının bulunmadığı görülmektedir. Aynı maddenin 7.fıkrasında, başvurudan itibaren üç ay içinde —-takdirde devre onay vermiş sayılacağı açıklanmıştır. Dosyadaki belge ve ibraz edilen deliller ile taraf beyanlarına göre davacıların 02/12/2014 tarihli pay devrinden sonra dava dışı şirkete genel kurulun devre onay vermesi için başvurmadıkları anlaşılmaktadır. Ayrıca TTK 598 maddesinde de, esas sermaye paylarının geçişlerinin tescil edilmesi için,—- başvurunun otuz gün içinde yapılmaması hâlinde, ayrılan ortağın, adının bu paylarla ilgili olarak silinmesi için — başvurabileceği açıklanmıştır. Bu düzenlemeler göre, davacıların öncelikle TTK 595/7 maddesi anlamında devre onay için şirkete başvuru yapmaları daha sonra şirket tarafından bu konuda sessiz kalınması halinde 3 aylık süre sonunda artık şirketin devre onay verdiğinin kabulu ile bu kez TTK 598.maddesi gereğince, şirketin pay devrinin tescilden kaçınması halinde şirket ortaklığından ayrılmış olan davacıların—- başvuru yapabilecekleri açık olduğundan bu gerekler yerine getirilmeksizin dava açılmış olması nedeniyle esas ve birleşen davada davacıların dava açmakta hukuki yararlarının bulunmadığı sonucuna varılmalıdır. HMK 114.maddesinde hukuki yarar, dava şartları arasında sayılmıştır. HMK 115. maddesinde de, dava şartlarının yargılamanın her aşamasında mahkemece re sen gözetilmesi gerektiği belirtilmiştir. Hal böyle olunca ilk derece mahkemesince bu hususların gözardı edilerek yetersiz bilirkişi raporu benimsenmek suretiyle esas ve birleşen davanın kabulüne verilmesi doğru görülmediğinden davalının istinaf başvurusunun kabulü ile HMK 353/1-b kararın kaldırılarak esas ve birleşen davaların hukuki yarar dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” belirtmiştir. Bu içtihattaki somut olayda—- paylarını davalıya noterde devir etmiş olmalarına rağmen devre onay veren bir genel kurul kararının mevcut olmaması nedeni ile öncelikle davacıların—- —- müracaat etmeleri gerektiği belirtilmiştir.
Davalı şirketin esas sözleşmesi incelenmiş, şirket esas sözleşmesinde pay devri geçişine dair özel bir hüküm bulunmadığı görülmüştür.Davalı —- şirketin tek hissedarı olduğu görülmüştür.— onay veren bir —- kararının bulunmadığı, dava açılmadan önce de davacı ortak tarafından bu istem ile davalı şirkete yapılmış herhangi bir müracaat da bulunmadığı anlaşılmıştır. Şirket tüzel kişiliği ile şirket ortaklarının hak ve fiil ehliyetleri farklı olup , davacı ile davalı arasında noterde yapılmış olan devir sözleşmesi ancak davacı ve davalı gerçek şahıs arasında hüküm ve sonuçlarını doğuracak mahiyettedir. Davacı dava açmadan önce —- kişiliğine de başvuru yapmamıştır. Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü hukuki yarar yokluğundan davanın usulden reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın 6100 sayılı HMK114/1-h ve 115/2 maddeleri uyarınca usulden reddine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu harcın peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 21,40 TL harcın davacıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara veya ahzu kabza yetkili vekillerine iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, avacı vekili ve davalı —— yüzüne karşı verilen karar oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.