Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/388 E. 2022/629 K. 19.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/388
KARAR NO : 2022/629

DAVA : Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
DAVA TARİHİ : 21/06/2021
KARAR TARİHİ : 19/10/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Genel Kurul Kararının İptali İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerin murisi —–şirketler topluluğunun hakim ortağı davalı —- ve tüm bağlı şirketlerde pay sahibi olduğu, vefatı üzerine—— ait hisselerin veraset ilamı uyarınca mirasçılarına kaldığı, —– hisse sahipliği açısından —- firmalara hakim olduğu, şirketlerin esas olarak aynı kişiler tarafından yönetildiği, 23.03.2021 tarihinde —- ile bağlı şirketlerin genel kurullarının yapıldığı, davalı —–ortaklarından —— hisselerinin kanunen temsil etmemesi gereken kişi tarafından temsil edildiği, —— Sayılı kararı ile —–vasi olarak tayin edildiği,—– hissedar olduğu hem de —–yaklaşık %30 hissesini temsil ettiği, aynı zamanda ——ile birlikte vakfın mütevelli heyetinde olduğu, vakfın şirketteki %51 hissesini temsil yetkisini elinde bulundurduğu, vasi—– kısıtlı aynı şirkette hissedar olduğundan aralarındaki menfaat çatışması nedeniyle Medeni Kanunun 426/2 maddesi gereğince kısıtlaya şirketler ve vakıftaki hisseleri temsil etmek üzere kayyım atanması gerektiği, vasinin kısıtlıyı temsil etmemesi gerektiği, bu nedenle davalı şirketin genel kurullarında alınan tüm kararların yoklukla malul olduğunun kabulü gerektiği, davalı —– hissedarlarından —— mirasçılarının davalı şirketlerin genel kurullarına usulüne uygun olarak davet edilmediği, oy kullanma, bilgi alma haklarının engellendiğini; —– varislerini küçük ortakların topluluğun en büyük şirketi olan—— genel kurul toplantılarına katılmalarını engellemek için hisse devirlerini hukuka aykırı olarak yapmadıkları, aynı şekilde —–mirasçı ortakların genel kurullara katılmalarının engellendiği değilse de bu iki şirket toplantılarına TTK 377.maddesine uygun olarak kimi çağırdıklarını kanıtlamak zorunda olduklarını;—– hakim şirkette —— hisse sahibi olarak yetkisi olmadığı halde—— ——temsil ettiği, vakfı temsil yetkisini de elinde bulundurarak neredeyse tek başına genel kurul kararı almak suretiyle şirketlerdeki hakimiyetini diğer küçük ortaklar aleyhine kullandığı, şirketlerin yaptığı işlerin nasıl yöneltildiği konusunun küçük ortaklar tarafından bilinmesinin engellendiği, miras paylaşımının—–sayılı dosyasında 03.02.2015 tarihinde bitmesine karşın 2020 faaliyet raporunda —— varislerine devire ilişkin sürecin tamamlanmamasından bahsedildiği, iki şirketteki hissenin veraset ilamına göre ortaklık kaydının yapılmamasının, genel kurula çağrılmamasının hukuka ve iyi niyet kurallarına uygun olmadığı, yukarıda yer verilen nedenlerle —- 23.03.2021 tarihli genel kurullarında alınan kararların TTK 445. maddesi uyarınca iptalini, 391. Maddesi uyarınca yok hükmünde olduğuna karar verilmesini talep ettiklerini; —— 2020 yılı faaliyet raporunda —— üyelerine 2.251.964 TL tutarlı mali hak sağlandığı, —– ait 2020 yılı bağımsız denetim raporunun 31. sayfasında ——olarak yönetim kurulu üyelerine sağlanan mali hakların 24.154.450,00 TL olarak yer aldığı, bunun 13.860.586,00 TL’lik kısmının ikramiyeden oluştuğunun belirtildiği, bu tutarın 2019 yılında 17.442.264 TL olarak belirtildiği, ——2020 yılı faaliyet raporunun 40. sayfasında yönetim kurulu üyelerine sağlanan faydanın 14.672.861 TL olduğu, bunun 11.608.622 TL’lik kısmının primden oluştuğu, ilgili rakamın 2019 yılında 11.220.987 TL olarak yer aldığı, yapılan toplam 24.154.450 TL’nin 2.251.964 TL’sinin—— 14.672.861 TL’sinin ——-tarafından gerçekleştirdiği, iki rakam toplamının 16.924.825 TL olduğu, arada 7.229.625 TL’lik fark bulunduğu, buna ilişkin bir genel kurul kararının bulunmadığı, faaliyet raporunda ödemelerin yer aldığını ancak hangi karara göre ad altında yapıldığının belirtilmediğini; TTK 394. maddeye göre yönetim kurulunun alacağı ücret, prim, ikramiye vb. ödemelerin genel kurul tarafından önceden belirlenme şartına bağlandığı, madde hükmü ile bu şekilde yönetim kurullarının kendi keyfiyetleriyle alacakları tutarların oldu bittiye getirilmesinin yolunun kapatıldığı, buna karşın genel kurul tarafından belirlenenin dışında ödeme yapıldığını;—— 2020 yılı faaliyet raporunda yönetim kurulu üyelerine toplamda 6.130.525 TL mali hak sağlandığının belirtildiği, şirketin 2020 ve 2021 yıllarında yapılan genel kurul toplantılarında yönetim kuruluna yapılacak ödeme maddesinin bulunmadığı, genel kurul gündemine alınmadan——-üyelerine yapılan ödemelerin 6.130.525 TL’sinin ——-1.099.100 TL’sinin diğer şirketlerden ödendiği, şirketlerin ana sözleşmelerinde yönetim kurulunun alacağı ücretler ve diğer ödemelerin düzenlenmediği, dolayısıyla ilgili ödemelerin genel kurul tarafından belirlenmesinin gerektiği,——- kurulunda 2021 yılı için belirlenen tutarın başkan için net 35.000 TL, üyeler için net 15.000 TL olduğu, oysaki faaliyet raporunda yer alan rakamın bunun çok üzerinde olduğunu; 2021 yılı için belirlenen rakamın aylık toplam brütünün 100.000 TL, yıllık 1.200.000 TL yaptığı, buna karşın raporda yer alan rakamın 2.251.964 TL olduğu, faaliyet raporunda ödemelerin yer aldığını ancak hangi karara göre, hangi ad altında ne kadar ödeme yapıldığının belirtilmediği, yapılan ödemelerin genel kurulun bilgisine sunulmadığı, tutarların genel kurulda okunmadan oldu bitti ile geçiştirildiğini; her ne kadar genel kurul mali tabloları ve faaliyet raporunu kabul etmiş olsa da yönetim kuruluna ödenen ücreti prim, ikramiye gibi tutarların genel kurul tarafından önceden belirlenme şartına bağlandığı, bu konuda yönetim kurulunun keyfiyetle hareket ettiği, gerek faaliyet raporunda gerekse finansal tablolarda ödemelerin genel kurul kararlarına, kararların ve rakamların kanuna uygunluğuna ilişkin açıklama yapılmadığı, —— genel kurullarında TTK’nın 394. maddesine aykırı davranış nedeniyle şerh konulduğu, anılan nedenlerle şirketlerin genel kurul kararlarının yoklukla malul olduğunun tespitini, —– mirasçılarının ortaklık haklarının kullanılmasının engellenmesi nedeniyle ——firmalarının 23.03.2021 tarihli genel kurul toplantılarında alınan tüm kararların kısıtlının aralarında menfaat çatışması olan vasisi tarafından temsil edilmesi nedeniyle yoklukla malul olduğunun tespitini, —— mirasçılarının genel kurullarda TTK 391. 432-477 maddeleri uyarınca usulüne uygun temsil olanağı sağlanmadığından——- firmalarının 23.03.2021 tarihli genel kurul toplantılarında alınan tüm kararların TTK 391, 445-446 md. uyarınca yoklukla malul olduğunun tespiti ve iptalini, taleplerin kabul edilmemesi halinde yönetim kurulunun ibrasına ve yönetim kurulu üyelerine ücret, maaş, huzur hakkı gibi adlar altında ödeme yapılmasına ilişkin kararın TTK 445-446 maddeleri uyarınca iptalini, bağlı şirket olan —— genel kurulunda alınan kararlar için ayrı dava açılacağından huzurdaki davaya konu edilmediğini beyan ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 23.03.2021 günü yapılan ——genel kurul toplantısına davacılardan—— asaleten, diğer davacıları temsilen vekil olarak yetkilendirdikleri ——- vekaleten katıldığı, davacıların şirket karının tamamının dağıtılması yönündeki taleplerinin oy çokluğu ile reddedildiği ancak 2020 yılı karında yasal kesintiler düşüldükten sonra kalan 100.000.000 TL’nin ortaklara hisseleri oranında dağıtılmasına oy birliği ile karar verildiği, yönetim kurulu faaliyet raporu, bilanço ve kar zarar hesaplarının oy birliği ile kabul edildiği, denetim raporunun oy birliği ile kabul edildiği, yönetim kurulunun —– payın olumlu oyları ile ibraz edilmesine karşın davacıların ——olumsuz menfi oy kullandığını; şirket bilanço kar zarar hesaplarının oy birliği ile onaylanmasının yönetim kurulunun ibrazı sonucunu doğurduğu, davacıların bu konuda kötü niyetli olduklarını, TTK 394. maddesi doğrultusunda yönetim kuruluna huzur hakkı ödendiği, huzur hakkının ödenmesi ile ilgili gündem maddesinin bir sonraki maddede yer aldığı ve bu konuda oy çokluğu ile karar verildiği, —– Sayılı kararı ile kısıtlandığı,—– kendisine vasi olarak atandığı, —— vakfını kuranların vakıf senedine koydukları bir hükümle —–ömür boyu vakıf başkanlığı görevini verdiklerini, davacılar ile —— arasında——Mahkemesinde edinilmiş malların paylaşılması konusunda yargılamanın devam ettiği, davacıların asılsız ithamlarda bulunarak kısıtlıyı ve vasiyi zor duruma düşürmek için huzurdaki davayı açtığını, vasi——TMK’nın 448. maddesi gereğince genel kurulda kısıtlıyı temsil ettiği, davacıların genel kurulda bu konuda itirazının olmadığı, davacıların şirket yöneticileri ile şirketleri yıpratmaya yönelik bir davranış içine girerek kötü niyetle hareket ettiklerini beyan ederek davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava genel kurul kararlarının yok hükmünde sayılması, butlanına karar verilmesi olmadığı taktirde alınan kararların iptaline karar verilmesi istemine ilişkindir. Genel Kurul iptali istemine ilişkin davalarda davalı sıfatı iptali istenen Genel Kurulu icra eden davalı şirket tüzel kişiliğine ait olduğundan ve davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmadığından, her bir şirket farklı tarihte genel kurul icra ettiğinden her bir davalı şirket tüzel kişiliği yönünden davaların tefrikine karar verilmiştir. İş bu dosyada davacılar ile davalı —— arasındaki ihtilaf incelenecektir.6102 sayılı TTK’nın 445. Maddesi ” 446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler. ” hükmüne haizdir.
Davalılardan ——-isimli şirketlerin adreslerinin mahkememiz yetki alınında olmadığı anlaşılmakla, bu şirketler yönünden yetkisizlik kararı verilmiştir.Mahkememizce taraf delilleri toplanmış dosya alanında uzman bilirkişilere tevdii edilmiştir. Bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen 01/07/2022 günlü bilirkişi heyeti raporunda “—– Davalı —– 2020 yılına ait yasal defterlerin Vergi Usul Kanunun 183-184-185 maddeleri ve 6102 Sayılı TTK’nın 64. maddesinde belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tutulduğu, kayıtların usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği, Vergi Usul Kanunu 223-224-225 maddeleri ile TTK’nın ilgili hükümlerine uygun olarak—— ile noter açılış tasdiklerinin süresi içerisinde alındığı ve dolayısıyla ticari defterlerin delil niteliğine haiz olduğu anlaşıldığı, usulüne uygun tutulan davalı pay defterinde davacılara ait hisse paylarının 71.72.73.74.75. sayfalarda kayıt edildiği, davalı —–2021 Mart ayında gerçekleştirilen genel kurul toplantısına hazirun cetveline göre —–vekaleten —— katıldığı,——-gerek davalı gerekse diğer —— firmalarda üst düzey yönetici olarak görev aldığı, —– Sayılı kararı ile kısıtlandığı ve —–vasi olarak atandığı, —–vekaleten temsil ettiği, aynı zamanda —— mütevelli heyetinde ömürboyu başkan vekili olarak göre üstlendiği, Genel Kurul toplantısında ——- yöneticilerine aylık toplamda net 65.000,00 TL, yıllık toplamda net 780.000,00 TL huzur hakkı ödemesinin yapılacağının kararlaştırıldığı, üst yöneticilere 2020 yılında net 640.000,00 TL huzur hakkı ödendiği, net 349.244,20 TL ücret, 1.623.859,71 TL prim ödendiği, mahkeme nezdinde görülmekte olan —— Sayılı dosyalarda —— firmaların genel kurullarında üst yönetime yıllık toplamda net 1.582.048,00 TL mali hak sağlanacağının kararlaştırıldığı, —— 2020 yılına ait tüm —- firma mali tablolarını kapsayan konsolide Bağımsız Denetim Raporunda yönetim kurulu üyelerine sağlanan toplam mali hak tutarının brüt toplamının 24.154.450,00 TL olarak belirtildiği, 2020 yılında tüm firma üst düzey yöneticilerine sağlanan fiilen ödenen mali hak brüt toplamının 20.700.373,75 TL olarak gerçekleştiği, buna göre davacıların şirketlerin 2020 yılına ait genel kurullarında karar alınmadan —– firma üst yöneticilerine huzur hakkı dışında prim ve diğer mali hakların sağlandığı yönündeki iddiasının firma mali tablolarıyla teyit edildiği—– Sayılı ilamında ve ——ve 16.02.2022 tarihli kararında yer alan değerlendirmelere ilişkin takdirin mahkemenin olduğu, dosyanın bu aşamasında alınan kararların hükümsüzlüğü şartlarının oluşmadığı görüş ve kanaatinde olduklarını.” belirtmişlerdir. Sermaye şirketlerinde genel kurul kararlarının doğrudan veya dolaylı etkilerini gösterebilmeleri her şeyden önce hukuk kurallarına aykırı bulunmamalarına, hukuken mevcut ve geçerli olmalarına bağlıdır. Kararların mevcudiyet ve geçerlilik şartları, kanun koyucu tarafından şirketin, azınlığın, şirket alacaklılarının ve müstakbel pay sahiplerinin hak ve çıkarları ile kamu düzeninin diğer gerekleri göz önünde bulundurulmak suretiyle çeşitli kanun hükümleriyle tespit edilmiştir. Meydana gelişi veya içeriği bakımından bu hükümlere ve bunların ışığında düzenlenmiş olan şirket esas sözleşmesine aykırı bulunan kararlar hukuken hükümsüz olurlar. Genel kurul kararlarında bu hükümsüzlük, ihlâl edilen hukuk kuralının niteliğine göre iptal edilebilirlik, butlan veya yokluk olarak karşımıza çıkmaktadır. Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden iptal edilebilirlik —–şirketlere yönelik olarak somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’nın 381. (6102 sayılı TTK’nın 445.) maddesinde ayrıntılı olarak düzenlenmiştir. 6762 sayılı TTK’nın 381. (6102 sayılı TTK’nın 445.) maddesi gereğince kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açılabilecektir. İptal davasına konu bir genel kurul kararı, şekil veya içeriği bakımından sakat olsa bile iptaline dair hüküm kesinleşinceye kadar geçerli bir karar olarak kabul edilir. Süresinde ve usulüne uygun olarak açılan bir iptal davasında verilen iptal kararı kesinleşirse, bu karar geçmişe etkili olarak hüküm doğurur. Kararın alınmasından itibaren üç ay içinde dava açılmazsa veya açılan dava reddedilirse söz konusu aykırılık ve bu nedenle kararın iptal edilebilirliği artık ileri sürülemez. 6102 TTK’nın 447. maddesi ile genel kurul kararlarının butlanı açıkça düzenlenmiştir. Buna göre genel kurulun, özellikle; pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran; pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran; —— şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan kararları batıldır. 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde genel bir düzenleme yapılmamış, sadece örnek niteliğinde butlan sebepleri sayılmakla yetinilmiştir. Dolayısıyla 6102 sayılı TTK’nın 447. maddesinde sayılmayan durumlarda 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 27. maddesi uygulanacak; emredici hukuk kurallarına, ahlaka, kamu düzenine ve kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan genel kurul kararları da batıl sayılacaktır.Batıl bir hukukî işlem, unsurları itibariyle şeklen ve fiilen mevcut olmakla birlikte, konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hukukî hüküm ve sonuçları daha başlangıçtan itibaren kesin olarak hükümsüzdür. Bu kesin hükümsüzlük kural olarak düzeltilemez nitelikte olup hukukî yararı bulunan herkes tarafından bir süre ile sınırlı olmaksızın ileri sürülebilir. Mahkemeye sunulmuş olan olaylardan anlaşılmak koşuluyla hâkim tarafından res’en göz önünde tutulur.Genel kurul kararlarının hükümsüzlük hâllerinden olan yokluk, ne 6762 sayılı TTK’da ne de 6102 sayılı TTK’da düzenlenmemiştir. Yokluk yaptırımının kanunlarda düzenlenmemiş olması, yokluk yaptırımının hukukî işlem niteliğinde olan genel kurul kararları hakkında uygulanamayacağı anlamına gelmemektedir. Bir hukukî işlem, meydana gelişi bakımından emredici hukuk kurallarına aykırı ise o işlem yok hükmündedir. Meydana gelişe ilişkin olan emredici hukuk kuralları, hukukî işlemin unsurlarını oluşturan, onun mevcudiyet şartlarını belirleyen kurucu-şekli nitelikteki hükümlerdir. İçeriğe ilişkin emredici hukuk kurallarına aykırılık hâlinde butlan söz konusu olup hukukî işlem şeklen mevcut olmakla birlikte konusu ve içeriği bakımından amaçlanan hüküm ve sonuçları, daha başlangıçtan itibaren hiç kimseye karşı meydana gelmez.Kurucu-şekli nitelikteki emredici hukuk kurallara aykırılık hâlinde ise yokluk söz konusu olup kurucu unsurların veya kanuni şeklin eksikliği sebebiyle hukukî işlem şeklen meydana gelememektedir. Dolayısıyla butlanda hukukî işlemin meydana gelmesi için gerekli olan içerik unsurları vardır; fakat hukuk düzeni bu içerik bakımından amaçlanan sonuçların meydana gelmesini kesinlikle reddetmektedir. Yoklukta ise hukukî işlem için gerekli olan içerik şekli bakımdan dahi meydana gelmiş değildir—–
Görüldüğü üzere yokluk ve butlan arasında, sebepleri yönünden bir farklılık olmakla birlikte ayrıca bu iki kavrama bağlanan hukukî sonuçlar da, sınırlı da olsa, farklıdır. Bu farklardan birisi hukukî tahvil müessesesidir. Hukuken yok olan bir işleme hiçbir sonuç bağlanması mümkün değilken şeklen mevcut ancak batıl olan hukukî işleme hukukî tahvil yoluyla bir hukukî sonuç bağlanması mümkündür. Yokluk ile butlan arasındaki en önemli fark ise TMK’nin 2. maddesi gereğince hakkın kötüye kullanılması yasağı bağlamında ortaya çıkar. Butlan durumunda şekli anlamda bir genel kurul kararı mevcut olduğundan bu kararı ve butlan sebeplerini bilen bir kişinin aradan uzun bir süre geçtikten sonra dava veya itiraz yoluyla genel kurul kararının butlanına dayanması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olabilir. Hâkim butlanın ileri sürülmesinin dürüstlük kuralına aykırı veya hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup olmadığını her olayda re’sen ve ahval ve şartların heyeti umumiyesini göz önünde tutarak serbestçe takdir edecektir —–Oysa yokluk durumunda, ortada şekli bakımdan dahi bir genel kurul kararı bulunmadığından bunun yokluğunun tespit edilmesinin istenmesi hiçbir şekilde hakkın kötüye kullanılması kapsamında değerlendirilemeyecektir —— Yokluğun bir hukukî işlemin kurucu unsurlarındaki eksikliği ifade etmesinden hareketle genel kurul kararlarının yokluğunun tespitine karar verilmesi için öncelikle kurucu unsurlarının neler olduğunun belirlenmesi gerekir. Genel kurul kararlarının kurucu unsurları “genel kurul” ve “karar”dır. Dolayısıyla bir genel kurul, kanunun öngördüğü kurucu-şekli emredici hükümlerine aykırı bir şekilde toplanmış veya kanunun öngördüğü kurucu-şekli emredici hükümlerine aykırı bir şekilde karar almışsa, alınan bu karar yoklukla maluldür. Örneğin usulüne uygun çağrı yapılmadan toplanan genel kurullarda alınan kararlar, toplantı ve karar nisaplarına riayet edilmeksizin alınan kararlar, Bakanlık temsilcisinin bulunması gerektiği hâllerde temsilci olmaksızın gerçekleştirilen toplantılarda alınan kararlar, hakkında hiç oylama yapılmadığı hâlde yapılmış gibi gösterilen kararlar kurucu-şekli unsurları eksik olduğundan yoklukla malul kararlardır—–
Davacıların davalı şirketin icra ettiği 23.03.2021 tarihli genel kuruluna iştirak ettikleri, genel kurulda alınan—ve— nolu kararların oy çokluğu ile alındığı, diğer maddelerin oy birliği ile kabul edildiği görülmüştür. Genel kurulda oylana——numaralı ibra kararında davacıların—– ortak sıfatıyla TTK.394. Maddesine aykırı davrandığından yönetim kurulunu ibra etmiyoruz ” şeklinde şerh düştükleri, —–numaralı huzur hakkı dağıtılmasına dair gündem maddesinde ise davacıların olumsuz oy kullandıkları ancak usul ve yasaya uygun bir muhalefet şerhi konulmadığı görülmüştür.Davacılar vasi ve kısıtlının —– hissedar olduklarını, aralarında menfaat çatışması bulunduğunu, kayyım atanması gerektiğini, bu hususta dava açtıklarını, henüz derdest olduğunu, genel kurulda yetkisiz temsil durumunun söz konusu olduğunu belirterek kararların yok hükmünde olduğunu ileri sürmüş davalı ise Genel kurulda vasinin kısıtlıyı temsil ettiğini, davacıların bu hususa bir itirazı olmadığını, kötü niyetli şekilde bu davayı açtıklarını, Bu hususta muhalefet şerhi de koymadıklarını ileri sürmüştür.
6102 sayılı TTK’nın iptal davası açabilecek kişiler başlıklı 446. Maddesi ” (1) a) Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten,
b) Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri,
c) Yönetim kurulu,
d) Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa yönetim kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.” hükmüne haizdir.
6102 sayılı TTK’nın butlan başlıklı 447. Maddesi ” (1) Genel kurulun, özellikle; a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilemez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran,
b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran,
c) —— şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan, kararları batıldır. ” hükmüne haizdir.
Davacı yan pay sahibi kısıtlı ile vasi arasında menfaat çatışması olduğunu bu nedenle alınan kararların yok hükmünde olduğunu ileri sürmektedir. Keza davacı yan bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde de —— Sayılı ilamına atıf yaparak temsil kayyımı atanmaksızın menfaat çatışması halinde yapılan hukuki işlemlerin kesin hükümsüz sayılmasına dair kararına atıf yapmıştır. Davacının atıf yaptığı karar genel kurul iptali istemine ilişkin şirketler hukukuna dair bir karar olmayıp reşit olmayan küçük adına işlem yapan yasal temsilcinin yaptığı işleme ilişkindir. 6102 sayılı TTK’nın yukarıda alıntılanan 446. Maddesi iptal davası açabilecek kişileri sayarken aynı zamanda iptal nedenlerini de belirtmiştir. Buna göre “. Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, genel kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların genel kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri.” genel kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullanmış olmaları bir yokluk veya butlan hali olarak değil bir iptal nedeni olarak sayılmıştır. Görüldüğü üzere Türk ticaret kanunu konuyu özel olarak düzenlemiş olup bu husus bir iptal nedeni olarak hükme bağlanmıştır. Genel kurulda alınan kararlar incelendiğinde denetime el verişli bulunan bilirkişi raporu da dikkate alındığında bir yokluk veya butlan hali bulunmadığı anlaşılmıştır.
Genel kurul toplantısında bizzat veya temsilci vasıtası ile hazır bulunan ve muhalefetini zapta yazdıran kimseler iptal davasını açabilirler. Ancak TTK 446. Maddesi hükmünde aranan muhalefetin görüşmeler sırasında ve oylama sonucuna ilişkin olarak yapılması gerekmektedir. Aynı şekilde oylama öncesi yapılan görüşmeler sırasında sonradan alınacak karara esas olması muhtemel bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi alınan karara muhalif olunduğu anlamı taşımaz. Dolayısı ile muhalefetin alınan karara karşı oylama sırasında yapılması gerekir. Bu ” karara peşinen muhalefet olmaz ” şeklinde açıklanabilir.——- Muhalefettin her gündem maddesi ile ilgili olarak o konunun görüşülmesinden ve karar alınmasından sonra belirtilmesi ve tutanağa yazdırılması gerekir. Daha ilgili madde görüşülmeye başlanmadan peşin olarak o öneriye yada alınacak bütün kararlara muhalif olduğunu açıklamak veya bu yönde önerge vermek muhalefetin tutanağa geçirilmesi koşulunu sağlamaz. —–Somut olaya gelecek olursak davacıların genel kurulda alınan——ve —— nolu kararlara olumsuz oy kullandıkları ve——– numaralı karara da usul ve yasaya uygun bir muhalefet şerhi sunmadıkları, diğer maddelerin ise oy birliği ile karara bağlandığı görülmüştür. Alınan——- numaralı karada denetime el verişli bilirkişi raporu gereği bir iptal nedeni bulunmadığı anlaşılmış——– numaralı madde yönünden ise davacıların usul ve yasaya uygun bir muhalefet şerhlerinin olmaması nedeni ile iptal isteminde bulunmalarının hukuken mümkün olmadığı takdir edilmiştir. Dava dışı —— kısıtlı adına vasi olarak atandığı sabittir. Yetkisiz temsilcilerin toplantıya katılımı ve oy kullanmaları halinde kararın iptali istenebilir. Temsilcinin kısıtlı adına oy kullanmasında usulsüzlük görülmemiştir. Vasinin/temsilcinin ileride değiştirilmesi durumunda da alınmış genel kurul kararları, sırf bu sebeple yok hükmünde olmayacaktır.Tüm dosya kapsamı ve yukarıda yapılan açıklamalar, atıf yapılan emsal yüksek mahkeme kararları ve doktrinsel görüşler nazara alındığında genel kurulda alınan kararlarda yokluk/butlan/iptal nedeni bulunmadığı bu nedenle davanın red edilmesi gerektiği kanaatine varılmış buna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-DAVANIN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu harcın peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 21,40 TL harcın davacılardan müştereklen ve müteselsilen tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı yanca yapılan bir yargılama gideri olmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara veya ahzu kabza yetkili vekillerine iadesine,
6-Davalı vekille temsil edildiğinden yürürlükte olan——vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselilen tahsili ile kendisini vekille temsil ettiren davalıya ödenmesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, —–Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davalı vekillerinin yüzüne karşı, davacılar vekilinin yokluğunda, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.