Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.
T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/394 Esas
KARAR NO : 2021/18
DAVA : İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
DAVA TARİHİ : 23/09/2020
KARAR TARİHİ : 12/01/2021
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı sigortalı —– maliki olduğu — plakalı aracın —–poliçe numarasıyla müvekkil şirket nezdinde sigortalı olduğunu, dava dışı — sıralarında ——————— yönüne seyrederken, sürücünün yolda yeterli işaretleme — olmamasından dolayı yolun orta kısmında bulunan ağaçları farketmediğini ve ağaçlara çarptığını, kaza sonucu sigortalı araçta maddi hasar meydana geldiğini, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu Md.13’e göre “Karayolunun yapımı, bakımı, işletilmesi ile görevli ve sorumlu bütün kuruluşlar, karayolu yapısını, trafik güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmakla yükümlüdür.” ———-kanun lafzında zikredilen kuruluşlardan olduğundan meydana gelen hasardan sorumluluklarının bulunduğunu, mevzu bahis kaza, trafik levhasının olmamasından kaynaklandığını, yapılan incelemelere, ekspertiz raporlarına ve kaza tespit tutanaklarına göre, yolun bakımından ve işletmesinden sorumlu olan davalı——- %75 oranında kusuru bulunduğunu, dava dışı sigortalıya müvekkil şirket tarafından hasar bedeli olan 31.000,00 TL ödendiğini, sigortalı ile müvekkil şirket arasında —ve bir delil anlaşması mahiyetinde olan Sigorta Poliçesi Umumi Şartlar ve TTK md.1481 amir hükümlerine göre müvekkil şirket hasar bedelini ödedikten sonra ödediği tazminat nispetinde sigortalısının haklarına halef olduğunu, , bu nedenle hasarın meydana gelmesinde sorumluluğu bulunan kişi ya da kurumlara ödenen tazminat bedeli kadar rücu imkanı doğduğunu, huzurdaki davada da davalılar —– %75 oranında sorumluluğunun bulunduğunu, müvekkil şirket tarafından dava dışı sigortalıya ödenen bedelin %75’i olan 23.250,00 TL’nin ödenmesi için bildirimde bulunulduğunu, ancak davalı tarafından herhangi bir ödeme yapılmadığını, bunun üzerine İstanbul Anadolu —İcra Müdürlüğü’nün —Sayılı dosyasından icra takibi başlatıldığını, ancak davalı/borçlu işbu takibe haksız olarak itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiğini, bu nedenlerle itirazın iptali ile takibin devamına, takip konusu alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine , yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı ————vekilinin cevap dilekçesinde özetle ; İstanbul Anadolu —.İcra Müdürlüğünün — Esas sayılı dosyasına yapılan takipte sadece taraflarına ödeme emrinin gönderildiğini, takibe konu olayın mahiyeti hakkında bir bilgi edinme imkanlarının olmadığını, usulden ve süresinde itiraz ettiklerini, müvekkil belediyenin takibe konu alacağın doğmasına sebebiyet veren hasara sebebiyet vermediğini ve illiyet bağının kuralamayacağının ortada olduğunu, zira sigortalının kendi dikkat ve özen yükümlülüğünü yerine getiremediğini, bu nedenle dava konusu olayda müvekkil idarenin herhangi bir sorumluluğu bulunmadığından davanın esası bakımından reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ——— cevap dilekçesinde özetle ;dava konusu kazanın meydana geldiği yerin müvekkil belediyenin tasarruf alanında olmadığını, ——- tarihli trafik kazasının meydana geldiği lokasyonda müvekkil idarece kaza tarihinde ve öncesinde herhangi bir altyapı ve üst yapı çalışmasını yapılmadığını,——- ait olduğunu, müvekkil idaresinin sorumluluğunun olmadığını, müvekkil idarenin oluşan kazada herhangi bir kusuru ve sorumluluğunun olmadığını, bu nedenlerle davanın reddine, yargılama masrafları ve ücreti vekaletin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLER:
İstanbul Anadolu ——– Esas sayılı dosyası, sigorta poliçesi,
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, karayolunda meydana gelen trafik kazasında sigortalı aracın uğradığı hasar bedelini ödeyen sigorta şirketinin, zararının davalı idarece giderilmesi isteminden ibaret bulunan bir rücuen tazminat davasıdır.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 1. maddesinde, Kanunun amacının karayollarında can ve mal güvenliği yönünden trafik düzenini sağlayacak ve trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri belirlemek olduğu; “Kapsam” başlıklı 2. maddesinde, bu Kanunun trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri bunların uygulamasını ve denetlenmesini ilgili kuruluşları ve bunların görev, yetki ve sorumluluk, çalışma usulleri ile diğer hükümleri kapsadığı ve bu kanunun karayollarında uygulanacağı; 10. maddesinde, yapım ve bakımdan sorumlu olduğu yolları trafik düzeni ve güvenliğini sağlayacak durumda bulundurmanın, gerekli görülen kavşaklara ve yerlere trafik ışıklı işaretleri, işaret levhaları koymak ve yer işaretlemeleri yapmanın ——— görev ve yetkileri arasında olduğu belirtilmiştir.
Öte yandan 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 14. maddesiyle değişik 110. maddesinde “İşleteni veya sahibi Devlet ve diğer kamu kuruluşları olan araçların sebebiyet verdiği zararlara ilişkin olanları dahil, bu Kanundan doğan sorumluluk davaları, adli yargıda görülür. Zarar görenin kamu görevlisi olması, bu fıkra hükmünün uygulanmasını önlemez. — geçitte meydana gelen tren-trafik kazalarında da bu Kanun hükümleri uygulanır.
Motorlu araç kazalarından dolayı hukuki sorumluluğa ilişkin davalar, sigortacının merkez veya şubesinin veya sigorta sözleşmesini yapan acentenin bulunduğu yer mahkemelerinden birinde açılabileceği gibi kazanın vuku bulduğu yer mahkemesinde de açılabilir”; Geçici 21. maddesinde de “Bu Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının göreve ilişkin hükmü, yürürlüğe girdiği tarihten önce idari yargıda ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesinde açılmış bulunan davalara uygulanmaz” denilmiştir.
Somut olayda; davacı şirkete————–tarihinde, tek taraflı maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiği; bu kazanın davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı ileri sürülerek; sigortalıya ödenen bedelin davalılardan rücuen tazmini istemiyle icra takibi başlatıldığı, başlatılan takibe itiraz üzerine huzurdaki davanın açıldığı görülmüştür.
2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrasının iptali istemiyle Bursa —.Asliye Hukuk Mahkemesi ve Batman —.Asliye Hukuk Mahkemesince yapılan itiraz başvuruları üzerine konuyu inceleyen Anayasa Mahkemesi, şu gerekçesi ile anılan kuralı Anayasaya aykırı görmemiş ve iptal istemini oy birliğiyle reddetmiştir: “… Anayasa Mahkemesi’nin daha önceki kimi kararlarında da belirtildiği üzere, tarihsel gelişime paralel olarak Anayasa’da adli ve idari yargı ayırımına gidilmemiş ve idari uyuşmazlıkların çözümünde idare ve vergi mahkemeleriyle ——— yetkili kılınmıştır. Bu nedenle, genel olarak idare hukuku alanına giren konularda idari yargı, özel hukuk alanına giren konularda adli yargı görevli olacaktır. Bu durumda, idari yargının görev alanına giren bir uyuşmazlığın çözümünde adli yargının görevlendirilmesi konusunda kanun koyucunun mutlak bir takdir yetkisinin bulunduğunu söylemek olanaklı değildir. Ancak, idari yargının denetimine bağlı olması gereken idari bir uyuşmazlığın çözümü, haklı neden ve kamu yararının bulunması halinde kanun koyucu tarafından adli yargıya bırakılabilir. İtiraz konusu kural, trafik kazasında zarar görenin asker kişi ya da memur olmasına, aracın askeri hizmete ilişkin olmasına veya olayın hemzemin geçitte meydana gelmesi durumlarına göre farklı yargı kollarında görülmekte olan 2918 sayılı Kanun’dan kaynaklanan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görüleceğini öngörmektedir. İtiraz konusu düzenlemenin gerekçesinde de ifade edildiği gibi, askeri idari yargı, idari yargı veya adli yargı kolları arasında uygulamada var olan yargı yolu belirsizliği giderilerek söz konusu davalarla ilgili olarak yeknesak bir usul belirlenmektedir. Aynı tür davaların aynı yargı yolunda çözümlenmesi sağlanarak davaların görülmesi ve çözümlenmesinin hızlandırıldığı, bu suretle kısa sürede sonuç alınmasının olanaklı kılındığı ve bunun söz konusu davaların adli yargıda görüleceği yolunda getirilen düzenlemenin kamu yararına yönelik olduğu anlaşılmaktadır. Öte yandan, 2918 sayılı Kanun’da tanımlanan Karayolu şeridi üzerindeki araç trafiğinden kaynaklanan sorumlulukların, özel hukuk alanına girdiği konusunda bir tartışma bulunmamaktadır. İdare tarafından kamu gücünden kaynaklanan bir yetkinin kullanılması söz konusu olmadığı gibi, aynı karayolu üzerinde aynı seyir çizgisinde hareket eden, bu nedenle aynı tür risk üreten araçlar arasında özel-kamu ayırımı yapılmasını gerektiren bir neden de yoktur. Açıklanan nedenlerle, itiraz konusu kural Anayasa’nın 2.,125. ve 155. maddelerine aykırı değildir. İtirazın reddi gerekir…” (Any. Mah.nin —-tarih ve—sayılı kararı;—Sayı—–)
Anayasa’nın 158 inci maddesinin son fıkrasında “Diğer mahkemelerle, Anayasa Mahkemesi arasındaki görev uyuşmazlıklarında, Anayasa Mahkemesi’nin kararı esas alınır.” denilmektedir. Anayasa Mahkemesi’nin yukarıda gerekçesine yer verilen kararı, yasa koyucunun idari yargının görevine giren bir konuyu adli yargının görevine verebileceğine, dolayısıyla 2918 sayılı Kanunun 110 uncu maddesinin birinci fıkrası ile öngörülen, bu Kanun’dan doğan tüm sorumluluk davalarının adli yargıda görülmesi düzenlemesinin Anayasa’ya aykırı bulunmadığına dair olup, esas itibariyle görev konusunda verilmiş bir karardır ve Anayasa’nın 158 inci maddesi uyarınca, başta Mahkememiz olmak üzere diğer yargı organları bakımından da uyulması zorunlu bir karar mesabesindedir.
Bu durumda, 2918 sayılı Yasanın 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 110. maddesi ile Anayasa Mahkemesi’nin işaret edilen kararı gözetildiğinde, bahsi geçen Kanun maddesinin karayollarında, can ve mal güvenliği yönünden trafik düzeninin sağlanarak trafik güvenliğini ilgilendiren tüm konularda alınacak önlemleri kapsadığı ve Kanunun, trafikle ilgili kuralları, şartları, hak ve yükümlülükleri, bunların uygulanmasını ve denetlenmesini, ilgili kuruluşları ve bunların görev yetki ve sorumlulukları ile, çalışma usullerini kapsadığı, dolayısıyla oluşan trafik kazası nedeniyle açılacak sorumluluk davalarının görüm ve çözümünde adli yargının görevli olduğu; meydana gelen zararın tazmini istemiyle açılan bu davanın da adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği, (UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ —- ), davacı şirket sigortalısının ve davalıların tacir olmadığı ve kazaya karışan aracın da ticari amaçla kullanılmadığı, uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklandığı anlaşılmakla dava konusu uyuşmazlığın çözümünde Asliye Hukuk mahkemelerinin görevli olduğu anlaşılmakla mahkememizin görevsizliğine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın görev yönünden REDDİ ile mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-6100 sayılı HMK nın 20. maddesi uyarınca, görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 hafta içerisinde davacılar tarafından yapılacak müracat halinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Anadolu Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine,
3-Tarafların yukarıda belirtilen süre içerisinde başvarmamaları halinde mahkememizce dosyanın re’sen ele alınarak, 6100 Sayılı HMK’nın 20/1. maddesi gereğince davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verileceğinin ihtarına,
4-6100 sayılı HMK nın 331/2 maddesi uyarınca harç, yargılama gideri, vekalet ücreti ve gider avansı gibi hususların görevli ve yetkili mahkemece hüküm altına alınmasına,
Dair,davacı ile davalı —— vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı —vekilinin yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı