Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Anadolu 10. Asliye Ticaret Mahkemesi 2018/999 E. 2020/506 K. 15.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. İstanbul Anadolu 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2018/999 Esas
KARAR NO: 2020/506
DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 28/12/2018
KARAR TARİHİ: 15/09/2020
Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili ——- harç tarihli dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin davalıdan olan cari hesap ekstresine dayalı alacağın tahsili için — tarihinde —– İcra Müdürlüğünün ——- sayılı dosya ile takibe başlandığını, ödeme emrinin davalı-borçluya —— tarihinde usulüne uygun bir şekilde tebliği edilmesi üzerine davalı vekili tarafından borcun tamamına, takip öncesi işlemiş faiz ile işleyecek faiz oranına itiraz edilmesi ile icra takibinin durdurulmasına karar verildiğini, müvekkili şirket paket tur düzenleyicisi olarak seyahat acentelerine, otel, ulaşım, yeme-içme ve rehberlik hizmetleri gibi hizmetler sağladığını, müvekkili şirket şirket ile davalı uzun süredir ticari ilişki bulunmadığını, dava konusu uyuşmazlıkta davalı seyahat acentesi —– kapsamda değişik tarihlerde paket turlar tedarik edilerek faturaları gönderilmiş ve cari hesabına fatura bedelleri borç olarak kaydedildiğini, davalı borçlu şirketin — tarihi itibari ile ——- borcu bulunduğunu, müvekkili şirket yetkilisi ile davalı seyahat acentesi arasında yapılan elektronik yazışmalarda cari hesapta gösterilen bazı alacak kalemleri kabul edilmediğini, müvekkili bazı faturaların iade edildiğini ileri sürdüğünü, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle: Davacı tarafça müvekkili şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, itiraz üzerine takip durduğunu, davacı alacaklı gözüken talep edilen faizin, faiz tür ve oranının, sair ferilerinin fahiş olduğu ve kabulünün mümkün olmadığını,. Müvekkili dava alacaklı tarafa borcu bulunmadığını, tarafların ticari defter ve belgelerinin incelenmesi ile ortaya çıkağını, davacının likit olmayan borç üzerinden %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatı talep etmesinin hukuken kabul edilemeyeceğini, takip dayanağı olmadığından takibe konu asıl alacak ile birlikte istenen faizin, faiz tür ve oranının, sair ferilerinin de kabulünün mümkün olmadığını, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
Dava açık hesap ilişkisine dayalı takipte ödeme emrine yapılan itirazın iptali davasıdır.İtirazın iptali davası İcra İflas Kanunun 67. Maddesinde “Takip talebine itiraz edilen alacaklı, itirazın tebliği tarihinden itibaren bir sene içinde mahkemeye başvurarak, genel hükümler dairesinde alacağının varlığını ispat suretiyle itirazın iptalini dava edebilir.Bu davada borçlunun itirazının haksızlığına karar verilirse borçlu; takibinde haksız ve kötü niyetli görülürse alacaklı; diğer tarafın talebi üzerine iki tarafın durumuna, davanın ve hükmolunan şeyin tahammülüne göre, red veya hükmolunan meblağın yüzde yirmisinden aşağı olmamak üzere, uygun bir tazminatla mahkum edilir.İtiraz eden veli, vasi veya mirasçı ise, borçlu hakkında tazminat hükmolunması kötü niyetin sübutuna bağlıdır.Birinci fıkrada yazılı itirazın iptali süresini geçiren alacaklının umumi hükümler dairesinde alacağını dava etmek hakkı saklıdır.Bu Kanunda öngörülen icra inkar tazminatı, kötü niyet tazminatı ve benzeri tazminatların tespitinde, takip talebi veya davadaki talep esas alınır.” şeklinde düzenlenmiştir.İcra dosyası fiziken celp edilmiş ,ödeme emrinin borçluya —– tarihinde tebliğ edildiği ve borçlunun ödeme emrine süresi içerisinde —— tarihinde itiraz ederek takibi durdurduğu tespit edilmiştir.
Her ne kadar takip cari hesap alacağı adı altında başlatılsa da uygulamada takip başlatan vekil ve asiller tarafından sıklıkla açık hesap ilişkisi ve cari hesap sözleşmesinin karıştırıldığı görülmektedir.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) 89. (6762 sayılı TTK’nın 87) maddesine göre iki kişinin herhangi bir hukuki sebep veya ilişkiden doğan alacaklarını teker teker ve ayrı ayrı istemekten karşılıklı olarak vazgeçip bunları kalem kalem alacak ve borç şekline çevirerek hesabın kesilmesinden sonra çıkacak artan tutarı isteyebileceklerine ilişkin sözleşme cari hesap sözleşmesi olarak tanımlanmıştır. Aynı maddelerde cari hesap sözleşmelerinin yazılı yapılmadıkça geçerli olmayacağı belirtilmiştir. Buna göre, taraflar arasında yazılı bir cari hesap sözleşmesi bulunmadıkça TTK’nın cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamayacaktır.
Açık hesap ilişkisi ise önceki borçlar tahsil edilmemesine rağmen taraflar arasındaki ticari ilişkinin devam etmesi durumudur. Açık hesap ilişkisinde taraflar tek taraflı ya da karşılıklı olarak alacaklarını hesaba kaydedip belirli hesap dönemlerine bağlı kalmaksızın hesaplaşma yaptıklarından, bu ilişkiye TTK’daki cari hesaba ilişkin hükümleri uygulanamaz.
Taraflar arasındaki ilişkinin cari hesaba değil açık hesap ilişkisine dayalı olduğu anlaşılmış ve mahkememizce bu yönde yargılama sevk ve idare edilmiştir.
— tarihli ara karar ile dosyanın bir Mali Müşavir bilirkişisine tevdi edilerek bilirkişi raporu alınması yönünde ara karar kurulmuş ve —– tarihli bilirkişi raporu mahkememize teslim edilmiştir.
——tarihli bilirkişi raporunda özetle; ” Davacı ticari defter ve muavin kayıtlarının yasa mevzuata uygun olarak tutulduğu ve lehe delil olarak değerlendirileceği, davalı yanın ticari defter ve belgelerini inceleme için sunmadığı, davacının takip tarihinde yukarıda dökümü gösterildiği surette davalıya borç kaydettiği —— adet iade faturası olmak üzere toplam ———- faturası düzenlendiği ve alacak kayıt ettiği, davalıca yapılan ödeme tutarlarının mahsupu sonucunda icra takibinde talep ettiği asıl alacak tutarı olan —- ekstrasından kaynaklı —— toplamda alacaklı göründüğü, davacı tarafından davalı yana kesilen — nolu faturaya istinaden davalı yanca ——– adet iade faturası düzenlendiği davacıya gönderildiği, davacı yanca bu faturanın —— içerisinde kendilerine ulaştığı, o neden ile —- tarihiyle kayıtlara alındığı, daha sonra davacı yanın bu iade faturasını kabul etmediği ve ———- tarihinde aynı tutarda davalı yana iade olmayacağı da dikkate alındığında, davacı tarafından temel ilişkide alacağa dayanak, fatura konusu işlemleri kanıtlanması gerekeceği, davacı tarafça bu konuda delil olarak Mail yazışmaları, faturalar, ilgili muavin kayıtlara göre temel ilişki kapsamında davalıdan alacağını kanıtlandığının hukuki değerlendirilmesi Sayın Mahkeme’ye ait olmakla, söz konusu alacağın kanıtlandığı sonucuna ulaşılması halinde, davacının takip tarihinde davalıdan takip tutar olan —- alacaklı olduğu, takip tarihinde ———– alacak talebinin yerinde görülebileceği, takip talebinde istenildiği surette asıl alacağa takip tarihinden ödeme tarihine kadar avans faizi isteminin de yerinde görülebileceği, mahkemece davacının temel ilişki kapsamında davalıya fatura konusu işlemleri kanıtlayamadığı hukuki değerlendirilmesine ulaşılması halinde, davacı alacak talebinin yerinde görülmeyeceği, hukuki değerlendirilmesi Sayın Mahkemeye ait olmak üzere 3. Nüshadan ibaret raporumuz mahkemenizin görevlendirilmesi kapsamında tarafınıza sunulur. ” şeklinde rapor tanzim ettiği görülmüştür
Davalı tarafın bilirkişi incelemesine ticari defterlerini sunmamış olması ve ilk bilirkişi ara kararında inceleme günü verilmeden bilirkişiye yerinde inceleme yetkisi verilmiş olması nedeniyle ——- tarihli duruşmanın —- nolu ara kararı ile ——- inceleme günü belirlenerek davalı tarafın ticari defterlerinin incelenmesi için ara karar kurulmuş ancak ,ara karara rağmen davalı taraf bilirkişi incelemesine esas teşkil etmek üzere ticari defterlerini sunmamıştır.
—- tarihli duruşmanın — nolu ara kararı ile davalı tarafın ——— aylarına kadar vergi dairesine bildirmiş olduğu mal-hizmet alımlarını içerir —- istenmesi için ara karar kurulmuş —- tarihinde vergi dairesince davalı tarafın ilgili —- mahkememize gönderilmiştir
—-gelen —— ilişkin müzekkere cevabı doğrultusunda ,— formları incelenmek suretiyle ek rapor alınması için dosya bilirkişiye tevdi edilmiş ve bilirkişinin ——– tarihli ek raporu mahkememize sunulmuştur.
— tarihli bilirkişi ek raporunda özetle—————– dilekçe ekinde talep edilen davacı şirkete ilişkin davalı şirkette kesilen faturalara ilişkin — döneminde——— belge karşılığı —- toplam tutarlı faturaların ——–formaların da davalıca beyan edildiği görülmüştür. Davacı tarafın defter ve belgeleri usulüne uygun olarak tutulduğu, taraflar arasındaki ticari ilişkiye olarak davacının faturalar tanzim ettiği, faturaların defter ve belgelerde kayıtlı olduğu tespit edilmiştir. Davalı taraf defter&belge ibrazından kaçınmıştır, taraflar arasında mutabakat işlemi yapılamamıştır. Tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davacının takip tarihi itibarıyla ———–alacağının bulunduğu, tacir olan taraflar arasında düzenlenmiş sözleşme yada haricen başkaca somut belgede ödeme vadesi bulunmadığı ve davacının davalıyı temerrüde düşürdüğüne ilişkin tebliğ şerhine havi ihtarname ya da eş değer belge bulunmadığından, takip öncesinde davacının alacağının muaccel olmadığından davacının faiz öncesi talebinin yerinde olmadığı, ancak Sayın Mahkemenin kısmen veya tamamen davacı lehine hüküm kurması halinde; tarafların tacir olması, işin ticari iş olması, faturaların yabancı para cinsinden düzenlenmiş olması, temerrüt faizini önceden kararlaştırılmamış olması nedeniyle, davacı alacağı için 3095 madde 4/a. Kapsamında faiz talebinin yerinde olduğu değerlendirilmiştir. ” şeklinde tespitlerde bulunarak bilirkişi raporunu mahkememize teslim etmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 6. maddesi uyarınca kural olarak, aksi kanunca belirlenmedikçe iki taraftan her biri iddiasını ispata mecburdur. Bu hüküm, kaynak İsviçre Medeni Kanunu’ndaki şekli gibi, “bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran taraf, o vakıayı ispat etmelidir” şeklinde anlaşılmalıdır.Davacı taraf bedeli ödenmeyen faturalardan kaynaklanan açık hesap ilişkisine dayalı alacak talebinde bulunmaktadır.Buna göre öncelikli incelenmesi gerek husus faturanın ispat gücüdür.6102 sayılı TTK’nın 21/2.maddesi şu şekildedir: ”Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır”.TTK’nın 21/2.(6762 sayılı TTK’nın 23/2.) maddesi ile faturanın tacirler arasında ifaya yönelik ispat aracı olduğu,süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine,adına fatura düzenlenen aleyhine bir karine getirilmiştir.Bu karine faturanın ispat gücünü ortaya koymaktadır.Fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle,adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması,faturanın akdin ifasıyla ilgili düzenlenmesi gerekir.Fatura sözleşmenin kurulma safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir.Taraflar arasında yazılı bir sözleşmenin bulunmadığı ,davalı tarafın ticari defterlerini inceleme günü incelemeye sunmaması nedeniyle taraflar arasında açık hesap ilişkisinin bulunup bulunmadığı da tespit edilememiştir.Ancak davalı tarafın mal-hizmet alımlarına ilişkin vergi dairesine yapmış olduğu bildirimlerin——– celp edilmesi sonucunda taraflar arasında süregelen bir ticari ilişkinin olduğu anlaşılmıştır.Davalı tarafın ilk bilirkişi ara kararından sonra ticari defterlerini incelemeye sunmadığı,bunun üzerine inceleme gün ve saati belirlenerek tekrardan ticari defterlerin sunulması için ara karar kurulduğu ancak davalı tarafın ikinci defa da ticari defterlerini sunmadığı,—– celp edilen — ile taraflar arasında süregelen ticari ilişkinin olduğunun anlaşıldığı,ticari defterlerini incelemeye esas olmak üzere sunan davacı kayıtlarına yukarıda açıklanan nedenlerle itibar edildiği gözetildiğinde davacının ispat külfetini yerine getirdiği kanaatine varılmıştır.Yargılama aşamasında her ne kadar davalı vekilince faturalara konu hizmetin alınmadığı yönünde itirazlarda bulunulmuş ise de celp edilen ——- ile davalının davacının kesmiş olduğu faturaları vergi dairesine bildirdiği,iki defa ticari defterlerin sunulması için ara karar kurulmuşsa da davalı tarafın ticari defterlerini incelemeye sunmadığı,ödemeye ilişkin herhangi bir delil de sunulmadığı görülmekle davacının davasını asıl alacak yönünden ispat ettiği görüş ve kanaatine varılmıştır.Her ne kadar işlemiş faiz yönünden takip yapılmış ise de borçlunun takip öncesinde temerrüde düşürülmediği anlaşılmakla işlemiş faiz talebi reddedilmiştir.
Alacağın likit olması konusunu ———– kararında; ”Her uyuşmazlığın kendine özgü somut özelliklerine göre değişmekle birlikte, bir uyuşmazlıkta alacağın likit olup olmadığı belirlenirken, alacak ve onun borçlusu birlikte değerlendirilmelidir. Buna göre, likit bir alacaktan söz edilebilmesi için, ya alacağın gerçek miktarının belli ve sabit olması ya da borçlusu tarafından belirlenebilmesi için bütün unsurların bilinmesi veya bilinmesinin gerekmekte olması; böylece, borçlunun borç tutarını tahkik ve tayin etmesinin mümkün bulunması; başka bir ifadeyle, borçlunun yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda olması gerekir. Gerek borç ve gerekse borçlu bakımından, bu koşullar mevcut ise, ortada likit bir alacak bulunduğu kabul edilmelidir.” şeklinde açıklamıştır.Bir alacağın likit olup olmadığı hususu değerlendirilirken her uyuşmazlık kendi koşullarında değerlendirilecek,alacağın miktarının belli ve sabit ya da borçlu tarafından bilinebilir olduğu durumlarda söz konusu alacağın likit olduğu kabul edilecektir.
—– kararlarına göre fatura alacakları likit niteliktedir. ———— kararına göre; “Uyuşmazlık, davacının davalıya faturayla sattığı mal bedelinden kaynaklanan alacağın tahsili istemiyle girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, borcun miktarı belirlenebilir ———- olduğundan, dava dilekçesinde icra inkar tazminatı isteyen davacı yararına İİK.nun 67/2 nci maddesi uyarınca tazminata hükmedilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu istemin reddi doğru görülmemiştir.” denilerek fatura alacağının likit niteliği belirtilmiştir. Alacağın faturaya bağlı alacak olması nedeniyle kabul edilen asıl alacağın takip tarihindeki ———- satış oranı üzerinden hesaplanan ———- oranında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir———-Tarafların tacir olduğu ve alacağın yabancı para alacağı olduğu görülmekle ——- asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca faiz işletilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.Vekalet ücreti ile harç hesaplaması ————– doğrultusunda dava tarihindeki —— satış oranı olan —- alınarak yapılmıştır.
Yukarıda belirtilen gerekçe ve hükme esas alınabilecek bilirkişi raporu ile ek rapor göz önüne alınarak ———- İcra Müdürlüğünün ————— sayılı dosyasına yapılan itirazın —- üzerinden iptaline, takibin ——- asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca faiz işletilerek devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine,Takip tarihi olan —– tarihindeki —————– oranı —üzerinden hesaplanan ——oranında ———- inkar tazminatını davalıdan alınarak davacıya verilmesine şeklinde aşağıdaki şekilde karar kurulmuştur.
Hüküm; Ayrıntısı ve yasal gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-Davanın kısmen kabulü ile,
——– İcra Müdürlüğünün — sayılı dosyasına yapılan itirazın ——- üzerinden iptaline, takibin ——- asıl alacağa takip tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/a maddesi uyarınca faiz işletilerek devamına, fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
2-Takip tarihi olan ————— tarihindeki merkez bankası —–satış oranı — üzerinden hesaplanan ———- oranında ——- icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
3-Harçlar yasası uyarınca davanın kabul edilen ———– kısım yönünden alınması g-ereken —– harçtan peşin alınan ——– harcın mahsubu ile bakiye —–karar harcının davalıdan tahsiliyle hazineye İRAD KAYDINA,
4-Harçlar yasası uyarınca davacı tarafından yatırılan 1.949,25 TL peşin harcın davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
5-Davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden kabul edilen miktar olan————üzerinden hesaplanan A.A.Ü.T.’ye göre alınması gereken 16.560,21 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,
6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden reddedilen miktar olan ———— üzerinden hesaplanan A.A.Ü.T. 13/2’ye göre alınması gereken 1.180,12 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE,
7-Davacı tarafından yapılan toplam 1.050 TL bilirkişi ücreti ve 115,70 TL posta gideri olmak üzere toplam 1.165,70 TL yargılama giderinden kabul-red oranına göre belirlenen 1.155,42 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, geri kalan bakiyenin davacı üzerinde bırakılmasına, kalan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine, davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
Dair;gerekçeli mahkeme kararının taraflara tebliğinden itibaren 2 hafta içerisinde istinaf yolu açık olduğuna dair davacı ve davalı vekillerinin yüzüne karşı verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı.15/09/2020