Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/170 E. 2022/192 K. 23.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/170
KARAR NO: 2022/192
DAVA : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
DAVA TARİHİ: 17/03/2021
KARAR TARİHİ: 23/03/2022
Mahkememizde görülmekte olan Ticari Şirket (Fesih İstemli) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı —– çalışmalarının aralık —-tarafından başlatıldığını, bu görüşmelerde —-oranındaki payın—Kişiler adına olduğunu, ismi geçen paydaşlar arasında inançlı işlem niteliği taşıyan mutabakat gereği şirketin — tarihinde tek ortaklı mülkiyet yapısı ile — adına kurulduğunu, bahsi geçen 3. Kişilerde olan payların — tarafından alındığını ancak bunun parasının şirketten ödendiğini, —- bu payları şahsi varlıklarıyla satın almasının olanaksız olduğunu, şirketin kuruluş tarihinden beri davacılara kar payı ödenmediğini, şirket adına kayıtlı — mal kaçırmak kasıtı ile başka bir şirkete devredildiğini, inançlı işlem mutabakatına aykırı olarak ——- hisse devri gerçekleştirildiğini, tasarruf finansman şirketi olan davalı şirketin sermaye arttırımı yapmak zorunda kalacağını, yapılacak bir genel kurulda zaten azınlık olan davacıların paylarının daha da azalacağını, bunun kötü niyetli olduğunu bu nedenle yapılacak olan sermaye arttırımı konulu genel kurulun ——- tescil ve ilan işlemleri hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ettiklerini aynı zamanda şirketin gerçek değerinin düşürülmesi amacı ile mal kaçırma kastı ile yapılması muhtemel işlemlerin engellenmesi amacı ile ihtiyati tedbir kararı verilerek bu hususların ——bildirilerek gerekli şerhlerin konulmasını, davacı müvekkillerinin ——– tespitini, şirketin devamının mümkün olmadığına ve yukarıda arz ve izah edilen anlaşmazlıklardan kaynaklanan haklı nedenlerin varlığı sebebiyle—– feshine, haklı nedenlerin mevcudiyetine rağmen şirketin feshini uygun ya da gerekli görmemesi halinde, şirket paylarının en yüksek gerçek değerinin tespit ettirilerek müvekkillerinin paylarının gerçek değerinde ödenip ortaklıktan çıkarılmasını, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalı taraf üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili firma, tasarrufa dayalı faizsiz finans sektöründe tasarruf yöntemlerini tatbik ederek gerçek ve tüzel kişilerin konut, iş yeri ve taşıt sahibi olması —— kaynaklarına ulaşmasında — —– yöntemlerini sunan bir tasarruf finansman şirketi olduğunu, bu hususta ülke ekonomisine büyük katkılar sunduğunu, müvekkili şirket —-sözleşmesinin tescil edilmesi suretiyle tek kişi ortaklığı şeklinde kurulduğunu, kurucusunun —- olduğunu, hali hazırda yönetim kurulu başkanı olarak devam ettiğini, uzun süre tek ortaklı olarak devam eden müvekkili şirketin tek ortaklı yapısı —– tarihinde sonlandırıldığını, bu durumun müdürlük nezdinde tescil edilerek —- ilan edildiğini, bu tarih itibarıyla davacıların da dahil olduğu çok ortaklı yapıya geçiş yapıldığını, tüm resmi kayıtlarından bu durumun anlaşılacağını, dava dilekçesinde davacı pay sahiplerinin söylemleri, hiçbir şekilde kabul edilmeyeceğini, davacı tarafın müvekkili şirketin kuruluşundan itibaren hissedar olduğunu söylemiş ise de, iştirak tablolarından anlaşılacağı üzere davacı tarafların müvekkili şirket nezdinde pay sahibi oldukları tarih —– olduğunu, bu tarihin evvelinde davacı tarafların müvekkili şirket nezdinde pay sahibi olduklarını ispatlayabilecek hiçbir kayıtlarının bulunmadığını, pay iktisap tarihi olan —- tarihinin hemen akabinde müvekkili şirket ile aynı alanda faaliyet yürüten rakip firmanın davacı taraflarca kurulmuş olması ve çok sayıda müvekkili firma çalışanın aynı evrelerde eylemli fesih teşvik edilmek ve kendi firmalarında istihdam edilmek suretiyle müvekkili firmanın ticari faaliyetlerinin yarıda kaldığını, davacı tarafların kendi kusurlu davranışlarıyla sebebiyet verdiğini, bu halde ortaklık amacına hizmet etmeyen iş bu kusurlu davranışlar bir yana güven duygusunun sona ermesine kendi kusurlu davranışları sebebiyet verdiğini, bu duruma sebebiyet vermesine rağmen davanın —– edilmiş olması kötü niyetli olduğunun anlaşılacağını, davacıların şirketi kurulduğu gönden bu yana şirket ortağı oldukları iddiası haksız ve mesnetsiz nitelikte olduğunu, davacı tarafların ——olan —– tarihinden bu yana henüz bir yıl dahi geçmemiş iken herhangi bir— — yapılmadığını, tasarruf finansman sektörüne ilişkin kanuni düzenlemeler — tarihinde resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girildiğini, kanunun kuruluş şartları —– tasarruf finansmanı faaliyetinde ——– nakden ve her türlü muvazaadan ari olarak ödenmiş sermayelerinin —- kılındığını, söz konusu tutarın intibak sürecinde olan şirketler için başvuru tarihinden itibaren altı aylık süre içerisinde tamamlanması zorunluğu tutulduğunu, bu durumun sağlanamaması durumunda şirketi tasfiye edileceğini,———- dava yönünden şirketin feshini haklı kılabilecek herhangi bir somut olay olgu ve delil bulunmadığını ve bu kapsamda ispat edilememiş hukuka ayrı kötü niyetli ve mesnedi bulunmaya bir dava olduğunu, dosya kapsamındaki bilgi ve belgelerden anlaşılacağı üzere davacının istemine ilişkin davanın haklı sebep kavramı açısından gerekli şartları taşımadığını, davanın TMK m.2 anlamında dürüstlük kuralına riayet etmeksizin sırf hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ——- edildiğini, haksız ve dayanaksız ve hukuki yararı bulunmayan işi davanın reddine karar verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretlerinin davacı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava 6102 sayılı TTK’nın 531. Maddesi uyarınca anonim şirketin haklı nedenlerle feshi, olmadığı taktirde ayrılma akçesi ödenmesi istemine ilişkindir.
6102 sayılı kanunun 531. Maddesi “Haklı sebeplerin varlığında, sermayenin en az onda birini ve —– yirmide birini temsil eden payların sahipleri, —-bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinden şirketin feshine karar verilmesini isteyebilirler. Mahkeme, fesih yerine, davacı pay sahiplerine, paylarının karar tarihine en yakın tarihteki gerçek değerlerinin ödenip davacı pay sahiplerinin şirketten çıkarılmalarına veya duruma uygun düşen ve kabul edilebilir diğer bir çözüme karar verebilir.” hükmünü getirmiştir.
Davacıların dava açarken sahip oldukları %10 sermayeyi yargılama safhasında kaybettikleri anlaşılmıştır. Davalı şirket —-tarihinde olağanüstü —etmiş söz konusu —- devralınması sureti ile birleşme hususu genel kurulda görüşülmüş davacılardan —-oyuna karşılık oy çokluğu ile kabul edildiği görülmüştür. —– gündem maddesi ile sermaye arttırımı ile şirket esas sözleşmesinin sermaye ile ilgili —-görüşülmüş katılanların oy birliği ile sermaye arttırımı ve esas sözleşmenin — Maddesinin tadiline karar verilmiştir. Söz konusu genel kurula davacılardan —- vekaleten katılmıştır. Mevcut yeni durumda davacıların toplam hissesinin — sermayenin çok altına indiği görülmüştür. Davacılar —– olmuştur.
6100 sayılı HMK’nın 114/2. Maddesi diğer kanunlarda ön görülen dava şartlarının yokluğu durumunda 6100 sayılı HMK’nın 115/2. Maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Davacı yan her ne kadar davacıların dava tarihinde dava açma ehliyetine haiz olduklarını , her davanın dava tarihindeki şartlara göre karara bağlanması gerektiğini iddia etmiş ve bu yönde bir takım doktrinde görüşlere rastlanmış ise de yüksek mahkemelerin görüşü ve doktrindeki ağırlıklı görüş bunun tersi yönündedir. —–
—— haklı sebeble feshi davalarında ancak TTK nun 531/1 maddesi uyarınca esas sermayenin asgari %10 una sahip pay sahipleri aktif dava ehliyetine haizdir.Bu oranın dava sonuna kadar korunması gerekir. ” belirtmiştir.
——maddesine göre, haklı sebeplerin varlığı durumunda sermayenin en az onda birini ve halka açık anonim ortaklıklarda yirmide birini temsil eden ortaklar, ortaklığın feshini talep edebilirler.
Somut olayda; — kayıtlarından, davacının ortak olduğu ——- olmadığı görülmekle, davacının sermayenin en az onda birine sahip olması gerektiği, davanın açıldığı —- tarihinde davacının sermayenin onda birine sahip iken, dava açıldıktan sonra şirket —– —- tarihli kararıyla şirketin sermayesinin zorunlu olarak arttırıldığı ve sermaye arttırımı sonucunda arttırılan hisseler yönünden davacının rüçhan hakkını kullanmadığı ve toplam — şirket sermayesinin — tekabül eden — oranındaki payın davacıya geri kalan —de dava dışı diğer ortak —- ait olduğu, davacı dava tarihi itibariyle şirket sermayesinin — hisseye sahip ortak iken, yargılama sırasında hissesinin sermayenin —- oranına düştüğü konusunda taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı anlaşılmıştır.
Her dava dava tarihindeki usuli şartlara göre çözümlenecektir. Bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu——-hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Bu nedenle, davacı dava tarihinde dava konusu hakka sahip iken, yargılama aşamasında bu hakkı kaybettiği halde, dava tarihindeki şartlara göre karar verilmesi gerektiği, dava tarihinde dava hakkına sahip olduğunu, bu nedenle davanın esastan çözülmesi gerekiğini ileri süremez. Sonuçta —– hakkın mevcudiyeti maddi hukuk kurallarına göre belirleneceğinden, davacının davanın başında sahip olduğu dava etme yetkisini, yargılama aşamasında kaybettiği, sonrasında rüçhan hakkını kullanmayarak, ortaklığın arttırılan sermayesinden pay sahibi olmadığı, bu haliyle dava yetkisini muhafaza etmediği, bu şartlarda davasının dinlenemeyeceği, bu nedenle davanın esasına yönelik ileri sürdüğü istinaf sebepleri olmak üzere davacının istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmıştır. ” belirtmiştir.
Bu kararın temyizi üzerine dosyayı inceleyen——–Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına, ayrıca dava konusu —— tarihli genel kurula tüm ortakların katılıp hiç birinin itirazda bulunmamaları karşısında, anılan —– çağrısız yapılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca—- esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından —- kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile verilen kararı onamıştır. ——
Davacı yanca söz konusu şirketin —- tarihli genel kurul toplantısında alınan kararların iptali istemine ilişkin dava açtıklarını, bu davanın bekletici mesele yapılmasını talep etmiştir. Bahsi geçen —- — sayılı dosyası —- üzerinden celp edilerek incelenmiş davacısının—- olduğu, davacıların genel kurulda alınan birleşme kararının iptalini talep ettikleri, mahkemenin —-ait —- toplam —sermayeye tekabül eden payların—- tekabül eden kısmının toplantıda hazır bulunduğu, toplantı nisabının sağlandığı, davacıların da toplantıda hazır olduğu anlaşılmıştır. Davaya konu —— —– göre bütün aktif ve pasifleriyle birlikte devir almak suretiyle birleştirilmesi konusunun görüşmeye açıldığı, davacı —temsil eden vekili ile diğer davacı ortak olan —- madde hakkında görüşlerini beyan ederek birleşme ve bununla ilgili düzenlenen sözleşmeye karşı olduklarını, oylarının olumsuz olduğunu bildirdikleri, sonrasında birleşme sözleşmesinin onaya sunulduğu, davacı —- temsilen vekili ile davacı ortak — olumsuz oylarına—- kabul kararı verildiği, bu uygulamanın——— içinde aynı şekilde gerçekleştiği anlaşılmıştır.
TTK 192 maddesinde yer alan düzenleme uyarınca ortağın iptal davası açabilmesi için birleşme kararına olumlu oy kullanmamış olması ve bunu tutanağa geçirmiş olması kurucu unsur niteliğinde olduğundan aynı zamanda özel dava şartı niteliğinde olup HMK 114/2 maddesi kapsamında mahkememizce değerlendirilmiştir. Davacı yan oylama öncesinde yapılan görüşme sırasında birleşmeye ve bu konu ile ilgili düzenlenen sözleşmeye karşı olduğunu, olumsuz oy kullanacağını beyan etmiş oylama sonrasında karara karşı olduğuna dair beyanını tutanağa yazdırmamıştır. —– uygulamasında ——- alınan kararlar yönünden oylama öncesindeki görüşmeler sırasında öneriye karşı olunduğunun belirtilmesinin karara muhalif olunduğu anlamına gelmediği kabul edilmektedir. Somut olayda da davacı görüşmeler sırasında görüşlerini beyan etmiş, oylama sırasında karara olumsuz oy kullanmış ancak muhalefetini tutanağa geçirtmemiştir. Kanun maddesinde “….olumlu oy vermemiş ve bunu tutanağa geçirtmiş bulunan……”ifadesi yazılı olup bir an için muhalefetin tutanağa ayrıca yazılmasına gerek olmadığı genel kurul kararlarının iptalini düzenleyen TTK 446/1-a maddesinden farklı bir düzenleme getirildiği düşünülebilir ise de doktrinde bu konu tartışılmış TTK 192/1 maddesinde yer alan düzenlemenin TTK 446/1-a bendinde yer alan düzenlemeden farklı olmasını açıklayabilecek tutarlı bir neden bulunmadığı yönündec görüşler dile getirilmiştir. ——-Mahkememizce TTK 192 m.uyarınca dava açmak isteyen ortağın karara olumlu oy vermeme ve bunu tutanağa geçirme —-yönündeki iradesini oylama sonrasında muhalefet olarak tutanağa geçirtmesi gerektiği TTK 446/1-a maddesindeki düzenlemenin burada da uygulanacağı kabul edilmiş davacıların davaya konu ——- oylama sonrasında herhangi bir muhalefet yazdırmadığı dolayısıyla davacı taraf yönünden dava açma haklarının doğmadığı sonucuna varılarak davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile davanın red edildiği anlaşılmıştır.
Söz konusu —– dosyası ve —- buna dair hazirun cetveli celp edilerek incelenmiştir. ——bizzat veya temsilci vasıtası ile hazır bulunan ve muhalefetini zapta yazdıran kimseler iptal davasını açabilirler. Ancak TTK 446. Maddesi hükmünde aranan muhalefetin görüşmeler sırasında ve oylama sonucuna ilişkin olarak yapılması gerekmektedir. Bu itibarla dava koşulu yerine getirilmeden açılan davanın dava şartı yokluğundan red edilmesi gerekir. Aynı şekilde oylama öncesi yapılan görüşmeler sırasında sonradan alınacak karara esas olması muhtemel bir öneriye karşı olunduğunun belirtilmesi alınan karara muhalif olunduğu anlamı taşımaz. Dolayısı ile muhalefetin alınan karara karşı oylama sırasında yapılması gerekir. Bu ” karara peşinen muhalefet olmaz ” şeklinde açıklanabilir. —— Dava, —— alınan kararların iptali istemine ilişkindir. Davacı vekilince davalı şirketin ——–tarihinde gerçekleşen —– alınan kararların iptali talep edilmiştir. 6102 sayılı TTK’nun 446. maddesi genel kurul kararlarının iptalinin şartlarını ve usulünü düzenlemiş olup, anılan maddede toplantıda hazır bulunup karara muhalif kalarak keyfiyeti zapta geçirten pay sahibinin iptal davası açabileceği belirtilmiştir. Somut olayda, davacı ortağın genel kurulda kendisini vekili aracılığıyla temsil ettirdiği, vekilin iptali istenen sermaye artırımına ilişkin —- yönelik olarak daha karar alınmadan önce karşı çıktığı —-, bu şekilde muhalefet durumunun öneriye karşı olup, kararın alınmasından sonra yapılmış bir karşı çıkmanın —- bulunmadığı, bu durumda iptal davası açabilmek için kanunun aradığı “alınan kararlara muhalif kalma” koşulunun yerine getirilmediği anlaşıldığından sermaye artırımına dair —— gündem maddesi ile ilgili kararın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece anılan husus nazara alınmadan yazılı gerekçe ile esastan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ise de sonucu itibariyle doğru olan hükmün 6100 sayılı HMK geçici 3/2 maddesi delaletiyle 1086 sayılı HUMK 436/son maddesi gereğince değişik bu gerekçe ile onanmasına karar vermek gerekmiştir. ” belirtmiştir.
Tüm bu atıf yapılan —-kararları, faydalanılan —-görüşler, —– ekleri nazara alındığında davacıların dava açarken sahip oldukları asgari %10 sermaye şartını yargılama safahatında kaybettikleri görülmüştür.Rüçhan hakkı kapsamında davacıların yasal süre içinde bu hakkı da kullanmadıkları anlaşılmıştır. Her ne kadar birleşme işlemine karşı ——– dava açmışlarsa da bu davalarının red edildiği anlaşılmıştır. Bu davanın bekletici mesele yapılması talep edildiğinden bu davanın konusu olmamasına rağmen peşinen muhalefet ve genel kurul iptali davalarına ilişkin de emsal içtihatlara atıf yapılmış doktrinden faydalanılmış ve ilgili kısımlar alıntılanmıştır. Davacıların söz konusu genel kurulda —– maddesinde görüşülen birleşme konusunda peşinen muhalefette bulundukları anlaşılmıştır. Muhalefettin her gündem maddesi ile ilgili olarak o konunun görüşülmesinden ve karar alınmasından sonra belirtilmesi ve tutanağa yazdırılması gerekir. Daha ilgili madde görüşülmeye başlanmadan peşin olarak o öneriye yada alınacak bütün kararlara muhalif olduğunu açıklamak veya bu yönde önerge vermek muhalefetin tutanağa geçirilmesi koşulunu sağlamaz. ——- Yine sermaye arttırımı ve davalı şirketin esas sözleşmesinin —– incelenmiş bu madde ile ilgili görüşmelerde davacılar ——- madde ile ilgili görüşlerini belirtikleri ve oylamada olumlu oy kullandıkları, alınan kararın oy birliği ile alındığı görülmüştür. Kural olarak —– alınan karara muhalif olduğunu beyan eden ve bu beyanını tutanağa yazdıran pay sahibi muhalif kaldığı karara red oyu vermesi gerekir. ——- rağmen oylamada karar lehine oy kullanmış ve bu divan heyeti tarafından tespit edilip tutanağa yazılmışsa muhalefetinden vazgeçtiğinin kabul edilmesi gerekir. —— Esasen davacıların bu madde anlamında bir muhalefetleri de bulunmamaktadır. Tüm dosya kapsamı, yukarıda yapılan açıklamalar bir bütün olarak değerlendirilmiş yukarıda anlatılan nedenlerden ötürü yargılamanın uzun süre sürüncemede kalmaması amacı ile açık hukuka aykırılık içeren peşinen muhalefet durumu bulunan genel kurul kararının iptaline dair —-dosyasının sonucunun beklenmesine gerek görülmemiştir.
—- haklı nedenle feshi davasında davacılar açısından ihtiyarî veya mecburî dava arkadaşlığı durumları mevcut olabilir. Dava arkadaşlığı hâli, dava açılması için gereken asgarî nisabın yeterli olmaması dolayısıyla birlikte dava açılması gerekliliğine ya da pay sahiplerince ayrı ayrı dava açabilme olanağı bulunmasına rağmen birlikte dava açma tercihinden kaynaklanabilir.İhtiyarî dava arkadaşlığı kapsamında TTK m. 531’de belirlenen oranı tek başlarına sağlayabilen pay sahiplerinin, davayı yine de bir araya gelerek açabilmeleri mümkündür. Zira HMK m. 57’ye göre, birden çok kişi, davaların temelini oluşturan vakıaların ve hukukî nedenlerin aynı veya benzer olması durumunda ihtiyarî dava arkadaşı olabilir. Davacıların iki veya daha fazla kişiden oluşacağı böyle bir durumda, pay sahipleri arasında ihtiyarî dava arkadaşlığı söz konusu olacaktır. Öte yandan TTK m. 531’de belirlenen ve dava açmak için gerekli oranı tek başlarına sağlayamayan pay sahipleri, oranı birlikte sağlamaları halinde de haklı nedenle fesih davası açabilirler. Davacıların iki veya daha fazla kişiden oluşacağı bu hâlde, mecburî dava arkadaşlığı söz konusudur. Somut olayda davacılardan hiç birisi dava açarken dava açabilmek için gerekli olan sermayeye sahip değildir. Davacılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Bu nedenle davalı lehine tek vekalet ücreti takdir edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı bir bütün olarak değerlendirilmiş davacıların dava açarken sahip oldukları asgari sermaye şartını yargılama safahatında yitirdikleri anlaşılmakla dava şartı noksanlığından davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın 6100 sayılı HMK’nın 114/2,115/2. Maddesi gereği dava şartı noksanlığından davanın USULDEN REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 80,70 TL maktu harcın peşin alınan 59,30 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 21,40 TL harcın davacılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine
3-Davacılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara iadesine,
5-Davalı vekille temsil edildiğinden yürürlükte olan Avukatlık Asgari ücret tarifesi gereği 5.100,00 TL maktu vekalet ücretinin davacılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davalıya ödenmesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, —— Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzüne karşı, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 23/03/2022