Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/348 E. 2021/66 K. 27.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/348 Esas
KARAR NO : 2021/66

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 04/09/2020
KARAR TARİHİ : 26/01/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili 04/09/2020 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; Müvekkili ile davalı arasında olan ticari ilişki kapsamında davalı adına faturalar düzenlendiğini fakat davalının borcunu ödemediğini, bu nedenle davalı aleyhinde icra takibi başlatıldığını fakat takibe haksız olarak itiraz edildiğini, itirazın iptali ile takibin devamını, davalının %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini iddia ve talep etmiştir.
Davalıya Tebligat Kanunun 35.maddesine uygun olarak tebligat yapıldığı, davalının duruşmalara katılmadığı ve savunma vermediği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava açık hesap ilişkisine dayalı takibe yapılan itirazın iptali davasıdır.Borçlu vekilinin 24/10/2019 tarihli ödeme emrine itiraz dilekçesi ile takibe itiraz ederek takibi durdurduğu görülmüştür.
————- görüldü.
Her ne kadar takip cari hesap alacağı adı altında başlatılsa da uygulamada takip başlatan vekil ve asiller tarafından sıklıkla açık hesap ilişkisi ve cari hesap sözleşmesinin karıştırıldığı görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Taraflar arasındaki ilişkinin cari hesaba değil açık hesap ilişkisine dayalı olduğu anlaşılmış ve mahkememizce bu yönde yargılama sevk ve idare edilmiştir.
27/11/2020 tarihli ara karar ile dosyanın bir mali müşavir bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve 22/12/2020 tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.
Bilirkişi raporunda özetle;
“Davacı—- yasal defterlerinin usulüne uygun olarak tutulduğu, noter kapanış tasdikleri ile —Onaylı beratların süresi içerisinde alındığı, dolayısıyla ticari defterlerin delil niteliğine haiz olduğunun anlaşıldığı,
Davalıya Tebligat Kanunun 35,maddesine uygun olarak tebligat yapıldığı, davalının duruşmalara katılmadığı ve savunma vermediği, bu nedenle davalı nezdinde herhangi bir inceleme gerçekleştirilemediği,
Davacı nezdinde kapanmamış, ödemesi gerçekleştirilmemiş davalı adına düzenlenen faturaların davalıya teslim edildiğini —— ürünlerin davalıya teslim edildiğini gösterir irsaliyelerin ibraz edildiği, irsaliyeler üzerinde çeşitli imzaların bulunduğu, yer alan imzaların kime ait olduğu hususunun tespit edilemediği, hususla ilgili nihai değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,
11.09.2019 takip tarihi itibariyle davacı nezdinde —-, davacının huzurdaki davaya konu alacak iddiasını genel ispat kuralları çerçevesinde ispat ettiğinin anlaşıldığı, buna karşın konuyla İlgili nihai değerlendirmenin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu,
İcra takibi ile birikmiş faiz talebinde bulunulmadığı,” şeklinde tespitte bulunduğu görülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak —-Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalardan kaynaklanan açık hesap ilişkisine dayalı alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.Taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin bulunmadığı ,davalı tarafın ticari defterlerini inceleme günü incelemeye sunmaması nedeniyle taraflar arasında açık hesap ilişkisinin bulunup bulunmadığı da tespit edilememiştir.
Yukarıda belirtilen nedenlerle davacı vekilinin sunmuş olduğu irsaliyeli faturalar incelenmiş ve teslim alan kısmında imza veya kaşe bulunan irsaliyeli faturalara konu malın davalıya teslim edildiği olgusunun ispatlanmış sayıldığı mahkememizce kabul edilmiştir.Faturadan ayrı olarak düzenlenen sevk irsaliyesi veya irsaliyeli fatura malın teslim edildiği olgusunu ispatlayan yazılı belge niteliğindedir.Buna göre teslim alan kısmında imza bulunan (bilirkişi raporunda da belirtilen ) irsaliyeli faturalara konu malların teslim edildiğinin davacı tarafından ispatlandığı,davalı tarafından ödemeye ilişkin herhangi bir delil sunulmadığı ,05/11/2020 tarihli duruşmada ticari defterlerin sunulmasını ilişkin 28/07/2020 tarihli resmi gazetede yayımlanan değişikliğe ilişkin ihtar yapıldığı ancak davalı tarafından defterlerin sunulmaması nedeniyle davalı defterlerinde inceleme yapılamadığı,bu nedenle davacı kayıtlarının davacı lehine delil teşkil edeceği gözetilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Alacağın likit olması konusunu —–kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek,alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. ———– davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçeler ışığında davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın kabulü ile;
1——— esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin takip talebi doğrultusunda devamına,
2-Kabul edilen asıl alacak miktarı olan 24.774,12 TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 1.692,32 TL harçtan, peşin yatırılan 423,09 TL harcın düşümü ile geri kalan 1.269,23 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan 423,09 TL harç , 800,00 TL bilirkişi ücreti ve 87,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.310,09‬ TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan—— 4.080,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
7——- ücretinin davalıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına,
Dair; gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.