Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/306 E. 2021/68 K. 26.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/784 Esas
KARAR NO: 2021/82
DAVA : Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/12/2018
KARAR TARİHİ: 28/01/2021
Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:
Davacı vekili dilekçesinde özetle; davalı ile müvekkili arasında, müvekkilinin————adet çok amaçlı saha yapımı projesi kapsamında, beton işleri, yol yapımı, elektrik direklerinin montajı, yol kaldırımlarının yapımı gibi işleri taşere etmesi için anlaşma yapıldığını, bu işlerin yapılması adına ——–bedel üzerinden anlaşıldığını, müvekkili şirketin söz konusu bu ödemelerin ————- haricindeki tüm ödemelerini yaptığını, davalının, taraflar arasındaki anlaşma gereğince yapması gereken işleri tam olarak bitirmeden projeyi terk ettiğini, davaya konu olan çekte, yine davalının isteği üzerine, davalının tedarikçisi olan —– kesildiğini, —– numaralı, —- vade tarihli, —- bedelli çekin, müvekkili tarafında keşide edilerek davalının alacağına mahsuben ——– adına yazıldığını, ancak davalı yanca taraflar arasındaki yapılan anlaşmaya istinaden belirlenen işler davalı tarafından bazı bölümleri eksik, bazı bölümleri ise hiç yapılmayarak tamamlanmadığını, bu nedenle dava konusu edilen çeke dayalı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitini, çek hakkında ödemeden men kararı verilerek ödemesinin ve takiplerinin yargılama sonuna kadar durdurulmasını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı taraf ile müvekkilinin çok amaçlı saha yapımı projesi kapsamında —– adet çok amaçlı saha yapımı projesi kapsamında beton işleri yol yapımı, elektrik direklerinin montajı, yol kaldırımlarının yapımı gibi işleri taşere etmesi için anlaşma yapıldığını ve işlerin tam olarak bitirilmediğini, davaya konu edilen çekin müvekkil adına keşide edilen ve ciro edilen bir çek olmadığını, müvekkili ile davacının sadece —– adet çok amaçlı saha yapımı projesi kapsamında beton işleri gibi yapım işinin değil —– park çim serme ve parke döşeme işleri konusunda sözlü olarak anlaştığını, bedel olarak —- olarak kararlaştırılmadığını, müvekkiline ödenen miktarın—- olduğunu, davacı yapılan işler için kullanılan malzemelerin bir kısmı için dava dışı ——–numaralı 2 adet —– toplamda ——- çekin keşide edilerek verildiğini, karşılığında mal alındığını, bu çeklerin müvekkili ile davacı arasında ki ticari ilişkinin konusu olmadığını, bu nedenle öncelikle tedbir kararının kaldırılmasını, davanın husumet nedeniyle reddini, aksi taktirde davanın esastan reddini, davacının taraflarına, asıl alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla takdir olunacak tazminatı ödemesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretini davacının üzerinde bırakılmasını talep etmiştir.
DELİLLER:
—- tarihli yazısı, —– tarihli yazısı, davalı —— aracılığıyla yemininin yaptırılması ile tüm dosya kapsamı.
DAVANIN HUKUKİ NİTELİĞİ ve GEREKÇE:
Dava, menfi tespit talebine ilişkindir.
Somut olayda; davacı tarafça taraflar arasında ———— bünyesinde gerçekleştirilecek olan — adet çok amaçlı saha yapımı projesi kapsamında bir kısım işlerin —– bedel karşılığında davalı tarafından yapılması hususunda anlaşma sağlandığı, davacı tarafça ———dışındaki tüm ödemelerin yapıldığı, ancak davalı tarafın anlaşma gereğince yapması gereken işleri bitirmeden projeyi terk ettiği, davacının sözleşme bedeline ilişkin ödemelerin davalının mal temininde bulunduğu tedarikçi firmaların adlarına çek keşide ederek ödediği, dava konusu çekin davacı tarafça davalının alacağına mahsuben ———-adına keşide edildiği, davalının anlaşma gereği üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmemesi nedeniyle davacının iş bu çekden kaynaklı olarak borçlu olmadığının tespiti talebiyle huzurdaki davanın açıldığı görülmüştür.
2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 72.maddesi gereğince borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu olmadığını ispat için menfî tespit davası açabilir. Kural olarak, bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran; iddia eden taraf, o vakıayı ispat etmeye mecburdur (4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi).
İspat yüküne ilişkin bu genel kural, menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden) taraf o vakıayı ispat etmelidir.
Menfi tespit davasında borçlu, ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir.
Görülmektedir ki, menfi tespit davasında kural olarak, hukuki ilişkinin varlığını ispat yükü davalı/alacaklıdadır ve alacaklı hukuki ilişkinin (borcun) varlığını kanıtlamak durumundadır. Borçlu bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmiş, ancak bu hukuki ilişkinin senette görülenden farklı bir ilişki olduğunu ileri sürmüşse bu kez, hukuki ilişkinin kendisinin ileri sürdüğü ilişki olduğunu ispat külfeti davacı borçluya düşmektedir. Zira, davacı borçlu senedin bir hukuki ilişkiye dayanmadığını değil, başka bir hukuki ilişkiye dayandığını ileri sürmekte; temelde bir hukuki ilişkinin varlığını kabul etmektedir.
-İspat hukuku yönünden geçerli kurallar:
6100 sayılı HMK m.189/3; “Kanunun belirli delillerle ispatını emrettiği hususlar başka delillerle ispat olunamaz.” hükmünü amirdir.
Aynı Kanun’un m.200/I – II “senetle ispat zorunluluğu ” “senetle ispat gereken hallerde karşı tarafın açık muvafakati ile tanık dinlenebileceği” hususları düzenlenmektedir.
Yine aynı Kanun’un m.201; “Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı defi olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler———-az bir miktara ait olsa bile tanıkla ispat olunamaz. “denilmektedir;
Belirtilen mevzuat hükümlerinden anlaşılacağı üzere, usul hukukumuzda senede karşı senetle ispat zorunluluğu ilkesi kabul edilmiştir. Senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def’i (savunma) olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemler, m. 201’deki meblağdan az bir miktara ilişkin olsa bile tanıkla ispat olunamaz; ancak senet (kesin delil) ile ispat edilebilir. Hemen belirtmek gerekir ki, senede karşı senetle ispat zorunluluğuna ilişkin kuralın istisnaları da m. 203’de belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı bir arada değerlendirildiğinde; huzurdaki davada yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere ispat külfetinin kural olarak davacı tarafa ait olduğu, ispat yükü kendisinde olan tarafın yazılı bir belgesinin olmaması halinde, var ise taraflar arasında gerçekleştirilen mektup, banka dekontu, yazışmalar gibi yazılı delil başlangıcı olarak sayılabilecek birtakım belgelerin dosyaya sunulması ile iddianın her türlü delille kanıtlanmasının olanaklı hale gelebileceği ancak davacı tarafça dosyaya bu yönde herhangi bir delil ibraz edilemediği, bedelsizliğe dayalı menfi tespit davası açan davacı borçlunun temel alacağın mevcut olmadığını, – karinenin aksini – hem taraflar arasındaki temel ilişkiyi hem de temel ilişkideki bir nedenle senedin bedelsiz kaldığını ispatla mükellef olduğu, ————, dava konusu çeke ilişkin ilgili bankaya yazılan müzekkere cevabında gönderilen çekin ön ve arka yüzünün incelenmesinde, keşidecinin davacı şirket, lehtarın —- olduğu, ancak çekin arka yüzünde ciro silsilesinde ilk sırada ————— şirketin yer aldığı ve çeke ilişkin herhangi bir ödemenin yapılmadığı, her ne kadar davacı tarafça dava konusu çekin davalının mal tedarik ettiği şahıs/şirketler adına çek keşide edilerek borcun ödendiği iddia edilmiş ise de, bu iddiaları ispata yarar herhangi bir yazılı delilin dosyaya sunulmadığı, davalı tarafın davacı tarafça sunulan yemin metni doğrultusunda taraflar arasındaki sözlü anlaşma gereği yapılması kararlaştırılan tüm işlerin eksiksiz yapılıp teslim edildiği ve dava konusu çeke ilişkin alacaklı olduğu hususunda yemini eda ettiği, davalının dava konusu çekte ciro silsilesinde yer aldığı hususu göz önünde bulundurulduğunda çeke ilişkin alacaklı olduğuna dair beyanını dava konusu çeki taraflar arasındaki ilişkiye istinaden aldığına yönelik ikrar niteliğinde sayılamayacağı anlaşılmakla, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm tesis olunmuştur.
H Ü K Ü M: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın düşümü ile geri kalan 23,40 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye İRAD KAYDINA,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendisi üzerinde BIRAKILMASINA,
4-Davalı yargılamada kendini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla AAÜT gereği 4080,00 TL vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya ÖDENMESİNE,
5-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde HMK 333. maddesi gereği artan gider avansının ilgili tarafa İADESİNE,
Dair, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde ——–Adliye Mahkemesine istinaf yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup anlatıldı. 28/01/2021