Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/297 E. 2022/537 K. 21.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/297
KARAR NO : 2022/537

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 13/08/2020
KARAR TARİHİ : 21/09/2022

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin——— yaptığını, müvekkili şirket ile davalı şirket arasında bir dönem ticari ilişki kurulmuş olduğunu, söz konusu ticari ilişkiye ilişkin müvekkili şirket tarafından üzerine düşen ödevlerin yerine getirilmiş olup ürün satımı ve ürünlerin tedariklerinin gerçekleştiğini, cari hesap kayıtlarından da görüleceği gibi davalı şirketin bir süre sonra ödeme yapmayı kestiğini ve müvekkile olan borcunu ödememekte ısrar ettiğini, davalı tarafın ürünleri teslim almasına ve kesilen faturaları da tebellüğ etmesine rağmen müvekkiline ödeme yapmaktan imtina ettiklerini, geçerli herhangi bir bildirim yapılmadığını, sadece —— iletişime geçildiğini,——– ürünlerin son kullanma tarihlerinin geçmiş olduğunun iddia edildiğini ve ilgili ürünlerin bedellerinin cari hesaptan düşülmesini talep ettiklerini, davalı tarafça süresinde yapılan bir ayıp bildirimi olmadığı gibi ürünlerin — edilmediğini, müvekkili —-tarafından gönderilen ürünlerin kayıtları incelendiğinde ürünlerin —- tarihlerinin dolmadığının anlaşıldığını, bu hususun taraflarınca davalı tarafa gönderilen ihtarnamelerde de belirtildiğini,—– tarihinde davalı tarafa ihtarname gönderildiğini ve ödenmeyen bedellerin müvekkili şirkete ivedilikle ödenmesinin talep edildiğini, ihtarnamelere cevaben ise ödemeyi kabul etmediklerini ve ilgili faturaları iade ettiklerini belirttikleri, ancak müvekkili şirket tarafından düzenlenen faturalara yapılmış süresinde bir itiraz, ayıp bildirimi ya da davalı tarafça ileri sürüldüğü gibi iddia edilen tarihlerde tebliğ edilmiş iade faturaları olmadığı, müvekkili şirket tarafından bu iddialar öğrenilir öğrenilmez açıkça ve yazılı olarak itiraz edildiği, davalı tarafça müvekkili aleyhinde davalılardan … tarafından—– ile icra takibi başlatıldığı, taraflarınca bu takibe itiraz ettiklerini ve itiraz üzerine takibin durduğunu, dosyadaki tüm belgelerin, —kayıtları ve ticari defterlerin incelenmesi ile müvekkilinin dava değeri kadar alacaklı olduğunun anlaşılacağını, taraflar arasındaki cari hesap ilişkisinin çok açık olduğu, bu sebeple alacaklarının likit olup müvekkili lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiğini; müvekkilinin huzurda görülen davayı kazanması durumunda alacağına kavuşabilmesi için müvekkili lehine ihtiyati tedbire hükmedilmesi gerektiği, davalı tarafın malvarlığı üzerinde alacak miktarınca ihtiyati haciz niteliğinde tedbire hükmedilmesine karar verilmesini, davanın kabulünü ve—– sayılı dosyaya yapılan itirazın iptalini ve takibin devamını, borçluların malvarlığı üzerinde ihtiyati tedbire hükmedilmesini, yargılama giderlerinin ve vekalet ücretinin davalı tarafa yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı …—- cevap dilekçesinde özetle; davacı —- kendisine ait bir —- bulunmadığı, davaya dayanak gösterilen ——— düzenlendiği, müvekkilinin şahıs olarak davacı şirket ile bir ticari ilişkisi olmadığı, müvekkilinin—- yetkili mahkemenin —-; takip talebinde borcun sebebi olarak belirtilen faturalara yer verilmediği, borcun sebebi olarak cari hesap ekstresinin gösterildiği, müvekkili ile davacı şirket arasında imza edilmiş bir cari hesap mutabakatının bulunmadığı, müvekkilin davacı şirketten adı geçen faturalara konu edilen mal ve hizmeti satın almadığı,—- geçmiş ürünlerin “——- —- davacı şirkete tebliğ edildiği, davacı şirketin bu faturalara itirazı olmadığını; davacı şirkete ait faturalarda belirtilen ürünlerin teslim edilmediğini; —- kesilen ve davacı şirket tarafından itiraz edilmeyen iade faturalarının —– olduğunu, diğer davalı —–davacı şirket tarafından itiraz edilmeyen iade faturalarının —- müvekkilinin davacı şirketten alacaklı olduğunu; iade faturalara konu alacakların tamamının davalı şirket ile müvekkili —– müvekkiline temlik edildiği, bununla ilgili —– yevmiye numaralı ihtarnamesi ile davacı şirkete bilgi verildiği ve iade faturalara dayanan toplamda — tutarındaki alacağın ödenmesinin ihtar edildiğini; davacı şirketin hiçbir itirazda bulunmadığı, verilen süre içerisinde ödeme yapmaması sebebiyle davacı aleyhine —-. sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığı, davacının haksız ve kötü niyetli olarak itiraz etmesi üzerine takibin durduğu, davanın reddini, haksız ve kötüniyetli olarak başlatılan icra takibi nedeniyle —-az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :Davalı —- vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin, davacı şirkete hiçbir borcu bulunmadığı, taraflar arasındaki ticari ilişkide müvekkili şirketin tüm hak ve yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirmiş olmasına rağmen davacı şirketin edimlerini yerine getirmemesi sebebiyle müvekkili şirketin davacı şirketten alacaklı konumda olduğunu; davacı şirket tarafından verilen söz ve taahhütlerin yerine getirilmediği, müvekkili şirket tarafından siparişi verilen ancak teslim edilmeyen —– bakımından da iade faturaları düzenlenerek davacı şirkete tebliğ edildiğini; davacının bu faturalara usulüne uygun bir itirazı olmadığı, dava konusu icra takibinde borcun sebebi olarak —— gösterildiği, mutabık kalınan bir hesap ekstresi bulunmadığı, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın reddini, alacağın %20’sinden az olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava taraflar arasındaki ticari satışlardan dolayı bakiye bedelin ödenmemesinden dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı taraf ürünlerin davalıya teslim edilmesine rağmen davalıların ürünlerin —–geçmesi gerekçesi ile ödeme yapmaktan imtina ettiklerini, bu hususta bir ayıp bildirimlerinin de olmadığını kaldı ki yaptıkları incelemede ürünlerin de son kullanım tarihlerinin geçmediğini tespit ettiklerini belirtmiştir.
Davalılardan … —–itirazında bulunmuş, davalı ile herhangi bir ticari faaliyeti olmadığını iddia etmiştir. Davalılardan——- ürünlerin teslim edilmediğini, teslim edilmeyen ürünlere ilişkin iade faturası keşide ettiklerini iddia etmiştir.
Taraflar arasındaki ——- yukarıda özetlenmiş olup, aşağıda bilirkişi raporlarının ilgili kısımları alıntılanacak, konuya ilişkin kanun hükümleri,—- açıklamalara atıf yapılacak ihtilaflı husulardan bazılarına ilişkin ———- mahkeme kararları ——– ve sonuca gidilecektir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış dosya uzman bilirkişi heyetine tevdii edilmiştir. Bilirkişi heyeti— tarihli kök raporunda “….1-Davacı şirketin ticari defterlerinin usul ve yasaya uygun olduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, kendi lehine delil niteliğinde olduğu,
2- Davalı —- ticari defterlerinin usul ve yasaya uygun olduğu, açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yapıldığı, kendi lehine delil niteliğinde olduğu,
3- Davalı …——-inceleme talebi bulunduğu, ——- olarak bildirildiği,
4-Davalı …; davacının yönelttiği hakkın istenebileceği kişi olduğundan davada taraf sıfatının bulunduğu,
5- Davacı şirketin —defterlerine göre davalı … —- tarihi itibariyle— alacaklı gözüktüğü, davacı tarafından başlatılan takipte alacak miktarının da — olduğu, takip tarihi olan —— itibariyle — alacaklı gözüktüğü,
6- Davacının — tarihleri arasında düzenlediği davaya konu —- faturanın davacı tarafından —– Formu ile beyan edildiği, söz konusu—– faturanın davalı …—tarafından da — beyan edildiği, bu hususta uyumsuzluk bulunmadığı,
7-Davacı ticari defterlerinde, davalı— hesap kaydının bulunmadığı, davalı —– defterinin — numaralı yevmiye kapanış maddesinde— davacı cari hesabının—–alacaklı gözüktüğü,
8-Davalı— işe başlama ———- olduğu, davacı tarafından düzenlenen takibe konu faturaların tarihlerinin davalı ——— tarihinden öncesine ait olduğu,
9- Takibe konu ——-içeriği ürünlere —–geçmiş ve fatura tarihi ile üretim tarihi uyumsuz ( fatura edildiği tarihten sonra üretilen —– tek tek irdelendiği ve listelendiği, buna göre; son tüketim tarihi geçmiş ve fatura tarihi ile üretim tarihi uyumsuz olan ürünlerin toplam bedelinin — olduğunun tespit edildiği, söz konusu— davacının defter kayıtlarına göre davalı “… —- olan ve takibe konu ettiği — alacak miktarından tenzili gerektiği, bu durumda davacının başlattığı takibe konu miktarın ——-gerektiği,
10- Davacının belirlenen alacağına takip tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesini isteyebileceği…” kanaatine vardıklarını belirtmiştir.
Bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere davacı tarafından keşide edilen faturaların tarihlerinin davalı ——tarihinden öncesine ait olduğu, ve davalı —— kayıtlarında — numaralı yevmiye defteri kapanış maddesinde davacı şirkete— borçlu göründüğü anlaşılmıştır. Keza davalı … yönünden yapılan incelemede davacı tarafından düzenlenen davaya konu— bu davalı tarafından —formu ile beyan edildiği görülmüştür. Mahkememizce bilirkişi heyetinde — görevlendirilerek takibe konu faturalar içeriğinde fatura tarihi itibarı ile son kullanım tarihi geçmiş ürünler tespit ettirilmiştir.
Davalı ..— ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi için mahal mahkemesine talimat yazılmış, alınan — tarihli raporda özetle Tarafların ticari defterleri ve dava dosyası kapsamına göre, takip ve dava konusu alacağın dayanağı olan faturalara istinaden takip tarihi olan——- itibariyle
davacı şirketin bakiye—- tutarında davalı .—- alacağının olduğu, davalı .— davacı şirketten bir alacağının olmadığı, takip ve dava konusu alacağın dayanağı olan faturalar muhteviyatındaki malların son tüketim tarihi geçen ve fatura tarihi ile üretim tarihinin uyumsuz olan malların bedellerin
bakiye fatura bedellerinden mahsup edilmesi ile takip tarihi olan—itibariyle davacının bakiye —— görüş ve kanaatinde olduğunu belirttiği görülmüştür.
Davacı ve davalıların itirazları üzerine bilirkişi heyetinden ek rapor alınmış alınan 02.06.2022 tarihli raporda bilirkişilerin aynı görüş ve kanaatte olduklarını beyan ettikleri görülmüştür.
Davalılardan … husumet itirazında bulunmuştur. Davacı taraf davalılar arasında fiili ve —— bulunduğunu belirterek tüzel—- aralanması gerektiğini belirtmiştir. Davalı şirketin ise husumet itirazı bulunmamaktadır. Yukarıda da ifade edildiği üzere dava konusu faturalar davalı ——- kişiliğinin kurulmasından öncesine aittir. Yapılan incelemede takibe konu faturaların davalı .– keşide edildiği, ..—ve davalı gerçek ———– olarak yazıldığı, —–adresinin —” olduğu , Davalı şirketin de adresinin aynı adres olduğu, yetkilisi ve ortağının davalı ..—— kaldırılması bazı şartların varlığı halinde —- dikkate alınmadan mezkur kişiliğin arkasına saklanan kimsenin borçtan sorumlu tutulması veya — yasağın sonuçlarına katlanmasıdır. Özellikle tek pay sahibi—kaldıran mahkeme kararlarına daha çok rastlandır.
—. sayılı ilamında ilkesel nitelikte bir karara imza atmıştır. Buna göre “…Tüzel kişiliklerde mal ayrılığı ilkesi geçerli olup, tüzel kişinin malvarlığı onun ortaklarının ve onun yönetiminde bulunan organları oluşturan kişilerin ve kardeş ortaklıkların malvarlığından bağımsız ve ayrıdır. Eğer kişilik ve mal varlığı ayrılığı ilkesi uygulanmıyorsa yani malvarlıkları birbirine karışmışsa ve bu durumdan 3. kişiler zarar görüyorsa, art niyetle ve hesabi davranışlarla sırf sorumluluktan kurtulmak amacıyla tüzel kişilik perdesi ardına sığınılmış ise bu durumda TMK’nin 2. maddesi gereği———– uygulanmamaktadır. .” belirmiştir.
—– kaldırılabilmesi için —- mevcudiyeti şarttır. Mesela—-sağlayan iki veya üç kişi gibi gerçek veya tüzel kişi olabilir. Kişiler arasında hakimiyet—- %100 veya %90 ( %80) pay sahibi olan ortağı gibi ve — birlikte %85 iştirak payı ile hakimi bulunan ortaklarında durum böyledir. Böylece kişiler arasında ———%100 iştirakli tek pay sahibi arasında ——- vardır.Somut olayda her ne kadar davalı gerçek şahıs pasif husumet itirazında bulunmuş ise de davacı yanca takibe dayanak yapılan faturaları tebliğ almış defterlerine işlemiş ve —formu ile beyan etmiştir. Dolayısı ile davalı gerçek şahsın borçtan sorumlu olmadığı yolundaki iddiası temelsizdir. Esasen takibe dayanak faturaların keşide ve tebliğ tarihlerinden sonra kurulmuş olan şirketin pasif husumeti tartışılmaya değer olup ancak bu şirketçe bu yönde bir itirazda bulunulmamıştır. Öte yandan davalı —– tacir sıfatına haiz davalı—– faturalardaki adresi ile de aynıdır. Davalı şirketin tek yetkilisi ve tek ortağının da davalı gerçek şahıs olduğu görülmüştür. Yine davalı —- tarafından kabul edilerek defterlere işlenen faturaları davalı şirket davacı şirkete iade etmiştir.Ticari defterlerine de borç bakiyesi girmiştir. Davalı gerçek şahsın — ile davalı şirket arasında fiili ve —- bulunduğu sabittir.Tespit edilen alacaktan her iki davalı da müteselsil sorumludur.
TBK 207. Maddesine göre satış sözleşmesi satıcının satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği bir sözleşmedir.
Davalılar malların kendilerine teslim edilmediğini bu nedenle borçtan sorumlu olmadıklarını iddia etmişlerdir. Davalılar söz konusu faturaları iade ettiklerini, iade faturası keşide ettiklerini ileri sürmüşlerdir. Yukarıda da ifade edildiği üzere iade faturasını keşide eden de davalı şirkettir.
—. sayılı ilamında “… Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır (TTK 21/2). Süresi içinde itiraz edilmeyerek kesinleşen futuradaki alacakla ilgili olarak, süre geçtikten sonra iade edilmesi veya ticari defterlere kaydedildikten sonra iade faturası düzenlenmesi, borçtan kurtulmayı sağlayan ve alacağı tartışmalı hale getiren geçerli bir araç değildir. İtiraz süresi geçtikten sonra, faturaların doğrudan içide edilmesi veya iade faturası kesilmesi alacağın varlığını ortadan kaldıran bir sonuç doğurmayacaktır. Faturaya itiraz edilmemesi sözleşme ilişkisini kanıtlamaz ise de, sözleşme ilişkisinin kanıtlanması halinde, bu sözleşme gereğince düzenlenmiş olan ve süresinde itiraz edilmeyen faturadaki miktar kesinleşir.Yukarıda yapılan açıklama ve sözü edilen kuralla birlikte — değerlendirildiğinde; davacı taraf faturaların davalı tarafa tebliği edildiğini ve iade edilmediğini bildirmiş ve tebliğ belgeleri sunmuştur. Davalı tarafın beyanları ise faturaların tebliğ edildiğini ortaya koymakta ancak teslim edilmeyen malların faturalarının iade edilmediğini savunmaktadır. Kanunda aksine özel bir düzenleme olmadıkça; taraflardan her birinin, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olması (TMK 6), diğer bir ifadeyle, iddia edilen vakaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafın ispat yükü altında olması (HMK190) nedeniyle, tebliğ edildiği anlaşılan faturalara itiraz edildiği veya süresi içinde iade edildiği olgusundan lehine hak çıkaracak taraf olarak ispat yükü altında olan davalı bunu kanıtlayamamış ve fatura içerikleri kesinleşmiştir. Bu nedenle davanın kabulü gerekirken kismen kabul kararı verilmesi doğru olmadığının ” belirtmiştir.—Sayılı ilamında “… Bir satım faturası alıcı ticari defterlerine kaydedilmesi halinde sonradan bu —- dahi malın teslim alındığına karine olduğu gibi satım—- — bildirilirse sonradan düzeltme yapılsa da malın teslim alındığına karinedir.” belirtmiştir.
Davalı tarafın faturaları tebliğ alıp ticari defterlerine işledikten hatta — ile beyan ettikten sonra iade faturası keşide etmesi borçtan kurtulmayı sağlayan ve alacağı tartışmalı hale getiren geçerli bir araç değildir. İtiraz süresi geçtikten sonra, faturalar için iade faturası kesilmesi alacağın varlığını ortadan kaldıran bir sonuç doğurmayacaktır.Davalı karine olarak malları teslim almış sayılmaktadır.Davalının iade faturası göndermesi alacağı ortadan kaldırmayacaktır. Davalı yanca—— sunulmamıştır.
Sunulan ticari defter ve kayıtlar ve —– incelendiğinde söz konusu faturalardan kaynaklı davacı alacağının — olduğu anlaşılmıştır. Son tüketim tarihi geçmiş ürünler ile fatura tarihi ile üretim tarihi uyumsuz ürünlerin alacaktan mahsubu gerekip gerekmediği az aşağıda incelecektir.
Satım konusu ürünlerin son kullanım tarihlerinin geçmiş olması nedeni ile davacı alacağından mahsubu gerekip gerekmediği ilk olarak incelenecektir.
6102 sayılı TTK’nın 23. ” Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır.
a) Sözleşmenin niteliğine, tarafların amacına ve malın cinsine göre, satış sözleşmesinin kısım kısım yerine getirilmesi mümkün ise veya bu şartların bulunmamasına rağmen alıcı,—— kısmi teslimi kabul etmişse; sözleşmenin bir kısmının yerine getirilmemesi durumunda alıcı haklarını sadece teslim edilmemiş olan kısım hakkında kullanabilir. Ancak, o kısmın teslim edilmemesi dolayısıyla sözleşmeden beklenen yararın elde edilmesi veya izlenen amaca ulaşılması imkânı ortadan kalkıyor veya zayıflıyorsa ya da durumdan ve şartlardan, sözleşmenin kalan kısmının tam veya gereği gibi yerine getirilemeyeceği anlaşılıyorsa alıcı sözleşmeyi feshedebilir.
b) Alıcı mütemerrit olduğu takdirde satıcı, malın satışına izin verilmesini mahkemeden isteyebilir. Mahkeme, satışın açık artırma yoluyla veya bu işle yetkilendirilen bir kişi aracılığıyla yapılmasına karar verir.——satış için yetkilendirilen kişi, satışa çıkarılacak malın niteliklerini bir uzmana tespit ettirir. Satış giderleri satış bedelinden çıkarıldıktan sonra artan para, satıcının takas hakkı saklı kalmak şartıyla, satıcı tarafından alıcı adına bir —- bulunmadığı takdirde notere bırakılır ve durum hemen alıcıya ihbar edilir.
c) Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır. ” hükmüne haizdir.
Bahsi geçen TBK 223. Maddesi de ” Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” hükmüne haizdir.
Dava konusu olayda satım konusu ürünlerde Ürünlerin—-ayıp mahiyetindedir. 6100 sayılı HMK’nın 139. Maddesinde — yapılan değişiklik gereği yazılı yargılama usulüne tabi davalarda tarafların dilekçeleri ile birlikte delillerini de ibraz etmeleri gerektiği, başka yerden getirtilecek deliller hususunda da gereken açıklamayı yapmaları gerektiğinin belirtildiği, aksi durumda o delillere dayanılmış olmaktan vazgeçilmiş sayılacağının belirtildiği, yapılan değişiklik gereği artık ön inceleme duruşmasında delil bildirilmesi için süre de verilemeyeceği ancak buna rağmen mahkememizce ön inceleme duruşmasının — henüz sunmadıkları delilleri sunmaları hususunda kesin süre verildiği keza — karar ile davalı yana açıkça son kullanım tarihi geçen ürünlerin listesini sunması hususunda kesin süre verildiği ve sonuçlarının ihtar edildiği, söz konusu ihtarlı zaptın davalı —— tarihinde tebliğ edildiği,——- tarihli dilekçesi ve eklerinde davacının gönderdiği ve kendilerinin —— teslim aldıklarını bildirdikleri ürünlere dair üretim tarihi-son tüketim tarihine dair delillerin ibraz edilmediği görülmüştür. Bilirkişi raporunda davacı alacağından mahsubu yapılan alacağın da esasen davacı yanın kendi aleyhine olan delilleri ibraz etmesinden kaynaklandığı, davalı yanca yasal süresi içinde bu yönde delil sunulmadığı, her ne kadar ara karardan rucu taleplerinde — bu durum kabul edilse dahi faturalar incelendiğinde bu ürüne ait faturalarda bu ürünün son tüketim tarihinin fatura tarihi ve üretim tarihi nazara alındığında geçmediği görülmüştür.
Ancak dava konusu ürünlerden bazılarının fatura tarihi itibarı son kullanım tarihlerinin geçtiği görülmüştür. Her ne kadar davalı yanca bu yönde bir delil ibraz edilmemiş, süresi içinde ayıp ihbarında bulunulduğu ispat edilememiş ise de tespit edilen bu ürünlerin fatura bedellerinin alacaktan mahsubu gerekmekte olup az aşağıda gerekçesi açıklanacaktır.
Yukarıda bahsedilen TTK’nın 23. Maddesinin atfı ile tacirler arası mal satım sözleşmelerinde Borçlar kanununun ilgili hükümleri uygulanmalıdır. 6098 sayılı TBK’nın “satıcının—-” başlıklı 225. Maddesi ” Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz. Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerlidir.” hükmüne haizdir. Satım konusu ürünlerin son kullanım tarihlerinin geçmiş olması satıcılığı meslek edinmiş olan davacı tacir açısından ağır kusur mahiyetindedir. — dolayı alıcının ürünü teslim alıp —- ile bildirmiş olması da durumu değiştirmeyecektir. Bu nedenle bu kısım alacaktan mahsup edilmiştir.
Yine raporda fatura tarihi ile üretim tarihi uyumsuz olan ürünler tespit edilmiştir. Yapılan incelemede bazı ürünlerin fatura tarihi itibarı ile henüz üretilmediği yani üretim tarihlerinin fatura tarihinden sonrası olduğu görülmüştür. Her ne kadar satım konusu bir ürünün teslim alınıp— formu ile beyan edilmiş olması alacaklı lehine bir karine ise de aksi ispat edilebilir bir karinedir. Davacı yan fatura tarihinde henüz üretilmemiş görünen bu ürünleri davalılara teslim ettiğini ayrıca ispat külfeti altındadır. Bu yönde somut bir delil —-edilmemiştir. Dolayısı ile bilirkişi raporunda tespit edilen bu iki kalem alacağın davacı alacağından mahsup edilmesi yerindedir.
—“….Dava, faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan takibe yapılan itirazın iptaline ilişkin olup, dava ve takip konusu alacak likit olduğundan, İcra İflas Kanunu’nun 67/2 maddesine göre hükmolunan asıl alacak miktarı üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde davacının tazminat talebinin alacağın belirli olmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.” belirtmiştir.
Alacağın likit olması konusunu —; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek,alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir.—-Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir.
Somut olayda davalı yan davacı yanca keşide edilen faturaları tebliğ almış, süresi içinde bir itirazda bulunmayarak —- — beyan etmiştir. — ürünler ile fatura tarihi ile üretim tarihi uyumsuz ürünler de basit bir araştırma ile davalılarca belirlenebilir mahiyettedir. Bu nedenle asıl alacak likit olduğundan ve davalılar itirazlarında haksız olduğundan davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir. Tüm bu anlatılan nedenlerden ötürü davanın kısmen kabulüne dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın Kısmen Kabulü ile;
a-Davalıların — Esas sayılı dosyasına vaki itirazının kısmen iptali ile; Takibin — üzerinden devamına,
b-Likit asıl alacağa vaki haksız itiraz nedeni ile asıl alacak üzerinden hesaplanan %20 oranındaki 138.917,17 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
c-Asıl alacağa takip tarihinden alacak tamamen ödeninceye kadar yasal faiz işletilmesine,
2-Alınması gerekli 47.447,16 TL nispi harçtan davacı yanca yatırılan 54,40 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 47.392,76 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı tarafından yatırılan 54,40 TL başvuru harcı ve 54,40 TL peşin harç olmak üzere toplam 108,80 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine,
4-Davacı tarafından yapılan 3.000,00 TL bilirkişi ücreti, 418,20 TL tebligat ve müzekkere masrafı olarak toplam 3.418,20 TL yargılama giderinden kabul ve reddedilen orana göre hesaplanan 2.843,54 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, bakiye yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına,
5-Davalılar tarafından yapılan 1.000,00 TL bilirkişi ücreti yargılama giderinden kabul ve reddedilen orana göre hesaplanan 168,12 TL’nin davacıdan tahsiliyle davalılara verilmesine, bakiye yargılama giderinin davalılar üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı taraf yargılamada kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan — nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı tarafa ÖDENMESİNE,
7-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden red edilen miktar üzerinden hesaplanan—ücretinin davacıdan alınarak davalılara ÖDENMESİNE,
8-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde HMK 333. maddesi gereği artan gider avansının yatırana İADESİNE,
9—- arabuluculuk ücretinin kabul ve red oranına göre hesaplanan — davalılardan müştereken ve müteselsilen, 221,92 TL sinin davacıdan tahsili ile hazineye irat kaydına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı vekilinin yokluğunda, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.