Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/93 E. 2021/194 K. 25.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİKARAR
ESAS NO : 2020/93 Esas
KARAR NO : 2021/194

DAVA : Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen)
DAVA TARİHİ : 12/03/2020
KARAR TARİHİ : 25/02/2021

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Trafik Sigorta Sözleşmesi Kaynaklı Rücuen) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekilinin 12/03/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin sevk ve idaresinde bulunan—- tutanağında belirtildiği üzere —– aracına arkadan çarpması sonucu iki taraflı yaralamalı kaza meydana geldiğini, kaza tutanağınd—– Karayolları Trafik Kanunun 56/1 -c maddesine aykırı olarak yeterli mesafe sınırına uymama nedeni ile kusur verildiğini, kaza sonucunda müvekkili şahsa ait araç hasar görmüş ve aracın kullanılamaz duruma geldiğini, bu durum ve kaza bildirim——-. olan davalı—— firmaya bildirilmiş ve bünyesinde hasar dosyası açıldığını, aradan geçen zaman içerisinde davalı … firmasının müvekkili şahsa hasar bedelini ödemeyeceğini beyan etmiş ve bunun üzerine davalı … firmasına—– başvurulmuş olup —- dosya no ile anlaşamama tutanağı düzenlendiğini, kaza nedeni ile meydana gelen hasar bedeli dava dilekçesi ekinde sunulan — işlem formunda yer aldığını, ayrıca sigorta eksperi tarafından da hasar bedeli tespit edildiğini, — tespit edildiğini, müvekkilinin kaza tarihinden beri hasarlı aracı kullanamamakta olup aracın—— hasarlı olarak durduğunu, müvekkilinin, aradan geçen bu süre içerisinde hususi aracını kullanamamış olup meydana gelen kaza nedeni ile araçta oluşan değer kaybı ve tamir bedeli—- üzerinden aracın bedelinin ödenmesi için mahkemeye başvurulmasının zorunlu hale geldiğini beyan ile, fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla, müvekkiline ait araçta meydana gelen değer kaybı veya aracın —-durumunda– poliçesinde belirtilen araç bedeli ile aracın tamir süresince kullanılamaması nedeni ile mahrum kalınan kar kaybı karşılığı olarak şimdilik 10.000 TL’nin davalıdan alınmasına hükmedilmesin i, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini, müvekkili adına vekaleten talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekilinin 06/04/2020 tarihli cevap dilekçesi özetle;Sürücünün alkollü araç kullandığı kaza zaptı ile de sabit olup ehliyetine dava konusu kaza nedeniyle el konulduğunu, 10/07/2019 tarihinde meydana gelen kazada başvurana ait —– plakalı araç sürücüsü kaza zaptından da anlaşılacağı üzere 0.81 promilin üzerinde alkollü olduğunu, işbu kaza nedeniyle sigortalı sürücünün ehliyetine el konulduğu ve 1002 TL idari para cezasına mahkum edildiği nin anlaşıldığını,10/07/2019 tarihinde meydana gelen kazada, başvurana—- araç sürücüsünün kazanın meydana gelmesinde münhasıran alkolün etkisi nedeniyle ve kazanın oluşumunda asli kusurlu olması nedeniyle ilgili kaza gerçekleştiğini, kaza zaptında da bu hususun açıkça—nedeniyle teminat kapsamında olmayan işbu davanın reddini arz ve talep ettiklerini beyan ile, aleyhe davanın husumet nedeniyle usulden reddini, aleyhe davanın usulden reddi mümkün değil ise;—kullanmak teminat dışı olduğundan esastan reddini, davacının davasının ispatı halinde; müvekkili şirketin öncelikle ferilerden sorumlu tutulmaması, olmaz ise, asıl alacak, yargılama giderleri ve avukatlık ücreti açısından ayrı ayrı poliçe limiti ile sorumlu tutulmasını, faizin en erken dava tarihinden başlatılmasını, davanın reddedilen kısmı açısından yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davacı tarafa tahmilini talep etmiştir.
RAPOR:Bilirkişilerin — tarihli bilirkişi heyet raporunda özetle; Dava dışı sürücü— çekici sürücüsü)– kusursuz olduğunun, dava konusu ——- model otomobil sürücüsü) araç sürücüsü davacı …— %100 (Yüzde yüz) oranında kusurlu olduğunun, 10/07/2019 tarihinde meydana gelen kazaya ait trafik kazası tespit tutanağındaki tespitlerin, dava konusu — plakalı araçta meydana gelen hasar ile uyumlu olduğu ve hasarın durumunun kazanın oluş şekline alınan darbelere uygun olduğunun, dava konusu—- kaza tarihindeki dava konusu kazadan önceki piyasa rayiç değerinin 140.000,00 TL olabileceğinin,– haldeki söz konusu aracın kazalı fiyatının 88.634,13 TL olabileceğinin, araca ait hasar fotoğrafları ve sigorta eksperi tarafından hazırlanan rapordak— alındığında 10/07/2019 tarihinde meydana gelen kaza sonrası araçta değişmesi gereken toplam hasarlı parça, malzeme tutarının 79.796,97 TL olacağının, onarılması durumunda bu tutara işçilik bedeli de (11.000,00TL) ekleneceği dikkate alındığında toplam hasar tutarının 90.796,97 TL +KDV olarak piyasa rayicine yaklaşacağı, bu sebeple aracın orijinaline uygun tamirinin ekonomik olmayacağı ve aracın — kabul edilmesi gerektiğinin—. sayılı kararı vd.), dava konusu—–model araçta meydana gelen gerçek zarar tutarının—- olduğunun, Yargıtay kararları dikkate alındığında—-işleme uygulanmış araçta bir değer kaybından bahsedilemeyeceğinin, dava konusu aracın meydana gelen hasarı nedeniyle aracın pert olmasından dolayı bu aracın yerine emsal nitelikte yeni bir araç alması için makul sürenin ortalama 20 (gün) olabileceği, bu süre içerisinde davacının aracından mahrum kalabileceği, makul temin süresi için aracı kullanamamaktan doğan zararın—-olabileceğinin, kazanın münhasıran alkol etkisinde meydana geldiğinin, Kanaatine varılmış olup, tarafımızdan tanzim olunan işbu raporu saygılarımızla arz ederiz
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, trafik sigorta sözleşmesinden kaynaklı tazminat istemine ilişkindir.
—— tarihinin—— olduğu, bu haliyle davacının kendi sigorta şirketine karşı dava açtığı anlaşılmıştır.
Görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, yargılamanın her aşamasında re’sen dikkate alınması gerekir.
6100 sayılı HMK’nun 2. maddesine göre, dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın malvarlığı haklarına ilişkin davalarla, şahıs varlığına ilişkin davalarda görevli mahkeme, aksine bir düzenleme bulunmadıkça asliye hukuk mahkemesidir. Bu kanunda ve diğer kanunlarda aksine düzenleme bulunmadıkça, asliye hukuk mahkemesinin diğer dava ve işler bakımından da görevli olduğu belirtilmiştir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4/I maddesinde de, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işleri ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın bu kanunda öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ve çekişmesiz yargı işlerinin ticari dava ve ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi sayılacağı açıkça düzenlenmiştir.
Ancak, —- yayımlanan ve — tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun”un (TKHK) 2. maddesinde Kanun’un kapsamı “bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” şeklinde açıklanmıştır. Kanun’un “tanımlar” başlıklı 3. maddesinin (l) bendinde ise tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan,— benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.” biçiminde tanımlanmıştır. 6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında Kanun’un 83. maddesinde de taraflardan birinin tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Somut olayda, davanın 28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Yasadan sonra açılmasına, 6502 sayılı Yasanın 73/1. maddesindeki düzenlemede belirtildiği üzere, davacı tüketici konumunda olup davalı …—- sözleşmesinin bir tüketici işlemi olması, tüketici işleminden kaynaklanan bu uyuşmazlığın Tüketici Mahkemesi tarafından görülmesi gerektiğinin anlaşılmasına ve görev kuralları kamu düzenine ilişkin olup, mahkemece de kendiliğinden (re’sen) dikkate alınması zorunlu bulunmakta olup mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekmiştir.
Sonuç olarak, HMK 1 maddesi gereğince görev kamu düzeninden olup, yine HMK 114 maddesine göre dava şartı hakimin re’sen incelemesi gereken hususlardan olduğundan ve yine HMK 115 maddesine göre mahkememizin her aşamada görevi resen göz önüne alması gerektiğinden mahkememizin görevsizliğine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davanın HMK’nun 114/1-C ve 115/2. maddeleri uyarınca görevsizlik nedeniyle USULDEN REDDİNE,
2- HMK.20/1. maddesi uyarınca, kararın kesinleşmesinden itibaren (süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren) 2 hafta içinde mahkememize başvurularak dilekçe ile dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin talep edilmesi halinde dosyanın bu davaya bakmaya görevli— TÜKETİCİ MAHKEMESİNE gönderilmesine, aksi taktirde HMK.20/1. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına,
3- Gider avansının kullanılmayan bölümünün görevli mahkeme veznesine yatırılması için ilgililerine iadesine,
4- HMK’ nun 331/2. maddesinde yapılmış olan ‘görevsizlik ve yetkisizlik kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi halinde yargılama giderlerine o mahkemenin hükmedeceği, gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkemenin dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkum edeceği’ şeklindeki düzenleme nazara alınarak, yargılama giderleri konusunda bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.