Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/591 E. 2022/9 K. 06.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİKARAR
ESAS NO : 2020/591 Esas
KARAR NO : 2022/9

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/12/2020
KARAR TARİHİ : 06/01/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile … arasında —- tahsili amacıyla —–Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine borçlu şirketin haksız bir şekilde itiraz etmesi neticesinde icra takibinin durdurulduğunu, arabuluculuk görüşmesinin anlaşamama ile sonlanlandığını, dava konusu satın — üzerinde anlaşıldığını, davalının borcunun 137.000,-TL miktarını ödediğini 74,000,-TL bakiye borç kaldığını, davalı———diye söz verdiği taahhütünü yerine getirmeyince 03.09.2020 tarihinde —- müvekkiline ağır hakaret ve tehditler etmesi sonucunda hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulduğunu, davalı tarafın faturalara ve faturaya ilişkin satışlara herhangi bir itirazının bulunmadığını, davalı tarafın itirazlarında kötüniyet taşıdığını ve sırf müvekkilinin alacağına ulaşma çabasını sonuçsuz bırakma amacı güttüğünü v borcun likit olduğunu belirterek itirazın iptali ile takibin 74.000,- TL anapara ve asıl alacağa işleyecek ticari temerrüt faizi üzerinden devamına, takip
miktarına takip tarihi itibariyle ticari temerrüt faizi uygulanmasına, davalının % 20 icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekaletin karşı tarafa tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle;Davacının icra takibine ve davaya konu ettiği mermer satımı kapsamında müvekkiline satış ve teslim yaptığını iddia etmişse de müvekkili tarafından bedelinin ödendiğini, davacının müvekkilinden teslim etmediği ve faturası dahi olmayan bir bedeli ödemesini istediğini, davacının dosyaya sunduğu ve toplamı — faturaların dava dilekçesinde de açıkça belirttiği ödenmiş 137.000,-TL tutarın içerisine dahil olan faturalar olduğunu, ayrıca davacının müvekkilline 211.000,-TL üzerinden anlaştığına dair iddialarını kabul etmediklerini, davacının atıf yaptığı savcılık dosyasının da müvekkili şirketle ilgili olmadığını konuşma gerçekleştirdiği kişi ile ilgili olduğunu ve takipsizlik verildiğini, bir ticari alacağın ——- soruşma dosyası olmayacağını, davacının yazılı delille alacağını ispat eder bir davası bulunmadığı gibi müvekkili şirkete karşı başlattığı icra takibinin hukuki anlamda itiraz ile durmuşsa da —– —-risk olarak görüldüğünü ve müvekkilinin kredi almasına — olduğunu ticari itibarını zedelediğini belirterek davacının davasının reddine, haksız icra takibi nedeniyle müvekkiline takip değerinin % 20′ sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatı ödemesine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yüklenilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
RAPOR: Bilirkişi raporunda özetle;”Dosyadaki bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi, nihayetinde bilirkişiye verilen davalı şirkete ait defter ve belgelerin inceleme görevi ile sınırlı olmak üzere, yukarıda anlatılan görüş ve gerekçelerle, nihai takdir ve değerlendirme Sayın Mahkemeye ait olmak üzere; Yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde davacı … ile davalı ..—– oluşağı ve takdirin —- olduğu; Davalı kayıtlarına göre tutarın —– tarihli Bilirkişi Raporu) tutarın
74.000,00 Davacı/Borç Alacak’ ın Alacaklı olduğu, —- Belgesindeki yapılan iş/mal bedelinden ödemelerin düşülmesine göre
tutarın 74.000,00 Davacı/Borç —- yapılan iş/mal bedelinden——
’—— açıklaması ile ödenen 15.000,-TL tutarın dahil edilmeden
demelerin düşülmesine göre tutarın
89.000,00 Davacı/Borç Alacak’ ın Alacaklı olduğu, Sayın Mahkemenizin davacı lehine avans faizi hakettiğine hüküm vermesi halinde, davacı tarafın, 3095 sayılı yasaya istinaden icra takip tarihi olan 27.07.2020 tarihinden 19.12.2020 tarihine kadar %10, 19.12.2020 tarihinden itibaren %16,75 oranında avans faizi talep
edebileceği” şeklinde sonuç ve kanaatine varıldığı beyan edilmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 4.maddesinde hangi işlerin ticari dava olarak nitelendirilecekleri belirlendikten sonra anılan kanunun 5.maddesinde ticaret mahkemelerinin kuruluşu ve hangi mahkemelerin ticaret mahkemesi sıfatıyla bakacağı belirlendikten sonra asliye ticaret mahkemesi ile asliye ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişkinin görev ilişkisi olduğu belirtilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154),—- Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu—- davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
——— davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
Somut olayda hangi mahkemenin görevli olduğunun belirlenmesi için öncelikle taraflar arasındaki ilişkiyi saptamak gerekli olup, taraflar arasında alım satım sözleşmesinin mevcut olduğu anlaşılmaktadır. Dava bu sözleşmeye dayalı mal satımından kaynaklı kesilen fatura alacağına yönelik davadır, bu haliyle dava TTK’nun 4.maddesinde sayılan, başka ifade ile bu maddede 6098 sayılı TBK’na atıf yapan sözleşmelere ilişkin olmadığından mutlak ticari davalardan değildir.
—- tarihli ve —- yazısında; “— dairemizden—- numaralı —– işlenmiş ——- halinde olanlar ile —- faaliyetinden dolayı faaliyetine devam ettiği;
-İşletme esasına göre defter tuttuğu
——— olup olmadığı dairemizdeki kayıtlarında belli olmadığı,—— olmadığı, kazancı basit usulde vergilendirilmediği
————olduğu(işletme esası)
-Vergi Usul Kanunu’nun 177.maddesi 1.Fıkrası 1.ve 3.bentlerinde yer alan maddi limitlerin yarısını,[VUK Genel Tebliği 504’e göre 1.——alış tutarı—————— dairemiz kayıtlarındaki tetkikinde anlaşılmış ————yazımız ekinde gönderilmiştir.” şeklinde verdikleri anlaşılmıştır.
————ayrımına ilişkin Bakanlar Kurulu kararı ile ; “5362 sayılı —- maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından; —— yayımlanacak ———-dahil olup, ———– ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı tacir veya ———- kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere———- bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde yer —— ——- numaralı bendinde yazılı ———- tamamını aşmayanların——–dolayısıyla ——- bağlanmıştır.
——– sayılı cevabi yazısından davacının işletme hesabına göre deftere tabi olduğu ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı bentlerinde —– tamamını aşmayan —- bulunduğu, —–davacının——— kaydının bulunmadığı anlaşılmıştır.
Benzer konuya ilişkin———-
İstinaf incelemesi bakımından çözümü gereken husus davalının işletmesinin hacim nedeniyle tacir sayılıp sayılmayacağı noktasındadır.
VUK 177.1.madde de (2018 yılı itibariyle ) satın aldıkları malları olduğu gibi veya işledikten sonra satan —– aşanların —– sayılacağı düzenlenmiştir. Ticari ilişkinin başladığı ve devam ettiği 2013-2014 yıllarında bu miktarlar 2013 ve 2014 yılı için yıllık alımların 150.000-TL satımlar ise —- Davanın açıldığı 2015 yılında ise —- belirlenen asgari had alımda —-satımda ise ——
—— davalının —– beyannameleri getirtilmiş olup incelendiğinde 2014 yılı alımları —- tarihi itibariyle ise alımları ——-,satışları ise ;—–
———- ayrımına ilişkin —–ile ; “5362 sayılı—- Meslek Kuruluşları Kanununun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ve 63 üncü maddesi ile 6762 sayılı Türk Ticaret Kanununun 12 nci ve 17 nci maddelerinin uygulaması bakımından; —-Resmî Gazete’de —- —– dahil olup, ekonomik faaliyetini sermayesi ile birlikte bedeni çalışmasına dayandıran ve kazancı —– kazandırmayacak miktarda olan, basit usulde vergilendirilenler ve işletme hesabına göre deftere tabi olanlar ile vergiden muaf bulunanlardan 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 177 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) ve (3) numaralı ——— nakdi —– tamamını aşmayanların —– dolayısıyla ———- kaydedilmeleri,” karara bağlanmıştır.
Anlatılanlara göre davalının faaliyetinin VUK 177.madde——tuttuğu —–alım ve satımlarının yukarıda yazılı miktarların yarısını aşması gerektiği, ; davalının ise bu tutarların yarısını aşan ölçüde olmadığı anlaşılmakla —– davalının tacir bulunmaması nedeniyle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin hükme yönelik olarak ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.” şeklindeki gerekçelerinin—— davalının faaliyetinin VUK 177.madde dahilinde ——- tacir sayılabilmesi için yıllık alım ve satımlarının yukarıda yazılı miktarların yarısını aşması gerektiği, davalının ise yıllık alım ve satımlarının bu tutarların yarısını aşan ölçüde olmadığı anlaşılmakla; —– olan davacının tacir bulunmaması nedeniyle asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğuna ilişkin gerekçeleri nazara alınarak uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
Ticari olmayan davalarda görevli mahkeme asliye hukuk mahkemesi olup asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki TTK’ nun 5/3.maddesi uyarınca görev ilişkisidir.Göreve ilişkin usul kuralları HMK’nun 114/1-c maddesi uyarınca dava şartıdır.Dava şartları kamu düzeninden olup kamu düzenine ilişkin hususlarda resen dikkate alınacak hususlardan olup dava şartı yokluğu halinde HMK’nun115/2.maddesi gereğince dava şartı yokluğundan .davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacının açtığı davada,mahkememizin görevli olmadığı anlaşılmakla; açılan davanın, HMK’nun 115/2.maddasi uyarınca aynı kanunun 114/1-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle usulden REDDİNE, mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 Sayılı HMK’nun 20. maddesi gereğince taraflardan birinin görevsizlik kararı süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde mahkememize başvurarak dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmelerinin gerektiğin, aksi taktirde mahkememizce davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin İHTARATINA,
3-HMK’nun 20 maddesi uyarınca kararın kesinleşmesini müteakip yasal iki haftalık sürede talepte bulunulduğunda dosyanın görevli İstanbul Anadolu Asliye Hukuk Mahkemesi’ne——- GÖNDERİLMESİNE,
4-Mahkememizce verilen görevsizlik kararının kesinleşmesinden sonra dava yetkili ve görevli mahkemede devam edilmemesi ve talep halinde yargılama giderlerinin değerlendirilerek HMK’ nun 331/2. maddesi gereğince bir karar verileceğinin İHTARATINA,
5-Harç ve masrafların görevli mahkemede nazara ALINMASINA,
Dair 5235 Sayılı Kanunun geçici 2.maddesine göre Bölge Adliye Mahkemelerinin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 ve 29525 sayılı Resmi Gazetede ilan edildiği anlaşılmakla; 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ila 360’ncı madde hükümleri uyarınca, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.