Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/116 E. 2023/15 K. 11.01.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2021/116
KARAR NO : 2023/15

DAVA:İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ:22/02/2021
KARAR TARİHİ:11/01/2023
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin —- İnternet sitesinin sahibi ve işleteni olduğu, davalı ile müvekkili arasındaki mal alım satım ilişkisinin 01/12/2014 tarihinde başladığı, taraflar arasında imzalanan 17/10/2018 tarihli Kurumsal Satış—-sözleşmesi kapsamında davalıya satılmış olan ürünlerin bedellerinin müvekkili şirkete ödenmediği, sözleşmenin 4. maddesinde “Alıcı, satın alacağı malların bedelini fatura kesim tarihinden itibaren 7 (yedi) gün sonra satıcının—–numaralı hesabına —- olarak yatırılacağı, geciken ödemeler için aylık %1,40 gecikmiş faizi uygulanacağı.” kararlaştırması bulunduğu, müvekkili tarafından düzenlenen faturaların davalı şirkete gönderildiği, davalı şirketin faturalara yasal süresi içinde itiraz etmediğini, davalının satın almış olduğu ürün bedellerini ödememiş olması nedeniyle —– sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davalının 20/01/2020 tarihinde borca ve ferilerine itiraz edildiği, davalının 657.576,71 TL borcu bulunduğu, davalının icra takibinden sonra haricen 30.000,000 TL ödeme yattığı, asıl alacağı işlemiş olan 106.095,05 TL ile birlikte müvekkili şirketin toplam alacağının faiz ve masraflar hariç 733.671,76 TL olduğu, itirazın iptalini, alacağın, akdi gecikme faizi aylık %1,40 uygulanmak suretiyle müvekkili şirkete ödenmesine, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı yana yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının dava dilekçesinde belirttiği üzere taraflar arasında 01.12.2014 tarihinden itibaren taraflar arasında yoğun bir ticari ilişki mevcut olduğu, huzurdaki davaya konu edinilen ——sayılı dosyasında hangi faturalara dayanıldığının belirtilmediği, toplu bir tutar ve hangi tarihten itibaren işletildiği belli olmayan bir faiz işletildiği, takibin dayanağı faturaların gönderilmediği, davacı tarafından hangi faturalara istinaden alacak talep edildiğine dair herhangi bir ihtarname keşide edilmediği, huzurdaki alacağın dayanağının belirsiz olduğu, 7 günlük kısa bir süre içerisinde bu hususun tespitinin mümkün olmadığı, icra takibine itiraz etme zaruretinin hasıl olduğu, davacının haksız ve kötü niyetli olarak icra takibine itiraz edildiği iddialarının yerinde olmadığı, davacı tarafın üzerine düşen satım yükümlülüklerini yerine getirmediği, davacı tarafından davaya konu edilen ürünlerin müvekkili şirkete sunulduğunu gösteren herhangi bir belge sunulmadığı, teslim formları ve kim tarafından düzenlendiği belli olmayan tek taraflı hazırlanmış ve geçerli olmayan belgeler olduğu, sunulan belgelere itibar edilmesinin mümkün olmadığı, iş bu belgenin geçerliliğini kabul etmek anlamına gelmemekle ürünlerin büyük çoğunluğunun müvekkili şirketle herhangi bir bağlantısı olmayan resepsiyon görevlisine teslim edildiği, ürünlerin müvekkili şirkete teslim edilmediği, müvekkili şirketin davacıyla aralarındaki eski ticari ilişkiye güvenerek faturalara itiraz etmemesinin sözleşmede yer alan mal teslim maddesine aykırı hareket etmesi yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağını, satım konusu malın teslim edildiği ispatlanamayan faturalar yönünden huzurdaki davanın reddi gerektiği, davayı kabul etmemekle birlikte davacının belirttiği üzere yapıldığı belirtilen ödemelerin talep edilen tutardan mahsup edilmediği, talep edilen faizin kabulünün mümkün olmadığı, alacak talebinin belirsiz olduğu, icra inkar tazminatı şartlarının oluşmadığı, davanın reddini, ücreti vekaletin ve yargılama giderlerinin davacı üstüne yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında imzalanmış olan 17.10.2018 tarihli Kurumsal Satış Sözleşmesinden Kaynaklı olarak cari hesaba konu olan faturalardan kaynaklı bakiye alacak talebi için——Esas sayılı takip dosyası ile başlatılan icra takbine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Her ne kadar takip cari hesap alacağı adı altında başlatılsa da taraflar arasındaki ilişki açık hesap ilişkisidir. Nitekim taraflarca yazılı bir cari hesap sözleşmesi ibraz edilememiştir.6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Taraflar arasındaki ilişkinin cari hesaba değil açık hesap ilişkisine dayalı olduğu anlaşılmış ve mahkememizce bu yönde yargılama sevk ve idare edilmiştir. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalardan kaynaklanan açık hesap ilişkisine dayalı alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.Ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Her iki ticari defterlerde yer alan kayıtlar birbiri ile uyuşması halinde ticari defterler içeriğine göre delil vasfına sahip olabilecektir.Mahkememizce taraf delilleri toplanmış dosya alanında uzman bilirkişiye tevdii edilmiştir. Bilirkişi 17.01.2022 tarihli bilirkişi raporunda “—–.Davacı şirketin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, e-defter beratlarının süresinde alındığı, usul ve yasaya uygun olduğu, kendi lehine delil niteliği taşıdığı, değerlendirme başlığı altında (1V/5) sayılı bentte belirtilen, davalı şirket tarafından 15.01.2020 günü saat 15:44:46’da yapılan 30.000,00 TL ödemenin; ödeme emrinde ve sayman mutemedi alındısında takibin açıldığı saat görülemediğinden takipten önce veya sonra yapıldığının tespit edilemediği, söz konusu ödemenin takipten sonra yapılmış olduğu ihtimaline göre takip tarihi itibariyle alacak miktarının tespiti cihetine gidildiği, Mahkemece inceleme için tayin edilen günde davalıya defterlerini ihraz etmesi ve kaçınması halinde sonuçlarının hatırlatıldığı; buna rağmen inceleme günü defterlerini ibraz etmediği, hal böyle olunca davacı tarafça dosyaya sunulan usulünce düzenlenmiş ticari defter ve kayıtların davacı alacağımı doğrular mahiyette davacı lehine delil olacağı hususunun HMK.m.222 vd. hükümleri kapsamında takdirinin münhasran Mahkemenin yargı yetkisi dahilinde olduğu; inceleme başlığı altında (III/A-b) sayılı bentte açıklandığı üzere davacının ticari defterinde takip tarihi itibariyle davalıdan 657,462,76 TL alacaklı gözüktüğü, dosya kapsamında keşide edilmiş bir ihtarname bulunmamasına göre temerrüt oluşmadığı, davacının birikmiş faiz talebine iştirak edilmediği, davacı şirketin, asıl alacağa takip tarihinden itibaren taraflar arasında akdedilen sözleşme ile kararlaştırılan aylık %1,40, yıllık%16,80 (51,40×12-+=%16,80) oranında faiz yürütülmesini ( talep %19,50) isteyebileceği görüş ve kanaatinde olduğu.” şeklinde görüş bildirmiştir.20.04.2022 tarihli duruşmada davacının 24.09.2021 tarihli dilekçesi ekinde sunduğu cari hesap mutabakat mektupları ve celp edilen 2019 yılı ——formları dikkate alınarak davalı yanın itirazlarının karşılanması amacı ile bilirkişiden ek rapor alınmasına karar verilmiştir. Bilirkişinin 20.09.2022 tarihli ek raporu denetime uygundur.
Her ne kadar davalı yanca mutabakat mektuplarının değerlendirilmediği iddia edilmiş ise de alınan ek raporda belirtildiği üzere davalının dayandığı mutabakat mektubunun 31.01.2019 tarihli olduğu, bu tarih ile 14.01.2020 arasında taraflar arasında çok sayıda mal alım satım işlemi olduğu anlaşılmakla bu itiraza itibar edilmemiştir.Davalı yanca muavin defter kayıtlarının delil vasfı olmadığı bu nedenle buna itibar edilemeyeceği iddia edilmiş ise de yardımcı defterlerin dayanağı yasal defterlerdir. Bir başka ifade ile muavin defterlerdeki kayıtlar yasal olarak tutulması gereken ticari defter kayıtlarına dayanmak zorundadır. Nitekim davacı yanın ticari defterlerinde davalı şirketin cari hesabının 657.576,71 TL borç bakiyesi verdiği gözükmektedir.Her ne kadar davalı yanca fatura konusu malların teslim edilip edilmediğine dair bir inceleme yapılmadığı ileri sürülmüş ise de davacının düzenlediği faturaların davalı tarafından —– formu ile beyan edildiği dolayısı ile davalının fatura konusu malları teslim almış olduğu anlaşılmıştır. Nitekim bilirkişi tarafından da ek raporda bu hususta 2 tane yargıtay kararına atıf yapılmıştır.—–Sayılı ilamında “—–Bozmaya uyularak yapılan yargılama sırasında davacı vekili,—–Vergi Dairesi Müdürlüğü’ nden dava konusu faturaya ilişkin —— formlarının celbedilerek incelenmesini talep etmiştir. Bu durumda mahkemece davacının belirtilen bu delili üzerinde durulup, celp edilecek formların incelenmesi sonucunda davalı tarafın dava konusu faturayı ilgili vergi dairesine bildirmesi halinde, bu bildirimin fatura kapsamındaki malların teslim alınmış olduğunu göstereceği hususu gözetilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken,.” belirtmiştir. ( Aynı dairenin —–Sayılı ilamı da bu yöndedir. )
6100 Sayılı HMK’nın 222. Maddesinde 22.07.2020 tarihinde yapılan değişiklik gereği ticari defter ve kayıtlarının sahibi lehine delil kabul edilebilmesi şartlarından biri de diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesidir. Mahkememizce davalı tarafa ticari defter ve belgelerini ibraz etmesi hususunda tebligat yapılmış ise de davalı taraf belirlenen gün ve saatte ticari defter ve belgelerini ibraz etmemiştir. Davacının usul ve yasaya uygun tutulan ticari defter ve belgelerinden tarafların vergi dairesine bildirmiş olduklar——- formlarından davacının takip tarihi itibarı ile davalıdan 657.462,76 TL alacaklı olduğu anlaşılmıştır.İcra tevzii bürosuna yazılan müzekkere cevabından icra takibinin 15.01.2020 tarihinde saat 14:00:26’da açıldığı davalının aynı gün saat 15:44:46’da davacıya 30.000 TL ödeme yaptığı anlaşılmıştır. Yapılan bu ödemeye davacının bir itirazı yoktur.
—–Sayılı ilamında “——dava cari hesaba dayalı alacaktan kaynaklanan takibe yönelik itirazın iptaline ilişkindir. İtirazın iptali davalarında alacak borç durumu takip tarihi itibariyle hesaplanır. Borçlunun takipten önce yaptığı ödemenin varlığı anlaşılırsa ödenen miktar yönünden davanın esastan, takip ile dava tarihi arasındaki ödemenin varlığı anlaşılırsa bu miktar yönünden itirazın iptal davasının hukuki yarar yokluğundan reddi gerekir.” belirtmiştir. İcra takip tarihi ile dava tarihi arasında davalının ödemesi bulunmakta olup bu miktar yönünden itirazın iptali davası açılmasına hukuki yarar olmadığından bu kısım yönünden usulden red kararı verilmiştir.Taraflar arasındaki kurumsal satış—– sözleşmesi incelendiğinde sözleşmenin 4. Maddesinin ” alıcı satın alacağı malların bedelini fatura kesim tarihinden itibaren 7 gün sonra satıcının —– Hesabına —— yatıracaktır. Geciken ödemeler için aylık %1,40 gecikme faizi uygulanır ” hükmüne haizdir. Davacı taraf sözleşmenin bu hükmü gereği davalının temerrüt ihtarına gerek olmaksızın temerrüde düştüğünü iddia etmiştir.Türk borçlar kanununun 117. Maddesi muaccel bir borcun borçlusunun alacaklının ihtarıyla temerrüde düşeceğini belirtmiştir. Keza 6102 sayılı TTK’nın 18. Maddesi gereği tacirler arasında karşı tarafı temerrüde düşürmeye ilişkin ihbar ve ihtarların noter aracılığı ile, taahhütlü mektupla , telgrafla veya güvenli elektronik imza kullanılarak elektronik posta sistemi ile yapılacağını belirtmiştir. Sözleşmenin ilgili maddesinin belirli ve kesin bir vade belirtmediği, BK 117/2’deki durumların da mevcut olmadığı, keza dava öncesi karşılıklı gönderilen maillerin de temerrüt ihtarı için yeterli olmadığı, kısacası icra takibi öncesi davalının temerrüde düşürülmediği anlaşılmış temerrüt faizi istemi red edilmiştir—–Sayılı ilamında “—– Dava, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe yapılan itirazın iptali talebidir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davacının alacağının bulunduğu anlaşıldığından takibe yönelik itirazın iptaline ve takibin devamına karar verilmiş, icra inkar tazminatı talebinin ise alacak miktarının ihtilaflı olması nedeniyle reddine karar verilmiştir. İcra takibine konu alacak açık hesap şeklinde işleyen ticari ilişki uyarınca düzenlenen fatura alacağından kaynaklanan likit (belli ve belirlenebilir) bir alacak olup İİK’nın 67/2. maddesinde öngörülen icra inkar tazminatı koşulları oluştuğu için mahkemece davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, takibe konu alacağın yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle icra inkar tazminatının reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.” gerekçesi ile verdiği kararda açık hesap ilişkisinden kaynaklı düzenlenen faturalardan kaynaklı alacağın likit vasfını belirtmiş ve icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini belirtmiştir.Tüm dosya kapsamı, yukarıda anlatılan hususlar, denetime el verişli kök ve ek bilirkişi raporu birlikte değerlendirilmiş davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, likit asıl alacağa vaki haksız itiraz nedeni ile davalı icra inkar tazminatına mahkum edilmiş buna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın Kısmen Kabul ve Kısmen Reddi ile;
A-İcra takibinden sonra ancak davadan önce davalı yanca 30.000 TL ödeme yapıldığı anlaşılmakla bu miktar yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı olmadığından 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h ve 115/2 gereği bu talebin USULDEN REDDİNE,
B-Davalının—–Esas sayılı dosyasına vaki itirazının kısmen iptali ile ; Takibin 627.462,76 TL asıl alacak üzerinden devamına,
C-Asıl alacağa takip tarihinden alacak tamamen ödeninceye kadar aylık %1,40, yıllık %16,80 oranında faiz işletilmesine,
D- Likit asıl alacağa vaki haksız itiraz nedeni ile asıl alacak üzerinden hesaplanan %20 oranındaki 125.492,55 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
Fazlaya dair istemin reddine,
2-Alınması gerekli 42.861,98 TL nispi harçtan davacı yanca yatırılan 8.710,92 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 34.151,06 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 59,30 TL başvuru harcı ve 8.710,92 TL peşin harç olmak üzere toplam 8.770,22 TL harcın davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 1.750,00 TL bilirkişi ücreti, 176,00 TL tebligat ve müzekkere masrafı olarak toplam 1.926,00 TL yargılama giderinden kabul ve reddedilen orana göre hesaplanan 1.647,19 TL’nin davalıdan tahsiliyle davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davacı taraf yargılamada kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan—–nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacı tarafa ÖDENMESİNE,
6-Davalı taraf kendisini vekille temsil ettirdiğinden red edilen miktar üzerinden hesaplanan 16.931,35 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ÖDENMESİNE,
7-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde HMK 333. maddesi gereği artan gider avansının yatırana İADESİNE,
8——-bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin kabul ve red oranına göre hesaplanan 1.128,91 TL sinin davalıdan, 191,09 TL sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, —–Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.