Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/414 E. 2019/181 K. 22.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/414 Esas
KARAR NO : 2019/181

DAVA : Tapu İptali Ve Tescil (Satın Almaya Dayalı)
DAVA TARİHİ : 28.11.2018
KARAR TARİHİ : 22/02/2019

Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin yüklenici firma olup diğer davalı ——– maliki olduğu ——— Parsellerin tamamında 7 bloktan oluşan bir sita inşa etme konusunda ——- Karşılığı İnşaat ve Taşınmaz Vaadi Sözleşmesi imzaladıklarını, müvekkilinin ise sözleşme gereğince inşa edilecek projenin inşa edilip tamamlanması için davalı yüklenici şirket ile aralarındaki adi ortaklık sözleşmesi uyarınca —– olduğunu ve toplamda 7.127.501,00-TL alacağa mahsuben ve bu bedel karşılığında davalı şirket ile müvekkilinin 12.07.2018 tarihli yazılı şekilde hazırlanan alacağın temliki sözleşmesi imzaladıklarını, toplam 19 dairenin müvekkiline gayrikabili rücu olarak devir ve temlik ettiğini, alacağın müvekkiline ödeninceye kadar 19 daireye ilişkin talep ve tasarruf yetkisinin bulunmadığını ve bütün haklarını talep, tahsil ve ahz-u kabz yetkilisinin temellük eden davacı müvekkiline geçtiğini beyan, kabul ve taahhüt ettiğini, davalı şirketin çeklerinin yazılması nedeniyle alacaklılarının icra takipleri yapmaya başladığını ve hacze gelindiğini, bu nedenlerle davalı ——— maliki olduğu 16 nolu parseldeki 2 ve 5 nolu bağımsız bölümlerin, ——- nolu parseldeki — nolu bağımsız bölümlerin, ————– nolu parseldeki —–nolu bağımsız bölümlerin, — nolu parseldeki – ve —– nolu bağımsız bölümlerin, ——nolu parseldeki —- nolu bağımsız bölümlerin ———— nolu parseldeki ——– nolu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptali ile müvekkili adına tesciline, bu taleplerin yerinde görülmemesi halinde bu bağımsız bölümlerin keşif tarihindeki emsal değerleri için şimdilik 10.000,00-TL’nin dava tarihinden işleyecek reeskont faiziyle birlikte tazminine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İstanbul Anadolu ———–.Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.11.2018 gün ————Karar sayılı ilamıyla mahkemelerinin görevsizliğine ve İstanbul Anadolu Ticarat Mahkemelerinin görevli olduğuna dair hüküm kurularak dosyanın mahkememize tevzi edilmiş olduğu anlaşılmıştır.
Dava dosyasında yapılan incelemede kat karşılığı inşaat sözleşmesinin arsa sahibi ———————–arasında akdedilmiş olduğu, ——– kefil sıfatıyla sözleşmede yer aldığı, dava dilekçesi ekinde bulunan protokol başlıklı sözleşmede inşaat sözleşmesinin müteaahiti ve kefilleriyle davacının bahse konu inşaat projesini gerçekleştirmek için adi ortaklık kurdukları, bu kapsamda davacının yatırım ve harcamaları için yapmış olduğu masraflara karşılık bahse konu inşaattan müteaahhit firmaya düşen 19 adet bağımsız bölümün kendi aralarında işin yapımı için oluşturulan adi ortaklıktaki davacı tarafa temliki konusunda anlaşma yapıldığı anlaşılmıştır.
TTK’nın 4.maddesinde bu kanundan doğan hukuk davalarının ticari dava sayıldığı, aynı kanunun 5.maddesinin 2.fıkrasında ise, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içerisinde bulunan ve bu kanunun 4.maddesi hükmünce ticari sayılan davalara ticaret mahkemesinde bakılacağı hususu düzenlenmiştir.
TTK’nın 3.maddesinde “Bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bütün işlem ve fiiller ticari işlerdendir.” düzenlemesi getirilmiştir.
Bir hukuki işlemin veya fiilin TTK’nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen ve bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.
Yine Yargıtay ——-.Hukuk Dairesinin 2014/7550E – 2014/17429K sayılı ilamıyla; “Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Davacı vekili dava dilekçesinde, taraflar arasındaki adi ortaklığın hükmen tasfiyesi ile HMK m. 107/2 uyarınca tasfiye nedeniyle hisseye düşecek bedelin, (ortaklığa katılım bedelinin ve ödenmemiş kâr bedellerinin) şimdilik 25.000 TL’sinin mevduata uygulanan en yüksek faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile ortaklığa ait ——– cihazının ve …———- kurulu MR cihazının ve davalıların mülkiyetinde olan taşınmazların 3. şahıslara devrinin engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; dava konusu işlemin ticari işletmeyle ilgili olup, 6102 sayılı TTK’nın 4-a maddesinde, TTK’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava niteliğinde olduğunun belirtildiği; aynı Yasanın 5/3 maddesi uyarınca, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişkinin görev ilişkisi niteliğinde bulunduğu; davanın, 6102 Sayılı TTK’nın yürürlüğe girmesinden sonra açıldığı; davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin ——- olduğu gerekçesiyle, görevsizlik kararı verilmiş, hüküm, davalı ——–.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, adi ortaklığın hükmen tasfiyesi, hisseye düşecek bedelin, (katılım ve kâr payının) tahsili istemine ilişkindir.
Temyize konu uyuşmazlık; bu tür davalara hangi mahkemenin bakacağı hususundadır.
Hangi davaların ticari dava olduğu 6102 sayılı TTK’nın 4.maddesinde sayılmıştır. Bundan başka, özel kanunlarda bazı davalara ve işlere asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı düzenlenmiştir( TTK. m.5 ). Bu hükümlerde sayılan ticari davalar mutlak ve nispi ticari dava olmak üzere ikiye ayrılır.
6102 sayılı TTK’nın 4. maddesi gereğince, bir davanın ticari dava olabilmesi için; uyuşmazlığın, her iki tarafın ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğmuş bulunması veya anılan yasa maddesinde sayılan mutlak ticari davalardan olması gerekir.
Somut olayda, mahkemece; uyuşmazlığın ticari işletmeden kaynaklandığı ve 6102 sayılı TTK’nın 4-a maddesinde TTK’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava niteliğinde olduğu belirtilerek, görevsizlik kararı verilmiş ise de; uyuşmazlık, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanmaktadır.
Adi ortaklık sözleşmesi; iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir(TBK. 620/1 md.). Bu sözleşme türü Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiştir. Bu nedenle, adi ortaklığın feshi ve tasfiyesine ilişkin davalara bakma görevi de genel mahkeme olan asliye hukuk mahkemelerine aittir.
Hal böyle olunca, mahkemece; tarafların iddia ve savunmaları değerlendirilip, tüm deliller toplandıktan sonra hasıl olacak sonuca göre işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle görevsizlik karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, ——– tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” şeklinde bozma kararı verildiği görülmüştür.
Yargıtay ————.Hukuk Dairesinin 21.06.2017 gün 2016/613E – 2010629K sayılı ilamda da aynı doğrultuda tespitler yapılmıştır.
Yargıtay————-.Hukuk Dairesinin 18.05.2016 gün 2016/3292E – 2016/5792K sayılı ilamıyla; “..somut olayda davacı kat karşılığı inşaat yapım işi ile ilgili davalı ————- ile adi ortaklık adı altında inşaat işi yaptığını, dava dışı ———— ait —————- parsel sayılı taşınmazlar üzerine 02.11.2010 tarihli 8 dairelik yapı konulu olarak Kadıköy —————-Noterliğinde 02.11.2010 tarih ve ——– yevmiye nolu düzenleme şeklinde Satış Vaadi ve Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi imzalandığını, 09.04.2011 tarihli inşaat ruhsatına uygun olarak inşaata başlandığını, inşaat sözleşmesinde müteahhit ve satın almayı vaad eden sıfatıyla imza attığını, fakat tüm işler için ——— ile birlikte gerekli finansmanı, kar ve zararı ortak olarak karşılamak üzere adi ortaklık yaptıklarını, davalı arsa sahiplerinin sermayelerini ortaya koyarak diğer davalı ve davacının inşaat yapım işine girişmiş ve elde edilecek karı paylaşmayı hedef aldıklarını, davalı ——– yetkilerini kötüye kullandıklarını, bu nedenle adi ortaklık alacağının tespiti ile belirlenecek miktardan şimdilik 1.000,00-TL’nin ticari faiziyle birlikte davalılardan ortaklaşa ve dayanışmalı olarak tahsiline karar verilmesini talep etmiş olup, tarafların tacir olmadığı, uyuşmazlığın tarafların ticari faaliyetiyle ilgili olmadığı ve uyuşmazlığın temelinde kat karşılığı inşaat sözleşmesine aykırılık olduğu anlaşılmakla, uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiğinden bahisle asliye hukuk mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine..” karar verildiği anlaşılmıştır.
Mahkememizce davacı —————– sorgulama sütununda vergi kaydı ve mesleki iştigal sahası sorgulanmış, davacının ——— aktif çalışan sigortalı durumunda öğretmen olduğu,————— bağlı olduğu, veri tabanında vergi numarası bulunmadığından araç bilgisinin görülemediği, davacı adına kayıtlı —— İlçelerinde olmak üzere 4 adet taşınmaz bulunduğu, davacının tacir olmadığı tespit edilmiştir.
Adi ortaklık sözleşmesi, iki yada daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir. (TBK. 620/1 md.)
Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nun 639.maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.
Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleri ile alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır. Diğer bir anlatımla tasfiye memuru tarafından yapılacak bir arıtma işlemi olup; hesap ve işlemlerin incelenip, bir bilanço düzenlenerek, ortaklığın aktif ve pasifi arasındaki farkı ortaya koymaktır.
Bir ortak tarafından adi ortaklığa ilişkin olan sermaye payının istenmesi, aynı zamanda ortaklığın feshi ve tasfiyesi talebini de kapsar. Uyuşmazlık, bu bağlamda değerlendirilip, çözüme kavuşturulmalıdır.
Bu durumda, mahkemece; 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınmalı, Türk Borçlar Kanununun 642.madde ve devamı hükümlerine göre tasfiye işlemi gerçekleştirilmelidir. Zira, 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 1.maddesine göre; Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.
Somut olayda, mahkemece; uyuşmazlığın ticari işten kaynaklandığı ve 6102 sayılı TTK’nın 3.,4., ve 5. maddesinde TTK’da öngörülen hususlardan doğan hukuk davalarının ticari dava niteliğinde olduğu belirtilerek, görevsizlik kararı verilmiş ise de; uyuşmazlık, taraflar arasındaki adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanmakta olup, davacının tacir olmadığı, kar amacıyla girmiş olduğu adi ortaklık ilişkisinden kaynaklanan alacaklarının belirlenmesini ve tahsilini talep ettiği anlaşılmıştır. Tüm bu hususlar dikkate alınarak mahkememizin görevsizliğine, İstanbul Anadolu ——.Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğuna dair karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1- Davanın HMK’NIN 114/1-c ve 115/2 maddeleri uyarınca, mahkememizin görevsizliği sebebiyle USULDEN REDDİNE,
2- Mahkememiz ile İstanbul Anadolu ———. Asliye Hukuk Mahkemesi arasında olumsuz görev uyuşmazlığı çıktığından, mahkememizce verilen karar HMK-21/ç maddesi gereği istinaf yoluna başvurulmaksızın, kesinleştiği takdirde mercii tayini için HMK’NIN 22/2 maddesi gereğince dosyanın İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi ————. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
3- Kararın istinaf yoluna başvurularak kesinleşmesi halinde, kesinleşme tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde taraflardan birinin mahkememize müracaatı halinde dosyanın yetkili ve görevli İstanbul Anadolu ——-. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine, aksi takdirde davanın açılmamış sayılacağının ihtaratına, (ihtaratı yapıldı).
4- Yargılama giderlerinin HMK 331/2 maddesi uyarınca görevli mahkeme tarafından hüküm altına alınmasına,
Dair, davacı vekili ve davalıların yokluğunda, gerekçeli kararın tebliğ tarihinden itibaren 2 hafta içerisinde Bölge Adliye Mahkemesine istinaf yasa yolu açık olmak üzere karar verildi.