Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/355 E. 2022/85 K. 08.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMES GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/355 Esas
KARAR NO : 2022/85

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 08/06/2021
KARAR TARİHİ : 08/02/2022

Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasındaki anlaşma uyarınca, faturalara konu —- davalıya teslim edildiğini, faturalara itiraz edilmediğini, borcun ödenmemesi nedeniyle — dosyası ile icra takibi başlatıldığını ancak davalının borca kötü niyetle itiraz ettiğini, anılan nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamını, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkûm edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretini davalı tarafa yükletilmesini iddia ve talep etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu faturalara konu ürünlerin teslim edildiğinin ispat edilmesi gerektiğini ve faturaların tek başına ispat aracı olmadığını, cari hesap ilişkisine dayalı alacağın likit olmadığını, bu nedenle icra inkar talebinin yerinde olmadığını beyan ederek davanın reddini ve davacının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce dosya bilirkişiye tevdii edilerek rapor alınmıştır. 05/12/2021 tarihli bilirkişi raporu özetle, “Davacıya ait yasal defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, noter açılış-kapanış tasdiklerinin süresi içerisinde alındığı, dolayısıyla ticari defterlerin delil niteliğine haiz olduğunun anlaşıldığı, Sayın Mahkemenin —- tarihli duruşmasının — numaralı ara kararında taraflara ait ticari defterlerin —mahkeme salonunda ibraz edilmesi, yerinde inceleme talep ediliyorsa ticari defterlerin bulunduğu yer ile incelemede muhatap alınacak kişi — haftalık kesin süre içerisinde yazılı olarak beyan edilmesi yönünde karar kurulduğu, buna karşın davalının belirtilen gün ve saatte defterlerini mahkeme salonunda hazır bulundurmadığı ve ayrıca yerinde inceleme de talep etmediği görülmüştür. Dosyaya ibraz edilen cari hesap ekstresinden anlaşıldığı üzere, davacının davalı adına düzenlediği faturaların tamamının 5.000 TL sınırı altında kalmasından dolayı taraf—uyuşmazlığın çözümü noktasında etkili olamayacağının anlaşıldığı, davacının davalı adına düzenlediği faturalara konu bedellerin — ilişkin olduğu, irsaliyeli faturaların teslim alan kısımlarında herhangi bir —bilgisinin yer almadığı, –takip tarihi itibariyle davacı nezdinde davalının —-borçlu olarak göründüğü, işbu raporda yer verilen tespit ve değerlendirmeler neticesinde ilgili tutarın davacıya ödenip ödenmeyeceği ile ilgili nihai değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, takip ile birikmiş faiz talebinde bulunulmadığı” sonuç ve kanaatine varmıştır.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, açık hesap ilişkisine dayalı genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.
İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak,– alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının —- —– alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra dosyası fiziken celp edilmiş, borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak— Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır. Davacı taraf, bedeli ödenmeyen faturalara dayalı alacak talebinde bulunmaktadır. Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür. 6102 sayılı TTK’nın 21/2. maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”. TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır. Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. Davacının ticari defterlerinde yapılan incelemeye göre —takip tarihi itibariyle davalının –borçlu olduğu tespit edilmiştir.
Mahkememizce 22/10/2021 günü yapılması istenilen defter incelemesine davalı vekilinin hazır olduğu duruşma olan 1 nolu celsede karar verildiği, davalı vekilinin yüzüne inceleme gün ve saati ihtar edildiği, davalı şirketin ticari defterlerini dosyaya ibraz etmediği gibi dava dosyasına ticari defter ve kayıtlarının bulunduğu yer ile inceleme sırasında muhatap alınacak yetkili kişiyi bildirmediği, 6100 sayılı Hmk’nın 222/3. maddesinde, — tarihli resmi gazetede yayımlanan—- sayılı kanunla ticari defterlerin sunulmamasına ilişkin 23.madde ile değişiklik yapılmış ve ticari defterlerin davalı tarafından sunulmaması halinde davacının ticari defter kayıtlarının lehine delil olacağı belirtildiği, incelenen davacıya ait yasal defterlerin usulüne uygun olarak tutulduğu, noter açılış-kapanış tasdiklerinin süresi içerisinde alındığı, bu haliyle ticari defterlerin delil niteliğine haiz olduğu, böylece takip tarihi itibariyle davacının davalıdan— olduğunun tespit edildiği anlaşılmıştır.
Ticari defterlerin delil olması için gerekli şartlar HMK’nın 222/2 maddesinde “Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır. ” ifadesi ile sayılmıştır. Buna göre ticari defterlerin delil olması için;
a) Ticari bir dava olması,
b) Uyuşmazlık konusunun her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili bir işlemden kaynaklanması,
c) Ticari defterler kanuna uygun eksiksiz tutulmuş olması,
d) Ticari defterlerin açılış ve kapanış onaylarının yapılmış olması,
e) Uyuşmazlık konusu işle ilgili olarak defterlere geçirilen tüm kayıtların birbirini doğrulamış olması gerekir. 7251 sayılı kanunla yapılan değişiklik ile davalının ticari defterlerini sunmaması halinde davacı kayıtlarının davacı lehine (aleyhine kayıtların ise aleyhine) olacağı düzenlenmekle görüş ayrılıklarına temel teşkil eden kanunun ilk düzenlendiği zaman var olan eksiklik giderilmiştir. Nitekim burada unutulmaması gereken husus davacı ticari defterlerinin 6100 sayılı HMK’nın 222/2.maddesine uygun tutulmuş olmasıdır. Davacı ticari defterlerinin usulune uygun olmaması halinde davacı lehine delil teşkil etmeyecek ve 6100 sayılı HMK’nın 222/4.maddesi uyarınca aleyhine delil olacaktır. Nitekim defter inceleme ara kararı sonrasında mahkememize sunulan davacı ticari defterlerinin iddialarını doğrular nitelikte olduğu görülmekle faturanın ispat gücü ve ticari defterlerin ispat gücü göz önüne alınarak faturalara konu edimlerin davacı tarafından ifa edildiği kabul edilmiştir.
Alacağın likit olması konusun—– kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır. Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek, alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. —— kararına göre; “Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (—- hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20’si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Davada kabul edilen miktarın —— altında kalması nazara alınarak kesin olarak karar verilmiştir. —- karar sayılı ilamında benzer konuya ilişkin; ” … karar altına alınan miktarın yıllar itibariyle yeniden değerlendirme oranları nazara alındığında — yılı—- olan 5.880,00 TL’ nin altında kaldığı, dolayısıyla istinafa gelen davalı yönünden kabul edilen dava miktarı itibariyle mahkeme kararının tutar itibariyle kesin nitelikte olduğu anlaşıldığından tarafça yapılan istinaf başvurusunun bu sebeplerle reddinin gerekeceği, kanunun bahşetmediği bir hakkın ise mahkemece taraflara verilemeyeceği, dolayısıyla yerel mahkeme kararında istinaf yasa yolunun açık olduğunun bildirilmesinin taraflar lehine kazanılmış hak doğurmayacağı üzere davalı vekilinin istinaflarının esastan incelenemeyeceği anlaşılmıştır. ” şeklinde karar verildiği görülmüştür.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KABULÜNE; davalı tarafından——icra takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile takibin DEVAMINA,
2-Davalının itirazında haksız ve kötü niyetli olduğu anlaşıldığından kabul edilen asıl alacak olan 3.445,03 TL üzerinden % 20 oranında olmak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiliyle davacıya VERİLMESİNE,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 235,19 TL karar ve ilam harcının, dava açılırken peşin olarak alınan 59,30 TL harçtan mahsubu ile bakiye 175,89 TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
4-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan—— vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvuru harcı, 59,30 TL peşin harç ve 1.046,5‬0 TL ( Bilirkişi ücreti, — masrafı, —- –, Dosya ücreti) olmak üzere toplam 1.165,1‬0 TL olan yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
6—— davalıdan tahsili ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA,
7-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davalı tarafa İADESİNE,
8-Davacı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra davacıya İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, dava değeri kesinlik sınırının altında kalması nazara alınarak KESİN olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı