Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/929 E. 2020/745 K. 04.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/929 Esas
KARAR NO: 2020/745
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/06/2019
KARAR TARİHİ : 03/11/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili — harç tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkili ile davalı şirket —-tarihleri arasında —-düzenlenecek — tarihinde —-fuar katılım sözleşmesinin imzaladıkları, ilgili sözleşmeye göre davalı şirket —- hizmet bedeli ödenmesi gerektiği, bunun üzerine—- istinaden —- nolu fatura düzenlendiği, davalı şirketin Fuara katılımcı olarak katıldığı, ancak ödemeyi yapmadığı, bunun üzerine —- sayılı ihtar yazısı ile ödenmesini talep edildiği, Davalı firmanın ödeme yapmaması üzerine icra takibi yapıldığı ancak Davalı tarafından icra takibine haksız olarak itiraz edildiği, bu nedenle icra müdürüne yapılmış olan haksız ve yersiz itirazın iptali ile alacağın tahsili ve takibin devamına alacağın %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı hükmedilmesine hükmedilmesinin talep edildiği görülmüştür.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı tarafın iddia ettiği hususları ispatlaması gerektiği, Bu nedenle hukuka aykırı olarak açılan davanın reddi gerektiği, talep edilen asıl alacak tutan üzerinden %20 sinden az olmamak üzere kötü niyet tazminatı hükmedilmesi gerektiğinin talep edildiği görülmüştür.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava açık hesap ilişkisine dayalı takipte ödeme emrine yapılan itirazın iptali davasıdır.İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.İcra dosyası fiziken celp edilmiş ,ödeme emrinin borçluya —- tarihinde tebliğ edildiği ve borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde—- tarihinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.
Her ne kadar takip cari hesap alacağı adı altında başlatılsa da uygulamada takip başlatan vekil ve asiller tarafından sıklıkla açık hesap ilişkisi ve cari hesap sözleşmesinin karıştırıldığı görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Taraflar arasındaki ilişkinin cari hesaba değil açık hesap ilişkisine dayalı olduğu anlaşılmış ve mahkememizce bu yönde yargılama sevk ve idare edilmiştir.
—tarihli ara karar ile dosyanın bir mali müşavir bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve — tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.
Bilirkişi raporunda özetle;
A- Davalı firmanın inceleme günü defter ve belge ibraz etmediği gibi bir mazeret de sunmadığı,
B- Davacı firma tarafından ibraz edilen — yılma ilişkin ticari defterlerin T.T.K. 64 ve 66. Maddeleri ile V.U.K. 220-226. Maddelerine göre açılış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yaptırıldığı,
C- İnceleme kısmında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere Davalı firmanın —- yılı BA formunun dosyada olmadığı,
Davalının bağlı olduğu — formunun dosyada ibraz edilmesi durumunda kanaat oluşabileceği,” şeklinde tespitte bulunduğu görülmüştür.
—tarihli ara karar ile dosyanın davalının — ilişkin Ba formlarının istenilmesine yönünde ara karar kurulmuş ve —- tarihinde belirtilen eksiklikler tamamlandığı ve dosyanın bilirkişiye ek rapor alınması için dosyanın tevdi edildiği görüldü.
Bilirkişi ek raporunda özetle;
A-)Davalı firmanın inceleme günü defter ve belge ibraz etmediği gibi bir mazeret de sunmadığı,
B-)Davacı firma tarafından ibraz edilen — yılına ilişkin ticari defterlerin TTK. 64 ve 66. Maddeleri ile VUK 220-226. Maddelerine göre açılış tasdiklerinin usulüne uygun olarak yapıldığı,
C-)Davacının, davalıdan takip tarihi itibari ile —- anapara ve — faiz olmak üzere toplam — alacaklı olduğu,
—- sayılı dosyası —- ana para ve— faiz olmak üzere toplam —-takip tarihinden itibaren işleyecek yasal faizin talep edildiği, ” şeklinde tespitte bulunduğu görülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalardan kaynaklanan açık hesap ilişkisine dayalı alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.Davacı vekilinin dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu fuar katılım sözleşmesi başlıklı sözleşme ile taraflar arasında akdi ilişkinin mevcut olduğu anlaışlmıştır.Celp edilen davalıya ait BA formları ile de davacının faturaya konu hizmeti ifa etmiş olduğu anlaşılmıştır.Davalı tarafın ödemeye ilişkin herhangi bir delil sunmaması ve ticari defterlerini de ibraz etmediği göz önüne alındığında davacının üzerine düşen ispat külfeti olan akdi ilişkiyi ve hizmetin ifasını kanıtladığı ancak davalının borcun sona erdiğine ilişkin herhangi bir delil sunmadığı görülmüş ve talep edilen asıl alacak bedeli miktarının da sözleşmeye uygun olduğu kanaatine varılmıştır.
İşlemiş faiz hususunda ise davacının dava dilekçesi ekinde sunmuş olduğu ihtar metninde davalıya —- tarihine kadar borcun ödenmesi yönünde mühlet verildiği,ödenmemesi durumunda ise ”hukuk servisi devreye girmek zorunda kalacak” denilmesi ile bu vadenin kesin vade olduğu anlaşılmış ve davalının — tarihinde temerrüde düşmüş olduğu kanaatine varılmıştır.Her ne kadar bilirkişi tarafından temerrüd tarihi olarak — esas alınarak temerrüd faizi hesabı yapılmışsa da bilirkişinin hesap yöntemi kullanılarak temerrüd tarihi 09/04/2018 olarak düzeltilerek takip tarihine dek işleyecek işlemiş faiz hesabı resen mahkememizce yapılmıış ve takiple talep edilebilecek işlemiş faiz tutarının —- olduğu kanaatine varılmıştır.Tarafların tacir olduğu görülmekle ,asıl alacak miktarına takip tarihinden itibaren ticari faiz işletilmesi uygun bulunmuştur.
Alacağın likit olması konusunu —– Numaralı kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek,alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. —– Numaralı kararına göre; “Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçeler ışığında ,işlemiş faize ilişkin kısım haricinde bilirkişi raporununa itibar edilerek davanın kısmen kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile;
—- sayılı takip dosyasına yapılan itirazın — asıl alacak + — işlemiş faiz olmak üzere toplam —- üzerinden iptaline, takibin asıl alacağa takip tarihinden itibaren ticari faiz işletilerek devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,
2-Kabul edilen asıl alacak miktarı olan 11.003,50 TL üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası uyarınca davanın kabul edilen 11.876,47 TL lik kısım yönünden alınması gereken 811,28 TL harçtan peşin alınan 144,33 TL harcın mahsubu ile bakiye 666,95 TL karar harcının davalıdan tahsiliyle hazineye İRAD KAYDINA,
4- Harçlar yasası uyarınca davacı tarafından yatırılan 144,33 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan A.A.Ü.T.’ye göre alınması gereken 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6- Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen miktar üzerinden hesaplanan A.A.Ü.T.’ye göre alınması gereken 73,48‬ TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-Davacı tarafından yapılan toplam 800,00 TL bilirkişi ücreti ve 127,60 TL posta gideri olmak üzere toplam 927,60 TL yargılama giderinden kabul-red oranına göre belirlenen 921,89 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, geri kalan bakiyenin davacı üzerinde bırakılmasına, kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
8- Kabul red oranına göre belirlenen 1.311,88 TL Arabulucu ücretinin davalıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına, Yine Kabul red oranına göre belirlenen 8,11 TL Arabulucu ücretinin davacıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına,
Dair;gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.03/11/2020