Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/522 E. 2022/214 K. 31.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/522 Esas
KARAR NO : 2022/214

DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/11/2020
KARAR TARİHİ : 31/03/2022

Mahkememizde görülmekte olan Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; — senetlerinden dolayı;— üzerinden icra takibine konu ettiğini, davalının bu takibinin kötü niyetli olduğunu, haksız kazanç elde etmeye yönelik olduğunu belirterek, haksız ve dayanaksız icra takibinden dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti ile müvekkili yönünden takibin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekili, vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; İcra takibine konu alacağın kambiyo takibi kıymetli evrak olup, cari hesap alacağı olmadığını, ancak müvekkili şirket kayıtlarında yapılacak bilirkişi incelemesi, — teslim belgeleri ve faturalar ışığında müvekkilinin davacılardan alacaklı olduğunu, Davacıların keşide ettikleri bononun ön ve arka yüzü görüntülerinin ekte sunulduğunu, hiçbir şekilde teminat senedi olarak tesis edilmediğini,–sayılı icra dosyasındaki paranın müvekkil şirkete ödenmesinin durdurulmasına ilişkin tedbirin kaldırılmasına, davacıların %20 den az olmamak üzere tazminata hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkememizce dosya bilirkişiye tevdii edilerek rapor alınmıştır. —- tarihli bilirkişi raporu özetle, Dava ve icra takip dosyası, dosyaya sunulan bilgi ve belgeler, talimat bilirkişi raporu ve davalının usulüne uygun tutulduğu anlaşılan — yılı ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu, açıklanan nedenlerle, mahkememizce kabulü halinde, davacı alıcının 14.03.2020 tarihli – dayandığı, söz konusu protokole göre davacı alıcı, davalı satıcıya — bedelli senet verdiği, karşılığında ——- inmesi ile teslim yapıldığında senedin ödemesinin yapılacağı taraflarca kararlaştırıldığı, söz konusu protokolde — belirtilmediği, Davalı satıcı tarafından dosyaya tarihsiz davalı ——sunulduğu, davalı tarafın bu tarihsiz sözleşmeye dayandığı, Bu sözleşme konusunun —- ödeneceğinin tarafların kabulünde olduğu,– olduğu, malın birim fiyatının — olarak kararlaştırıldığından —– bu tutarın ödeme tarihindeki — hesaplandığı, Davacı alıcı — yani sözleşmede belirtilen tarihte– davacı alıcının ödediği, bu tutarın her iki tarafın ticari defterlerinde aynen yer aldığı, Davalının dayandığı tarihsiz—– hangi tarihte ödeneceği konusunda bir hüküm bulunmadığı, ayrıca tarihsiz sözleşmede vade ve kur farkına ilişkin bir hükümde bulunmadığı, Davalı satıcının — tarihli — içeriği mal serbest bölgeye indiğinden–bazında tanzim edildiği, fatura içeriğinde — ilgili bir hükmün bulunmadığı, Davalı– tarihinde davacı alıcıya — —– tutarında vade farkı faturası kestiği ve davalı alıcının borcuna kaydettiği, davacı alıcının faturaları kabul etmeyerek iade ettiği, Yukarıda açıklandığı gibi davalının dayandığı tarihsiz sözleşmede ——bedelinin vadesi belirtilmediği gibi hangi para cinsinden ödeneceğine dair bir hükümde bulunmadığı, Bu nedenle davalı— tutarındaki vade ve kur farkı içerikli 2 faturanın dayanağı olmadığından kabul görmediği, Davalı —- şirketinin davacı alıcı ile — incelendiğinde davalı tarafın, davacının borcuna; — Açıklaması ile —- kaydettiğinin görüldüğü, davalı taraf yukarıda belirtilen çekleri satıcıdan aldığı, sonrasında ters kayıt yaptığı, bu işlemin çekler karşılıksız çıktığında yapılması gerektiği, bu kaydın nedeni davalı muhasebe yetkilisine sorulduğunda, söz konusu 2 çeki davacı alıcıdan teslim aldıklarını, ancak çeklerin kendi elemanlarının uhdesine geçtikten sonra çalındığını, bu nedenle bu kaydı yaptıklarını beyan ettiği, Davalı satıcının kendi — hatasını, davacı alıcıya yüklemeye çalıştığı, Böyle bir kaydın kabulünün mümkün olmayıp iptali gerektiği, Davalı tarafın yukarıda yer alan cari dökümünde 19.10.2020 tarihi itibariyle davacı alıcıdan— olduğu görüldüğü, Kabul görmeyen — tutarındaki kur ve vade farkı faturaları ile davacı borcuna kaydedilen kabul görmeyen çalınan çeklerle ilgili—, bu tutarın davalının — tarihi itibariyle davacı alıcının davalı— borcunun bulunmadığı sonucuna varıldığı, Sayın Mahkemenin icra takip tarihi itibariyle borç alacak miktarının belirlenmesini buyurduğu, icra takip tarihinin –takip tarihi itibariyle davacı alıcının 86.887,38 TL borçlu olduğunun görüldüğü, ancak bu tutar içinde 48.314,38 TL tutarındaki davalının dayanaksız olduğundan kabul görmeyen kur ve vade farkı fatura tutarı da bulunduğu, bu tutarı mahsup ettiğimizde takip tarihi itibariyle davalı defter kayıtlarına göre davalı alacağının—Davacı alıcının takip tarihi itibariyle —olan borcunu —davalının —- hesabına havale yapmak suretiyle ödediği, bu suretle davacı alıcının davalı satıcıya herhangi bir borcunun kalmadığı, bu ödeme kaydı da her iki taraf ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, Netice itibariyle davacı alıcının — dosyasından davalı alacaklıya takip tarihi itibariyle 38.573,00 TL borçlu olduğu, davacının bu borcunu davalı satıcıya —- bu tarih itibariyle takip alacaklısına herhangi bir borcunun kalmadığı sonuç ve kanaatine varmışlardır.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Açılan dava, İ.İ.K’nun 72. maddesinde adını bulan menfi tespit davasından ibarettir.
Mahkememizce tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda tüm kanıtları toplanmış; —- dosyası içerisinde bulunan evraklar, taraflara—- bedelli — aldırılan bilirkişi raporu, dava vekili tarafından dosyaya kazandırılan “—-tarih bilirkişi raporu ve dosya kapsamı ile; davalı şirketin davacı şirket aleyhine— üzerinden — ile takip başlattığı takip dayanağı olarak —bedelli senet gösterildiği, takibin — takibe konu borcun kaynağının bilirkişi raporuna göre kur ve vade farkı faturaları —tutardan kaynaklı olduğunun anlaşılmıştır.
Davalı — davacı şirketin 30.09.2020 takip tarihi itibariyle 86.887,38 TL borçlu olduğu tespit edilmiştir. Davalı — tutarında— vade—- davalı alıcının borcuna kaydetmiştir. Davalı bu fatura asıllarını davacı alıcıya göndermiş, davacı alıcı faturaları kabul etmeyerek iade etmiştir.
Bakiye borç için davalının dayandığı—- Sözleşmesi’ başlıklı sözleşme sunulmuştur, davalı taraf bu tarihsiz sözleşmeye dayanmaktadır.
Taraflar arasında ticari alışveriş olduğu sabit ise de taraflar arasında —faturalarda—– uygulanacağına dair herhangi madde bulunmadığı anlaşılmıştır. —alacağının talep edilebilmesi için bu konuda yazılı bir anlaşmanın olması en azından taraflar arasında böyle bir uygulamanın öteden beri varlığı gerekir. —anlaşması şarttır. Görüldüğü üzere taraflar arasında —konusunda yazılı bir anlaşma bulunmadığı ve taraflar arasında —–uygulama haline geldiği, taraflar arasında bir teamül oluştuğundan söz edilemez. Bu nedenle davalı şirketin davacı şirketten — alacağını talep etmeye hakkı bulunmamaktadır.
Aynı şekilde taraflar arasında imzalanan ——- biriminden, hangi tarihte ödeneceği konusunda bir şart veya bir madde bulunmamaktadır. Benzer konuya ilişkin —-karar sayılı ilamında; –vade farkı uygulacağına ilişkin yazılı sözleşme, — bulunmadığından, davalının usulüne uygun tutulmuş olan ticari defterinde davacı—— ilgili düzenlediği — faturalarına ilişkin istemin reddine karar vermekten ibarettir.” şeklindeki açıklamalarının ışığı altında taraflar arasında imzalanan 8 maddelik sözleşmede vade farkı uygulanacağına ilişkin bir madde bulunmaması nazara alınarak vade farkına yönelik davalı şirket ticari defter ve kayıtlarındaki alacak–isteminin yerinde olmadığı anlaşılmıştır.
Diğer yandan davalının ticari defter— alacağın — davacı tarafından davalının— havale yapmak suretiyle ödediği bilirkişi incelemesi ile ortaya konulmuştur.
Tarafların—- sözleşmesi düzenledikleri sözleşmenin —sözleşmeye uygun alım satımın gerçekleştiği, — —konu bila tarihli sözleşmenin — olduğuna yönelik her hangi bir ibarenin mevcut olmadığı, —— aynı şeklide protokolde —- bir nitelendirmenin bulunmadığı, takibe konu senedin —ilişkisi sebebiyle davalı şirkete teslim edildiğinin açıkça belirtildiği, her iki şirketin—incelenmesi neticesinde davacının takip tarihi itibariyle — takipten sonra davadan önce — tarihinde davalının— yapmak suretiyle ödendiği, bu suretle davacı şirketin davalı — herhangi bir borcunun kalmadığı anlaşılmıştır.
Bununla beraber taraf vekillerinin son celsede somut olaya ve ticari ilişkinin özüne yönelik beyanları nazara alındığında davalı yan davacı—satımına— alacağının tahsili amacıyla— nedeniyle taraflar arasında düzenlenen senede — mahsus haciz yolu ile davacı şirket — senedin verilmesine— tarihli sözleşmede belirtilen— davacı şirkete tesliminin yapılmadığı,–arasındaki ilk ticari —, bu hususta taraflar arasında ihtilaf bulunmadığı, dava ve takibe konu senet teslimi gerçekleşmeyen—– olduğu, buna rağmen—belirtilen ticari ilişkinin dışında (daha önce gerçekleştiği anlaşılan alım satıma ilişkin) ticari ilişkiden kaynaklı alacaklı olduğu iddiası ile vade farkı, kur farkı ve bakiye alacak için mezkur senedi icra takibine koyduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda vade farkı ve kur farkı taleplerine yönelik — —– açıklamalar baki kalmak kaydıyla yargılama konusu temel ilişki için verilmiş bir senedin başka bir ticari ilişkiden kaynaklı alacak sebebiyle icra takibine konu edilip edilmeyeceği hususudur. Davalı yan —bedelli senedi dayanak yaparak taraflar arasındaki başka– kaynaklandığını iddia ettiği alacağının tahsilini talep etmektedir. Senedin doğumundan önceki alacağının tahsili için daha sonra oluşturulan ve protokol ile ne amaçla oluşturulduğu ortaya konulan senede istinaden başlatılan takibin usul ve yasaya aykırı olduğu değerlendirmeleri ile davacının borca yönelik menfi tespit talebinin yerinde olduğu anlaşılmakla aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Benzer konuya ilişkin— karar sayılı ilamında; — uyulduğu halde bozma gerekleri yerine getirilmemiştir. Zira dava İİK 72. maddesine dayalı menfi tespit davası olup, menfi tespit davalarında dava tarihindeki borçluluk durumu saptanıp borçlu olunmayan kısım varsa o tutar üzerinden borçlu bulunulmadığının tespiti biçiminde hüküm kurulmalıdır. Somut olayda mahkemece menfi tespit davasının niteliğiyle bağdaşmayacak şekilde hüküm oluşturulması usul ve yasaya aykırı olup hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir. ” şeklindeki açıklamalarının ışığı altında davacıların dava tarihindeki borçluluk durumu saptanmış ve borçlu olmadıklarına kanaat getirilmiş ve bu şekilde aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Davacı vekili kötüniyet tazminatı talep etmişse de bu tazminat takibin haksız olarak açılması hallerinde açanın kötüniyeti de varsa hükmedilen bir tazminattır. Oysa olayımıza takibin açılmasında haksız bir durum olmayıp, bakiye —– ödemeyle takipten sonra 16/10/2020 tarihinde kapanması nedeni ile kötüniyet tazminatına hükmedilmesi mümkün değildir. Tüm bu nedenlerle davacıların menfi tespit davasının kabulüne, kötüniyet tazminat talebinin ise reddine aşağıdaki şekilde karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Açılan davanın KABULÜNE,
2-Davacıların—- sayılı dosyası dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine,
3-Kötü Niyet Tazminat Talebinin Reddine,
4-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 11.155,02 TL karar ve ilam harcının, dava açılırken peşin olarak alınan 2.788,76 TL harçtan mahsubu ile bakiye 8.366,26‬ TL karar ve ilam harcının davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
5-Davacılar davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan —-ücretinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
6-Davacılar tarafından yatırılan 54,40 TL başvuru harcı, 2.788,76 TL peşin harç toplamı 2.843,16‬ TL ile 3.018,00 TL (Bilirkişi ücreti, —- ücreti) olmak üzere toplam 5.861,16‬ TL olan yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine,
7- — davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
8-Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına,
9-Davacı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra davacılara iadesine,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.