Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/175 E. 2023/760 K. 27.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/175
KARAR NO: 2023/760
DAVA: Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 18/03/2021
KARAR TARİHİ: 27/09/2023

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Satım Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin kullanımında olan ———- plakalı ——— marka ——- marka ve tipteki ———– km aracı davalı ———- “———- Mah, ——– Cd. No ——— D:———, ———-” adresindeki şubesinden 21.08.2020 tarihinde 684.091,55 TL bedel ile satın aldığı, ancak aracın arızalar vermesi üzerine ———- yetkili servislerinde işleme tabi olduğu, son servis kaydı ile araç arızasının giderilemez nitelikte olduğunun anlaşılması üzerine ———- Sulh Hukuk Mahkemesine başvurulduğu, ———- D. İş. sayılı dosyası ile aracın üretim kaynaklı ayıplı mal olarak değerlendirildiği, bunun üzerine davalılara ihtarname ile aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesi talebinin tebliğ edildiği ancak davalılarca araçta ayıp bulunmadığından bahisle taleplerinin reddedildiğini; aracın belli bir hız aralığında balans titreme yaptığı, bu titremenin araçtaki tüm koltuklardan hissedilir nitelikte olduğunu; aracın seyir esnasında can ve mal kaybına sebebiyet verecek ikaz ve konum ışıkları uyarıları verdiği, örneğin: araç seyir halinde iken aniden “fren lamba arıza” yazısı çıktığını ve fren ikaz ışıklarının yanmaması sebebiyle aracın fren yaptığının anlaşılamadığı, yine “arka konum lambaları arıza” – “geri vites lambası arıza” – “sağ sinyal lambası arıza” gibi çeşitli tarihlerde tekrarlanan araç kullanımını ciddi düzeyde etkiler arıza kaydı verdiği ve sürüş anında bu sistemleri devre dışı bıraktığı, dilekçe eklerinde farklı tarihlerde çekilmiş fotoğraf ve video görsellerini sunduklarını, bu kusurların sürekli olmayarak periyodik aralıklarla oluştuğu her üç kullanım da bir araç yukarıda bahsedilen arızaları verdiği, aracın ayda en az 20 kez bahsi geçen arızaları yaptığı ve kullanımda beklenen amacı engellediği, belirtilen arızaların halen devam ettiğini; aracın 03.09.2020, 18.11.2020 ve 21.12.2020 tarihlerinde servise girdiği ancak sonuç alınamadığını; yenisi ile değişimi talep edilmiş ise de talebe geri dönüş yapılmadığını; dava konusu aracın ayıplı olduğunun HMK.md.402 nezdinde tespit dosyasında alınan bilirkişi raporu ile netleştiğini; müvekkilinin araçtan beklediği menfaati sağlayamadığı ve mağdur edildiğini; davalı uhdesinde emsal araç bulunmadığı, emsal araçların yaklaşık 950.000,00 TL’ye satıldığı için değişimin maddi sebeple yapılamadığını, yasal fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davalıların müşterek müşterek ve müteselsil sorumlu olacak şekilde davalarının kabulü ile aracın emsal misli ile değiştirilmesini, misli ile değiştirilmesi için yargılama süreci dikkate alınarak davalı uhdesinde bulunan emsal araç üzerine ihtiyati tedbir konulmasını, aracın emsal misli ile değişimi söz konusu olmaz ise aracın emsal mislinin bedelinin tespiti ile ticari faiziyle birlikte tahsilini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı ———- vekilinin dilekçesinde özetle; huzurdaki davada, tarafların tacir, yapılan işlemin ticari satım olduğundan, TTK madde 23/ 4 uyarınca süresinde yapılmış ayıp ihbarının bulunmadığı, dava konusu aracın ilk 03.09.2020 tarihinde müvekkili şirkete 120 -150 km. arası direksiyonda titreme olduğu şikayeti ile getirildiği, araçta tekerlek balans ayarının yapıldığı, davacının, ———– D.İş sayılı dosyasıyla 29.12.2020 tarihinde tespit talebinde bulunduğu, ———–Noterliğinin 20.01.2020 tarih, ———– yevmiye numaralı ihtarnamesinin müvekkili şirkete tebliğ edildiği, tacir olan davacının, TTK madde 23/4 kapsamında; satın aldığı malı, teslim aldıktan en geç 8 (sekiz) gün içerisinde inceletmekle ve ihbar etmekle yükümlü olduğu, süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını; Yargıtay içtihatları kapsamında süresinde yapılmış ayıp ihbarı bulunmadığından, davanın reddini talep ettiklerini, dava konusu aracın imalatta öngörülen standartlarda tam ve eksiksiz olarak teslim edildiğini; dava konusu aracın müvekkili şirket dışında başka yetkili servislere de götürüldüğü, işbu servislerde yapılan işlemler hakkında bilgi sahibi olmamakla birlikte müvekkili şirket tarafından belirtilen şikayetler giderilerek davacıya teslim edildiğini; müvekkili şirkette açılan iş emirleri kapsamında, 120 -150 km arası direksiyonda titreme olduğu şikayeti neticesinde, araçta tekerlek balans ayarı yapıldığı, dava konusu aracın, fren lambası arıza ikazı yandığı yönündeki şikayet nedeniyle müvekkili şirketin arandığı ancak tespit yapılamadan aracın müvekkili şirketten teslim alınmadığı, aracın son kez, aktif uzun farların devre dışı kaldığı gerekçesiyle müvekkili şirkete getirildiği, bu şikayete ilişkin herhangi bir bulgunun tespit edilemediği, davacı tarafından aracın müvekkili şirkete servis hizmeti ile getirildiğinde servis hizmetini tam ve eksiksiz olarak aldığını; davacının araçta iddia ettiği şikayetler nedeniyle aracı servise götürerek“onarım hakkını” da kullandığını, seçimlik haklardan “onarım hakkı” nı kullanan davacının, “aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesi”’ni talep etme hakkı bulunmadığından, huzurdaki davanın bu nedenle de reddi gerektiğini; davacının, dosyaya sunduğu tespit raporu, tek taraflı müvekkili şirketin yokluğunda yapılmış inceleme neticesinde hazırlandığı, işbu tespit raporuna süresi içerisinde de itiraz edilmediği, bununla birlikte, araçtaki ayıp olduğu yönündeki iddiaları kabul etmemek kaydıyla davacının davasına dayanak olarak gösterdiği yargıtay kararlarında ise süresinde yapılmış ayıp ihbarı olduğunu; aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesi talebinin TBK’nun 227/4.maddesine ve hakkaniyete aykırı olarak orantısızlık yaratacak mahiyette olup, ayıbın kabulü halinde araçta oluşan değer kaybına karar verilmesi gerektiği, araçtaki şikayetlere ilişkin itirazları saklı kalmak kaydıyla şikayetlerin arcın ayıplı olarak değil, araçta değer kaybı yarattığı yönünde değerlendirilme yapılmasının hakkaniyete uygun olduğunu; Türk Borçlar Kanunu’nun 227/4. maddesinin “Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.” düzenlemesi ile iyiniyet kuralları ve tarafların hak ve menfaatler dengesi nazara alındığını; dilekçelerindeki beyanlarına halel gelmemek kaydı ve şartı ile müvekkili şirketin bayi olup davanın aracın üreticisi olan diğer davalı ———- şirketine yönetilmesi gerektiği, davacının ticari faiz talep ettiği, faiz başlangıcı hakkında beyanda bulunmadığı dava konusu araç için tevdii mahalli tayin edilmediği ve halihazırda davacının kullanımda olduğunda temerrüdün gerçekleşmediği, yukarıdaki beyanları saklı kalmak kaydı ve şartıyla aracın ayıplı olsa dahi davacının tasarrufunda bulunduğu sürece müvekkili şirketin faiz ile sorumlu olmayacağının sabit olduğu, aracın mahkemece belirlenen tevdii mahalline teslimi durumunda temerrüt gerçekleşeceğinden ancak bu şartlar halinde faiz talep edilebileceği, bu kapsamda, davacının faiz talebinin de reddini talep ettikleri, davacının delilleri içerisinde Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun’a aykırı olarak şahsı whatsapp yazışmaları sunulduğu işbu whatsapp yazışmalarının bu şekilde tek taraflı olarak sunulması, Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun’a aykırılık teşkil ettiği gibi delil niteliğine da haiz olmadığı, nitekim ceza hukuku mevzuatı kapsamında da, bu şekilde yazışmaların sunulması suç teşkil etmediği, bu kapsamda faiz talebinin de reddini talep ettiklerini; işbu haksız ve mesnedsiz davanın reddini, yargılama giderleri, ücreti vekalet ve sair masrafların davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı ———– vekilinin dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinin 4. sayfasında Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 11. maddesine atıf yaptığı, davacının bir tacir olup huzurdaki davada uygulama alanı bulacak olan kanun Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümleri değil, 6102 sayılı TTK hükümleri olacağını; davacının TTK 23/1-c maddesindeki bildirim sürelerine ve aracın ayıplı olduğunu hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, davacının TTK’nın 23. maddesindeki ayıp ihbarı ile ilgili bildirim sürelerine uymadığını; davacının bir tacir olarak malı teslim aldıktan sonra 8 gün içerisinde malı incelemediği veya incelettirmediği, buna ilişkin dosyaya sunulmuş bir kaydın bulunmadığı, tacir malı teslim aldıktan sonra 8 gün içerisinde malı gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, yine bu süre içerisinde ona bildirmek zorunda olduğu, aksi takdirde malı kabul etmiş sayılacağı, somut olayda böyle bir inceleme, incelettirme veya süresinde yapılmış bir bildirim bulunmadığından, kanunun açıkça ilgili emredici hükmüne aykırılık teşkili söz konusu olup, davanın reddi gerektiğini; tacirler arası ayıp ihbarları ile ilgili olarak Yargıtay’ın içtihatlarının çok kesin olup, ilgili kararlardan ilgili bölümleri iş bu dilekçelerinde sunduklarını; ayıp ihbar bildirim sürelerine uyulmamış olması nedeniyle davanın reddi gerektiği, dava konusu aracın 15.10.2020 tarihinde ———- Servisi’ne giriş sağladığı, 20.10.2020 tarihli teslim formunda da belirtildiği üzere aracın incelenerek dönüş yapılacağı bilgisinin davacıya verildiği, 18.11.2020 tarihli servis girişinde 07.12.2020 tarihli teslimat formunda da belirtildiği üzere yapılan kontroller ve test sürüşünde arıza görülmediği, aracın sıkıntısız bir şekilde davacıya teslim edildiği, 21.12.2020 tarihinde davacının ———— Servisini ziyaret ettiği, davacıya detaylı kontrol ve test için aracı serviste bırakması gerektiğinin ifade edilmesine rağmen davacının aracı teslim aldığı ve huzurdaki işbu davayı ikame ettiği, yetkili servise konuyu yeterli şekilde araştırma ve teste tutmak için yeterli fırsatın tanımadığını; aracın toplamda 3 kere servise geldiği birinde arıza kaydına dahi rastlanmadığı, son servis girişinde ise davacının aracının kontrol edilebilmesi için aracını servise bile bırakmadığı, davacının kötü niyetinin apaçık ortada olduğu, basit bir müdahale ile giderilebilecek bir husus var iken, hakkaniyete ve dürüstlük kuralına aykırı bir biçimde araç değişimi talep edildiği, dava konusu aracın üretim kaynaklı bir ayıbının olduğunun kabul edilmesinin olağan hayat akışına aykırılık teşkil edeceğini; dava konusu otomobilde teknik bir kusur nedeniyle titremeye sebep olan bir durumun kesinlikle bulunmadığı, otomobilin direksiyon siteminin yarı otonom sürüşe uygun olarak tasarlanıp üretilmiş olduğu için geleneksel direksiyon sistemlerine göre daha farklı bir karakterde çalıştığı, davacının bu davayı ikame etmesinin, daha önce benzer bir yapıda bir araç kullanmamış olduğunu ve 120-150 km/h bandında sürüş sırasında direksiyon sisteminden gelen geri bildirimleri titreşim olarak algıladığını gösterdiğini; davacının sunmuş olduğu———- D. iş sayılı dosyasından alınan bilirkişi raporunu hiçbir şekilde kabul etmemekle birlikte, söz konusu raporu tanzim eden bilirkişinin de aynı şekilde benzer bir sürüş deneyimi olmadığının apaçık ortada olduğu, zira benzer karakteristiğe sahip bir araç kullanmış olsaydı kendisinin de aynı bildirimin olduğunu fark edebileceğini, tek taraflı olarak, müvekkili şirketin yokluğunda yapılmış inceleme neticesinde hazırlanmış bir rapor olduğunu; teknik açıdan herhangi bir parçası arızalı olmayan bir aracın davacının iddia ettiği derecede titreme probleminin olmasının da mümkün bulunmadığı, davacının üründen konfor, sürüş dinamizmi ya da farklı bir sebeple memnun kalmaması ve aracın ayıplı olduğunu iddia etmesinin taraflarınca kabul edilemeyeceğini; öncelikle süresinde ayıp ihbarı yapılmamış olması nedeniyle davanın reddini, mahkeme aksi kanaatte ise, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan reddini, ——– Üniversitesi veya ———- Üniversitesi otomotiv kürsüsünde ders veren, alanlarında uzman bilirkişilerden oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetinden rapor alınmasını, vekalet ücreti, masraf ve sair giderlerin de davacı tarafa yükletilmesini, her türlü dava ve tazminata ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava, davacı tarafından 21.08.2020 tarihinde satın alınan davalı ——–…. şirketinin satıcısı diğer davalının üreticisi olduğu ———- plakalı ——– model aracın üretiminde ayıp bulunup bulunmadığı, bu araçta kullanıma ve fayda sağlamaya engel olacak bir ayıp bulunup bulunmadığı, ayıp var ise açık ayıp mı yoksa gizli ayıp mı olduğu, ayıp olduğunun tespiti halinde bu ayıbın üretim kaynaklı mı yoksa kullanım kaynaklı mı olduğu, 6102 sayılı TTK’nın 23 ve TBK’nın 223. Maddeleri gereği ayıp ihbarının süresinde yapılıp yapılmadığı, aracın ayıplı olduğunun kabulü halinde davacının misli ile aynen iade talep edip edemeyeceği, aracın emsalinin değerinin ne olduğu hususlarına ilişkindir. Mahkememizce taraf delilleri toplanmış uzman bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Bilirkişi heyeti 17.03.2022 tarihli bilirkişi heyet kök raporunda “…——– Şti.’ne ait ———- plakalı, ——— marka, ——— ticari isimli, ———- model, ———- şasi numaralı, ———– renkli otomobilin; Satın alım sonrası kısa süre içerisinde ortaya çıkmış aydınlatma sisteminde servis tarafından da tespit edilmiş arıza mevcut olduğu, tekrarlı defalar ilgili arızanın onarımı için servis başvurusu gerçekleştirildiği, arızanın niteliği değerlendirildiğinde trafik seyir güvenliğini tehlikeye sokacak nitelikte olduğu, kullanımdan kaynaklanmasının mümkün olmadığı ve üretim kaynaklı olduğu, can güvenliği ve mal emniyetini tehlikeye sokacak nitelikteki arızanın otomobilin üretim kaynaklı AYIPLI MAL (GİZLİ) olarak değerlendirilmesini gerektirdiği, otomobilin her hız şartında eşdeğerine kıyasla daha yüksek mertebede gövde titreşimi ürettiği, bu durumun yüksek süratlerde belirgin ve kabin içi konfor algısını etkileyecek nitelikte olduğu, bununla birlikte aracın 23.000 km kullanımda olduğu dikkate alındığında bir mekanik arızaya işaret etmediği, aracın karakteristiği olarak değerlendirildiği, dava konusu aracın kilometre bilgisi, kaporta ve gövde durumu göz önünde bulundurulduğunda işbu rapor tarihinde emsal değerinin 1.800.000,00-TL mertebesinde olduğu..”belirtmişlerdir. Bilirkişi heyeti 14.09.2022 tarihli bilirkişi heyet ek raporunda “…07/03/2022 tarihli kök raporumuzda, 18/11/2020 tarihinde gerçekleştirildiği anlaşılan arıza kaydı dökümü incelendiğinde otomobilin aydınlatma sistemi ile ilişkili birden çok arıza kaydının tespit edildiği anlaşılmaktadır. Sunulan servis evrakları değerlendirildiğinde otomobilin aydınlatma sisteminde servis tarafından da tespit edilmiş bir arıza mevcut olduğu, davacının satın almasına müteakip kısa süre içerisinde arızanın açığa çıktığı, tekrarlı defalar ilgili arızanın onarımı için servis başvurusu gerçekleştirildiği, arızanın niteliği değerlendirildiğinde trafik seyir güvenliğini tehlikeye sokacak neviden bir problem olduğu, kullanımdan kaynaklanmasının mümkün olmadığı ve üretim kaynaklı olduğu anlaşılmıştır. Can güvenliği ve mal emniyetini tehlikeye sokacak nitelikteki davaya konu arıza nedeniyle dava konusu ———- plakalı otomobilin üretim kaynaklı GİZLİ AYIPLI MAL olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Bahse konu ayıp teknik olarak değerlendirildiğinde onarılabilir türden bir arızadır. Otomobilin satın alınma sonrası 4538km, 5990km, 6681km ve 15062km kullanım mesafelerinde ilgili şikayet ile servis girişi gerçekleştirdiği ve arızanın yetkili servisler eliyle kalıcı olarak son servis girişine kadar giderilemediği servis belgelerinden anlaşılmakla birlikte 27/07/2021 tarihinde 15062km kullanım mesafesinde iken gerçekleştirilen servis işlemi sonrası ayıp kaynaklı servis girişi bulunmadığı görülmektedir. Bununla birlikte arızanın ortaya çıkma sıklığı ve niteliği göz önünde bulundurulduğunda kalıcı onarımın gerçekleşip gerçekleşmediğine dair kanaat oluşturacak veri bulunmadığı, otomobilin 15062km kullanım mesafesi sonrası gerçekleşecek servis girişlerinde arıza kaydının mevcudiyetinin kalıcı onarımın gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğine dair kanaat açısından önem arz ettiği değerlendirilmiştir. Kanaatlerine yer verilmiştir. Heyetimizce 18/05/2022 tarihinde dava konusu otomobil 27764km kullanım mesafesinde iken Yüce Mahkeme’ce alınan ara karar doğrultusunda tekrardan incelenmiştir. Aracın sürücü bilgi ekranında aydınlatma sistemine dair arıza bilgisi olmadığı ve aydınlatma sistemi arızası ile servis girişine dair dava dosyasına başkaca belge sunulmadığı anlaşılmıştır. Bu bağlamda dava konusu otomobilin aydınlatma sisteminde mevcut ayıbın yetkili servis eliyle giderilmiş olduğu kanaati değerlendirilmiştir. Otomobilin seyir esnasında titrediği yönündeki şikayetin değerlendirilmesi amacıyla eşdeğer araç ile test uygulanmıştır. Sonuçlar ve ilgili mütalaa kök raporumuzda mevcuttur. Bahse konu muadil araç davalı yanca tedarik edilerek test amacıyla heyetimize sunulmuştur. Titreşimin mertebesinin seyir güvenliğini tehlikeye sokacak büyüklükte olmadığı görüşümüzü tekrar ederek. Yüce Mahkemenin takdirlerine …” belirtilmiştir. Bilirkişi heyeti 06.12.2023 tarihli 2.ek raporunda: “…Kök raporda, sürüş testi ile elde edilen veriler doğrultusunda davaya konu araçta tespit edilen titreşimin aracın karakteristiği olduğu, belirtilmiştir. Söz konusu titreşim, taşıtların süspansiyon sistemi elemanlarının sönümleme toleransları içerisinde olup, bir arıza niteliğinde olmamasının yanı sıra, seyir güvenliğini ve beklenen faydalanmayı etkileyecek nitelikte görülmediğinden ayıp olarak değerlendirilmemiştir” belirtilmiştir. Mahkememizin 11.01.2023 tarihli duruşmada; bilirkişi heyeti raporu denetime uygun bulunmadığından, mahkememizce yapılan görevlendirme gereği yanıtlanması istenen hususlar açıkta kaldığından, davacı yanca dava öncesi alınan değişik iş raporu ile çeliştiğinden davacının yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınması yolundaki talebinin kabulüne ve keşif yapılmasına karar verilmiştir. Mahkememizce araç üzerinde yeniden keşif icra edilerek yeni bir bilirkişi heyeti teşekkül ettirilerek yeniden rapor alınmıştır.Bilirkişi heyeti 18.06.2023 tarihli raporunda; “…Dava konusu araç 24.02.2023 tarihinde Sayın Hakimliğin katılımı ile konu araç 41.496 km kullanım mesafesinde iken ———- rotasında test edilmiş olup test boyunca 120-150 km/h hızlarında seyir halindeyken aracın aktarma organlarından ve direksiyon, vites bölgesi, koltukaltı, torpido kısımlarında da hissedilen araçtan kaynaklı bir titreşiminin mevcut olduğu tespit edilmiştir. Test esnasında muadil olarak davalı yan tarafından getirilen araç bire bir muadil olmadığından test edilmemiştir.Gürültü , Titreşim ve Sertlik kelimelerinin baş harfleriyle oluşturulan ———, araçlardaki gürültü ve titreşim çalışmalarına verilen genel bir isimdir. Bazı kaynaklarda ——— karşılığı olarak “Titreşim ve Gürültü” ifadesi de kullanılmaktadır. Gürültü ve titreşim aracın konfor algısını oluşturan en önemli araç niteliklerinden birisidir. Otomotiv firmaları deneysel ve analitik çalışmalarla kabin içindeki sürücünün hissedeceği gürültü ve titreşimi azaltmaya çalışmaktadır. Gürültü ve titreşimin temel kaynağı olarak içten yanmalı motor, vites kutusu, kavrama sistemi, süspansiyon sistemi, lastikler, araç ———- sayılabilir.Dava konusu olayda, iş bu rapor kapsamında yapılan test esnasında ortaya çıkan ve dosya kapsamındaki bilgilerden hazırlanan ———- D.İş sayılı Bilirkişi Raporu’nda ve iş bu dosya kapsamında alınan 17.03.2022 tarihli bilirkişi raporunda da tespit edildiği anlaşılan titreşim, aracın tasarımı veya imalatından kaynaklanan bir ———- problemi nedeni ile ortaya çıkmakta olup İlgili titreşim probleminin devam ettiği tespit edilmiştir. İlgili titreşim araç kabin konforunu olumsuz etkilemektedir. ———– kaynaklı titreşim problemleri kısa kullanım mesafelerinde önemsiz gibi algılanabilecek olsa da özellikle uzun süre araç kullanımı durumunda maruz kalınan titreşimin teknik özelliklerine de bağlı olarak sürücü üzerinde ciddi sağlık etkilere ortaya çıkmasına (yorgunluk, uyuşukluk, dikkat dağınıklığı vb.) yol açması sonucu sürüş ve trafik seyir güvenliğinin azalmasına neden olabilecek ciddi risklerin ortay çıkmasına neden olabilecek, sürücünün araçtan faydalanmasını kısıtlayacak, kullanım konforunu bozacak niteliktedir.Dava konusu aracın, kullanım hatasından kaynaklanmayan, imalat hatasına dayalı, kullanıcının herhangi bir müdahalesinin olmadığı sistemlerin imalat/üretim/tasarımı nedeni ile ortaya çıkan ve satın alanın makul olarak beklediği kabin konforunu şartlarını ortadan kaldıran titreşim problemi nedeni ile AYIPLI mal niteliğinde olduğu,ilgili ayıbın satın alma esnasında uzman olmayan bir alıcı tarafından yapılacak olan ortalama ve makul bir inceleme ile tespitinin mümkün olmadığı göz önüne alındığından niteliğinin GİZLİ AYIP olduğu mütalaa edilmiştir.Dava konusu aracın marka, model ve segmenti göz önüne alındığında uzun süreli kulanımda sürücü üzerinde ciddi riskler ve trafik güvenliği tehlikesi oluşturabilecek olan bu tip bir titreşim probleminin 17.03.2022 tarihli bilirkişi raporunda araç karakteristiği olarak değerlendirmesinin isabetli olmadığı kanaatine varılmıştır..Sayın Mahkeme alıcının sözleşmeden dönme hakkını kullanmasının haklı görülmemesi ihtimalinde TBK’nın 227. Maddesi gereği indirilmesi gereken satış bedelinin ne kadar olduğu yani bedelden ne kadar indirilmesi gerektiğinin (değer kaybının ne kadar olduğu) belirlenmesini talep etmiştir.2.el araç piyasasında, alıcı tarafından satıştan önce bilinen hasarları nedeniyle aracın rayiç değerinde meydana gelen azalmanın; sıfır km, yeni ve ayıpsız bir araç almak amacıyla bu nitelikteki araç için satıcı tarafından talep edilen bedeli ödeyerek aracı satın aldıktan sonra, gizli ayıpların ortaya çıkması nedeniyle yasal hakkını kullanmaya çalışan davacının, ———, ayıptan doğan zararı karşılanarak da olsa ayıplı malı kullanmaya zorlanamayacağı şeklindeki görüşüne aykırı olarak ve iradesi dışında uygulamalarla ayıplı malın kabul ettirilmesi için yapılması gereken ayıp oranında indirim ile karıştırılmaması gerekir. Ayıp oranında indirim, ayıpsız bir araç için satıcı tarafından talep edilen bedeli ödemiş olan davacının ayıplı aracı kabul etmesine razı edecek mertebede yapılacak olan indirimdir. Diğer yandan dava konusu araçta mevcut ayıp, aracın değerini azaltması yanı sıra kullanımda ciddi rahatsızlık yaratacak nitelikte olup giderilebilir nitelikte değildir.Davacının, bedel indirimi ile üzerine kalan ve kullanımda ciddi rahatsızlık yaratan ayıplı aracı kullanmak zorunda kalacağı göz önüne alındığında, dava konusu edilmiş ve kullanımda ciddi rahatsızlık yaratan ayıplı bir aracın davacı tarafında kabul edilmesi için yapılması gereken ve teknik bir konu olmayan ayıp oranında bedel indirimi konusunda kanaat oluşturulamamıştır.

SONUÇ:Yukarıdaki hususlar muvacehesinde, dava konusu araç üzerinde tespit edilen, araçtan faydalanmayı kesintiye uğratabilecek olan, uzun süre kullanım durumunda sürücü üzerinde ciddi rahatsızlık oluşturan, kullanım hatasından kaynaklanmayan, imalat hatasına dayalı, satın alanın makul olarak beklediği konfor şartlarını ortadan kaldıran titreşim problemi nedeni ile AYIPLI mal niteliğinde olduğu, ilgili ayıbın satın alma esnasında uzman olmayan bir alıcı tarafından yapılacak olan ortalama ve makul bir inceleme ile tespitinin mümkün olmadığı göz önüne alındığında niteliğinin GİZLİ AYIP olduğu, davacının, bedel indirimi ile üzerine kalan ayıplı aracı kullanmak zorunda kalacağı göz önüne alındığında, dava konusu edilmiş ayıplı ve kullanımda ciddi rahatsızlık yaratan ayıbı giderilememiş bir aracın davacı tarafında kabul edilmesi için yapılması gereken ve teknik bir konu olmayan ayıp oranında bedel indirimi konusunda kanaat oluşturulamadığını belirtir görüşümüzü Sayın Mahkeme’nin yüksek takdirine saygı ile sunarız..” şeklinde görüş belirtilmiştir. 6102 sayılı TTK’nın ticari satış ve mal değişimi başlıklı 23. Maddesi ” – (1) Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır.a) Sözleşmenin niteliğine, tarafların amacına ve malın cinsine göre, satış sözleşmesinin kısım kısım yerine getirilmesi mümkün ise veya bu şartların bulunmamasına rağmen alıcı, çekince ileri sürmeksizin kısmi teslimi kabul etmişse; sözleşmenin bir kısmının yerine getirilmemesi durumunda alıcı haklarını sadece teslim edilmemiş olan kısım hakkında kullanabilir. Ancak, o kısmın teslim edilmemesi dolayısıyla sözleşmeden beklenen yararın elde edilmesi veya izlenen amaca ulaşılması imkânı ortadan kalkıyor veya zayıflıyorsa ya da durumdan ve şartlardan, sözleşmenin kalan kısmının tam veya gereği gibi yerine getirilemeyeceği anlaşılıyorsa alıcı sözleşmeyi feshedebilir.b) Alıcı mütemerrit olduğu takdirde satıcı, malın satışına izin verilmesini mahkemeden isteyebilir. Mahkeme, satışın açık artırma yoluyla veya bu işle yetkilendirilen bir kişi aracılığıyla yapılmasına karar verir. Satıcı isterse satış için yetkilendirilen kişi, satışa çıkarılacak malın niteliklerini bir uzmana tespit ettirir. Satış giderleri satış bedelinden çıkarıldıktan sonra artan para, satıcının takas hakkı saklı kalmak şartıyla, satıcı tarafından alıcı adına bir bankaya ve banka bulunmadığı takdirde notere bırakılır ve durum hemen alıcıya ihbar edilir.c) Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. ” hükmüne haizdir. 6098 Sayılı TBK’nın 223. Maddesi ” Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır.Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” hükmüne haizdir. TBK’nın 219 maddesi gereği satıcı alıcıya karşı herhangi bir surette bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi nitelik veya niteliği etkileyen niceliğine aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki yada ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumludur. Ayrıca satıcı bu ayıpların varlığını bilmese bile bunlardan sorumlu olacağı hükme bağlanmıştır. Alıcının seçimlik hakları TBK’nın 227. Maddesinde sayılmış olup buna göre ” Satıcının satılanın ayıplarından sorumlu olduğu hâllerde alıcı, aşağıdaki seçimlik haklardan birini kullanabilir:1. Satılanı geri vermeye hazır olduğunu bildirerek sözleşmeden dönme.2. Satılanı alıkoyup ayıp oranında satış bedelinde indirim isteme.3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları satıcıya ait olmak üzere satılanın ücretsiz onarılmasını isteme.4. İmkân varsa, satılanın ayıpsız bir benzeri ile değiştirilmesini isteme.Alıcının genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.Satıcı, alıcıya aynı malın ayıpsız bir benzerini hemen vererek ve uğradığı zararın tamamını gidererek seçimlik haklarını kullanmasını önleyebilir.Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.Satılanın değerindeki eksiklik satış bedeline çok yakın ise alıcı, ancak sözleşmeden dönme veya satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini isteme haklarından birini kullanabilir.” hükmünü getirmiştir. ———- Sayılı ilamında “…. Somut olayda; davalı tarafından 18.03.2015 tarihinde davacıya satışı yapılan araçtaki paslanma ve boya kusurları nedeniyle davacı tarafından aracın 07.07.2015 tarihinde servise getirildiği, araçtaki ayıbın gizli ayıp, yani kullanımla ortaya çıkan ve basit bir gözden geçirmeyle tespit edilemeyecek nitelikte bir ayıp söz konusu olduğundan, ayıp ihbar süreleri bakımından TTK’nın 23. maddesi hükmü değil, TBK’nın 223. maddesi hükmünün uygulanması gerektiği, dolayısıyla ayıp ihbarının süresinde olduğu kabul edilmelidir…” belirtmiştir. Davalılar süresi içinde ayıp ihbarında bulunulmadığını iddia etmiştir. Alınan denetime uygun raporda tespit edildiği üzere araçtaki ayıp gizli ayıp kapsamındadır. TBK’nın 223. Maddesi gereği satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir. Somut olayda davacının söz konusu aracı 15.10.2020 tarihinde titreme problemi nedeni ile yetkili servise götürüldüğü, 18.11.2020 tarihinde yeniden titreme problemi nedeni ile yetkili servise götürüldüğü, 21.12.2020 tarihinde servise götürüldüğü, titreme probleminin devam etmesi nedeni ile davacının 29.12.2020 tarihinde ———- değişik iş dosyasında tespit talep ettiği, 13.01.2021 tarihli rapor ile aracın gizli ayıplı olduğunun tespit edildiği bu raporunda davacıya 18.01.2021 tarihinde tebliği üzerine davacının 20.01.2021 tarihinde ———- Noterliğinin ——— yevmiye numaralı ihtarı ile ayıbı öğrendikten 2 gün sonra ayıp bildiriminde bulunduğu görülmüştür. Davalıların ayıp bildirimin süresinde yapılmadığı yolundaki savunmaları yerinde olmayıp itibar edilmemiştir. Kaldı ki ———— yetkili servisinin 18.11.2020 geliş tarihli araç teslim formu başlıklı belgesi incelendiğinde yetkili serviste aracın lastiklerinin değiştirildiği titreme sorununun bir nebze azaldığı ancak devam ettiğinin görüldüğünün yetkili servis tarafından da tespite dildiği görülmüştür. Davacı aracı 21.12.2020 tarihinde yeniden servise götürmüş ———– dosyasında alınan tespit raporu öncesi 21.12.2020 tarihli maili ile aracın ayıplı olduğunu ve yenisini talep ettiği görülmüştür.———- değişik iş dosyasında alınan rapor incelenmiş araçta titreme problemi olduğu, sorunun çözülemediğinin yetkili servis tarafından da kabul edildiği, keşif sırasında da titreşimin devam ettiği bu nedenle aracın gizli ayıplı olduğu tespiti yapılmıştır. Mahkememizce alınan 17.03.2022 tarihli raporda da dava konusu araç ile emsal araç muayene edilmiş dava konusu aracın emsal araca nazaran her hız ve şartta daha yüksek düzeyde titreme problemi olduğu tespiti yapılmıştır. Bu bilirkişi heyeti titreme probleminin aracın karakteristiği olduğu ve mekanik bir arızaya işaret etmediği bu nedenle ayıplı olmayacağı yolundaki görüşü mahkememizce itibar edilir bulunmamıştır. Emsal araçta titreme problemi yokken bu araçta bulunan titreme probleminin nasıl aracın karakteristiği olarak tespit edildiği anlaşılamamıştır. Eğer aracın karakteristiği ise bu markanın tüm modellerinde aynı titreme probleminin olması gerekir. Bir aracın ayıplı olması için mevcut ayıbın mutlaka mekanik arıza kaynaklı olmasına gerek yoktur. Dava konusu araç lüks segment bir araç olup kullanıcının ondan beklediği amaca uygun olmalıdır. Hiçbir kullanıcının belli hız aşıldıktan sonra titreyen bir aracı kabul etmek yükümlülüğü bulunmamaktadır. Araçtaki titreme problemi davalılarca bir türlü giderilememiştir. Nitekim en son araç üzerinde yeniden keşif icra edilerek yeni bir heyetten rapor alınmıştır. Yukarıda ilgili raporların ilgili kısımları aynen alıntılanmıştır. Araçta seyir halindeyken aracın aktarma organlarından ve direksiyon, vites bölgesi, koltukaltı, torpido kısımlarında da hissedilen araçtan kaynaklı bir titreşiminin mevcut olduğu tespit edilmiştir. İlgili titreşim araç kabin konforunu olumsuz etkilemektedir. ———— kaynaklı titreşim problemleri kısa kullanım mesafelerinde önemsiz gibi algılanabilecek olsa da özellikle uzun süre araç kullanımı durumunda maruz kalınan titreşimin teknik özelliklerine de bağlı olarak sürücü üzerinde ciddi sağlık etkilere ortaya çıkmasına (yorgunluk, uyuşukluk, dikkat dağınıklığı vb.) yol açması sonucu sürüş ve trafik seyir güvenliğinin azalmasına neden olabilecek ciddi risklerin ortay çıkmasına neden olabilecek, sürücünün araçtan faydalanmasını kısıtlayacak, kullanım konforunu bozacak niteliktedir. Söz konusu araçtaki ayıbın imalat hatasına dayalı olduğu ve aracın lüks segment bir araç olması ve kullanıcısının ondan beklediği amaç da gözetildiğinde kabin konforunu ve şartlarını ortadan kaldıran titreşim problemi nedeni ile gizli ayıplı mal olduğu sonucuna varılmıştır. TBK’nın 227. Maddesinde ayıp durumunda kullanılacak seçimlik hakkın hangisi olduğunu tespit etme görevini mahkemeye tanımıştır. Buna göre Alıcının, sözleşmeden dönme hakkını kullanması hâlinde, durum bunu haklı göstermiyorsa hâkim, satılanın onarılmasına veya satış bedelinin indirilmesine karar verebilir.Ancak somut olayda araçta bulunan ayıp ve araçtaki ayıbın bir türlü giderilememesi ayıptan doğan zararın karşılanarak da olsa kişinin ayıplı bir malı kullanmaya zorlanamayacak olması, iadeye karar verilmemesi durumunda ayıplı bir aracın piyasada el değiştireceği nazara alındığında misli ile iade kararının hakkaniyete uygun olduğu sonucuna varılmıştır. Nitekim araçta titreşim problemi olduğu ve bu ayıbın giderilemediği alınan tüm raporlarda tespit edilmiştir. Bu hususta bir ihtilaf da yoktur. Aracın satıcısı ——— şirketi olup diğer davalı ise ithalatçı firmadır. ———– Sayılı ilamında “….Dava, ayıplı araç satımı nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Davalılardan ——— şirketi ile davacı arasında araç alım satım sözleşmesi bulunduğu, diğer davalının ise satıma konu aracın diströbütürü olduğu anlaşılmaktadır. İthalatçı firmanın ayıplı araçdan ötürü sorumlu olması için araca ait garanti belgesinde garantör olarak imzasının bulunması gerekir…” belirtmiştir. Satıma konu aracın garanti belgesi celp edilerek incelenmiş ithalatçı olan davalının garanti belgesinde imzası olduğu, garanti belgesinin 33. Sayfasında satılanın ayıplı çıkması durumunda alıcının satılanı geri vererek sözleşmeden dönme hakkı olduğu belirtilmiştir. İthalatçı firma garanti belgesinde garantör olarak yer aldığından sorumluluğu cihetine gidilmiştir. Yerleşik Yargıtay uygulamasına göre, mahkemece ayıpsız misli ile değişimine karar verilen araçta takyidat bulunup bulunmadığı araştırılıp araç üzerinde takyidat bulunması halinde misli ile değişim kararı verilemeyeceği gözetilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi, bulunmaması halinde ise kararda takyidattan ari olarak teslim edilmesi gerektiğinin belirtilerek hüküm oluşturulması gerekmektedir . Mahkememizce dava konusu aracın ruhsat bilgileri ve üzerinde takyidat olup olmadığı karar öncesi sorgulanmış araç üzerinde herhangi bir takyidat olmadığı görülmüştür. Tüm dosya kapsamı yukarıda yapılan açıklamalar, denetime uygun bulunan 18.06.2023 tarihli bilirkişi raporu ve yukarıda yapılan hukuki açıklamalar çerçevesinde davacının haklı davasının kabulü yönünde aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın KABULÜNE;
2-Davaya konu özellikleri faturasında ve ruhsatında yazılı bulunan 1 adet ——- plakalı ——— model ——— model ve ———- ŞASE Numaralı araç ayıplı olduğundan davalılara iadesi ile aynı özelliklere sahip 0 km ayıpsız misli ile değiştirilmesine,
3-Aracın temin edilememesi halinde İ.İ.K nun 24.maddesi gereğince işlem yapılmasına,
4-Aracın takyidatlardan ( haciz rehin vs. ) ari şekilde davalılara iadesine, takyidat varsa teslimden önce davacı yanca kaldırılması gerektiğinin bildirilmesine,
5-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 46.730,29 TL nispi harçtan, peşin alınan 11.682,58 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 35.048,01 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
6-Davacı tarafından 59,30 TL başvurma harcı, 11.682,58 TL peşin harç olmak üzere toplam 11.741,88 TL yargılama gideri mahiyetindeki harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
7-Davacı yanca yapılan 14.250,00 TL bilirkişi ücreti, 338,00 TL tebligat, posta gideri ve diğer yargılama giderleri toplamı 14.588,00 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Ücr. Trf.’ne göre, 101.772,82 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine,
9-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise kalan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
10-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye irat kaydına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ———– Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekili ile davalılar vekillerinin yüzüne karşı verilen karar, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.27/09/2023