Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/787 E. 2019/731 K. 16.10.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/590 Esas
KARAR NO: 2019/726
DAVA : Şirketin İhyası
DAVA TARİHİ : 11/02/2019
KARAR TARİHİ : 16/10/2019
Mahkememizde görülmekte olan Şirketin İhyası davasının yapılan açık yargılaması sonucunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Davalı şirket aleyhine İstanbul Anadolu 18. İş Mahkemesinin ———- Esas sayılı dosyası ile açılan hizmet tespiti davasında davalı şirkete tebligat ulaştırmanın mümkün olmadığını, ticaret sicilden yapılan araştırmada şirket kaydının resen terkin edildiğinin anlaşıldığını, şirket kaydının ihyasi için dava açmak için taraflarına süre verildiğini belirterek ————tüzel kişiliğinin ihyasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP :
Davalılara davetiye tebliğ edilmiş ancak davaya cevap vermemişlerdir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununun geçici 7. maddesi gereğince ——– gayri faal olması sebebiyle re’sen terkin edilen şirketin faal olduğunun tespiti ile ihyası istemidir.
———– günlü cevabi yazısıyla ihyası talep edilen şirketin münfesih olmasına veya sayılmasına rağmen 6102 Sayılı TTK’nun geçici 7. maddesi gereğince müdürlükleri tarafından kendilerine yapılan ihtar ve ———– yapılan ilana rağmen süresi içerisinde bildirimde bulunmayan şirketin ——— tarihinde re’sen terkin edildiği ve ticaret sicilinden silindiği, tasfiye memurunun bulunmadığı bildirilmiştir.
İstanbul Anadolu 18. İş Mahkemesinin ——— esas sayılı dava dosyası üzerinden davacı tarafından sicilden re’sen terkinine karar verilen şirket aleyhine dava açılmış olduğu taraf teşkili sağlanması açısından davacı tarafa şirketin ihyası davası açmak üzere yetki ve süre verilmiş olduğu anlaşılmıştır.
6102 Sayılı TTK’nın 26/06/2012 tarih ve 6335 sayılı yasanın 38. maddesi ile değişik 7. maddesinde bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren 2 yıl içinde kanunda yazılı halleri tespit edilen ya da bildirilen anonim ve limited şirketler ile kooperatiflerin tasfiyeleri ve ticaret sicilinden kayıtlarının silinmesi ilgili kanunlardaki tasfiye usulüne uyulmaksızın bu madde hükümlerine göre yapılacağı düzenlenmiş bulunmaktadır.
Sıfat, dava konusu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı (husumet) dava konusu sübjektif hakka ilişkindir.
Dava dilekçesinde davacı ve davalı olarak gösterilen (nitelendirilen) kişiler, şeklen (biçimsel açıdan) o davanın taraflarıdır. Ancak mahkemenin bu taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, bu kişilerden birinin o davada gerçekten davacı veya davalı olmak sıfatı yoksa, dava konusu hakkın esasına ilişkin bir karar verilemez. Dava sıfat yokluğundan (husumetten) reddedilmesi gerekmektedir.
Bir sübjektif hak kendisinden davalı olarak istenebilecek olan kişi, o hakka uymakla yükümlü (borçlu) olan kişidir (davalı sıfatı, pasif husumet ehliyeti). Örneğin, bir alacak davasında davalı olma sıfatı o alacağın borçlusuna aittir. Alacak davası, o alacağın borçlusundan başka bir (üçüncü) kişiye karşı açılırsa, davalının davalı (borçlu) sıfatına sahip olmadığından (sıfat yokluğundan, husumetten) dolayı reddedilir.
Yukarıdaki açıklamalardan anlaşılacağı üzere, bir sübjektif hakkın sahibinin ve o hakka uymakla yükümlü olan kişinin kimler olduğu (yani bir davada, davacı ve davalı sıfatının kimlere ait olduğu) tamamen maddî hukuka göre belirlenir. Bu sebeple, bir kişinin belli bir davada gerçekten davacı veya davalı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu (sübjektif) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur.
Sıfatın usul hukuku bakımından önemi şudur: Bir davanın tarafları (veya taraflardan biri) o davada gerçekten (davacı veya davalı olarak) taraf sıfatına sahip değilse, mahkeme, dava konusu hakkın esası (mevcut olup olmadığı) hakkında inceleme yapıp karar veremez. Mahkeme, davanın sıfat (husumet) yokluğundan reddine karar verir. Bu karar, davanın mesmu olmadığına (dinlenemeyeceğine) ilişkin bir karar olmayıp, gene davanın esasına ilişkin bir karardır (taraf olarak gösterilenlerden birinin taraf sıfatının bulunmadığını tespit eden bir karardır).
Davalı———-hakkında yapılan yargılamaya göre, şirketin ihyası davalarında ——— davalı olması gerekli ve yeterli olup şirkete, ortaklarına ve bu şirketin tasfiye memuruna karşı açılan davanın husumet yokluğundan reddi gerekmektedir———- Davacının şirket ihyası davasını sadece yasal hasım olan ————- yöneltmesinin hukuken mümkün bulunduğu, sicilden terkin edilmiş olup hakkında ihya kararı talep edilen şirkete işbu davanın yöneltilemeyeceği, işbu davalının pasif husumet ehliyetinin bulunmadığı anlaşılmıştır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ”Dava Şartları” başlıklı 114/(1)-hdmaddesine göre, tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmaları dava şartlarındandır, aynı kanunun 115. maddesine göre de mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır, mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Bu sebeplerle davalı .——. aleyhine açılan davanın, dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerekmiştir.
Davalı ——— yönünden yapılan yargılamaya göre, ticaret sicilinden re’sen terkin edilen şirket hakkında ihyası talep edilen şirket aleyhine halen devam eden davanın bulunduğu, dolayısıyla faal olduğu, ancak bildirimle yapılan ilana rağmen ———- Müdürlüğünce başvurusu bulunmadığından tasfiye edilmeksizin resen terkin edildiği anlaşılmıştır. Derdest olan davanın sonucuna göre şirket borcu ortaya çıkabileceği, tasfiyenin şirketin tüm borç ve alacakları tasfiye olunmaksızın tamamlanamayacağı, ticaret sicilinden terkin olunamayacağı sonucuna varıldığından davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılmıştır.
Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, ihyası talep edilen şirket hakkında devam eden davanın olması sebebiyle davalı ——— aleyhine açılan davanın kabulüne, davalı … yasal hasım olması sebebiyle davacı lehine yargılama gideri ve vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, davalı …——–. aleyhine açılan davanın ise davalının pasif husumet ehliyeti bulunmaması sebebiyle dava şartı yokluğundan usulden reddine, karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1- Davacı tarafından davalı———- aleyhine açılan şirketin ihyası davasının, işbu davalının pasif husumet ehliyet yokluğu sebebiyle DAVA ŞARTI YOKLUĞUNDAN USULDEN REDDİNE,
2- Davacı tarafından davalı ——– aleyhine açılan DAVANIN KABULÜNE, ———- nosuna kayıtlı bulunup ———– tarihinde 6102 Sayılı TTK’nın 547. maddesi gereğince sicilden terkin edilen ———– 6102 Sayılı TTK’nın 547. maddesi gereğince, İstanbul Anadolu 18. İş Mahkemesinin ———-esas sayılı dava dosyası ile sınırlı olmak üzere, terkin edilen şirket hakkında yürütülen davanın sonuçlanması ve infazı bakımından sicilden terkinine ilişkin kararın kaldırılmak suretiyle İHYASINA, ——– yeniden TESCİLİNE,
3- Kararın———– ilan edilmesine,
4- 492 Sayılı Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5- Davalı ————–yasal hasım olduğundan davacı tarafından işbu davalı için yapılan yargılama gideri dahil olmak üzere yapılan tüm yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
6- 6100 Sayılı HMK’nun 333. maddesi gereğince var ise kalan gider avansının karar kesinleştiğinde taraflara iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı vekilinin yüzüne karşı, davalı tarafın yokluğunda, oy birliği ile açıkça okunup usulen anlatıldı. 16/10/2019