Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2020/171 E. 2023/258 K. 15.03.2023 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2020/171
KARAR NO : 2023/258

DAVA:Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali)
DAVA TARİHİ : 16/06/2020
KARAR TARİHİ : 15/03/2023
Mahkememizde görülmekte olan Banka Dışındaki Diğer Kredi Kuruluşlarına İlişkin Düzenlemelerden Kaynaklanan (İtrazın İptali) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davalı borçlu——-arasında akdedilen 15.02.2010 tarihli Genel Kredi Sözleşmesi’ne istinaden 1.000.000 Usd Ticari Spot Kredi kullandırıldığı, diğer davalıların borçtan müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğu, kredinin geri ödenmemesi üzerine müvekkili banka ile borçlular arasında 03.01.2013, 15.08.2014 ve 26.11.2015 tarihlerinde üç kez borç mutabakatı içeren protokol imzaladığı, bakiye borçların davalılar tarafından protokollere rağmen ödenmediği, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın—-Noterliği’nin 23.07.2019 tarihli ve —– yevmiye nolu ihtarnamesi ile kat edilerek borcun ödenmesinin ihtar edildiği, borcun ödenmemesi üzerine davalılar hakkında —-.Asliye Ticaret Mahkemesinin —— sayılı dosyasından ihtiyati haciz kararı alındığı, ihtiyati haciz kararı sonrasında—–.İcra Müdürlüğü’nün ——sayılı dosyası ile icra takibine geçildiği, davalıların icra takibine haksız ve mesnetsiz itiraz ettiği, yasa gereği arabulucuya başvurulduğunu, ancak herhangi bir anlaşmaya varılamadığı” beyan ederek, başlatılan icra takibine yapılan tüm itirazlarının iptali ile takibin devamını, davalının % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı tarafa bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP :Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; hesap kat ihtarının usulüne uygun düzenlenmediği, davacı firmanın aynı kredi borcuna ilişkin olarak birden fazla kar ihtarı gönderdiği ve bunun usul ve yasa aykırı olduğu, kredi kat ihtarının geçerli unsurları içermediği, usulüne uygun olmayan kat ihtarı ile müvekkillerinin borçtan sorumlu tutulamayacağı, müvekkilinin davacının iddia ettiği kadar borcunun olmadığı, yapılan 3 protokol kapsamında yapılan ödemelerin hesaba katılmadan kat ihtarının gönderildiği, davacı tarafından gönderilen ihtarnamede yer alan temerrüt faizi ve oranının fahiş olduğu, davacı ile yapılan protokoller ile birlikte eski borcun sona ermiş olduğu, sözleşme ve borç yenilendiğinden davaya konu sözleşmenin ortadan kalktığı, asıl borçluya başvurmadan doğrudan müteselsil kefillere karşı yasal takibe geçilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, davacının gerçek kişi kefillere bileşik faiz talep etmesinin mümkün olmadığı, kefillerin asıl borçlu ile aynı tutarda sorumlu olamayacağını” savunarak, haksız ve hukuka aykırı davanın reddini, davacının % 20 den az olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekâlet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, taraflar arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesi ve ek protokoller nedeniyle davalılar aleyhinde başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Yasal dayanağını 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 67. maddesinden alan itirazın iptali davası ile alacaklı; icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.Bu dava, yargılama usulü bakımından genel hükümlere tabidir (İİK. m. 67/1). Dava, özünde tahsil istemini de barındırmakla, burada borçlunun takip sonrası yaptığı ödeme iddialarının da nazara alınması zorunludur. Borçlu, ödeme emrine itiraz ederken bildirdiği itiraz sebepleri dışında, itirazın iptali davasında başka itiraz sebeplerini ileri sürebileceğinden mahkemenin, borcun sonradan ödendiği itirazını araştırarak, ödemenin takip konusu alacakla ilgili olduğunu belirlemesi hâlinde, alacaklının dava tarihi itibariyle talep edebileceği alacak miktarı üzerinden hüküm kurması gerektiğinde duraksama bulunmamaktadır.Mahkememizce taraf delilleri toplanmış uzman bilirkişilerden rapor alınmıştır. Taraflar arasında 15.02.2010 tarihli 1.000.000 usd limitli genel kredi sözleşmesi imzalanmıştır. Kredi asıl borçlusunun——olduğu diğer davalıların müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile sözleşmeyi imzaladıkları görülmüştür. Safahatta alınan 07.06.2021 tarihli kök bilirkişi raporu davacı bankanın kredi sözleşmesine dair delilleri sunmaması ve bankacı bilirkişinin yerinde inceleme yapmaması nedeni ile denetime uygun değildir. Nitekim raporun —–Sayfasında kat tarihi itibarı ile alacağın tespite dilemediğini, davacı iddiası gibi davacı bankanın kat tarihi itibarı ile alacağının iddiası gibi 345.646,00 TL olduğunun kabulü halinde hesaplama yapılmış olup bu rapor denetime uygun değildir. Bilirkişinin 07.11.2021 tarihli raporunda ek protokollerde yazılı %5 faiz oranı üzerinden hesaplama yapılmıştır. Bu ek rapor da aşağıda açıklanacak nedenlerden ötürü denetime uygun bulunmamıştır.Taraflar arasında imzalanmış olan 03.01.2013 tarihli 1. Protokol önemli maddeleri aşağıdaki gibidir.Protokolün 1. Maddesinin “… İş bu protokol borçlu ve müteselsil kefillerin bankaya olan borçlarının yenilenmesi veya ertelenmesi anlamında yorumlanamaz ve kabul edilemez..” hükmüne haiz olduğu ; protokolün 2. Maddesinin “… Borçlu ve müteselsil kefiller , ödemelerin gününde ve tam yapılacağını taksitlerin herhangi birinin azami bir ay içinde ödenmemesi halinde yapılan faiz indiriminin geçersiz olacağını ve banka tarafından temerrüt faizi, masraf , vekalet ücreti ve her türlü teferrüatıyla birlikte tahsilini teminen kaldığı yerden devam edilmesini ve haklarında yeni hukuki işlemlere geçileceğini kabul ve taahhüt ederler..” hükmüne haiz olduğu, keza yine protokolün 8. Maddesinin ise ” tarafların iş bu protokolün uygulanmasında aşağıda belirtilen açık adreslerini kanuni ikametgah edindiklerini ve bu adreslere gönderilecek tebligatın kendilerine yapılmış sayılacağını kabul ederler. İkametgahını değiştiren taraf yurt içinde bir adres göstermek zorunda olup bunu diğer tarafa noter vasıtası ile tebliğ etmediği taktirde yukarıda belirtilen ikametgah adreslerine gönderilecek tebligat geçerli sayılacaktır ..” hükmüne haiz olduğu görülmüştür. Keza 2. ve 3. Ek protokollerde de ödeme planı değişikliği dışındaki tüm hükümler bakımından 1. Protokol hükümlerinin aynen geçerli olacağı karşılıklı kararlaştırılmıştır.
Her ne kadar davalılarca temerrüde düşmediklerini ileri sürmüşlerse de Protokol’un, Ortak Hükümler başlıklı 8.mddeki hüküm geçerli bulunmaktadır. Sözkonusu maddede; işbu Protokol’un uygulamasında borçluların aşağıda belirttikleri adreslerini kanuni ikametgah edindikleri, bu adreslere gönderilecek tebligatların kendilerine yapılmış sayılacağı, adres değişikliğini bankaya noter kanalı ile bildirmedikleri takdirde bankaca Protokoldeki adreslerine gönderilecek tebligatların geçerli sayılacağı borçlu ve kefiller tarafından kabul ve taahhüt edilmiş oldukları görülmüştür. Dolayısı ile davalıların bu savunmalarının yersiz olduğu, davacı bankanın protokollerde bulunan davalı adreslerine kat ihtarını tebliğe çıkarttığı görülmüştür. Davalıların bu savunmasına itibar edilmemiştir.—– Sayılı ilamında “——Kredi borcunun ödenmemesi üzerine banka, kredi hesabını 25.06.2009 tarihinde kapatarak borçluya ihtarname keşide etmiştir. İhtar keşidesinden sonra borçlu ile banka arasında borcun tasfiyesine yönelik 01.09.2009 tarihli “Borç ikrarı ve ödeme taahhüdü” başlıklı belge imzalanmış ancak borçlunun ödeme taahhüdüne uymaması nedeniyle tasfiye protokolü geçersiz hâle gelmiş olup, protokolün “hukuki takip işlemlerinin kaldığı yerden devam eder” hükmü gereğince, bankanın hesabın kat edilmesi ile başlattığı hukuki sürecin devam edeceği tartışmasızdır. ..” belirtmiştir.Davalı yan savunmalarında protokoller ile borcun yenilendiğini ve eski borçların sona erdiğini iddia etmiştir. TBK’nın 133. Maddesi ” Yeni bir borçla mevcut bir borcun sona erdirilmesi, ancak tarafların bu yöndeki açık iradesi ile olur.Özellikle mevcut borç için kambiyo taahhüdünde bulunulması veya yeni bir alacak senedi ya da yeni bir kefalet senedi düzenlenmesi, tarafların açık yenileme iradeleri olmadıkça yenileme sayılmaz.” hükmüne haizdir.
Her ne kadar davalı yanca TBK’nın 133. Maddesi gereği protokoller ile borcun yenilendiğini ve önceki borçların sona erdiğini ileri sürmüş ise de protokolün 2. Maddesinde açıkça taraflar arasında protokol imzalanmış olmasının borcun yenilenmesi anlamına gelmediği hükme bağlanmıştır. Keza alınan 14.11.2022 tarihli son bilirkişi raporunda bankanın kanundan ve —– doğan haklarını kullanmaktan borçlular lehine feragat ettiği, üç ayrı Protokolü düzenlemek suretiyle davalılara “atıfet mehli tanıdığı” gerekçesi ile alacaklı bankanın alacağına temerrüt tarihine kadar % 5 akdi faiz ,temerrüt tarihi ile icra takip tarihi arasında % 19,50 avans faizi uygulanması gerektiği belirtilmiş ise de protokolün 2. Maddesi gereği borcun ödenmemesi durumunda yapılan faiz indiriminin hükümsüz kalacağı ve bankanın kredi sözleşmesindeki hükümlere göre alacağı talep edebileceği açıkça yazılmak sureti ile kararlaştırıldığı dolayısı ile bu rapordaki bu tespit ve hesaplamaların hükme esas alınmasının mümkün olmadığı dolayısı ile davalıların savunmalarına ve %5 faiz oranına göre hesaplama yapılmış bilirkişi raporlarına itibar edilmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.07.06.2021 tarihli bilirkişi raporunda tespit edildiği üzere taraflar arasındaki kredi sözleşmesinin 51. Maddesi, ve raporun 4,5 ve 6. Sayfalarında belirtilen emsal yargıtay kararları gereği davacının temerrüt tarihinden takip tarihine kadar talep edebileceği faiz oranının %19,5 olduğu anlaşılmıştır. Davacı bankanın takipte talep ettiği temerrüt faizinin sözleşme hükümlerine uygun olduğu anlaşılmıştır. 03.06.2022 tarihli bilirkişi raporunda davacı bankanın hem akdi hem de temerrüt faizi olarak %25 oranında faiz talep edebileceği kabulü ile hazırlanmış olup davacı bankanın icra takibinde %19,5 oranında temerrüt faizi talep ettiği dolayısı ile bu raporda talebin aşıldığı görülmüştür. Talep edilebilecek temerrüt faizi oranı %19,5 tur.26.02. 2022 tarihli bilirkişi raporu hesap yöntemi itibarı ile denetime uygun bulunmuş olup buna göre takip tarihi itibarı ile davacı bankanın davalılardan 345.646,00 TL asıl alacak, 2.808,37 TL işlemiş faiz ve 140,42 TL bsmv olmak üzere 348.594,79 TL alacaklı olduğu ancak davacının icra takibinde 345.646,00 TL asıl alacak, 2.400,58 TL işlemiş faiz ve 120,03 TL bsmv olmak üzere toplam 348.166,61 TL talep ettiği, talebin tespit edilen alacaktan daha düşük olduğu anlaşılmış, davanın kabulüne ve likit asıl alacağa vaki haksız itiraz nedeni ile davalıların asıl alacak üzerinden %20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmelerine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın KABULÜ İLE;
A-Davalıların —— Sayılı dosyasına vaki itirazlarının İptali ile takibin devamına,
B-Likit asıl alacağa vaki haksız itiraz nedeni ile asıl alacak üzerinden hesaplanan %20 oranındaki 69.129,20 TL icra inkar tazminatının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
C-Asıl alacağa takip tarihinden alacak tamamen ödeninceye kadar yıllık %19,50 oranında temerrüt faizi ve bu faiz üzerinden %5 gider vergisi işletilmesine,
2-492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 23.783,26 TL nispi harçtan, peşin alınan 4.202,94 TL’nin mahsubu ile bakiye kalan 19.580,32 TL harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından 54,40 TL başvurma harcı, 4.202,94 TL peşin harç olmak üzere toplam 4.257,34 TL yargılama gideri mahiyetindeki harcın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
4-Davacı yanca yapılan 4.500‬,00 TL bilirkişi ücreti, 328,10‬ TL tebligat, posta gideri ve diğer yargılama giderleri toplamı 4.828,1‬0 TL yargılama giderinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
5-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Ücr. Trf.’ne göre, 51.743,33 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine,
6-6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise kalan gider/delil avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
7——bütçesinden karşılanan 1.320,00 TL arabuluculuk ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak hazineye gelir kaydına,Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, —– Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, taraf vekillerinin yüzüne karşı verilen karar, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı.