Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/193 E. 2021/477 K. 16.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/193
KARAR NO : 2021/477

DAVA : İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/06/2020
KARAR TARİHİ : 16/06/2021

Mahkememizde görülmekte olan İstirdat (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :
DAVA : Davacı vekili 25.06.2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin 15.08.2000 tarihinden bu yana faaliyet gösteren —— olduğunu, mevcut ortakların … (% 44,6), ——- (% 22) ve müvekkilinden (% 33,4) oluştuğunu, ortaklarının her birinin aynı zamanda şirket kaşesi altına — olarak münferiden atacağı imza ile şirketi her hususta temsil ve ilzam etmeye yetkili olduğunu, davalı yanın işbu münferiden imza yetkisini kötüye kullanarak genel kurulun izni ve onayı olmadan muvazaalı ve TTK’daki kendisi ile işlem yasağına aykırı bir biçimde, tamamında şirketin lehdarı olduğu ve şirket adına tahsilat makbuzu ile tahsil ettiği toplam —- değerindeki çeki kendi adına ciro etmek suretiyle uhdesine geçirdiğini ve çek takas hesabına koyduğunu,TTK’nın 644.maddesi uyarınca aynı yasanın 395.maddesi kapsamında şirket müdürünün kendisi ile işlem yapabilmesi için genel kuruldan izin alması gerektiğini, yapılan işlemin izin alınmaksızın gerçekleştirilmesi nedeniyle hükümsüz olduğunu, davalının bundan önce şirketin sahibi olduğu 3 adet taşınmazı da yine imza yetkisini kötüye kullanarak kendisinin tek pay sahibi olduğu dava dışı —-muvazaalı bir şekilde devrettiği için — Esas sayılı dosyası ile tapu kaydının iptali ve şirket adına tescili davası açıldığını, söz konusu davada mahkemenin tedbir kararı vererek taşınmazların devrini önlediğini, huzurdaki davada sonuç ve istem bakımından yalnızca çeklerin müvekkili şirkete iadesi ve tedbir istendiğinden, Arabuluculuk Kanunu’nun m.5/A bendi 1.fıkrası gereğince arabuluculuk kapsamında olmadığını, dava konusu çeklerin yetkisiz, usulsüz ve muvazaalı olarak ciro edildiğini, davalının genel kuruldan izin almadan şirketi kendisine borçlandırdığını, davalının çekleri kötü niyetli edindiğini, davalının özen ve bağımlılık yükümlülüğünü de ağır bir şekilde ihmal ettiğini, bu nedenle hem dava konusu çeklerin davalı tarafından takastan geri alınmasını veya üçüncü iyi niyetli kişilere ciro yoluyla devrinin ya da bedellerinin davalıya ödenmesinin önlenmesi için HMK m.389 vd. hükümleri uyarınca ivedilikle ihtiyati tedbir kararı verilmesini, çeklerin TTK m.790 – 792 vd. uyarınca istirdadı ile müvekkili şirkete iadesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir
CEVAP : Davalı vekili 04.09.2020 tarihli cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki dava konusu çeklerin müvekkiline devrinin, müvekkilinin davacılardan alacağına mahsuben gerçekleştiğini, işbu alacağın tahsili bakımından çeklerin istirdat talebine karşılık takas mahsup taleplerinin bildirilmesinin zaruretinin hasıl olduğunu, müvekkilinin davacı şirketten olan alacağı için —– Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, ancak davacı şirketin itirazı nedeniyle takibin durduğunu, itirazın iptali davasının davacı şirkete karşı ikame edilebilmesi maksadıyla dava şartı olan arabuluculuk sürecinin sonlanmasına müteakip davanın ikame edileceğini, müvekkilinin — yılına dair davacı şirketten alacaklarının bulunduğunu, dolayısı ile her iki alacak kapsamı incelendiğinde dava konusu çeklerin değerini karşılayacak güçte olması nedeniyle tarafların karşılıklı alacaklarının az olan borç tutarınca takasa tabi tutulması zaruretinin hasıl olduğunu; davacılardan biri ——- huzurdaki dava bakımından taraf sıfatı bulunmadığından … yönünden davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiğini, zira davanın————- içinde yer almadığını, yanlar arasındaki anlaşmazlıklar ve bunlardan doğan davalar, icra takipleri ve suç duyurularının beklenenden ve makul seviyeden fazla olması sebebiyle davacı şirket yönetimine kayyum atanmasının zaruri olduğunu, dava konusu çeklerin ciro tarihinde müvekkilinin şirketi temsil ve ilzama münferiden yetkili olduğunu, TTK’nın m.625/1 hükmü gereğince davacı —- dava konusu çeklerin ciro edilmesinde yetkili bulunduğunun izahtan — olduğunu; taraflar arasında 30.11.2018 tarihine kadar yargılamaya sebep olacak türden bir anlaşmazlık bulunmadığını, söz konusu tarihte şirketin ortaklık yapısında; müvekkilinin —- tarihinde — numaralı limited şirket pay devri sözleşmesi ile — değerindeki şirket paylarını müvekkiline devrettiğini, bahse konu pay devri sözleşmesinin ekte sunulduğunu, 30.11.2018 tarihinden bugüne kadar müvekkili tarafından defaatle bildirilmesine rağmen davacı şirket karar defterine işbu devrin gerçekleştiğinin yazılmasının karar defterini yedinde bulunduran diğer davacı——-.. tarafından engellemeler yapılmak suretiyle işbu devirin üçüncü kişilere — olunamadığı gibi devre onay verilmesi maksadıyla genel kurul toplantısının da önüne geçildiğini, bununla birlikte şirketin alacak ve borçları ile ilgili müvekkilinin temasa geçtiği üçüncü kişilerden gelen talepler neticesinde oluşan borç ve alacak durumunun da sırf müvekkilinin işin halli ile uğraşması sebebiyle ve — ortaklık yapısında müvekkilini haksız ve mesnetsiz bir şekilde dışlamak amacıyla ticari defterleri davacı yedinde bulunduğundan işlenemediğini, şirketin daha fazla zarara uğramaması maksadıyla müvekkilinin şirket borçlarını bir çok kez kendi malvarlığından ödemek durumunda kaldığını, müvekkilinin şirketten alacağı ve şirket namına yaptığı ödemelerin ciddi boyuta ulaşmasından dolayı müvekkilinin, alacağına mahsuben ciro işlemlerini davacı şirket kayıtlarına da işleterek gerçekleştirdiğini beyan ederek, müvekkilinin şirketten olan alacakları sebebiyle hukuka uygun yapılan ciro işlemleri karşılığında takas mahsup talebinin kabulü ile davanın reddini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava çek istirdatı istemine ilişkindir. Davacı yan davalının şirketi münferiden imzaya yetkili ortaklarından biri olduğunu, TTK’nın 644. Maddesi uyarınca TTK’nın 395. Maddesi uyarınca şirket ile işlem yapma hususunda kendisine verilmiş bir yetki olmamasına rağmen davacı şirketin lehdarı olduğu 5 adet çeki usulsüz ve muvazaalı bir şekilde kendisine ciroladığını,genel kurulda davacıya şirket ile işlem yapmaya dair verilmiş bir izin olmadığını, yapılan bu işlemin —olduğunu iddia etmiş davalı ise davacı ..— çeklere ilişkin ciro silsilesi içinde yer almadığını, şirket ortağı ve yetkilisi olmasının başlı başına davacıya aktif husumet ehliyeti vermeyeceğini, müvekkilinin şirketten alacaklarına mahsuben bu çekleri kendisine ciroladığını bu nedenle takas mahsup talebinin kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı yan davacı — husumet itirazında bulunmuştur. Davacı yan bu itiraza karşılık TTK’nın 555. Maddesi uyarınca davacı — uğradığı zararın tazmini istemi ile dava açtığını bu nedenle davacı sıfatına haiz olduğunu iddia etmiştir. 6102 sayılı TTK’nın 555. Maddesi ” (1) Şirketin uğradığı zararın tazminini, şirket ve her bir pay sahibi isteyebilir. Pay sahipleri tazminatın ancak şirkete ödenmesini isteyebilirler” hükmünü getirmiş olup söz konusu düzenleme şirket yöneticisine karşı açılacak sorumluluk davası kapsamında tazminat davasına ilişkindir. Davanın konusu çek istirdatı olup, şirketin uğradığı zararın tazmini değildir. Çeklerin davacı şirkete aynen iadesi talep edilmiştir.Davacı …– iş bu davada aktif husumeti yoktur.
Davalı yanca yargılama sırasında Keşidecisinin —çek ile keşidecisi— bedelli çekleri davacı şirkete iade etmiştir. Bu çekler yönünden davanın konusu kalmadığı anlaşılmakla bu iki çek yönünden konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış dosya bilirkişiye verilmiştir. Bilirkişi raporunda özetle davacı ve davalının davacı şirkette münferiden imza yetkisine haiz ortaklar olduğunu, davalı yanın davacı — defterlerinde görünen kaydi 2.100.000 TL alacağının VUK hükümlerine göre benzeri — idarelerince düzenlenecek belgelerle tevsik edilmesi zorunluluğu olduğunu ( VUK mükerrer 257/2. Madde ve fıkrası), başka bir ifade ile yapılan nakdi işlemlerin tevsik edici belge yönünden izaha ve ispata muhtaç olduğunu,davalının tevsik edilen alacağının 783.650,00 TL olduğunu belirtmiştir.
6102 sayılı TTK’nın 792. maddesinde “Çek, herhangi bir suretle hamilin elinden çıkmış bulunursa, ister hamile yazılı, ister ciro yoluyla devredilebilen bir çek söz konusu olup da hamil hakkını 790’ıncı maddeye göre ispat etsin, çek eline geçmiş bulunan yeni hamil ancak çeki kötüniyetle iktisap etmiş olduğu veya iktisapta ağır bir kusuru bulunduğu takdirde o çeki geri vermekle yükümlüdür.” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir. Bu düzenleme uyarınca rıza hilafına elden çıktığı ileri sürülen çekin istirdatına karar verilebilmesi için davacının dava konusu yaptığı çekin yetkili hamili olduğunu kanıtlaması yanında, çeki elinde bulunduran yeni hamilin çeki kötü niyetle iktisap ettiğini ya da iktisapta ağır kusuru bulunduğunu ispat etmesi gereklidir—- —–. Sayılı ilamında “….Somut olayda ise uyuşmazlık TTK 792.m. uyarınca çek istirdatı istemine ilişkin olup, konusu bir miktar para alacağı değildir. Dava devam ederken çekin bedelinin davalı tarafça tahsil edilmesi halinde davanın çek bedelinin istirdatına dönüşmesinde de durum değişmeyecektir. Zira çek bedelinin istirdatı istemi, çek istirdatı isteminin kabul edilmesine bağlıdır ve terditli bir talep olarak ileri sürülecektir. O halde ilk derece mahkemesince davacının asıl talebi olan çek istirdatı talebinin 6102 sayılı TTK 5/A maddesi gereğince arabuluculuk dava şartına tabi olmadığı dikkate alınarak işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken…” belirtmiştir. —–
. Sayılı ilamı )
—— ilamında “…Zira temsilcinin kendisiyle işlem yapması kural olarak yasaktır. Temsilcinin izinsiz olarak kendisiyle yaptığı işlem sakat bir işlemdir. Bu işlem temsil olunanı bağlamaz. Özenli bir temsilci, iyiniyet ve sadakat borcu gereği, temsil ettiği şirketin çıkarına aykırı olarak bir işlem yaparsa bu işlem kural olarak temsil görevinin dışında kalır.—-” belirtmiştir. (Aynı gerekçeler için bkz. —- Sayılı ilamı )
6102 sayılı TTK’nın —- ilişkin olan hükümlerin —-hakkında da düzenleneceğini belirten 644. Maddesinde 6102 sayılı kanunun 395/1. Madde ve fıkrasına açıkça atıf yapılmamış ise de uygulamada bu hüküm — yönünden de uygulanmaktadır. —temsilcinin kendisiyle işlem yapması kural olarak yasaktır. Temsilcinin izinsiz olarak kendisiyle yaptığı işlem sakat bir işlemdir. Bu işlem temsil olunanı bağlamaz. Özenli bir temsilci, iyiniyet ve sadakat borcu gereği, temsil ettiği şirketin çıkarına aykırı olarak bir işlem yaparsa bu işlem kural olarak temsil görevinin dışında kalır.—- Bu durumda —- ile bu şirketin temsili söz konusu değildir. Bu itibarla ibraname davacı … bağlamayacağından davanın bu ibraname bağlamında çözümlenmesi doğru olmamıştır. ” şeklindeki ilamında bu durum belirtilmiştir. Bu yönde bir çok karar mevcuttur.
6102 sayılı TTK’nın 395. Maddesinde şirketle işlem yapma yasağı başlığı altında ——– genel kuruldan izin almadan kendi veya başkası adına bizzat veya dolayısı ile şirketle bir işlem yapamayacağı düzenlenmektedir. —– işlem yapma yasağı menfaatler çatışmasını önlemek amacı ile getirilmiştir. —- ——–arasındaki ilişki —- dayanır ———– ile görevlidir.—- —- üçüncü kişilerle —- kapsadığı —— şirketle yaptığı işlemleri de kapsar. Bu son hukuki ilişkide ——- temsil etmek hem de bizzat kendisi işlemin tarafı olup —— olmaktadır.—-şirket çıkarlarının ——-lehine zarara uğratılacağı riski ve endişesi olup şirketin çıkarlarını ——- çıkarlarına karşı korunması amaçlanmıştır. Böylece—————- sahip olduğu konumu nedeni ile temsil yetkisinin kötüye kullanılma olanağı önlenerek ——– korunması amaçlanmıştır.
Şirket —— yapma yasağının yaptırımı—– olduğu gibi “—- şeklindedir. Bu durum 6102 sayılı TTK’nın 395/1.cümle —–edilmiştir. Buradaki — ifadesini ——” bir işlem olduğunu, baştan itibaren şirketi bağlamadığını, fakat söz konusu işlemi yapan ortağı bağladığını, dolayısı ile şirket için askıda bir işlem olduğunu söylemek mümkündür.—- bir karar ile bu işlemlere icazet vererek işlemi baştan itibaren geçerli hale getirebilir.
————. Sayılı ilamında “….Ancak TTK’nın 320. maddesinde ———— borcu düzenlenmiş bulunmaktadır. TTK’nın 334. maddesinde ise —– yapma yasağına yer verilmiştir. Bu maddenin düzenlenme gerekçesi, —- kendi adına veya başkası adına işlem yaparken kendi çıkarlarını ve temsil ettiği kişilerden birinin çıkarını diğerine feda etmesini engellemektir. İşlemin her iki tarafında da —- bulunması durumunda ortaklığın çıkarlarının zarara uğrama olanağı yüksektir. Bu nedenle anılan madde yönetim kurulu üyesinin şirketle kendi veya başkası adına işlem yapılmasını yasaklamaktadır.” sayılı kararında yukarıda belirtilen ilkeleri belirtmiştir.
Davalı ——————yapma hususunda 6102 sayılı TTK’nın 395. Maddesi uyarınca verilmiş bir izin yoktur. Davalı ———– adına —–, davalının iş bu davayı açması üzerine bu çeklerden —— isteği ile şirkete iade etmiştir. Yukarıda da ifade edildiği üzere bu işlem 6102 sayılı kanunun 395. Maddesi gereği————- tek taraflı —- mevcut olup sonradan bu işlemlere——– verilmemiştir. Davalı —— kusurludur.
818 sayılı BK’nın 118. maddesinin ——————- başka malları birbirine borçlu oldukları takdirde, her iki borç muaccel ise iki taraftan her biri borcunu alacağı ile takas edebilir. Alacaklardan biri, ———– olunabilir.” hükmünü içermektedir. 6908 sayılı TBK’nın 139. maddesinin — fıkrasında da aynı yönde düzenlemeler yer almaktadır.——— davadan önce ve dava sırasında ileri sürülmesi mümkün olduğu gibi—– olarak beyan edilmesi de takasın şarta bağlandığı anlamına gelmemektedir. Takas talebinin mutlaka karşı dava şeklinde ileri sürülmesi —— olmayıp, savunma olarak ta ileri sürülmesi olanaklıdır. Takas ve mahsup birbirinden farklı kavramlardır. Mahsupta, birbirinden ayrı ve bağımsız iki alacak mevcut olmayıp, alacak miktarından belli olgular dolayısıyla indirme talebi bulunmaktadır. Alacaktan indirilecek olan meblağ bir karşı alacak değildir. Mahsup, alacağın gerçek miktarını belirlemek üzere yapılan bir işlemdir. Mahsup itirazının karşı dava olarak ileri sürülmesine gerek olmadığı gibi, ayrı bir davada istenmesi zorunluluğu da bulunmamaktadır. Takasta, birbirinden bütünüyle ayrı ve bağımsız, karşılıklı iki alacak (borç) vardır. Ayrıca takas edilecek alacakların muaccel, dava edilebilir olması ve takas hakkının kanunla veya tarafların yapmış oldukları bir sözleşmeyle ortadan kaldırılmaması gerekir. Bu alacak sahiplerinden her biri takas ileri sürebileceği gibi, bu yola gitmeksizin alacaklarını ayrıca dava konusu edebilirler. Takas savunmasında bulunan taraf, hem kendi, hem de karşı tarafın alacağını ortadan kaldırmayı istediğinden, her iki alacak üzerinde de etkin olur. Bu niteliği —————– haktır.——- hak ya da def’i olmayıp, bir itirazdır. ————— sayılı ilamı bu yöndedir.) ——— gerekir ise, bir alacak davasında, davalı kendisinin de bir başka ilişkiden dolayı alacaklı olduğunu savunuyorsa bu bir takas savunmasıdır. Buna karşın, haksız mal edinme iddiasına dayalı bir geri alma davasında, davalı—– gerekli bir ———olduğunu, ya da TBK’nın 227/2. ve 475/2. maddelerinde olduğu gibi, bir indirim yapılması gereğini savunursa, yapılması gereken iş mahsuptur. Somut olayda davalı ——– —– bulunmuştur. Somut olayda davanın konusu çek istirdatı olup ———tabi değildir.Aynı zamanda ———————— üzere bu davanın konusu bir miktar paranın ödenmesine ilişkin de değildir. Çeklerin——– bir alacak talebi içermediği için———— işlemine tabi tutulması da mümkün değildir. Söz konusu davanın konusu çekleri haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı açılmış çeklerin iadesi istemidir. Tarafların karşılıklı borçları aynı mahiyette ve nitelikte olmadıkça takas veya mahsup yapılması mümkün değildir. Karşılıklı borçlar arasında —- —- mümkün değildir. Davalının alacak istemi ile açmış olduğu bir karşı davası da yoktur. ——–itirazlarının iş bu davada dinlenme olanağı yoktur. Davalının şirketten bir alacağı varsa alacak davası açarak tahsilini istemelidir.
———– Sayılı ilamında “… Dava, çek istirdatı davası olarak görülmüş ve sonuçlandırılmış olmasına göre, nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmemiştir. ” belirtmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 331. Maddesi ” Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, —— açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder. ” hükmünü getirmiştir. Davalı yan yargılama ————–davacıya iade etmiştir. Davacı davanın açıldığı tarihte haklıdır. Davalıya TTK’nın 395. Maddesi uyarınca verilmiş bir yetki/izin olmadığı halde davalı yan şirketin lehdarı olduğu çekleri kendi adına cirolamıştır. Tüm bu nedenlerle dava değeri üzerinden davacı lehine vekalet ücreti taktir olunmuştur.
Tüm dosya kapsamı, yukarıda atıf yapılan —- kararları, yukarıda yapılan tüm hukuki nitelendirmeler kapsamında davacı —– aktif husumeti olmaması nedeni ile bu davacı yönünden bu nedenle red kararı verilmiş, davacı şirket yönünden ise davalı yanca yargılama sırasında ——- davacıya iade edildiğinden konusuz kalan bu çeklerle ilgili karar verilmesine yer olmadığına hükmedilmiş, diğer çeklerin davalıdan istirdatına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davacı … —— davanın aktif husumet yokluğu nedeni ile REDDİNE,
2-Dava konusu Keşidecisinin ————— bedelli çek ile keşidecisi —– keşide ——— bedelli çekler için davanın konusuz kaldığı anlaşılmakla bu çekler hakkında KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
3-A-Keşidecisinin ——–keşide tarihli ——–bedelli çek ile
B-Keşidecisinin ———- keşide tarihli ———-bedelli çek ile,
C-Keşidecisinin —— keşide tarihli ——- şubesine———– bedelli çeklerin davalıdan istirdatı ile davacıya verilmesine,
4- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken—– nispi harçtan peşin alınan 29.031,75 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 39.278,25TL harcın davalıdan tahsiliyle hazineye gelir kaydedilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan 54,40 TL başvurma harcı, 29.031,75 TL nispi harç olmak üzere toplam 29.086,15 TL harcın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 1.250,00 TL bilirkişi ücreti, 219,00 TL tebligat ve müzekkere masrafı olarak toplam—– giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
8-Karar tarihinde yürürlükte bulunan————– nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsiliyle davacıya ödenmesine,
9-Karar tarihinde yürürlükte bulunan————- maktu vekalet ücretinin davacı ..———– tahsiliyle kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,
10-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise bakiye gider avansının taraflara iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, tarafın/taraf vekillerinin yüzüne karşı, verilen karar oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.