Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/453 E. 2022/219 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/453 Esas
KARAR NO: 2022/219
DAVA: İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 16/07/2021
KARAR TARİHİ: 31/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ödünç Verme Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında —- tarihinde —- sözleşmesinin akdedildiğini, ödeme planı tablosu gereğince müvekkilinin ödenmesi gereken toplamda—–tarafın teslim tarihine kadar eksiksiz bir şekilde ödendiğini, müvekkilinin taahhüt ettiği ödemeleri ve edimleri süresi içinde yerine getirdiğini, karşı tarafın teslimat tarihi olarak taahhüt ettiği —- tarihinde ödemesi gereken —– bedeli olan — ödemediğini, —- yevmiye sayılı ihtarnamesi karşı tarafa keşide edilerek taahhüt edilen —- ödenmesi ihtar ve keşide edildiğini, ihtarnameye rağmen ise yine ödeme yapılmadığını, ancak karşı tarafın müvekkili şirket ile irtibata geçerek sözleşmenin iptali ile iade taahhütnamesi konulu — tarihli iki ayrı dilekçe ile sözleşmenin iptali ile yapılan —– tarihine kadar davalı şirketçe ödenmesinin taahhüt edildiğini, sözleşmenin iptali üzerine — tarihli iptal sözleşmesinde kararlaştırıldığı üzere—tutarlı senetlerin de müvekkili şirkete — tarihli senet teslim tutanağı ile iade edildiğini—- tarihli taahhüt de belirtilen ödemenin yerine getirilmediğini, ödeme yapılmaması üzerine de —– dosyası ile davalı şirket aleyhine başlatılan takibin şirketin itirazı üzerine durdurulduğunu, arabuluculuk sürecinde anlaşma sağlanamadığını belirterek davanın kabulü ve davalı borçlu şirketin ——- sayılı dosyasına yaptığı hukuki dayanaktan yoksun itirazının iptali ile takibin devamına, takip miktarının %20’sinden az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, ihtiyati tedbir taleplerinin kabulü ile davalı şirket adına kayıtlı tapu kayıtları ile yine davalı adına kayıtlı araçların trafik kaydı üzerine tedbir konulmasını, davalı adına banka hesaplarının üzerine de tedbiren bloke konulmasına, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafından itirazın iptali davasında ileri sürülen belgenin taahhütname niteliğinde olmadığını, kimin tarafından verildiğinin belli olmadığını, müvekkili şirket tarafından imzalanmayan ve senet niteliğini haiz olmayan bir belgenin delil olarak kabulü ile müvekkili şirket aleyhine karar verilmesinin hukuka ve hakkaniyete aykırı olacağını; Müvekkili şirketin konut veya araç satmadığını ve tasarrufa dayalı finansman yöntemi ile müşterilerinin yalnızca konut, çatılı iş yeri ve taşıt edinimi için tasarruf finansmanını satıcı hesabına ödemek suretiyle hizmet sundunduğunu, davacının sunulan yöntemlerden—- finansman elde etmek istediğini belirttiğini, davacının işbu sözleşme neticesinde —- finansman elde edebilmek için — göre müvekkili şirkete ——— çalışma bedeli ödemeyi taahhüt ettiğini ve ödediğini, müvekkili şirketin çalışma bedelinden kesinti yapmaksızın tüketici yanlı politikası ve tüketici lehine yorum ilkesini göz önünde bulundurarak davacıya çalışma bedelinin iadesini de gerçekleştireceğini,——- üçüncü fıkrasında yer alan müşterinin sözleşmeden cayma hakkını kullanması durumunda; organizasyon ücreti de dâhil hiçbir kesinti yapılmaksızın yaptığı tüm ödemeler cayma kararının şirkete bildirilmesinden itibaren on dört gün içinde müşteriye iade edileceğini, müşterinin sözleşmede fesih hakkını kullanması durumunda tasarrufunun ve varsa tahakkuk etmiş getirisinin iadesi, iade talep tarihinden itibaren azami altı ay içerisinde müşterinin göstereceği kendi adına açılmış banka hesabına defaten yapılacağını; Anılan maddeye göre davacının icra takip tarihi itibariyle muaccel hale gelmiş bir borç bulunmadığını, yönetmelik’te belirtilen——aylık süre içerisinde davacının yalnızca tasarruf birikimlerinin iadesi gerçekleştirilebilecek iken müvekkili şirket tüketici lehine yorum ilkesi ve tüketici yanlı politikası gereği davacının ödemiş olduğu çalışma bedelinden kesinti yapmaksızın iade gerçekleştireceğini, takip tarihi itibariyle müvekkili şirketin iade işlemleri için henüz süresinin dolmadığını dolayısıyla huzurdaki davada muaccel hale gelmiş bir borçtan da bahsedilemeyeceğini, müvekkili şirketin taraflar arasında akdedilen sözleşme gereğince ödeme konusunda süresi bulunduğunu davacının muaccel olmayan miktar için haksız olarak icra takibi başlattığını; Müvekkili şirketin muaccel halde herhangi bir borcu olmadığından muacelliyet ve temerrüt gerçekleşmeyeceğinden ve müvekkili şirket bakımından icra inkar tazminatına hükmedilmesi için Kanunun aradığı şartlar oluşmadığından talebinin reddine karar verilmesini gerektiğini davacının haksız taleplerinin reddi ile işbu haksız davayı ikame eden davacı alacaklı aleyhinde İİK. md. 68/7 gereğince %20’den aşağı olmamak üzere tazminata hükmedilmesini talep ettiklerini belirterek davanın reddine, takibin iptali ile davacı tarafından alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla haksız olarak talep edilen icra inkar tazminatının reddine, davacının İİK. md. 67 uyarınca %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle; “Davacı—– — yapılan incelemede hazır bulunmamış ve —–delil, belge ve defterlerini ibraz etmediği, ticari defter ve kayıtlarının bulunduğu yer ile inceleme sırasında muhatap alınacak yetkili kişi bildiriminde de bulunmadığı görülmüştür. Davacı—- kanuni defterleri ve kayıtları incelenemediğinden bir görüş bildirilmemiştir. Ticari defterlerini sunmayan davacının karşı taraf alacağının varlığını kabul etmiş sayılacağı takdirinin — ait olduğu; Davalı —– ticari defterleri ve dayandığı belgeler ile yardımcı defterlerinin birbirini tamamlaması, teyid etmesi ve usulune uygun tutulmuş olması nedeniyle TTK. md. 85 ve HMK 222. madde gereğince sahibi lehine delil niteliğinde bulunduğu; Davalı ———- kayıtlarına göre; Davacı —- tarafından — tarileri arasında toplam — ödeme yapıldığı, dava dosyasında bulunan davalıya ödenen banka dekontları ile de uyumlu olduğu—- takip tarihi itibariyle davacının davalıdan toplam—- alacağı bulunduğu, takip tarihinden sonra davalının davacıya aralarındaki sözleşmenin feshi kapsamında iade ödemesi olarak — ödeme yaptığı; Davalı tarafın — tarihinde temerrüde düştüğü, İcra takip tarihinde borcun muaccel olduğu, — azilname ücreti toplamı olan —– davacının menfi zararları olduğu, yargılama giderleri kapsamında değerlendirilemeyeceği,” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra dosyası fiziken celp edilmiş, borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.
Dava dilekçesine ekli —tarihli—— incelenmesinde sözleşmenin taraflarının davacı ve davalı olduğu, iş bu sözleşmenin davalı tarafından sunulan tasarruf finansmanı hizmeti kapsamında serbest tasarruf planını seçen müşteri ——– davalı arasındaki hak ve yükümlülükleri belirlenmesi amacıyla düzenlendiği ve davacının tasarruf planlarına göre tasarruf finansmanına sahip olmalarını sağlayan davalının serbest tasarruf planına göre verilecek hizmetlerin esaslarını belirlemek için iş bu sözleşmenin akdedildiği anlaşılmıştır.
—— yevmiye sayılı davacı tarafça davalı lehine çekilen ihtarnamede — tarihli ihtiyaç ——– konulu — numaralı karşılıklı taraf olunan sözleşmenin haklı fesih bildirimi ile yapılan ödemelerin iadesinin talep edildiği, ihtarname sonrası tarafların—– olacağının kararlaştırıldığı anlaşılmıştır.
Getirtilen icra takip dosyası incelendiğinde —- talebin olduğu, iş bu açılan itirazın iptali davasında ise alacak beldeli —-olarak belirlendiği, davacı vekilinin öninceleme duruşmasındaki beyanlarından davalı şirketin dava açıldıktan sonra takibe konu alacağın—-davacı yana ödediğinin anlaşıldığı, bu hususta taraflar arasında ihtilafın bulunmadığı, hal böyle olunca asıl alacağın — karar verilmesine yer olmadığına hükmetmek gerektiği, bakiye vekaletname ücreti ——– yargılama yapılarak sonuca gidilmesi gerektiği anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK’nın 331. maddesinde; “Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder.” şeklinde hüküm tesis edildiği görülmüştür. Yargılama giderleri yönünden ise HMK 331/1 maddesi gereğince yapılan değerlendirmede, davacının davanın açıldığı tarih itibariyle dava açmakta haklı olduğu, zira davalı şirketin dava açıldıktan sonra davacının asıl alacağından —– ödediği ve bu hususta mahkemeye yazılı beyanda bulunduğu anlaşılmış olup,—-sayılı ilamı nazara alınarak dava değerinin —-için yargılama gideri ve vekalet ücretinden davalının sorumlu olduğuna karar verilmiştir.
Davacının davalıdan alacaklı bulunup bulunmadığı; alacaklı ise alacak miktarının ne olduğu, bu alacağını davalıdan tahsil etmeye hakkının bulunup bulunmadığı, davalının—- esas sayılı icra takibine itirazının yerinde olup olmadığı, taraflar arasında imzalanan —tarihli serbest tasarruf planı sözleşmesi kapsamında davalının üzerine düşen edimi —- itibariyle yerine getirip getirmediği noktalarında bilirkişi heyetinden rapor istenilmiştir.— tarihli bilirkişi heyet raporunda; ” Davalı—— kayıtlarına göre; Davacı — tarafından — tarileri arasında toplam —- ödeme yapıldığı— dava dosyasında bulunan davalıya ödenen banka dekontları ile de uyumlu olduğu, —- takip tarihi itibariyle davacının davalıdan toplam —- alacağı bulunduğu,—– takip tarihinden sonra davalının davacıya aralarındaki sözleşmenin feshi kapsamında iade ödemesi olarak — ödeme yaptığı,—- vekaletname ücreti, — davacının menfi zararları olduğu, yargılama giderleri kapsamında değerlendirilemeyeceği…” yönünde değerlendirmeler de bulunulduğu görülmüştür. Sonuç olarak hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda ve taraflar arasında düzenlenen — tarihli “İPTAL DİLEKÇESİ” başlıklı protokol içeriğinden davacının vekaletname ücreti — İhtarname ücreti— olmak üzere toplam — alacağı olduğunun anlaşılması hep bir arada değerlendirilerek —- üzerinden takibin devamına karar vermek gerekmiştir.
Alacağın likit olması konusunu ——kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.
İİK 67/2 maddesinde “Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.” denilmektedir. Borçlunun icra inkar tazminatı ile mahkumiyeti açısından itirazın kötü niyetli olması şartı aranmayıp geçerli bir takibin ve itirazın bulunması, takip konusu alacağın belirlenebilir (likid) alacak olması ve davalının itirazında haksız olması gerekmektedir.
“İcra – inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötü niyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir———
Sonuç olarak bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek, alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir. “İPTAL DİLEKÇESİ” başlıklı protokol kapsamında — vekaletname ücreti —— olacağının kararlaştırıldığı nazara alındığında alacağın protokol kapsamına bağlı alacak olmasına rağmen davalının ödeme emrine itiraz etmesi ve davacının alacağını iş bu davada ispat etmesi karşısında asıl alacak üzerinden yüzde 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜNE;
1-Davalı tarafından— takip dosyasına yapmış olduğu itirazların —- bakımından iptali ile takibin bu miktar üzerinden DEVAMINA, fazlaya ilişkin talebin reddine,
—Asıl alacağa ilişkin davanın konusuz kalması nedeniyle ESAS HAKKINDA KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3—– asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
4-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 13.742,69 TL karar ve ilam harcının, dava açılırken peşin olarak alınan 2.299,27 TL harçtan mahsubu ile bakiye 11.443,42‬ TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 22.532,69 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan ——- olmak üzere toplam —- yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Arabuluculuk ücreti 1.360,00 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
9-Davacı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde ———- Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.31/03/2022