Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/243 E. 2021/973 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/243 Esas
KARAR NO : 2021/973

DAVA : Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/11/2020
KARAR TARİHİ : 23/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekilinin 09/11/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacının davalıların ortağı ve yetkilisi olduğu dava dışı şirkette — başladığını, 04.06.2010 tarihinde yine davalıların ortağı olduğu—– tarihine kadar — şantiyelerinde çalıştığını, çalışma süresinin 7 yıl 3 ay 2 gün olduğunun, işten haksız yere çıkarılması karşısında — sayılı dosyasından açmış olduğu davada verilen 18.12.2019 tarihli hükümde davacının çalışmasının 31.08.2008-18.10.2015 tarihleri arasında olduğu kabul edilerek; kıdem ve ihbar tazminatlarına, yıllık izin ücreti alacağına, fazla mesai ücreti alacağına, hafta tatili alacağına, genel tatil ve dini bayram alacağı ve bu alacakların faizleriyle birlikte, toplam —- alacağının tahsil tarihindeki TL üzerinden tahsiline hükmedildiğini, dava dışı arabuluculuk görüşmesinin yapıldığını ancak bir anlaşma sağlanamadığını, arz edilen nedenler ile davacının ekonomik durumunun zayıflığı göz önünde bulundurularak, yasada belirlenmiş adli yardım şartlarının gerçekleştiği dikkate alınarak adli yardım talebinin kabulüne, dava dışı şirketin ortaklan olan davalıların, ortak oldukları şirketleri haksız menfaat temininde aracı olarak kullanmak sureti ile şirket yönetiminde gösterdikleri haksız fiil teşkil eden suiistimalleri dikkate alınarak; gerek şirket birleşmelerinde gerekse muvazaalı işlemlerle —arkasına saklanarak davacı işçiyi zarara uğrattıklarından— — sayılı dosyasından 18.12.2019 tarihinde davacı lehine hükmedilen ilamda ki işçilik alacaklarından —müştereken ve milteselsilen sorumlu tutulmasına, fazlaya ilişkin haklarımızın saklı kalması kaydıyla 2.500 USD alacağın 07.02.2020 tarihinden itibaren dövize işleyecek en yüksek faizi ile birlikte tahsil tarihindeki döviz kuru üzerinden Türk Lirası olarak davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil edilmesine, istikbalde verilecek olan mahkeme ilamının uygulanabilir olması için ve davacının da işçilik alacaklarına kavuşamamış bir işçi olduğu ve alacağın ilamlı olduğu göz önünde bulundurularak teminatsız olarak davalı .— adreslerindeki taşınmazlar üzerine ihtiyaten haciz konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davanın belirli bir alacak için açılmış bir dava olduğunu, Dava dışı şirketin— bir şirket olduğu iddiasının gerçeği yansıtmadığını, bu nedenle davanın öncelikle usulden reddine, açılan iş bu davanın haksız ve mesnetsiz olduğundan davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
CEVAP: Davalı … vekilinin cevap dilekçesinde özetle, Müvekkili aleyhine açılan davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, doğrudan müvekkili adına açılan bir dava bulunmadığını, Müvekkilinin davalı — tarihinde ortaklıktan ayrıldığını, davanın hukuka aykırı olarak belirsiz alacak davası olarak açıldığını, şirket borçlarından ortakların şahsen sorumlu olmadığını, müvekkilinin mal kaçırması veya şirket mal varlığını azaltmasının söz konusu olmadığını, bu nedenle davanın reddine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep ve beyan etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava konusu olay incelendiğinde dava konusu işçilik alacağına dair davalının —- ile davacı …– lehine — işçilik alacağına yönelik toplam —— karar verildiği, karar istinaden dava dışı—— tarihinde takibin kesinleştiği, ancak tüm takip uğraşlarına rağmen davalı şirkete ait araç ve taşınmaz dahil malvarlığı sorgusu sonucunda herhangi bir mal varlığına ulaşılamadığı, davalı şirket ortaklarının davacının işçilik alacaklarına kavuşmasını engellemeye çalıştığını, işbu davadaki davalılar ..—- dava dışı — arkasına saklanarak davacının kazanmış olduğu işçilik alacaklarına kavuşmasını engellediklerini öne sürerek —sayılı ilamındaki işçilik alacaklarından davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmasını talep ettiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilinin taleplerine bakıldığında davanın işçi alacaklarına kavuşmak amacıyla davacı işçinin çalıştığı şirketten alamadığı işçilik alacaklarının davalılar şirket ortaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğunu ileri sürdüğü davalılardan tahsilini amaçladığı anlaşılmıştır.
Davalı vekilleri cevap dilekçelerinde, duruşmalarda ve safahattaki savunmalarında davanın belirsiz dava olarak açılamayacağını, dava dilekçesinin neticeyi talep kısmında iki davalı hakkında müştereken ve müteselsilen talepte bulunulduğunu, davacının dava dışı şirkette çalıştığı dönemde her iki şirket yetkilisi de aynı oranda sorumlu olduğunu, davacının davalılardan talep ettiği alacak mahkeme ilamına davayı olarak 63.148,13 USD olduğunu, alacağı mahkeme kararı ile belirlenerek net olduğunu, belirsiz bir hususun bulunmadığını, davalıların söz konusu alacaktan sorumluluk oranının davanın miktarına etkisi olmayacağını ileri sürerek davanın usulden reddini talep etmişlerdir.
Taraflar arasındaki (usule ilişkin) hukuki ihtilafın—-Karar Sayılı ilamı ile davacı ..—-lehine 18/12/2019 tarihinde işçilik alacağına yönelik toplam — verilmesine rağmen tüzel kişiliğin perdesinin aralanması ilkeleri muvacehesinde davalılara yönelttiği davanın belirsiz alacak davası olarak görülüp görülmeyeceğine ilişkindir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesi “Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir. Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir…” hükmü ile belirsiz alacak davası düzenlenmiştir.
Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmamalı ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Açılacak davanın miktarı biliniyor yahut tespit edilebiliyorsa, böyle bir dava açılamaz. Çünkü, her davada arandığı gibi, burada da hukukî yarar aranacaktır, böyle bir durumda hukukî yararın bulunduğundan söz edilemez. Özellikle, kısmî davaya ilişkin yeni hükümler de dikkate alınıp birlikte değerlendirildiğinde, baştan tespiti mümkün olan hâllerde bu yola başvurulması kabul edilemez. Belirsiz alacak davası açılması hâlinde, alacaklı, tüm miktarı belirtmese dahi, davanın başında hukukî ilişkiyi somut olarak belirtmek ve tespit edebildiği ölçüde de asgarî miktarı göstermek durumundadır.
Maddenin ikinci fıkrasında, belirsiz alacak davası açılabilen durumlarda, miktar ya da değerin tespit edildiği anda, alacaklının iddianın genişletilmesi yasağından etkilenmeksizin talebini artırabileceği belirtilmiştir. Kural olarak, bir davada başlangıçta belirtilen miktar veya değerin artırılması, iddianın genişletilmesi yasağına tâbidir. Bunun amacı, davacının dava açarken hakkını kötüye kullanmaması, daha özenli davranması, yargılamayı gereksiz yere uzatmamasıdır. Oysa, baştan miktar veya değeri tam tespit edilemeyen bir alacak için, davacının böyle bir ihmal ya da kusurundan söz edilemez. Bu sebeple, belirsiz alacak davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Davacı, sınırlama ve yasağa tabi olmadan, sadece talepte bulunmak suretiyle yeni miktar üzerinden yargılamaya devam edilmesini isteyebilecektir. Şüphesiz, alacağın belirli hâle gelmesini müteakip ortaya çıkan yeni talep eksik belirtilmişse, bundan sonra yeni bir artırma isteği iddianın genişletilmesi yasağıyla karşılaşacaktır. Çünkü, bu hâlde belirsizlik değil, davacının kendi ihmalinden kaynaklanan bir durum söz konusudur. —
Açıklanan hukuki olgular ışığında somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde;
Dava, 09/11/2020 tarihinde açılmıştır. Belirsiz alacak davası, yukarıda belirtildiği üzere, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 107. maddesiyle kabul edilmiştir. Bu durumda eldeki davanın açıldığı tarihte Hukuk Muhakemeleri Kanunu yürürlükte olduğuna göre, belirsiz alacak davası ile ilgili hükümlerin uygulanması gerekir.
Talep sonucunun rakam olarak ifadesinin imkansızlığı, davacının tam olarak miktarını bilmediği ve bu bilgisizliğinin davalının sahasında bulunan vakıalardan kaynaklandığı durumlarda söz konusudur. “Hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilir” gerekçesi ile hukuk sistemimizde kabul edilmiş ve silahların eşitliği ilkesine aykırı olduğu da belirtilmiştir. Açılacak davanın değeri veya miktarı biliniyor yahut belirlenebiliyor ise, belirsiz alacak ve tespit davası açılamaz. Zira madde gereği bu durumda davacının hukuki yararı yoktur. (— Bu aşamada davacının duruşmalarda ileri sürdüğü şekli ile iki davalının kusurları (sorumlulukları) oranlarının belirsiz olmasından bahisle belirsiz dava açma haklarının bulunduğu yönündeki beyanlarına itibar edilmemiştir. Zira dava dilekçesinde davalıları talep ettiği alacak hususunda müştereken ve müteselsilen sorumlu kabul ederek talepte bulunmasına rağmen kusur (sorumluluk) oranlarının belirsiz olmasını ileri sürmesinin yerinde olmadığı değerlendirilmiştir.
Bu nedenle davaya konu davacının talebinin davalılara yönelik müşterek ve müteselsil sorumluluk muvacehesinde taleplerini ileri sürdüğü, davacının davalılardan talep ettiği alacak mahkeme ilamına davayı olarak —– olduğu, alacağını her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen talep ettiği, davalıların sorumluluk oranlarının bilinmemesinin belirsiz alacak davası açmak için yeterli sebep olmadığı anlaşıldığından bu noktada dava şartı noksanlığı bulunduğu, dava şartı hususunun davanın her safhasında değerlendirilip incelenmesi gereken bir durum olduğu, yapılan inceleme sonucunda davanın usulden reddine karar vermek gerektiği anlaşılmış olup, aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi madde 3/2 bendinde; ” Müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunur” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir
Benzer konuya ilişkin — karar sayılı ilamında” Buna göre, haklarında açılan davaların reddine karar verilen ve red sebepleri farklı olan davalılar —- maktu vekalet ücretinin ayrı ayrı davacıdan tahsili ile ayrı ayrı davalılara verilmesine karar verilmesi gerekirken yerel mahkemece tek vekalet ücretine hükmedilmesi hatalı olmuştur.” şeklinde gerekçelere yer verildiği görülmüştür. Sonuç olarak davalılara karşı açılan davada aynı sebep nedeniyle ret kararı verildiği hususu nazara alınarak tek vekalet ücreti takdir edilmiştir.
Vekalet ücreti ile harç hesaplaması — alınarak yapılmıştır.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının davasının “hukuki yarar yokluğu sebebiyle” dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL maktu karar ve ilam harcının, davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı taraf üzerinde BIRAKILMASINA,
4- Davalılar kendisini vekil ile temsil ettirdiği için karar tarihinde yürürlükte bulunan —–göre tespit edilen 5.100,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
5-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana İADESİNE,
6- Arabuluculuk ücreti — davacıdan alınarak hazineye irat kaydına,
Dair, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde istinaf kanun yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı.