Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/270 E. 2021/923 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2021/270 Esas
KARAR NO : 2021/923
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 27/04/2021
KARAR TARİHİ: 09/12/2021
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
DAVA: Davacı vekili — harç tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davalıya ait — yenilendiğini, davalı adına — kesildiğini, ancak davalı tarafından bu faturaların ödenmediğini, davalı aleyhine,— cari hesap alacağından kalan —bakiye cari hesap alacağı için—- sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin müvekkiline herhangi bir borcu olmadığını belirterek, alacağın tamamı ile tüm ferilerine itiraz ettiğini ve takibi durdurdurduğunu, davalının itirazlarının haksız ve hukuka aykırı olduğunu reddinin gerektiğini, — bakiye cari hesap alacağı üzerinden takip başlatılmış olsa da davalının —- tarihinde—- ödeme yaptığını, Ancak —- bakiye alacağının mevcut olduğunu, arabuluculuk görüşmeleri yapıldığını ancak bu arabuluculuk görüşmeleri de sonuçsuz kaldığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla itirazın iptali ile takibin devamına, davalı tarafın alacağın %20’sinden aşağı olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, ücreti vekalet ve yargılama giderlerinin davalı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin,—- ilişkilerini cari hesap üzerinden yürütüklerini, — çalışmalarına rağmen davacının vade gününü beklemediğini, müvekkili aleyhine—– dosyası ile haksız icra takibi başlattığını, haksız takibe itiraz ettiklerini, davacı ile yapılan cari hesap ödeme anlaşması uyarınca takip tarihinde muaccel olmuş bir borcu bulunmadığını, muaccel olmamış bir alacağın takip konusu yapılamayacağının açık olduğunu belirterek davanın reddine ve lehlerine %20’den az olmamak kaydı ile kötü niyet tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava,açık hesap ilişkisine dayalı —–sayılı ilamsız takibine yapılan itirazın iptali davasıdır.
Her ne kadar takip cari hesap alacağı adı altında başlatılsa da taraflar arasındaki ilişki açık hesap ilişkisidir
—–maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça —— cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye —– hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Taraflar arasındaki ilişkinin cari hesaba değil açık hesap ilişkisine dayalı olduğu anlaşılmış ve mahkememizce bu yönde yargılama sevk ve idare edilmiştir.
— tarihli ara karar ile dosyanın bir mali müşavir uzman bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve — tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.
Bilirkişi kök raporunda özetle; “ticari defter kayıtları ve diğer belgelerde de görüldüğü üzere taraflar arasında açık cari hesap şeklinde ticari bir ilişkinin olduğu; davacı—– defterleri ve dayandığı belgeler ile yardımcı defterlerinin birbirini tamamlaması, teyid etmesi ve usulune uygun tutulmuş olması nedeniyle HMK 222. madde gereğince sahipleri lehine delil niteliğinde olduğu; davacı —- birbirini teyit ettiği, kayıtlar arasında bir fark bulunmadığı, davacı —- alacaklı olduğu; sayın Mahkemenizin davacı lehine avans faizi hakettiğine hüküm vermesi halinde, davacı tarafın—- tarihine kadar—- — sonuç ve kanaatine varıldığı görülmüştür.
—— maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalardan kaynaklanan açık hesap ilişkisine dayalı alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.Taraflar arasında ticari ilişkinin varlığı konusunda bir ihtilaf bulunmadığından faturaların ,taraflar arasındaki varlığı sabit bir sözleşmesel ilişki çerçevesinde verildiği kabul edilmiştir.
Davalı tarafından faturaların vadesi gelmediği ve bu nedenle alacağın muaccel olmadığı yönünde yapılan itiraz açısından incelenmesi gereken husus alacağın ne zaman muaccel olacağı ve ticari defterlerin delil niteliğidir.Ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Her iki ticari defterlerde yer alan kayıtlar birbiri ile uyuşması halinde ticari defterler ,içeriğine göre delil vasfına sahip olabilecektir.Nitekim eldeki davaya konu uyuşmazlığa ilişkin incelenen ticari defterler göz önüne alındığında her iki tarafın ticari defterlerinin de biribiri ile uyumlu olduğu ve defter kayıtlarının davacı iddialarını tevsik edici nitelikte bulunduğu görülmüştür.Davalı tarafın faturaları kayıtları altına alması nedeniyle alacağın vadesinin gelmediği yönündeki savunmasına itibar edilmemiştir.Kaldı ki iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde kural olarak edimin ifası anında borç muaccel olur.Nitekim eldeki uyuşmazlığa konu fatura fırın makinesinin ısıtma ünitesinin yenilenmesine ilişkin olmakla davacının edim yükümü olan yenileme işlemi yapıldığında davalının para ödeme borcu muaccel olmaktadır.Taraflar arasında yazılı sözleşme olmadığından vadenin karinenin aksine belirlenemeyeceği ve faturalarda da aksine bir vade belirtilmediği görülmekle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Alacağın likit olması konusunu ——–Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek,alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
—– kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. ———“Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir —– olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçeler ışığında davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile; —- üzerinden iptaline, takibin kabul edilen asıl alacak miktarı olan —- takip talebindeki talep doğrultusunda yıllık %9 faiz işletilerek devamına,
2- Kabul edilen asıl alacak miktarı olan —- üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 521,54 TL harçtan, peşin yatırılan 67,21 TL harcın düşümü ile geri kalan 464,33 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan 67,21 TL peşin harç , 800,00 TL bilirkişi ücreti, 41,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 908,21 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre 5.100,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
7-1.320,00 TL Arabulucu ücretinin davalıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına,
Dair; Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 09/12/2021