Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/418 E. 2021/239 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/418 Esas
KARAR NO: 2021/239
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/10/2020
KARAR TARİH : 11/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davacı- müvekkili davalı- borçludan, muhtelif tarih ve numaralı faturalardan kaynaklı cari hesap alacağından kaynaklanan alacağından dolayı tarafımızdan ——- sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı-borçlu, haksız ve kötüniyetli olarak takibe, takip konusu borca itiraz ettiğini, itiraz sonucunda taraflar arasında arabuluculuk görüşmeleri gerçekleşmiş olup, ancak anlaşmaya varılmadığını, Davacı müvekkili ile davalı- borçlu, ticari ilişkisi içerisinde bir süre ticaret yapmış ancak davalı taraf cari hesap borcunu ödemediğini, müvekkili alacağı cari hesap ve faturalara dayalı likit bir alacak olduğunu, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen davaya herhangi bir cevap vermediği görüldü.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava muhtelif faturalar ve açık hesap ilişkisi kaynaklı başlatılan—- Sayılı takip dosyasına yapılan itirazın iptali davasıdır.Ödeme emrinin borçluya— tarihinde tebliğ edildiği ve borçlu vekilinin ödeme emrine —– günlük süresi içerisinde—- tarihinde itiraz ederek takibi durdurmuş olduğu görülmüştür.
Her ne kadar takip cari hesap alacağı adı altında başlatılsa da uygulamada takip başlatan vekil ve asiller tarafından sıklıkla açık hesap ilişkisi ve cari hesap sözleşmesinin karıştırıldığı görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Taraflar arasındaki ilişkinin cari hesaba değil açık hesap ilişkisine dayalı olduğu anlaşılmış ve mahkememizce bu yönde yargılama sevk ve idare edilmiştir.
—- tarihli ara karar ile dosyanın Mali Müşavir bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve—– bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.
— tarihli bilirkişi raporunda özetle: Davacı ——yasal defterlerin Vergi Usul Kanunun 183-184-185 maddeleri ve 6102 Sayılı TTK’nın 64, maddesinde belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tutulduğu, kayıtlann usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği, Vergi Usul Kanunu 223-224-225 maddeleri ile TTK’nın ifgiii hükümlerine uygun olarak noter açılış kapanış tasdiklerinin süresi içerisinde alındığı ve dolayısıyla ticari defterlerin delil niteliğine haiz olduğunun anlaşıldığı, Davalıya Tebligat Kanunun 35.maddesine uygun olarak tebligat yapıldığı, davalının duruşmalara katılmadığı ve savunma vermediği, bu nedenle davalı nezdinde herhangi bir inceleme gerçekleştirilemediği, Davalı adına düzenlenen irsaliyelerin teslim alan kısımlarında herhangi bir isim imza bilgisinin yer almadığı, yerinde yapılan incelemede hususla ilgili başkaca bir belgenin ibraz edilemediğinin belirtildiği, İş bu raporun “Değerlendirme” kısmında ayrıntıları ile yer verildiği üzere davacının huzurdaki davaya konu alacak iddiasını ispat edemediğinin anlaşıldığı, İş bu raporda yer verilen tespitlere haricinde Sayın Mahkeme nezdinde davacının haklı görülmesi halinde —– takip tarihi itibariyle davalıdan istenebilir tutarın – olacağı İcra takibi ile birikmiş faiz talebinde bulunulmadığı görüş ve kanaatine varılmıştır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalardan kaynaklanan açık hesap ilişkisine dayalı alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.Taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin bulunmadığı ,davalı tarafın ticari defterlerini inceleme günü incelemeye sunmaması nedeniyle taraflar arasında açık hesap ilişkisinin bulunup bulunmadığı da tespit edilememiştir.
Ancak ispat hukuku açısından incelenmesi gereken husus davalı tarafın ticari defterlerini sunmamış olması nedeniyle davacı kayıtlarının davacı lehine delil olup olamayacağı hususudur.——– tarihli resmi gazetede yayımlanan 7251 sayılı kanunun 23.maddesi ile değişik 6100 sayılı HMK’nın 222.maddesinin 3.fıkrasında yapılan değişiklik öncesi ve sonrası şeklinde ayrım yapmak yerinde olacaktır.Nitekim 7251 sayılı kanunla HMK’nın 222.maddesinde yapılan değişiklik sonrasında davalının ticari defterlerini sunmaması sonrasında davacı kayıtlarının davacı lehine delil olup olmayacağı,bu durumda davacının dava dilekçesinde ancak münhasıran davalı defterlerine dayanması halinde delil olabileceğine ilişkin tartışma kanunun lafzında yapılan değişiklik ile sona ermiştir.Belirtilen değişiklik ile 222.maddenin 3.fıkrasında yer alan ”ilgili hususta hiçbir kayıt içermemesi” ibaresi ” diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi” şeklinde değiştirilmiştir.Dolayısıyla yeni değişiklik sonrasında davalı tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi halinde davacı kayıtlarının delil olarak kabul edilebileceği anlaşılmaktadır.
7251 Sayılı Kanundan önce davalının ticari defterlerini sunmaması halinde davacı kayıtlarının delil olarak kabul edilip-edilemeyeceğine ilişkin görüş ayrılığına ilişkin— birer tane örnek kararı aşağıda paylaşılacaktır———
7251 sayılı kanunla HMK’nın 222/3.maddesinde yapılan değişiklik öncesinde ——- göre ticari defterler HMK’nun 220. maddesi kapsamında ibrazı gereken belgelerden olmadığından, diğer tarafın ticari defterlerini ibraz etmemesi halinde yalnızca defterleri incelenen tarafın kanuna uygun tutulan ticari defterlerindeki kayıtların tek başına ispata yeterli olmadığı, bu durumda defter kayıtlarının mal teslimini gösteren irsaliye gibi dayanak belgelerle doğrulanması gerektiği görüşünde idi.Örnek karar :——adliye mahkemesince yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, ilk derece mahkemesince alınan mali müşavir bilirkişi raporunda davacının lehe delil teşkil eden ilişki dönemi —- yılına ait ticari defterlerine göre davalıdan ——— alacaklı olduğunun tespit edildiği, davacının kendi defterlerindeki tek taraflı alacak kaydının davalıdan takip konusu cari hesaptan doğan alacağının bulunduğunu kanıtlamaya yetmeyeceği, davalının ise incelemeye ticari defterlerini ibraz etmediği, davacının delil listesinde münhasıran davalının ticari defter ve kayıtlarına dayanmadığı, bu durumda HMK’nın 222/5. maddesi uygulanamayacağı, davalının davacının sunduğu faturalara ait sevk irsaliyelerindeki imzaları kabul etmediği, ilk derece mahkemesince sunulan bu sevk irsaliyelerindeki imzaların, araç plakalarının ve teslim alanın davalıyla ilgisi araştırılmaksızın eksik inceleme ile karar verildiği, dava konusu sevk irsaliyelerindeki yazılı araç plakalarına ait getirtilen araç kayıtlarına göre söz konusu araçların davalı şirkete ait olmadığının anlaşıldığı, ayrıca teslim alan kısmındaki imzaların da davalı şirket çalışanlarına ait olmadığının getirtilen ——- tespit edildiği, davacının delil listesinde açıkça yemin deliline de dayanmadığından davacıya yemin teklif etme hakkının hatırlatılmadığı, böylelikle davacının ticari satımdan doğan cari hesaba konu —– adet fatura içeriği malı davalıya teslim ettiğini ispat edemediği gerekçesiyle davalı şirket temsilcisinin istinaf sebeplerinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine, koşulları oluşmayan kötüniyet tazminatı isteminin reddine, istinaf yargılaması sırasında davanın reddi yönünde hüküm kurulmuş olduğundan kararın niteliği gözetilerek davacının istinaf sebebinin incelenmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle muhakeme hukukuna ve maddi hukuka uygun bulunan hükmün ONANMASINA”
Yukarıda belirtilen görüşten farklı görüşte olan ——– ise tarafların HMK 219.maddesi uyarınca ellerinde bulundurdukları belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorunda oldukları,ibraz edilmemesi halinde ise ticari defterlerin de taraflara ait belgeler olduğu gözetilerek 6100 sayılı HMK’nın 220.maddesinin uygulanması gerektiği belirtilmekteydi.Örnek olarak —- görüşünün aksi görüşte olan——– görüşü ise aşağıda belirtilen şekilde idi: ” Dava, sözleşme tarihine göre uygulanması gereken 818 Sayılı mülgâ BK’nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesine dayalı olarak bakiye iş bedelinin ödenmediği iddiasıyla yapılan takibe itiraz nedeniyle İİK 67. maddeye göre açılmış itirazın iptâli davasıdır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir. (HMK 222/1) Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır (HMK 222/2). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur (HMK 222/4).
Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir (HMK 219/1). Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir (HMK 219/2).
İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir (HMK 220/1). Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme, duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir (HMK 220/3).
Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasada delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki (ticari defterlerindeki) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır.
Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kurallarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; mahkemece taraflara ticari defterlerini sunmaları için süre verilmiş olup davacı defterleri üzerinde yapılan inceleme sonucu alınan bilirkişi raporu ile talep edilen alacağın varlığı kanıtlanmıştır. Davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir. Bu durumda ticari defter kayıtları ile alacağın varlığı ispatlandığı halde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
Mahkemece yapılması gereken iş talep edilen alacağın kanıtlandığı ancak icra inkar tazminatı talep etme koşullarının gerçekleşmediği gözetilerek hüküm kurmak olduğu halde yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından kararın temyiz eden davacı yararına bozulması gerekmiştir. ”
Yukarıda verilen iki farklı ——- kararlarından da görüleceği üzere davacının ticari defterlerini sunduğu ancak davalının ticari defterlerini sunmadığı halde ispat faaliyetinin ne şekilde olacağına ilişkin görüş ayrılıkları bulunmakta idi.Ancak 7251 sayılı kanunla yapılan değişiklik ile davalının ticari defterlerini sunmaması halinde davacı kayıtlarının davacı lehine(aleyhine kayıtların ise aleyhine ) olacağı düzenlenmekle görüş ayrılıklarına temel teşkil eden kanunun ilk düzenlendiği zaman var olan eksiklik giderilmiştir.Nitekim burada unutulmaması gereken husus davacı ticari defterlerinin 6100 sayılı HMK’nın 222/2.maddesine uygun tutulmuş olmasıdır.Davacı ticari defterlerinin usulune uygun olmaması halinde davacı lehine delil teşkil etmeyecek ve 6100 sayılı HMK’nın 222/4.maddesi uyarınca aleyhine delil olacaktır.
Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında inceleme günü belirlenmesi ve ticari defterlerin sunulmaması halinde yaptırımının ne olacağına ilişkin ihtarat içeren açıklamanın mahkemizce ara karar altına alındığı ancak davalının ticari defterlerini sunmadığı ;davacının sunmuş olduğu ticari defterlerinde yer alan kayıtların ise iddiasını doğrular nitelikte olduğu görülerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Alacağın faturaya bağlı olması ve niteliği itibariyle belirli-likid olması gözetilerek asıl alacak miktarı üzerinden %20 icra-inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın Kabulü ile,
——-sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin takip talebi doğrultusunda devamına,
2-Kabul edilen asıl alacak miktarı olan —– üzerinden hesaplanacak %20 icra-inkar tazminatı davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 543,79 TL harçtan, peşin yatırılan 96,15 TL harcın düşümü ile geri kalan 447,64 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan 96,15 TL peşin harç, 800,00 TL bilirkişi ücreti ve 70,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 966,15 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ye göre 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
7-1.320,00 TL Arabulucu ücretinin davalıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına,
Dair;gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.11/03/2021