Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/241 E. 2020/747 K. 04.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ ESAS NO : 2019/241 Esas
KARAR NO: 2020/747
DAVA : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/11/2015
KARAR TARİHİ : 04/11/2020
Mahkememizde görülmekte olan Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA:Davacı vekilinin dilekçesi özetle; davacı şirketin ——ılında kurulduğunu——-gösteren ve faaliyette bulunduğu sektörlerin bir çoğunda lider konumunda olan bir şirket olduğunu, dava tarihi itibariyle —– ayrı şubesi ve yüzlerce çalışanı olan—— kayıtlı sermayeli şirket olduğunu, işlerinin devamlılığı ve finansman ihtiyaçları için birçok banka ile çalıştığını ve krediler kullandığını, davalının —-yılına kadar davacı şirkette hissedar olduğunu, şirketin birçok yönetim kademesinde de görev aldığını, davalının —–yılında davacı şirkette sahibi bulunduğu hisselerini, kendi talep ve ısrarı ile davacı şirketin diğer ortaklarına devir ve temlik etmek suretiyle şirketten ayrıldığını, davalının hisselerini devredip ortaklıktan ayrılmasından sonra —– ayında davalının şirkette bulunduğu dönemde yöneticisi olduğu departmanın satış faaliyetlerini kapsayan bir vergi borcu tahakkuk ettirilerek müvekkil şirkete ödeme emri gönderildiğini, davacı şirketin yargısal haklarını kullanarak davalar açtığını, süreç sonunda tahakkuk ettirilen vergileri ödemek durumunda kaldığını, davalının davacı şirketi karalamak, ticari itibarını sarsmak ve davacıyı zor duruma düşürmek için vekili——- yevmiye numaralı ihtarnamesi keşide etmek suretiyle davacının kredi kullandığı ve bugüne kadar hiçbir problem yaşamadığı; ——muhatap alarak, davacı——–karalamayı ve ticari itibarını sarsmayı bu bağlamda davacıyı finansal olarak zor durumda bırakmayı hedef alan asılsız iddialarda bulunduğunu, bu nedenlerle fazlaya dair tüm talep vedava hakları saklı kalmak kaydı ile; şimdilik ——- manevi tazminatın işleyecek yasal faiziyle ayrıca yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP : Davalı vekilinin ——- havale tarihli cevap dilekçesinde özetle; HMK’ya göre her tür tazminat davaları davalının ikametgah mahkemelerinde açılması gerektiğini, yetkili mahkemenini —- Mahkemeleri olduğunu, davalıya dava dilekçesi ile tebliğ edilen adresin — olduğunu, davacı tarafın —— olduğunu, dava şirketler hukukundan kaynaklanan tazminat davası olduğunu, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğunu, davalının davacı şirketin hisselerini devrettiğini, buna ilişkin olarak haksız ithamlarla ayıplı mal davalarının açıldığı ve davacı tarafından bildirilen dosya numaraları ile tarafların karşılıklı davalaştıklarının sabit olduğunu, davalının davacı şirketin eski yönetim kurulu üyesi ve ortağı olduğunu, davacı şirketin egemen hisse sahibi olduğu ————-açmış olduğu dava dilekçelerinde bu davada iddia edildiğinin aksine, hiçbir zarara uğramadığını, bankaların ikna edildiğini, ——- tarafından gereken izinlerin verildiğinin bildirildiğini, bu nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE;
Dava tüzel kişi olan davacı şirket tarafından yukarıda belirtilen davacı eylemi nedeni ile uğranıldığı iddia olunan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Medeni Kanunun 24. Maddesi “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır” şeklinde bir düzenlemeye yer vererek gerçek kişi veya tüzel kişi ayrımı yapmaksızın kişilik kişilerin kişilik haklarını hukuken koruma altına almıştır. Yine Borçlar Kanunu’nun 49/1 maddesine( YBK 56) göre “Şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dâva edebilir” şeklinde bir düzenlemeye yer vererek gerçek kişi veya tüzel kişi ayrımı yapmaksızın kişilik kişilerin kişilik haklarını hukuken koruma altına almıştır.
—– yılında verilen bir kararda tüzel kişilerin manevi tazminat davası açabileceği şu şekilde ifade edilmiştir: ——- şeref ve haysiyetleri Medeni Kanunu’nun 24. Ve Borçlar Kanunu’nun 49. Maddeleri gereğince korunması gereken kişilik haklarındandır. Tüzel kişilerinde bu hükümlerden yararlanabilecekleri bilimsel ve yargısal içtihatlarla benimsenmiş bulunmaktadır. Kişiliğe karşı haksız tecavüz halinde bunun önlenmesi istenebileceği gibi tecavüzün gerçekleşmiş bulunması halinde de manevi tazminat davası açabilir.” Kişinin şeref, haysiyet ve itibarını ihlal edici belirli olay iddiası şekli suçlama olabileceği gibi, karalama, iftira, gerçeğe aykırı isnatlar şeklinde de olabilir. Kişilik haklarından şeref ve haysiyete saldırıda bulunanın, iyiniyetli olup olmadığına bakılmaksızın Medeni Kanunu’nun ve Borçlar Kanunu’nun ilgili maddelerinde öngörülen hukuki taleplerin hepsi ona karşı yöneltilebilir.
Yargıtay tüzel kişilerinde manevi tazminat talep edebileceğini kabul etmektedir. Nitekim ——–Sayılı dosyasından verdiği kararda açıkça “ manevi zarar kişilik değerlerinde oluşan objektif eksilmedir. Duyulan acı, çekilen ıstırap manevi zarar değil onun görüntüsü olarak ortaya çıkar. Acı ve elemin manevi zarar olarak nitelendirilmesi sonucu, tüzel kişileri ve bilinçsizleri, öte yandan acılarını içinde gizleyenleri tazminat isteme hakkından yoksun bırakmamak için yasalar, manevi tazminat verilebilecek olguları sınırlandırmıştır” ifadelerine yer vermiştir. Yine ——-Sayılı dosyasından verdiği ve konuyu daha detaylı olarak ele aldığı kararında “ MK.’nın 24. Maddesi ve BK.’nun 49. Maddesinde belirtilen manevi zarar kişisel çıkarlarında uğradığı eksilmedir. Bir tüzel kişinin haklarından olan——-varlıklarına yapılan saldırının bu manevi değerlerinde eksilmeye neden olacağı açıktır. Gerçi, duyguları olmayan tüzel kişilerin elem ve ızdırap duymaları düşünülemez. Ancak hukuk düzeni tüzel kişileri hukuk süjesi olarak tanıdığına ve onlara ad, şeref, onur ve itibar gibi kişisel varlıklar bahsedilmiş olduğuna göre, tüzel kişinin üzüntü duymayacağı gerekçesiyle davanın reddi doğru değildir. Zaten manevi zarar salt üzüntünün varlığı halinde değil, kişinin kişilik değerlerinin saldırıya uğraması durumunda gerçekleşen bir zarardır. Bunun içindir ki gerek Medeni Kanun gerekse Borçlar Kanunu yalnız gerçek kişilerin değil, aynı zamanda tüzel kişilerin de kişisel haklarını korumaktadır” şeklinde hüküm altına almıştır.
Mahkememizce taraf delilleri toplanmış bilirkişiden rapor alınmıştır. Bilirkişi raporunda özetle “….Dava dilekçesi incelendiğinde, davacı vekilinin tazminat istemine herhangi bir hukuki dayanak göstermediği, tarafların iddia ve savunmaları incelendiğinde dava konusu tazminat talebinin haksız fiil nedeniyle tazminat istemi olduğunu, Davacı vekilinin iddialarına göre somut olayda zarara sebep olan olayın davalının vekili tarafından keşide edilen———– yevmiye numaralı ihbarnamesi olduğu, somut olayda zarara sebebiyet verdiği iddia edilen olay, davalının keşide ettiği ihbarname olduğundan ve ihbarname keşide edilmesi hukuka aykırı bir fiil teşkil etmediğinden ancak TBK m. 49 f.2 uyarınca bir sorumluluk düşünülebileceği,
İhtarname metni incelendiğinde, davacı bakımından mali durumunun yerinde olmadığı veya borca batık olduğu yönünde bir beyanda bulunmadığı tespit edildiği ve davalının kefaletleri bakımından kendi menfaatlerini korumaya yönelik hareket etmesinin muhtemel olduğu göz önünde bulundurulduğunda kanaatimizce zarara sebep olduğu iddia edilen ihtarnamenin ahlaka aykırı bir fiil olarak değerlendirilmesi mümkün olmadığı,
Bankalardan gelen müzekkere cevaplan incelendiğinde davacının iddialarının yerinde olmadığı; bazı bankalara anılan ihtarnamenin gitmediği, ihtarnamenin gittiği bankalar bakımındansa davacının hesaplarının kat edilmesinin veya bu ihtarname nedeniyle davacı kredi kullandırılmaması gibi bir hususun söz konusu olmadığı anlaşıldığı, dolayısıyla kanaatimizce herhangi bir zarar kaleminin söz konusu olmadığı,——ı kendisine yazılan müzekkereye cevap vermemiş ve bu nedenle garanti bankası yönünden bir değerlendirme yapılması mümkün olmadığı, Tacirin ödeme yeteneği hakkında şüphe uyandırılması hallerinde tacir kişilerin ticari itibarlarının zedelenmesi nedeniyle manevi tazminat talep edilebilmesi mümkün olduğu; acı, elem ya da ıstırap duyması bu nedenle bu taleplerde aranmadığı, Ancak somut olaydaki ihtarname incelendiğinde davacı şirket bakımından iflas veya borca batıklık iddiasında bulunulmadığı, ayrıca davacı şirketin ödeme kabiliyetine ilişkin lehte veya aleyhte herhangi bir beyanda bulunulmadığı, dolayısıyla somut olayda kanaatimizce manevi tazminatın koşullan oluşmadığı, ve kanaatine vardığımızı Sayın Mahkeme’nin takdirine arz ederiz.” şeklinde rapor vermiştir. Davaya sebebiyet veren——–yevmiye numaralı ihtarnamesi incelenmiş davacı şirketin ödeme kabiliyetine dair lehte veya aleyhte bir beyanda bulunmadığı, davacı şirketin borca batık olduğu veya iflas ettiği gibi bir ibare bulunmadığı bu tespitlerin——- yapıldığı anlaşılmıştır. Davalının kefaletleri bakımından kendi menfaatlerini korumak amaçlı olarak hareket etmeye çalıştığı kanaati hasıl olmuştur.
Tüm dosya kapsamı, denetime el verişli bilirkişi raporu, yukarıda yapılan tüm hukuki açıklamalar kapsamında her ne kadar davacı tarafından davalı hakkında maddi ve manevi tazminat talebi ile eldeki bu dava açılmış ise de davacının davalının söz konusu ihtarnamesi nedeni ile maddi bir zarara uğradığı hususunu ispat edemediği, davalının gönderdiği ihtarnamenin içeriğinin hukuka aykırı olmadığı, davacı şirketin tüzel kişiliğinin ticari itibarını zedeler nitelikte bir itham içermediği sonucuna varılmış, ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.
AAÜT’nin 10/4. Madde ve fıkrasında ” manevi tazminat davasının maddi tazminat veya parayla değerlendirilmesi mümkün olan diğer taleplerle birlikte açılması durumunda manevi tazminat açısından avukatlık ücreti ayrı bir kalem olarak hükmedilir.” düzenlemesi mevcuttur. Yine AAÜT’nin 13/4. Maddesinde ” maddi tazminat istemli davaların tamamının reddi durumunda avukatlık ücreti tarifenin ikinci kısmının 2. Bölümüne göre hükmolunur” düzenlemesi mevcut olup anılan kısma göre vekalet ücreti maktudur. Yine tarifenin 10/3. Maddesinde manevi tazminat talebinin tamamen reddi durumunda vekalet ücretinin maktu olduğu düzenlenmiştir. Tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-Davanın REDDİNE,
2-Başlangıçta alınan 1.024,65 TL peşin harcın , alınması gereken 54,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 970,25 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa İADESİNE,
3- Davacı tarafça yargılama giderinin üzerine BIRAKILMASINA,
4-Davalı tarafça yapılan belgeli bir yargılama giderine rastlanmadığından bu hususta karar tesisine YER OLMADIĞINA,
5-Maddi tazminat talebi yönünden davalı taraf yargılamada kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla AAÜT gereği 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa ÖDENMESİNE,
6-Manevi tazminat talebi yönünden davalı taraf yargılamada kendisini vekil marifetiyle temsil ettirmiş olmakla AAÜT gereği 3.400,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalı tarafa ÖDENMESİNE,
7-Kararın kesinleşmesi ve talep halinde HMK 333. maddesi gereği artan gider avansının yatırana İADESİNE,
Dair karar, gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olmak üzere taraf vekillerinin yüzüne karşı oy birliği ile verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.04/11/2020