Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/459 E. 2021/922 K. 09.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/459 Esas
KARAR NO : 2021/922

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/10/2020
KARAR TARİHİ : 09/12/2021

Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
DAVA: Davacı vekili 19/10/2020 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; davalının, müvekkilinden —- tedarik ettiğini, bu kapsamda davalı adına faturalar düzenlendiğini, faturaların davalıya yerleşim yerinde elden teslim edildiğini fakat borcun ödenmediğini, bu nedenle davalı aleyhinde —-esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını fakat takibe haksız olarak itiraz edildiğini, ve takibin durduğunu, bu nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamını, davalının gerek elindeki gerekse üçüncü şahıslardaki taşınır ve taşınmazlarıyla birlikte hak ve alacaklarının borca yetecek miktarının teminat karşılığı ihtiyaten haczini, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretini davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, faturaların teslim alan kısımlarında yer alan— isimli şahısların tanınmamalarından dolayı davanın reddi ile yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı tarafa yükletişmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, açık hesap ilişkisine dayalı—— dosyasına yapılan itirazın iptali davasıdır.
Her ne kadar takip cari hesap alacağı adı altında başlatılsa da taraflar arasındaki ilişki açık hesap ilişkisidir
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Taraflar arasındaki ilişkinin cari hesaba değil açık hesap ilişkisine dayalı olduğu anlaşılmış ve mahkememizce bu yönde yargılama sevk ve idare edilmiştir.
14/01/2021 tarihli ara karar ile dosyanın bir mali müşavir uzmanı bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve 28/02/2021 tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.
Bilirkişi kök raporunda özetle; “işbu raporun “B4.Ticari Defter Belge İncelemeleri” başlığında ayrıntılarıyla belirtildiği üzere davacının ibraz etmesi gereken ticari defterlerini Mahkeme salonunda yapılan incelemede gerektiği gibi ibraz etmediği, sayın Mahkemenizin —– ara kararı gereğince, taraflar 2019 yılından günümüze kadar olan ticari defterlerini —– salonunda ibraz etmesi, tarafların inceleme gününden 1 hafta öncesine kadar ticari defterlerin bulunduğu yer ile incelemede muhatap alınacak kişi iletişim bilgilerinin bildirilmesi halinde yerinde inceleme yapılacağı yönünde karar kurulduğu, buna karşın davalının defterlerini belirtilen gün ve saatte ibraz etmediği, ayrıca yerinde inceleme de talep etmediği, davalı adına düzenlenen —- üzerinde “irsaliye yerine geçer” ibaresinin bulunduğu, faturaların teslim alan kısımlarında ——-imzalarının bulunduğu, bu kişilerin davalı nezdinde istihdam edildiğini gösterir —- cevabının dosyada mübrez olduğu,—-davalının 12.503,82 TL borlçu olduğu bilgisinin ibraz edilen cari hesap ekstresinin görüldüğü, buna karşın 12.02.2020 takip tarihi itibariyle davacı ticari defterlerinde davalının borç tutarının bulunup bulunmadığı hususunun tespit edilemediği, icra takibi ile birikmiş faiz talebinde bulunulmadığı” sonuç ve kanaatine varıldığı görülmüştür.
22/04/2021 tarihli ara karar ile dosyanın ek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve 22/02/2021 tarihli bilirkişi ek raporu mahkememize teslim edilmiştir.
Bilirkişi ek raporunda özetle; “davacıya ait yasal defterlerinin Vergi Usul Kanunun 183-184-185 maddeleri ve 6102 Sayılı TTK’nın 64.maddesinde belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tutulduğu, kayıtların usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği, Vergi Usul Kanunu 223-224-225 maddeleri ile TTK’nın ilgili hükümlerine uygun olarak—–yasal süresi içerisinde alındığı,—- yılına ait ticari defterlerin en son 30.09.2020 tarihi itibariyle ibraz edildiği, Sayın Mahkemenizin 14.01.2021 tarihli duruşma —–gereğince, taraflar 2019 yılından günümüze kadar olan —-Mahkeme salonunda ibraz etmesi, tarafların inceleme gününden 1 hafta öncesine kadar ticari defterlerin bulunduğu yer ile incelemede muhatap alınacak kişi iletişim bilgilerinin bildirilmesi halinde yerinde inceleme yapılacağı yönünde karar kurulduğu, buna karşın davalının defterlerini belirtilen gün ve saatte ibraz etmediği, ayrıca yerinde inceleme de talep etmediği, davalı adına düzenlenen —– üzerinde —- ibaresinin bulunduğu, faturaların teslim alan kısımlarında —- kişilerin imzalarının bulunduğu, bu kişilerin davalı nezdinde istihdam edildiğini gösterir—- müzekkere cevabının dosyada mübrez olduğu,01.01.2020 tarihi itibariyle davacı nezdinde davalının 12.503,82 TL borçlu olarak göründüğü” sonuç ve kanaatine varıldığı.şeklinde tespitlerde bulunmak üzere rapor tanzim edilip mahkememize sunulmuştur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak ———-Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalardan kaynaklanan açık hesap ilişkisine dayalı alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.
.Ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması veya diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi yahut defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerekir. Her iki ticari defterlerde yer alan kayıtlar birbiri ile uyuşması halinde ticari defterler ,içeriğine göre delil vasfına sahip olabilecektir.
Eldeki dosya incelendiğinde,6100 sayılı HMK’nın 222.maddesinde yer alan şerhler ihtar edilmek suretiyle ticari defterlerin incelenmesi ara kararı kurulduğu ancak davalı tarafın ticari defterlerini sunmadığı görülmüştür.Yukarıda açıklanan ticari defterlerin delil niteliği göz önüne alınarak 7251 sayılı kanunla HMK 222. Maddesinde yapılan değişiklik ile birlikte değerlendirme yapıldığında davacının usulüne uygun ticari defter ve kayıtlarının iddialarını tevsik edici nitelikte olduğu ve davalı tarafın kayıtlarını sunmaması nedeniyle davacının kendi defterlerinin lehine delil teşkil edeceği kanaatine varılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.Her ne kadar bilirkişi ek raporu sonuç kısmında alacak miktarı 12.503,82 TL olarak yer alsa da bir önceki sayfada yapılan değerlendirmede bu miktarın fatura bedeli olduğunun beliritldiği ve alacak miktarının 9.503,82 TL olarak belirtildiği görülmekle raporun netice kısmında yer alan bu ibarenin bilirkişi tarafından sehven yazıldığı anlaşılmıştır.
Alacağın likit olması — kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek,alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. —. Numaralı kararına göre; “Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Ayrıca tarafların tacir olduğu görülmekle takipte talep edilen faiz türü olarak avans faizinin yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçeler ışığında davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulü ile;—- Esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin kabul edilen asıl alacak miktarı olan 9.503,82 TL’ye takip tarihinden itibaren avans faizi işletilerek devamına,
2-Kabul edilen asıl alacak miktarı olan 9.503,82 TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 649,20 TL harçtan, peşin yatırılan 114,79 TL harcın düşümü ile geri kalan 534,41 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan 114,79 TL harç , 1.000,00 TL bilirkişi ücreti, 110,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.224,79 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan —– vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
7—– davalıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına,
Dair; Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı