Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/383 E. 2020/197 K. 27.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO: 2019/383 Esas
KARAR NO: 2020/197
DAVA : İtirazın İptali (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 14/05/2014
KARAR TARİHİ: 27/02/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Komisyonculuk Sözleşmesinden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA : Davacı vekilinin dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında—- bulunan davalı şirkete ait gayrimenkulun satılması için ——– tarihli belge düzenlendiğini, ancak davalının satış için firmalarına yetki vermesine rağmen bu yeri üçüncü bir şahsa sattığını, sözleşmenin 3.madde 2 paragrafına aykırı davranması nedeniyle 5. paragraf uyarınca belirlenen bedeli ödeme yükümlüğü olduğunu, buna aykırı davranması nedeniyle —— İcra Müdürlüğünün ——- esas sayılı icra takibinde bulunduğunu, ancak davalı haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, itirazın iptali ile takibin devamına, %20 icra inkar tazminatının davalıdan alınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekilinin cevap dilekçesinde özetle; Öncelikle derdestlik itirazlarının olduğunu, ——. Asliye Hukuk Mahkemesinin —- E. sayılı dosyası ile taraflar arasında bir dava olduğunu, konusunun aynı olduğunu, bu nedenle derdestlik itirazlarının değerlendirilmesini talep ettiklerini, ayrıca görevli mahkemenin ———–Tüketici mahkemesi olduğunu, bu nedenle görevsizlik kararı verilmesini talep ettiklerini, esasa ilişkin olarak da müvekkilinin taşınmazı acil satması söz konusu olduğunu, bu nedenle davacı firmaya başvurduğunu, taşınmazın satımı için hizmet talep ettiğini, müvekkiline ayak üstü çok kısa sürede satacaklarını ancak genel merkezin prosüdür olarak imza istediklerini, davaya ve takibine dayanak konusu belgeyi müvekkiline imzalattıklarını, belgeye ilişkin herhangi bir bilgi verilmediğini, imzanın müvekkiline ait olduğunu, ayrıca davacı kurum tarafından herhangi bir hizmet verilmediğini, sözleşme imzalanırken taşınmazın şirkete mi yoksa müvekkiline mi ait olduğu dikkate alınmadığını, bu hususun araştırılmadığını, buna göre imza alındığını, bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiş olduğu görülmüştür.
İNCELEME VE GEREKÇE:
Dava, tellallık sözleşmesinden doğan cezai şartın tahsili istemiyle başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.
——- sözleşmesi mülga 818 sayılı Borçlar Kanununun 404-409 maddeleri, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 520-525 maddeleri arasında düzenlenmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 520/1. maddesinde simsarlık sözleşmesinin tanımı “…simsarın taraflar arasında bir sözleşme kurulması imkanının hazırlanmasını veya kurulmasına aracılık etmeyi üstlendiği ve bu sözleşmenin kurulması halinde ücrete hak kazandığı sözleşmedir” şeklinde tanımlanmıştır. Bu hüküm, mehaza uygun olarak, “Simsarlık, simsarın bir ücret karşılığında, ya diğer tarafa bir sözleşmenin kurulması fırsatını göstermeyi ya da ona bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmeyi borçlandığı bir sözleşmedir” şeklinde anlaşılmalıdır.
Simsarlık sözleşmesinin unsurları şu şekildedir:
a) Simsarlık ilişkisinin tarafları simsar ile iş sahibidir ve simsar, iş sahibi için, konusu özel olarak belirlenmiş bir vekalet edimi üstlenmiştir. O (simsar), iş sahibi için yerine getireceği faaliyetin karşılığında ücret alacaktır.
b) Simsarlık faaliyetinin konusu, çeşitli işlere ilişkin sözleşmelerin kurulması hususunda aracılık etmektir. Bu aracılık faaliyeti, bir sözleşme kurma fırsatı vermek şeklinde olabileceği gibi bir sözleşme görüşmesi için aracılık etmek şeklinde de olabilir. Simsarın kural olarak iş sahibini temsil yetkisi yoktur; fakat sözleşme ile kendisine bu yetki verilebilir.
c) Simsarlık ilişkisi, simsar ile iş sahibi arasında yapılan bir sözleşme ile kurulur. Simsar ile iş sahibi arasında sürekli bir hukuki bağlantı yoktur. Simsarlık sözleşmesinin geçerliliği bir şekle bağlı değildir; ne var ki 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 520/3. maddesi (mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu m. 404/3) taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi için bir geçerlilik şekli kabul etmiştir. Buna göre, “taşınmazlar konusundaki simsarlık sözleşmesi, yazılı şekilde yapılmadıkça geçerli olmaz”. Simsarlık faaliyeti sonucu kurulacak sözleşme herhangi bir nitelikte sözleşme olabilir.
Nitekim———- gün, ———–K. sayılı kararında da aynı ilkelere işaret edilmiştir.
Mahkememizce tüm dosya kapsamı dikkate alınarak yapılan değerlendirme sonucunda; davacı ile davalı arasında————parselde bulunan taşınmazın —— bağımsız bölümünün satımı konusunda ———- tarihinde imzalandığı, yapılan sözleşmenin tellallık hizmet sözleşmesinden kaynaklandığı ve davanın taraflar arasındaki tellallık hizmet sözleşmesinden kaynaklanan ücretin tahsili talebine yönelik olduğu, —— bulunan taşınmazın …adına kayıtlı olduğu, diğer davalı … tarafından davalı şirket adına tanzim edildiği, davalı …’ın şirketi imzaya yetkili temsilcisi olduğu, —- sözleşmenin 5.maddesinde sözleşme süresinin 90 gün olarak belirlendiği ve karşılıklı yazılı fesih olmaması halinde sözleşmenin aynı sürelerde yenileyeceğinin düzenlendiği, sözleşmenin 3.maddesi uyarınca sürenin sona ermesinden sonra 120 gün içerisinde davacı —– onayı olmaksızın satışın yapılamayacağının taahhüt altına alındığı, bu taahhüde aykırı davranılması halinde satış bedeli olarak belirlenen meblağın %6’sı tutarında bedel ödeneceğinin düzenlendiği, taşınmazın davacı firmaya sözleşmede öngörülen süre içerisinde bilgisi olmaksızın —- tarihinde davalı tarafından 3.şahıs olan —– satıldığı, davalılardan …nin tacir olduğu, 6098 sayılı TBK 182/son (eski BK’nun 161/son) maddesi gereğince ticari şirket olması nedeni ile cezai şartın fahiş olmadığı, bu nedenle tenkisinin gerekli olmadığı tarafların iktisadi durumu özel olarak borçlunun ödeme kabiliyeti ile beraber, borçlunun borcunu yerine getirmemiş olması nedeni ile sağladığı menfaat, kusur derecesi ve borca aykırı davranışın ağırlığı ölçü alınarak hak, adalet ve nesafet kuralları dikkate alınarak cezai şartın fahiş olmadığı, davalının yapılan icra takibine itirazında haklı olmadığı anlaşılmakla davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, şartları oluştuğu için davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
HÜKÜM:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1.Davanın KABULÜ ile;
Davalıların —- İcra Müdürlüğü’nün —- E. Sayılı icra dosyasına yapmış olduğu İTİRAZIN İPTALİ ile takibin kaldığı yerden DEVAMINA,
Asıl alacak miktarının %20 oranındaki icra inkar tazminatının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
Asıl alacak miktarına takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına,
2-Hüküm altına alınan miktar üzerinden hesaplanan 1.024,65 TL karar ve ilam harcının, dava açılırken peşin olarak alınan 181,20 TL harçtan mahsubu ile bakiye 843,45 TL karar ve ilam harcının davalılardan tahsili ile hazineye irat kaydına,
3-Davacı davada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yatırılan 25,20 TL başvuru harcı, 181,20 TL peşin harç toplamı 206,40 TL ile 227,25 TL olmak üzere toplam 433,65 TL olan yargılama giderinin davalılardan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,
6-Davacı tarafından dava dosyasına yatırılan gider avansından artan kısmın HMK. 333.maddesi gereğince karar kesinleştikten sonra davacıya iadesine,
7-Davalı tarafça yatırılan delil avansından artan kısmının karar kesinleşince ve talep halinde iadesine,
Dair, Gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay’da temyiz yasa yolu açık olmak üzere davacı vekilinin ve davalı vekilinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/02/2020