Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/573 E. 2021/102 K. 03.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/573
KARAR NO: 2021/102
DAVA: Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 03/12/2020
KARAR TARİHİ: 03/02/2021
Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekilinin —– gönderdiği —– tarihli dava dilekçesinde özetle; Tasfiyesi davalı — gerçekleştirilen —– müvekkili ——-olan borcuna istinaden——- sayılı dosyasından başlatılan takibi kesinleşmiş, borçlu şirketin tasfiye edildiği derdest davalardan öğrenilmiş olduğu, mer’i mevzuatta ticaret sicilden kaydı silinen şirketin alacaklıları ile hukuki menfaatleri bulunan diğer kişi ve kuruluşların haklı sebeplere dayanarak mahkemeye başvurabilecekleri ve şirketin ihyasını isteyebilecekleri hükme bağlandığından işbu davanın derdest edilme zaruretinin hasıl olduğunu,—— icra-i faaliyetlerinin devam ederken ihyası istenen borçlu firmanın ortağı ve aynı zamanda daha sonradan öğrendikleri tasfiye memurluğunu yapmış olan — tarafından müvekkili aleyhine —— dosyaları ile menfi tespit davalarının ikame edildiği ve bu davalarda alınan bilirkişi raporundan şirketin borçlu olmasına rağmen borcunu ödemek yerine kar payı dağıtarak usule aykırı olarak tasfiye edildiğinin anlaşıldığını, tasfiyesi tamamlanan şirket aleyhine icra takibinin —tarihinde başlatıldığı tasfiye ilanının ise ——– tarihinde yapıldığı, müvekkilinin ihyası istenen şirkete karşı başlatmış olduğu takibin tarihi, ihyası istenen şirketin tasfiye sürecine girmesinden önce olduğu, tasfiye memurları tarafından şirket defterleri ve belgelerden şirkette alacaklı olduğu anlaşılan ve yerleşim yeri bilinen kimselere iadeli taahhütlü mektupla şirketin tasfiye halinde olduğunun bildirilmesi gerektiğinin izahtan vareste olduğu, ancak iş bu tasfiye sürecinin alacaklı müvekkiline bildirilmediğini; aniden bir tasfiye kararı alınarak tasfiye yoluna gidilmesinin taraflarınca işbu hususa ilişkin bildirim yapılmaması ve ihya davasını açabilmeleri için süre verilmemesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu, ihyası istenilen şirketin ortağı ve aynı zamanda tasfiye memuru olan—— ortağı olduğu borçlu firmanın müvekkiline karşı borcunun olup olmadığını bilmemesinin hayatın olağan akışına aykırı olacağının açık olduğunu,; davalılardan — ihyası istenen şirketin ———– aynı zamanda da müvekkili firmaya tasfiyesini yaptığı —– var iken usul ve yasaya aykırı olarak kar payı dağıtarak tasfiye yaptığının,—- sayılı dosyasına sunulan —- tarihli bilirkişi raporu ile sabit olması, davacı müvekkilinin, ihyası istenen —– alacağına istinaden derdest edilen—– dosyasının neticelendirilmesi için davalılar aleyhine derdest olan ihya davasının kabulü ile — ihyasına ve terkin kaydının iptali ile tescilini, davalı ——a giderleri ve ücreti vekaletin diğer davalı ve tasfiye memuru olan —— üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı —vekilinin uyap üzerinden gönderdiği ——tarihli cevap dilekçesinde özetle; Borçlar Kanunu 146. maddede genel zamanaşımı süresinin——- yıl olarak düzenlendiği, genel olarak zamanaşımı bir hakkın kazanılmasında ya da kaybedilmesinde kanunun öngördüğü sürenin dolması anlamına geldiği, ticari defterlerin, 6102 sayılı TTK’nın 82.maddesi gereği ticari defterlere son kaydın yapıldığı takvim yılının bitişinden itibaren on yıl süreyle saklanması gerektiği, tasfiyeye girmiş şirketler açısından da on yıllık sürenin geçerli olduğu, Vergi Usul Kanunu’nun 253. maddesine göre bu süre beş olduğu, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 17’nci maddesi birinci fıkrasının (ç) bendine göre, bir yıldan fazla süren tasfiyelerde tarh zaman aşımı, tasfiyenin sona erdiği yılı izleyen yılın başından başladığı, bu tarihten itibaren beş yıl süre ile defter ve belgelerin muhafazası gerektiği, tasfiye işlemi tamamlandıktan —- yıl geçen bir süre sonra işbu davanın açılmasında hukuki fayda bulunmadığını ve şirket evraklarının saklanma süresinin dolduğunu; bu nedenle davaya konu talep ile ilgili zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerinin dolduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini; —— —— tasfiye edilmesine karar verildiği ve tasfiye memuru olarak müvekkili —– atandığı, tasfiye girişinin tescili sonrasında ——- alacaklılara çağrı ilanı yapılarak Türk Ticaret Kanunu’na göre bir yıllık bekleme süresinin üçüncü ilanın yayımlanma tarihinden itibaren başladığı ve Tasfiye süresi sona erdiğinde, bilançonun veya nihai hesabın kesinleşmesinden itibaren —- gün içerisinde son kurumlar vergisi beyannamesi verilerek tasfiye sonu bilançosu düzenlendiği ve tasfiyenin sonuçlandığını, —yılında tasfiyenin sona erdiği ve —– tarihinde tescil edildiğini, bu sürecin sonunda tüm resmi ve özel kurumlara şirketin tasfiyesinin sona erdiğinin bildirildiğini, —— tasfiye sürecinin yasal mevzuata uygun olarak tamamlandığı, şirketin ihyasına yönelik yasal koşulların oluşmadığı davanın reddine karar verilmesini,—- tasfiyeye girmiş olduğu ve tasfiye kararının ——- tescil edilmiş olduğu ve şirketin borçlu ve alacaklılarının, ellerindeki belgelerle birlikte; bu ilanın üçüncü defa yayınlanmasından itibaren en geç bir yıl içinde bildirilen adresinde bulunan tasfiye memurluğuna müracaat etmeleri için alacaklılara çağrı ilanı yapılmış olmasına rağmen davalı şirketin —- tarihinden yaklaşık — yıl sonra iş bu davayı açmış olmasının hukuka uygunluğunun bulunmadığını; dava dilekçesinde sadece ——- ihya (yeniden tescil) isteminin kabulüne karar verilmesi talebinde bulunulduğunu, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 547/2. maddesi gereğince mahkemece, ihya (yeniden tescil) isteminin kabulüne karar verilmesi halinde, ek tasfiye işlemlerini yapması için son tasfiye memuru veya memurlarının ya da yeni bir veya birkaç kişinin tasfiye memuru olarak atanıp, keyfiyetin tescil ve ilanına karar verilmesi gerektiğinin kanunun emredici hükmü olduğunu, şirketin ihyasına karar verilmesini kabul manasına gelmemek koşuluyla tasfiye memuru olarak müvekkili ——– atanmasına rızalarının bulunmadığını ve müvekkilinin tasfiye memuru görevini kabul etmek istemediğini, öncelikle davaya konu talep ile ilgili zamanaşımı ve hak düşürücü sürelerinin dolduğunu bu nedenle davanın esas ve usulden reddini yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE :
Dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 547. maddesi gereğince —– tasfiye sebebiyle terkin edilen şirketin faal olduğunun tespiti ile ihyası istemidir.
—– günlü cevabi yazısıyla ihyası talep edilen şirketin son tescilini — tarihinde yaptırdığı, şirket ortağı, yetkilisi ve tasfiye memurunun—- olduğu, —-tarihinde—–tasfiyenin sona ermesi nedeni ile terkin olduğu bildirmiştir.
Tasfiyesi istenen şirket aleyhinde davacı yan —– takip dosyasında —– tarihinde icra takibine girişmiştir. Davalı tasfiye memurunun icra takibinden haberdar olduğu, nitekim —- Haciz ihbarnamesinin kendisine —- tarihinde bizzat tebliğ edildiği, ——tarihinde vekili aracılığı ile menfi tespit davası açtığına dair icra dosyasına bilgi verdiği, şirketin — kayıtlarının yapılan incelemesinde —– tasfiye sonu kati bilançosuna göre firmanın herhangi bir borcunun olmadığı tasfiye memurunca beyan edilerek —— tarihinde sicilden terkin edildiği anlaşılmıştır.
Yapılan yargılamaya göre, her ne kadar dava konusu şirket kendisi tarafından tasfiye sürecine girip tasfiyeyi sonuçlandırmış ve ———- terkin edilmiş ise de dava konusu terkin edilen şirket hakkında halen devam eden icra takibinin bulunduğu, dolayısıyla faal olduğu, derdest olan takip sonucuna göre şirket borcu ortaya çıkabileceği, tasfiyenin şirketin tüm borç ve alacakları tasfiye olunmaksızın tamamlanamayacağı, ticaret sicilinden terkin olunamayacağı sonucuna varıldığından ve 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 547/2. maddesi gereğince “Mahkeme istemin yerinde olduğuna kanaat getirirse, şirketin ek tasfiye için yeniden tesciline karar verir ve bu işlemlerini yapmaları için son tasfiye memurlarını veya yeni bir veya birkaç kişiyi tasfiye memuru olarak atayarak tescil ve ilan ettirir.” hükmü dikkate alındığında davanın kabulüne, dava konusu şirketin ihyasına, son tasfiye memuru olan davalı——– tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır. Her ne kadar tasfiye memuru vekili mahkemenin kabul kararı vermesi halinde tasfiye memuru olarak atanmak istemediğini belirtmişse de yasal bir engel olmadığı müddetçe tasfiye memuru görevi kabul etmekle yükümlüdür. Nitekim derdest icra takibi olduğunu bilmesine rağmen şirketin bir borcu olmadığını beyan ederek şirketi ——terkin ettirmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, ihyası talep edilen şirket hakkında devam eden icra takibinin olması sebebiyle, dava konusu şirketin tasfiyesinin tamamlanmamış olduğu anlaşıldığından davanın kabulüne, dava konusu şirketin ihyasına, son tasfiye memuru olan davalı— tasfiye memuru olarak atanmasına, davalı—–yasal hasım olması sebebiyle işbu davalı yönünden davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.
——-Tasfiye sürecinde tasfiyenin gereği gibi yapılmasından davalı tasfiye memuru sorumlu bulunduğundan davada taraf sıfatı bulunduğu, davalı tasfiye memuru aleyhine davanın kabulü nedeniyle vekalet ücreti ve yargılama giderine hükmedilmesi HMK 326/1 gereği olduğu gözetilerek; davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile hükmün davacı yargı gideri bakımından kaldırılarak yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tasfiye memurundan tahsiline karar verilmiştir.”
———Belirtilen yasa maddesinde açıkça düzenlendiği üzere; tasfiyenin kapanmasından sonra ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olduğu anlaşılırsa davaya dayanak olan işlemlerin sonuçlandırılmasına münhasır olarak şirketin yeniden tescili talebi ile işbu davanın açılıp görülmesi mümkündür. Davacının açtığı dava sonucunda davanın kabulüne karar verildiği taktirde tasfiye işlemlerinin eksiksiz olarak tamamlandığından bahsedilemeyecektir. ——–
Davacının şirket aleyhine açtığı dava sonuçlanmadığına göre tasfiye eksik yapılmıştır. İlanlara başvurulmamış olması sonucu değiştirmez. İhya davası şirketin aktif hale gelmesi için değil, söz konusu hukuk davasına münhasır olmak üzere davanın sonuçlandırılması ve sonrasında tasfiyenin tamamlanmasını temin için açılmıştır. Tasfiye işlemi eksik yapıldığı ve davacının dava açmasına sebebiyet verildiği için yargılama giderlerinin tasfiye memuru üzerinde bırakılmasında ve vekalet ücreti takdirinde bir usulsüzlük yoktur.” gerekçeleri ile tasfiye memurunun vekalet ücretinden ve yargılama giderinden sorumlu olduğu belirtilmiştir.Tasfiye memuru şirket hakkında devam eden icra takibi olmasına rağmen—- şirketi ticaret sicilden terkin ettirmiştir. Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davanın kabulüne karar verilmiş, davalı —yasal hasım olması nedeni ile yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamış, yukarıda anlatılan nedenlerden ötürü tasfiye memuru yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutularak davanın kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-DAVANIN KABULÜNE, —— nosuna kayıtlı bulunup —- tarihinde 6102 Sayılı TTK’nın 547. maddesi gereğince —– terkin edilen TASFİYE HALİNDE —-6102 Sayılı TTK’nın 547. maddesi gereğince——— sayılı dosyası ile sınırlı olmak üzere, terkin edilen şirket hakkında derdest olan icra takibinin sonuçlanması ve infazı bakımından sicilden terkinine ilişkin kararın kaldırılmak suretiyle İHYASINA, ——– yeniden TESCİLİNE,
2- Tasfiye Memuru olarak en son tasfiye memuru olan ——- atanmasına, ek tasfiye işlemlerinin tasfiye memuru tarafından yürütülmesine, ek tasfiye işlemleri bitinceye kadar tasfiye memurunun görevine devam etmesine,
3- Kararın ——– ilan edilmesine,
4-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL maktu harcın peşin alınan 54,40 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 04,90 TL harcın davalı —- tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine,
5- Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 54,40 TL peşin harç, 62,50 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 171,30 TL yargılama giderinin davalı—- tahsiliyle davacıya verilmesine, davalı ———- yasal hasım olması sebebiyle davacının işbu davalıyla ilgili yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6- Davalı tarafından yapılmış bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre 4.080,00 TL maktu vekalet ücretinin davalı — tahsiliyle davacıya verilmesine, davalı -yasal hasım olması sebebiyle işbu davalı yönünden davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
8- 6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, —– Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 03/02/2021