Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/891 E. 2020/328 K. 01.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2019/891 Esas
KARAR NO: 2020/328
DAVA: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 17/12/2018
KARAR TARİHİ: 01/07/2020
Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin,——– faaliyetinde bulunmak amacıyla kurulan—————— kuruluş ve faaliyetlerini sürdürmeleri ile gerekli sermayelerinin toplanması için mali yardımda bulunduğunu, bu çerçevede kendilerine geri ödenmek üzere toplam ———– ayrı ayrı zamanlarda, davalılar tarafından ortak ve birbirleri arasında etkileşimli olarak kullanılan ——– hesabına gönderdiklerini, davalıların deniz taşımacılığı faaliyetlerini gerçekleştirmek üzere gemiler aldığını, ——————– adına, ——- ise——–adına kayıt edildiğini, taraflarınca —- ——— tarihinde ——— bulunduğu göz önüne alınarak——– Asliye hukuk Mahkemesi’nin ——– sayılı dosyası tahtında, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkilince kredi amacıyla verilen ancak tahsil edilemeyen alacaklarının ——–kısmını teminat altına almak amacıyla TTK m. ——uyarınca ——– —- ihtiyaten haczinin talep edildiğini, mahkeme tarafından başvurularının kabul edildiğini, ihtiyati haciz kararının ——– İcra Dairesi’nin ——– Esas sayılı dosyasının ——tarihinde uygulandığını—————- seferden men edildiğini beyanla, yukarıda açıklananlar çerçevesinde süresi içerisinde ihtiyati haczi tamamlayıcı merasim olarak ikame edilen davanın kabulü ile ——— Asliye Hukuk Mahkemesi’nin ——— sayılı dosyası ile verilen ihtiyati haciz kararının esas hakkında hüküm kesinleşene kadar devamına karar verilmesini, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla ——-alacaklarından şimdilik ———– kısmının ve bu alacağa dava tarihinden itibaren devlet bankalarının yabancı para ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına ödediği en yüksek orana göre işleyecek faizinin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; 6102 sayılı TTK m. 1352 ve devamı maddelerinde ——— kaynaklanan alacaklara ilişkin ihtiyati haciz işlemleri ile ilgili özel hükümler getirildiğini, bu nedenle ihtiyati haciz kararının kaldırılması gerektiğini, ——- Asliye Ticaret Mahkemesi’nin —————- kararında görüleceği üzere davacı tarafın kendi kendine göndermiş olduğu paralar ile müvekkilinin ——- tutuklamaya çalıştığını, işbu davaya konu edilen diğer davalı—————–tarafından kredi olarak verildiği iddia olunan alacakların bir başka davanın konusu olduğunu, dilekçe ekinde sunulan karardan da anlaşılacağı üzere —–Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından —-yalnızca ———— yönünden ihtiyaten haczine karar verildiğini, fazlaya ilişkin taleplerin reddedildiğini, söz konusu karardan da anlaşılacağı üzere ihtiyati haciz talep eden vekilinin müvekkili ———— ile ——- satın almak amacıyla ———— isimli firmaları kurduğunu, müvekkili ——– satın almak İçin tüm bedelleri ödediğini ve fakat diğer ortak ———tarafından ——– ilişkin hesapları vermediğinden bahisle seferden men talep edildiğini ve bu dosyanın sulh ile sonuçlandığını, görüleceği üzere yaklaşık —-yıl evvel ——— alınması için paranın ———-tarafından verildiği bizzat avukat tarafından iddia edildiğini, ————- Mahkemelerine başvuru yapılırken delil olarak sunulan banka transfer dekontlarında yazan referansların kötü niyetli bir şekilde tercüme edilmediğini, zira dekontta başka bir tarihli sözleşmeye atıf olduğunu, bu sözleşmenin karşı tarafça hiçbir zaman sunulmadığını, müvekkilinin kirli bir oyunun içerisine düştüğünü, karşı tarafın ve vekilinin durumu çok çok iyi bildiğini, ——- tarihli dilekçe ekinde sunulan banka kayıtlarının da bunu desteler nitelikte ——-, karşı tarafın kendi kendine göndermiş olduğu paralar ile müvekkilinin ——–tutuklanmaya çalışıldığını, ——- şirketlerin sadece müdürü olduğunu, ——— işlerini yapan ve onlar adına işleri takip eden denizcilik uzmanı olduğunu, zira TTK m. 1369 ‘da açıkça başka bir firmaya gönderilen paralar için başka bir firmanın ———hangi koşulda olursa olsun tutuklanamayacağına dair amir hüküm bulunduğunu beyanla, haksız davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava, Alacak ——- davasıdır.
Mahkememize tevzi edilen dava dosyası mahkememizin —— esasına kaydının yapıldığı, mahkememizin ——- tarihli duruşmasında dava konusu alacağın —— Alacağı olması sebebiyle 6102 Sayılı TTK’nun 4. ve 5. maddeleri ile 6103 Sayılı TTK’nun yürürlüğü ve uygulama hakkındaki kanunun 8. maddesi gereğince görevli mahkeme ———- Mahkemesi olması sebebiyle mahkememizin görevsizliğine karar verildiği, mahkememizin ———- sayılı,——- günlü görevsizlik kararının istinaf edilmesi sonucunda ———— Adliye Mahkemesi ——- Dairesinin ——- günlü ilamı ile dava konusu alacağın, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 1352. maddesi kapsamında öngörülen deniz alacağı olmadığından mahkememizce verilen görevsizlik kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
——– Hukuk Dairesinin ——— günlü ilamı gereğince mahkememizce yeniden yargılama yapılmıştır.
———- sayılı yazı cevabına göre—————- adresinde faaliyet gösterdiği, şirketin halen faal olduğu, yönetim kurulu başkanının ve tek yetkilisinin ——— olduğu anlaşılmıştır.
——— günlü cevabi yazısında, ———hesabının ——— nolu, —– müşteri numarasına ait ———- tarihinden bu yana ———– tarafından yapılan ödemelere ait hesap hareketlerinin gönderilmiş olduğu, söz konusu hesaptan —- tarihinde —– ödemenin ———–yapılmış olduğu, aynı hesaptan —- tarihinde ——- ödemenin yine——— yapılmış olduğu anlaşılmıştır.
——-Asliye Hukuk Mahkemesinin ————sayılı dosyası getirtilerek incelenmiştir Dosya kapsamında mahkemenin —-tarihinde verilen karar ile davacı yanın davalılar aleyhindeki ihtiyati haciz talebinin ——– yönünden kabul edilmiş olduğu, ihtiyati hacze konu ———- ait olduğu ve fakat alacağı ispat ettiği düşünülen dekontlardaki bedellerin——– gönderilmiş olduğu, nitekim davalı yanın devamlı surette ihtiyati hacze konu ————– ait olduğu dolayısıyla donatanın ——– olduğu ve fakat alacağı ispat ettiği düşünülen dekontlardaki——————— bedellerin——– gönderilmiş olduğu hususunu dermeyan etmiş olduğu, söz konusu dekontlarda borçlu olarak ———– isminin yer almadığı görülmüştür.
— Asliye Ticaret Mahkemesinin ——sayılı dava dosyası getirilip incelenmiştir. Davaya konu ——— isimli —- hakkında ihtiyati haciz kararı verildiği, verilen ihtiyati haciz kararı uyarınca —– İcra Müdürlüğünün——- esas sayılı dosyasıyla seferden men edildiğini ancak alacaklı tarafından esas takibe geçilmediği anlaşılmıştır.
Davalı vekilinin ihtiyati hacze yönelik itirazı sebebiyle mahkememizce——— günlü duruşmada yapılan değerlendirme sonucunda ihtiyati hacize yönelik itirazın, dava konusu alacağın——- olmadığı anlaşıldığından 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun 1353/3. maddesi gereğince deniz alacaklarından başka alacaklar için ———– hakkında ihtiyati haciz kararı verilemez hükmü gereğince kabulüne, ——-Asliye Hukuk Mahkemesi ———esas ve karar sayılı, ——– günlü kararı ile dava konusu —– kayıtlı,———– hakkında verilen ihtiyati haczin kaldırılmasına karar verilmiştir.
Dava konusu ———–satın alınmasına dair satış sözleşmeleri dosyaya sunulmuştur.
Davacı ——- olup, ———- taraf bulunması sebebiyle 5718 sayılı MÖHUK’un 48. maddesi gereğince teminat alnmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Davalı tarafça her ne kadar 6102 Sayılı TTK’nın 1359 vd maddeleri gereğince yetki itirazında bulunmuş ise de ——–Adliye Mahkemesi——– Hukuk Dairesinin —– esas ve karar sayılı, ——— günlü ilamı gereğince dava konusu alacağın ——– olmadığı anlaşıldığından ve ihtiyati haciz işbu sebeple kaldırılmış olduğundan, davalı tarafın yerleşim adresine göre mahkememiz yetkili olduğundan, yetki itirazının 6100 Sayılı 164. maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
Davalı tarafça her ne kadar 6102 Sayılı TTK’nın 1326 vd maddeleri gereğince zamanaşımı/hak düşürücü süre def’i/itirazında bulunmuş ise de —— Adliye Mahkemesi — Hukuk Dairesinin ————-sayılı, ———- günlü ilamı gereğince dava konusu alacağın deniz alacağı olmadığı anlaşıldığından, genel hükümlerin uygulanması gerektiğinden davanın açılış tarihine göre —– yıllık zamanaşımı/hak düşürücü süre geçmemiş olduğundan işbu def’i/itirazın 6100 Sayılı 164. maddesi gereğince reddine karar verilmiştir.
Tarafların delilleri toplanmıştır.
Dava konusu alacağın tespiti için seçilen nitelik hesaplama uzmanı ——– mali müşavir ——– tevdii edilerek bilirkişi raporu alınmıştır.Bilirkişi tarafından düzenlenen —— günlü bilirkişi raporunda özetle; —– Dosya kapsamında mevcut iki adet sözleşme ————-incelendiğinde (tercüme edilmiş hali ve tercümenin sıhhatli olduğunun varsayımı ile) ———– yetkilisinin ——– olduğu ve her İki sözleşmenin imzasının da bu kişi tarafından atılmış olduğu tespit edilmektedir. ———– tarihli dekontların tarihi ile ———- sözleşmelerin kronolojik olarak birbirine yakın tarihler barındırmak olduğu mütalaa edilmektedir. Davacı yanın —— hesabına yapmış olduğu Ödemelerin bu iki tarihli satım sözleşmesini de kapsayacak ve çevreleyecek biçimde olduğu görülmüştür. Ayrıca davalılardan ———- adına sunulan vekalette vekaletnamenin de şirket yetkilisi olarak ——- tarafından imza edildiği tespit edilmektedir.
———– tarihli yazısı ekinde gelen dekontlar incelendiğinde; —– davalı—————— numaralı ——- müşteri numaralı hesabına yapmış olduğu Toplam ——— ödeme yapıldığı tespit edilmiştir
Ayrıca;
Davalı ———–Tarafından ——- hesabına
—— tarihinde————–
——- tarihinde ——- olmak üzere
——– ödeme yapıldığı tespit edilmiştir.
a) Davacı tarafından davalılardan ———– hesabına yapılan ödemelerin, davalıların böylesi bir ödemenin yapıldığı hususunda inkarlarının olmaması, ödemenin ödünç dışında başka bir hukuki sebeple yapılmasını haklı kılacak hiçbir sebebin olmaması, böyle bir sebep var ise davalılar tarafından İddia ve ispat edilmemiş olması, dosya kapsamında mevcut iki adet sözleşme – ———incelendiğinde (tercüme edilmiş hali ve tercümenin sıhhatli olduğunun varsayımı ile), davaya konu ödemeleri esas alan —— tarihli dekontların tarihi ile ———- tarihli sözleşmelerin kronolojik olarak birbirine yakın tarihler barındırmak olması, davacı yanın,————– hesabına yapmış olduğu ödemelerin bu iki tarihli satım sözleşmesini de kapsayacak ve çevreleyecek biçimde olması karşısında, söz konusu davacı yanın yapmış olduğu ödemelerin, satım sözleşmelerine konu olan ——— satın alınmasına ilişkin yapılan ödemeler mahiyetinde olduğu hususunu ortaya koymakta olduğu, ancak takdirin sayın mahkemede olduğu,
b) Eğer sayın mahkeme, davalılar——————– arasında bir organik bağın bulunduğu kanaatinde ise TTK m.1369/1-a bendi şartının gerçekleşmiş sayılabileceği, zira bu halde iki işletmenin, davacının alacağından müteselsil sorumlu olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu halde, ————– borcuna müteselsil olarak sorumlu tutulabileceği,———- uygulamasının da bu yönde olduğu, dolayısıyla ————— haciz tatbikinin hukuken mümkün görülebileceği,
c) Sayın Mahkemenin aksi kanaatte olması (organik bağ hususunda) halinde ise davacı yanın, ———— haciz tatbik edemeyeceği, her iki işletmenin farklı tüzel kişilikler olması sebebi ile bu işletmenin, ———— borçlarından sorumlu tutulamayacağı, Mütalaa olunmaktadır” şeklinde beyanda bulunmuşlardır.
Sıfat, dava konusu ——- (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı (husumet) dava konusu ——— hakka ilişkindir.
Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen —- kişiler, şeklen ———- o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan ———- reddedilmesi gerekmektedir.
Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (davalı sıfatı, pasif husumet ehliyeti). Örneğin, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bu sebeple, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu ———— hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur.
Sıfatın usul hukuku bakımından önemi şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır (taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır).
Mahkemenin sıfat (husumet) yokluğunu kendiliğinden (re’sen) gözetmesi gerekir. Çünkü, sıfat yokluğu, bir def’i değil, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Hâkim, kendisine sunulan dava malzemesinden (davalı veya davacının bildirdikleri vakıalardan, yani dava dosyasından) bir itiraz sebebinin varlığını (sıfat yokluğunu) öğrenirse, bunu kendiliğinden (re’sen) gözetir. İşte bu sebeple, hâkim, sıfat yokluğunu kendiliğinden gözetir.
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere göre, davacının dava dışı—————– yılından itibaren çeşitli defalar ———-cinsinden para göndermiş olduğu hususu ihtilafsızdır. Taraflar arasındaki ihtilaf davacının dava dışı ———- göndermiş bulunduğu borç para ile ——–satın alınan —– isimli ——- ve dava dışı ———- satın alınan ———– (ihtiyati hacze konu olan ——-)’den dolayı ve dava konusu alacaktan dolayı davalı ——— hukuken sorumlu olup olmadığı, dava dışı ——-ve —————– izafeten kavramı gereğince temsil etme hak ve yetkisinin olup olmadığı, dava dışı şirketlerin temsilcisi olup olmadığı hususlarındadır. ———-kayıtlarına göre davalı ——— bir ———— olduğu, tek yetkilisinin ——— isminde bir kişi olduğu, davalı şirketin, dava dışı paranın gönderildiği ve adlarına —— satın alınan —————— arasında davacının iddiasının dışında organik bir bağ olduğuna dair bir delilin olmadığı, davacının tek dayanağının —————- gönderilen paraların adı geçen yabancı —— her iki şirketin yöneticisi olan ———–tarafından çekilmiş olduğu olgusu olduğu, ancak bu husus doğru olarak kabul edilse dahi bunun davalı ———hukuken bağlamasının mümkün olmadığı,————–davalı şirketle bir bağlantısının bulunmadığı ki olsa bile bu hususun dahi yani paranın bu şahıs tarafından çekilmiş olmasının davalı şirketin parayı aldığı anlamına gelemeyeceği bu hususun davalı şirketle yabancı şirketler arasındaki organik bağı kurmaya yeterli olmadığı, dava konusu alacağın hukuken muhatabının davalı şirket olmadığı, davalının hukukumuzda olmayan ————–kavramı gereğince dava dışı yabancı şirketlerin temsilcisi ve sorumlusu olarak görülmesinin hukuken mümkün olmadığı, bu sebeplerle davalının pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmıştır. —– satın alımına yönelik sözleşmelerin incelenmesinde dava dışı ——— her ikisinin de——————– olduğu, ———— bedellerinin satıcı şirketlere bu şirketler tarafından bizzat verilmek suretiyle alımların yapılmış olduğu anlaşılmıştır. Davalı şirket ——— alım sözleşmelerinin tarafı değildir. Açıklanan hukuki sebepler gereğince davalı aleyhine açılan işbu alacak davasının, davalının pasif husumet ehliyetinin bulunmaması sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır.
Her ne kadar bilirkişiler raporlarında aksi görüşte bulunmuşlarsa da 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ”Bilirkişinin oy ve görüşünün değerlendirilmesi” başlıklı 282/(1) maddesine göre, ”Hâkim, bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir.” İşbu kanun hükmü ve aynı kanun 266/(1) maddesi gereğince hukuki nitelendirme mahkemeye ait olduğundan bilirkişi kurulunun rapordaki görüşlerine hukuken itibar edilmemiştir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, davalının pasif husumet ehliyeti yokluğu sebebiyle davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davacı tarafından davalı aleyhine açılan işbu alacak davasının davalının pasif husumet ehliyeti yokluğu sebebiyle DAVANIN USULDEN REDDİNE,
2- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 54,40 TL maktu harcın peşin alınan 91.858,17 TL’den mahsubu ile fazla yatırılan 91.803,77 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3- Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4- Davalı tarafından yapılan 148,55 TL müzekkere ve posta giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya verilmesine,
5- Karar tarihinde yürürlükte bulunan Av. Asg. Üc. Trf.’ne göre, 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsiliyle kendisini vekil ile temsil ettiren davalıya verilmesine,
6- 6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, —————–Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 01/07/2020