Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/633 E. 2021/651 K. 16.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/633 Esas
KARAR NO: 2021/651
DAVA: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 27/12/2020
KARAR TARİHİ: 16/09/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin bilişim sektöründe hizmet veren bir firma olup davalı şirketin talebi doğrultusunda bazı ürünlerin—– için keşif yapıldığını ve buna ilişkin olarak —- bedelli, keşif bedeli açıklamasıyla —- nolu e-fatura kesildiğini ve davalıya tebliğ edildiğini, fatura bedelinin ödenmemesi üzerine takip tarihine kadar işleyen faizle birlikte—- dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının —– itiraz etmesi üzerine durmuş olup davalının icra takibine haksız itirazının iptali için işbu davayı açma zorunluluğu hasıl olduğunu, açıklanan sebeplerle davalı şirketin icra takibine yaptığı itirazın tamamıyla hukuka aykırı olduğunu, icra takip sürecinin uzamasıyla müvekkilinin mağduriyetini artırmaya yönelik olduğundan iptale mahkum olup, davalı yanın kötü niyetli olması ve borcun likit olduğu da gözetilerek %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketten aldığı bilgiye göre; müvekkili şirket —- sözleşme uyarınca işletmeciliğini yaptığı, —–kurulumu için davacı şirketten fiyat teklifi talep etmiş, davacı şirket ise kurulması istenilen sistem için alanın gereksinimlerini tespit ederek buna göre fiyat teklifi verilebileceklerini, bu amaçla mahalde detaylı ve teknik keşif yapmalarının gerektiğini bildirdiğini, davacı şirketi temsilen bir kişi mahale gelmiş ancak, yanında keşif için gerekli hiçbir teknik ölçüm vs. cihazı olmaksızın sadece üstünkörü alanı gezmiş, ezcümle teknik anlamda alanın ihtiyacını tam anlamı ile karşılayabilecek herhangi bir keşif faaliyeti icra etmemiş ve dolayısı ile ihtiyacı karşılayacak nitelikte bir keşif raporu düzenlenerek müvekkil şirkete sunulmadığını, bu dönemde davacı şirket sanki keşif tamamlanmış ve akabinde —– açıklanan deliller doğrultusunda müvekkil şirketin davacı yana iddia edildiği şekilde bir borcu bulunmadığından, davacı yanın takip konusu faturaya konu hizmeti verdiğini, miktar ve içerik olarak ispat etmesinin yanı sıra verdiğini iddia ettiği hizmetin karşılığında fatura konusu alacağının bulunduğunu da kanunen kabul edilebilir delillerle ispat etmesi gerekmekte olduğunu, davacı yanın davasının tamamen haksız, mesnetsiz ve kötü niyetli olup, bu nedenle cevap ve delillerinin arzı ile davanın reddine ve davacı yanın dava konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkumiyetine karar verilmesini talep etmiştir.
RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle; “Tüm delillerin münakaşası, her türlü hukuki tavsif ve nihai karar tamamıyla Yüce Mahkeme’nize ait olmak üzere, dava dosyasına sunulu belgeler ile davacı şirketin ticari defter kayıtları üzerinde yapılan inceleme ve değerlendirmeler sonucunda detayları yukarıda açıklandığı üzere; —— keşif bedeli faturanız tarafınıza yeniden kesilmiştir” şeklinde mail gönderildiği— tarafından dosya içerisinde dava sürecine kadar cari hesap alacağına karşın, herhangi bir itiraz ve son maile karşın herhangi bir itiraz ve olumsu z bir ibareye rastlanmadığı, Davaya konu alacak için, “TTK’nın m.21/f.2 hükmünde: “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” Denilmek suretiyle, faturaya karşı ancak tebellüğ edildiği tarihten itibaren 8 (sekiz) gün içinde itiraz edilebileceği ifade edilmiştir. TTK m.21/f.2 hükmü gereği faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içerisinde içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa fatura içeriğini kabul etmiş sayılır.” Hükmü gereğince, Dosyada hizmetin verildiği, ticari ilişkinin var olduğu, davacı tarafın kesmiş olduğu faturalara iade faturası kesildiği göz önüne alındığında, Davacı taraf —–, davalı şirket — doğrultusunda bazı ürünlerin —— için keşif yapılmış ve buna ilişkin olarak—— borçlu olduğu kanaati oluşmakla birlikte, takdirinin Yüce Mahkemenizin olacağı,” şeklinde kanaat ve sonucuna varıldığı beyan edilmiştir.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, faturadan kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptaline ilişkindir.
——- dosyasının dosyamız içerisine celp edildiği görüldü.
İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir. İcra dosyası fiziken celp edilmiş, borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.
—- tarihli bilirkişi raporunda; “davalı tarafın her ne kadar dava aşamasında davaya konu olan alacağa itiraz ettiği görülse de, tarafıma sunulan cari hasep ekstresinden de anlaşılacağı üzere, davacı hesap ekstresi ile karşılaştırıldığı ve davacı tarafa—– borçlu olduğunun görüldüğü…” yönünde tespitlerde bulunduğu görülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm,—–şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır. Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturaya dayalı alacak talebinde bulunmaktadır. Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür. 6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”. —- maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu, süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır. Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.
Sonuç olarak, davalının kendi ticari defterlerinde davacı tarafa —-borçlu olduğunun bilirkişi tarafından tespit edildiği, davacı taraf — davalı şirket—-alebi doğrultusunda bazı ürünlerin tedariki ve mantajlanması için keşif yapılmış ve buna ilişkin —- açıklamalı e fatura düzenlendiği, davalı tarafına söz konusu faturaya karşı —- gün içinde itiraz etmediği, ticari defter ve kayıtlarına aldığı, davalı tarafın kesilen keşif faturasından kaynaklı dava açılmadan önce yapılan keşfin ayıplı olduğuna yönelik davacı yana ayıp ihbarında bulunduğuna yönelik dosyaya kazandırılmış herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı, taraflar arasında yapılan mailleşmelerden bu hususa dair herhangi bir bilginin mevcut olmadığı, davaya konu düzenlenen son fatura hakkında iade faturası düzenlenmediği hususları hep bir arada değerlendirilerek davalı yanın süresinde ayıp ihbarında bulunmadığı anlaşılmakla bu yöndeki itirazlarının reddi ile kendi ticari defterlerinde davacı tarafa—- borçlu olduğu anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Alacağın likit olması konusunu———Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır. Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek, alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir. Alacağın faturaya bağlı olması ve niteliği itibariyle belirli-likid olması gözetilerek asıl alacak miktarı üzerinden %20 icra-inkar tazminatına hükmedilmiştir.Temerrüt faizi başlangıç tarihi yönünden; muaccel bir borcun borçlusu, alacaklının ihtarıyla temerrüde düşer. Borcun ifa edileceği gün, birlikte belirlenmiş (kesin vade bulunması) veya sözleşmede saklı tutulan bir hakka dayanarak taraflardan biri usulüne uygun bir bildirimde bulunmak suretiyle belirlemişse, bu günün geçmesiyle; borçlu temerrüde düşmüş olur——- Kesin vade olmadığı gibi temerrüde düşüren ihtarname de çekilmeden icra takibi yapılmış ise takip tarihinde temerrüt gerçekleşir —– Somut olayımızda davalının takipten önce temerrüde düşürülmediği anlaşılmakla davacının temerrüd faizine hak kazanmadığı değerlendirmeleri ile davacı lehine temerrüd faizine hükmedilmemiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın KISMEN KABULÜ ile——-icra dosyasındaki davalı borçlunun itirazının —– üzerinden İPTALİNE, Bu miktar üzerinden icra takibinin DEVAMINA, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Asıl Alacak olan 4.248,00 TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 290,18 TL harçtan, dava açılırken peşin olarak alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 235,78‬ TL karar harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
4-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvuru harcı, 54,40 TL peşin harç toplamı 108,8‬0 TL ile 1.054,00 TL—- olmak üzere toplam 1.162,8‬0 TL yargılama giderinden davanın kabul 0,95 ve red 0,05 oranına göre hesaplanan 1.104,66‬ TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, bakiyesinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalı tarafından dava dosyasına yatırılan bir gider avansı bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
6-Arabuluculuk ücreti 1.320,00 TL’nin 0,95 kabul oranına göre 1.254‬,00 TL’ nin davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
7-Arabuluculuk ücreti 1.320,00 TL’nin 0,05 red oranına göre 66‬,00 TL’ nin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca davanın kabul edilen miktarı üzerinden 4.080,00 TL vekâlet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
9-Davalı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine uyarınca davanın reddedilen miktarı üzerinden hesaplanan 214,44 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair, kabul ve red miktarı gereği KESİN olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.16/09/2021