Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/900 E. 2020/385 K. 13.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/900 Esas
KARAR NO : 2020/385

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/06/2019
KARAR TARİHİ : 13/07/2020

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili —- harç tarihli dava dilekçesinde özetle; Davalı aleyhine İstanbul Anadolu —–. İcra Dairesi’nin —-esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalı taraftan müvekkili ile arasındaki ticari ilişkiden doğan, davalı tarafça müvekkili ödenmemiş— ödenmesini talep ettiğini, davalı taraf icra dairesine sunmuş olduğu dilekçede müvekkili ile hiçbir alışverişinin olmadığını, borcu bulunmadığını beyan ederek takibe haksız bir şekilde itiraz ettiğini ve takibi durdurduğunu, arabuluculuk dosyasında gerçekleştirilen görüşmeler neticesinde müvekkili ile davalı tarafın anlaşmaya — tarihli arabuluculuk son tutanağının aslı ibraz edildiğini, müvekkili tarafından davalıya yapılan satışlara ilişkin faturaların ibraz edildiğini, davalı taraf müvekkiliden almış oldğuğu ürünlerin bir kısmını iade ettiğini, iade faturası kestiğini, müvekkili — alacaklı olduğunu, alacak miktarı da, davalıya yapmış olduğu gıda ve içecek satışlarından doğan alacaklara ilişkin kesilen faturalardan oluştuğunu, müvekkili tarafından —- olan—- tarihli —olan —bedelli iki adet fatura kesildiğini, davalıdan toplam —alacaklı hale geldiğini, davalı tarafından alınan ürünlerin bir kısmının müvekkili iade edilmesi —–fatura kesildiğini, müvekkili şirketin alacak bakiyesi 2.488,28 TL olduğunu, davanın kabulüne, borçlunun yapmış olduğu haksız itirazın iptaliyle, İstanbul Anadolu —- İcra Dairesinin —- esas sayılı dosyası ile açılan takibin devamını, davalı-borçlunun asıl alacak miktarın %20’sinden aşağı olmamak şartıyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalıya usulüne uygun tebligat yapılmasına rağmen davaya herhangi bir cevap verilmediği görüldü.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava ilamsız takipte ödeme emrine yapılan itirazın iptali davasıdır.İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.İcra dosyası fiziken celp edilmiş ,ödeme————— tarihinde tebliğ edildiği ve borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde — tarihinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.
————— tacir olup olmadığı hususunda müzekkere yazılmış, İstanbul Anadolu —. İcra Dairesi’nin — esas sayılı dosyasının gönderilmesi hususunda müzekkere yazılmış, —– tacir mi olduğu hususununun araştırılması için müzekkere yazılmış ve gelen müzekkere cevapları doğrultusunda tarafların tacir olduğu anlaşılmıştır
Davalının ticari defterlerinin incelenmesi amacıyla — Asliye Hukuk (Ticaret Mahkemesi sıfatıyla) Mahkemesine talimat yazılmış ve talimat mahkemesine — tarihinde sunulan bilirkişi raporu mahkememize tevdii edilmiştir.Bilirkişi raporunda özetle : ”
Yerinde inceleme yetkisi kapsamında davalının 2018 den dava tarihîne kadar olan tüm ticari defter ve kayıtlarının İncelenmesi neticesinde davalının işletme hesabı esasına göre defter tuttuğunu, işletme hesabı esasına göre defterlerde mevzuat gereği detay bilgilere yer verilmediği kayıtların gelir gider şeklinde tutulduğu, defter tasdiklerinin mevzuata uygun yapıldığı görüldüğü,
Davacının davalı adına — adet fatura düzenlediği, ——- bedelli faturanın davalı defter kayıtlarında — numarasında kayıtlı bulunduğu,—-faturanın ise defter kayıtlarına alınmadığı,
Davalının 2 adet fatura içeriği malların bir kısmını —-bedelli fatura ile davacıya iade ettiği, iade faturasının davalı defter kayıtlarında —-numarası ile kayıtlı bulunduğu,
Davacının 2 adet faturası ile davalının iade faturası içeriği malların eşleştiği, taraflar arasında ticari bir ilişkinin bulunduğu,
Taraflar arasında yapılmış herhangi bir sözleşme bulunmadığı, davacının davalı adına düzenlemiş olduğu 2 adet faturanın ve içeriği malların alıcısına tesliminin gerçekleştiği, faturaların borçlandırma özelliği taşıdığı, defter kayıtlarında yer almamasının borca etkisinin bulunmadığı, 2 adet fatura toplamının — davacının davalıdan ticari alacak bakiyesi kaldığı ” şeklinde tespitlerde bulunarak rapor düzenlemiştir.
Davalı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi sonucunda düzenlenen bilirkişi raporu doğrultusunda ,davalı ticari defter kayıtlarının takibe konu miktarca davacının iddiasını doğrular nitelikte olduğu görülmüştür.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.Davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarını davacının alacak iddiasını doğruladığı anlaşılmıştır.Bilirkişi rapor ekinde yer alan sevk irsaliyeleri de göz önüne alındığında davacının alacağa temel teşkil eden faturalara konu malları davalıya teslim ettiği hususu davacı tarafça ispat edilmiştir.Ödeme yapılıp yapılmadığı hususunda ispat yükü davalı taraf üzerindedir.Davalı taraf davaya cevap vermediği gibi dosyaya herhangi bir delil de sunmamıştır.Davalı ticari defterlerinin davacının iddiasını ispatlar nitelikte olması,davacının bilirkişi rapor ekinde yer alan sevk irsaliyeleri ile mal teslimi hususunu kanıtlamış olması,bu aşamadan sonra ispat yükü üzerine düşen davalının herhangi bir ödemeye ilişkin delil sunmamış olması nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Alacağın likit olması konusunu Yargıtay Genel Kurulu ,———— Numaralı kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek,alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. Yargıtay ———Numaralı kararına göre; “Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.Tarafların tacir olduğu görülmekle takipte talep edilen faizin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçeler ışığında aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kabulüne, İstanbul Anadolu —- İcra Müdürlüğünün —– esas sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline
2-Kabul edilen asıl alacak miktarı olan — üzerinden hesaplanacak %20 icra-inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 169,97 TL harçtan, peşin yatırılan 44,40 TL harcın düşümü ile geri kalan 125,574 TL harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan 44,40 TL peşin harç , 600,00 TL bilirkişi ücreti ve 156,65 TL posta gideri olmak üzere toplam 801,05 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan——.Tarifesinin 13/2. maddesi uyarınca 2.488,28 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair karar, huzurda bulunan davacı vekilinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nın 341/2. Maddesi uyarınca kesin olarak verildi.