Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/207 E. 2021/452 K. 09.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/207
KARAR NO : 2021/452

DAVA : Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 01/07/2020
KARAR TARİHİ : 09/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı dava dilekçesinde özetle, borçlu davalı şirket ile müvekkili arasında —- kaynaklanan —— bulunulduğu, borçlu şirketin,—- konusunda müvekkiline —- olduğunu ve kar amaçlı olarak şirketinin — satımı yaptığı konusunda bilgilendirmesi üzerine müvekkilinin ticari amaçlarla borçlu şirketten —— bedelleri ödenerek ——aldığını, bu —– ödemesi olarak da müvekkilinin borçlu şirkete —– toplamda 462.000 TL’lik —– bedelleri olan ödemeler yapıldığı, bu ödemelerin müvekkilinin hesabından gönderdiği banka dekontlarıyla da sabittir olduğu, müvekkilinin —– bedellerini ödemiş olmasına rağmen borçlu şirketten alacağı olduğu ——— alamadığını, borçlu şirketi defaaten arayan müvekkilinin borçlu şirkete ulaşamadığı gibi faaliyet konusu — ulaşamadığını, müvekkilinin ödediği —- bedellerini geri alabilmek için—– dosyası üzerinden Genel Haciz Yolu İle İlamsız İcra Takibine başlandığını, ancak borçlunun borca itiraz ettiği ve hakkındaki takibin durdurulduğunu, bu nedenle borçlunun itirazın iptali için huzurdaki davayı açmak zorunluluklarının hasıl olduğunu, borçlunun icra takibine yaptığı itirazının iptalini, borçlunun takip konusu borcu takip dosyasında belirtilen faiziyle ödemeye ve takip konusu alacağın % 20’sinden az olmamak üzere tazminata mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalıya usulüne uygun olarak tensip zaptı ve dava dilekçesi tebliğ edilmiş olup, davalı tarafın cevap dilekçesi sunmadığı görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava itirazın iptalı istemine ilişkindir.Davacı dava dilekçesinde borçlu şirket ile —- alım satımından——- içerisinde olduklarını, davalı şirkete 2 farklı tarihte davalıya toplamda 462.000 TL havale yaptıklarını, —- bedelleri ödenmiş olmasına rağmen davalının —— etmediğini, parayı da iade etmediğini iddia etmiştir.
—— Sayılı ilamında “…6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun 3. maddesi hükmüne göre bu Kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir. Bir işin ticari veya adi olması, farklı kuralların uygulanmasını gerektirir. Bir işin ticari olup olmadığını kanunda öngörülen kurallar uyarınca saptamak gerekir. Eğer iş ticari ise özel ticari kuralların uygulanması zorunlu olur. Ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işler, yani, haklı veya haksız fiil yahut işletmeyi ilgilendiren her iş ayrık durumlar dışında, ticari iş sayılır. Bu işler, eğer bir ticari işletmeyi ilgilendirmiyorsa, ticari iş sayılmazlar (—- Güncellenmiş Yeni TTK Hükümlerine Göre Ticari İşletme ve ——.Ticari davalar ise aynı Kanunun 4/1 maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre, her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleri ve tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın Türk Medenî Kanunu’nun, rehin karşılığında ödünç verme işi ile uğraşanlar hakkındaki 962 ilâ 969 uncu maddelerinde, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun malvarlığının veya işletmenin devralınması ile—kredi mektubu ve — ticari temsilciler, ticari vekiller ve diğer——maddelerinde; fikrî mülkiyet hukukuna dair mevzuatta; —- yerlere ilişkin özel hükümlerde ve bankalara, diğer—- ve ödünç para verme işlerine ilişkin düzenlemelerde öngörülen hususlardan doğan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu maddeye göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için tarafların her ikisinin tacir olması ve uyuşmazlığın her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğması veya ticari nitelikte çekişmesiz yargı işi olması veyahut da açılan davanın maddede altı bent halinde sayılan davalardan olması gerekir. Taraflardan biri tacir değilse veya tacir olmasına rağmen uyuşmazlığın ticari işletmeyle ilgisi yoksa ticari davanın varlığından söz edilemez.
Ticari davalar, mutlak ticari davalar, nispi ticari davalar ve yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç gruba ayrılır.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, TTK’nun 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), —-Kanunu (m.31), — Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. TTK’nun 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. Ticari iş karinesinin düzenlendiği TTK’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmez. TTK, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.” belirtmiştir—–
Somut olayda davacı yan icra takibini ve davayı davacı … adına açmıştır. Davacı asilin gerçek kişi tacir kaydı olmadığı, tacir sıfatına haiz olmadığı müzekkere cevaplarından anlaşılmıştır. Davacı asilin yaptığı —- incelenmiş davacı gerçek kişinin hesabından yapıldığı görülmüştür. Davacı söz konusu bu ticari faaliyeti yetkilisi —-dava dilekçesinde belirtmemiştir. Durumun böyle olması halinde yani ticari işin iki şirketin arasında olması ve davacının yetkilisi ve ortağı sıfatı ile şirket adına bu eft leri yaptığı kabul edilse dahi bu defa davanın aktif husumet nedeni ile reddi gerekecektir. Çünkü bu durumda davacı sıfatı davacının yetkilisi ve ortağı olduğu şirkete ait olacaktır. Ancak davacı yanca böyle bir iddiada bulunulmamıştır. Davacı gerek icra takibine ve gerekse iş bu davayı gerçek kişi adına açmış, dava dilekçesinde de davacı gerçek kişi ile davalı şirket arasındaki ticari ilişkinden kaynaklı olarak hukuki yollara müracaat ettiğini belirtmiştir. Davacının şirket ortağı olması ve şirket yetkilisi olması davacı gerçek kişiye tacir sıfatını kazandırmayacaktır. Yukarıda da belirtildiği üzere yeni Türk Ticaret kanunu kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir.Buna göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir.Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş davacı gerçek kişi tacir sıfatına haiz olmadığından mahkememizin görevsizliğine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.****
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Mahkememizin GÖREVSİZLİĞİNE,
2-Davanın HMK 114/1-c maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması ile ilgili dava şartı yokluğu sebebiyle HMK 115/2. Maddesi gereğince usulden reddine,
3-HMK 20. Maddesi uyarınca kararın kesinleşme tarihinden,İstinaf yoluna başvurulması halinde bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren taraflardan birinin 2 hafta içerisinde mahkememize başvurması halinde dosyanın görevli ——— ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNE GÖNDERİLMESİNE, Aksi taktirde mahkememizce Resen davanın açılmamış sayılmasına karar verileceğinin ihtarına( ihtarat yapıldı)
4-HMK 331/2. Maddesi uyarınca yargılama giderleri hakkında görevli mahkemece karar verilmesine,
5-Görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren iki (2) hafta içerisinde dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi için taraflardan biri tarafından başvuruda bulunulmadığı takdirde, mahkememizce dosyanın re’sen ele alınarak, 6100 Sayılı HMK’nın 20/1. maddesi gereğince davanın AÇILMAMIŞ SAYILMASINA karar verilmesine, harç, yargılama gideri, vekalet ücreti, gider avansı vd hususların talep halinde, 6100 Sayılı HMK’nın 331/2. ve 331/2. maddesi gereğince mahkememizce hüküm altına alınmasına,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzüne karşı, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı