Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/727 E. 2020/491 K. 10.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2019/727 Esas
KARAR NO : 2020/491

DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 27/04/2016
KARAR TARİHİ : 10/09/2020

Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
TALEP:Davacı vekili mahkememize vermiş olduğu dava dilekçesi ile —– kanalında 18/03/2015 tarihinde canlı olarak —— sunduğu ——— —- arasındaki bölümde programa konuk olan … adlı kişi tarafından davacılar hakkında gerçek dışı beyanlarda bulunulduğunu, davacının kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu, hakaret edilerek hedef gösterildiğini, hiçbir bulguya dayanmaksızın kişilik haklarını zedeleyecek ithanlarda bulunularak zan altında bırakıldığını,—- güncel olmadığını olayların üzerinden iki yıldan fazla zaman geçtiğini, davacının kişilik haklarına açık saldırıldığını, ağır hakaret teşkil eden iftiraların davacıya üzüntü verdiğini, bu nedenler ile her bir davacı için ayrı ayrı 50.000,-TL olmak üzere toplam 150.000,00TL manevi tazminatın müştereken ve müteselsilen yayın tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, hükmün —-üzerinde bulanan iki adet —– yayınlanmasına, ilan bedellerinin müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline, yargılama giderleriye masraf ve ücreti vekaletin müştereken ve müteselsilen davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesi ile davanın ———- ikame edilmiş ise de husumetinin bulunmadğını, yayında davacıların kişilik haklarını zedeleyecek bir unsur söz konusu olmadığını, dava konusu programın ilgili bölümünün programın genel yapısına uygun olarak yayınlandığını, davalıların her türlü özen ve hassasiyeti gösterdiğini, müvekkili …’in —— olduğu ve davaya konu yayında davacılara yönelik olarak hiçbir söz sarfetmediğini, diğer müvekkili … tarafından açıklamaların kişilik haklarına saldırı teşkil etmediğini, bu nedenler ile husumet itirazın kabulü ile davanın ——-açısından reddine, davanın esastan reddini, yargılama giderleri ile avukatlık ücretinin davacılara yüklenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
——müzekkere yazılarak —-kanalında —- tarihindeki ——–tamamının celp edildiği ve bilirkişi tarafından davaya konu programda —saatleri arasında gerçekleşen konuşma dökümleri dosyaya sunulmuştur.
Dava——— kanalında sunulan programda sarf edilen ifadelerin davacıların kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı iddiasıyla açılan manevi tazminat davasıdır.
Anayasanın 28.maddesi: ” Basın hürdür, sansür edilemez. Basımevi kurmak izin alma ve mali teminat yatırma şartına bağlanamaz.
Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır.
Basın hürriyetinin sınırlanmasında, Anayasanın 26 ve 27 nci maddeleri hükümleri uygulanır.
Devletin iç ve dış güvenliğini, ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü tehdit eden veya suç işlemeye ya da ayaklanma veya isyana teşvik eder nitelikte olan veya Devlete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynı amaçla, basanlar, başkasına verenler, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu olurlar. Tedbir yolu ile dağıtım hakim kararıyle; gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle önlenebilir. Dağıtımı önleyen yetkili merci, bu kararını en geç yirmidört saat içinde yetkili hakime bildirir. Yetkili hakim bu kararı en geç kırksekiz saat içinde onaylamazsa, dağıtımı önleme kararı hükümsüz sayılır.
Yargılama görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesi için, kanunla belirtilecek sınırlar içinde, hakim tarafından verilen kararlar saklı kalmak üzere, olaylar hakkında yayım yasağı konamaz.
Süreli veya süresiz yayınlar, kanunun gösterdiği suçların soruşturma veya kovuşturmasına geçilmiş olması hallerinde hakim kararıyle; Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünün, milli güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlakın korunması ve suçların önlenmesi bakımından gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de kanunun açıkça yetkili kıldığı merciin emriyle toplatılabilir. Toplatma kararı veren yetkili merci, bu kararını en geç yirmidört saat içinde yetkili hakime bildirir; hakim bu kararı en geç kırksekiz saat içinde onaylamazsa, toplatma kararı hükümsüz sayılır.
Süreli veya süresiz yayınların suç soruşturma veya kovuşturması sebebiyle zapt ve müsaderesinde genel hükümler uygulanır.
Türkiye’de yayımlanan süreli yayınlar, Devletin ülkesi ve milliyetle bölünmez bütünlüğüne, Cumhuriyetin temel ilkelerine, milli güvenliğe ve genel ahlaka aykırı yayımlardan mahkum olma halinde, mahkeme kararıyla geçici olarak kapatılabilir. Kapatılan süreli yayının açıkça devamı niteliğini taşıyan her türlü yayın yasaktır; bunlar hakim kararıyla toplatılır.” şeklindedir
5187 sayılı Basın Kanununun 3.maddesi ” Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.
Basın özgürlüğünün kullanılması ancak demokratik bir toplumun gereklerine uygun olarak; başkalarının şöhret ve haklarının, toplum sağlığının ve ahlakının, milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği ve toprak bütünlüğünün korunması, Devlet sırlarının açıklanmasının veya suç işlenmesinin önlenmesi, yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması amacıyla sınırlanabilir. ” şeklindedir.
Avrupa İnsan Hakları sözleşmesinin 10.maddesi ”1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin,kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.
2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir.” şeklindedir.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesi ile 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemelerde basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin amacı; toplumun sağlıklı, mutlu ve güvenlik içinde yaşayabilmesini gerçekleştirmektir. Bu durum da halkın dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma ve yönlendirmede yetkili ve aynı zamanda
sorumludur. Basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Bunun içindir ki, bu tür davaların çözüme kavuşturulmasında ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerin değerlendirilmesinden farklı bir yöntemin izlenmesi gerekmektedir.
Ne var ki basın özgürlüğü sınırsız olmayıp, yayınlarında Anayasa’nın Temel Hak ve Özgürlükler bölümü ile Türk Medeni Kanunu’nun 24 ve 25. maddesinde yer alan ve yine özel yasalarla güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunulmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluktur.
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt kamu yararıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basın bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli, haberi verirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan gerçek olmadığı anlaşılan olayların yayınından da basın sorumlu tutulmamalıdır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi birçok kararında; “…Sözleşme’nin 10/1. fıkrasında güvence altına alınan ifade özgürlüğünün, demokratik toplumun ana temellerinden birini ve yine bu toplumun gelişmesi ve her bireyin kendini geliştirmesi için esaslı şartlarından birini oluşturduğunu hatırlatarak ifade özgürlüğünün, Sözleşme’nin 10/2. fıkrasının sınırları içinde, sadece lehte olan veya muhalif sayılmayan veya ilgilenmeye değmez görülen “——” için değil, ama aynı zamanda muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığını, bunun çoğulculuğun, hoşgörünün ve açık fikirliliğin gerekleri olduğunu, bunlar olmaksızın “demokratik toplum” olamayacağını …” belirtmiştir.
İfade özgürlüğü ve bu bağlamda basın özgürlüğünün asıl, sınırlamanın ise istisna olduğu unutulmamalıdır. Sınırlamanın kanuni olması, meşru amaca dayanması ve demokratik toplumda gerekli ve orantılı olması da gözetilmelidir.
Basına siyasal arenada ve kamunun ilgilendiği diğer alanlarda tartışma konusu olan bilgi ve görüşleri iletme görevi düşer.Basının bu görevi,kamuoyunun da bu bilgi ve görüşleri alma hakkı ile tamamlanır ( —-..Sözleşmenin 10.maddesi,ifade özgürlüğünün kullanılmasının bazı formalitelere,koşullara,sınırlamalara veya yaptırımlara bağlanmasına engel değildir.Bununla birlikte bu kısıtlamalar öyle tehlikeler içerirler ki,mahkemenin sıkı bir biçimde incelemesini gerektirirler—- .Bu çerçevede,gazetecilik mesleğini yapma konusunda getirilen bir sınırlama ancak ” çok istisnai koşullarda haklı görülebilir”—-.Özellikle basın söz konusu olunca durum böyledir:Haber çok hızla eskiyen bir üründür ve kısa bir süre için dahi olsa onun yayınlanmasını geciktirmek tüm önemini ve yararını ortadan kaldırma riski taşır. —.Kuşkusuz ifade özgürlüğünü kullanan kişilerin -buna gazeteciler de dahildir- bu özgürlüğü kullanırken ‘görev ve sorumlulukları ‘ da vardır.Bu görev ve sorumluluğun genişliği,kullanılan teknik araca ve duruma göre değişiklik gösterir —-.Sözleşmenin 10.maddesinin gazetecilere tanıdığı —,gazetecilerin gazeteci deontolojisine saygı içinde ” doğru ve güvenilir ” bilgiler sunmaları anlamında iyi niyetle hareket etmeleri koşuluna bağlıdır. —- ( İNSAN HAKLARI AVRUPA SÖZLEŞMESİ AÇIKLAMA VE ÖNEMLİ KARARLAR,————————-
Bu ilke ve açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, dava konusu yapılan televizyon programında kamu yararı bulunduğu,—– programındaki konunun anlatılan sebeplerle görünür gerçeğe uygun, güncel olduğu ve toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, —- toplumsal ilginin bulunduğu, haberdeki ifadelerin Yargıtay —. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları ile AİHM ‘nin emsal kararlarına göre sert ve kırıcı eleştiri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bir gazetecilik tekniği olarak yerleşmiş olan çarpıcı ifadelere olup öz-biçim dengesinin bozulmadığı ve tüm davacılar yönünden kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı anlaşılmıştır.
Dava konusu televizyon programında yer alan ifadeler basın özgürlüğü ve ifade özgürlüğü bağlamında değerlendirilmesi gereken ifadeler olup, davacıların kişilik haklarına saldırı niteliğinde olmadığı, basının haber verme görevini yerine getirmiş olduğu, kişilerin de ifade özgürlüklerini kullandıkları kanaatine varılmıştır.
Eldeki uyuşmazlığa konu televizyon kanalında yayımlanan programın gündeme dair —- programı olduğu,—– olaylarının güncel bir konu olduğu— konu tartışma programında kullanılan ifadelerin kullanıldığı tarih itibariyle etkileri devam etmekte olan güncel bir olaya ilişkin olduğu ve yukarıda yer alan gerekçeler ışığında davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.(Nitekim Yargıtay—.Hukuk Dairesinin —-. Sayılı kararı ;Yine aynı dairenin —- Sayılı kararı ; Yine aynı dairenin —- Sayılı kararları da bu yöndedir.)
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın REDDİNE,
2- Peşin alınan 2.561,63 TL harçtan, alınması gerekli 54,40 TL peşin harcın düşümü ile geri kalan 2.507,23 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Yargılama giderlerinin davacılar üzerinde bırakılmasına ,
4-Davacı tarafça peşin yatırılmış olan gider avansından artan kısmın, karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacılara iadesine,
5-Davalılar kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan—- 10/3.maddesine göre 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müteselsilen alınarak davalılara verilmesine,
6-Davalı tarafından yapılan 17,00 TL TL yargılama giderinin davacılardan alınarak davalılara VERİLMESİNE,
7-Taraflarca dosyaya yatırılan ve sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde talep halinde yatırana İADESİNE,
Dair;gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacılar vekilinin yüzüne karşı davalıların yokluğunda verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.