Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2020/329
KARAR NO : 2023/1041
DAVA : Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat)
DAVA TARİHİ : 28/08/2020
KARAR TARİHİ : 20/12/2023
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Ölüm Ve Cismani Zarar Sebebiyle Açılan Tazminat) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle;
Davalılardan — nolu ZMM Trafik Sigorta Poliçesi ve —- numaralı Zorunlu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi, —– numaralı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigorta Poliçesi, —- numaralı Kasko Sigorta Poliçesi ile sigortalı —- plakalı otobüsün 10.04.2012 tarihinde sürücüsü —- sevk ve idaresinde iken %100 kusurlu olarak sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu tek taraflı ölümlü ve yaralamalı trafik kazası meydan geldiği, meydana gelen kazada —– plakalı araçta yolcu olarak bulunan müvekkili —- sigortalısı bir kısım sigortalıların yaralandığı ve vefat ettiği, dava konusu kaza nedeniyle yaralanan ve tedavi görmek zorunda kalan ve vefat eden sigortalıların bütün tedavi, bakım ve sair tazminatları —- müvekkili şirket tarafından karşılandığını; 6111 sayılı yasanın 59. maddesi ile değiştirilen Karayolları Trafik Kanunu’nun 98.maddesi gereği hastane, hekim, ameliyat, ilaç giderleri—– tarafından karşılanmakta olduğu; bu nedenle —-dava açıldığını; tedavi ve sağlık giderleri ile birlikte, sağlık hizmetlerine ulaşım, yeme-içme, özel diyet, konaklama, evde özel bakım, pansuman, fizik tedavi, rehabilitasyon, özel hastane muayene farkı, vb. ve kaçınılmaz masraflar, geçici ve sürekli sakatlık tazminatları, geçici ve sürekli bakım gideri, destekten yoksunluk tazminatları sigorta poliçesi kapsamında olduğundan (Sakatlık ve Ölüm-Tedavi/Sağlık Gideri olmak üzere iki ayrı limit mevcuttur) kazaya sebebiyet veren—–plakalı aracın ZMM Sigorta Poliçesini düzenleyen ——, Zorunlu Taşımacılık, Ferdi Kaza ve Kasko sigorta poliçelerini düzenleyen —- karşı da dava açıldığını, davalılardan —- aracın işleteni; davalı —-ise sürücüsü olduğu, müvekkili —– tarafından kazazede yaralanan ve vefat eden bir kısım sigortalılar için yapılan masrafların ödenmesi talebi ile—-ve — Kurumu Başkanlığı’na ayrı ayrı müracaat edildiği ancak herhangi bir ödeme yapılmadığını, dava konusu taleplerin tahsili amacıyla dava şartı arabuluculuk yoluna başvurulduğu ancak anlaşma sağlanamadığı için huzurdaki davanın ikame edildiğini; kazaya sebebiyet veren araç ticari araç, uygulanması gereken faizin avans faizi olduğunu; — (—- Frangı) tazminatların (fiili ödeme tarihindeki —- Efektif Satış Kuru üzerinden hesaplanacak TL karşılığının) müvekkili şirket tarafından yapılan ödeme tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, davalılardan müşterek ve müteselsilen (davalı —- azami poliçe limitleri ile sorumlu olmak kaydıyla), tahsilini, fazlaya ilişkin sair dava ve talep hakları saklı tutulmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılar üzerine yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle;
Kazaya karışan —- plakalı aracın müvekkil şirket —–nezdinde 27.09.2011 başlangıç ve 27.09.2012 bitiş tarihli —- no.lu Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigorta Poliçesi, 27.09.2011 başlangıç ve 27.09.2012 bitiş tarihli —– no.lu Genişletilmiş Kasko Poliçesi;—–(devrolunan —–nezdinde 27.09.2011 başlangıç ve 27.09.2012 bitiş tarihli —– numaralı Zorunlu Karayolu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu; davacı tarafın dosyaya sunduğu delillerin evrakların Türkçe tercümelerinin yapılmış örneklerinin de dosyaya sunulması ve davacı tarafın talebini açıklaması gerektiğini; dava konusu taleplerin zamanaşımına uğrayıp uğramadığının incelenmesini, —- nezdindeki —– nolu karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası poliçesine ilişkin müvekkilinin herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığını, poliçenin zarar (sorumluluk) sigortası türü değil meblağ sigortası türü olduğu, tedavi giderlerine ilişkin herhangi bir sorumluluklarının da bulunmadığını; —– nolu genişletilmiş kasko poliçesi yönünden dava konusu kaza nedeniyle sorumluluğunun bulunmadığını, sorumluluğun kazaya karışan —– plakalı aracın zorunlu mali mesuliyet sigortacısı davalı —– ait olduğunu, hiçbir kabul anlamına gelmemek kaydıyla birlikte müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru oranında poliçe limitleri ile sınırlı bulunduğunu, —–kusur raporu alınmasını, 6111 sayılı yasanın 59.maddesi ile değiştirilen K.T.K.98 maddesi ve yine aynı sayılı yasanın geçici 1.maddesi gereği tedavi giderleri bakımından müvekkili şirketin sorumluğunun bulunmadığını; —-. (devrolunan —-nezdindeki —– nolu zorunlu karayolu taşımacılık mali sorumluluk sigortası poliçesi yönünden, dava konusu kazanın şehir içi taşıma sırasında meydana geldiği veya sigortalı araçla 100 .km. Altı taşıma yapıldığı sırada meydana geldiğinin tespit edilmesi halinde müvekkili şirketin dava konusu taleplerinden sorumlu tutulmasının mümkün olmadığını, hiçbir kabul anlamına gelmemek kaydıyla birlikte müvekkili şirketin sorumluluğunun sigortalısının kusuru oranında poliçe limitleri ile sınırlığı olduğu, —– kusur raporunun alınmasını, tedavi giderleri, —– kurumunun sorumluluğunda olduğundan tedavi giderlerine ilişkin taleplerin müvekkili şirket yönünden reddi gerektiğini, hiçbir kabul anlamına gelmemek kaydıyla birlikte müvekkili şirketten tahsili talep edilen faz türünün hatalı olduğunu, davacı tarafın dava konusu talebine dayanak teşkil eden ödemelerin kime, hangi tutarda ve ne için yapıldığının açıklattırılmasını herhalükarda haksız ve mesnetsiz davanın reddini, hiçbir kabul anlamına gelmemek üzere tüm dosyanın ve savcılık evraklarının da eklenerek —– kusur raporu alınmasını, hasıl olacak sonuca göre, aktüer sıfatına haiz bilirkişilerden seçilecek uzmana izah edilen metod doğrultusunda tazminat hesabı yaptırılmasını, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davaya konu trafik kazasına karışan —– plakalı aracın müvekkili şirket nezdinde 23.09.2011 – 23.09.2012 tarihleri arasında geçerli olmak üzere —– numaralı Trafik Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğu, kaza tarihinde poliçe kapsamında müvekkili şirketin sorumlu olabileceği kişi başı teminat limiti 200.000.-TL, kaza başı teminat limitinin 3.200.00 TL olduğu, ancak teminat limitini bildirmiş olmalarının kesinlikle davayı kabul ettikleri anlamını taşımadığını, müvekkili şirketin üçüncü kişilerin uğramış olduğu bedeni zararlara ilişkin sorumluluğu; sigorta poliçesinde belirtilen azami limitlerle ve işletenin veya işletenin eylemlerinden sorumlu tutulduğu kişilerin kusuru oranı ile sınırlı, davacının talebinin haksız olup reddi gerektiğini; tedavi giderlerine ilişkin taleplerin—– sorumluluğunda olduğundan davanın müvekkili şirket yönünden reddi gerektiğini, söz konusu kaza taşıma işi sırasında meydana geldiğinden öncelikle zorunlu taşıma poliçesine başvurulması gerektiğini; dosyanın kusur incelemesi için—- trafik ihtisas dairesine gönderilmesini talep ettiklerini; davayı kabul anlamına gelmemekle birlikte tazminata hükmedilmesi halinde faiz başlangıç tarihi olarak dava tarihinin esas alınmasını; tedavi giderlerinin ZMMS poliçe teminat dışkında olması nedeniyle davanın müvekkili şirket yönünden reddini, mahkeme aksi kanaatte ise söz konusu kaza taşıma işi sırasında meydana geldiğinden öncelikle zorunlu taşıma poliçesinin teminat limitinin yükseltilmesini, dosyanın kusur tespiti için —-trafik ihtisas dairesine gönderilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı yana tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle;
Dava dilekçesinde 10/04/2012 tarihli trafik kazasında yaralanan ve vefat eden sigortalıların adlarının ve her bir sigortalı için sarfedilen tedavi gideri ve tazminat tutarları ve sigortalıların ad ve soyadları konusunda beyanda bulunulmadığını, öncelikle davacı şirketin 10/04/2012 günlü trafik kazasında yaralanan ve vefat eden sigortalıların ad ve soyadları ile her bir sigortalı bakımından davacı şirketin karşıladığı tedavi giderleri ve tazminatların ( tazminatların neden ibaret olduğu da belirtilmek suretiyle) açıklanması gerektiğini; her bir sigortalı için sarf edilen tedavi gideri ve tazminat tutarlarını açıklaması sonrasında her sigortalı baz alınarak davaların ayrılmasına karar verilmesini talep ettiklerini, görev yönünden, zamanaşımı defi nedeniyle davanın reddine karar verilmesini; davacının yabancı sigorta şirketi olduğunu ve 6102 sayılı yasanın 1472 ve 6762 sayılı yasanın 1301 maddelerinin yabancı sigorta şirketleri bakımından uygulanmasının mümkün olmadığını, —– Sayılı genelgenin 1/5. Maddesi kapsamında ise yabancı uyruklu kişilerin yurt dışında devam eden tedavilerine ilişkin giderler bakımından müvekkili kurumun bir sorumluluğu bulunmadığı ve bu nedenle de Türk vatandaşı olmayan ve tedavisi yurt dışında devam eden dava dışı davacı şirket/kurum sigortalısının tedavi giderlerinin müvekkili kurumdan talep edilmesinin yasal dayanağının bulunmadığını, müvekkili kuruma başvuru yapılmadan dava açılmış olduğundan, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddini, görev itirazlarının kabulü ile davanın görevsizlik nedeniyle reddini, zamanaşımı def’inin kabulü ile davanın zamanaşımı nedeni ile reddini, yasal dayanaktan yoksun davanın reddini, ve yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı yana yükletilmesine ve davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —- Vekili cevap dilekçesinde özetle;
Davacının davasında, taraf sıfatına haiz olmayan davalı vekil edeninin davalı olarak gösterilmesinin yasal dayanaktan yoksun olup müvekkilinin taraf sıfatının bulunmadığı, müvekkilinin işleten olmadığını, davalı olarak husumet yöneltilmeyen—– 01.09.2010 tarihi ile 31.10.2011 tarihleri arasında taşımacılık protokolünün akdedildiğini, işleten sıfatının—–olduğunun sabit olduğunu, davaya konu tazminat isteminin dayanağı olan 10/04/2012 tarihli kazaya karışan —– plakalı otobüsün, davalı vekil edenince davalı olarak husumet yöneltilmeyen —- uzun süreli kiralandığı, taraflar arasında akdedilen 01/09/2010-31/10/2011 tarihli ve 01/09/2014-31/10/2015 tarihli protokoller ile faturaların ispatlar nitelikte olduğu, —- kiracı sıfatına haiz olduğu, otobüsün işleten —– kiralanması sebebiyle kazaya sebebiyet verildiği tarihten önce ve sonrasında da taşıma protokolü çerçevesinde kiralamaların devam ettiği, dava dışı —- taşıma hizmet bedellerine ilişkin tahsilatlar yapıldığı ve bu hizmetlerin faturalandırıldığını; kazaya karışan otobüs, davalı olarak husumet yöneltilmeyen —–şirketi’ne 10/04/2012 kaza tarihinde kiralanmış olup otobüsün fiilen dava dışı şirketin emir ve talimatı altında olduğu, davalı —– araç üzerinde eylemli kullanımının bulunmadığını; somut olayda davalı vekil edeninin işleten olmadığı ancak mahkemece aksi kanaatte olunduğu taktirde, bilirkişi marifetiyle yapılacak inceleme ile diğer davalı araç sürücüsü —– kusurunun bulunmadığının tespit edileceğini, araç sürücüsünün kusurunun bulunmadığı davaya konu kaza nedeniyle davalı vekil edenden, davacı tarafça tazminat talep edilmesinin hukuka aykırı olduğunu; davacı tarafça davaya konu kaza sebebi ile ödendiği iddia edilen tazminat kalemleri arasında manevi tazminat bedellerinin de bulunduğu, —– (—- Frangı) manevi tazminata ilişkin de davacı tarafça davalılardan avans faizi ile birlikte alınmasının talep edildiği, manevi tazminatta avans faizi uygulanmasının talep edilmesinin yasaya aykırı olduğu, davacı tarafın talep ettiği manevi tazminatın hem fahiş hem de zenginleşme gayesi taşıdığını; öncelikle esas hakkında inceleme yapılmaksızın davanın taraf sıfatı yokluğu ile vekil eden yönünden husumetten reddini, aksi taktirde esas hakkında inceleme yapılmaksızın davanın zamanaşımı yönünden usulden reddini, mahkemece esas hakkında inceleme yapıldığı taktirde yasal dayanağı bulunmayan haksız ve hukuka aykırı davanın esastan reddini, yargılama giderleri ile ücreti vekaletin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı —– usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Taraflar arasındaki uyuşmazlık, davacının sigortalısı olduğu anlaşılan yabancı uyruklu kişilerin —– plakalı otobüste seyir halinde iken tek taraflı karıştığı kazadan dolayı davacının bir kısım sigortalılarına ölüm, yaralanma, iş göremezlik, avukatlık ücreti, maddi, manevi tazminat, destekten yoksun kalma tazminatlarını ödediğini iddia etmiş olması nedeni ile rücuen davalılardan talepte bulunma hakkının bulunup bulunmadığı, yurt dışında yapılan tedavi masraflarından ötürü davalılara rücu edilip edilemeyeceği, olayda kusur durumlarının ne olduğu, davacı alacaklı ise ne miktarda alacaklı olduğuna ilişkindir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış, kusur bilirkişiden ve aktüer bilirkişisinden rapor alınmış, dosyanın talep edilen tedavi giderlerinin yerinde olup olmadığı, davalılardan bu alacak kapsamında talepte bulunulup bulunulamayacağı, bulunulabilecek ise miktarı, kazalıların avukatları tarafından yapılan avukatlık ücretleri kapsamında davacı yanca ödendiği iddia olunan avukatlık ücretlerinin davalılardan talep edilip edilemeyeceği, edilebilecek ise miktarı, davacı tarafından yapılan ödemelerin poliçe kapsamında olup olmadığı, davacının davalılardan bir alacak talebinde bulunup bulunamayacağı hususlarında adli tıp uzmanı, sigortacı ve vekalet ücreti hesabında uzman bilirkişi ile daha önceden rapor alınan aktüer bilirkişiden rapor alınmıştır.
29.11.2021 tarihli kusur bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere davalı sürücü—-kazanın oluşumunda %100 kusurlu olduğu anlaşılmıştır.
Ortopedi ve travmatoloji uzmanı hekim bilirkişi, aktüer bilirkişi ve sigorta hukukçusu akademisyen bilirkişiden rapor alınmış 27.04.2023 tarihli raporda “….Davacı sigorta şirketinin dava dışı kişilere ödediği tazminatları halefiyet ilkesi kapsamında istediği dava dilekçesinden anlaşılmaktadır. Halefiyet özünde bir borçlar hukuku kurumu olup TBK m. 127’de düzenlenmiştir. Halefiyet ilkesi uyarınca sigortacı ödediği tazminat dolayısıyla sigortalının haklarına sahip olur ve üçüncü kişilere karşı dava açabilir (—-). Sigortacı tazmin ettiği zarar ölçüsünde sigortalının halefi olmaktadır. Sigortacının halefiyeti ise kural olarak TTK m. 1472’de düzenlenmiştir. Ancak bu hüküm mal sigortalarında (daha geniş tasnifle zarar sigortaları) uygulama alanı bulacaktır (—-). Meblağ (can) sigortalarında ise halefiyet ilkesi defin, tedavi ve ilaç masrafları bakımından uygulama alanı bulacaktır. TTK m. 1481 uyarınca halefiyet ilkesi sorumluluk sigortalarında da geçerlidir. Halefiyet kuralı can sigortalarında uygulanmamaktadır (—-). Nitekim —-. HD——sayılı kararında can sigortalarında halefiyetin geçerli olmadığı açıkça vurgulanmıştır: “T7K.nun 1301. maddesinde düzenlenen (halefiyet) hali, mal ve mali sorumluluk sigortalarında söz konusu olup, kaza sigortalarını da kapsamına alan ve TTK.nun 1321 ve müteakip maddelerinde düzenlenen (can – hayat) sigortalarında uygulama imkanı yoktur. Zira, TTK.nun 1338. maddesi hükmüne göre, sigorta ettiren sigorta şirketinden sigorta bedelini tahsil etmiş olsa bile üçüncü şahıslar aleyhine ayrıca dava açma hakkı bulunmaktadır ve (can kaza) sigortaları ile ilgili hükümlerde de TTK.nun 1301. maddesine atıfta bulunan bir madde hükmü de bulunmamaktadır. Yargıtay’ın kökleşmiş içtihatları da bu doğrultudadır”. Yine başka bir Yargıtay kararında aynı hususa işaret edilmiştir. —- HD., —- sayılı kararda şu ifadelere yer verilmiştir:“Dava, ferdi kaza koltuk sigortasından kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir…Ferdi kaza Sigortaları, can sigortası türlerinden olup, meblağ sigortası olması itibariyle de, ölüm halinde limit kadar olmak üzere maktu; yaralanma halinde ise, yapılan tedavi giderleri bakımından buna ilişkin limiti geçmemek üzere ve yapılan harcama kadar nispi; sürekli sakatlık halinde ise, sakat kalma oranı ve sakatlığın derecesine göre limitin belli oranı olmak üzere, sigorta bedelinin ödenmesini gerektirir. Davacı ferdi kaza koltuk sigortacısı olup, ilke olarak bir meblağ sigortası olan ferdi kaza sigortasında, sigortalıya ödeme yapan sigorta şirketine, ödediği tazminatı halefiyet yoluyla kazaya neden olanlardan rücuan talepte bulunmak hakkı tanınmamaktadır. Ayrıca, Ferdi Kaza Sigortası Genel Şartlarında teminat dışında olan haller sayılmış olup, bunlar içerisinde gerekli sürücü belgesine sahip olmayan kimseler tarafından aracın kullanılması sırasında kazanın gerçekleşmesi hali düzenlenmemiştir. O halde, ferdi kaza sigortası nedeniyle ödeme yapan davacının, sigortalısından rücuen tahsili için açtığı iş bu davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.”
TTK m. 1472 ve 1481 uyarınca sigortacının halef olabilmesi için sigorta ettirene yapılan ödemenin geçerli bir sigorta sözleşmesine dayanması gerekmektedir (—-). Nitekim —- HD.—- sayılı kararında halefiyet için geçerli bir sigorta sözleşmesinin bulunması gerektiğine içtihat etmiştir: “…TTK’nın 1472. maddesi gereğince kanuni halefiyetin sigortalı ile sigortacı arasında geçerli bir sigorta sözleşmesinin mevcut olması şartına bağlı olması karşısında davacının kanuni halefiyetten kaynaklanan aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.” Dosya kapsamında —- Türkçe’ye çevrilmiş bir sigorta poliçesi tespit edilmiştir. Bu poliçeye göre, sigortalı işletme adı—- sigorta başlangıcı ise 01.12.2008 olarak belirtilmiştir.
—- tarafından hazırlanan sigorta poliçesinin şartlarında,
– sigortalanmış işletmelerin katılma beyanı ile sigortaya katılan dernek üyeleri olduğu;
– sigortalı faaliyet olarak, uçak kullanımı da dahil olmak üzere paket turlarda tur operatörü ve/veya komisyoncusu olarak hareket eden seyahat acentasi gösterildiği,
– Sigorta Bedeli’nin kişisel yaralanma ve maddi hasar ile birlikte hasar işleme maliyetleri için olay başına, ancak en fazla —-olduğu,
– Vaka başına tenzili muafiyet’in — olduğu (bir tur operatörü veya paket tur acentesi olarak yasal mali sorumluluktan kaynaklanan mal hasarı durumunda), Görülmüştür.
Davacı acentenin işletme mali sorumluluk sigortasına ilişkin evrakları dava dosyasına sunmuştur. Ancak TTK m. 1472 ve 1481 uyarınca sigortacının halef olabilmesi için sigorta ettirene yapılan ödemenin geçerli bir sigorta sözleşmesine dayanması gerekmektedir. Dosya kapsamından 10.04.2012 tarihinde kaza yapan kazazedelerin—– isimli acente aracılığıyla tur paketi satın alıp Türkiye’yi ziyaret ettikleri anlaşılamadığından ve ayrıca kaza tarihi itibariyle —-Toplu İşletme Mali Sorumluluk Sigorta’sının tarafı olup olmadığı anlaşılmadığından (sunulan evrakta sadece sigorta başlangıç tarihi 01.12.2008 olarak belirtilmiştir) halefiyet şartlarının gerçekleşmediğinin kabul edilebileceği sonuç ve kanaatine varmış bulunmaktayız. Aşağıdaki değerlendirmemiz Sayın Mahkemenizin aksi kanaate ulaşması ihtimaline binaen yapılmıştır… Sayın Mahkemeni davacı ile kazazedeler arasında geçerli bir sigorta ilişkisinin varolduğu ve halefiyet şartlarının gerçekleştiği sonucuna varması halinde aşağıdaki sonuçlara varmış bulunmaktayız:
1) MÜTEVEFFA —– BAKIMINDAN
Destekten yoksunluk tazminatı ödemesi
—-
2)—-BAKIMINDAN
Geçici işgöremezlik tediyesi
Belgeli yurt dışındaki tedavi gideri
—
3) —bAKIMINDAN
Geçici işgöremezlik tediyesi—-
Belgeli yurt dışındaki tedavi gideri —-
4) —- BAKIMINDAN
Geçici işgöremezlik tediyesi—-
Belgeli yurt dışındaki tedavi giderleri —-
TOPLAM ( —- FRANK) —-
Sonuç ve kanaatiyle tarafımızca düzenlenen iş bu bilirkişi heyet raporunu, Sayın Mahkemenin takdirlerine arz ederiz. Saygılarımızla.” belirtmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 114/1-d madde ve fıkrası gereği tarafların taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartıdır. Aynı kanunun 115. Maddesi mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında araştıracağını, dava şartı noksanlığı tespit edilmesi durumunda davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Bilindiği üzere, dava şartlarından olan husumet (sıfat) ehliyeti, davanın tarafları arasındaki ilişki ile ilgili olup, dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verilebilmesi için bu kişilerin gerçekten davacı ve davalı sıfatlarını haiz olmaları gerekir. Bir subjektif hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı), kural olarak o hakkın sahibine aittir(aktif husumet).Bir subjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişi olup, doktrinde buna da pasif husumet (veya davalı sıfatı) denmektedir (—–). Husumet ehliyeti, dava şartı olup, mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır. ( —– )
6098 Sayılı TBK’nın 127. Maddesi alacaklıya ifada bulunan üçüncü kişinin 2 halde alacaklıya halef olacağını belirtmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 1472. Maddesi Sigortacı sigorta tazminatını ödediği taktirde hukuken sigortalının yerine geçer hükmüne haizdir. Aynı maddede sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak tazmin ettiği bedel kadar sigortacıya intikal eder hükmüne haizdir. TTK’nın 1481. Maddesi sigortacının sigorta tazminatı ödedikten sonra hukuken sigortalı yerine geçeceğini, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tazmin edilen bedel tutarında sigortacıya intikal edeceğini belirtmiştir. Bilirkişi raporunda da beyan edildiği üzere TTK’nın m. 1472 ve 1481 uyarınca sigortacının halef olabilmesi için sigorta ettirene yapılan ödemenin geçerli bir sigorta sözleşmesine dayanması gerekmektedir.
Davacı yanca dava açılırken bir çok delil ibraz edilmemiş olup mahkememizin 20.01.2021 tarihinde icra edilen duruşmasında eksik deliller nedeni ile ön inceleme duruşması ertelenerek davacıdan —- nolu ara karar ile hangi sigortalısının vefat ettiğini, ölümü nedeni ile kimlere ne tutarda ödeme yapıldığını, yaralanan diğer sigortalılara yapılan ödemeleri, ödeme tarihlerini, söz konusu ödemenin neye istinaden yapıldığını, sigortalıların kimlik bilgilerini ve sigortalılar ile arasındaki sigorta poliçelerini ibraz etmek üzere işin mahiyetine uygun 2 ay kesin süre verilmiş, —– nolu ara kararda davacının sunduğu tercümeli ödeme belgelerinde ödeyen kişi olarak davacı şirketin isminin geçmediği, davacının hukuken halef sıfatına haiz olup olmadığının bu nedenle anlaşılamadığı gerekçesi ile davacı vekiline bu delilleri sunmak üzere tekrar kesin süre verilmiş, 22.09.2021 tarihli ön inceleme duruşmasında —- nolu ara karar ile davacı vekilinin yüzüne karşı delillerini sunması hususunda kesin süre verilerek sonuçları ihtar edilmiş, keza —- numaralı ara karar ile kazada yaralanan ve ölen şahıslarla olan sigorta poliçelerini ve ödemenin neye istinaden yapıldığına dair tüm belgeleri sunması hususunda kesin süre verilerek sonuçları ihtar edilmiş, 23.02.2022 tarihinde icra edilen duruşmada yine davacının yukarıdaki ara kararda açıkça belirtilen bir çok delili sunmadığı, sunmadığı deliller tek tek yazılmak sureti ile davacı vekiline bu delilleri sunması hususunda detaylı ara karar oluşturulmuştur.
Davacı yanca dosyaya ibraz edilen poliçe incelendiğinde sigortalının —–isimli şirket olduğu, sözleşme başlangıcının 01.01.2000 olduğu 1 yıl süreli olduğu, keza sunulan—- toplu işletme mali sorumluluk sigortası” başlıklı evrakta da sadece sigorta başlangıç tarihi bulunduğu, sigorta başlangıç tarihinin 01.12.2008 olarak belirtildiği, davacının kendisine duruşmalarda verilen kesin sürelere rağmen davada aktif husumeti olduğunu ispat edecek olay tarihinde geçerli sigorta poliçesi olduğunu ispat edemediği,dayanak belgelerini sunmadığı, buna dair bir poliçe sunmadığı, keza kazazedelerin —- isimli acente aracılığıyla tur paketi satın alıp Türkiye’yi ziyaret ettiklerine dair deliller sunulmadığından davacının somut olayda aktif husumeti olmadığı sonucuna varılmıştır. Öte yandan dava zaten aktif husumet nedeni ile red edilmiş olmakla birlikte davacının tazminat hesaplanması için istenen delilleri de sunmadığı, Ölen kişinin nüfus aile kayıt tablosunun ibraz edilmediği, anne ve babasının sağ olup olmadığının bilinmediği, anne ve babası sağ ise destekten yoksun kalma tazminat hesabında pay ayrılması gerektiği, davacının buna dair delil sunmadığı, ayrıca destekten yoksun kalan kadının yeniden evlenip evlenmediği bilgisinin de mevcut olmadığı, ibraz edilen mirasın reddi tutanağında bu ölen kişinin —-ismli bir mirasçısı olduğu, bu kişinin yaşının evrakta yazmadığı, destekten yoksun kalma tazminatına hak kazanıp kazanmadığının belirsiz olduğu bu nedenlerle ölen kişinin eşi için yapılan hesaplamaların da denetimsiz olduğu, olayda yaralanan bir kısım kazazedelerin kesin hekim raporlarının da bulunmadığı, bu kişilerden bazılarına yapılan iş göremezlik ödeneklerinin neye istinaden yapıldığının belirsiz olduğu, kaç günlük dönemde hangi kazanca göre, hangi hekim raporuna istinaden iş göremezlik ödeneği ödendiğinin belirsiz olduğu yapılan hesaplamaların da davacının eksik evraklar sunması nedeni ile denetime uygun olmadığı görülmüştür.
Yukarıda anlatılan nedenlerden ötürü davacının iş bu davada aktif husumeti olduğu hususunu ispat edemediği, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-d ve 115/2. Madde ve fıkraları uyarınca aktif husumetin dava şartı olduğu, kanunun 115/1. Madde ve fıkrası uyarınca dava şartlarının davanın her aşamasında kendiliğinden dikkate alınması gerektiği sonucuna varılmış, davanın aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
Yürürlükte olan Avukatlık asgari ücret tarifesinin 3. Maddesi gereği birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddi halinde red sebebi ortak olan davalılar yönünden tek vekalet ücretine hükmedileceği, 13/3. Maddesi gereği maddi tazminat istemli davaların tamamen reddi durumunda vekalet ücretinin maktu olarak tayin edileceği, 10/4. Madde ve fıkrası uyarınca manevi tazminat davasının maddi tazminat veya parayla değerlendirilen taleplerle birlikte açılması halinde manevi tazminat yönünden ayrı bir vekalet ücreti takdir edileceği belirtilmiştir. Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
Davacı davalıların poliçe limitleri dahilinde sorumluluğuna hükmedilmesini talep etmiştir. Somut olayda davalı —-ZMSS poliçecisi olup poliçenin yapılan incelemesinde manevi tazminatın teminata dahil olmadığı, diğer davalı—– yönünden ise zorunlu taşımacılık mali sorumluluk sigorta poliçesinin 3. Sayfasında manevi tazminat taleplerinin limite dahil olduğuna dair kayıt olması, diğer davalı —- sadece tedavi masraflarının talep edilmiş olması nazara alınarak red edilen manevi tazminat yönünden kendisini vekille temsil ettiren işleten şirket ve zorunlu taşımacılık mali sorumluluk sigortacısı—- Şirketi lehine vekalet ücreti takdir edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın aktif husumet yokluğu nedeni ile REDDİNE,
2-492 Sayılı Harçlar Kanununa göre alınması gereken 269,85 TL maktu harcın, peşin alınan 17.070,24 TL harç’dan mahsubu ile fazla yatırılan 16.800,39 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalılar tarafından yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
5- Rucuan talep edilen maddi tazminatlar yönünden Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle kendisini vekil ile temsil ettiren davalılara verilmesine,
6- Rucuan talep edilen manevi tazminatlar yönünden karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 17.900,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle kendisini vekil ile temsil ettiren —– ödenmesine,
7-6100 Sayılı HMK’nın 333. maddesi gereğince bakiye gider avansının talep halinde taraflara iadesine,
8-Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanan 1.400,00 TL arabuluculuk ücretinin davacıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle,—–Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekili ve davalılardan — vekilinin yüzüne karşı diğer davalıların yokluğunda, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.