Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/490 E. 2023/532 K. 07.06.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/490
KARAR NO : 2023/532

DAVA : Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali)
DAVA TARİHİ : 08/08/2021
KARAR TARİHİ : 07/06/2023

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Nitelikteki Banka Garanti Sözleşmesinden Kaynaklanan Davalar (İtirazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; borçlu hakkında —-. İcra Müdürlüğü’nün ——. sayılı takip dosyasıyla girişilen icra takibine davalının itiraz ettiğini ve İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulduğunu, taraflar arasında imzalanan Kısa Vadeli İhracat Kredi Sigortası Poliçesi çerçevesinde —– müvekkili şirketin tahsil edemediği ihracat bedellerini tazmin etme yükümlülüğü altına girdiği, davalı tarafından düzenlenen 27.02.2020 tarihli “Alıcı Limiti Onayı” belgesi ile, —–yerleşik——firması adına 01/02/2020 – 31/01/2021 tarihleri arasında yapılan 120 gün vadeye kadar yapılacak sevkiyatlarda geçerli olmak üzere 75.000,00 EUR (81.623,00 ABD Doları) tutarında alıcı limiti onayı tahsis edildiği, müvekkilinin sigorta kapsamında adı geçen—–firmasına 25.03.2020 tarihli ——nolu fatura ile 74.884,80 EUR tutarında ihracat gerçekleştirdiği, ilgili sevkiyatın yanlışlıkla 74.884,80 USD olarak davalı sigortacıya bildirildiğinin fark edilmesi üzerine 04.12.2020 tarihli yazıyla banka kayıtlarının 74.884,80 EUR olarak düzeltilmesi ve çıkacak prim farkının bildirilmesinin talep edildiği, bunun üzerine davalı sigortacının 07.12.2020 tarihli prim düzeltme bidirimi ile 194,76 TL ek prim tahakkuk ettirdiği, ek primin de müvekkili tarafından davalıya ödendiği, dolayısı ile sevkiyata ilişkin primin tam olarak davalı sigorta firmasına ödendiği, müvekkilinin fatura tutarının vadesinde ödenmemesi üzerine sigorta teminatı kapsamında zararın tazmin edilmesi talebi ile 20.12.2020 tarihinde davalı sigorta şirketine müracaat ettiği, taraflar arasında imzalanan sigorta poliçesinin 1/b maddesine göre “Alıcıya sevk edilen ve alıcı tarafından kabul edilen malların brüt fatura tutarını vade tarihinden sonraki 4 ay içinde sigortalı/satıcıya ödeyememesi veya ödememesi” halinin ticari risk olarak kabul edildiği, poliçenin “Zararın Kesinleşmesi” başlıklı 15/b maddesinde; zararın, alıcıya teslim edilen ve alıcı tarafından kabul olunan malların brüt fatura tutarının vade tarihinde ödenmemesinden ileri gelmesi halinde vade tarihini takip eden 4 ayın bitiminde kesinleşmiş sayılacağının hüküm altına alındığı; sigorta şirketinin müracaatın üzerinden 4 ay geçmesine rağmen müvekkiline olumlu ya da olumsuz bir cevap vermediği, bunun üzerine 27.04.2021 tarihinde—— nolu telgraf ile davalıya gönderildiği, gönderilen telgrafa davalı tarafından bir cevap verilmediği, poliçe maddelerin açık hükümleri uyarınca zarar kesinleşmesine rağmen sigortacının hala müvekkiline bir tazminat ödemesi yapmadığı, ödenmesi gereken tazminat tutarında davalının sorumluluğunun; 81.623,00 $ x %90 = 73.460,70 ABD Dolarının ödeme günündeki TL karşılığı olduğu, davalının icra takibine itirazla müvekkilinin alacağına kavuşmasının engellendiği, icra takibi tutarının %20’si oranında tazminat ödenmesi gerektiği, hüküm altına alınması gereken tazminat tutarının 73.460,70 USD x 8.3830 TL (icra takip tarihindeki kur) = 615.821,05 TL x %20 = 123.164,21 TL olduğu, —–. İcra Müdürlüğü’nün —–. sayılı dosyasında davalı tarafından yapılan itirazın iptalini, takibin devamını, borçlu aleyhine icra takibi tutarının %20’si oranında icra inkâr tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin borçluya yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili sigortacı ile davacı sigortalının —- sözleşmesi (poliçe) imzaladıklarını ve davacı sigortalının —–yerleşik——- (kısaca “Alıcı”) şirketinden 74.884,80 EUR tutarındaki alacak iddiasıyla 21.12.2020 tarihli vadesi geçmiş alacaklar aylık bildirim formu ile müvekkili sigortacıya başvuruda bulunduğu, malın taşınması için düzenlenen Denizyolu Taşıma Belgesi (——) ve Gümrük Beyannamesi üzerinde malın boşaltılacağı liman olarak—- limanın yer aldığı, (alıcının resmi adresinin —– şehri olduğu, ancak malların —– alıcının adresine daha yakın limanlar varken başka bir ülkedeki limana sevk edildiği.) —– üzerinde yer alan 10 adet konteyner içeriği malların öncelikle —– limanında boşaltıldığı, sonra her bir konteyner için ayrı ayrı Karayolu Taşıma Belgesi (CMR) düzenlendiği, CMR’ler üzerinde, ilgili konteynerlerin —– limanından alıcının —– resmi adresine taşındığı ve teslim alan kısmında alıcının kaşesi ile bir imza bulunduğunun görüldüğü, bu itibarla şeklen alıcı tarafından kaşe ve imza ile onaylanmış gibi görünen CMR’lerin müvekkili sigortacıya sunularak malların alıcı tarafından teslim alındığının beyan edildiği, alıcı tarafından malların teslim alındığını gösteren ve alıcı tarafından şeklen onaylanmış gibi görünen karayolu taşıma belgeleri ile sigortalı davacı ve alıcı tarafından kaşe ve imza ile onaylanmış gibi görünen Türkçe satış sözleşmesinin müvekkili sigortacıya ibraz edildiği, fakat sevkiyata ilişkin siparişin alındığını gösterir herhangi bir form veya yazışma, sipariş öncesi alıcı ve sigortalı arasında yapılmış herhangi bir yazışma ve alıcının imzasının teyit edilebileceği imza sirküleri vb. bir belge ibraz edilmediği huzurdaki davanın konusu ve tarafları ile aynı olan —–Asliye Ticaret Mahkemesi’nin ——Esas sayılı dosyası ile birleştirilmesine, davacı yan hakkında —- Cumhuriyet Başsavcılığı—– numaralı dosyası tahtında suç duyurusunda bulunulduğundan anılan dosya akıbetinin beklenmesine, haksız ve yersiz olan davanın esastan reddine, davacı yan aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderlerinin ve vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı tarafından davalı aleyhinde başlatılan—— İcra müdürlüğünün ——Sayılı dosyasına vaki davalının itirazının iptali şartlarının oluşup oluşmadığı, davacı alacaklı ise takibe konu asıl alacağın ne olduğu, sigorta sözleşmesinin 9/b ve d maddeleri uyarınca bildirim yükümlülüğün geç yerine getirilmiş olmasının alacağı teminat dışına çıkarıp çıkarmadığı, davacının geç bildirimde bulunup bulunmadığı, gecikme varsa kaç gün olduğu, sözleşmenin ilgili hükümlerinin 6102 sayılı TTK’nın 1452 ve 1446. Maddelerine aykırı olup olmadığı, aykırılık tespit edilirse bildirimdeki gecikmenin tazminat miktarına veya rizikonun gerçekleşmesine etki eden bir husus olup olmadığına ilişkindir. Tarafların iddia ve savunmaları yukarıda özetlenmiştir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, dosya uzman bilirkişi heyetine tevdii edilmiştir. Bilirkişi heyeti 07.08.2022 tarihli heyet raporunda “…. Sigortalının hiçbir şarta bağlanmaksızın talep hakkının ortadan kalktığının düzenlenmesinin TTK m.1452/III’e aykırılık teşkil ettiği, Bu sebeple somut olay bakımından TTK m.1452/III’ün uygulama bularak TTK m. 1446/II’deki düzenlemenin somut olay bakımından uygulanması gerektiği, Dosya kapsamı incelendiğinde davalı tarafından bildirimin geç yapılmasından kaynaklı bir zararın oluştuğuna dair bir bilgi veya belgenin dosyaya sunulmadığı, bu şartlar altında TTK m. 1446/II uyarınca tazminattan indirim şartlarının oluşmadığı ve davalının dava onusu sigorta tazminatından sorumlu olduğu, Davacının talep edebileceği miktar, poliçenin 13. maddesi uyarınca sigortacının, zararın % 90’ını tazmin edebileceği görüş ve kanaatinde olduklarını ..” belirtmiştir.
Davalı tarafından safahatta ve rapora itiraz dilekçesinde faturada mal bedelinin yarısını aşan tutarda navlun bedeli konulmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığını iddia ettiği görülmekle davalının bu itirazının karşılanması amacı ile mahkememizce dosya bu defa dış ticaret, Finans, Uluslararası taşımacılık ve Sigorta alanında uzman akademisyen bilirkişiye tevdii edilmiş bilirkişi 05.03.2023 tarihli bilirkişi raporunda neticeten “… Mahkeme Heyetinin belirlemiş olduğu görev sınırları çerçevesinde; somut olayda davacıya ait satışı yapılan emtianın taşındığı, 10 adet —–konteynerin kara+deniz+kara yolu nakliyeleri ile 25.000,00 Euro bedelle taşınması, özellikle Nisan 2020 tüm Dünya, bilhassa Avrupa geneli Pandemi şartları göz önüne alındığında, son derece makul olduğu sonuç ve kanaatinde olduğunu…” görüşünde olduğunu belirtmiştir.
Dava Kısa vadeli ihracat kredi sigortasından kaynaklı olarak rizikonun gerçekleştiği ve sigorta bedelinin ödenmediği iddiasına dayanmaktadır.
6102 sayılı TTK’nın ilgili hükümleri aşağıda belirtilecektir.
6102 sayılı TTK’nın 1401. Maddesi gereği sigorta sözleşmesi, sigortacının bir prim karşılığında kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin, rizikonun meydana gelmesi halinde bunu tazmin etmeyi yükümlendiği sözleşmedir.
6102 sayılı TTK’nın 1409. Maddesi gereği sigortacı sözleşmede ön görülen rizikonun gerçekleşmesinden doğan zarardan veya bedelden sorumludur. Sözleşmede ön görülen rizikolardan herhangi birinin veya bazılarının sigorta teminatı dışında kaldığını ispat yükü sigortacıya aittir. TTK’nın 1421. Maddesi uyarınca sigortacının sorumluluğu aksine sözleşme yoksa primin veya ilk taksidin ödenmesi ile başlar.
TTK’nın 1427. Maddesi sigorta tazminatı veya bedelinin rizikonun gerçekleşmesine müteakip ve riziko ile ilgili belgelerin sigortacıya verilmesinden sonra sigortacının edimine ilişkin araştırmaları bitince ve her halde 1446. Maddeye göre yapılacak ihbardan 45 gün sonra muaccel olur.
6102 sayılı TTK’nın 1446. Maddesi ” (1) Sigorta ettiren, rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirir.
(2) Rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmaması veya geç yapılması, ödenecek tazminatta veya bedelde artışa neden olmuşsa, kusurun ağırlığına göre, tazminattan veya bedelden indirim yoluna gidilir.
(3) Sigortacı rizikonun gerçekleştiğini daha önce fiilen öğrenmişse, ikinci fıkra hükmünden yararlanamaz.” hükmüne haizdir.
6102 sayılı kanunun 1452. Maddesi ” – (1) 1404 ve 1408 inci madde hükümleriyle 1429 uncu maddenin birinci fıkrasının ikinci cümlesine aykırı sözleşmeler geçersizdir.
(2) 1418 ve 1420 nci maddeler ile 1430 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmüne aykırı sözleşme şartları geçersizdir.
(3) 1405, 1409, 1413 ilâ 1417, 1419, 1421, 1422 ilâ 1426 ncı maddeler, 1427 nci maddenin ikinci ilâ beşinci fıkraları, 1428 inci madde, 1430 uncu maddenin birinci ve üçüncü fıkraları, 1431 inci maddenin birinci, ikinci ve dördüncü fıkraları ve 1433 ilâ 1449 uncu madde hükümleri, sigorta ettiren, sigortalı ve lehtar aleyhine değiştirilemez; değiştirilirse bu Kanun hükümleri uygulanır.” hükmüne haizdir.
Taraflar arasında karşılıklı imzalanmış poliçe incelendiğinde sigorta kapsamındaki risklerin tanımlandığı 1/b madde ve fıkrasında ” alıcıya sevk edilen ve alıcı tarafından kabul edilen malların brüt fatura tutarını vade tarihinden sonraki 4 ay içinde sigortalı/satıcıya ödeyememesi veya ödememesi ” hali sigorta kapsamındaki ticari risk olarak düzenlenmiştir.
Poliçede bulunan zarar tazmin oranı başlıklı 13. Madde incelendiğinde ” zarar tazmin oranı —— sigorta sözleşmesi ile sigorta kapsamına alınan ticari ve politik risklerden kaynaklanan zararlara ilişkin ödemeyi taahhüt ettiği oranı ifade etmektedir. Aksi —–tarafından düzenlenecek alıcı limiti onayında belirtilmedikçe —– bu poliçe ile sigorta kapsamına aldığı ticari ve politik risklerden kaynaklanan zararların %90’ını ödemeyi taahhüt eder.” hükmü bulunduğu görülmüştür.
Poliçenin 18. Maddesi incelendiğinde ” bu poliçenin diğer hükümlerine bakılmaksızın madde 8,9,10 ve 20’de belirtilen yükümlülüklerin sigortalı ve /veya satıcı tarafından yerine getirilmemesi halinde —– bu poliçe kapsamındaki her türlü yükümlülüğü ortadan kalkar ” hükmü bulunduğu görülmüştür.
Davalı vekili cevap dilekçesinde ve gerekse de safahattaki diğer dilekçelerinde sigorta poliçesinin 9/b madde ve fıkrası uyarınca bildirimin geç yapılması dolayısı ile sigortacının her türlü yükümlülüğünün ortadan kalktığını bu yönü ile alacağın sigorta teminatı dışında kaldığını iddia etmiştir. Rizikonun geç bildirildiği davacının kabulünde olup poliçede yer alan 18. Maddesindeki bu hükmün TTK’nın 1452/III anlamında TTK’nın 1446/II deki düzenlemedeki hükmü ortadan kaldıran, sigortalı aleyhine bir düzenleme olduğu, sigortalının hiçbir şarta bağlanmaksızın talep hakkının ortadan kalktığının düzenlemesinin TTK’nın 1452/III ‘e aykırılık teşkil ettiği, TTK’nın 1446/II de ortaya konulan şartların ispatlanması halinde ancak ödemede indirime gidilmesinin mümkün olduğu, ancak dosya kapsamında davalı tarafından bildirimin geç yapılmasından kaynaklı bir zararın oluştuğuna dair bilgi veya belge davalı yanca ibraz edilmemiştir. Davalının bu itirazı yerinde olmayıp aşağıda bu hususta birkaç emsal BAM ve Yargıtay kararı da aynen alıntılanacaktır.
—- BAM —- HD. ——. Sayılı ilamında “…TTK nun 1446(1) maddesi riziko gerçekleştiğinde sigorta ettiren ,rizikonun gerçekleştiğini öğrenince durumu gecikmeksizin sigortacıya bildirir.(2) Rizikonun gerçekleştiğine ilişkin bildirimin yapılmaması veya geç yapılması ,ödenecek tazminatta veya bedelde artışa neden olmuşsa ,kusurun ağırlığına göre ,tazminattan veya bedelden indirim yoluna gidilir.” şeklindedir.Buna göre bir indirim yapılabilmesi için ödenecek tazminatta veya bedelde artışa neden olma koşulu bulunmaktadır.Sigortalı davacının bildirimdeki ihmalinin tazminat miktarına veya rizikonun gerçekleşmesine etki eden bir husus olmadığı sonucuna varılmakla davalının hasar bildiriminin süresinde yapılmadığına ilişkin red gerekçesi TTK nun 1446/2 maddesine aykırı olup,emredici hükme aykırılık nedeniyle bu hususa ilişkin savunmaları ve istinaf nedenlerinin yerinde olmadığı ,sigorta ettirenin temerrüdün gecikmeli olarak davalıya bildirilmesinin gerçekleşen rizikoya ,zararın miktarına bir etkisi olmadığı kanaatına varılmıştır…” belirtmiştir.
—- BAM —-. HD.—– Sayılı ilamında “…. Bu yükümlülüğün ihlal edilmesi sebebiyle ödenecek tutar arttırılırsa kusurun ağırlığına göre tazminattan indirim yapılır. Anılan hüküm TTK’nın 1452. maddesi gereğince koruyucu hüküm olup sigortalı aleyhine değiştirilemez. Somut olayda, davacı tarafından hasarın geç ihbar edilmiş olmasının yapılacak ödemenin niteliğinde bir artışa neden olmadığı, makul süre içerisinde riziko ve buna ilişkin belgelerin sigortacıya sunulduğu anlaşılmıştır…” belirtmiştir. ( Aynı gerekçeler için Bkz. Yargıtay —-. HD. —–Sayılı ilamı)
Davalı gerek cevap dilekçesinde ve gerekse de rapora itirazlarında mal bedelinin yarısını aşan tutarda navlun bedelinin faturada yer aldığını, bunun hayatın olağan akışına aykırı olduğunu iddia etmiş, davalının bu iddiası teknik uzmanlık gerektirdiğinden bu itirazının karşılanması amacı ile alanında uzman akademisyen bilirkişiden rapor alınmıştır. Bilirkişinin de raporunda belirttiği üzere taşıma kara+deniz+kara yolu ile çoklu taşıma şeklinde gerçekleştirilmiş olup taşıma ücretinin makul olduğuna dair bilirkişi görüşü ve izahatı denetime el verişli bulunmuş, davalının bu itirazına itibar edilmemiştir. Keza davalı her ne kadar alıcının adresine daha uzak limana malların sevk edilmesinin şüpheli olduğu şeklinde iddia ileri sürmüş ise de ticari hayatta daha ekonomik veya başka bir saik ile ticari kararlar alınabilmektedir. Keza davacının aynı ürünü farklı alıcılara farklı fiyatlara sattığı şeklindeki iddiası da ticari hayatta bu durumun olağan olması, herkese aynı fiyatta mal satmasının zorunlu olmaması nazara alındığında bu iddiaya da itibar edilmemiştir. Sigortacı rizikonun sigorta teminatı dışında kaldığını soyut iddialarla değil somut delillerle kanıtlamak zorundadır. ( Bkz. Yargıtay —- HD.—– Davalının hu hususlarda somut bir delil sunmadığı görülmüştür. Rizikonun teminat dışında kaldığını davalı sigortacı TTK’nın 1409. Maddesi uyarınca ispat külfeti altında olup bu yükümlülüğünü ancak somut delillerle yerine getirebilir. Davalının bu hususlarda somut bir delil ibraz etmediği görülmüştür.
Davalı vekili satım işlemlerinde muvazaa olduğunu, davacının gerçekleştirdiği başka bir satım nedeni ile savcılığa şikayet dilekçesi sunduklarını, bu dosyadaki sevkiyat nedeni ile de ek şikayet beyanında bulunduklarını iddia etmiştir. Davacı hakkında dava konusu sevkiyatın da olduğu sevkiyatlar nedeni ile —- CBS’nin—— Soruşturma sayılı dosyasında soruşturma yürütülmüş resmi belgede sahtecilik, 5607 sayılı yasaya muhalefet ve dolandırıcılık suçlarından 09.01.2023 tarihli karar ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Savacılık tarafından ihracat beyannamelerinde herhangi bir sorun olmadığı, dolandırıcılık ve sahtecilik suçu işlenmiş ise bu suçlarda ihracat gerçekleştirilen ülkelerde işlenmiş olabileceği tespiti yapılmıştır. Savcılık makamının vermiş olduğu bu takipsizlik kararına davalı yan itiraz etmiş—–Sulh Ceza hakimliğinin —– İş sayılı kararı ile itiraz kesin olarak red edilmiştir.
Tüm dosya kapsamından davacı ile davalı arasında kısa vadeli ihracat sigorta poliçesi düzenlendiği, davacının ihraç edeceği mallarla ilgili davalıya müracaat ederek 81.623,00 USD alıcı limit onayı tahsis edildiği, primlerin davalı yanca tahsil edildiği, poliçenin 1/b madde ve fıkrası uyarınca alıcıya sevk edilen ve alıcı tarafından kabul edilen malların brüt fatura tutarının vade tarihinden 4 ay içinde sigortalı satıcıya ödenmemesinin sigorta kapsamındaki ticari risk olarak tanımlandığı, ihracat belgelerinde bir usulsüzlük olmadığının savcılık makamınca da tespit edildiği, davalı yanca bu hususta yapılan şikayet üzerine takipsizlik kararı verilerek verilen kararın da kesinleştiği, sigortalı satıcıya dair başkaca bir soruşturma veya kovuşturma olup olmadığı hususunun mahkememizce davalı sigortacıdan karar celsesinde tekrar sorulduğu, sigortalı satıcı hakkında başkaca bir soruşturma ve kovuşturma da bulunmadığı, rizikonun geç bildirildiği bu nedenle zararın teminat dışında kaldığı savunmalarının yersiz olduğu, gerekçesinin yukarıda izah edildiği, keza mal bedelinin yarısını aşan tutarda navlun bedeli olduğu iddiasının da denetime el verişli rapor ile çürütüldüğü,davacı satıcının başka alıcılara farklı fiyatttan mal sattığı, malları dava dışı alıcının yakınında liman varken daha uzak limana sevk edilmesi vs. Hususlarının ticari hayatta şüpheli işlemler olarak değerlendirilemeyeceği, esasen davalının bu hususta somut bir delil ibraz ederek TTK’nın 1409. Maddesi gereği ispat külfeti altında olduğu, bu yükümlülüğün de yerine getirilmediği anlaşılmış davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuştur.
YHGK’nın 17.10.2012 tarih ve ——. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; genel bir kavram olarak “likid (liqiude) alacak”; “tutarı belli (muayyen), bilinebilir, hesaplanabilir alacaktır” Likit bir alacaktan söz edilebilmesi için; ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek durumda olması gerekir. Bu koşullar yoksa, likit bir alacaktan söz edilemez (YHGK’nın 14.07.2010 gün ve ——sayılı ilamı). Likit alacak bakımından aranan “borçlunun, talep edilen alacağı veya alacağın bütün unsurlarını bilmesi veya bilmek (kolayca hesap edebilmek) durumunda olması; bu bağlamda alacağın miktarının belirlenmesi için tarafların ayrıca mutabakata varmasına (anlaşmasına) veya mahkemenin tayin edeceği bilirkişi eliyle bir değerlendirme yapılmasına ihtiyaç bulunmaması, diğer bir anlatımla borçlunun, yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması” ölçütü birçok tartışmayı sona erdirmekle beraber, bir davada bilirkişi incelemesine gidilmesinin, alacağın likit olup olmadığı ile ilgili başlı başına bir kıstas olarak kabul edilmesi de doğru değildir. Çünkü mahkeme uygulamasında “hesap işi”, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerden olduğundan borçlunun, kendi başına hesaplayabilecek durumda olduğu asıl alacak ve temerrüt faizine itiraz etmesi halinde, mahkemenin, alacaklının alacağının miktarını, bizzat tespit etmeyip bilirkişi vasıtasıyla belirleyeceğinden, likit olan bir alacağın sırf bilirkişi incelemesi yapıldığı gerekçesi ile likit sayılmaması doğru olmayacaktır. —– Sayılı ilamı, benzer gerekçeler için bkz. Yargıtay —–Hukuk Dairesi——Sayılı ilamları ) Somut olayda Alacak likit ve davalı itirazında haksızdır. Nitekim davacıya yapması gereken ödeme davalı yanca belirlenebilir durumdadır. Riziko alıcı tarafından ödenmeyen faturalara dayandığından alacak likittir. ( Bkz—- BAM —-. HD. —— Sayılı ilamı )
Yargıtay—–HD. —— Sayılı ilamında “…Buna göre, mahkemece harcın, dava tarihindeki kur karşılığı Türk lirası üzerinden karar tarihindeki nispi harç oranına göre alınması, yine davacı yararına kabul olunan kısmın dava tarihindeki kur karşılığı Türk lirası üzerinden karar tarihindeki tarifeye göre,davacı yararına nispi vekâlet ücreti tayini gerekirken fazla ilâm harcı ve kabul olunan kısım için davacı yararına fazla vekâlet ücreti tayini usul ve yasaya aykırı olup..” belirtmiştir. Alınması gerekli harç kamu düzenindedir. Davadaki talep 73.460,70 USD olup dava tarihinden bir gün önceki ——-dolar efektif satış kuru 8,5901 TL dir. Dava değeri 631.034,75 TL olup yargılama gideri ve vekalet ücreti buna göre belirlenmiştir.
Yargıtay yerleşik içtihatlarıyla belirtildiği üzere —–. HD. 18/03/2015 T., —- yabancı para alacağına ilişkin takiplerde icra inkar tazminatının takip tarihindeki —— Efektif Satış Kuru üzerinden Türk Lirası olarak hesaplanması gerekmektedir. Somut olayda asıl alacak likit ve davalı itirazında haksız olduğundan asıl alacak 73.460,70 USD’nin (takip tarihinden 1 gün önceki —— efektif satış kuru itibarıyla 73.460,70 usd X 8,3830 TL = 615.879,72 TL karşılığı üzerinden) % 20 oranında olmak üzere 123.175,94 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın Kabulüne,
A-Davalının —-İcra müdürlüğünün—– Sayılı dosyasına vaki itirazının iptali ile takibin devamına,
B-Likit asıl alacağa vaki haksız itiraz nedeni ile asıl alacak 73.460,70 USD’nin (takip tarihinden 1 gün önceki ——efektif satış kuru itibarıyla 73.460,70 usd X 8,3830 TL = 615.879,72 TL karşılığı üzerinden) % 20 oranında olmak üzere 123.175,94 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
C-Takip tarihinden alacak tamamen ödeninceye kadar asıl alacağa 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince devlet bankalarının amerikan doları için açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek faizinin işletilmesine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 43.105,98 TL nispi harçtan, peşin alınan 7.437,58 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 35.668,40 TL harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından 59,30 TL başvurma harcı, 7.437,58 TL peşin harç olmak üzere toplam 7.496,88 TL yargılama gideri mahiyetindeki harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı yanca yapılan 4.000,00 TL bilirkişi ücreti, 70,10 TL tebligat, posta gideri ve diğer yargılama giderleri toplamı 4.070,10 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Ücr. Trf.’ne göre, 87.413,82 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine,
6-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise kalan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
7-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ——Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzüne karşı, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.