Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/14 E. 2023/701 K. 01.09.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/408
KARAR NO : 2023/646

DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 30/06/2021
KARAR TARİHİ : 13/07/2023

Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi

DAVA: Davacı vekili 30/06/2021 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; ” Müvekkil —- (Eski Ünvan:—–) tarafından —–no.lu Nakliyat Abonman Sigorta Poliçesi ile sigortalı bulunan dava dışı —–yerleşik —– ünvanlı tedarikçi firmadan, 24.10.2019 tarih ve —–no.lu fatura muhteviyatı ile satın almış olduğu 64 palet – 4842 kutu (16.578 kg brüt) kedi ve köpek maması emtiasının, —— nakliyesi işi, 03.12.2019 tarih ve —– no.lu navlun faturası kapsamında—- no.lu davalı —-. Tarafından organize edilmiş olup, fiili nakliyesinin, —-no.lu davalı —- malik/işleteni olduğu—- plaka no.lu dorse ile —– no.lu CMR kapsamında dava dışı—- firması tarafından gerçekleştirilmesi hususunda anlaşılmıştır. Diğer davalı —-ise —- no.lu davalının sorumluluk sigortacısıdır. 2—-yerleşik tedarikçi firma —–tarafından hazırlanan kedi ve köpek maması emtiasının, —- sevk edilmek üzere, —–no.lu davalının organizasyonunda temin edilen—–no.lu davalıya ait —— plaka sayılı araca yüklenmiş olup, yapılan yüklemenin ardından araç tedarikçi firma tesisinden ayrılmıştır. Sigortalı emtiaları taşıyan aracın tedarikçi firma tesisinden —– seyri sürecinde, aracın dorsesinde yangın çıkmış olup, yangına — İtfaiye memurları tarafından müdahale edilmesine karşın dorse ve dorsede bulunan tüm ürünler yanmak suretiyle zayi olmuştur. 3- Yapılan hasar ihbarı üzerine, CMR’ı tanzim eden, —-yerleşik fiili taşıyıcı—- firmasının sigortacısı —– nezdinde açılan hasar dosyası üzerinden görevlendirilen —– firması tarafından düzenlenen Ekspertiz raporunda; ” Ürünün 24.10.2019 saat 15:22’de tedarikçi firma tesisinde yüklenmesi akabinde, aracın tesisten ayrıldığı ve —- doğru seyri sürecinde, araç sürücüsü —–dorsenin yanmaya başladığını fark etmesi üzerine aracı ivedilikle park etmiş olduğu, sürücüsünün dorse arka sağ teker tarafından gelen bir patlama sesi duyduğunu, yangının hızla dorse tentesine sıçraması sebebiyle, çekiciyi dorseden çözerek kurtulmasını sağlayabildiği, itfaiyenin yangına saat 17:00 gibi müdahale ettiği, ancak dorsenin ve ürünün yanmak suretiyle tam zayi olduğu, yanmış dorse ürün ve kalıntısının çekilmesi için —–Garajı ile irtibata geçilmiş ve yangın mahallindeki kalıntıların bu firma tarafından toparlanarak ——bulunan tesisine çekilmiş olduğu, garaja çekilmiş olan yanmak suretiyle ağır şekilde hasarlanmış ürün kalıntısının ağır kokmakta olduğu ve bertarafı için ilgili tarafların garaja ödeme yapılmasının beklendiği, ” yönünde görüş ve kanaat belirtilmiş olup, dava dışı sigortalı tarafından, hasarının müvekkil şirket nezdindeki Nakliyat Abonman Sigorta Poliçesi’nden karşılanması için yapılan hasar ihbarı üzerine açılan —– no.lu hasar dosyası üzerinden düzenlenen Ekspertiz Raporu’nda ise; Gerek benzeri yangınlarla ilgili tecrübemiz, gerek fiili taşıyıcı firma—–sigortacısı—— tarafından atanmış ekspertiz firması —–tarafından elde edilen bulgular doğrultusunda, fren sistemindeki muhtemel mekanik sorundan kaynaklı olarak yangının dorse arkasında başlamış olabileceği, toplam hasarın 62.039,76 Euro karşılığı 397.277,81.-TL olduğu ” yönünde görüş ve kanaat belirtilmiştir. 4- Müvekkil——davaya konu olay nedeniyle, 31.12.2019 tarihinde Ekspertiz raporunda tespit edilen hasar miktarının tamamı olan 397.277,81.-TL sigorta tazminatı ödemiştir. Müvekkil —–., TTK Md.1472 uyarınca sigortalısının haklarına halef olduğundan davalıların sorumluluğunu karşılan alacak için zarar sorumlularına karşı rücu hakkı elde etmiştir.5- Davalılardan——müvekkil şirket sigortalısı ile yapmış olduğu anlaşma gereğince, 03.12.2019 tarih ve —– no.lu navlun faturası kapsamında, —– olarak, davaya konu taşımanın organizasyonunu üstlenmiştir. Davalı —–, yükü teslim aldığı andan teslim ettiği ana kadar bunların kısmen veya tamamen kaybından, hasara uğramasından sorumludur. Sigorta emtialar, davalı —–. Tarafından temin edilen fiili taşıyıcıya tam ve eksiksiz olarak teslim edilmiş olup taşıma sırasında zayi olduğundan, davalı —–davaya konu zarardan sorumludur. Davalılardan —- İse, yanmak suretiyle davaya konu zarara sebebiyet veren —— plaka no.lu dorsenin malik/işleteni ve aynı zamanda kiraya vereni olup, KTK Md.85; ” Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüsün unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüsün sahibi, doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar ” hükmü ve kira sözleşmesi uyarınca dava konusu zarardan müştereken ve müteselsilen sorumludur. Diğer davalı —– davalı malik/işleten—– sorumluluk sigortacısı olup, KTK Md.91 uyarınca, sorumluluğu teminat limiti ile sınırlı kalmak kaydıyla, davaya konu zarardan diğer davalılarla birlikte müştereken ve müteselsilen sorumludur. 6- Davalılara gönderilen rücu ihtarlarından herhangi bir sonuç alınmaması üzerine, davalılar aleyhine —–. İcra Müdürlüğü’nün—–sayılı dosyası ile ilamsız icra takibi başlatılmış ise de davalılar tarafından icra takibine haksız şekilde itirazda bulunularak icrai işlemler durdurulmuş olup, ticari davalarda dava şartı olan arabuluculuk görüşmelerinden de sonuç alınamaması üzerine müvekkil şirket alacağının tahsili için Sayın Mahkemeniz huzurunda işbu itirazın iptali davası açılmak durumunda kalınmıştır.7- Davalılar tarafından dava konusu olaydan sorumlulukları aşikar olmasına karşın aleyhlerine —-. İcra Müdürlüğü’nün —–. Sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine karşı herhangi bir haklı sebep göstermeksizin itiraz edilmiş olması davalıların kötü niyetini ortaya koyduğundan davalılar aleyhine %20’den az olmamak kaydı ile icra inkar tazminatına hükmolunmalıdır.” denmiştir.

CEVAP:
1-Davalı —– vekili cevap dilekçesinde özetle; “Davacı süresi içerisinde delillerini ikame edememiş ve davasını ispatlayamamıştır. Basit yargılama usulüne tabi huzurdaki dava kapsamında Hukuk Muhakemeleri Kanunu (“HMK”) madde 318 ve 319 uyarınca, Davacı’nın dava dilekçesi ile birlikte dilekçesinde dayanmış olduğu tüm delillerini dilekçesine eklemekle yükümlü olup, dava dilekçesi ile birlikte sunmamış olduğu delillere iddia ve savunmanın genişletilmesi yasağı kapsamında dayanma hakkı bulunmamaktadır. Bu kapsamda Davacı, dava dilekçesinde birtakım ekspertiz raporlarından, hasar dosyalarından, ödeme belgelerinden vs. bahsetmekle birlikte bu hususta hiçbir somut delil ibrazında bulunmamış, getirtilmesi gereken yeri de belirtmemiştir. Davanın gelinen aşaması itibariyle Davacı’nın sonradan sunacağı delillere muvafakat etmemekteyiz. Şu halde, ispat külfetini yerine getirmeyen Davacı’nın ispatlanamayan davasının usulden reddini talep ederiz. Şayet Sayın Mahkeme aksi kanaatteyse, tarafımıza mevcut aşamada hiçbir delil tebliğ edilmemiş olduğundan ve dosyaya sunulu incelenecek, cevap ve itiraz edilecek hiçbir delil bulunmadığından, Davacı’nın sonradan sunacağı delillere karşı cevap ve itiraz hakkımızı saklı tutarız. Dava konusu uyuşmazlıkta CMR uygulama alanı bulacaktır. Türkiye, “Eşyaların Karayolunda Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi’ne (“CMR”) 3939 sayılı Kanun ile 4 Ocak 1995 tarihinde taraf olmuş ve Sözleşme Türkiye açısından yürürlüğe girmiştir. Anayasa m. 90/5 uyarınca, usulüne göre yürürlüğe konmuş milletlerarası antlaşmalar kanun hükmündedir. Ayrıca, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun m. 1/2 uyarınca, Türkiye Cumhuriyeti’nin taraf olduğu milletlerarası sözleşme hükümleri öncelikle uygulanacaktır. CMR’nin 1. maddesi uyarınca yükleme veya boşaltma yerlerinden birinin CMR’ye taraf ülkelerden birisi olması halinde başkaca koşul aranmaksızın Konvansiyon hükümlerinin uygulama alanı bulacağı düzenlenmiştir. Dava konusu olayda hem yükleme ülkesi —- hem de boşaltma ülkesi Türkiye CMR’ye taraftır. Dolayısıyla, derdest davada CMR hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. Nitekim, Davacı’nın iddiaları uyarınca, —– yerleşik fiili taşıyıcı —– firması tarafından da tanzim edilmiş bir CMR senedi bulunmaktadır. Her ne kadar Davacı dilekçesinde sehven Karayolları Trafik Kanunu’ndaki çeşitli hükümlere atıfta bulunmuşsa da bu hükümler somut uyuşmazlık bakımından uygulama alanı bulmayacak ve uyuşmazlık konusu CMR hükümleri çerçevesinde değerlendirilecektir. Bu hususun Sayın Mahkeme tarafından dikkate alınmasını talep ederiz. davacı’nın talebi zamanaşımına uğradığından Davalı sigortalıdan dolayısıyla da Müvekkil Şirket’ten alacak talebinde bulunulamaz. CMR m. 32/1-b uyarınca, bu anlaşma gereğince yapılan taşımalardan doğacak davaların, Tam kayıplarda, kararlaştırılan zaman limiti bitiminden 30 gün sonra kararlaştırılmış zaman limiti yoksa, yükün taşıyıcı tarafından teslim alınmasından sonraki 60 ıncı günden itibaren, bir yıl içinde açılması gerekir. Somut olayda, CMR senedi ve ekspertiz raporu dosyaya sunulu olmadığından Davacı’nın beyanları uyarınca yükün teslim tarihinin en geç ekspertiz raporu tarihi olan 31.12.2019 olduğu kabul edilse dahi, 1 yıllık zamanaşımı süresi en geç bu tarihten 60 gün sonra yani 29.02.2020 tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır. Dolayısıyla, Davacı veya onun dava dışı sigortalısının, 29 Şubat 2020 tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde dava açması gerektiği bu süre içerisinde dava açılmaması halinde hasara ilişkin taleplerinin zamanaşımına uğradığı kabul edilmelidir. Bu kapsamda Davacı tarafından 28 Şubat 2020 tarihinde Müvekkil Şirket ve Diğer Davalılar aleyhine icra takibi başlatılarak CMR m. 32’de hüküm altına alınan 1 yıllık zamanaşımı süresi kesilmiş ve bu tarihten itibaren Davacı için yeni bir 1 yıllık zamanaşımı süresi işlemeye başlamıştır. Öncelikle belirtmek gerekir ki, İcra ve İflas Kanunu (“İİK”) m. 67’de öngörülen 1 yıllık süre ile CMR m. 32’de öngörülen 1 yıllık süre birbirinden farklı sürelerdir. İİK m. 67’deki 1 yıllık süre, itirazın iptali davası açılması için öngörülmüş olup hak düşürücü mahiyettedir. Davacı’nın derdest itirazın iptali davasını İİK m. 67’de öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıp açmadığı uyuşmazlık konusu değildir. Belirttiğimiz üzere, İİK m. 67’de öngörülen bir yıllık süre, usul hukukuna ilişkin bir süredir. Ancak, olayımızdaki zamanaşımı itirazı, maddi hukuka ilişkindir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (“TBK”) 154. maddesinde zamanaşımını kesen işlemler sınırlı olarak sayılmıştır. Tarafların akdettikleri sözleşme ile dahi zamanaşımını kesen işlemleri değiştirmeleri mümkün değildir. Yine —— açıkça belirttiği üzere, “Borçlunun ödeme emrine vaki itirazı, taraf işlemi olup, icra müdürünün borçlunun itirazını——vasıtasıyla alacaklıya tebliğ ettirmesi icra takip işlemi değil —– tebliğ işlemini icra dairesi adına yaptığından icra dairesinin bir işlemidir (icra işlemidir)”. Dolayısıyla, doktrindeki görüş birliği uyarınca, icra işlemleri ile icra takip işlemleri birbirinden farklı işlemler olup yalnızca icra takip işlemleri zamanaşımını kesmektedir. Doktrinde açıkça belirtildiği üzere, itirazın alacaklıya tebliğinin bir icra takip işlemi olmadığı ortadadır.Olayımıza dönecek olursak, Davacı tarafından icra takibine 28 Şubat 2020 tarihinde girişilmiş ve icra müdürlüğü tarafından ödeme emri düzenlenmiştir. Söz konusu icra takip işlemi ile CMR m. 32’de öngörülen bir yıllık zamanaşımı süresi kesilmiş ve tekrar başlamıştır. Ne var ki, Davacı arabuluculukta geçen 18 günlük süre ve Covid-19 nedeniyle yargıda sürelerin durdurulmasına dair verilen karar neticesinde hesaba katılacak olan 3 ay iki günlük süre eklendiğinde 22 Nisan 2021 tarihine kadar ikame ettirmesi gereken itirazın iptali davasını ikame ettirmemiş ve huzurdaki dava 30 Haziran 2020 tarihinde ikame edilmiştir. Kesinlikle kabul anlamına gelmemek kaydıyla dava tarihi itibariyle Davacı’nın itirazın iptali davası açmak için bir yıllık hak düşürücü süresi dolmadığı kabul edilse dahi Davacı’nın talebi maddi hukuk bakımından zamanaşımına uğramıştır.Bu sebeplerle, dava konusu alacağın, işbu itirazın iptali davasının ikame ettirildiği tarih olan 30 Haziran 2021 tarihinde zamanaşımına uğramış olduğu tartışmasız olup davanın zamanaşımı sebebiyle reddi gerektiği sübuta ermiştir.

ESASA İLİŞKİN CEVAPLARIMIZ

Dava konusu taşıma bakımından taşıma komisyoncusu olarak hareket eden Müvekkil Şirket’in sözde hasardan bir kusur veya sorumluluğu yoktur. Davacı’nın esasa dair bu asılsız iddialarına dosyada mübrez bir delil olmadığından şu aşamada cevap verilemeyecektir. Öncelikle huzurdaki ispatlanamayan davanın usulden reddini, Sayın Mahkeme aksi kanaatte ise delillerin ibrazından sonra cevaplarımızın sunulması içib tarafımıza ek süre verilmesini talep ederiz.Davacı’nın talep ettiği fahiş faiz oranın reddi gerekmektedir.İlgili hükümden de açıkça görüleceği üzere dava konusu iddia edilen alacağa yıllık %5 faiz oranı üzerinden faiz işletilebilir, bu nedenle uyuşmazlık konusu alacağa Davacı’nın talep ettiği faiz oranının uygulanması mümkün değildir. CMR’ nin 41.maddesi dikkate alındığında bu faiz oranı mutlak olup, bundan daha fazla oranda bir faiz kararlaştırılamaz. Söz konusu hükümde “Madde 40 hükümleri saklı kalmak koşuluyla bu sözleşmenin hükümlerini doğrudan doğruya veya dolayısıyla ihlal eden her türlü koşul hükümsüzdür.” ifadesine yer verilerek Davacı tarafın iddiası çürütülmektedir. Bu bağlamda Davacı’nın fahiş faiz talebinin reddi gerekmektedir.Müvekkil Şirket’in sorumluluğu poliçe kapsamıyla sınırlıdır.Tüm bu açıklamalarımız tahtında, Müvekkil Şirket ve Diğer Davalılar’ın hasara neden olan olayın gerçekleşmesinde sorumluluğunun bulunmamaktadır. Davacı da bu durumun aksini ispat eder hiçbir somut delil sunmamıştır. Bu aşamadan sonra sunacağı delillere de muvafakatimiz yoktur. Bu nedenle Sayın Mahkeme’den Davacı’nın Müvekkil Şirket aleyhine haksız bir şekilde ikame ettiği işbu davanın reddine karar verilmesini talep ederiz.
” denmiştir.Davalı —– vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava dilekçesinin —– nolu kısmında emtianın ; —- nakliyesi işinin 03.12.2029 tarih ve —– nolu navlun faturası kapsamında—– nolu davalı —–tarafından organize edildiği , fiili nakliyenin ise —– nolu davalı —–malik ve işleteni olduğu—–plaka nolu dorse ile dava dışı—–firması tarafından gerçekleştirildiği ,—–ise —– nolu davalı —- sorumluluk sigortacısı olduğu ifade edilmiştir. Davaya konu taşımanın yapıldığı —— plaka sayılı ——/araç maliki müvekkil olmakla birlikte ; 2017 yılında; toplam 12 araçlık uzun süreli— kira sözleşmesi ile —- nolu davalı —– kiralanmıştır. Bu hali ile —–nolu davalı —– ilk taşımacı sıfatına haiz olmasının yanı sıra , müvekkile ait —-dorseyi uzun süreli kiralama sözleşmesi kapsamında kullanan/ işleten sıfatına da sahiptir. Uzun süreli, kira sözleşmesi gereğince ; davaya konu taşımanın hiçbir safahatına katılmayan müvekkile, dava yöneltilmesine gerekçe gösterilen “malik ve işleten sıfatı ile sorumluluk” atfı ; hem uzun süreli kiralama sözleşmesi hem de aşağıda izah olunacağı üzere müvekkilin CMR Konvansiyonu uyarınca taşımanın hiçbir safahatına katılmamış olması nedeni ile mümkün olmamalıdır. Keza ; Müvekkil Karayolları Trafik Kanunun Md 3’te yer alan tanıma göre araç sahibi olup, İşleten ise ; uzun süreli kira sözleşmesine istinaden —- Nolu davalı ——. Kanun metninde İşleten : “…. aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı, ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse, bu kimse işleten sayılır.Dair verilen hükümde; araç maliki yönünden davanın reddi gerektiği açıkça ifade edilmiştir.Delil listelimizde ve dilekçe ekinde içinde davaya konu taşımanın ifası sırasında yanan dorsenin de dahil olduğu 12 adet aracın kiralanması hususunda tarafların mutabık olduğu ve nitekim devamında müvekkil tarafından 12 adet dorse için—– düzenlenen 2018 yılına ait 12 adet , 2019 yılına ait 11 adet araç kiralama bedeli faturaları sunulacak olup, riziko tarihinden yaklaşık 2 yıl öncesinden itibaren işleten sıfatına haiz olmayan müvekkil yönünden davanın reddine karar verilmesini bilvekalke arz ve talep ederiz.
2.Müvekkilin araç maliki sıfatı ile kanundan doğan sorumluluğu, yine KTK
hükümleri ve Yüksek Mahkeme kararları gereğince uzun süreli kira sözleşmesi neticesindeortadan kalkmış olmasının yanı sıra ;
Dava konusu ihtilaf “Karayolu ile Uluslararası Eşya Taşımacılığına İlişkin Sözleşme” kapsamında nakliyenin ifası sırasında meydana gelmiştir. Dolaysıyla hak sahibi tarafından ,zararın tazmini talebi, zarara sebebiyet veren taşımacıya yöneltilebileceği gibi tüm taşımacılara ( ilk son ve ara taşımacılar) yöneltilebilecektir.
Konvansiyonda sözü edilen hak sahibinin( zayii olan mal bedelini ödeyen hak sahibine ödeyerek halefiyete bağlı rücu hakkı kullanan sigorta şirketi ) talep ve dava yöneltebileceği muhatabı ; ” taşımanın herhangi bir safahatına katılmış olan taşımacı” dır.Davaya konu taşımada ;

Gönderici (—–) —– => ilk taşımacı(akdi taşıyan)—– => fiili taşımacı —— => alıcı —– => alıcının sigortacısı (davacı) —–İhtilafa konu taşıma ; dava dışı fiili taşımacı olan —– ait—–plakalı çekici ve müvekkil tarafından —- nolu davalı —– işleten sıfatı kazandıracak şekilde kiralanan —— plakalı dorse ile ifa edilmiştir.Taşımada —- tarafından CMR belgesi / sevk mektubu düzenlenmiştir. Müvekkilimiz —- taşımanın herhangi bir safahatına katılmamış olduğu , CMR belgesinin akdi taşıyan /—- nolu davalı ya da rücuen dava hakkını kullanan davacı tarafından arz edilmesi halinde açıkça görülecektir.Nitekim müvekkilin bu taşımaya hiçbir şekilde taşıyan sıfatı ile katılım sağlamamış olup ; bu taşıma nedeni ile müvekkil —— tarafından ilk taşımacıya kesilmiş bir navlun faturası olmadığı gibi ,fiili taşımacı tarafından da müvekkile kesilmiş bir navlun faturası mevcut değildir.Keza dava dilekçesinde yukarıda ki beyanlarımızı tevsik eder şekilde; müvekkile yöneltilen husumetin gerekçesi ; araç maliki ve işleten olmasına dayandırılmıştır.
Arz edilen nedenlerle ;
Dava dilekçesinde müvekkil —– taşıyıcı olarak değil ; —- plakalı —–dorsenin malik ve işleteni olarak nitelendirildiği, ve bu sebeple husumet yöneltildiği ,
İşleten sıfatının uzun süreli kiralama sözleşmesi ile ortadan kalktığı ,
İşleten sıfatının ortadan kalkması ile aracı işletilmesinden mütevellit zararlardan araç malikinin sorumlu olmayacağı ,Ve nitekim müvekkil —- CMR Konvansiyonu uyarınca ihtilafa konu taşımaya katıldığına dair bir iddia ve tespit olmadığı gözetilerek müvekkil yönünden davanın reddine karar verilmesini bilvekale arz ve talep ederiz.
3.Dava dilekçesinde —- nolu davalıdan organizatör olarak söz edilmiş
olmakla birlikte ; gerçekten de —–sıfatına sahip —– nolu davalının müvekkilden uzun süreli araç kiralamasının sebebi, aynı zamanda taşıyıcı sıfatı ile iş yapabilmektir. Müvekkilin —- belgeli araçlarını uzun süreli kiralamak suretiyle taşıyıcı sıfatı ile organizasyon yapan davalının sözkonusu araçları işletmesinden mütevellit doğan zarar yada elde edilen kazançta müvekkilin dahli olmadığından müvekkil yönünden taleplerin reddine karar verilmesini bilvekale arz ve talep ederiz.
4.Zamanaşımına yönelik beyanlarımız Dava dosyasında davacının dayandığı deliller ve zikredilen belgeler sunulmadığı ve müvekkil —– davaya konu taşımada taraf olmadığı için davacının dava dilekçesinde yer alan beyanları ve müvekkile yöneltilen icra takip dosyası kapsamında zaman aşımı itirazımızın gerekçeleri aşağıda ki gibidir ;
Davaya konu eşya 24.10.2019 tarihinde taşınmak üzere taşımacıya teslim edilmiştir.
Aynı gün/ 24.10.2019 tarihinde 17:00 da seyir sırasında araçta yangın çıkmıştır.
Davacı 28.02.2020 tarihinde davalılar tümü aleyhinde —- İcra Müd’nün—–. Sayılı dosyası ile ilamsız takiplere müstenit icra takibi başlatmıştır.
Buna göre icra takibi CMR md. 32 hükmüne istinaden bir yöneltilen bir talep olarak kabul edildiğine göre 1 yıl içinde yapılan icra takip işlemi zaman aşımını durdurmuştur.Müvekkil tarafından icra takibine 02.03.2020 tarihinde yasal sürede itiraz edilmiştir. İtiraz tarihinde göre davacının dava süresi itirazdan itibaren 1 yıldır.
Huzurda ki dava 30.06.2021 tarihinden yaklaşık 16 ay sonra açılmıştır. O HALDE ; 02.03.2020 tarihinde icra müdürlüğüne yapılan itiraz / CMR Konvansiyonunda ki ifade ile talebin geri çevrilmesi üzerine, dava açma tarihi itirazdan itibaren 1 yıl olacaktır.1 yıl içinde açılmayan huzurda ki davanın zamanaşımı def’î nedeni ile reddine karar verilmesini bilvekale arz ve talep ederiz.

5.Müvekkil taşıyan sıfatına haiz olmamakla birlikte , müvekkile yöneltilen talep ve
icra takibi nedeni ile davaya konu edilen riziko hakkında kendi sorumluluk sigortacısında hasar dosyası açtırmıştır.Müvekkilin sigortacısı tarafından yaptırılan ekspertiz raporunda ki bulgular , itfaiye raporunda ki tespitler ile davacının riziko sebebine ilişkin ileri sürdüğü hususlar birbiri ile örtüşmemektedir.
Dava dilekçesinde; “…fiili taşıyıcı firma —- sigortacısı tarafından atanmış ekspertiz firması —-tarafından elde edilen bulgular doğrultusunda , aracın fren sisteminde ki muhtemel mekanik sorundan kaynaklı olarak yangının dorse arkasından başlamış olabileceği ve toplam hasarın 62.039,76-Eur karşılığı 397.277,81-TL olabileceğine dair görüş ve kanaat bildirilmiş olduğu ifade edilmiş olmakla birlikte ;İtfaiye raporunda; davacının iddia ettiği gibi dorsede ki mekanik arıza gibi bir yangın sebebine ilişkin bulguya yer verilmesi bir yana, yangının sebebinin belli olmadığı ifade edilmiştir.Nitekim davacının dayandığı fiili taşıyıcı —–sigortacısı tarafından görevlendirilen ekspertiz firması ; tümüyle ihtimale istinaden rapor düzenlemiş olmuş, aracın fren sisteminde mekanik arıza olabileceği yönlü görüş bir bulguya değil soyut kanaate dayalıdır.Nitekim aracın muayene geçerlilik tarihi 31.10.2019 olup , araç hasar tarihine yasal muayene kriterlerini sağlayan ve bu bakımdan yola ve yüke elverişli olduğu teorik olarak kabul edilmesi gereken bir durumdadır.
Böylece aracın riziko tarihinde yola elverişli olduğu karinesine göre ; artık aksinin ispat külfeti ; aracın geçerli bir muayene belgesi mevcut olduğu halde , muayene belgesi hilafına araçta mekanik arıza olduğunu iddia eden davacı üzerindedir.
Aracın işletenin ( ——nolu davalı ) kusuruna dayalı bir sebepten arıza yaptığının ve yangına sebebiyet verildiğinin ispatı aksi halde , rizikonun taşıyanın bilmesi ve öngörmesi beklenemeyecek bir sebepten ileri geldiğinin kabulü ile davanın tüm diğer davalılar yönünden de reddi gerekeceği açıktır.Arz edilen nedenlerle ; rizikonun araca ilişkin bir kusurdan ileri geldiğinin ispat yükü üzerinde olan davacı tarafından ispatlanamaması halinde, davanın reddine karar verilmesini bilvekale arz ve talep ederiz.
6.Faizin başlangıcı ve faiz oranı hakkında beyanımız;
CMR Kon. Md.27.1.’de ; ” Hak sahibi ödenecek tazminat için faiz istenebileceği ,
yılda % 5 üzerinden hesap edilecek bu faizin, ödeme isteğinin yazılı olarak, taşımacıya gönderildiği tarihten başlayacağı ve böyle bir istekte bulunulmamış ise, tahakkukun dava açıldığı tarihten itibaren yapılacağı ” düzenlenmiştir.
Bu davanın dayanağı olan icra takip dosyasında ; takip tarihinden evvel ki döneme ilişkin (31.12.2019 / 27.02. 2020 toplam 58 gün) 8.742,83-TL takip evveli işlemiş faiz istemi yersizdir. Alacak iddiasında ki sigorta şirketinin icra borçlularını takip öncesi temerrüte düşürdüğüne dair delil mevcut değildir.Ayrıca Konvansiyonda düzenlenen yıllık %5 faizi aşan faiz oranı anı talebinin yasal bir mesnedi yoktur. CMR md. 48 .3 te yer alan düzenlemeye göre konvansiyona tabi akit ülkelerin ; konvansiyonda belirtilmediği takdirde hakimin hukukuna göre değil , konvansiyon düzenlemesine üstünlük tanıması gerekmekte olup , konvansiyon hükümlerinin öncelikle uygulanması gerektiği, aynı zamanda T.C. Anayasal düzenlemesi gereğidir.
Örneğin Zamanaşımın durması hakkında hakimin hukukana atıf yapan madde metni , faiz konusunda düzenleme içeren 27. Maddede hakimin hukuka atıf yapılmamıştır.
Arz edilen nedenlerle ; davaya konu faiz başlangıcı ve faiz oranı yönünden fazlaya ilişkin taleplerin CMR md. 27 hükmünde yer alan düzenlemeyi aşan talepler ymününden reddine karar verilmesini bilvekale arz ve talep ederiz. ” denmiştir.
Davalı —–dosyamıza herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, sigortacının sigortalısına ödediği tazminat bedelinin kusurlu 3. Kişiye karşı açmış olduğu rücu alacağına dayalı genel haciz yolu ile takipte ödeme emrine itirazın iptali ve takibin devamı istemine ilişkindir.İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra dosyası celp edilmiş, borçluların ödeme emrine süresi içerisinde itiraz ederek takibi durdurdukları tespit edilmiştir.Davalı —– cevap dilekçesinde zamanaşımı defiinde bulunduğu,—– cevap dilekçesinde zamanaşımı definde ve husumet itirazında bulunduğu anlaşılmıştır.Taşımanın güzergahı itibariyle dava konusu taşıma, CMR 1. maddesi uyarınca CMR Konvansiyonu hükümlerine tabiidir. Davacı nakliye emtia sigortası tarafı sigorta şirketi olarak, TTK m. 1472 hükmü gereği, uluslararası taşıma esnasında meydana gelen risk kapsamında sigortalısına ödediği bedeli, sigortalısının haklarına halef olarak rücu etme hakkı mevcuttur.
Somut olayda; taşıma sırasında emtianın yanmak suretiyle zarara uğraması bilerek kötü hareket olarak kabulü mümkün olmadığından CMR 32.madde uyarınca 1 yıllık zamanaşımı süresi geçerlidir. Yine teslimde tam kayıp iddiası olduğundan ve kararlaştırılmış zaman limiti bulunmadığından zaman aşımı yükün taşıyıcı tarafından teslim alınmasından sonraki 60. Günde başlayacaktır. 24/12/2019 tarihinde başlayan 1 yıllık zamanaşımı süresi 24/12/2020 tarihinde dolacaktır. Davacı sigorta şirketi tarafından ödemiş olduğu sigorta tazminatı için 28.02.2020 tarihinde bir yıllık süre içerisinde icra takibi başlatılmış ve zamanaşımı kesilmiştir. TBK 157’nci madde 2. fıkrası, zamanaşımının icra takibiyle kesilmesi halinde takibe ilişkin her işlemden sonra yeni bir sürenin başlayacağı hükmünü haizdir. Bir diğer ifadeyle zamanaşımını kesen her işlemden itibaren 1 yıllık süre yeniden başlayacaktır. Davanın dayandığı icra takibinde ödeme emrinin 05.03.2020 tarihinde borçluya tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. İcra takip işleminin, icra işleminden farklı olarak, muhatabı yalnızca borçlu olup her icra takip işlemi, takip prosedürünü mutlak surette ilerletici etkiye sahiptir. Hâlbuki (alelade) icra işleminin böyle bir etkiye sahip olduğunu ifade etmek mümkün değildir. Türk Borçlar Kanununa göre zamanaşımını kesen işlem alalade icra işlemi değil; ancak icra takip işlemidir. Başka bir ifadeyle yalnızca icra takip işlemi niteliğini haiz olan icra işlemleri zamanaşımını keser.(——) Bu sebeple 06.03.2020 tarihli borçlu tarafça yapılan borca itiraz işlemi ile icra takibinin durdurulmasına ilişkin 11.03.2020 tarihli icra dairesi işleminin icra takip işlemi olmaması nedeniyle zamanaşımını kesen sebeplerden sayılamayacağından hesaplamada dikkate alınmamıştır. Bu haliyle de davanın zaman aşımını kesen son işlem tarihi olan 05.03.2020 tarihinden itibaren arabuluculuk(18 gün) ve pandemi(3 ay 2 gün) dönemi zamanaşımını durduran süreler eklendiğinde 1 yıllık süre sonu olan en geç 25.06.2021 tarihinde açılması gerekirken 30.06.2021 tarihinde 1 yıllık zamanaşımı süresi geçtikten sonra açıldığı anlaşılmakla davanın davalı —— yönünden zamanaşımından reddine dair aşağıda ki şekilde karar verilmiştir.
Karayolları Trafik Kanununun 3. maddesine göre işleten “Araç sahibi olan veya mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışta alıcı sıfatıyla sicilde kayıtlı görülen veya aracın uzun süreli kiralama, ariyet veya rehni gibi hallerde kiracı , ariyet veya rehin alan kişidir. Ancak ilgili tarafından başka bir kişinin aracı kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiği ve araç üzerinde fiili tasarrufu bulunduğu ispat edilirse ,bu kimse işleten sayılır. “ şeklinde tanımlanmıştır.
Davalılardan —–her ne kadar —–plaka sayılı aracın kayıt maliki görünse de söz konusu aracın 01.12.2017 tarihinden itibaren 2 yıl süreyle diğer davalı —– kiralandığı 03.10.2022 tarihli bilirkişi raporunda taraf ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme de bahse konu uzun süreli kiralamanın kayıtlarda yer bulduğu ve davalı —- tarafından diğer davalı —– araç kiralama işine ilişkin birçok fatura düzenlendiği nazara alınarak, işlemin “uzun süreli kiralama olması” ve işleten sıfatının kiracıda bulunması nedeniyle husumetin davalı —— ile davalının sorumluluk sigortacısı olan diğer davalı —– yöneltilemeyeceği, işletenlik sıfatının bulunmadığı anlaşıldığından davalılar hakkındaki davanın pasif husumet nedeni ile reddine dair aşağıda ki şekilde karar verilmiştir.

Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın davalı —–. yönünden zamanaşımı nedeniyle reddine,
2-Davanın davalı —— yönünden husumet yokluğu nedeniyle reddine,
2- Peşin alınan 4.903,72 TL harçtan, alınması gerekli 269,80 TL peşin harcın düşümü ile geri kalan 4.633,92 TL harcın karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına ,
4-Davacı tarafça peşin yatırılmış olan gider avansından artan kısmın, karar kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davalı ——. kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
5-Davalılar —— kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’ye göre 9.200,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
6-1.320,00 TL Arabulucu ücretinin davacıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına,
Dair; Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı ve davalı —– vekilinin yüzlerine karşı diğer davalı sigortanın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.