Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/286 E. 2022/200 K. 28.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/192 Esas
KARAR NO: 2022/178
DAVA: Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 24/06/2020
KARAR TARİHİ: 17/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkilin davalının—– ürünlerin yapım ve montaj işlerini ifa etme konusunda anlaştıklarını, ancak davalının yapılan tüm ihtar ve uyarılara rağmen, taahhütlerini tam ve zamanında yerine getirmediğini, bu nedenle dava dışı müteahhide — cezai şart ödendiğini, bu tutarın —— sıra numaralı fatura ile davalıya rücu edildiğini, faturanın davalıya bizzat teslim edildiğini, borcun ödenmemesi nedeniyle davalı aleyhinde icra takibi başlatıldığını fakat takibe itiraz edildiğini, anılan nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamını, davalının %20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; İddia konusu eksikliklerin yerine getirilmesine ilişkin ikame edilmiş bir ihtarname olmadığını, müvekkilinin temerrüde düşürülmemiş olduğunu gibi, bu eksik hususları talep eder bir ihtarname de taraflarına tebliğ edilmediğini, oysa ki bu tür davalarda eksik hususların giderilmesine yönelik tarafa bir süre verilmesi gerektiğini, dosyanın temerrüt aşamasına getirilmesinin bir usul hukuku gereği olduğunu, davanın somut delillerle ikame edilmediğinden hareketle hukuka aykırı iş bu davanın reddini talep etmiştir.
RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle; “Dava konusu imalatların miktar ve tutarı hususunda, taraflar arasında düzenlenmiş sözleşme, fiyat teklifi, proje, hakediş vb. bilgi ve belgelerin dosyaya ibrazı durumunda teknik değerlendirme yapılabileceği, dava konusu işe ilişkin çek ve faturalar cari hesaba dayalı olduğundan tarafların ticari defterlerinin incelenmesi hususunda takdirin —- ait olduğu, sözleşme hukuku konusunda uzman bilirkişinin heyete katılması hususunda takdirin Sayın Mahkemeye ait olduğu,” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
EK RAPOR: Bilirkişi ek raporunda özetle; “Davacının —– yıllarına ait yasal defterlerin Vergi Usul Kanunun 183-184-185 maddeleri ve 6102 Sayılı TTK’nın 64.maddesinde belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tutulduğu, kayıtların usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği, Vergi Usul Kanunu 223-224-225 maddeleri ile TTK’nın ilgili hükümlerine uygun olarak noter açılış tasdiklerinin süresi içerisinde alındığı ve dolayısıyla ticari defterlerin delil niteliğine haiz olduğu, Sayın Mahkemenin— tarihli duruşmasının 2 numaralı ara kararında taraf ticari defterlerinin —– Mahkeme salonunda ibraz edilmesi, tarafların yerinde inceleme talep etmesi halinde 2 haftalık kesin süre içerisinde ticari defterlerinin bulunduğu yer ile incelemede muhatap alınacak kişi iletişim bilgilerinin yazılı olarak beyan edilmesi yönünde karar kurulduğu, buna karşın davalının belirtilen gün ve saatte defterlerini ibraz etmediği ve ayrıca yerinde inceleme de talep etmediği, Davacının davalı adına —- tutarlı tazminat faturası düzenlendiği, faturanın teslim alan kısmında herhangi bir isim imza bilgisinin yer almadığı, faturanın davalıya teslim edildiğini gösterir tespite elverişli belgenin ibraz edilmediği, davacının bu fatura ile dava dışı müteahhide—–şart ödendiğini iddia ettiği, iddiaya istinaden ilgili müteahhide yapılan ödemenin banka dekontunun ibrazının istendiği, buna karşın taleple ilgili herhangi bir beyanda bulunulmadığı, Davacının davalıdan —-ödeme gerçekleştirdiği, davalıya avans mahiyetinde — nakit ve çek aracılığıyla ödeme yapıldığı, ayrıca davacının davalı adına –tutarlı cezai şart faturası düzenlediği ve böylece — takip tarihi itibariyle davacı nezdinde davalının — borçlu olarak göründüğü, Takip ile avans faizi üzerinden—- birikmiş faiz talep edildiği, muaccel bir borcun borçlusunun alacaklının ihtarıyla mütemerrit olduğu (TBK.m.117/1): bu yönde temerrüt ihtarına dosyaya rastlanılmadığından birikmiş faiz talebine, mevcut delil durumuna nazaran iştirak edilmediği; Dosya kapsamında dava konusu imalatların miktar ve tutarı hususunda, taraflar arasında düzenlenmiş sözleşme, fiyat teklifi, proje, hakediş vb. bilgi ve belge olmadığı için teknik değerlendirme yapılamadığı, Dosya kapsamında yazılı bir sözleşme olmaması sebebiyle işin kapsamı, süresi, fiyatlandırma gibi hususlarda bilgi sahibi olunamadığı, davanın tarafları arasında kararlaştırılan işin teslim süresi bilinemediğinden davacının dava dışı şirkete ödediği —- gecikme cezasının davalıdan mı kaynaklandığının tespit edilemediği, uyuşmazlık konusu işlerin yapılıp yapılmadığı ve kapsamına ilişkin olarak dosyada yer tanık beyanları konusundaki takdir yetkisinin —-ait olduğu, tarafımızca tespit edilmiş hesaplanmışsa da, — ait olmak üzere iş bu bilirkişi raporu tarafımızca düzenlenmiştir” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.
Davacı taraf cevap dilekçesinde özetle, davalının üstlenmiş olduğu alüminyüm ve cam korkuluk, —— üstlendiği ödemeleri almasına rağmen davacıya yapmayı üstlendiği işleri tam ve zamanında yerine getirmediği, bu nedenle asıl işverin müteahhidin davacı şirkete cezai bedel ödettirildiği, söz konusu cezai bedele sebep olan davalıya yansıtıldığı, faturayı bizzat teslim alan davalının cezai bedeli de ödemediği, tüm nedenlerden dolayı davacının davalı aleyhine takip başlattığı, davalının takibe haksız olarak itirazda bulunduğu ileri sürülerek işbu itirazın iptali davasını açtığı ileri sürülmüştür.
Davalı yan üzerine düşen edimi süresinde ve eksiksiz yerine getirdiğini savunmuştur.
İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir
Davalı şirketin taraflar arasında sözlü sözleşme kapsamında yapılan işlerin ayıplı olduğuna ve yapılan işlerin de süresinde yapılmadığına yönelik savlarının yerinde olup olmadığının araştırılması amacıyla keşif icra edilmiş heyet raporu aldırılmıştır.
Keşif sonrası oluşturulan —- tarihli heyet kök raporunda konu ile alakalı olarak; ”
…Yukarıda detayları yer verilen bilgilere göre davalı adına —– tutarlı tazminat faturası düzenlendiği, faturanın teslim alan kısmında herhangi bir isim imza bilgisinin yer almadığı görülmüştür. Bu nedenle faturanın davalıya teslim edildiğini gösterir tespite elverişli belgenin ibraz edilmesi istenmişse de, taleple ilgili herhangi bir belge beyan edilmemiştir…
Dosya kapsamında yapılan incelemede, davanın tarafları arasında akdedilen yazılı bir sözleşme bulunmadığı tespit edilmiştir. Taraflar arasındaki sözleşme eser sözleşmesi olduğundan yazılı olma zorunluluğu bulunmamaktadır. Davacı —davalının —— ifa etme konusunda anlaştıklarını, ancak davalının yapılan tüm ihtar ve uyarılara rağmen, taahhütlerini tam ve zamanında yerine getirmediğini iddia etmektedir. Yazılı bir sözleşme olmaması sebebiyle işin kapsamı, süresi, fiyatlandırma gibi hususlarda bilgi sahibi olunamamıştır. Bu çerçevede davanın tarafları arasında kararlaştırılan işin bitiş tarihi tespit edilemediğinden, davacının dava dışı şirkete ödediği —– gecikme tazminatının davalının işi geciktirmesinden mi yoksa başka bir sebepten mi kaynaklandığı belirlenememiştir.” şeklinde tespit ve değerlendirmelere yer verildiği görülmüştür.
Davacı vekilinin bilirkişi raporuna karşı itiraz dilekçesinde; ” ..davalının yükümlülüklerini tam ve zamanında yerine getirmemesi nedeniyle müvekkili davalıdan alacaklı konuma getirdiği son derece nettir.” şeklindeki iddiaları ile davalı şirketin ayıplı ifada bulunduğu ileri sürüldüğüne ve —– sayılı ilamında benzer olay hakkında; “davacının hak kazandığı iş bedelinin hesabında, eserin teslim tarihindeki mahalli piyasa rayiçlerine göre değerinin belirlenmesi gerekmekte iken salt asgari tarife bedelleri üzerinden değerlendirme yapılarak sonuca gidilmesi; yine işin ayıplı olup olmadığının çelişkiye mahal vermeksizin tespiti ile ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı değerlendirilmeksizin hüküm kurulması yerinde olmamıştır. Bu nedenle taraflar arasında yazılı bir sözleşme bulunmadığı göz önüne alınarak yeniden oluşturulacak bilirkişi heyeti vasıtasıyla; davacının yapmış olduğu işin teslim edilen yer ve zamandaki piyasa rayiçlerine göre hesaplatılması; yapılan işte eksik veya ayıp bulunup bulunmadığının daha önce alınan bilirkişi raporu ve emsal dosyalara sunulan bilirkişi raporları ile karşılaştırılarak çelişki yaratılmadan ortaya konulması, ayıp bulunuyorsa niteliğinin tespiti ile süresinde ayıp ihbarı bulunup bulunmadığının tartışılarak davacı tarafın talep edebileceği iş bedeline hükmedilmesi gerekmektedir.” şeklindeki açıklamalarının ışığı altında davacı tarafça ileri sürülen ayıp hususunda davalı tarafa yapılan ayıba yönelik ihbar bildirimine ilişkin bilgi ve belgelerin— haftalık kesin süre içerisinde mahkememize bildirilmesinin istenilmesine karar verilerek – nolu celsede ara karar kurulmuş olup akabinde dosya ek rapor hazırlanmak üzere kök raporu hazırlayan bilirkişi heyetine tevdii edilmiştir.—- tarihli bilirkişi raporunda ise konu hakkında; “
1. Davacının eserdeki ayıplara ilişkin olarak davalının sorumluluğuna gidebilmesi için TBK md. 474/f.1 hükmü gereği ayıp ihbarında bulunması gerektiği,
2. Dosya kapsamında ayıp ihbarına ilişkin herhangi bir belge bulunmadığı,
3. Ayıp ihbarında bulunulmaması sebebiyle davalının ayıptan sorumluluğuna gidilemeyeceği ” yönünde kanaat bildirildiği görülmüştür.
Benzer konuya ilişkin —-Dava, cari hesap ilişkisinden kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik icra takibine yapılan itirazın iptali istemidir. Mahkemece tacirler arasında ayıp ihbarının TTK’nın 18/3 maddesine göre yapılacağı, davalının süresi içerisinde ve usulüne uygun olarak ayıp ihbarında bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabülüne karar verilmiş ise de TTK m.18/3’deki tacirler arasındaki bildirim usulleri geçerlilik şartı değil ispat şartıdır. Kaldı ki ayıp ihbarı TTK 18. maddesinde sayılan işlemlerden değildir. Davalı tarafça —- tarihli —-ihbarında bulunulduğu ileri sürülmüş olup faksın davacı adresine ulaştığı davalı tarafından ispat edildiği takdirde faksla yapılan ayıp bildirimi ile ayıp ihbarının yapıldığının kabulü gerekir. Mahkemece bu konuda araştırma yapılarak dosyada bulunan faksın davacıya ait olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.” şeklindeki açıklamalarına istinaden davacı yanın ayıp ihbarı hususunda gerek cezai bedele ilişkin yansıtma faturası gerekse tanık olarak dinlettiği şahitlerin beyanları nazara alındığında davalı yana ayıp ihbarında bulunduğunu ispat edemediği, zira ayıp ihbarına esas teşkil edilen —- Maddesine göre işin zamanında teslim edilmemesi” açıklamalı,— tutarlı fatura incelendiğinde söz konusu faturanın teslim alan kişi imzası bulunmadığı gibi teslim alındığına dair bir belge mahkememize sunulmamıştır. Bu yönüyle diğer bilgi ve belgelerle desteklenmeyen tanık -beyanlarına itibar edilmemiştir.
Sözleşme konusu işin dava tarihi itibariyle tamamlanmış olduğu tarafların kabulünde olup, davacı, davalı tarafça eksik bırakılan bir kısım işlerin 3. şahıslara tamamlattırıldığını ve bir kısım işlerin de ayıplı olduğunu ileri sürmektedir.
Eser sözleşmesi imzalandıktan (davamıza konu işte yazılı sözleşme bulunmamaktadır) sonra yapılan işlerin yüklenici tarafından yapıldığı karine olarak kabul edilir, ancak bu karinenin aksi savunulup ispat edilebilir. Bu nedenle sözleşmenin feshedildiği veya işten el çekildiği kanıtlanmadığı sürece imalatın yüklenici tarafından yapıldığı kabul edilmelidir. Eseri 3. şahsa tamamlattırdığını ileri süren iş sahibinin yüklenicinin işi terkettiğini ve işin eksik bırakıldığını yasal delillerle kanıtlaması gerekir.—–
Somut olayda davalı bir kısım işlerin eksik bırakıldığını ve bu nedenle 3.şahsa tamamlattırıldığını ileri sürmüş ise de, bu hususta bir delil tespiti, ihtar veya başkaca delil sunmamış olmakla, bu savunmasını ispat edemediği kabul edilmiştir.
Somut olayda; davacı davalıdan olan alacağının tahsili amacıyla —– icra takip dosyası ile davalı aleyhine icra takibi başlattığı, davalının itirazı ile icra takibinin durmuş olduğu, davacı tarafın itirazın iptali talebiyle mahkememizde süresi içerisinde huzurdaki davayı ikame etmiş olduğu, yapılan yargılama sırasında davacı tarafın ticari defter ve kayıtlarının bilirkişi marifetiyle incelenmesinde ticari defterlerin açılış ve kapanış onaylarının usulüne uygun olarak yapıldığının anlaşıldığı, keşif neticesinde oluşturulan ön rapor, kök raporu ve ek raporlar bir arada değerlendirildiğinde davacının üzerine düşen ayıp ihbarını yerine getirdiğini usulünce ispatlayamadığı, davalı yanca bir kısım işlerin eksik bırakıldığını ve bu nedenle 3.şahsa tamamlattırıldığını ileri sürmüş ise de, bu hususta bir delil tespiti, ihtar veya başkaca delil sunmamış olmakla, bu savunmasını ispat edemediği kabul edilerek aşağıdaki şekilde davanın reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL maktu karar ve ilam harcının, peşin alınan 1.949,71 TL harçtan mahsubu ile bakiye 1.869,01‬ TL harcın davacıya İADESİNE,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiği için karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.ye göre tespit edilen 19.286,16 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
5-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana İADESİNE,
6-Arabuluculuk ücreti 1.320,00 TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde ——– Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 17/03/2022