Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/143 E. 2023/900 K. 08.11.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/143
KARAR NO: 2023/900
DAVA :Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak)
DAVA TARİHİ: 04/03/2021
KARAR TARİHİ: 08/11/2023

Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (Alacak) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Davalının, müvekkili bankanın kredili müşterilerinden olduğu, müvekkili tarafından davalı şirkete 30.01.2020 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi çerçevesinde Finansman Teminatı karşılığında 5.000.000,00 TL kredi kullandırıldığı, bu kredinin, davalı şirketin müvekkili banka nezdindeki ——— Iban no’lu hesabında bulunan 2.000.000,00 TL ile temin edilmesi hususunda Kredi Sözleşmesinin akdinden itibar imza edilmekte olan Mevduat Rehin Senedinin son olarak 21.12.2020 tarihi itibariyle yeniden tanzim edildiği, rehin senedi kapsamında davalı şirketin hesabında bulunan 2.000.000,00 TL’nin, blokajına yönelik işlemlerin sürdüğü kısa süreçte davalı şirkete tahsis edilmiş olan internet bankacılığı şifreleri kullanılmak suretiyle ve 10 ayrı işlemde önce davalı şirketin ——– şirketi ——— Şubesi nezdindeki ——— Iban no’lu hesabına aktarıldığı, bu tespit üzerine ulaşılan şirket yetkilisi … bu aşamada “işlemlerden haberdar olmadığını, bu – işlemlerin bilgi ve onayı dışında gerçekleştirildiğini ..” ifade ettiği, yapılan araştırmalarda bu paranın; 1.700.000,00 TL tutarındaki kısmının ——– şirketi ——— Şubesi nezdindeki, aynı zamanda davalı şirketin ticari vekili konumundaki ——– eşi olan davalı … hesabına, 300.000,00 TL’sinin davalı şirketin finans müdürü olan davalı ——– ——– şirketi ——– Şubesi nezdindeki hesabına gönderildiğinin öğrenildiğini; bunun üzerine davalılar hakkında “Bilişim Sistemlerinin, Banka veya Kredi Kurumlarının Araç Olarak Kullanılması Suretiyle Dolandırıcılık” — iddiası ile Soruşturma ve kamu davası açılması, öncelikle şikayete konu paranın bulunduğu hesaplarda bloke edilmesi talebiyle ——— Cumhuriyet Başsavcılığı’na müracaat edildiği, paranın bulunduğu hesaplara bloke konulmasına karar verildiği, 30.01.2020 tarihli Genel Kredi Sözleşmesinin 2.3 maddesi hükmü uyarınca müvekkili bankanın, krediyi mevduat rehni karşılığında kullandırmasının mümkün olup, 21.12.2020 tarihli “Rehin Senedi” sözleşmesi ile davalının, müvekkili bankanın ——— Şubesi nezdindeki ——— Iban no’lu hesabında bulunan 2.000.000,00 TL’yi işlemiş ve işleyecek faizleri ile birlikte müvekkili bankaya gayrikabili rücu olarak rehin ettiğini, davalı şirketin, müvekkil bankanın rehin hakkı maliki olduğu parayı tam vade sonu tarihinde ve blokaj yenileme işleminin gerçekleştirildiği çok kısa süreçte hesaptan çıkartmasının sırf krediyi teminatsız bırakmak kasıt ve kötü niyeti ile gerçekleştirdiği konusunda hukuki tereddüt bulunmadığını, ayrıca, bir kredinin teminatsız kalmasının müvekkilinin ——— nezdindeki kanuni mükellefiyetlerini doğrudan etkilemesi nedeni ile idari/kamusal açıdan da önemli olduğu, davalının, müvekkilinin bu nedenle uğrayabileceği zarardan da sorumlu olduğu, davalı şirket hesabında bulunması gerektiği halde akde ve hukuka aykırı şekilde hesaptan kaçırılan bu tutarın, müvekkilinin rehin hakkı sahibi olduğu hesaba iadesinin davalı şirket yönünden akdi bir mükellefiyet olduğu gibi müvekkili banka bakımından idari bir gereklilik olduğunu; müvekkili bankanın sözleşmelerden kaynaklanan sair hakları ile davalıların akde ve hukuka aykırı eylemleri nedeniyle uğradığı ve/veya uğrayacağı tüm zararlarının tazminine yönelik yasal müracaat hakları saklı kalmak ihtirazi kaydı ile ihtiyati tedbir talebinin kabulünü, ———– sayılı dosyasında tesisi olunan blokaj kararı çerçevesinde davalı şahısların ——– şirketi ——- ve ——— Şubelerindeki hesaplarında bulunan paralardan 2.000.000,00 TL tutarındaki kısmı üzerine ihtiyati tedbir vaz’edilmesini, davanın kabulü ile davalıların hesaplarında bulunan paraların 2.000.000,00 TL’lik kısmının müvekkili banka nezdinde davalı şirket adına açılacak vadeli bir hesaba bloke edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı ——–Şti.vekili cevap dilekçesinde özetle;
Müvekkili şirketin, marketler zincirine sahip kredibilitesi yüksek bir şirket olduğu, müvekkilinin, davacı banka ile 30.01.2020 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi imzaladığı, bu kredi kapsamında 1.750.000,00 TL kredi kullanıldığını, 60 aylık taksitle vadelendirildiğini, taksitlerin aksatılmadan ödendiği, sözleşmenin devamı sırasında müvekkilinin kendisine ait 2.000.000,00 TL tutarındaki parayı davacı banka nezdindeki vadeli hesapta bulundurduğunu; 21.12.2020 tarihinde davacı banka nezdindeki hesapta nemalandırılmakta olan müvekkiline ait 2.018.000,00 TL’nin müvekkil şirket yetkilisi … tarafından davacı bankanın daha evvel vermiş olduğu internet bankacılığı şifresi kullanılarak, müvekkili şirketin ——— Bankası ——— şubesindeki hesabına aktarıldığı, hemen akabinde müvekkili şirket banka kanalıyla, borçlu olduğu davalılardan …300.000,00 TL, …. 1.700.000,00 TL borç ödemesi yaptığı, davacı bankanın bu işlemler üzerine savcılığa asılsız, gerçek dışı beyanlarla suç duyurusunda bulunarak diğer davalıların hesaplarındaki paralara bloke koydurduğu, buna gerekçe olarak davaya konu Genel Kredi Sözleşmesine bağlı Mevduat Rehin Sözleşmesi imzalandığını ve son olarak bu rehin sözleşmesinin 21.12.2020 tarihinde yeniden tanzim edildiğini; bu rehne rağmen paranın hesaptan çıkarılarak başka hesaplara aktarıldığı, hesaplardaki paranın bu şekilde buharlaştırılarak bankanın zarara uğratıldığını beyan ettikleri, banka ile imzalanan ———- tarihinin 30.01.2020, 1.750.000,00 TL kredi kullandırım tarihinin 06.02.2020 olduğu, bankanın ——– kapsamında teminata aldığı müvekkiline ait taşınmaz dışında 21.12.2020 günü nakit teminat bulunmadığı, müvekkiline ait 2.000.000,00 TL nakit para üzerinde de 21.12.2020 tarihinde rehin bulunmadığı, dava dosyasına sunulan rehin sözleşmesi fotokopisi hiçbir surette müvekkili tarafından imzalanmadığını, savcılığın tüm ısrarlarına rağmen varlığı iddia olunan rehin sözleşmesinin aslının soruşturma dosyasına sunulmadığını; soruşturma dosyasına imzasız olanının sunulduğu, takipsizlik kararı üzerine müvekkili tarafından imzalanmamış olan bir sözleşme metni düzenlenerek dosyaya sunulduğu, bir an için ortada bir rehin olduğu varsayılsa dahi, paranın çekildiği tarihte rehnin olmadığının sabit olduğu, davacı bankanın müvekkilinin hesabı üzerine bloke koymadığı, bloke/rehin vs her türlü koruyucu tedbiri alma sorumluluğunun bankaya ait olduğunu, bankanın kendisinin kaldırdığı bir blokeyi veya rehni yeniden tesis edebilmesi için müvekkilin muvafakatinin alınmasının şart olduğunu, müvekkilinin kendi parasıyla kendi borçlarını ödediği, tedbir kararının kaldırılmasını, müvekkilinin uğradığı ve uğrayacağı zararları teminen davacının dosyaya sunduğu teminatın tedbir kaldırılsa dahi davacıya iade edilmemesini, davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.

:Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle;
Yapılan tüm hukuki işlemlerin taraflarının davacı ——- Bankası ile ——- Şti. Olduğu, müvekkili ile davacı banka arasında rehin veya bir kredi sözleşmesi mevcut olmadığı, zaten savcılık tarafından da olayın banka ve kredi kullanan şirket arasında hukuki ihtilaf olduğu gerekçesi ile takipsizlik kararı verdiğini; müvekkilinin, ——– Şti’ye olay tarihinden neredeyse 1 yıl önce borç verdiği, ——–Şti.’nin yaptığı bu havale ile müvekkiline olan borcunu ödediği, müvekkilinin ——— Şubesindeki 1.700.00,00 TL parasının üzerine ihtiyati tedbir konulmasına ilişkin kararın kaldırılmasını, iş bu haksız davanın öncelikle dava şartı, hukuki yarar yokluğu ve taraf sıfatı yokluğundan reddini, müvekkilinin uğradığı ve uğrayacağı zararları teminen davacının dosyaya sunduğu teminatın tedbir kaldırılsa dahi davacıya iade edilmemesi yönünde karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davacı banka ile davalı ——— Şti. arasında imzalanan genel kredi sözleşmesinde müvekkilinin taraf olmadığını, ayrıca müvekkili ile davacı banka arasında imzalanmış herhangi bir sözleşme ve/veya kredi sözleşmesi de olmadığını; müvekkilinin, davalı şirket ile ticaret yaptığı, davalı şirketin çalışanı ya da finans müdürü olmadığı, müvekkilinin, ——–şirketinden 336.500,00 TL alacaklı olduğu, bu alacağının 300.000,00 TL’lik kısmının senetli olduğu, tanzim edenin ——- Şti. olan 10.09.2020 vade tarihli 150.000,00 TL, 20.11.2020 vade tarihli 150.000,00 TL miktarlı senetlerin müvekkili emrine düzenlendiği, davacı bankanın, mevduat rehin senedinin en son 21.12.2020 tarihinde yenilendiği, nakit blokaj işlemlerinin yapıldığı esnada 22.12.2020 tarihinde paranın davalıların hesabına aktarıldığını iddia ederek aslında nakit blokaj koyma konusunda ihmal gösterdiğini ikrar ettiğini; davacı bankanın, ——– soruşturma numaralı dosyasına sunmuş olduğu 21.12.2020 tarihli ——– numaralı “Müşteriden Alınacak Tek Rehin Senedi” başlıklı belgede davalı ——— Şti.’nin imzası, içeriği yazı, hesap numaraları ve miktarlar bulunmadığını; ancak Mahkeme’ye sunulan aynı tarih ve numaralı belgede davalı ——–Şti.’nin imzası, içeriği yazı, hesap numaraları ve miktarlar bulunduğunu, buradan da işbu Rehin Senedine davacı banka tarafından gerçeğe aykırı imza atıldığının anlaşıldığını, ——– numaralı karar ile müvekkili ve diğer şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verdiğini, davalı ——– Şti. cevap dilekçesinde davacı bankadan çekmiş oldukları kredi miktarının 1.750.000,00 TL olduğu, bu kredinin teminatı için de davacı bankaya ipotek verildiğini, haksız ve hukuka aykırı davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında imzalanan sözleşmede tanınan rehin hakkı uygulamasının koşullarının oluşup oluşmadığı, rehin senedinin geçerliliğini ortadan kaldıran bir durum olup olmadığı, eğer rehin hakkının varlığı tespit edilirse banka tarafından bloke etme işleminin sözleşmeye ve risk durumuna süresinde yapılıp yapılmadığı, bu bağlamda bankanın herhangi bir ihmalinin olup olmadığı, bankanın ihmali davranışı varsa bu ihmalin davalı şirketin eylemini hukuka uygun hale getirip getirmediği, davalı gerçek kişilerin kredi sözleşmesinin tarafı davalı şirketten havale işlemlerinden önce alacaklı olup olmadıkları, borçlu davalı şirket ile işbirliği içinde kötü niyetle hareket edip etmedikleri, dolayısıyla davacının kredi teminatının azaltılarak yok edilmek istendiğine ilişkin iddiası kapsamında davalı gerçek kişilerin birlikte hareket etmek suretiyle hukuki sorumluluk doğurucu nitelikte eylemi gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri, rehin sözleşmesindeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olup olmadığı, arabuluculuk sürecinin usul ve yasaya uygun olarak tamamlanıp tamamlanmadığı, davanın arabulucuya tabi olup olmadığı ve halıhazırda davalı gerçek kişilerin hesaplarında tedbir yolu ile teminat altında bulunan paranın davalı şirket adına davacı banka şubesinde açılacak bir hesapta bloke edilmesi yolundaki talebin kabulü şartlarının oluşup oluşmadığına ilişkindir.Rehin sözleşmesindeki imzanın şirket yetkilisi … eli ürünü olup olmadığı hususunda ——— tarafından düzenlenen raporda özetle; “…İnceleme konusu 3 sayfadan oluşan belgede ——— ŞTİ kaşe izleri üzerlerinde atılı imzalar ile şirket yetkilisi … mukayese imzaları arasında; tersim biçimi, işleklik derecesi, alışkanlıklar, istif, eğim, doğrultu, seyir, hız ve baskı derecesi bakımından uygunluk ve benzerlikler saptandığından söz konusu imzaların … eli ürünü olduğu hususlarını bildirir KANAAT RAPORUDUR.” belirtilmiştir. Rehin sözleşmesindeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olduğu anlaşılmıştır.Mahkememizce taraf delilleri toplanmış uzman bilirkişilerden alınan kök raporda özetle; “…. 1. Uyuşmazlık KonusuDavacı banka nezdindeki davalı Şirketin ——— Iban sayılı hesabında paranın çekildiği tarih itibarıyla ile mevduat rehni olup-olmadığı; buna göre çekilen 2.000.000,00 TL’nin tekrar davacı banka tarafından blokesinin istenip istenemeyeceğinin uyuşmazlık konularını teşkil ettiği,2. Genel OlarakAlacak rehinin kurulması için kanun koyucu yazılı bir rehin sözleşmesi yapılmasını zorunlu kılmıştır. TMK.m.955’e göre senede bağlanmış olan ya da olmayan alacakların rehni için rehin sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve senede bağlı alacaklarda senedin teslim edilmesi gerekir. Hem sözleşmenin yazılı şekilde yapılması koşulu hem de senede bağlı alacaklarda senedin teslimi koşulu nedeniyle, doktrinde alacak rehninin alacak devrine benzediği belirtilmektedir.Hesap açıldıktan sonra üzerine TMK.m.954 vd. hükümlerine “rehin” tesis edilmiş hesaplara “rehinli hesaplar” denilmektedir. Hesap üzerindeki “rehin” teminat teşkil ettiği alacağa karşılık rehnin paraya çevrilmesi usulüne göre, hak sahibine rüçhanlı olarak ödenecektir.Rehin devam ettiği sürece, hak sahibinin hesap üzerinde her türlü tasarrufu yasaklamış bulunmaktadır.Bloke hesap, hesap sahibinin hesap üzerindeki tasarruf yetkisinin kanundan veya sözleşmeden veya idari bir karardan doğan bir sebeple kısıtlandığı hesaplardır.TMK.m.954/f.2 aksine bir hüküm bulunmadıkça, alacak rehnine teslime bağlı rehin hükümlerinin uygulanacağını, bu nedenle geçerli bir rehin hakkından bahsedebilmek için TMK m.939/ lli uyarınca hesap sahibinin hesap üzerindeki tasarruf imkânının kaldırılmış olması gerektiği; uygulamada bunun blokaj uygulanmak suretiyle gerçekleştirildiğini, hal böyle olunca, geçerli bir mevduat rehininin kurulabilmesi ancak mevduat hesabı sahibinin söz konusu hesap üzerindeki tasarruf hakkının kaldırılması gerektiği; Gerek vadesiz gerek vadeli ve ihbarlı hesaplarda, mevduatın üzerinde rehin mevcutsa, haciz veya tedbir konulmuşsa veya mevduat alacak olarak başkasına temlik edilmişse veya hesap bloke hesaba dönüştürülmüşse, hesaptan para çekmek yani hesap üzerinde tasarrufla bulunmak mümkün değildir.Rehinli alacaklı konumundaki bankanın, aynı zamanda borçlu konumunda bulunduğu; rehin edenin bankadan bir alacağı (bir mevduat alacağı) söz konusu ve bu alacağı aynı bankaya (somut olayda davacıya) rehin ettiğinde, kuşkusuz ihbara gerek bulunmadığı; zira bu durumda bankanın şahsında borçlu ve rehinli alacaklı sıfatı birleştiği ve aynı zamanda borçlu konumundaki banka en baştan beri alacak üzerinde rehin tesis edildiğini zaten bildiği;3. Somut Olayın İncelenmesiA) Paranın Çekildiği Saatler İtibarıyla Hesap Üzerinde Rehin Olup-Olmadığının İrdelenmesi Yukarıda teorik bölümde açıklandığı üzere rehin sözleşmesinin yazılı yapılması gerektiği; davacı bankanın dava yazısı ekinde 21 Aralık 2020 tarihli rehin sözleşmesi örneği sunduğu; hesaptaki paraların da aynı gün çekildiği Her ne kadar davacı banka, daha öncesinde de geçerli şekilde kurulmuş rehin sözleşmesi bulunduğu ancak, rehinin süreli olduğu; rehinin yenileneceği sırada bir oldu bitti ile paranın internet bankacılığı aracılığıyla çekildiğini ileri sürmüş ise de 21 Aralık 2020 tarihli rehin sözleşmesi öncesinde rehin bulunduğuna ilişkin herhangi bir delinin dosyaya sunulmadığı; Kredi borcunun teminatı olarak rehin sözleşmesi yapılan hallerde, kredi riski devam ettiği müddetçe rehinin devamının kararlaştırılmasının genel kural olduğu; aylık ya da belirli dönemlere dayalı ÖNCESİNDE rehin sözleşmesi olduğu hususunun ve rehinin yenilenmesi anında internet üzerinden paranın çekilmesi olayının ispatlanması gerektiği; Eğer 21 Aralık 2020 tarihi öncesinde geçerli şekilde kurulmuş süreli rehin sözleşmesi var ise, yenilenme nedeniyle oluşan boşluk sırasında internet bankacılığı aracılığıyla paranın çekilmesi halinde, davalı şirketin bilgisi dahilinde rehin olacağından, işlemin sözleşmeye aykırılık oluşturacağında duraksama bulunmadığı;Davada yaslanılan 21 Aralık 2020 tarihli rehin sözleşmesinden BAŞKA VE ÖNCESİNDE REHİN BULUNMAMASI HALİNDE, 21 Aralık 2020 tarihli rehin sözleşmesinin imzalandığı saatin önem kazanacağı; bu bağlamda davacı bankadan havalelerin gerçekleştiği saatlerini gösterir (eğer geceden eft talimatı girilmiş ise tevsik eden) bir şekilde dekontların ibrazının istenmesi gerektiği B) Rehin Sözleşmesi Varlığının Benimsenmesi Halinde Davalıların Sorumluluğunun İrdelenmesi a) Genel Olarak TMK.m.943/1’de “Taşınır rehni, alacaklının zilyet olmaktan çıkması ve onu zilyet olan üçüncü kişiden geri alamaz hale gelmesiyle son bulacağı” düzenlemesini içerdiği;TMK.m.939/f.2’de “ Rehnedende tasarrufta bulunma yetkisi olmasa bile, rehin konusu taşınıra iyiniyetle zilyet olan kimse, zilyetlik hükümlerine göre edinimi korunduğu ölçüde rehin hakkı kazanır. Üçüncü kişilerin önceki zilyetlikten doğan hakları saklıdır.” Düzenlemesi bulunduğu;Yukarıda (A) sayılı bentte rehin sözleşmesinin varlığına yönelik işaret edilen seçenekli durumların takdiri Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, internet bankacılığı aracılığıyla para çekilme işleminin gerçekleştiği saatleri itibariyle geçerli bir rehin sözleşmesi bulunduğunu ya da öncesinde rehin sözleşmesi olduğunun usulen ispatlanması halinde, bankanın blokaj koymayı unutmuş olmasının sonucu etkisi bulunmadığı; zira davalı şirketi bu durumda rehin sözleşmesini bildiğinden, sözleşmeye aykırı davranması sebebiyle davacı bankanın diğer koşulların gerçekleşmesi halinde, tedbire konu paraların blokesini talep edilebileceği, buna göre davalılar bazında durumun ayrı ayrı incelendiği;a) … Yönünden Mali incelemede detayları gösterildiği üzere, 10.01.2020 tarihli (defter kaydı 01.10.2020) elden tahsilat makbuzu ile 398 adet çeyrek altın, 231 adet cumhuriyet altını, 759 gram altın bilezik karşılığı 868.433,00 TL tahsilat yapıldığı, 31.12.2020 tarihinde virman açıklaması ile 831.367,00 TL alacak kaydedildiği,21.12.2020 tarihinde davalı şirketin ——— Bankasındaki hesabından toplam 1.699.800,00 TL tutarında 6 adet transfer yapılmak suretiyle cari hesabın sıfırlandığı;Dava yazısı ekinde sunulu vekâletname örneğine nazaran, … eşi olduğu anlaşılan ——– davalı şirketin vekili olduğu; bankalarda hesap açma, para çekme yetkisi bulunduğu; dolayısıyla rehinin varlığının tespiti halinde, durumu bilmeyen 3 kişi kabul edilemeyeceği; buna göre davalı … da ——- eşi olmasına göre TMK.m.939/f.2 korumasından yararlanamayacağı;Bu ihtimalde ise, bankanın tedbir konulan 1.699.800,00 TL Davacı bankaya blokesi yönündeki talebinin, nihai takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu;b) …Mali incelemede detayları gösterildiği üzere, adı geçenin 01.10.2020 tarihinde 300.000,00 TL elden davalı şirkete nakit borç verdiği; 21.12.2020 tarihinde davalı şirketin ——— Bankasındaki hesabından toplam 300.000,00 TL tutarında yapılmak suretiyle cari hesabın sıfırlandığı;Adı geçeni davalı şirketin finans müdürü olduğunu davacı tarafından iddia ve beyan edildiği; dosyada bu yönde ——– kaydına ulaşılamadığı; davalı şirketle ilişkili kişi olması ve özellikle finans müdürü sıfatına göre, TMK.m.939/f.2 korumasından yararlanamayacağı;Bu ihtimalde ise, davacı bankanın tedbir konulan 300.000,00 TL Davacı bankaya blokesi yönündeki talebinin, nihai takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu;

SONUÇ:Sayın Mahkeme’nin görev tevdi eden ara kararı uyarınca, yapılan incelemede;
1. Yukarıda “Uyuşmazlığın İrdelenmesi” başlığı altında (1) sayılı bentte tanıtılan uyuşmazlık konusunun bağlandığı teorik sorun (2) sayılı bentte gösterilerek, somut olay özelinin (3) sayılı bentte yapılan incelemesinde açıklanan gerekçelerle,
A) 21 Aralık 2020 tarihi öncesinde geçerli şekilde kurulmuş süreli rehin sözleşmesi var ise, yenilenme nedeniyle oluşan boşluk sırasında internet bankacılığı aracılığıyla paranın çekilmesi halinde, davalı şirketin bilgisi dahilinde rehin olacağından, işlemin sözleşmeye aykırılık oluşturacağı;
B) Davada yaslanılan 21 Aralık 2020 tarihli rehin sözleşmesinden BAŞKA VE ÖNCESİNDE REHİN BULUNMAMASI HALİNDE, 21 Aralık 2020 tarihli rehin sözleşmesinin imzalandığı saatin önem kazanacağı; bu bağlamda davacı bankadan havalelerin gerçekleştiği saatlerini gösterir bir şekilde dekontların ibrazının istenmesi gerektiği;
2. İnternet bankacılığı aracılığıyla para çekilme işleminin gerçekleştiği saatler itibariyle geçerli bir rehin sözleşmesi bulunduğunu ya da öncesinde rehin sözleşmesi olduğunun usulen ispatlanması halinde;
A) Davalı … Yönünden davalı şirket nezdindeki ticari kayıtların yukarıda yapılan irdelemesi ve ——– ile olan bağlantısına nazaran, TMK.m.939/f.2 korumasından yararlanamayacağı; bankanın tedbir konulan 1.699.800,00 TL davacı bankaya blokesi yönündeki talebinin, nihai takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu;
B) Davalı … yönünden davalı şirket nezdindeki ticari kayıtların yukarıda yapılan irdelemesine nazaran, adı geçen davalının, diğer davalı Şirket’in finans müdürü olduğunun üsulen ispatlanması ” halinde, TMK.m.939/f.2 – korumasından yararlanamayacağı; bankanın tedbir konulan 300.000,00 TL davacı bankaya blokesi yönündeki talebinin, nihai takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu;
3. Davalı şirketin, davacı bankaya gecikmiş anapara borcu bulunmadığı; ancak kredi sözleşmesinden kaynaklı risklerinin devam ettiği…” belirtmişlerdir.
Taraf vekillerinin itirazları üzerine bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış, Bilirkişi heyeti tarafından alınan 02.07.2023 tarihli ek raporda özetle; “….Sayın Mahkeme’nin görev tevdi ile ara kararı kapsamında yapılan inceleme sonunda;
1. Kök rapordan sonra dosyaya gelen belge kapsamının yukarıda (1/2-A;D) sayılı bentlerde irdelendiği;
2. Davacı ve davalıların kök rapora vaki itirazlarının yukarıda (1/3-A;C) sayılı bentlerde ayrı ayrı incelendiği;
3. Kök raporda yapılan incelemeler ve yukarıda tarafların itiraz ve beyanları ve yeni belgelere göre yapılan inceleme sonunda;
A) Taraflar arasında imzalanan 30 Ocak 2020 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında nakit blokaja karşılık 5 milyon TL tutarlı kredi açıldığının bildirildiği; bu kredinin yenilenmek suretiyle devam ettiği; en son rehin sözleşmesinin 21.12.2020 tarihinde imzalandığının davacı tarafından ileri sürüldüğü; ancak başlangıçta kurulduğu bildirilen ve yenilen rehin sözleşmelerinin dosyaya sunulmadığı; kök rapordan sonra sunulan 23.11.2020 Tarihli Rehin Sözleşmesinin ——— sayılı hesapla ilişkili; bir başka anlatımla, nizaya konu tasarrufu işleminin gerçekleştirildiği hesap olmadığının ; hal böyle olunca, tasarruf işlerinin gerçekleştirdiği hesapta daha önce blokeli rehin ilişkisi kurulduğuna ilişkin belgenin ve kredinin ilk açıldığı tarihten itibaren cari hesabın ve bu bağlamda rehin sözleşmelerinin dosyada bulunmadığı;
B) Kök rapordan sonra ibraz edilen rehin sözleşmesinin yukarıda yapılan incelemesi dikkate alındığında, blokeli/rehinli olması gereken ve tasarruf işlemlerinin gerçekleştirdiği hesap olmadığı, uyuşmazlığın imzalanan rehin sözleşmesi ile aynı gün saat 14:00 ile 15: 21 saatleri arasında gerçekleşen tasarruf işlemlerinin saat olarak önce mi sonra mı olduğu noktasında toplandığı; bunun dosya üzerinden (rehin sözleşmesinde de saat bulunmadığından) tespitini mümkün bulunmadığı; ancak nakit blokaj karşılığı kullandırılan kredilerde hesapta bu miktar para olmadan kural olarak böyle bir ilişkinin oluşmayacağı; bu bağlamda bankanın sisteme bloke kaydını koymamasından kaynaklı kusuru bulunsa bile davalı şirketin nakit teminat karşılığı kullandırılan kredi nedeniyle bu durumu bilmesi gerektiği;
C) Davalı … Yönünden 1.699.800,00 TL davacı bankaya blokesi yönündeki talebinin, nihai takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu
D) Davalı … yönünden tedbir konulan 300.000,00 TL davacı bankaya blokesi yönündeki talebinin, nihai takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğu;
4. Davalı şirketin, dava tarihi itibarıyla davacı bankaya gecikmiş anapara borcu bulunmadığı; ancak kredi sözleşmesinden kaynaklı risklerinin devam ettiği…” belirtmişlerdir.
Alacak rehinin kurulması için kanun koyucu yazılı bir rehin sözleşmesi yapılmasını zorunlu kılmıştır. TMK.m.955’e göre senede bağlanmış olan ya da olmayan alacakların rehni için rehin sözleşmesinin yazılı şekilde yapılması ve senede bağlı alacaklarda senedin teslim edilmesi gerekir. Hem sözleşmenin yazılı şekilde yapılması koşulu hem de senede bağlı alacaklarda senedin teslimi koşulu nedeniyle, doktrinde alacak rehninin alacak devrine benzediği belirtilmektedir.Hesap açıldıktan sonra üzerine TMK.m.954 vd. hükümlerine “rehin” tesis edilmiş hesaplara “rehinli hesaplar” denilmektedir. Hesap üzerindeki “rehin” teminat teşkil ettiği alacağa karşılık rehnin paraya çevrilmesi usulüne göre, hak sahibine rüçhanlı olarak ödenecektir.Rehin devam ettiği sürece, hak sahibinin hesap üzerinde her türlü tasarrufu yasaklamış bulunmaktadır. TMK.m.954/f.2 aksine bir hüküm bulunmadıkça, alacak rehnine teslime bağlı rehin hükümlerinin uygulanacağını, bu nedenle geçerli bir rehin hakkından bahsedebilmek için TMK m.939/lll uyarınca hesap sahibinin hesap üzerindeki tasarruf imkânının kaldırılmış olması gerektiği; uygulamada bunun blokaj uygulanmak suretiyle gerçekleştirildiğini, hal böyle olunca, geçerli bir mevduat rehininin kurulabilmesi ancak mevduat hesabı sahibinin söz konusu hesap üzerindeki tasarruf hakkının kaldırılması gerektiği açıktır. Muvazaa, pozitif hukukumuzda 6098 sayılı Kanunu’nun 19 uncu maddesinde düzenlenmiş ve anılan maddenin birinci fıkrasında “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır” hükmüne yer verilmiştir.Hukukta muvazaa, bir hukuki ilişkinin taraflarının, üçüncü kişileri aldatmak amacıyla gerçek iradelerine uymayan ve kendi aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak konusunda yaptıkları gizli anlaşmadır. Arapça kökenli bir sözcük olan muvazaa “danışıklılık” anlamına gelir. Muvazaada amaç üçüncü şahısları veya devleti kandırmak amacıyla gerçekte yapılmayacak bir işlemin yapılmış gibi gösterilmesidir. Veya işlemin kısmen veya tamamen farklı bir biçimde yapılmasıdır. Muvazaada her işlemin her iki tarafı da durumun farkındadırlar ve bilinçlidirler. Amaçları üçüncü şahısları aldatmaktır.Muvazaa daha çok sözleşmenin yorumuyla ilgili olduğundan, öğreti ve uygulamada kapsamlı olarak incelenmiş ve belirli kurallara bağlanmıştır. Gerek öğretide ve gerekse uygulamada muvazaa, mutlak ve nispi muvazaa olarak iki gruba ayrılmaktadır; mutlak muvazaada taraflar herhangi bir hukuki işlem yapmayı (oluşturmayı) istemezler, yalnız görünüşte bir hukuki işlem için gerekli irade açıklamasında bulunurlar; nispi muvazaada ise taraflar gerçekten belli bir hukuki işlem yapmak isterler, ancak onu saklamak amacıyla, bir başka hukuki işlemin kurulduğu görüşünü yaratmak üzere irade açıklamasında bulunurlar.Yerleşik yargıtay kararları gereği Muvazaalı sözleşme yazılı şekilde düzenlenmişse, taraflar arasındaki muvazaanın ispatlanması da yazılı delil gerektirmektedir. Ancak muvazaanın tarafı olmayan üçüncü kişinin muvazaa iddiasını her türlü delille ispatlayabilmesi mümkündür.21.12.2020 tarihli rehin sözleşmesi incelenmiş sözleşmenin 5. Maddesinin iş bu rehin sözleşmesinin bankanın vadesi gelmiş veya gelecek mevcut veya doğabilecek herhangi bir alacağı olduğu müddetçe herhangi bir yasal yola başvurmaksızın , ihbar veya ihtara gerek olmaksızın rehnedilen parayı dilediği zaman doğmuş veya doğabilecek borçlara mahsup etmeye yetkili olduğunu hükme bağladığı görülmüştür. Aynı hükmün davacı yanca ibraz edilen davalı ile imzalanmış olan 23.11.2020 tarihli rehin sözleşmesinin 5. Maddesinde de bulunduğu görülmüştür. Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde davacı bankaya hiçbir zaman 2.000.000 TL tutarında rehin senedi vermediğini iddia etmiş ise de 21.12.2020 tarihli rehin senedindeki imzanın davalı şirket yetkilisine ait olduğu, keza kök rapor ibrazından sonra davacı bankanın bu rehin sözleşmesi evvelinde de davalı şirket tarafından verilmiş 23.11.2020 tarihli rehin sözleşmesi sunduğu, bu rehin sözleşmesindeki imzanın davalılarca inkar edilmediği dolayısı ile davalı şirket vekilinin davacıya hiçbir zaman rehin senedi verilmediği yolundaki savunmalarının yersiz olduğu anlaşılmıştır. Davalı şirketin davacı bankaya olan güncel borcu incelettirilmiş kök raporun 14. Sayfasında tespit edildiği üzere davalı şirketin davacıya rapor tarihi itibarı ile 3.970.791,81 TL borçlu olduğu görülmüştür. Verilen rehin senedi vadesi gelmiş veya gelecek borçlar için verildiğinden dava tarihinde esasen şirketin bir borcunun olmamasının bir önemi de yoktur. Söz konusu hesaptaki para için rehin senedi imzaladığından ve bu rehin bankanın doğabilecek borçlarını da teminat altına aldığından davalı şirketin hesap üzerindeki yetkisi rehin sözleşmesinin imzalanması ile kısıtlanmış ancak durum fiiliyata dökülemeden yani blokaj işlemi uygulanmadan dakikalar içinde davaya konu para transferleri gerçekleştirilmiştir. Davalı şirket yetkilisinden sadır olan rehin sözleşmesi 21 aralık 2020 tarihli olup davalı şirket tarafından davaya konu 6 adet banka havale/eft işlemi de yine aynı gün tarihli olup söz konusu transferler 14:00-15:21 saatleri arasında yapılmıştır. Davalı … eşi ——– ——— soruşturma sayılı dosyasında verdiği ifadesi incelenmiş davalı şirket yetkilisinin verdiği vekaletle davalı şirketi yönettiğini, şirket adına her türlü işlemi yapabildiğini, şirketin hesabında bulunan 2.000.000 TL paranın 300.000 TL lik kısmını … borcu ödemek için gönderdiğini, kalan parayı da eşinin hesabına kendisinin aktardığını, şirketin muhesebe kayıtlarında görüleceği üzere şirketin ——— borçlu olduğunu beyan etmiştir. Davalı şirket yetkilisi savcılık ifadesinde ——— tarafından yapılan bu para havale/eftlerinden haberdar olduğunu borçlarını ödemek amaçlı bu ödemeleri yaptıklarını, …şirket toptancısı olduğunu belirtmiştir. Davalı … 07.01.2021 tarihli savcılık ifadesinde ” .. ——— isimli işletme ile hiçbir alakam yoktur. İşletmecisi … isimli şahsa yaklaşık 1.700.000 TL o günkü değerinde altınları sözleşme karşılığı borç olarak verdiğini, istenilmesi halinde sözleşmeyi sunabileceğini, sözleşmede belirtilen tarihte … ———- olan hesabına bu paraları yatırdığını.. ” belirtmiştir. Davalı … soruşturma dosyasında verdiği 07.01.2021 tarihli ifadesi incelenmiş …——— .. Şirketine ticari ürün verdiğini, işletme ile iş yaptıklarını.. ——— isimli şirket yetkilisine elden evrak karşılığında 300.000 TL para verdiğini.. Davalı işletmeye borç verdiğini ve borcun ödendiğini..” belirtmiştir. Davalı şirketin ticari defter ve belgeleri incelenmiş davalı … olan borcun 01.10.2020 tarihli defter kaydı gösterilerek ile defterlere işlendiği, yine diğer davalı … da alacak kaydının ticari defterlere diğer davalı gibi 01.10.2020 tarihli kayıt gösterilerek işlediği her iki davalının da defter kaydının aynı tarihli olduğu görülmüştür. Tüm dosya kapsamından nakit teminat karşılığı kullandırılan kredi nedeni ile rehin sözleşmesi imzalandığı, davalı yanca her ne kadar bu sözleşme altındaki imza inkar edilmişse de davalı şirket yetkilisine ait olduğunun ——– raporu ile tespit edildiği, keza bunun öncesinde de davacı bankaya rehin sözleşmesi verdiği, davacı bankaca blokaj işlemi yapılmasının sehven gecikmesi üzerine davalı şirketin geniş yetkilerle donatılmış olan vekili ve aynı zamanda davalı …. eşi tarafından 6 havale/eft işlemi ile bu hesapta bulunan 1.699.800 TL tutarındaki meblağın rehin sözleşmesinin imzalandığı aynı gün dakikalar içinde eşine transfer edildiği, her ne kadar bu vekaletnamenin hiçbir işlemde kullanılmadığı davalı yanca ileri sürülmüş ise de davalı şirket adına vekaletname ile vekil tayin edilen davalı eşi ——— savcılık dosyasında bu havale/eft işlemlerinin kendisi tarafından yapıldığı yolundaki beyanı olduğu, dolayısı ile bu beyanların da gerçek dışı olduğu, bu yetkilerle donatılmış olan vekilin eşi olan … iyi niyetli 3. Kişi olarak kabul edilemeyeceği, zira para transferini gerçekleştiren kişinin kendi eşi olduğu, her ne kadar … savcılık ifadesinde 1.700.000 TL değerinde altınları sözleşme karşılığı şirket yetkilisi ——– borç olarak verdiğini, istenilmesi halinde sözleşmeyi sunabileceğini, sözleşmede belirtilen tarihte borcun kendisine ödendiğini ileri sürmüş ise de davalı yanca böyle bir sözleşme de sunulmadığı, 1.700.000 TL değerindeki altınların şirketle bir alakası olmadığını beyan eden davalı yanca karşılığında bir senet, belge vs. Alınmaksızın verilmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, ticari defterlere söz konusu bu kayıtların da diğer davalıya yapılan para miktarı kadar aynı tarihte işlendiği, davacı şikayeti üzerine durumun kaydileştirilmesi amacı ile yapıldığının düşünüldüğü anlaşılmıştır. Keza diğer davalı … ifadeleri de çelişkili olup savcılık ifadesinde ve safahattaki beyanlarında hem davalı şirketle ticaret yaptığını belirtmiş, davalıdan ticari ilişki nedeni ile 336.000 TL alacaklı olduğunu belirtmiş hem de senetlerin veriliş nedeninin elden borç verilmesi olduğunu belirtmiştir. Öncelikle bu davalının davacıdan 336.000 TL alacaklı olduğuna dair davacı defterlerinde bir kayıt bulunmadığı,davalı … de davalı şirketten bu meblağda alacaklı olduğuna dair delil sunmadığı, dava öncesinde bu davalının iddiası gibi bu davaya konu işlem haricinde aralarında ticari bir ilişkileri olmadığı gibi söz konusu senetlerin de ticari defterlere aynı tarihte işlenmiş gibi gösterildiği, durumun kaydileştirilmesi amacı ile yapıldığı, 10 eylül 2020 düzenlenme tarihli bonoların borç vermeden nasıl düzenlediği hususlarının da izaha muhtaç olduğu, zira verdiğini iddia ettiği borcun kasaya giriş tarihinin de 01 ekim 2020 olarak gösterildiği, davalı şirketle dava öncesi ticari ilişkisi olduğuna dair ne bir fatura ne bir sözleşme vs. Hiç bir delil sunamadığı görülmüştür. Netice itibarı ile davacı bankanın rehin sözleşmesi gereği blokaj uygulamakta ihmali davranışı olsa da hukuk düzeninin iyi niyeti koruması gerektiği, davacının bu ihmalinin davalıya dakikalar içinde bu parayı 3. Kişilere muvazaalı olarak transfer etme hakkı bahşetmediği, nitekim davalının paranın rehinli olduğunu, en azından rehin sözleşmesi imzaladığını bildiği, rehinli paranın davalı şirketin yetkilisinin verdiği vekaletle ———- tarafından muvazaalı olarak bir kısmının eşine diğer kısmının da diğer davalıya transfer edildiği, gerçekte bu kişilerin davalı şirketten alacaklı olmadıkları,yukarıdaki gerekçelerle muvazaayı bildikleri ve işlem tarafı oldukları, iyi niyetli 3. Kişi olarak kabul edilemeyecekleri sonucuna varılmış davacının haklı davasının kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın kabulü ile;
A- Davalı … ——– şubesinde bulunan ——– numaralı hesabında bulunan 1.699.800 TL bedelin bu hesaptan alınarak davalı şirket adına davacı banka nezdinde açılacak vadeli bir hesaba blokeli olarak aktarılmasına,
B- Davalı … ——— şubesinde bulunan ——– nolu hesabında bulunan 300.000 TL bedelin bu hesaptan alınarak davalı şirket adına davacı banka nezdinde açılacak vadeli bir hesaba blokeli olarak aktarılmasına,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 136.606,33 TL nispi harçtan, peşin alınan 34.155,00 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 102.451,33 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından 59,30 TL başvurma harcı, 34.155,00 TL peşin harç olmak üzere toplam 34.214,30 TL yargılama gideri mahiyetindeki harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı yanca yapılan 9.000‬,00 TL bilirkişi ücreti, 651,93‬ TL tebligat, posta gideri ve diğer yargılama giderleri toplamı 9.651,93 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Ücr. Trf.’ne göre, 231.984,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
6-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise kalan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
7- Davanın arabuluculuğa tabi olmadığı safahatta işbu dosyada verilen ——— sayılı ilamı ile tespit edildiğinden davacı yanca gereksiz yapılan ve ——— bütçesinden karşılanan 1.360,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan tahsili hazineye gelir kaydına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ———– Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 08/11/2023