Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/897 E. 2021/294 K. 30.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/897 Esas
KARAR NO: 2021/294
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/06/2019
KARAR TARİHİ: 30/03/2021
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: —— laboratuvarı olarak faaliyeti gösteren müvekkili şirkete, davalı tarafça siparişler verildiğini ve müvekkili tarafından siparişe uygun ve eksiksiz olarak hizmet verildiğini, faturalar düzenlendiğini, faturaların kesinleştiğini, faturalardan kaynaklanan cari hesap bakiyesi olarak toplam — alacağın ödenmediğini, —— tarafımızca davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, faturalara konu laboratuvar üretimleri borçluya eksiksiz olarak teslim edildiğini, borçlu tarafından kabul edilerek herhangi bir itiraz ileri sürülmediğini ve faturaların kesinleşmediğini, toplam —– bakiye cari hesap alacağımız davalı tarafça ödenmediğini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Müvekkilin iştigal alanı diş ve diş sağlığı ile ilgili her türlü uygulamanın sağlanması olduğunu, Davacı şirket ise diş tedavisi alanında protez hazırlayan bir firma olduğunu, uzun süre davacı firma ile davalı müvekkili çalışmış olduklarını, davalı müvekkili şirket, diş tedavisi için gelen hastaya uygun tedavinin uygulanması için gerekli hassas ölçümleri yaparak davacı firmaya bildirmekte, davacı firmaca gelen protez ve diğer ürünler de tedavi sürecinde hastaya uygulandığını, deliller arasında sunacağımız davacı şirket ile davalı müvekkili yetkilisi arasındaki mail ve mesajlaşmalardan da anlaşılacağı üzere uzun süredir çalışılmasına rağmen davacı şirket protez ve diğer ürün yapım işinde gerekli hassasiyeti göstermediğini, pek çok hatalı, özensiz ürün imal ettiğini, ürünler nedeniyle davalı müvekkili şirketin hastalarına karşı mahcubiyet yaşamasına sebep olduğunu, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava,faturalar ve açık hesap ilişkisine dayalı ilamsız takibe yapılan itiraza yönelik itirazın iptali davasıdır.Ödeme emrinin borçluya — tarihinde tebliğ edildiği ve davalı vekilinin —-tarihinde —– günlük yasal itiraz süresi içerisinde ödeme emrine itiraz ederek takibi durdurduğu görülmüştür.
Her ne kadar takip cari hesap alacağı adı altında başlatılsa da taraflar arasındaki ilişki açık hesap ilişkisidir
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Taraflar arasındaki ilişkinin cari hesaba değil açık hesap ilişkisine dayalı olduğu anlaşılmış ve mahkememizce bu yönde yargılama sevk ve idare edilmiştir.
—- tarihli ara karar ile dosyanın Mali Müşavir bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve —- tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.
—- tarihli bilirkişi raporunda özetle: Davacı —- ait ticari defterlerin Vergi Usul Kanunun 183-184-185 maddeleri ve 6102 Sayılı TTK’nın 64.maddesinde belirtilen usul ve esaslara uygun olarak tutulduğu, kayıtların usulüne uygun olarak gerçekleştirildiği/ Vergi Usul Kanunu 223-224-225 maddeleri ile TTK’nın ilgili hükümlerine uygun olarak noter açılış-kapantş tasdiklerinin süresi içerisinde alındığı ve dolayısıyla ticari defterlerin delil niteliğine haiz olduğunun anlaşıldığı, Sayın Mahkemenin — tarihli duruşmasının 2/a bendinde —- günü —– taraf ticari defterlerinin ibraz edilmesi 2/b bendinde yerinde inceleme talep ediliyorsa ticari defterlerin bulunduğu yer ile incelemede muhatap alınacak kişi iletişim bilgileri hakkında bildirimde bulunmak üzere inceleme gününden —- hafta öncesine kadar mahkemeye yazılı beyanda bulunulması yönünde karar kurulduğu, buna karşın davalının inceleme günü olan —- tarihinde mazeret bildirdiği ve incelemede hazır bulunamayacağını belirttiği, şirket merkezinde inceleme yapılmasının taiep edildiği fakat davalı ticari defterlerinin bulunduğu yer ile incelemede muhatap alınacak kişi iletişim bilgilerinin ibraz edilmemiş olması nedeniyle davalı nezdinde herhangi bir incelemenin gerçekleştirilemediği, Davacının davalı adına düzenlediği faturaların — yılının çeşitli aylarına aşt olduğu aylarına ait olduğu —- günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmeyerek davalı ticari defterlerinde yer aldığının dosyaya celp edilen davalıya ait —- beyannamelerinden tespit edildiği, Dosyaya sunulu çeviri mektuplarından anlaşıldığı üzere, davalı vekilin davacının ayıplı ürün verdiği yönündeki savunmasını destekleyecek nitelikte dosyaya ibraz edilen çeviri mektuplarındaki teşhis tarihlerinin— yılları arası dönemi kapsadığı, buna karşın davalı adına düzenlenen faturaların —– olduğu, çeviri mektuplarında yer alan hasta isimlerinin huzurdaki davaya konu uyuşmazlıkla ilgisinin dosya kapsamından anlaşılamadığı, hususla ilgili davalı savunmasının ispata muhtaç olduğu, Davalının —— tarihinde davacıya gönderdiği iade faturasının amacı dışında davacı faturalarına itiraz aracı olarak kullanıldığı, zira davacıya iade edilen herhangi bir ürün bulunmadığının anlaşıldığı, adına düzenlenen faturaların ödendiğinin ispat yükü üzerinde olan davalının dosyaya herhangi bir ödeme belgesi ibraz etmemesinden hareketle —- takip tarihi itibariyle davalıdan istenebilir tutarın —- olacağı, icra takibi ile birikmiş faiz talebinde bulunulmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
—– tarihli duruşma ara kararı doğrultusunda bilirkişi heyetine bir diş sağlığı uzmanı ve bir nitelikli hesaplama uzmanı eklenerek yeni defter inceleme günü belirlenmek suretiyle davalının ayıp defi, davacının ayıp ihbarı defi göz önüne alınarak almanca tercümesi sunulan raporlar göz önüne alınmak suretiyle faturalara konu implantların ayıplı sayılıp sayılamayacağı, sayılabilecek ise gizli ayıp bulunup bulunmadığı, gizli ayıp bulunmuyor ise ayıp ihbarı önellerine uyulup uyulmadığı, almanca raporlarda yer alan tedavi bilgilerinin faturaya konu implantlarla ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceği, ilişkilendirilebilecekse davacı alacağının ne miktarda olacağı hususlarının da dikkate alınarak bilirkişi ek raporu alınmasına karar verilmiştir.
— tarihli bilirkişi ek raporunda özetle: Mahkeme salonunda yapılan incelemede davalının sadece —– yılına ilişkin yevmiye ve kebir defterini ibraz ettiği, envanter defteri ile —- ticari defterlerinin ibraz edilmediği, bu durumda huzurdaki uyuşmazlığın çözümü noktasında HMK’nun 220/3. Maddesi gereğince davacı ticari defterlerine değer verilmesinin gerektiği, Yukarıda uyuşmazlığın değerlendirilmesi başlığı atanda, saptanan uyuşmazlık konusuna. uyuşmazlığın bağlandığı teorik sorun — sayılı bentte tanıtılarak, somut olay özelinin —- bentte yapılan incelemesine, ispat yükü kendisine düşen davalının sunduğu belge kapsamında ve ticari defterlerinde aleyhine olan kayıt düzeyine nazaran, kök raporda da yapılan saptamaya nazaran, —- takip tarihi itibariyle davacının davalıdan —— alacaklı bulunduğu; Davacının takipte birikmiş faiz talebi bulunmadığı; takip tarihinden itibaren TTK. m. 1530/7 uyannca, yıllık —- yürütülmesini talep ettiği; takip tarihi itibariyle oranın doğru olduğu, değişen oranlann dikkate alınması gerekeceği sonuç ve kanaatine varılmıştır. Şeklinde tespitlerde bulunrak tanzim edilen raporu mahkememize sunmuşlardır.
Taraflar arasında açık hesap ilişkisine konu uyuşmazlık ,davalı tarafından davacıya sipariş verilen protez ve tibbi malzemeye ilişkin bedelin ödenmediği iddiasıdır.Öncelikle incelenmesi gereken husus taraflar arasında akdi ilişkinin niteliğinin ne olduğu hususudur.Aşağıda ayrıntıları da belirtileceği üzere taraflar arasındaki ilişki eser sözleşmesidir.Eser sözleşmesi, Türk Borçlar Kanunu 470. ve 486. maddeleri arasında düzenlenip md.470’de, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşme olarak tanımlanmıştır. Sözleşmenin her iki tarafının da bu borçları üstlenmesi sebebiyle tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşmedir. Sözleşmenin meydana gelmesi için tarafların, yüklenicinin meydana getirmeyi üstlendiği eser ve bunun karşılığında ödenecek bedel hususunda anlaşması gereklidir. Davalı tarafça davacıdan sipariş edilen protez ve diğer tıbbi malzemeler taraf beyanlarından da anlaşılacağı üzere iş sahibinin her bir malzeme yönünden belirli ölçü ve ebat talepleri ile özel olarak üretilen ürünlerdir.Dolayısıyla uyuşmazlığa uygulanacak hükümler satış sözleşmesi olmayıp eser sözleşmesine ilişkin hükümlerdir.
Dosyaya celp edilen —davacı defter kayıtları—— ve taraf beyanları doğrultusunda taraflar arasındaki sözleşmenin varlığı ve eserin teslimi hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.Uyuşmazlık ,davacı yüklenici tarafından imal edilen eserin ayıplı olup olmadığı ve bedeli hususundadır.Bu noktada ayıbın varlığının ispat yükünün davalı iş sahibi üzerinde olduğuna ilişkin birtakım açıklamalar yapmakta fayda bulunmaktadır.
Eser sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklarda ayıbın var olup olmadığı ve var ise kim tarafından giderildiği konusunda yüklenici ve iş sahibinin birbiriyle çelişen beyanda bulunmaları halinde bu konularda ispat yükünün kimde olduğuna bakılmalı ve bildirilen deliller değerlendirilmeli,bu değerlendirme yapılırken kanuni ve fiili karinelerden faydalanılmalıdır.
Kanunda aksine özel bir düzenleme olmadıkça —— Maddesi uyarınca taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.Diğer bir ifadeyle 6100 sayılı Hmk’nın 190.maddesi uyarınca iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükü altındadır.Ayıbın varlığı ve kim tarafından giderildiğinin kanıtlanması bakımından ispat yükü kural olarak iş sahibinin üzerindedir.——– Ayıbın varlığını kanıtlama yükümlülüğü ayıbın niteliğini kanıtlamayı da kapsar.Ayıbın varlığı ve niteliğinin belirlenmesi teknik incelemeyi ve bu nedenle bilirkişi raporu alınmasını gerektirdiğinden iş sahibi ayıbın varlığını ve niteliğini kanıtlama yükümlülüğü nedeniyle kendisine teslim edilen esere ilişkin bilirkişi incelemesi yapılabilmesini mümkün kılacak şekilde davranmalıdır.Eserdeki ayıplar yüklenici tarafından giderilmiyor ve iş sahibi tarafından gidertilecek ise iş sahibi ayıpların varlığına ilişkin delil tespiti yaptırmalıdır.Delil tespiti yaptırılmaksızın ayıpları iş sahibi giderdiği takdirde ileride ayıpların varlığı ve niteliğini ispatlaması mümkün olmayabilecektir.Ayıbın varlığı her türlü delille ve bu kapsamda tanık delili ile ispatlanabilirse de tanık delilinin zayıf bir delil olması nedeniyle daha önce delil tespiti yaptırmamış olan kişinin tanık delili ile ayıbın varlığı ve niteliğini de ispatlaması mümkün olmayacaktır.——-Burada tanık delili ile ispattaki güçlük ayıbın varlığı ve niteliğinin belirlenmesinin aynı zamanda teknik incelemeyi de gerektirecek olmasıdır.Ayıbın varlığı ve niteliği konusundaki algı ,kişiden kişiye değişebilir.Bu nedenle doğru bir tespit yapılabilmesi amacıyla objektif bir bakış açısı gerektirir.Objektif bir bakış açısıyla değerlendirme ancak teknik inceleme ile ortaya çıkabileceğinden tanık beyanı ile ayıbın varlığı ve niteliğinin ispatlanması güç olup;iş sahibi ileride ispat güçlülüğü ile karşılaşmamak için ayıplı olan işlere ilişkin delil tespiti yaptırdıktan sonra eserin sökülüp kaldırılması,yeniden yaptırılması,tamir edilmesi gibi işlemlere girişmesi gerekir.Ayıbın varlığının iş sahibi tarafından kanıtlanmasına ilişkin örnek kararlar:—————
Yukarıda belirtilen açıklamalar ışığında yabancı dilde sunulan evrakların türkçe tercümesinin bilirkişi heyeti tarafından incelenmesi sonucunda uyuşmazlığa konu protezlere ilişkin teknik inceleme yapmakla görevlendirilen diş hekimi bilirkişinin de yer aldığı heyetin ,evraklarda yer alan problemlere ilişkin tespitlerin eserin üretimi ile ilgili olmadığı;protezlerin uygulanması sırasında meydana gelen hatalardan meydana geldiği belirlenmiştir.Dolayısıyla eserin ayıplı olmadığı;hatanın protezin uygulanmasından kaynaklandığı belirlenmekle ayıp iddiasının davalı tarafından ispat edilemediği anlaşılmıştır.Ticari defter incelemesi sırasında incelemeye esas olmak üzere ticari defterlerini sunan davcı tarafın kayıtlarının takip miktarı ile uyumlu olduğu,davalının —- bildirmiş olduğu —– yer alan bedelin de takip ile uyumlu olduğu görülmekle takip miktarınca davacının alacaklı olduğu kanaatine varılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Alacağın likit olması konusunu —— Numaralı kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek,alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
Yargıtayın yerleşik kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. —– Numaralı kararına göre; “Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir (likit, hesap edilebilir) olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın yüzde 20si oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Yukarıda belirtilen gerekçeler ışığında davanın kabulüne ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davanın Kabulüne,
1—— sayılı dosyasına yapılan itirazın iptaline, takibin asıl alacağa değişen oranlarda avans faiz uygulanarak devamına,
2-Kabul edilen asıl alacak miktarı olan —- üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
3-Harçlar yasası uyarınca alınması gereken 6.440,74 TL harçtan, peşin yatırılan 1.138,76 TL harcın düşümü ile geri kalan 5.301,98 TL harcın davalılardan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
4-Davacı tarafından yapılan 1.138,76 TL peşin harç, 800,00 TL bilirkişi ücreti ve 84,85 TL posta gideri olmak üzere toplam 2.023,61 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
5-Davalılar tarafından yapılan yargılama giderlerlerinin kendi üzerlerinde BIRAKILMASINA,
6-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ye göre 12.907,26 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
7-1320 TL arabuluculuk ücretinin davalıdan tahsiliyle hazineye irad kaydına
Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya İADESİNE,
Dair;gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı vekilinin yüzüne karşı davalı tarafın yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.30/03/2021