Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/257 E. 2021/313 K. 07.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/257
KARAR NO : 2021/313

DAVA : İtirazın İptali (Ticari İşletme Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/07/2020
KARAR TARİHİ : 07/04/2021

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari İşletme Kirası Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı … ile müvekkili arasında, müvekkilinin sahibi bulunduğu —– adresinde bulunan— işyerinde, işyerinin yönetimi ve idaresine ilişkin ——— işbu sözleşme ile davalı tarafın sözleşmeye konu işyerinin işletilmesi ve idaresine ilişkin sorumluluk ve yetkiyi devraldığı, bu durumun müvekkilinin ticari işletmesine ilişkin olduğundan alacağın mahiyeti itibariyle taraflarınca dava şartı olan —– ————-nedeniyle işbu davayı açma ——- ———, davalının ——- davaya konu borca itiraz ederken söz konusu sözleşmenin hukuki nitelendirmesinde ——– ——- davaya —— ———————– —— ikrar ettiğini, davalı——- borcu inkar etmekle birlikte, taraflar arasında bir akdi ilişkinin varlığını kabul ettiğini, ayrıca borca konu akdi ilişki yazılı belge ile de taraflarınca ispat edildiğini, davalının sözleşmeye konu borcunu ödediğini ispat etmekle yükümlü olduğunu, davalının itiraz dilekçesi incelendiğinde görüleceği üzere itiraza dayanak teşkil edecek herhangi belge sunulmadığı, itiraz gerekçesinin ise hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, davalının tüm itirazlarını reddediklerini, bu nedenle, icra dosyasına yapılan itirazın sadece zaman kazanma amaçlı olup haksız ve kötü niyetli olduğunu, —-Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu haksız ve hukuka aykırı itirazın iptali ile takibin devamını, itiraz edilen alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini, yargılama harç ve giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekili cevap dilekçesinden özetle; davacının ——- numarası ile müvekkili … hakkında icra takibi tesis ettiği, icra takibine yapılan itiraz neticesinde takibin durdurulduğu akabinde ——–ettiği, yapılan müzakereler sonucunda anlaşmaya varılamayarak ticari uyuşmazlık konulu dosyanın kapatıldığını ve işbu itirazın iptali davası açıldığını, davanın yetkili ve görevli mahkemede açılmadığını, dosyanın görevsizlik ve yetkisizlik kararı verilerek görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesini, davaya zamanaşımı itirazlarının olduğunu, müvekkilinin davacının sahibi olduğu— yevmiye numarasıyla —– sözleşmesi imzalandığı—-yeni bir yapılanmaya gidileceğinden bahisle davacı tarafından …— tarihinde son verildiği ve uhdesindeki demirbaşlarıyla birlikte —- tamamının davacı yana teslim edildiğini; müvekkilinin özlük haklarının davacı tarafından ödenmemesi neticesinde—— ile davalı müvekkili tarafından davacı yana ihtarname gönderildiği——–numarası ile gönderilen cevabi ihtarnamede söz konusu teminat bedeli ve işçilik haklarının 31.12.2016 tarihinde ibralaşarak karşılıklı hiçbir hak ve alacağının kalmadığının beyan edildiği, buna —– dosya ile davalı müvekkilinin “Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak Davası”nı açtığı, ilgili davada deliller toplandığı, tanıkların dinlendiği, dosyanın ilgili bilirkişiye gönderildiği ve gerekli değerlendirmelerin yapılması neticesinde bilirkişi raporu hazırlanarak mahkemeye sunulduğu, hazırlanan bilirkişi raporu haklarının iadesi bakımından davalı müvekkili lehine düzenlendiği, müvekkiline açılmış olunan iş bu davayı kabul etmesinin mümkün olmadığı, böyle bir borcunun olmadığını kesinlikle reddettiğini, davanın dava şartı noksanlığından usulden reddini, iş bu itirazın iptali davasının esastan reddini, haksız ve kötü niyetli olan alacaklı hakkında takip konusu alacağın %20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkûm edilmesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı vekili taraflar arasında —- sözleşme olduğunu ticari işletmeye ilişkin mesuliyet sözleşmesi olduğunu mahkememizin görevli olduğunu iddia etmiştir. Davalı taraf ise taraflar arasında —-olduğunu görevli mahkemenin iş mahkemesi olduğunu belirtmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 33’üncü maddesi uyarınca Türk Hukukunu resen uygulamakla görevli olan hâkimin, 6098 sayılı TBK’nın 19’uncu maddesindeki “Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınır.” hükmünü de göz önünde tutarak, tarafların hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmaksızın fiili durumun gerçek hukuki nitelendirmesini yaparak uygulanacak hükümleri belirlemesi gerektiği açıktır. Taraflar arasında imzalanmış olan mesuliyet sözleşmesi başlıklı bu belge bu kapsamda tarfların gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın gerçek ve ortak iradeleri dikkate alınarak mahkememizce yorumlanacaktır. Bundan önce ————– açıklanmasında fayda görülmüştür.
——— ——- dönemlerden beri uygulanan bir sözleşme olduğu bilinmektedir. Ancak günümüzde uygulamada ağırlığın zirai ve — kirasından, ticari nitelikteki işletmelerin kirasına kaydığı görülmektedir. —– kiralanması bu kapsamda değerlendirilmelidir.———–kirasının bir çeşidi olduğu tartışmasızdır. —— kirasının genellikle ——–olarak karşımıza çıktığı ifade edilmektedir.
TBK’nın 357. maddesi ——- kullanılmasını ve ürünlerin —— bedel karşılığında bırakmayı üstlendiği sözleşmedir’ şeklindedir. Hükümden ürün kirasının temel olarak üç unsurunun olduğu anlaşılmaktadır. Bunlar; konu, bedel ve anlaşmadır.
Ticari işletme kiraı sözleşmenin—- bir sözleşmedir. Kiraya veren sözleşme konusunu kullanmaya elverişli bir şekilde teslim etmek, kiracı da işletme ve bedel ödeme borcu altındadır. Bu niteliği itibariyle —–kullanma ve yararlanma hakkı veren sözleşmeler sınıfına dahildir.
Öncelikle iş sözleşmesi, iş sözleşmesinin unsurları ve kira sözleşmesi ve ürün —- kirası konuları üzerinde kısaca durmakta fayda vardır.
İş sözleşmesinin 1475 sayılı İş Kanunu’nda tanımı yapılmamış iken, —-yayımlanarak yürürlüğe giren ve 1475 sayılı İş Kanununu, 14’üncü maddesi hariç yürürlükten kaldıran, hâlen uygulanmakta olan 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8’inci maddesinin birinci fıkrasında iş sözleşmesinin tanımını yapmıştır. Buna göre, ” İş sözleşmesi, bir tarafın — bağımlı olarak iş görmeyi, diğer ———oluşan sözleşmedir.” Ayrıca aynı Kanunun 2’nci maddesinin birinci fıkrasında da ” Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişiye işçi, işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan —————– ilişkiye iş ilişkisi denir.” hükmüne yer verilmiştir.
—– tarihinde yürürlüğe giren Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 393’üncü maddesinde ise ” Hizmet sözleşmesi, işçinin işverene bağımlı olarak belirli veya belirli olmayan ———-sözleşmedir.” şeklinde hizmet (iş) sözleşmesinin tanımı yapılmıştır.
Bu tanımlardan——- unsurlarından oluştuğu açıktır.İş sözleşmesinden bahsedilebilmesi için, gerekli unsurlardan olan —– her türlü çalışmasıdır. İş görme borcunun konusunu oluşturan —- sözleşmesinin varlığı için gerekli ikinci unsur “ücret” olup, bu unsur iş sözleşmesinin esaslı öğelerindendir. Bir işin görülmesi, karşı tarafın ücret ödemeyi —- etmesi karşılığında olur. Bu nedenledir ki, ücret karşılığı olmadan yapılan çalışmalar iş sözleşmesi sayılmaz. Burada hemen belirtelim ki, ücret miktarının açıkça kararlaştırılması gerekli olmayıp, işin bir ücret karşılığı yapılacağının gerekli ve olağan görüldüğü hâllerde ücret kararlaştırılmış sayılır.
Ücret, işçinin üstlendiği iş görme ediminin karşılığıdır. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8’inci maddesi ile 6098 sayılı TBK’nın 393’üncü maddesindeki iş sözleşmesi tanımından açıkça anlaşılacağı üzere ücret, hem iş sözleşmesinin temel unsuru, hem de işverenin işçiye karşı yükümlülük altında girdiği en önemli borcudur. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 32’nci maddesinin birinci fıkrasında genel anlamda ücret bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ———- olarak tanımlanmıştır.
Nihayet iş sözleşmesinin varlığı ——— ——– olup bu unsur, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 8’inci maddesinin birinci fıkrasında ———– şeklinde ifade edilmiştir. İş sözleşmesinde işçi, üstlendiği iş görme edimini az veya çok olmakla birlikte işverenine bağlı olarak——— altında yapmalıdır.
İş akdinin belirlenmesinde bağımlılık unsurunun varlığı zorunlu bulunmakla birlikte bunun ne tür bir bağımlılık olduğunun açıklığa kavuşturulması gerekir. İş akdinde bağımlılık ilişkisini bir ekonomik veya teknik bağımlılık olarak değil, kişisel/hukuki bağımlılık olarak anlamak uygun olur. Çünkü,—– altında çalışan, onun vereceği emir ve talimatlara göre iş görmek zorunda olan işçinin iş akdinde bağımlılığı daha ziyade kişiliği ile ilgilidir. Başka bir deyişle, iş akdinin özünde diğer iş görme sözleşmelerinden farklı olarak bir otorite/bağımlılık ilişkisi vardır ve işveren işçinin kişiliği üzerinde başka sözleşmelerde bulunmayan bazı yetkilere sahiptir. İşçi işgücünü işverenin yararlanmasına sunar. İşçinin işgücü ise onun kişiliğinin bir unsuru ve ayrılmaz parçasıdır.
İşçi işgörme edimini işverenin gözetim ve denetimi altında, onun vereceği talimatlar doğrultusunda yerine getirir. Başka bir deyişle, işçi işverenin yönetim, denetim ve gözetimi altındadır. İşçinin iş görme edimini yerine getirirken işverenin çalışma yeri, saatleri ve çalışma biçimi konularında vereceği talimatlara uyma yükümlülüğü mevcut olup bu, işçinin işverene kişişel bağımlılığını ortaya koymaktadır.
Ne var ki, iş ilişkisinde bulunması gereken bağımlılık unsurunun günümüzde ulaşılan ekonomik ve ——gelişmeler karşısında zayıfladığı açıktır. —- gelişmeler işçinin bulunduğu yerden işyerine gitmeden çalışmasına imkân sağlayan istihdam şekilleri ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur. Ayrıca bazı işler—elemanlarının ifa ettiği işler gibi) işverenin sıkı gözetim ve denetimine imkan vermeyecek şekilde dışarıda çalışmayı gerekli ve— kılmaktadır. Bütün bunlar taraflar arasındaki ilişkinin niteliğini belirlerken “bağımlılık” unsurunun tespitinde daha esnek davranılmasını ve değerlendirme yapılmasını gerektirmektedir.
Bağımlılık ilişkisinin zayıfladığı durumlarda taraflar arasında iş akdinin var olduğunu belirlemek üzere —-hukukunda ” işçinin işverene ait — içinde onun yararına iş yapması” bağımlılık unsurunun —-olarak önce yargı kararlarında daha sonra öğretide kabul görmüştür
Bununla birlikte işverenin iş —- olduğunun kabul edilmesi de mümkün değildir. Zira,– içinde olmakla birlikte çalışma gün ve saatlerini belirleme noktasında değil, iş görüp görmeme, çalışıp çalışmamaya karar verme yetkisi bulunan, kendi — bu nedenle birden fazla işverene aynı hizmeti verebilme imkânı bulunan ve bunun iş sahiplerince kısıtlanmasının mümkün olmadığı bir ilişkide bağımlı çalışmadan ve dolayısıyla işçi-işveren ilişkisinden söz etmek olanaklı olmayacaktır. Bir — ile de dâhil olunabilmektedir.
Çalışan kimse ile çalıştıran arasında —bulunmadığı her olayda ayrıca değerlendirilmesi gereken bir husustur. Genellikle tarafların karşılıklı durumları, işin ifa tarzı ve ücretin ödenme biçimi taraflar arasında böyle bir — bulunup bulunmadığını ortaya koyabilecek karinelerdir ( —–
Öte yandan işçinin iş sözleşmesi ile üstlendiği edimin “iş görme edimi” olması, bu edimini işverenin gözetim ve denetimi altında, onun verdiği emir ve talimatlar doğrultusunda yerine getirmesi, kural olarak çalışılan yerin, çalışma saatlerinin işveren tarafından belirlenmesi,——maddelerin işveren tarafından temin edilmesi karşısında iş sözleşmesinde— işveren üzerinde olduğu açıktır. Başka bir deyişle, işverenin iş sözleşmesinde—— işçinin iş görme edimi nedeni ile ekonomik risk altına girmemesini gerektirir.— olması, yapılan işin sonucunun işçiyi etkilememesi, işveren zarar etmiş olsa bile işçinin çalışmasının, yerine getirdiği iş görme ediminin karşılığı olan ücreti isteyebilmesi, işin kâr ve zararının işveren üzerinde olması, işveren zarar etmiş olsa bile işçiye ücretini ödemesi anlamına gelmektedir.
Kira sözleşmesi bir malın kullanımının devredildiği sözleşme türü olup 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 229’uncu maddesinde ” Kira sözleşmesi, kiraya verenin bir şeyin kullanılmasını veya kullanmayla birlikte ondan yararlanılmasını kiracıya bırakmayı, kiracının da buna karşılık kararlaştırılan kira bedelini ödemeyi üstlendiği sözleşmedir.” şeklinde tanımlanmıştır.
——- ilişkin olarak 818 sayılı Kanunun 270’inci maddesinde, “—– veren bir malın veya hakkın kullanılmasını ve — iktitafını terk etmeği iltizam eder. Kira, ya nakit yahut devşirilecek — veya —bir hissesi olabilir; ikinci surete, iştirakli icar denir. İştirakli icarda, mucirin semereler üzerindeki hakkı noktasından, mahalli adete riayet olunur.” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı TBK ise aynı hususta 357’nci maddesinde ” —————–bedel karşılığında bırakmayı üstlendiği sözleşmedir.
Ürüne katılmalı kira, —- olarak kararlaştırıldığı ürün kirasıdır. Bu oran sözleşmeyle kararlaştırılmamışsa, —- belirlenir.”; 358’inci maddesinde ise “Bu ayırımda ürün kirasına ilişkin özel hüküm bulunmadıkça, kira sözleşmesine ilişkin genel hükümler uygulanır. ” düzenlemelerini içermektedir. Görüldüğü üzere adi kira sözleşmesinin konusunu taşınır ve taşınmaz mallar oluşturur. Ancak adi kira sözleşmesinin aksine ürün kirası bakımından kanun ürün getirebilen hakkı da kapsama almıştır.Bu durumda ürün —- kiraya verenin kiracıya ürün —veren bir mal, işletme ya da hakkın kullanılmasını, — yararlanılmasını veya işletilmesini belli bir bedel karşılığında terk ettiği kira türüdür.
Hemen belirtmek gerekir ki, hem doğal hem de hukuki –konu olabilir. Bu kapsamda işletmenin işletilmesi sonucu elde edilen kâr hukuki ürün olarak nitelendirilebilir.
Bir kira sözleşmesinin adi kira mı yoksa ürün kirası mı olduğunun belirlenmesinde kiracının, kiralanan şeyin ürünlerinden yararlanma yetkisi olup olmadığı başlıca ve en önemli kriterdir.—– işletilmek maksadıyla kiraya verilmesinde, —,—- kiralarında söz konusu olan hasılat kirasıdır (——–ürün kirasında kira bedelinin üründen bağımsız bir bedel olarak kararlaştırılması hâlinde genel ürün—kirasından; buna karşılık kira bedeli, ürünün belli bir hissesi ya da bölümü olarak belirlenmiş ise, katılmalı (iştirakli) ürün kirasından söz edilir (6098 sayılı TBK m. 357; 818 sayılı BK m. 270). Bununla birlikte kira bedelinin — olarak yani bir kısmı sabit bir miktar, bir kısmının da üründen bir bölüm olarak belirlenmesi de sözleşme özgürlüğü çerçevesinde mümkündür.Yine ürün kirası belirli ve belirsiz süreli yapılabilir.
Kira sözleşmesinin bir türü olan ——- sözleşmesi gibi her iki tarafa borç yükleyen, sürekli bir borç ilişkisi doğuran sözleşme türü olarak kural olarak geçerlilik şekil şartına tabi değildir. Sözlü veya– olarak kurulması dahi olanaklıdır.
—– kiraya verenin en önemli borcu, kiralananı sözleşmeye uygun şekilde teslim ederek kiracının sözleşmeye uygun şekilde kullanmasını, semerelerinden yararlanmasını temin etmesi veya işletilmeye müsait biçimde bulundurmasıdır.
Bu yükümlülük 818 sayılı Kanun’un 272’inci maddesinde, ” Kiralayan, birlikte kiralanmış menkul şeyler varsa bunlar dahi dahil olduğu —– kullanmağa ve işlemeğe ————– teslim etmekle mükelleftir.” şeklinde hükme bağlanmış olup, 6098 sayılı TBK ise aynı hususu 360’ncı maddesinde kiraya verenin, birlikte kiralanmış taşınır şeyler varsa bunlar da içinde olmak üzere kiralananı sözleşmenin amacına uygun biçimde kullanılmaya ve işletilmeye elverişli bir durumda kiracıya teslim etmek ve sözleşme süresince bu durumda bulundurmakla yükümlü olduğu belirtilerek düzenlemiştir.O hâlde kiraya veren, kiralanan şeyi, kiracının kiralanandan yararlanmasını ve ——– toplamasını sağlayacak —- mümkün kılacak şekilde teslim etmek ve sözleşme süresi boyunca da bu durumda bulunmakla yükümlüdür. Bu kapsamda kiralananın işletilmesi için gerekli tüm malzemeleri, —-etmesi şarttır.
Taraflar arasında iş sözleşmesi bulunup bulunmadığının tespitinde görünürdeki işlemler değil, fiili — edilerek sonuca gidilmesi gerekir. Taraflar arasında ürün ——-varlığı bakımından, kira sözleşmesinin sözlü hatta zımni olarak yapılmasının dahi mümkün olması karşısında mutlaka yazılı kira sözleşmesi yapılması şart değildir. Aksine yazılı bir kira sözleşmesi sunulmuş olsa bile, taraflar arasında iş görme, ücret ve bağımlılık unsurlarını içeren bir iş sözleşmesinin varlığının tespiti hâlinde gerçek fiili durumun iş sözleşmesi olduğunun kabul gerekecektir.
Taraflar arasında —–davasında işçi-iş veren ilişkisinden kaynaklı dava bulunmakta olup —-görevli mahkemenin asliye hukuk mahkemesi olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiştir. Dosya inceleme talebi gönderilmişse de bu kararın gerekçesinin halen yazılmadığı —- görülmüştür.
Davalının —— celp edilmiş yapılan incelemede en son—– anlaşılmıştır. Yine davalının gerçek kişi tacir kaydının olmadığı — gelen yazı cevabından anlaşılmıştır.
Taraflar arasında—- karar sayılı davası bulunmakta olup bu davada davalının sanık, davacının katılan sıfatına haiz olduğu, suç tarihinin — olduğu, bu davada davalıya şantaj suçundan—- gün adli para cezası verildiği, verilen cezanın hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumuna çevrildiği, kararın —– tarihinde kesinleştiği anlaşılmıştır. Bu davada davalının davacıya kendi kabulünde de olduğu üzere “bu hafta sonuna kadar teslim etmezsen ————. İstemedim. —-.—- mesajları atması nedeni ile mahkumiyetine karar verilmiştir.
Bu ceza davasında huzurdaki davacı mahkeme huzurunda verdiği ifadesinde ” —- sahibiyim. Benim rahatsızlığım olduğu için — ilgilenemediğimden sanık benim— kiracı olarak burayı işletti. Buranın tadilat masrafları bana aitti. Personel masraflarını sanık ödüyordu. Kendisi benim çalışanım değildi. 2017 yılına kadar bu şekilde çalıştık. 2017 yılında tekrar yeni sözleşme yaptık.—- tadilat yapmak istedim. Sanık da —– içindeki —– eşyaları söküp sattı. Bu eşyalar sanığa aitti. Sanık bunları başkasına devretmek istedi. Ancak devredemedi. Sanık burayı aylık —— kiralamıştı. Kendisi benim rahatsız olduğumu biliyor. Benim sanığa herhangi bir borcum yoktur. Kendisinin bana kira borcu vardır. Bu mesajları sanık bana kendisi gönderdi. Ayrıca kiracı değilse—–ister. Mesajlar telefonumda kayıtlıdır. Şikayetçiyim. Davaya katılmak istiyorum.” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Ceza davasında ifade veren davalı yan savunmasında “…Ben müştekinin sahibi olduğu ——- Hiç bir yolsuzluk yada hırsızlık gibi bir şey yapmadım. Namusumla çalıştım. Ben —— için müştekiye—- verdim. Ayrıca umumi vekaletname aldım. Benim müştekiye herhangi bir yanlışım olmadı. Müşteki bana tadilat yapılacağını söyledi. Tadilat yapılacak deyip otel kapanınca ben işten çıktım. Ayrılmadan bir sene önce bana bir kağıt getirdi. İmzalar mısın dedi. İmzaladım.– alacağım yoktur gibi bir yazı olduğunu hatırlıyorum. İşten çıkınca hakkımı istedim. O da bana biz seninle ticaret yaptık dedi paramı vermedi. Ben de telefon açarak —- dedim. O da bana seni savcılığa şikayet edeceğim dedi. Ben paramın ne kadar olduğunu bilmiyorum. Ayrıca müşteki benim ailece görüştüğüm bir insandır. Ben kendisinden bina da aldım. Ben sadece hakkımı istedim. Bir insanın hakkını istemesi tehdit oluyor ise ben ozaman tehdit suçunu işlemiş olurum Ayrıca —— vermemesinden dolayı kaynaklanan olaydır. 22 yıl çalışırken sanık benim adıma gelir vergisi ödemedi. Benim sigortamı yatırmadı. Ben 7 sene kendi sigortamı cebimden ödedim. Ben mesajda ——istedim, ancak karıştırmışım —— ilgili bölüm — içindir.— istedim. Müşteki de alacak kişinin benle görüştüğünü duyunca beni —– etti. Bu o olayla ilgilidir. Ben —-vermesi gereken —- bahsettim. Kesinlikle — bulunmadım. Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasından yararlanmak istiyorum.” şeklinde savunmada bulunmuştur.
Yukarıda bahsedilen taraflar arasında görülen iş davasında tanık olarak dinlenen aynı zamanda huzurdaki davacının — beyanında ” Ben davacıyı bir süre aynı binada oturduğum için tanıyorum. Davalı yanında çalışmam yoktur. Ben davalı .—Davacının hangi tarihler arasında çalıştığını bilmiyorum. Davacı ile babam arasında bir sözleşme vardı. Davacı — herşeyi ile ilgilenir ve işletirdi. Davacı kendi adına işletmekte idi. Davacı——- işçisi değildir. — almıyordu. Geliri kendi kullanıyordu. Benim teminat olarak alındığı söylenen paradan haberim yoktur. Davacı ile —- arasında işçi ve işveeren ilişkisi yoktu. Zaman zaman davacı — ulaşamadığı zamanlarda eve gelir ve kira bedelini biza bırakıyordu. Daha sonra ne olduğunu niçin davalık olduklarını bilmiyorum. ———–babam davacıa kiraya vermişti.– davacı kendisi bulmuştu. Be nedenle çalışma saatleri ve düzenlerine ilişkin bir bilgim yoktur. — vergileri de davacı kendileri takip ediyordu.Tanık ücreti talebim yoktur dedi
Davacı vekilinin talebi ile soruldu. Kira kontratı olup olmadığını bilmiyorum. Stopajın kim tarafıdan yatırıldığını bilmiyorum. Taraflar arasında en son protokol yada ibraname imzalanıp imzalanmadığı hususunda bilgim yoktur ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Yine iş mahkemesinde tanıklık yapan davacının ———- beyanında —. Davacı—- kiracısıdır. Biz davacı ile de aynı binada altlı üstlü oturuyoruz. Davacıyı biz kayınpederimin kiracısı olarak biliyoruz. —— kiralayıp işleten kişidir. Zaman zaman davacı kira bedelini getirip bize d bırakıyordu. Bazen de mülkiyeti kayınpederime ait olan —- kira bedelini bırakıyordu. Ben üç dört yıldır —- ettiğimden son yıllarda yaşananlar konusunda pek bilgi sahibi değilim. Kayınpederimin—- hiç gittiğini sanmıyorum. Konuşmalarında —–gidip geldiğini duymadım. Ben davacının —çalışma düzenini çalışma saatlerini ve günlerini bilecek durumda değilim. Bu konuda bilgim yoktur. Taraflar arasında— teminat alınıp alınmadığı konusunda bilgim yoktur. Tanık ücreti talebim yoktur dedi
Davacı vekilinin talebi ile soruldu. Davacı ile davalı arasında kira kontratı olup olmadığını bilmiyorum. Aralarınad protokol yada ibraname imzalapı imzalanmaığını bilmiyorum dedi ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
İş davasında davacı tanığı olarak dinlenen davalı tanığı————– Ben işe girdiğimde davacı işyerinde çalışırdı. Davacıyı —- da bu — çalıştığını bilirim. Davacı benden bir ay on gün kadar sonra işten ayrılmıştır. Ayrılma nedeni de belirttiğim — devredilmesinden dolayıdır. Davacı — olarak çalışma yapardı. Bizim —- davacı idi. Ben davacının orada müdür olarak çalıştığını biliyorum. Ben aylık net —- ücret aldığını bilirim. Ben sekizer saat ara ile üç vardiyalı sistemde çalışma yaptım….. Biz mal sahibi ile muhatap değildik. İşe alım ve çıkarılmaları da yine ———— davacı tarafından yapılırdı. Mal sahibi ara sıra —- gidip gelirdi.—- mal sahibine yaptığı işleri sormazdı dedi.Davacı vekilinin talebi üzerine soruldu: Benim bildiğim mah sahibine yaptığı işleri sormadığı yönündedir. Davacı da işe girerken teminat alınıp alınmadığı, sonra ödenip ödenmediği hususunda bilgim yoktur dedi. ..— olmamız nedeniyle gelen paraları kasaya alır, diğer vardiya değişiminde de diğer arkadaşa devir yapar, gerektiğinde de paraları davacıya öderdik. Mal sahibine herhangi bir ödeme yapmazdık. —– tadilat masrafınlarının yine davacı tarafından ödendiğini bilirim. Mah sahibi ayda yılda bir kez hesap almaya gelirdi. Hesap almaya gelirdi derken hesabın ne şekilde olduğunu bilmiyorum. Mal sahibi otele geldiğinde davacıdan para aldığını görüyordum ancak bu ödemenin neye ilişkin olduğunu bilmiyorum dedi. Davacı vekilinin talebi üzerine soruldu: —- sahibine giderdi. Davacıın —- olması nedeniyle maaşlı çalışma yaptığını bilirim dedi. beyanı okundu. ” şeklinde beyanda bulunmuştur.
Yukarıda aynen aktarıldığı üzere davacı yan ceza davasında davalının kendisinin kiracısı olduğunu belirtmiştir. Yine iş mahkemesinde dinlenen davacının —- taraflar arasında kira ilişkisi olduğunu belirtmişlerdir. Esasen davalının ceza davasında bahsedilen mesajlarından da taraflar arasında kira ilişkisi olduğu sabittir. —- dinlenen tanık beyanlarından davacı ve davalı arasında işçi iş veren ilişkisi olmadığı yukarıda detaylıca belirtilen ücret-bağımlılık gibi unsurların bulunmadığı anlaşılmıştır. Borçlar kanunun 19. Maddesi Bir sözleşmenin türünün ve içeriğinin belirlenmesinde ve yorumlanmasında, tarafların yanlışlıkla veya gerçek amaçlarını gizlemek için kullandıkları sözcüklere bakılmaksızın, gerçek ve ortak iradeleri esas alınacağını belirtmiş, tarafların hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmaksızın fiili durumun gerçek hukuki nitelendirmesini yaparak uygulanacak hükümleri belirlemeyi hakime bırakmıştır.
Taraflar arasındaki mesuliyet sözleşmesi başlıklı sözleşmenin esasen davacının sahibi—– kapsamında ticari işletmenin kiralanması hükümleri gereği kiralanmasına dair bir sözleşme olduğu, tarafların——– kaçmak amacı ile sözleşmeyi bu şekilde nitelendirdikleri kanaatine varılmıştır. Sözleşme içeriğine konulan diğer bazı maddelerin sözleşmenin esaslı unsurunu yok saymayı gerektirmeyeceği açıktır.Sözlşemenin 6. Maddesinde belirtilen bedelin ticari işletme aylık kirası olduğu anlaşılmaktadır. HMK’nun 4/a maddesi hükmüne göre,——göre ilamsız icra yoluyla tahliyesine ilişkin hükümler ayrık olmak üzere ,kira ilişkisinden doğan alacak davaları da dahil olmak üzere tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar ile bu davalara karşı açılan davalara” bakmaya görevli mahkemenin sulh hukuk mahkemeleri olduğu belirtilmiştir. HMK’da yapılan bu yasal düzenleme ile icra hukukundan kaynaklanan tahliye davaları hariç olmak üzere kira ilişkisinden kaynaklanan tüm uyuşmazlıkları konu alan davalar, tarafların sıfatlarına ve miktara bakılmaksızın sulh hukuk mahkemelerinde bakılacağı belirtilmiştir.
Tüm dosya kapsamı, davacının ceza mahkemesindeki beyanları, davacının —– dair beyanları, davalı —- beyanları, davalının davacıya attığı mesajlar, taraflar arasında imzalanan sözleşme hükümleri dikkate alındığında taraflar arasında davacının sahibi————— olduğu, davacının söz konusu kira ilişkisinden——— sözleşmeyi bu şekilde nitelendirdiği, davacının da iş mahkemesindeki —- davası nedeni ile———— —- ile bu yönlü beyanlarda bulunduğu,—- arasında kira ilişkisi olduğu anlaşılmakla kira ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıklarda tarafların sıfatına bakılmaksızın görevli mahkeme——— olduğundan mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Davanın HMK 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu sebebiyle HMK 115/2. Maddesi gereğince usulden reddine,
3-HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşme tarihinden,İstinaf yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren taraflardan birinin 2 hafta içerisinde mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli —-SULH MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, Aksi taktirde mahkememizce Resen davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına( ihtarat yapıldı)
4-HMK 331/2. Maddesi uyarınca yargılama giderleri hakkında görevli mahkemece karar verilmesine,
5-Görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi için taraflardan biri tarafından başvuruda bulunulmadığı takdirde, mahkememizce dosyanın re’sen ele alınarak, 6100 Sayılı HMK’nın 20/1. maddesi gereğince davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesine, harç, yargılama gideri, vekalet ücreti, gider avansı vd hususların talep halinde, 6100 Sayılı HMK’nın 331/2. ve 331/2. maddesi gereğince mahkememizce hüküm altına alınmasına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.