Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/615 E. 2023/852 K. 25.10.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2020/615
KARAR NO: 2023/852
DAVA: Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı)
DAVA TARİHİ: 31/01/2019
KARAR TARİHİ: 25/10/2023

Mahkememizde görülmekte olan Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalılardan ———- müvekkili şirketin hissedarı ve 01.11.2018 tarihine kadar münferit imza yetkilisi müdürü olduğunu, davalı şirketin, müvekkili şirketin müdürü ile hileli ve muvazaalı işlemler yaparak şirkete ait ——— ilçesi ——— ada ——— parselde kayıtlı arsada yapılan inşaatın ———kat ———- nolu kat irtifak tapusu bulunan 4 adet taşınmazını satın aldığını, davalı ———- ise, davalı şirket ortaklığından ayrıldığını ve müvekkiline ait hileli satıma konu taşınmazların halen tapu maliki olduğunu, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile inşa edilen bağımsız bölümlerin irtifak tapusunun müvekkili adına olduğunu, o tarihte şirketin yetkilisi olan davalı ———- müvekkiline ati taşınmazlar üzerinde, geçerli bir hukuki neden olmaksızın davalı şirket lehine ipotek tesis ettirdiğini, taraflar arasında hiç bir ticari ilişki bulunmadan kurulan ipoteğin yasaya aykırı olduğunu, davalı şirketçe kullanılan krediler için ipotek ettirilen taşınmazların 22.11.2016 tarihinde davalı şirkete satılarak tescil edildiğini, şirket yetkilisi olan davalının, davalı şirketle birlikte hareket ederek muvazaalı ve hileli davranışlarla müvekkiline ait taşınmazları davalı şirkete devir ettiğini, davalı şirketin ortağı olan diğer davalının da taşınmazları 06.12.2018 tarihinde, davalı şirketten satın alarak devirden kısa süre sonra davalı şirket ortaklığından ayrıldığını, müvekkili şirketin anasözleşmesine göre taşınmazların ancak şirketin amacını gerçekleştirmek için satılabileceğini, yapılan işlemin gerçek bir satış olmayıp muvazaalı ve hileli olduğunu, taşınmazların gerçek bedelinden çok düşük bedelle satıma konu edilmesinin bunun kanıtı olduğunu ileri sürerek, muvazaa ve hile sebebiyle satışın iptali ile dava konusu taşınmazların müvekkili adına tesciline olmaz ise dava konusu taşınmazların bedeli olan 500.000,00 TL tazminatın davalılardan tahsiline, dava konu olan taşınmaların üçüncü şahıslara devrinin önlenmesi ve telafisi imkansız zararların oluşmaması için ihtiyati tedbir kararı verilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP: Davalı ——— Şirket vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın dava şartı arabuluculuk yolununa başvurmaması sebebiyle başkaca bir inceleme yapılmaksızın davayı açtığını bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konuş taşınmazların üzerine konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasını gerektiğini, uyuşmazlığın esasının davacı şirketin ortakları arasındaki güvensizlikten kaynaklandığını, müvekkili şirketin her türlü muvazaadan ari biçimde gerçekleştirdiği satın alma nedeniyle gerçek bir alım – satım ilişkisinin varlığı nedeniyle davanın esastan reddine karar verilmesi gerektiği ve müvekkilince ödenen bedellerin iadesi konusunda dava ve talep haklarımızın saklı kalmak kaydıyla yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı yana yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı ———- vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Dava konusuna göre müvekkilinin pasif husumet ehliyetinin bulunmadığını, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğunu, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

CEVAP: Davalı ——— vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Davacı ile diğer davalı ——–Şti arasındaki ticari bir alım satım ilişkisinden kaynaklı davada, dava şartı olan arabulucuk şartının yerine getirilmediğini, bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, dava şartı yerine getirilmeksizin verilen ihtiyati tedbir kararı hakkaniyete uygun olmadığını, davacı yan ile davalılar arasında oluştuğu bahsedilen husumette, müvekkilinin iyiniyetle hareket eden 3. şahıs olması sebebiyle müvekkili aleyhine verilmiş bulunan ihtiyati tedbir kararının müvekkilinin önlenemez ve telafi edilemez zararına sebep olacağından dolayı ihtiyati tedbir verilen taşınmazlarla ilgili olarak dava değeri olan 500.000,00 TL tutarında teminat mektubu karşılığında ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmesini, satış işleminin 22/11/2016 tarihinde yapıldığını, davacı şirket ile şirket ortağı ve yöneticisi olan ——— arasındaki anlaşmazlıktan kaynaklanan ve diğer taraflara şamil olan bu olayların davadan 2 yıl 2 ay önce gerçekleştiğini ve bunun davacı şirketin diğer ortakları tarafından bilenebilecek olduğunu, bu sebeple şirket ortakları arasında ortaya çıkan anlaşmazlıkların müvekkili aleyhine hüküm ve netice doğurmasının mümkün olmadığını, davacı ile diğer davalı şirketin eski yöneticisi arasında olan ve oluşacak tazminat davalarının tarafının müvekkili olmadığını, davacı şirketin diğer ortakların tapuların devir ve satış tarihini bilmelerine rağmen uzun yıllar sessiz kaldığını, şirket iç ilişkisinde dahi ortakların basiretli davranması gerekirken davranmadıklarını, bundan dolayı da dava zamanaşımına uğradığını, bu itibarla davanın hukuka aykırı ve haksız olduğunu, davacı şirket ortaklarının kendi iç ilişkisinden kaynaklanan işbu davanın reddi gerektiğini, görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğunu, bu sebeple de görevsizlik kararı verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:Dava, Tapu İptali ve Tescil (Hile ve Muvazaaya Dayalı) veya terditli olarak Tazminat davasıdır. Mahkememizce taraf delilleri toplanmış alanında uzman bilirkişilerden rapor alınmıştır. Dava konusu taşınmazların satış ve tedavüllerine dair tüm kayıtları celp edilerek incelenmiştir. Yapılan incelemede 22.11.2016 tarihinde dava konusu taşınmazların her birinin 400.000 TL Bedel ile davalı şirkete satıldığı, 06.11.2018 tarihinde de bu taşınmazların her birinin 600.000 TL bedel mukabilinde davalı şirket tarafından davalı ———- satıldığı görülmüştür. ———– lisanslı gayrımenkul değerleme bilirkişinin 26.04.2021 tarihli raporunda dava konusu taşınmazlardan ——— nolu bağımsız bölüm sayılı taşınmazın 22.11.2016 tarihindeki rayiç değerinin 785.000 TL olduğu, ———- nolu bağımsız bölümün bu tarihteki rayiç değerinin 815.000 TL olduğu, ——— nolu bağımsız bölüm sayılı taşınmazın rayiç değerinin 715.000 TL olduğu, ———— nolu bağımsız bölüm sayılı taşınmazın rayiç değerinin ise 680.000 TL olduğu görülmüştür. Bu taşınmazların 2. Satış tarihindeki rayiç değeri de bilirkişiye tespit ettirilmiş olup 06.12.2018 tarihli 2. Satış tarihinde ———– nolu bağımsız bölümün rayiç değerinin 942.000 TL ,———- nolu bağımsız bölümün rayiç değerinin 978.000 TL , ———— nolu bağımsız bölümün rayiç değerinin 858.000 TL ve ———— nolu bağımsız bölümün değerinin ise 816.000 TL olduğu tespit edilmiştir. Dava tarihi itibarı ile taşınmazların rayiç değerinin ise 3.624.000 TL olduğu tespit edilmiştir. Davacı yanca ibraz edilen davalı ———– ait olduğu belirtilen ses kaydının çözümlenip dosya arasında alınması için dosyanın bilirkişiye tevdii edilmiş olup , bilirkişi tarafından dosyaya ses kaydı dökümünün sunulduğu görülmüştür. Davacı ve davalı şirket arasında ipotek tarihi olan 28.06.2016 tarihinden önce herhangi bir ticari iş olup olmadığının tespiti, varsa bunlara dair tüm mal ve hizmet alım satımlarının belirlenmesi, dava konusu taşınmazların alımı için davalı şirketçe davacıya yapılan ödemelerin tespiti, varsa bu konuda tanzim edilen faturaların belirlenmesi, davalı ———- 06.12.2018 tarihi itibarı ile davalı şirketten alacaklı olup olmadığı, alacaklı ise miktarının tespiti, davalı ——— iş bu dava konusu taşınmazlar için davalı şirkete herhangi bir ödeme yapıp yapmadığının tespiti amacı ile davalı şirket ticari defterleri üzerinde ———– Asliye Ticaret Mahkemesince alınan mali müşavir bilirkişi raporunda özetle; ” Dava dosyası ile davalı ———- Şti 2016-2017-2018 ve 2019 yılları ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda aşağıdaki hususlar belirlenmiştir.1. Davalı ——— Şti” nin 2016-2017 yıllarına ilişkin ticarildığı, 2018-2019 yılları defterlerinin e defter olduğu, 2018 yılı defterlerin açılış beratlarının yasal süresi içinde yapıldığı, 2018 yılı kapanış ve 2019 yılı açılış ile dönem beratlarının süresi içinde yapılmadığı, 2019 yılı kapanış beratının bulunmadığı, Söz konusu inceleme dönemlerine ilişkin davacının defterlerinin 6102 sayılı TTK 64. maddesi ve 6100 sayılı HMK 222.maddesi kapsamında ticari defterlerin bu halleri ile delil niteliği Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,———- İli, ———- İlçesi, ——— Mah. ———- Ada ———– parselde kayıtlı Bağ. Bölüm ———– ve ———– no.lu taşınmazların davacı şirket adına tescilli iken ———— Müdürlüğünün 28.06.2016 tarih ————- yevmiye sayılı ipotek tesis işlemi ile davalı şirket lehine 6.000.000 TL tutarında ipotek verildiği tarih öncesinde; Davalı şirket ——— Şti ile davacı ———- Şti arasında bu davaya konu taşınmaz satışı haricinde herhangi bir ticari iş ilişkisinin bulunmadığı, Davalı ——– Şti tarafından davacı ——— Şti ne taşınmazların satışından önce 900.000,00 TL, taşınmazların satışından sonra da 256.000,00 TL” nin banka kanalıyla, toplam 516.594,36 TL tutarında 7 adet çeklerin cirolamak suretiyle toplamda 1.672.594,36 TL ödeme yaptığı, davacı şirketten 72.594,36 TL tutarında nakit tahsilat yaptığı, çek vermek suretiyle yapılan ödemelere ilişkin çek görüntüleri ve çeklerin kime teslim edildiğine dair herhangi bir belgenin/belgelerin dosyaya sunulmadığı, Davalı ———– Şti tarafından diğer davalı ———– dava konusu 4 adet taşınmazın satışının davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, her biri 600.000.- TL (toplam 2.400.000 TL) tutarındaki satış bedelinin ———– “120——– Hesabı” na borç olarak kaydedildiği, iş bu satıştan dolayı 30.11.2019 tarihi itibariyle ———- davalı şirkete 2.400.000,00 TL tutarında borçlu olarak gözüktüğü, Davalı ————- Şti” nin ticari defterlerinde; “131- Ortaklardan Alacaklar Hesabı” ve “331-Ortaklara Borçlar Hesabı” nın alt hesap kodlarının açılmadığı, bu hesapların torba hesap şeklinde kullanıldığı, davalı şirketin 06.12.2018 tarihinde “331-Ortaklara Borçlar Hesabı” bakiyesine göre ortaklarına 61.438,36 TL borçlu gözüktüğü, hesapların alt hesap kodları açılmadığından davalı ———- bu tarihte alacaklı olup olmadığı veya tutarının ticari defterlerden tespit edilmediği, 31.12.2018 tarihi itibariyle davalı şirketin ortaklarına borçlu olmadığı, Davalı ———- tarafından ——– Gıda’ nın ——— Bankası ——— Şubesinde bulunan hesabına 03.01.2019 tarihinde “ ——— no.lu daire ipotek fek tutarı” açıklamasıyla yatırılan 805.000,00 TL ile 04.02.2019 tarihinde “———- ada/ ——— no.lu bağımsız böl. İpotek fek için ”açıklamasıyla yatırılan 835.000,00 TL olmak üzere toplamda 1.640.000,00 TL’ nin 331-Ortaklara Borçlar Hesabına alacak kaydedildiği, Davalı ———- yapılan dava konusu taşınmazların satışlarına ilişkin “120——— Hesabı” nin kullanılmasına rağmen, davalıdan yapılan 1.640.000,00 TL tutarındaki tahsilatın “331- Ortaklara Borçlar Hesabı” na alacak olarak kayıt edildiği, daha sonra bu tutarın | .632.833,95 TL’sinin 131-Ortaklardan Alacaklar Hesabına virman yapıldığı, 31.03.2019 tarihi itibariyle de davalı şirketin ortaklarına borcunun bulunmadığı,
8. Davalı şirketin 31.12.2018 tarihi itibariyle; “131- Ortaklardan Alacaklar Hesabı” bakiyesine göre ortaklarından 4.530.909,27 TL tutarında, 30.11.2019 tarihi itibariyle ise; 2.911 .049,76 TL tutarında alacaklı olduğu, hesapların alt hesap kodları açılmadığından davalı ———- borcu olup olmadığının ticari defterlerden tespit edilmediği, davalı ———- taşınmaz satışı nedeniyle 30.11.2019 tarihi itibariyle 2.400.000 TL tutarında borçlu gözüktüğü” hususlarında rapor tanzim edilmiştir.Mahkememizce deliller toplanmış dosya alanında uzman bilirkişilere tevdii edilmiştir. Bilirkişiler tarafından düzenlenen kök raporda; “1.Davacı şirketin, ibraz edilen 2014 ve 2015 yıllarına ait defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, usul ve yasaya uygun olduğu,2. Dava konusu taşınmazların satış tarihi olan 22.11.2016 tarihinden önce banka yoluyla yaptığı 7 adet ödemeler toplamının 900.000,90 TL olduğu, taşınmazların satış tarihinden sonra banka yoluyla 256.000,00 TL ve 516.594 36 TL tutarında 7 adet çek ile yapılan ödemelerin toplamının (256.000,00 TL + 516.594,36 TL ) 772.594,36 TL olduğu, bu hareketler sonucunda 28.02.2017 tarihi itibariyle davalı cari hesabının 72.594 36 TL alacak bakiyesi verdiği, davacı şirket tarafından davalıya 31.03.2017 tarihinde 72.443,57 TL ödeme yapıldığı, davacı şirketin 150,79 TL alacaklı görüktüğü (uyuşmazlıkta önemi bulunmadığı); cari hesapta yer alan yukarıda işaret edilen 4 adet çek toplamı 221.594,36 TL olan çeklerin tahsil akıbetlerinin belirlenemediği;3. Yukarıda değerlendirme başlığı altında (1) sayılı bentte gösterilen uyuşmazlık konusunun bağlardığı teorik sorun (2) sayılı bentte tanıtılarak somut olay özelinin (3) sayılı bentte yapılan incelemesinde;A) Tapu iptal ve tescil talebi yönünden sadece davalı ——— husumet düştüğü; TMK.m.1023 hükmü uyarınca iktisabının korunabilmesinin iyi niyetine bağlı bulunduğu; yukarıda değerlendirme başlığı attında (3/B-a) sayılı bentte açıklanan nedenlerle, davalı ——- ——— şirketinin ortağı olduğu, davacı şirket temsilcisi ———- ———- Şirketi’nin eski ortağı olduğu iddia edildiği, bu bağlamda davalı şirketin tescilinin ilk kuruluşundan bugüne kadar ki ticaret sicil bilgilerinin celbi gerekip gerekmediği; yine ———- şirketinden ipoteğe konu kredinin kullanıldığı tarihten bugüne kadar olan ödemeleri gösterir şekilde cari hesabın celbi ve kredinin kefillerin kim olduğunun tespitinden sonra, ortaya çıkacak duruma göre iyi niyetinin takdirinin ve buna bağlı iktisabının korunması gerekip gerekmediğini münhasıran Sayın Mahkemenin yargı yetkisi dâhilinde olduğu;B) Davalı ———- iyi niyetli olduğunun, Sayın Mahkemece benimsenmesi ihtimalinde, tazminat seçeneği yönünden diğer davalıların sorumluluğun gündeme geleceği; bu bağlamda, tapuda taşınmazlarır davalı Şirket’e 1.600.000,00 TL bedelle devredildiği; teknik raporda devir tarihindeki rayiç hedefin 2.995.000,00 TL olarak bildirildiği; aradaki farkın 1.395.000,00 TL olduğu; ödemeler içinde yer alan toplamı 221.594,36 TL olan 4 adet çek yönünden tahsilatın sübuta ermemesi halinde ise aradaki farkın 1.173.405,64 TL olacağı;C) Davacının tazminat seçeneği yönünden İlk satış tarihinden itibaren avans faizi yürütülmesini istediğinin görüldüğü; eylemin haksız fiil niteliği olarak benimsenmesi halinde, fark zarar da devir tarihi itibarıyla belirlendiğinden, temerrüt ihtarı aranması gerekip gerekmediğinin takdirinin Sayın Mahkemeye ait olduğunu” hususlarında rapor tanzim edildiği; Bilirkişiler tarafından alınan ek raporda özetle; “1. Kök rapordan sonra dosyaya giren müzekkere cevapları ve kredi sözleşmesi örneklerini yukarıda (2) ve (3) sayılı bentte incelenerek tanıtıldığı; kredi sözleşmesinin kefili dışında diğer müzekkere cevaplarının dosya yeni bir bilgi ve belge eklenmediği; 2. Davacı itirazlarını (4) sayılı bentte davalı itirazlarının (5) ve (6) sayılı bentlerde ayrı ayrı tanıtılarak, incelendiği; esasen dilekçelerdeki anlatımların, rapora itirazdan ziyade davanın esasına yönelik iddia ve savunmaları tekrarı bir biçimde olduğu; 3. Kök rapordan sonra dosyaya giden müzekkere cevaplarından, uyuşmazlığı aydınlatıcı yeni bir belgeye ulaşılamadığından, kök rapordaki tespit ve görüşlerin cari olduğu ” hususunda rapor tanzim edildiği görülmüştür. Davalı şirket vekili cevap dilekçelerinde ve aşamalardaki beyanlarında ve 10.06.2019 tarihli 2. Cevabında taşınmazların ——— devrinin tamamen zorunluluktan ve dairelerin 3. Kişilere satılamamasından ve ortaklar arasındaki borç alacak ilişkisini dengelemek amacıyla yapıldığını ileri sürmüştür. Talimat yolu ile alınan ve davalı şirket aleyhine delil teşkil eden kendi defterlerine göre davalı şirketin bu ortağına herhangi bir borcunun olmadığı, aksine taşınmaz satışları nedeni ile bu davalıdan 2.400.000 TL alacaklı olduğu görülmüştür. TMK’nın 2.maddesi hükmü yanında tapulu taşınmazların el değiştirmesinde 1023. maddesinde özel hüküm getirildiği; bilindiği üzere anılan maddede “tapu kütüğündeki tescile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklirde yer alan hükme paralel olarak, aynı ilke tamamlayıçı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1 inci fıkrasında “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise, bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz ” biçiminde düzenleme yer aldığı; Hal böyle olunca, iktisapta bulunanın iyi niyetinin tespitinin önem kazandığı,zira bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise ayni hakkını yitirmeyle karşı karşıya kalan önceki malik bulunduğu,yasa koyucunun amacının ilk bakışta şeklen iyi niyetli gözükeni değil özünde iyi niyeti olan kişiyi korumak olduğunun hususlarının yüksek yargı uygulamasıyla benimsendiği ———- sayılı———– bu ilke kabul edilmiş, bilimsel görüşlerinde aynı doğrultuda geliştiği görülmüştür. Davalı ———- davalı şirketin %50 hissedar ortağı olduğu ve şirketteki hisselerini 19.12.2018 de ———– isimli kişiye devrettiği görülmüştür. Dava konusu ——— ve ———- nolu dairelerin ipotek fek bedelinin davalı ———- tarafından bankaya ödendiği görülmüştür.Bu davalının ———- nolu daire fek tutarı açıklaması ile bankaya 804.000 TL ödeme yaptığı,———– nolu daire fek tutarı açıklaması ile 835.000 TL ödeme yaptığı, ———- nolu daire fek bedelinin bankaya iş bu dava tarihinden sonra 04.02.2019 da yapıldığı gelen müzekkere yanıtlarından görülmüştür. Davacı vekili şirket genel kurullarında ve ana sözleşmede ortakların rızası olmadan gayrımenkul satılamayacağını ileri sürmüştür. Davacı şirketin esas sözleşmesi ve genel kurul tutanakları incelenmiş gayrımenkul satışında kısıtlayıcı bir genel kurul kararı alınmadığı davacı şirket ana sözleşmesinin amaç ve konu başlıklı 3. Maddesinin j bendine göre şirket faaliyetleri için luzumlu olması halinde gayrımenkullerin satılabileceği ve başkası lehine rehin ve ipotek verebilir hükmü bulunduğu görülmüştür.Yerleşik yargıtay kararları gereği satım bedelinin düşüklüğü başlı başına muvazaayı ispat etmemektedir. Davacı şirket eski yetkilisinin satış tarihinden evvel aralarında hukuki ve ticari bir ilişki olmayan ve bu satış haricinde hiçbir ticari ilişki tespit edilemeyen davalı şirket lehine önce taşınmazları 28.06.2016 tarihinde ipotek ettirdiği, gerçek bir satım ilişkisinde satıcının alıcıdan bedeli tahsil etmeden taşınmazlarını bu şekilde alıcı lehine 6.000.000 TL bedel ile ipotek ettirmesinin hayatın olağan akışına uygun olmadığı, kaldı ki muvazaalı satış bedelinin dahi davacı şirkete tam olarak ödenmediğinin sabit olduğu, davalı şirket adına tapuda işlem yapan ———- isimli kişinin de daha evvel davacı şirket adına bir kira sözleşmesinde davacı şirketin kefili olduğu, dolayısı ile bu kişinin davacı şirket eski yetkilisi olan ———- ile arasında tanışıklık ve hukuki ilişki olduğu hususunun sabit olduğu, bu kişi ile davalı ———– isimli kişinin hisselerini devrettiği ———- isimli kişi arasında da akrabalık bulunduğu ( Nüfus kayıtlarına göre bu kişilerin babaları kardeş olup bu kişiler kuzendir) , taşınmazların ticari örf ve adete ve davacı şirket ana sözleşmesinin 3/j madde ve fıkrasına aykırı şekilde ve davacı şirketin hiçbir menfaati olmadığı sabit olduğu üzere önce davalı şirketin çekeceği krediye dayanak olması için davalı şirket lehine ipotek tesis ettirildiği, akabinde de muvazaalı bir şekilde gerçek satış bedelinin çok altında davalı şirkete satıldığı, muvazaalı satış bedelinin dahi davacı şirkete tam olarak ödenmediği, taşınmazları davalı şirketten satın alan ———- her ne kadar davalı şirketten alacaklı olduğu ve ortaklar arasındaki alacak verecek ilişkisi nedeni ile bu satışın bu kişiye yapıldığı davalı şirketçe iddia edilmiş ise de davalı şirketin kendi aleyhine delil teşkil eden usul ve yasaya aykırı tutulmuş ticari defterlerine göre davalı şirketin bu ortağına herhangi bir borcunun olmadığı tam aksine satış işlemi nedeni ile halen alacaklı olduğu,satış nedeni ile davalı ——— davalı şirkete 2.400.000 TL borçlu göründüğü, reel hayatta üzerinde 6.000.000 TL ipotek bulunan bir taşınmazın rayiç değerleri de nazara alındığında bu şekilde satın alınmasının hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davalı ——— davalı şirketin %50 hissedarı olması nedeni ile bu işlemleri bilmesi gerektiği, kaldı ki hisselerini devrettiği şahsın da davalı şirket ile öncesinde de şirket ile para alış verişi olduğu, davalı şirket ortağının iyi niyetli kabul edilemeyeceği, davacı şirketin eski yetkilisinin temsil görevini kötüye kullanmak sureti ile bu taşınmazları hiçbir ticari ilişki olmayan davalı şirkete satış öncesi ipotek ettirdiği akabinde de satış gösterdiği, davalı şirket eski yetkilisinin 01.11.2018 tarihli genel kurulda azledildiği, ve bu azilden çok kısa süre sonra alıcı bulunamadığı ve şirket içi alacak verecek durumu gerekçe gösterilerek taşınmazların 3. Kişi olan şirket ortağına davalı şirketçe devredildiği, banka ipotek fek bedellerinin bir kısmının dahi iş bu dava tarihinden sonra ödendiği,Davalı şirket tarafından davacı şirkete gönderilen paraların taşınmaz alımı açıklaması ile değil borç açıklaması ile gönderildiği ve bu paraların da davacı şirket çalışanı olmayan kişilerce bankadan çekildiği, davalı şirket yetkilisinin ibraz edilen ses kaydında ——— bu satışlarla ilgili olarak bedellerinin kendisinde olduğuna dair beyanı bir bütün olarak değerlendirilmiş, davalıların muvazaalı satış yapmak sureti ile davacı adına tescilli taşınmazları önce davalı şirkete ordan da davalı şirket ortağı adına tescil ettirdikleri, netice itibarı ile davalı şirket eski yetkilisi olan ———– şirket ana sözleşmesinin 3/j maddesine aykırı şekilde davacı şirketin hiçbir menfaati olmadan şirket adına kayıtlı taşınmazları davalı şirkete satış öncesi ipotek ettirdiği, akabinde daha evvel davacı şirket lehine bir kira sözleşmesinde kefil olan kişinin vekili olduğu sözleşme ile davalı şirkete sattığı,taşınmazların satış tarihlerindeki rayiç değerleri ile gösterilen satış bedelleri arasında %53,42 oranında fark olduğu, satım bedelindeki düşüklük başlı başına muvazaanın delili değilse de yukarıda anlatılan nedenlerden ötürü satımın muvazaalı olduğu kanaatine varıldığı, bu muvazaalı satış bedelinin dahi davacı şirkete ödenmediği, davacı şirket eski yetkilisi ———- genel kurulda azledilmesi üzerine bu defa bu azilden kısa bir süre sonra bu taşınmazların davalı şirket ortağına satış gösterildiği, bu kişinin şirketin %50 hissedar ortağı olması nazara alındığında durumu bilmesinin kaçınılmaz olması, davalı şirket kayıtlarına göre bu kişinin şirketten bir alacağı olmadığı aksine şirkete gayrımenkul satışları nedeni ile 2.400.000 TL borçlu olduğu, bir daire için ipotek fek bedelinin dahi dava tarihinden sonra ödendiği, hissesini devrettiği şahsın davalı şirket adına satım akdinde vekil olan kişinin kuzeni olması ve bu kişinin de şirket eski yetkilisi ile arasında bağ olduğunun sabit olması ve yukarıda anlatılan tüm hususlar birlikte değerlendirildiğinde davalı şirket eski yetkilisinin iş ve eylemleri nazara alındığında davalı şirket ve şirket ortağı olan ——— iyi niyetli üçüncü kişi olarak kabul edilemeyecekleri, kanun koyucunun amacının özünde iyi niyetli olan kişiyi korumak olduğu yukarıda anlatılan hususlardan ötürü davalıların iyi niyetli 3. Kişi olarak kabul edilemeyecekleri sonucuna varılmış davanın kabulüne karar verilmiştir.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın kabulüne;
a-Dava konusu ——— İli ——- İlçesi ——— mah. ——– ada ——— parsel ——– kat ——– ve ——– nolu bağımsız bölüm sayılı taşınmazların kayıt maliki adına olan tapu kaydının iptali ile bağımsız bölümler üzerinde bulunan takyidatları ile birlikte davacı adına tesciline,
b-İİK 28. Md. uyarınca hüküm özetinin derhal ilgili ——– GÖNDERİLMESİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanununa göre alınması gereken 247.555,44 TL nispi harçtan peşin alınan 8.538,75 TL ile 63.186, 75 TL tamamlama harcının mahsubu ile bakiye 175.829,94 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan 44,40 TL başvurma harcı, 8.538,75 TL peşin harç, 63.186,75 TL tamamlama harcı, 10.750,00 TL bilirkişi ücretleri, 882,95 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 83.402,85 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine,
4-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-6100 Sayılı HMK.nın 333. maddesi gereğince, var ise bakiye gider avansının, karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
6-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Ücr. Trf.’ne göre, 310.720,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, ———– Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.25/10/2023