Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2021/101 E. 2021/670 K. 22.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2021/101
KARAR NO: 2021/670
DAVA: Alacak (Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 15/02/2021
KARAR TARİHİ: 22/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Havale Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; temlik eden kendi adına yaptığı ödemelerle asıl iştigal alanı——- ödeme yaptığı, davalının temlik öncesinde temlik eden tarafından tekrarlanan ve hatırlatılan ödemeye nasıl olsa —- olarak ödeyeceğini, nasıl olsa temlik edenin bundan zarar etmediğini ve kazançlı çıktığını ifade ederek uzun yıllar boyunca oyaladığı ve temlik edene hiçbir ödeme yapmadığını;—— çekilen ihtarnameye de bugüne kadar herhangi bir cevap verilmediği gibi aracı ile temlik edene şifaen —- şeklinde haber göndererek ödememe yolundaki kararlılığını bildirdiğini, davalının borçlusu olduğu— tarihinde temlik eden —— arabuluculuk yoluna başvurduğu ancak bir sonuç alınamadığını; temlik alınan alacağın esasını teşkil eden, —- alımı notuyla davalıya gönderilen —– karşılığı ——– temlik eden veya temlik tarihinden itibaren temlik alan müvekkili hesabına gönderilmiş olması gerekirken davalı tarafça gönderilmemiş veya havale bedelinin de geriye iade edilmemiş olması nedeniyle fazlaya ilişkin talep hakları saklı tutarak müvekkiline ödenmesini, —- alımı için gönderilen havale tarihlerinden itibaren ticari işlerde uygulanacak en yüksek avans faiz oranı üzerinden faiz uygulanmasınaı ücreti vekâlet ve yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinden özetle; davacı tarafın tacir olmadığından görevli mahkemenin—- Mahkemesi olduğu, davacı tarafından müvekkiline havale tarihinden itibaren —- sonrasında dava yoluna gidilmesi nedeni ile zamanaşımı definde bulunduklarını ve öncelikle huzurdaki davanın zamanaşımına uğramış olması nedeni ile usulden reddine karar verilmesini, davacı ve temlik eden arasında danışıklı olarak alacağın temlik edilme işlemi gerçekleştirilmediği, hayatın olağan akışına göre dayanaktan yoksun geçen —–zarfından hiçbir talep , dava yoluna başvurulmadığı bir alacağın varlığının kabulü ile temlik alınmasının kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin ——-ettiği, şirketin tüm alım satım işlemleri karşılığı —- satım belgesi düzenlendiği ve ilgili kamu kurumlarına beyanda bulunulduğu, temlik edenin ——— verilmediğini bugün yarın diyerek oyalandığını iddia ettiğini, temlik edenin —– aylarında —- alımı için havale gönderdiği, ilk gönderilen havalenin ardından karşılığını alamayan birinin takip eden aylarda hiçbir karşılık almadan bu kadar büyük meblağları göndermesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu gibi ticari hayatta da olağan dışı bir durum olduğunu, — temlik eden tarafından gönderilen havale miktar olarak bakıldığında —- yarın diye oyalanacak bir meblağ olmadığı, bu kadar uzun zamandır takipsiz bırakılmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunun görüldüğünü, temlik eden tarafından havale edilen meblağ karşılığı olarak müvekkili şirketçe —- satışı gerçekleştirildiği buna ilişkin belgenin düzenlendiği ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına bildirim yapıldığını; müvekkili şirket tarafından temlik edene dilekçe ekinde sundukları —- alım satım belgelerinde de görüleceği üzere; ——– gerçekleştirildiğini; görev ve zaman aşımı yönünden itiraz ettiklerini, ayrıca davanın haksız olduğun da açık olduğunu, bu nedenle müvekkili hakkında haksız olarak açılan davanın reddini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Davacı vekili temlik eden — davalı şirket hesabına toplamda —– gönderdiğini, davalı şirketin bunar karşılık temlik edene — almadığını, verilen paranın da iade edilmediğini, bu alacağın —- belirterek dava açmıştır.
Davalı yan ise davacının tacir olmadığını, görevli mahkemenin tüketici mahkemeleri olduğunu savunmuştur.
—- maddesinde “Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” tüketici, 3/ı maddesinde ise “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem” tüketici işlemi olarak tanımlanmıştır. Aynı Yasa’nın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu belirtilmiş, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve 6502 sayılı Yasa’nın görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasının engelleyemeyeceğine değinilmiştir.
——- göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar ——- tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile işletmelerin birleşmesi ve şekil değiştirmesi hakkındaki—- ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer tacir yardımcıları için öngörülmüş bulunan —– mülkiyet hukukuna dair mevzuatta;—— özel hükümlerde ve bankalara, diğer kredi kuruluşlarına, finansal kurumlara ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.” belirtmiştir.——-
Somut olayda davacı ve temlik eden—- gerçek kişi tacir kayıtlarının olmadığı dolayısı ile tacir sıfatına haiz olmadıkları yazılan müzekkere cevaplarından anlaşılmıştır.Tacir sayılmak için ortada gerçek anlamda işletilen bir ticari işletme olmalıdır. Bu işletme kimin adına işletiliyor ise tacir odur. İşleten tacir sayılmaz. Bir şirketin ortağı tacir değildir. Çünkü işleme faaliyeti tüzel kişiliği olan şirket adına yapılır.
—-.Yine kabule göre, davalılar —- fazla şirketin ortağı ve yöneticisi olmaları sebebiyle tacir oldukları kabul edilmiş ise de——Bir ticari işletmeyi, kısmen dahi olsa kendi adına işleten —– işletmesini ticaret siciline kaydettirerek keyfiyeti ilan etmiş olan kimse fiilen işletmeye başlamamış olsa bile tacir sayılır. Bir ticari işletme açmış gibi, ister kendi adına, ister adi bir şirket veya her ne suretle olursa olsun hukuken var sayılmayan, diğer bir şirket adına—–.” hükmünü haiz olup, kural olarak ticaret ortaklıkları tacir olup, bunların ortağı veya organı olan gerçek kişiler tacir değildir. Davalılar—– kabulünün aksine birden fazla şirket ortağı olması sırf bu nedenle tacir sayılmaları sonucunu doğurmaz. Bir başka deyişle davalılar ——- yöneticisi olmaları onlara tacir sıfatını kazandırmaz.” bir kimsenin şirket ortağı veya yöneticisi olmasının ona tacir sıfatı kazandırmayacağını belirtmiştir. Davalı şirketin ——- alım satım işi ile iştigal eden bir ticari şirket olduğu anlaşılmıştır.
Davacı yan her ne kadar temlik eden kişinin tasfiye halinde —— ve ortağı olduğunu belirtmiş ise de bir kimsenin şirket yetkilisi veya ortağı olması kişiye tacir sıfatını kazandırmamaktadır. Kaldı ki temlik sözleşmesinin tarafları da bahsi geçen gerçek kişilerdir. Temlik sözleşmesinin tarafı şirket olmayıp, işin şirket adına yapıldığı yolunda bir iddiada da bulunulmamıştır. Yukarıda da belirtildiği üzere yeni —– kanunu kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir.Buna göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş davacı gerçek kişi ve temlik eden gerçek kişi tacir sıfatına haiz olmadığından mahkememizin görevsizliğine, görevli mahkemenin —– olduğuna dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Davanın HMK 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu sebebiyle HMK 115/2. Maddesi gereğince usulden reddine,
3-HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşme tarihinden,İstinaf yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren taraflardan birinin 2 hafta içerisinde mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli NÖBETÇİ —– TÜKETİCİ MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, Aksi taktirde mahkememizce Resen davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına( ihtarat yapıldı)
4-HMK 331/2. Maddesi uyarınca yargılama giderleri hakkında görevli mahkemece karar verilmesine,
5-Görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi için taraflardan biri tarafından başvuruda bulunulmadığı takdirde, mahkememizce dosyanın re’sen ele alınarak, 6100 Sayılı HMK’nın 20/1. maddesi gereğince davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesine, harç, yargılama gideri, vekalet ücreti, gider avansı vd hususların talep halinde, 6100 Sayılı HMK’nın 331/2. ve 331/2. maddesi gereğince mahkememizce hüküm altına alınmasına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle,————– Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekili ve davalı vekilinin yüzene karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı. 22/09/2021