Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/198 E. 2021/936 K. 15.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/198 Esas
KARAR NO : 2021/936

DAVA : Ticari Şirket (Limited şirket pay devrinin tespit ve tesciline ilişkin)
DAVA TARİHİ : 29/03/2021
KARAR TARİHİ : 15/12/2021

Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Limited şirket pay devrinin tespit ve tesciline ilişkin) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili …,—–numarası ile— adresinde kurulu davalı ….– — hissesi ile ortağı olduğunu, müvekkilinin hissesini — devrettiğini, ancak hisseleri devir alan— yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen müvekkilinin ————kayıtlarından gördüğünü ve devir alan — ihtarname ile pay devirlerini ilgili kurumlara bildirmesi için ihtarname gönderdiğini, müvekkilinin pay devri sözleşmesiyle devretmesi ve buna ilişkin ihtarname göndermesine rağmen devir işleminin üzerinden 6 yıl geçtiğini ve halen şirket ortağı olarak gözüktüğünü, bu nedenle müvekkilinin mağduriyet yaşadığını, müvekkili hakkında ceza dava dosyaları açıldığını, şirket ortağı sıfatı ile dolandırıcılık suçundan gözaltına alındığını, bu sebeplerle hakkında başka ceza dosyalarının da açılması kaygısı taşıdığını, daha fazla mağduriyet yaşamaması için bir an önce — kaydının silinmesi gerektiğini, bu nedenle anlatılan nedenlerden dolayı ve sunulan deliller doğrultusunda, müvekkili ….—pay devri sözleşmesi nedeniyle şirket ortaklığından çıkarılmasını, bu nedenle davanın kabulüne, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalıya usulüne uygun olarak tensip zaptı ve dava dilekçesi tebligat kanunun 35. maddesine göre tebliğ edilmiş olup, davalının davaya katılmadığı ve cevap dilekçesi de sunmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava limited ortaklık pay devrinin tespit, tescil ve ilanı istemine ilişkindir
Davacı vekili davasında özetle davacının şirketteki paylarını — devir ettiğini, ancak payı devir alan kişinin 1 yıl geçmesine rağmen bunu— bildirmediğini, bu hususta — yevmiye sayılı ihtarname gönderildiğini, pay devirlerini kurumlara bildirmesi hususunda ihtar edildiğini, aradan 6 yıl geçmesine rağmen ortak olarak gözüktüğünü, hakkında davalar açıldığını belirterek limited şirket hisse devir sözleşmesi nedeni ile davacının ortaklıkdan çıkmasına karar verilmesini talep etmiştir. Olayları anlatmak taraflara hukuki nitelendirme mahkemeye aittir. Davacının 09.07.2015 tarihli hisse devir sözleşmesi gereği limited şirketteki paylarını devir ettiğinin tespit ve tescilini talep ettiği anlaşılmaktadır.
Davalı şirketin — kayıtları celp edilerek incelenmiş şirketin — kurulduğu, bu kişilerin aynı zamanda şirketin idaresinden sorumlu müdür oldukları,— şirketteki hisselerini 10.06.2014 tarihinde davacı ..– devir ettiği, şirketin en son hissedar yapısının — ait olduğu, ayrılan ortakların müdürlük sıfatlarına da son verildiği, şirketin 09.09.2014 tarihli kararına göre—— davacı …—- şirket dışından — atandığı görülmüştür.
Davalı şirketin 34 maddeden müteşekkil esas sözleşmesi incelenmiş pay devirlerine ilişkin özel bir hüküm ihtiva etmediği görülmüştür.
6102 sayılı TTK 01.07.2012 Tarihine yürürlüğe girmiştir. Davacı hissesini bu tarihten sonra devrettiğinden yeni TTK hükümleri uygulanmalıdır.
——- sermaye payının geçiş hallerinin düzenlendiği 6102 sayılı TTK’nın 495. Maddesi ” (1) Esas sermaye payının devri ve devir borcunu doğuran işlemler yazılı şekilde yapılır ve tarafların imzaları noterce onanır. Ayrıca devir sözleşmesinde, ek ödeme ve yan edim yükümlülükleri; rekabet yasağı ağırlaştırılmış veya tüm ortakları kapsayacak biçimde genişletilmiş ise, bu husus, önerilmeye muhatap olma, önalım, geri alım ve alım hakları ile sözleşme cezasına ilişkin koşullara da belirtilir.
(2) Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur.
(3) Şirket sözleşmesinde başka türlü düzenlenmemişse, ortaklar genel kurulu sebep göstermeksizin onayı reddedebilir.
(4) Şirket sözleşmesiyle sermaye payının devri yasaklanabilir.
(5) Şirket sözleşmesi devri yasaklamış veya genel kurul onay vermeyi reddetmişse, ortağın haklı sebeple şirketten çıkma hakkı saklı kalır.
(6) Şirket sözleşmesinde ek ödeme veya yan edim yükümlülükleri öngörüldüğü takdirde, devralanın ödeme gücü şüpheli görüldüğü için ondan istenen teminat verilmemişse, genel kurul şirket sözleşmesinde hüküm bulunmasa bile, onayı reddedebilir.
(7) Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği takdirde onayı vermiş sayılır. ” hükmünü getirmiştir.
Konuya ilişkin eski tarihli bazı yargıtay kararlarına atıf yapılacaktır.—–. Sayılı ilamında “…Dava, — ortağı olmadığının tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, geçerli bir hisse devri sözleşmesinin bulunduğu, pay defterine işlenme koşulu aramanın yersiz olduğu ve bu nedenle pay defterine kaydedilmemesinin geçerliliğe etkisinin bulunmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak, dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 520. maddesine göre; limited şirket pay devrinin geçerli olabilmesi için noterde sözleşme yapılması, ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayesinin en az dörtte üçüne sahip olması ve şirket pay defterine kaydedilmesi gerekir. Bunlardan birinin gerçekleşmemesi halinde geçerli bir pay devrinden bahsetmek mümkün değildir. Somut olayda hisse devrinin pay defterine kayıt aşamasının gerçekleşip gerçekleşmediği hususunda bir netlik olmadığı gibi davacının bu koşulun gerçekleştiğini iddia ettiği, mahkemece de bu hususun davacının yükümlülüğünde olmadığından bahisle hisse devrinin pay defterine kaydına karar verildiği anlaşılmaktadir. Dosya kapsamında bulunan belgelerden pay defterine tescil şartının gerçekleşip gerçekleşmediği belirlenememektedir. Bu itibarla geçerli bir pay devrinin olduğunun kabulü için, pay defterine kayıt koşulunun yerine getirilmiş olup olmadığının araştırılması, pay defterine kayıt koşulunun yerine getirilmediğinin anlaşılması halinde davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile eksik incelemeye dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmeyip bozmayı gerektirmiştir. ” belirtmiştir. Bu yönde bir çok karar bulunmaktadır. Eski TTK açısından pay geçişi halleri bu şekilde düzenlenmiş olup bunlardan birinin gerçekleşmemesi halinde pay geçişinin geçersiz olduğu belirtilmekte idi. 6102 Sayılı TTK’da ise ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayesinin en az dörtte üçüne sahip olması ve şirket pay defterine kaydedilmesi koşulları aranmamıştır.
—- ilamında “…. 6102 sayılı TTK’nın 595. m. uyarınca limited şirketlerinin hisse devri için getirilen şekil şartı geçerlilik koşulu olduğundan ve bu düzenlemenin devri taahhüt eden ön akitler açısından da geçerlilik şartı olduğundan, yasanın aradığı geçerlilik şartına uyulmaması halinde sözleşme geçersiz olacağından, taraflar geçersiz olan anlaşmanın aynen ifasını talep edemeyeceği gibi yasanın öngördüğü şekil şartına uyulmadığından geçersiz sözleşmeye dayalı olarak her iki tarafın verdiği şeyleri geri alması mümkündür.” belirtmiştir.
—-. Sayılı ilamında “…Dava, — ortaklık hissesini devretmiş olduğundan bahisle devrin tescil ve ilanı talebine ilişkindir….— derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur….. TTK’nın 595/1. maddesi uyarınca, limited şirket hisse devrine dair sözleşmenin yazılı şekilde yapılması ve imzaların noterce onanması geçerlilik şartıdır. Somut olayda bu koşulun gerçekleştiği anlaşılmaktadır.
Aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur. Somut olayda, genel kurulun onayı bulunmamaktadır. Ancak Kanun, 6762 sayılı TTK’da olmayan yeni bir imkan getirmiştir. Yeni TTK’nın 595/son maddesi uyarınca, şirket genel kurulunun devre onay verilmesi talebi hakkında üç ay içinde olumlu veya olumsuz bir karar vermemesi halinde, devre onay vermiş sayılmasını hükme bağlamıştır.
Somut olayda, davacının TTK’nın 595/son maddesi uyarınca devre onay verilmesi konusunda, dava dışı şirkete ve şirket yetkilisine gönderdiği ihbarname ile hisse devrinin TTK’nın ilgili maddesi uyarınca onaylanmasını ihbar etmiş, ancak bu ihbarname davalı şirkete ve ayrıca şirket yetkilisine tebliğ edilmemiştir. Bu sebeple şirket genel kurulunun, devre onay verdiği konusunda alınmış bir karar bulunmadığı gibi, davalı şirketin devre onay vermiş sayılmasını gerektiren yasal koşulların da gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, ” belirtmiştir.
—….Mahkemece; davacı tarafından yapılan hisse devrinin davalı şirketin ortaklar kurulu tarafından onaylandığına ilişkin bir karara rastlanmadığı, davacı tarafından davalı şirkete keşide edilen ihtarnamenin tebliğ edilememiş olmakla davacının genel kurula başvuru koşulunu yerine getirmediği ve yasal koşullar gerçekleşmemesi nedeni ile açılan davanın reddine karar verilmiştir……TTK’nın 595/(2). maddesinde “Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemiş ise esas sermaye payının devri için ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur.”TTK’nın 595/(7). maddesinde “Başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği taktirde onayı vermiş sayılır” düzenlemeleri mevcuttur. — sayılı — Gazetesinde ilan edilen davalı şirketin ana sözleşmesinden, hisse devri için ortaklar genel kurulunun onayının şart koşulmadığına ilişkin herhangi bir hükmün mevcut olmadığı anlaşılmıştır. Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden davacının davalı şirketteki 500 adet hissesini davalı –noterden devrettiği, davacı tarafından yapılan hisse devrinin davalı şirketin ortaklar kurulu tarafından onaylandığına ilişkin bir karara rastlanmadığı, davalı şirketin ana sözleşmesinde hisse devri için ortaklar genel kurulunun onayının şart koşulmadığına ilişkin herhangi bir hükmün mevcut olmadığı, davacı tarafından davalılara noterden çıkartılan ihtarname ile hisse devrinin 3 gün içerisinde sicil gazetesinde ilanı ve ilgili kurumlara bildirilmesi, aksi takdirde yasal yollara başvurulacağının bildirildiği, ihtarnamenin davalı —tebliğ edildiği, davalı şirkete ise bildirilen adreste olmadığından bila tebliğ iade edildiği, TTK’nın 595/(2). maddesi uyarınca şirket payının devri için ortaklar genel kurulunun onayı şart koşulduğu, TTK’nın 595/(7). maddesi uyarınca da başvurudan itibaren üç ay içinde genel kurul reddetmediği taktirde onay vermiş sayılacağına ilişkin hükümlerin mevcut olduğu, davacı tarafından davalı şirkete çıkartılan ihtarnamenin tebliğ edilememiş olmakla davacının genel kurula başvuru koşulunu yerine getirmediği ve yasal koşullar gerçekleşmediği anlaşılmakla ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmemiştir.” belirtmiştir.
— Sayılı ilamında “…Davacı vekili istinaf dilekçesinde 6103 Sayılı yasanın 4. maddesi uyarınca ”(1) Eski hukuk yürürlükte iken gerçekleşmiş olup da Türk Ticaret Kanununun yürürlüğe girdiği tarihte henüz herhangi bir hak doğurmamış olaylara Türk Ticaret Kanunu hükümleri uygulanır.” hükmünün somut olayda da uygulanması gerektiği ve 01/07/2012 tarihinde yürürlüğe giren 6102 Sayılı TTK’nın 595. maddesinde pay devrinin şirket defterlerine işlenmesi için yapılan başvurudan itibaren 3 ay içerisinde genel kurul tarafından talebin reddedilmemesi halinde onay vermiş sayılacağına ilişkin hükmünün somut davada uygulanması gerektiğini ileri sürmüş ise de; pay devri davacının da belirttiği üzere şirket pay defterine işlenmediği için geçersizdir. Davacının şirket pay devrinin deftere işlenmesi ve —- tescil edilmesi için davalı şirkete gönderdiği —- yaklaşık 7 yıl sonra eldeki davayı 14/01/2016 tarihinde açmıştır.
Bu durumda, gerek pay devri, gerekse davacının ihtarnamesinin gönderildiği tarihten itibaren 3 ay içerisinde 6102 Sayılı TTK’nın yürürlüğe girmiş olması halinde davacının TTK’nın 595. maddesindeki düzenlemeden faydalanabileceği açıktır. Somut olayda ihtarnameden yaklaşık 7 yıl sonra eldeki davanın açılmış olması halinde artık 6103 Sayılı yasanın 4. maddesi adfıyla 6103 Sayılı yasanın 595. maddesinin uygulama yeri bulunmamaktadır. Pay devri geçersiz olduğundan davacının buna bağlı olarak menfi tespit davası da yerinde değildir.” belirtmiştir. 6102 sayılı kanunun 595. Maddesinde belirtildiği üzere Şirket sözleşmesinde aksi öngörülmemişse, esas sermaye payının devri için, ortaklar genel kurulunun onayı şarttır. Devir bu onayla geçerli olur.Bu maddede belirtilen koşullar geçerlilik koşuludur. Söz konusu genel kurul kararının varlığı tamamlanabilir dava şartı mahiyetinde değildir. Nitekim bir çok emsal yüksek mahkeme kararında devre onay veren genel kurul kararının mevcut olmaması durumunda söz konusu maddedeki koşulların geçerlilik koşulu olduğundan bahisle davaların red edildiği görülmüştür.
Yapılan incelemede dava tarihi itibarı ile davacının pay devrine ilişkin genel kurulda devre onay veren bir karar olmadığı anlaşılmıştır. Her ne kadar davacı yanca dava dilekçesinin — sözleşmesinde aksi ön görüldüğü için esas sermaye payının devri için genel kurulun onayına tabi olmadığı ileri sürülmüş ise de şirket esas sözleşmesi incelenmiş pay devri geçişine dair özel bir hüküm ihtiva etmediği görülmüştür. Davacı ve payını devrettiği kişi arasındaki devir sözleşmesinde ” devir aldığım şirket paylarını devredenin beyanı ve şirket sözleşmesini inceleyerek sermaye paylarının devralmasına ilişkin herhangi bir kısıtlama, izin, onaya tabi olmadığını, devredenin payların devri konusunda gereken her türlü işlemi tek başına ifaya yetkili olduğunu… ” şeklinde bir ibare var ise de davacı ve payı devir alan kişi arasındaki bu ibarenin şirkete karşı ileri sürülmesi mümkün değildir.— ve karma nitelikli bir ortaklıktır. Ortaklar arasında güven,iş birliği ve uyum oldukça önem arz etmektedir.Nitekim bu unsurların temelinden sarsılması halleri şartları oluştuğunda şirketin fesih nedeni olarak ileri sürülmektedir. Kanun koyucunun TTK’nın 595. Maddesinde getirdiği geçerlilik koşullarının ve özelikle devre ilişkin genel kurul kararını şart koşmasının amacı ortaklığa istem dışı 3. Kişilerin dahil olmasının önüne geçmektir. Somut olayda şirketin halı hazırda 2 ortağı bulunmaktadır. Bunlardan birisi davacı diğeri de — isimli kişidir. Diğer ortağın devirden haberi yoktur. Devir hususunda genel kurul kararının onayının şart koşulmasının amacı az ortaklı —– devir sözleşmesinin tarafı olmayan ortakların bu devirden haberdar olması ve genel kurulda bu hususta bir karar almalarıdır. Mahkememizce davacı yana — tarihli celsede devre onay verildiğine dair genel kurul kararı var ise ibraz etmek üzere kesin süre verilmiş, davacı yanca verilen kesin sürede herhangi bir genel kurul kararı ibraz edilememiştir. Davacı yan söz konusu ara karardan sonra —- ihtarnamesi ile davalı şirkete pay devrinin onaylanması hususunda ihtarname keşide edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 595/7. Maddesi ” başvurudan itibaren 3 ay içinde genel kurul red etmediği taktirde onayı vermiş sayılır” düzenlemesi mevcuttur. Her dava açıldığı tarihteki haklılık durumuna göre karara bağlanmaktadır. TTK’nın 595. Maddesindeki koşullar yukarıda atıf yapılan birçok kararda belirtildiği üzere geçerlilik koşuludur ve tamamlanabilir dava şartı mahiyetinde değildir. Dava tarihi itibarı ile devre onay veren bir genel kurul kararı yoktur. Davacının ,dava açıldıktan ve mahkememizce kurulan ara karardan sonra davalı şirkete söz konusu hususta başvuru yaptığı, ihtarnamenin şirketin — tarihinde tebliğ edildiği anlaşılmıştır.—— olmadığından TK 35’e göre tebliğ yapma yetkileri yoktur. Davacı yanın şirkete başvuru yaptığı yani ihtarnamenin şirkete tebliğ tarihi olan — itibaren 6102 sayılı TTK’nın 595/7. Maddesinde belirlenen 3 aylık süre bitimi olan– tespit ve tescilini talep etme hususu kendi ihtiyarındadır. Bu hususta iş bu karar kesinleştikten sonra dava açmak davacının ihtiyarındadır. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken maktu harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince bakiye gider/delil avansının talep halinde taraflara veya ahzu kabza yetkili vekillerine iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.