Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/68 E. 2019/498 K. 04.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/68 Esas
KARAR NO : 2019/498

DAVA : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2018
KARAR TARİHİ : 04/07/2019

Mahkememizde görülmekte olan Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA :
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle,müvekkili şirket ile davalı arasında 14/06/2006 tarihli protokol ile “—————“imzalandığını,bu anlaşmanın —– maddesi uyarınca 190.000 -USD+KDV ve 150.000-USD+KDV peşin satış destek ödemesinin davalı tarafından müvekkili şirkete ödenmesi kararlaştırıldığı,müvekkili şirket tarafından 29/05/2010 tarihinde akaryakıt istasyonunun ——- satıldığını, davalı şirket tarafından müvekkili şirketin intifa bedeli olarak 182.000 TL ödeme yapması talep edildiği,müvekkili şirket adına ve akaryakıt istasyonu satış bedelinden mahsup edilerek —————– tarafından davalıya ödendiğini, davalıya 28/10/2010 tarihinde bu bedel USD üzerinden ödendiğini, bu sebeple davalının sebepsiz zenginleştiğini, —- kararı doğrultusunda müvekkili şirkete intifa bedeli tahsil edilmesinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili şirketin 2010 yılından beri ödenen miktarı kullanamaması nedeniyle ticari anlamda maddi zarara uğradığını,bu nedenlerle şimdilik 1.000 TL maddi tazminatın dava tarihi itibariyle işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya şirkete ödenmesini,yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesini dava ve talep etmiştir.
DELİLLERİN İNCELENMESİ VE TÜM DOSYA KAPSAMINDA;
Dava taraflar arasındaki sözleşmeye istinaden davacının fazladan ödediği miktarın davalıdan tahsiline ilişkin açılmış belirsiz alacak davasıdır.
6100 sayılı Kanun’un 107’nci maddesinde yer alan,
“1-Davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklı, hukuki ilişkiyi ve asgari bir miktar ya da değeri belirtmek suretiyle belirsiz alacak davası açabilir.
2-Karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı veya değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olduğu anda davacı, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilir.
3-Ayrıca, kısmi eda davasının açılabildiği hâllerde, tespit davası da açılabilir ve bu durumda hukuki yararın var olduğu kabul edilir.” şeklindeki hüküm ile belirsiz alacak davası düzenlenmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun—— Sayılı kararında uyuşmazlığa konu miktarın davacı tarafından belirlenememesine ilişkin :”Davanın belirsiz alacak davası türünde açılabilmesi için, davanın açıldığı tarih itibariyle uyuşmazlığa konu alacağın miktar veya değerinin tam ve kesin olarak davacı tarafça belirlenememesi gereklidir. Belirleyememe hali, davacının gerekli dikkat ve özeni göstermesine rağmen, miktar veya değerin belirlenmesinin kendisinden gerçekten beklenilmemesi durumuna ya da objektif olarak imkânsızlığa dayanmalıdır.
Madde gerekçesinde; “bu davanın kabul edilmesinin artık salt hukukî korumanın ötesine geçilerek “etkin hukukî koruma”nın gündeme gelmiş olmasının da bunu gerektirdiği belirtildiği gibi, hak arama durumunda olan kişi, talepte bulunacağı hukukî ilişkiyi, muhatabını ve bu ilişkiden dolayı talep edeceği miktarı asgarî olarak bilmesine ve tespit edebilmesine rağmen, alacağının tamamını tam olarak tespit edemeyebilecektir. Belirsiz alacak ve tespit davalarına ilişkin hükümlerin mukayeseli hukukta da yer aldığı dikkate alınarak, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin kendisinden beklenemeyeceği veya bunun imkânsız olduğu hâllerde, alacaklının, hukukî ilişki ile asgarî bir miktar ya da değer belirterek belirsiz alacak davası açabilmesi kabul edilmiştir. Alacaklının bu tür bir dava açması için, dava açacağı miktar ya da değeri tam ve kesin olarak gerçekten belirlemesi mümkün olmaması ya da bu objektif olarak imkânsız olmalıdır. Belirsiz alacak veya tespit davası açıldıktan sonra, yargılamanın ilerleyen aşamalarında, karşı tarafın verdiği bilgiler ve sunduğu delillerle ya da delillerin incelenmesi ve tahkikat işlemleri sonucu (örneğin, bilirkişi ya da keşif incelemesi sonrası), baştan belirsiz olan alacak belirli hâle gelmişse, davacının, iddianın genişletilmesi yasağına tabi olmaksızın davanın başında belirtmiş olduğu talebini artırabilmesi benimsenmiştir. Miktarı belirsiz alacaklarda zamanaşımının dolmasına çok kısa sürenin varolduğu hallerde yalnızca tespit yahut kısmi eda ile birlikte tespit davasının açılabileceği genel olarak kabul edilmektedir. Alacaklı, yalnızca eda davası veya yalnızca tespit davası yahut kısmi eda ile birlikte külli tespit davası açabilme seçeneklerine sahip olduğu, hak-arama özgürlüğünün (——-) özünde varolan bu seçenekler, yasa veya içtihat yoluyla yasaklanamayacağı, esasen tam veya kısmi olmasına bakılmaksızın her eda davasının temelinde bir külli tespit unsuru bulunduğu, başka deyimle eda hükmünde tertip olunan her durumun arkasında sorumluluk saptanmasını içeren bir zorunlu ön tespit kabulü mevcuttur.” şeklindeki açıklamayla, alacağın belirsiz olup olmadığı ile ilgili olarak bazı kriterler kabul edilmiştir.
Bu kriterler, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
1-Davacının kendisinden beklenememesi,
2-Bunun olanaksız olması,
3-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir. ” şeklinde belirtilmiştir.
Yargıtay ——.Hukuk Dairesinin 2018/2013 E.,2018/3870K. 07/05/2018 tarihli kararı ve Hukuk Genel Kurulunun yukarıda bahse geçen kararı uyarınca davanın açıldığı tarihte alacağın miktarı yahut değeri davacı tarafça dava açılmadan önce belirlenebilir ise davacının belirsiz alacak davası açmakta hukuki yararı bulunmayacaktır.Bu kriterler, davanın açıldığı tarihte alacağın miktarını yahut değerini tam ve kesin olarak belirleyebilmesinin;
1-Davacının kendisinden beklenememesi,
2-Bunun olanaksız olması,
3-Açıkça karşı tarafın verdiği bilgi veya tahkikat sonucu alacağın miktarı ve değerinin tam ve kesin olarak belirlenebilmesinin mümkün olması olarak belirtilmektedir.Dava konusu uyuşmazlığa ilişkin davacı taraf dilekçesinde belirttiği ödemeler çerçevesinde hangi miktarda fazladan davalıya ödeme yaptığını bilebilecek durumdadır.Hatta davacı vekili dava dilekçesinde fazladan ödemeye ilişkin ödemenin 28/10/2010 tarihinde yapıldığını belirterek davaya konu ödemelerin nelerden ibaret olduğunu açıkça belirtmiştir.
Hukuki yarar yokluğunun tamamlanabilir dava şartı olup olmadığı hususuna bu noktada değinmek gerekir.Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ————- Sayılı kararında ”Davacının dava açmaktaki yararının hukuki, korunmaya değer, güncel ve dava açıldığı anda var olması gerekmektedir.
Belirsiz alacak davası yönünden konu değerlendirildiğinde, belirsiz alacak davasının koşulları bulunmadığı hâlde bu tür davanın açılması durumunda, davanın açılmasında hukuki yararın bulunmadığı kabul edilmeli ancak hâkim bu hukuki yarar eksikliğinin tamamlanması için davacıya süre vermemelidir. Bazı dava şartı eksikliği sonradan tamamlanabilse de, hukuki yarar şartı eksikliği tamamlanamaz. Çünkü açıklandığı üzere dava şartları dava açıldığı tarih esas alınarak belirlenir (————).
Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 07.03.2018 gün, ——– – sayılı kararında da hukuki yararın, tamamlanamayacak bir dava şartı olduğu kabul edilmiştir. ” şeklinde açıklama yaparak hukuki yararın tamamlanabilir bir dava şartı olmadığını belirtmiş ve davanın harç tamamlatmaya ilişkin herhangi bir süre vermeden hukuki yarar yokluğundan reddedilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Bu durumda, davacının iadesini talep ettiği miktar belirlidir. Dava dilekçesinde şartları bulunmadığı halde davanın belirsiz alacak davası olarak açıldığı durumda hukuki yarar yokluğundan davanın reddi yoluna gidilmelidir. Çünkü, alacağın belirlenebilmesi mümkün iken, böyle bir davanın açılmasına kanun izin vermemiştir.
Davacının dava açarken talep ettiği miktarın belirlenebilir olması,hukuki yarar yokluğunun tamamlanabilir bir dava şartı olmaması ,yukarıda yer alan gerekçeler ve ilgili Yargıtay daireleri ile Hukuk Genel Kurulunun kararları doğrultusunda davanın HMK 114/1-h ,HMK 107 maddeleri gereğince reddine karar verilmiş ,aşağıda belirtilen şekilde hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere:
1-Davanın HMK 114/1-h ve HMK 107/1 maddeleri uyarınca hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden REDDİNE,
2- Alınması gerekli 44,40 TL peşin harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın düşümü ile geri kalan 8,5 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına,
3-Yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
4-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansının davacıya iadesine,
5-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan — uyarınca 2.725 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
Dair karar, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere, davacı ve davalı vekilinin yüzüne karşı, açıkça okunup usulen anlatıldı.