Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/952 E. 2019/762 K. 31.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/952 Esas
KARAR NO : 2019/762

DAVA :İtirazın İptali
DAVA TARİHİ : 02/07/2019
KARAR TARİHİ : 31/10/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekilinin 02/07/2019 tarihli dava dilekçesinde özetle; davalı/borçlu adına kayıtlı———- Plakalı araç tamir ettirilmek üzere müvekkilinin araba tamiri üzerine hizmet verdiği işyerine getirildiğini, müvekkilinin —-hazırlayarak aracın tamirinde kullanılacak olan parçalar ile işbu parçaların piyasada karşılığı olan tutarlarını tek tek yazarak davalıya bildirdiğini, işçilik ücreti de dahil olmak üzere araç tamir tutarının toplam 4.897,00 TL olduğunu bildirildiğini ve bu bağlamda araç tamiratı konusunda mutabakata varıldığını ve davalı tarafından müvekkiline gerekli parçaları temin ederek hizmetin ifasına başlaması için 09.02.2019 tarihinde 1.500,00 TL nakden ödeme yapıldığını, verilecek hizmete karşılık olarak mutabık kalınan tutar üzerinden faturanın düzenlendiğini ve 22.02.2019 düzenleme tarihli KDV dahil 4.897,00 TL miktarlı fatura aslının davalıya 05.03.2019 tarihinde ———–şubesinden iadeli taahhütlü olarak gönderilerek teslim edildiğini, müvekkilinin olağanüstü bir çabayla gece gündüz demeden çalışarak ve davalı ile bilfiil iletişimde kalarak yapılan ve yapılacak olan işlemlerde onayını alarak araçtaki tüm eksiklikleri sorunsuz bir şekilde yaparak tamamladığını ve davalı kalan ödemeyi yakın zamanda ödeyeceğini taahhüt ederek aracın sorunsuz bir şekilde müvekkilinden teslim alındığını,ancak gelinen aşamada ödeme konusunda davalı ile defaten yapılan görüşmelere rağmen kalan kısmın ödenmediğini, sonuç alınamayınca İstanbul Anadolu —–.İcra Müdürlüğü’nün 2019/12391 E. Sayılı dosyada icra takibi başlatıldığını ve davalının icra takibine haksız ve kötüniyetli itirazı ile takibi durdurduğunu,izah edilen nedenlerle davalı borçlunun İstanbul Anadolu —-.İcra Müdürlüğü’nün —————Sayılı takibinin haksız ve kötüniyetli olup itirazın iptali ile takibin devamını, davalının %20 icra inkar tazminatı ödemesini, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı yana bırakılmasının talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekilinin ———- tarihli cevap dilekçesinde özetle; davanın görevli mahkemelerde açılmadığını, dava konusu olayda Asliye Ticaret Mahkemelerinin görevli olmadığı zira müvekkilin ticari işletmesiyle bir durum olmadığı ve davalı müvekkilinin tüketici olduğunun izahtan vareste olduğunu, davacı yanın ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan tacir olduğunu, müvekkilin ise ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek kişi olduğunu, haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın önce usulden, mahkememiz aksi kanaatte ise esastan reddini, davacı aleyhine %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, genel haciz yolu ile yapılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
6102 sayılı TTK’nın 5/1. maddesine göre, aksine hüküm bulunmadıkça, dava olunan şeyin değerine veya tutarına bakılmaksızın asliye ticaret mahkemesi tüm ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işlerine bakmakla görevlidir. Bu hükme göre ticaret mahkemelerinin görev alanı ticari davalar ile ticari nitelikteki çekişmesiz yargı işleridir. Ticari faaliyetleri ilgilendiren bütün davalar ticari dava değildir. Ticaret mahkemeleri ayrı bir yargı kolu oluşturmayıp, asliye hukuk mahkemelerine göre ihtisas mahkemeleridir. Bu nedenle ticari işlerle ilgili bütün davalar ticaret mahkemelerinin görev alanına sokulmamış, yalnızca uzmanlık gerektiren hususların ticaret mahkemelerince karara bağlanması esası getirilmiştir.
Ticari davaları, mutlak ticari davalar, nisbi ticari davalar, yalnızca bir ticari işletmeyle ilgili olmasına rağmen ticari nitelikte kabul edilen davalar olmak üzere üç grubta toplamak mümkündür.
Mutlak ticari davalar, tarafların tacir olup olmadığına ve işin bir ticari işletmeyi ilgilendirip ilgilendirmediğine bakılmaksızın ticari sayılan davalardır. Mutlak ticari davalar, 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesinde bentler halinde sayılmıştır. Bunların yanında Kooperatifler Kanunu (m.99), İcra İflas Kanunu (m.154), Finansal Kiralama Kanunu (m.31), Ticari İşletme Rehni Kanunu (m.22) gibi bazı özel kanunlarda belirlenmiş ticari davalar da bulunmaktadır. Bu guruptaki davaların ticari dava sayılabilmesi için taraflarının tacir olması veya ticari işletmeleriyle ilgili olması gibi şartlar aranmaz. TTK’nın 4/1. bendinde sınırlı olarak sayılan davalar arasında yer alması veya özel kanunlarda ticari dava olarak nitelendirilmesi yeterlidir. Bu davalar kanun gereği ticari dava sayılan davalardır.
Nispi ticari davalar, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili olması halinde ticari nitelikte sayılan davalardır. 6102 sayıl TTK’nın 4/1. maddesine göre, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan ve iki tarafı da tacir olan hukuk davaları ticari dava sayılır. Bu hükme göre bir davanın ticari dava sayılabilmesi için, hem iki tarafın ticari işletmesini ilgilendirmesi, hem de iki tarafın tacir olması gereklidir. Bu şartlar birlikte bulunmadıkça, uyuşmazlık konusunun ticari iş niteliğinde olması veya ticari iş karinesi sebebiyle diğer taraf için de ticari iş sayılması davanın ticari dava olması için yeterli değildir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 19/2. maddesi uyarınca, taraflardan biri için ticari iş sayılan bir işin diğeri için de ticari iş sayılması, davanın niteliğini ticari hale getirmeyecektir. Zira; Türk Ticaret Kanunu, kanun gereği ticari dava sayılan davalar haricinde, ticari davayı ticari iş esasına göre değil, ticari işletme esasına göre belirlemiştir. Hal böyle olunca, işin ticari nitelikte olması davayı ticari dava haline getirmez.
Üçüncü grup ticari davalar, yalnızca bir tarafın ticari işletmesini ilgilendiren havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davalardır. Yukarıda açıklandığı üzere bir davanın ticari dava sayılması için kural olarak ya mutlak ticari davalar arasında yer alması ya da her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili bulunması gerekirken havale, vedia ve fikri haklara ilişkin davaların ticari nitelikte sayılması için yalnızca bir yanın ticari işletmesiyle ilgili olması TTK’da yeterli görülmüştür.
6335 sayılı Kanun’un 2. maddesi ile değişik 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 5. maddesi uyarınca ticari davalar Asliye Ticaret Mahkemelerince görülerek karara bağlanır.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun (TKHK) 2. maddesinde, Kanunun kapsamı “Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.” şeklinde açıklanmıştır. Kanunun “Tanımlar” başlıklı 3/1-(l) maddesinde de, tüketici işlemi, “Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.” biçiminde tanımlanmıştır.
6502 sayılı TKHK’nın 73. maddesi uyarınca, tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğacak uyuşmazlıklara ilişkin davalarda, tüketici mahkemesi görevli kılınmıştır. Bunun yanında, Kanunun 83. maddesinde de, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının, bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu Kanunun görev ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği belirtilmiştir.
Dosyanın yapılan incelenmesinde; davalının gerçek kişi olduğu tacir sıfatının bulunmadığı, davacı ile arasındaki ilişkinin 6502 sayılı TKHK’nın 3. maddesi anlamında bir tüketici işlemi olduğu, açılan davanın yukarıda etraflıca anlatıldığı üzere mutlak ve nispi ticari dava niteliğinin bulunmadığı, böylece tüketici hukukundan kaynaklanan davanın tüketici mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği için davacı tarafından davalı aleyhine açılan işbu davanın; mahkememiz görevsizliği nedeni ile HMK.115-(2) maddesi uyarınca dava şartı noksanlığından usulden reddine, görevli mahkemenin İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesi olduğuna dair karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davacı tarafından davalı aleyhine açılan iş bu davanın mahkememizin görevsizliği nedeniyle; HMK 115-2 md uyarınca dava şartı noksanlığından usulden REDDİNE,
2-HMK m.20/1 uyarınca kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki hafta içerisinde ve talep halinde dosyanın görevli İstanbul Anadolu Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmek üzere Hukuk Mahkemeleri Tevzi Bürosuna gönderilmesine,
3-Yargılama giderlerinin, HMK’nun 331-(2) md uyarınca yargılamaya görevli mahkemede devam edilmesi halinde bu mahkemece karara bağlanmasına; görevli mahkemede davaya devam edilmez ise talep halinde dosya üzerinden mahkememizce karara bağlanmasına,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’nde istinaf yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.