Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2019/210 E. 2019/49 K. 18.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2019/210 Esas
KARAR NO : 2019/49

DAVA : Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/01/2019
KARAR TARİHİ : 18/01/2019

Mahkememize tevzi edilen dava dilekçesi mahkememiz esasının yukarıda belirtilen sırasına kaydedilip incelendi
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dilekçesinde özetle, davalılar ile aralarında ticari münasebet bulunduğunu, satın alınacak malların tümü için —–(—- Şubesinin————————- ————- nolu hesaptan—————– keşideli,—– çek seri nolu, 15.01.2019 tarihli, 37.000,00-TL bedelli çeki avans mahiyetinde verdiklerini, davalının edimlerini ifa etmediği gibi sebepsiz kalan çeki de iade etmediğini iddia ederek dava konusu çeke karşılık borçlu bulunmadıklarının tespiti ile tüm neticeleri ile çekin iptalini talep ve dava etmiştir
Dava, davacının davalı firmaya borçlu olmadığının tespiti amacıyla açılan menfi tespit davasıdır.
Menfi tespit davası, davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hak veya hukuki ilişkinin mevcut olmadığının (yok olduğunun) tespiti için açılan davadır. Menfi olumsuz anlamını taşır. Bir hak veya hukuki ilişkinin mevcut olmadığının tespit edilmesi hakkında menfi tespit davası açılabilmesi için davalının daha önce o hukuki ilişkinin varlığını iddia etmiş olması gerekir. Bir kimsenin borçlu olmadığının tespiti için açtığı menfi tespit davası İİK’nın 72.maddesinde düzenlenmiştir. Menfi tespit davasının kabulü halinde verilen hüküm ile hukuki ilişkinin mevcut olmadığı (yok olduğu), davayı esastan reddeden hüküm ile de hukuki ilişkinin var olduğu kesin olarak (m.303) tespit edilmiş olur.
Menfi tespit davası borçlunun, borcu ödemeden önce borçlu olmadığının tespiti için açtığı davadır. Takip borçlusu, bu dava ile borçlu olmadığını ispat ederek hakkındaki icra takibini iptal ettirir ve borcu ödemekten kurtulur.
Eda davaları ise HMK 105 ‘de düzenlenmiştir. Eda (edim) davasında davacı, davalının bir işi yapmaya, bir şeyi vermeye veya bir işi yapmamaya yahut yapamamaya mahkum edilmesini ister. Mesela, davalının taşınmazı tahliye etmesine, satış bedeli olan parayı ödemesine veya gürültü yapmaması şeklinde karar verilmesi gibi. Alacak davaları, eda davaları içerisinde düzenlenmiştir. Eda davası açılmasında hukuki yarar bulunması için, davalının davacının hakkını inkar etmiş olması şart değildir. Davalı, davacının hakkını ikrar eder ise yani tanırsa fakat yerine getirmezse, davacı icraya konulacak bir hüküm ilam elde etmek için de davalıya karşı dava açabilir. Davalının davacının istediği edaya mahkum edilebilmesi için ilk önce dava konusu hakkın veya hukuki ilişkinin tespit edilmesi gerekir. Mahkeme, incelemesi sonucunda davacının iddia ettiği hakkın veya hukuki ilişkinin mevcut olduğu kanısına varırsa davalıyı, davacıya belli bir edada bulunmaya mahkum eder. Buna göre eda davasının kabulü halinde verilen hüküm iki hususu içerir:
1-Davanın dayandığı hakkın veya hukuki ilişkinin var olduğunun tespiti,
2-Davacının istediği edanın yerine getirilmesi hususunda davalıya yöneltilmiş bir emir
Böyle ikili bir ayrıma, eda hükümlerinde her zaman açıkça yer verilmez. Fakat bu eda hükümlerine sıkı sıkıya bağlı bir husus olduğundan her eda hükmü, eda emrinden başka zorunlu olarak dava konusu hakkın veya hukuki ilişkinin tespitinide kapsar. Eda davasının kabulü halinde verilen (olumlu) hükmün tespit bölümü bundan sonra aynı taraflar arasında aynı hukuki ilişkiye (dava sebebine) dayanarak açılan ikinci davada kesin delil teşkil eder. Eda davasının kabulüne ilişkin kararda hem tespit hem de eda hükmüne yer verilmelidir. Yalnız tespit hükmüyle yetinilemez. Eda davasının kabulüne ilişkin hükümler, ilamların icrası yoluyla icra olunur. (İİK m.24-41)
Eda davasının reddine ilişkin hüküm (eda hükmü olmayıp) bir tespit hükmüdür. Çünkü bununla davacının iddia ettiği hakkın veya hukuki ilişkinin mevcut olmadığı tespit edilir. Bu tespit hükmü de kesin hüküm (m.303) ve kesin delil teşkil eder. Mahkemelerde görülen davaların büyük çoğunluğu eda davası olup, alacak davaları ve itirazın iptali davaları eda davası vasfındadır.
19.12.2018 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak, yürürlüğüne giren 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK. ‘nın ( 5. ) maddesine eklenen 5/A maddesi gereğince ticari davalarda konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat talepleri hakkında dava açılmasından önce arabulucuya başvurulmuş olmasının dava şartı olarak düzenlenmiş olması ve 7155 Sayılı Kanunun ( 23. ) maddesi ile 6325 Sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanununa eklenen 18/A ( 2 ) maddesi ile “Arabulucuya başvurulmadan dava açıldığının anlaşılması halinde herhangi bir işlem yapılmakszın davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilir” hükmü getirilmiştir.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 114/(2). maddesine göre, ”Diğer kanunlarda yer alan dava şartlarına ilişkin hükümler saklıdır” hükmü yer almaktadır.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 115. maddesi gereğince; Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Mahkeme dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir.
Yukarıda kapsamlı bir şekilde açıklandığı üzere bir hakkın varlığının ispatı ve kendisine eda edilmesi hususunda dava açan alacaklının açmış olduğu alacak davası, 7155 Sayılı Kanunun 20. maddesi ile 6102 Sayılı TTK. ‘nın ( 5. ) maddesine eklenen 5/A maddesinde açık bir şekilde alacak kelimesi zikredilerek “konusu bir miktar paranın ödenmesi olan alacak ve tazminat davaları” olarak düzenlenmiş olmasına rağmen bu hakkın var olmadığını iddia eden ve buna ilişkin olarak dava açma hakkı bulunan borçlunun açabileceği menfi tespit davası kanunda açıkça zikredilmemiş ve bu şekilde kanunda bir boşluk ortaya çıkmıştır. Hakkın varlığı iddiasında bulunan alacaklıya tanınan arabulucuya başvurma hakkı ve de zorunluluğu kanuni düzenlemedeki eksiklik sebebiyle borçlu olduğu iddia edilen kişiye tanınmamıştır. Alacağın varlığı hususunda açmış olduğu eda davasında tespit isteyen alacaklının karşı yanı olan ve alacağın var olmadığını iddia edip bu konuda tespit isteyen borçlunun da arabulucuya başvuru zorunluluğu ve hakkı getirilmek zorundadır.
Arabuluculuk; bir özel hukuk uyuşmazlığının tarafı olan kişilerin, özgür iradeleriyle seçtikleri tarafsız ve uzman bir üçüncü kişinin (arabulucu) hakemliğinde, dava açılmadan önce veya dava açıldıktan sonra başvurdukları bir uyuşmazlık çözüm yöntemidir. Arabuluculuk, uyuşmazlığın mahkeme dışı, hızlı ve kesin bir şekilde çözülmesini amaçlayan bir usul hukuku kurumudur. Arabuluculuk müessesesi özel hukuk uyuşmazlığının tarafı olan kişilerin en kısa zamanda ve en zahmetsiz şekilde haklarına kavuşmalarını sağlamak amacıyla düzenlenmiştir. Mahkememizce alacak (eda davasının) karşı davası olan menfi tespit davasınında zorunlu arabuluculuk müessesesi içinde olduğu kabul edilmiştir.
Tüm dosya kapsamı ve toplanan delillerin değerlendirilmesine göre, 6100 Sayılı HMK’nın 105, 303, 114 (2) ve 115. maddeleri gereğince, 2004 Sayılı İİK’nın 72.maddesi gereğince menfi tespit davası açan davacı tarafından dava açılmadan önce zorunlu arabulucuya başvurulmadan işbu davanın açılmış olduğu anlaşıldığından, davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmesi gerektiği kanaat ve sonucuna varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere ;
1-6100 Sayılı HMK’nın 114 (2) ve 115. maddeleri gereğince davanın dava şartı yokluğundan USULDEN REDDİNE,
2-Harçlar Kanununa göre alınması gereken 44,40-TL maktu harçtan peşin alınan 63,19-TL’nin mahsubu ile fazla yatırılan 18,79-TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, artan avansın talep halinde ve karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
Dair karar, 6100 Sayılı HMK’nın İstinafa ilişkin hükümleri doğrultusunda, kararın tebliğ tarihinden itibaren iki (2) haftalık süre içerisinde (HMK’nın 345. maddesi), mahkememize veya başka bir yer mahkemesine dilekçe ile başvurmak (HMK’nın 343. maddesi) ve istinaf harcı ile gerekli giderlerin tamamen ödemek (HMK’nın 344. maddesi) suretiyle, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi nezdinde İstinaf yolu açık olmak üzere tarafların yokluğunda dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verildi.